Hollanda’da yine bir 24 Nisan sendromu…

von Aytürk
A+A-
Reset

Kaç yıldır, tam olarak hatırlamıyorum ama uzun yıllardır, her nisan ayında yeniden bir “Sözde Ermeni Soykırım Meselesi” ile muhatap oluruz. Muhataplık bazen nisan ayı ile de sınırlı olmayabilir. Örneğin, Hollanda Türk siyasi katılım tarihinde olduğu gibi, bir milletvekili seçimleri öncesi de, aynı konuyla karşı karşıya gelebilirsiniz. İşte bu yönde bir gelişme geçen hafta Hollanda Temsilciler Meclisi’nde tekrar yaşandı.

Meclisteki milletvekilleri Don Ceder (CU), Caroline Van der Plas (BBB), Chris Stoffer (SGP), Derk Boswijk (CDA) ve İsa Kahraman (NSC) tarafından sunulan “Ermeni soykırımı” tanımının resmileştirilmesi tasarısı kabul edildi. Tasarıya sadece  DENK partisi ‘hayır’ dedi. Tam bir yüzyılı geçmiş bir meselenin, temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilmesi abesle iştigalden başka bir şey değildir.

Oysa, Türkiye ve diasporadaki Türkler, genel anlamda, “Tarihte yaşanan olaylar hakkında siyaset yapıcıların değerlendirme yapmaları ve karar vermeleri,abesle iştigaldir” görüşünü savundular. Ama her nedense hep kulak ardı edildi. Biz yine, bilim ve uzmanlar tarafında yer almaya devam edelim.

Gelin, bu konuda bilimsel araştırmalarıyla bilinen ve neredeyse ömrünü Ermenilerin, başta Erzurum olmak üzere Doğu Anadolu’da uyguladıkları mezalimi dünyaya anlatmakla geçiren, Prof. Erol Kürkçüoğlu’na söz verelim.

Kürkçüoğlu: „Ermeni soykırımı iddiasını, Sevk ve İskan Kanunu’nun çıktığı tarih ilan ettiler ama 24 Nisan, Ermenilerin yaptığı katliamların ardından, Osmanlı hükümetinin aldığı idari tedbirle, Taşnak, Hınçak, Ramgavar, Veragöz gibi Ermeni cemiyetlerini kapatarak, yöneticilerini tutukladığı tarihtir. O dönemde bu işle alâkalı 235 Ermeni lideri tutuklandı. Kesinlikle, 24 Nisan 1915’te onların ‚Tehcir‘ dediği Sevk ve İskân Kanunu çıkarılmamıştır. Van’daki ayaklanmalardan dolayı cemiyetler kapatılmıştır, yöneticiler tutuklanmıştır. Yapılan işlem budur. Ermeniler, her 24 Nisan’da dünyayı, kendi ayıplarını, cinayetlerini kapatmak için kandırmaktadır. Katledilenler, askerlikle uzaktan yakından alakası olmayan kadınlar, çocuklar, yaşlı ihtiyarlardır.“ açıklamasını yapıyor.  

Bu ve buna benzer, olayları bilimsel olarak ortaya koyan sayısız araştırma, makale, kitap ve yayın ortadayken, Ermeni diasporası yalanlarının galip gelmesi, revaç görmesi nedendir?
Ermeni diasporası destekçileri yüzyılı aşan bir süredir bıkmadan, usanmadan, inatla sözde Ermeni soykırım meselesini her türlü iletişim aracını kullanarak anlatıyorlar.

Peki, biz ne yapıyoruz? 
Biz, genellikle kınıyoruz, lanetliyoruz ve üç gün sonra unutuyoruz. Evet, unutuyoruz. Sürdürülebilir bir çalışma yapmıyoruz ve geçiştiriyoruz adeta…
Geçen hafta Hollanda parlamentosunda alınan karar sonrası, sosyal medyayı özellikle takip ettim. Bir Türk STK başkanı ve birkaç duyarlı Türk vatandaşının, alınan kararı kınamasından başka bir şeye rastlamadım. Son on yılda bu konuda yapılanlar da birkaç yürüyüş, basın bildirisi, bir iki konferans ve anlık tepkilerden başka bir şey olmadı maalesef.

Basın açıklaması yapan bir STK başkanına şu mesajı gönderdim: ‘… tasarının kabul edilmesi mevcut hükümetin yapısına uygundur. Bu ne ilk ne de son olacaktır. Bir avuç Ermeni ve yandaşları, konuyu canlı tutmak için yıllardır çalışmaktadırlar. Buna karşılık Türklerin yaptığı maalesef konuyu yılda bir defa hatırlamak ve kınamaktır. Sorun sadece Hollanda ile sınırlı değildir. Avrupa’da 4, 5 milyon Türk ve onların çocukları hedef tahtasındadır. Yapacakları çok şey vardır ama fazla bir şey yoktur… Bu işler maalesef kalabalık iftar sofralarında, çok tarihi bir iş yapmışçasına verilen fotoğraflarla çözülmez. Çözüm, rasyonalist metotlarla düşünce üreterek olur…’ 

Şunu da ekleyeyim. Bu işler, resmi zevatın, kimi kesimleri dışlayarak yaptıkları resepsiyonlarda, boy boy poz verip, her iki tarafın da, “görevimizi tam yaptık” havası ve anlayışıyla da çözülmez. Tarih bilincine daha fazla ihtiyaç var. Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” sözünü bile anlasak ve anlatsak, işimiz kolaylaşır…

Maalesef, durum böyle devam ettiği müddetçe, Avrupa’daki Türk diasporası, daha nice 24 Nisan sendromları yaşar.

DİĞER HABERLER