Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

KÖLN (AA) - Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan ve toplamda 10 ili etkileyen 7,7 büyüklüğündeki depremden etkilenenler için Almanya genelinde yardım kampanyası başlattı.
 

Merkezi Almanya'nın Köln kentinde bulunan DİTİB'in Genel Başkan Vekili Abdurrahman Atasoy, yayımladığı yazılı mesajda, başta Kahramanmaraş ve Gaziantep olmak üzere oldukça geniş bir bölgeyi etkileyen deprem nedeniyle DİTİB olarak yardım kampanyası başlattıklarını belirtti.

 

Atasoy, mesajında şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye’mizin yaşadığı büyük acıyı biz Almanya’daki Türk toplumu olarak yüreğimizde yaşıyor ve paylaşıyoruz. Bu büyük afetin en az kayıpla atlatılmasını diliyor, depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Yüce Rabbimizden gani gani rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. DİTİB olarak her zaman olduğu gibi, bu büyük afette de milletimizin yanında olduğumuzu hatırlatıyor, Türkiye’mize ve güzel halkımıza taziyelerimizi ve geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Dualarımız seninle Türkiye."

 

Atasoy, gönüllülük esasına bağlı kampanyaya destek vermek isteyenlerin "https://www.ditib.de/spende/deprem/index.html" web adresi üzerinden veya banka yoluyla Turkisch-Islamische Union adına açılan "DE95 5023 4500 0141 4300 09" numaralı IBAN hesabına havale yapılabileceğini ifade etti.

 

- AFAD Deprem Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar:
- "Kahramanmaraş sınırları içerisinde Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde bir başka deprem meydana geldi. Bunların her ikisi de birbirinden bağımsız, birbirini tetikleyen depremler"
- "Bölgede ciddi bir deprem aktivitesi var. Bu artçı sarsıntılar uzun süre devam edecektir. Bu kadar büyük bir ana şoktan sonra, 7,7-7,6'ya varan ana şoklardan sonra bunun 6,7-6,5 gibi büyüklüklere kadar artçı sarsıntılar bölgede devam edecektir"
 

ANKARA (AA) - AFAD Deprem Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar, "Kahramanmaraş sınırları içerisinde Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde bir başka deprem meydana geldi. Bunların her ikisi de birbirinden bağımsız, birbirini tetikleyen depremler." dedi.

Tatar, AFAD Acil Durum Yönetim Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, bugün olağan dışı bir gün yaşandığını dile getirdi.

 

Türkiye'de birçok yerde uzun yıllardan beri suskunluğunu koruyan ve "sismik boşluk" diye adlandırılan, her an bir deprem üretme riski bulunan alanların bulunduğunu aktaran Tatar, bunlardan bir tanesiyle bugünkü depremlerle karşı karşıya kalındığını söyledi.

Bugün saat 04.17'de merkez üssü Pazarcık olan bir deprem meydana geldiğini, bu depremin ilk çözüme göre 7,4 büyüklüğünde hesaplandığını ifade eden Tatar, "Bu ilk otomatik çözümden hemen sonra yaptığımız ilksel çözüm, çok hızlı bir şekilde arama kurtarma ekiplerinin, müdahale ekiplerinin depremin büyüklüğünü ortaya koyarak bölgeye sevkini sağlamak için yapılan bir çözümdür. Aynı şekilde Kandilli Rasathanesi de 7,4 büyüklüğü vererek daha sonra bu depremin büyüklüğünü çok daha ileri detay, çok daha fazla istasyondan aldığı verilerle revize ederek 7,7 olarak duyurdu. Bu kadar büyük bir deprem sonrasında dünyanın her yerinde buna benzer revizeler yapılır." diye konuştu.

 

- Elbistan merkezli bir başka deprem

Tatar, bu depremin sonrasında, 100'ün üzerinde artçı sarsıntı meydana geldiğini, bunlardan 3'ünün büyüklüğünün 6'nın üzerinde olduğunu kaydetti. Artçı sarsıntılardan en büyüğünün 6,6 olarak kayda geçtiğini dile getiren Tatar, şöyle konuştu:

"Az önce yine aynı bölgede, Kahramanmaraş sınırları içerisinde Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde bir başka deprem meydana geldi. Bunların her ikisi de birbirinden bağımsız, birbirini tetikleyen depremler. Burada en önemli husus şu: Bölgede ciddi bir deprem aktivitesi var. Bu artçı sarsıntılar uzun süre devam edecektir. Bu kadar büyük bir ana şoktan sonra, 7,7-7,6'ya varan ana şoklardan sonra bunun 6,7-6,5 gibi büyüklüklere kadar artçı sarsıntılar bölgede devam edecektir. Bu artçı sarsıntılar da bu kadar büyüklükteki bir depremden sonra en az bir yıl kadar devam edecektir, diye tahmin ediyoruz. Dolayısıyla burada en çok dikkat edilmesi gereken husus, vatandaşlarımızın kesinlikle hasarlı binalara girmemelerini rica ediyoruz."

 

Tatar, 5,0-6,0 büyüklükteki artçı sarsıntılardan sonra yıkılmayan binaların oluşabilecek 5,0 ve üzeri büyüklükteki artçı sarsıntılarda zarar görebileceğine dikkati çekti.

Vatandaşlara, hasar görmüş binalarda oturulmaması, binalardan uzak durulması uyarısını yapan Tatar, vatandaşların toplanma alanlarında bulunması gerektiğini belirtti.

 

Bölgedeki yıkıcı sayılabilecek en son depremin 1114 yılında yaşandığı bilgisini veren Tatar, bölgenin uzun yıllardır sismik boşluk olarak bilindiğini söyledi.

AFAD ve resmi makamlar dışındaki bilgilere itibar edilmemesi gerektiğini bildiren Tatar, "Şu anda en değerli şey, vatandaşlarımız için sağlıklı bilgi. Buradan gün boyunca, bugün, yarın, belli aralıklarla sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz." dedi.

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Hessen eyaleti Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) Milletvekili İsmail Tipi yaşamını yitirdi.

 

Wiesbaden'deki Hessen eyalet parlamentosundan yapılan duyuruda, 64 yaşındaki Tipi'nin ağır bir hastalık sonucu hayatını kaybettiği belirtildi.

 

Aynı zamanda CDU Hessen Eyaleti Yönetim Kurulu Üyesi olan Tipi, 2006'dan beri Offenbach bölgesindeki Heusenstamm Belediye Meclisi Üyeliği ve Offenbach Bölgesi Bölge Meclisi Üyeliği görevlerini de yürütüyordu.

Hessen Eyaleti Parlamento Başbakanı Astrid Wallmann, İsmail Tipi'nin 12 yaşında Almanya'ya geldiğini, her türlü aşırılıkla mücadele ettiğini, Türk kökenli bir milletvekili olarak 2010'da meclise girdikten sonra çok sayıda göçmen kökenlinin siyasette yer alması için iyi bir rol model olduğunu söyledi.

 

Tipi'nin cenazesinin gelecek günlerde düzenlenecek resmi törenden sonra Almanya'da toprağa verilmesi bekleniyor.

Aslen İzmirli olan ve 3 dönemdir eyalet milletvekilliği görevini üstlenen Tipi, daha önce Hürriyet Avrupa'da 17 yıl muhabir olarak çalışmıştı.

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in görüşmelerde kendisini ve Almanya’yı tehdit etmediğini söyledi.
 

Scholz, Bild am Sonntag gazetesine verdiği röportajda, Ukrayna’nın kendisini savunabilmesi için müttefiklerle birlikte ana muharebe tankları verdiklerini belirtti.

Başta ABD olmak üzere müttefiklerle yakın koordinasyon içinde Ukrayna'ya yaptıkları her silah tedarikini dikkatli şekilde değerlendirdiklerini vurgulayan Scholz, "Birlikte hareket etme savaşın tırmanmasını engelliyor." dedi.

 

Başbakan Scholz, "Putin, Alman tanklarının yeniden Rusya'yı tehdit ettiğini öne sürüyor. Leopard 2 tanklarının (Ukrayna’ya) verilmesi Almanya için tehlikeyi artırır mı?" şeklinde soruya "O'nun (Putin) bu sözleri, Ukrayna'ya karşı saldırısını haklı çıkarmak için kullandığı anlaşılmaz tarihsel karşılaştırmalar arasında yer alıyor." yanıtını verdi.

Bu savaşın hiçbir şekilde haklı çıkarılamayacağının altını çizen Scholz, “Rusya Ukrayna'ya karşı acımasız bir savaş yürütüyor." diye konuştu.

 

Scholz, eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un Putin’in kendisini telefonda tehdit ettiğini anlattığı anımsatılarak "Putin size de böyle bir şey söyledi mi?" şeklindeki soruya "Hayır, Putin ne beni ne de Almanya’yı tehdit etti. Telefon görüşmelerimizde Ukrayna'daki savaşa ilişkin çok farklı bakış açılarımız çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Putin’e savaşın tek sorumlusunun Rusya olduğunu açıkça belirtiyorum." şeklinde cevap verdi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Batı’nın verdiği silahların sadece Ukrayna topraklarında kullanılacağı ve Rusya’nın bunlarla kendi topraklarında saldırıya uğramayacağına ilişkin mutabakatın olup olmadığı sorusuna ilişkin de Scholz, "Bu konuda uzlaşma var." ifadesini kullandı.

 

Scholz, Ukrayna’nın 2024’te Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak istemesinin gerçekçi olup olmadığı konusunda da "Her aday ülkenin AB üyesi olması için gerekli kriterleri yerine getirmesi gerekiyor. Burada hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan haklarına saygı ve yolsuzlukla mücadele konuları var." şeklinde konuştu.

Almanya’daki kalifiye iş gücü eksikliğine de değinen Scholz, 2030'a kadar Alman iş piyasasında 6 milyon ek iş gücüne ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

 

Başbakan Scholz, bu konuda önlemler alınması gerektiğini belirterek, çalışan anne ve babaların sayısını artırmak için ebeveynler için cazip koşulların oluşturulması, okuldan mesleki eğitime geçişte daha fazla destek verilmesi ve 50’li yaşlarda işini kaybedenlerin vasıflandırılması gerektiğini ifade etti.

Ancak bunların da yeterli olmayacağını vurgulayan Scholz, Avrupa dışındaki ülkelerden de nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyulduğunu aktardı.

Scholz, bunun için bu yıl içinde modern bir göç yasası çıkaracaklarını kaydetti.

 

Yılın başından itibaren olumsuz tahminler ardı ardına gelmeye devam ediyor. Almanya’da iş dünyası ve geleceğine yönelik araştırma ve tahminler yapan kurumlar açık açık bu yılın yüksek enflasyonundan konuşmaya başladılar. Almanya’da durağan hale gelen ekonominin artık daha da geriye gitmemesi için ancak  piyasalarda güçlü şirketlerin olumsuzluklar karşısında dik durabileceği  ko-nusunda bir çok görüş bulunuyor.

 

Almanya iş piyasası ve ekonomik veriler konusundaki tahminleri ile tanınan Ifo, “Daha az Alman şirketi önümüzdeki aylarda fiyatları artırmayı planlıyor” derken, iş dünyasına uzun vadeli yatırım ve planlamadan kaçının demek istiyor.

Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Ifo Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershauser, "Enflasyon oranları yüksek kalmaya devam edecek. Bu durumu iş dünyası dikkate almalı” diye rek piyasaların ve sektörlerin geleceğe yönelik tahminleri konusunda uyarıda bulundu.

 

Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), enerji veya ham madde gibi mali-yetlerdeki yüksek artış nedeniyle gelecek 3 ay içinde fiyatlarını artırmak isteyen Alman şirketlerin sayısının son zamanlarda azaldığını duyurdu. Uzun yıllardan bu yana belli pazarlarda hakimiyet sağlayan Alman şirketleri ekonominin gidişatı hakkında sürekli bilgilendikleri için fiyat artırmak istemiyor. Ancak  bir yerden sonra da buna mecbur kalma itimalleri de artık çok yüksek hale geldi.

 

Almanya  ekonomisinin belli sektörlerdeki sıkıntılarını çok iyi analiz eden Ifo, şirketlerin fiyat beklentilerine yönelik Almanya İş Anketi sonuçlarını ya-yımladı. Buna göre, aralıkta Almanya'daki şirketlerin yüzde 40,3'ü gelecek 3 ayda fiyatlarını büyük öl-çüde artırmak istediğini belirtti. Kasım ayında bu oran yüzde 46,2 olarak kayıtlara geçmişti. Fiyat artırmak isteyenlerin sayısı  azalsa da, hala yüzde kırk olarak seyretmesi ise ekonomi dünyasında geleceğe olan güvensizliğin devam ettiğini göstermektedir.

 

Anket sonuçlarındaki cevapla rın detaylarına inildiğinde, söz konu su oran imalat sektöründe kasım daki 53,3 puandan aralıkta 42 puana geriledi. Hizmet sektöründe ise 41,4 puandan 38,1 puana indi. Sektörlerin 2020 ve 2021’de stresini 2022 sonunda kısmen gerilediği fark-edilse de, korona ve Ukrayna krizi sonrası hemen her sektörün  üzerlerindeki olumsuz havayı henüz atamadıkları görülmektedir.

 

Anket cevaplarında  en büyük fiyat artışlarını gıda perakendecilerinin planlaması dikkati çekti. Ifo Araş tırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershauser,  değerlendirmesinde, "Bu, üretici ve tüketici fiyatlarındaki artışların önümüzdeki aylarda kademeli olarak yavaşlayacağı anlamına geliyor. Bununla birlikte enflasyon oranları yüksek kalmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.

Öte yandan, Almanya'da Kasım 2022'de yüzde 10 olan    yıllık enflasyon, ısıtma faturalarının devlet tarafından ödenmesinin etkisiyle Aralık 2022'de yüzde 8,6'ya gerilemişti. 2022'de ortalama enflasyon, yüzde 7,9'a çıkarak 1951'den bu yana en yüksek seviyesini görmüştü. Ancak yıllık bazda enflasyon oranı yükseklerde seyretmeye devam edecek. İşletmelerin bu yöndeki tahminleri de henüz olumsuz.

 

Ekonomi dünyasında çok sayıda tahmin ve reel enflasyon rakamlarını yanyana koyan uzmanlar, 2023 yılında yüksek enflasyon beklentilerini dile getirmeye devam ediyorlar. Çünkü piyasaların kendine olan güveni henüz oturmuş değil.

 

Almanya ekonomisi ile ilgili olumsuz tahminler devam ediyor. Ekonominin ana damarlarından biri olan üretim konusunda ülkede ki işletmelerin önemli bir bölümünün tahminleri maalesef halen iç açıcı değil. Alman Ekonomi Enstitüsü (IW), her 10 Alman şirketinden yaklaşık 4’ün 2023'te işlerinin küçülmesini beklediğini bildirdi. Piyasalardaki esas belirginliğin ise yılın ilk çeyreğinin sonunda daha net görüleceği kesin.

 

IW, 2 bin 500 Alman firma ile gerçekleştirdiği 2023'e yönelik beklenti anketinin sonuçları nı açıkladı. Ankete göre, Almanya'daki şirketlerin yüzde 39'u ticari faaliyetlerinde bu yıl düşüş bekliyor. Mevcut daralmaların 2023’de devam edeceği de iş dünyasının dinamikleri de hemfikir olmuş durumdalar.

 

Almanya’da hemen her sektörün dinamikleri de buna sebep olarak yüksek enerji maliyetleri, tedarik zinciri sorunları ve Ukrayna'da devam eden savaşı gösterdi. Çünkü enerji krizi tam olarak kendini göstermese bile bir an başlayabilecek sıkıntılar ve piyasada öngörülemeyecek olumsuz tahminler de iş dünyasının en önemli handikapları arasında bulunuyor.

Söz konusu ankete katılan şirketlerin yalnızca yüzde 32'si mevcut iş durumlarını bir yıl öncesine göre daha iyi olarak değerlendirirken, mevcut durumun daha kötü durumda olduğunu aktaran şirketlerin oranı ise bir önceki yıla kıyasla üçte birlik bir artış gösterdi.

 

IW raporunda, ”İnşaat sektöründe ciddi bir resesyon öngörülüyor ve sanayide de karamsarlar hakim. 2023 yılına ilişkin üretim beklentile-rindeki bozulma tüm ekonomik alanlarda hemen hemen aynı oranda gözlemlenebilmektedir” denildi.

Raporda, "İçinde bulunulan kış sezonunda doğal gaz sıkıntısı yaşanma riski 2022 yazındaki kadar mevcut değil ve o zamandan bu yana enerji fiyatları da geriledi. Ancak fiyatlar hala yüksek seviyede kalıyor ve üretim kesintileri önlenemez" ifadeleri yer aldı.

 

Yüksek enerji fiyatları, devam eden tedarik sıkıntısı, alışılmışın dışında yüksek faiz Alman şirketlerin faaliyetlerini olumsuz etkilerken, ankete göre, imalat sektöründe faaliyet gösteren şirketlerinin yüzde 39'u 2023’e kötümser, yüzde 28'i iyimser beklentilerle bakı-yor. Alman ekonomisindeki esas daralmanın piyasa kaybı değil, gelecek için uzunvadeli tahmin yapamamak olduğunu belirten uzmanlar, bunun da uzun vadeli ve durağan fiyatların artık kaybolduğu ihtimalini ortaya çıkarmasının piyasalara olumsuz olarak yansıdığını belirtmişlerdir.

 

Öte yandan, Almanya'nın imalat sektörü, küresel ekonomik yavaşla-manın ortasında zayıflayan talep nedeniyle son aylarda azalan siparişler ile de mücadele ediyor. Sana-yide Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle gaz kıtlığı tehdidi önemli ölçüde hafiflese de, yüksek enerji maliyetleri, yüksek enflasyon ve belirsiz ekonomik görünüm sektör için ters rüzgarlar oluşturuyor.

Uzmanlar, azalan siparişlerin, malzeme kıtlığı nedeniyle tamamlanamayan siparişlerin biriktiğinden şimdilik Alman ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturmadığını, ancak yıl sonunda veya 2024'ün başında gerçek zorluklara neden olacağını ifade ediyor. Bu durumda, 2023 ve bir sonrakı yılın da zor geçeceği belirtilmekte.

Geçtiğimiz hafta Almanya Dişişleri Bakanı tarafından Strasburg’da teleffuz edi-len “Rusya ile Savaş halindeyiz” cümlesi başta Başbakan Olaf Scholz olmak üzere bakanlığın üst düzey bürokratları tarafından   mümkün olduğunca düzeltilmeye çalışıldı. Ne kadar inandırıcı oldu bilemem ama, yapılan açıklamaların Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın nasıl bir siyasetçi tarafından yönetildiğinin farkedilmesi açısından önemliydi. Rusya tarafındaki tepkileri de hatırlarsak devrilen çam hiç te küçümsenecek kadar küçük değildi.

 

Almanya Rusya ile savaş halinde olmadığını söylüyor, doğru hakikaten ne Almanya’dan Rusya’ya, ne de Rusya’dan Almanya’ya bir silahlı saldırı yok. Bütün Almanya si-yaseti biz savaşın içinde değiliz diyor ve buna da inanıyoruz.  Ancak Rus-ya’nın kıyasıya savaştığı Ukrayna’ya şu an en modern silahlar bizim buradan gidiyor. Bunun da bilinmesinde fayda var. Biz savaşmıyoruz

 

 Dün bir açıklama yapan Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Alman Silahlı Kuvvetleri Bundeswehr’e silah ve mühimmat tedarikini hızlandırmak için savunma sanayisi ile görüşmelere başlayacağını bildirdi.

Alman ordusu silah tedarikini hızlandırırken ülkenin doğusundaki Altengrabow’da Alman Ordusu tatbikat düzenliyor. Savunma Bakanı da birliklere ilk ziyareti sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Bundeswehr'e silah ve mühimmat tedarikini hızlandırmayı “öncelikli görev” olarak gördüğünü belirtti.

 

Almanya’nın Dış Politikası’ nın ABD ile paralellik arzetmesi kadar doğal bir şey yok ama, üçlü koalisyonun  bu savaşın neresinde olduğu ve savaşa ne kadar uzaklıkta bir dış politika sürdürdüğü konusunda kafalar çok karışık. Yeni Savunma Bakanı Boris Pistorius bir yandan Federal Ordu’ya mühimmat tedarikinde miktarın önemine dikkat çekerken, öte yandan Ukrayna'ya vadedilen Leopard 2 tanklarını ve Marder zırhlı piyade muharebe araçlarının da bir an önce teslim edileceğini belirtti.

 

Sonuç olarak şuraya gelmek isti-yorum, Alman Dişişleri Bakanı tarafın dan yapılan açıklamalar başbakan ve bakanlık bürokratları tarafından dikkatlice düzeltiliyor. Öte yandan ordu hızlı bir şekilde silahlanmak istiyor. Yine aynı ordu Ukrayna’ya silah ve mühimmat bağışında bulunuyor. Doğrusu Almanya gerçekten çok garip bir ülke.

Darbeler Almanyası

Februar 04, 2023

 

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yenilen Almanya’da oluşan kaos ortamında gerçekleşen darbe teşebbüsleri sürecinin çetelesinden haberdar olmayan günümüz Almanları birdenbire Reichsbürger (İmparatorluk Vatandaşları) hareketinin marifetleriyle yüz yüze gelince uzaylılarla karşılaşmışçasına şaşırdılar. Devlet, hadisenin üzerine binlerce kolluk kuvvetiyle giderken, halk hadiseyi izaha nereden başlayacağını hala bilememenin sıkıntısı içerisinde.

 

Halbuki 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan, Talat Aydemir’in başarısız darbe teşebbüsleriyle süren, ardından 12 Mart Muhtırasıyla, 12 Eylül darbesiyle, 28 Şubat’la, Ergenekon kumpaslarıyla ve nihayetinde 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsüyle hemhal olmuş biz Türkler için İmparatorluk Vatandaşları hadisesi karikatürden öte bir anlam ifade etmiyor. Bazılarımız Almanlarla konuşurken ‘gördünüz mü, sizde de darbeciler var’ diyerek komplekslerimizi tatmin etmenin zevkini çıkarmaya çalışsak da iddialı Alman demokrasisi için bu hadisenin gayet ciddi gelişmeleri beraberinde getirebileceğini hesaba katmak zorunda-yız.

 

İmparatorluk Vatandaşları’nın ilk dikkati çeken hususiyetleri Almanya resmen Müttefikler’in ve Rusya’nın işgali altındayken ‘İmparatorluk Yaşıyor’ diye ortaya çıkmazken, şu veya bu şekilde işgalin bitip, Avrupa’nın hatta dünyanın yeniden şekillenip, bu yeni düzende de Almanya’nın Avrupa’nın sahibi rolüne yükseldiği bir dönemde ortaya çıkmaları ve adeta kartların yeniden karılmasını, daha doğrusu 1937 sınırlarına ve şartlarına dönülmesini talep etmeleridir. İçinde meşrutiyetçisinden nazisine değişik görüşten bir hayli maceracıyı barındıran hareketin, üzerinde durulan en önemli özelliği homojen bir yapı oluşturmamasıdır. Heterojen görüntünün ve birbirinden bağımsız hareket eden onlarca ayrı dernek ve inisiyatifin bir planın neticesinde mi yoksa tedbir amaçlı mı böyle göründüğünü henüz bilmi-yoruz.

 

Bildiklerimiz; bu günkü Alman devletinin varlığını kabul etmeyen, 3. İmparatorluk’un (Dritte Reich) bittiğini gösteren uluslararası bir belge bulunmadığına inanan ve kendile-rini oluşturulmuş basit mantığa dayalı hipotezlerle (buna komplo teorileri de diyebilirsiniz) hareket eden ve sayılarının artık 30 binlerde olduğu tahmin edilen bir hareketin varlığı. Saçma görünen söylemleri sebebiyle 10 yıl öncesine kadar ciddiye alınmayan, ancak son birkaç senedir Anayasayı Koruma Örgütü’nün raporlarına girecek kadar dikkat çeken, korona önlemlerine karşı yapılan gösterilerde birçok yerde başı çekerek kitlesel olma yolunda adımlar atan İmparatorluk Vatandaşları, hızlarını alamayarak -muhtemelen- ABD’de Trump taraftarlarının Capitol’ü işgal ederek düzeni değiştirme teşebbüsüne benzer birtakım hevesleri dillendirince yakayı ele verdiler. Elbette mahkeme süreci konunun daha net çizgilerle anlaşılmasını sağlayacaktır; ancak Almanya gibi bir ülkede birilerinin darbe yoluyla devletin varlığını yok edip bir yerlerde yaşamakta olduğuna inandıkları İmpatorluk’u ilan etmeyi düşünebilmeleri bir başlı başına ciddi bir hadisedir.

 

Üzerinde ciddiyetle durulması gereken konulardan birisi, bu hareket mensuplarının bir bölümünün iddia, inanç ve ideallerine gösterdikleri körü körüne bağlılıktır. Büyük bölümü okumuşlardan oluşan bu hareketin mensupları ‘Federal Almanya diye bir devlet yok. Vergilerini ve cezalarını, mahkemelerini reddediyoruz. Kimlik ve pasaportlarını kullanmıyoruz. Plaka sistemlerine bile karşıyız’ derken yoğun bir şekilde bunu günlük hayatlarında da uygulamanın yollarını arıyorlar. Bu sebeple kimlik ve pasaportlarını yakanlar, vergi ve cezalar sebebiyle devletle başı dertte olanlar var. Ayrıca kendilerine has kimlik, plaka ve benzeri uygulamalar yaptıkları da biliniyor. Başlangıçta ciddiye alınmayan bu teşebbüslerin artık hafife alınmaması gerektiği görülüyor.

Almanya için aynanın asıl ürkütücü yüzü ise bunların içerisinde sayıları hızla artan şiddet eğilimli kişilerin varlığı. Sayıları ve eylemleri bir hayli artan aşırı sağcı ve nazi eğilimli örgütlere ilaveten yeni bir terör örgütünün varlığı elbette istenmeyen bir durum. Güvenlik güçlerinin birkaç kişiyi yakalamak için binlerce kişiyi seferber etmesini, bu minvaldeki açık bir mesaj şeklinde değerlendirebiliriz. İşin ne derece ciddi ne derecede absurd olduğunu ise mahkeme safhasında göreceğiz. Bakalım Federal Almanya’yı ve mahkemelerini reddeden İmparatorluk Vatandaşları’nın yargılanmaları nasıl yapılacak?    

Açılar ve Ritim

Februar 04, 2023

Ses bir frekans ritim de öyle! O halde müzikte belirli frekanslar, birbirleri üzerine yüklenerek bir derinlik hissi oluşturuyor.

 

Tıpkı kökleri yeni yazı öncesi geçmişe dayanan mandalalar gibi. Hindistan’da ciddi anlamda geometriye dayanan bir mantık hakimdir. Mandala ve Yantralar izleyiciye; ancak dinamik süreçlerle elde edilebilecek statik formlar sunar .

Astrolojideki tüm açılar, geometri temelli olup anlamlarını geometrik şekillerden almaktadırlar. Ayrıca bu ana açılar bugün optik konusundaki çalışmalarda da kullanılan temel açılar . Açılar konusu, dalgasal yapıların birbirleriyle etkileşime girdiğinde ve girişim desenleri oluşturduğu her durumda geçerli olan bir bilgidir.

 

Astrolojide, açıların isimleri geometri kökenli olmasına rağmen, belirli plan etlerle belirli açıların benzeşimlerinden bahsedilir.

180° Satürn , 120° Jüpiter, 90° mars, 60° Venüs karakterinde bir etki uyandırır.

 Venüs gezegeni, bugün astrolojide sevgi ve estetikle ilgili gezegen olarak kabul edilmesine rağmen, daha eski dönemlerde, savaş gezegeni olarak anılmaktaydı. Bu, belli bir döneme ait küresel bir olgudur. Bir süre sonra ise, daha önce ciddiye alınmayan Mars savaş gezegeni ilan edilip, Venüs aşk gezegeni olarak ilan edilmiştir.

 

Bu çelişkili görünen durum, Sümer de İnanna, daha sonra İştar ve Venüs olarak anılan tanrıçanın konumu ve iktidar ilişkileri ile ilgilidir. Savaş ya da barış anlamı olsun, Venüs dişi faktörlerle, Mars da eril faktörlerle ilişkilidir. Venüs ve Mars’ın kültürel anlamlar ne olursa olsun Venüs’ün enerjisi strateji ve her türlü ölçüm işi ile ilişkilidir. Bu savaş içinde barış içinde kullanılabilir.

Astroloji de Venüs, boğa ve terazi burçları ile ilişkilendirilmiştir. Statik denge ile ilgili olan boğa ile olduğunda tehlikeli, dinamik denge ile ilgili olan terazi ile olduğunda ise adalet peşindedir. Mars ise hareket ettirici bir güçtür. Bir savaşta strateji esas olmasına rağmen, öne sürülen güç her zaman aktif olan eril kısım olacaktır.

 

Bir kadın savaşabilir ancak askerliğin ve savaşın ataerkil dönemle birlikte ortaya çıktığını biliyoruz. Bu bilgileri bir kenara not ettikten sonra, şunu hatırladım; ordularda kullanılan müzikler ve çeşitli marşlar, 4/4’lük  ölçü sistemine göre yazılmışlardır.

Bir çok marş örneği , 4 tabanlı bir ritme sahip iken, denge ve ahengin önemli olduğu bir müzik türü olan Valsin 3/4 lük ölçüye sahip olması tesadüf olmasa gerek.

1984 yılıydı, Hataylı Fevzi ağbimle Bayburtlu Mehmet ağbim selam vererek, Geislingen str deki Türk Federasyon üyesi Türk Milli Kültür derneğimize geldiler,tanıştık sohbet ettik, çaylarımızı arka,arkaya yudumladık. Fevzi ve Mehmet ağbiler,  Almanya'nın Duisburg şehrinde çalıştıkları fırma montaj için bizim yaşadığımız şehire görevlendirildiklerini söylediler. Bir otel'e geçici olarak yerleştiklerinide vurguladılar. Hemen,hemen her gün işden sonra cemiyetimize gelirler tatlı, tatlı sohbet ederler gurbet de vatanı yaşamaya yaşatma gayreti içindeydiler. Geçici olarak geldikleri Göppingen şehrimize uzun yıllar çalıştılar.
 
Mehmet ağbinin ailesi Duisburg'a olduğu için hafta sonları ailesini ve çocuklarıni ziyarete gidiyor,Pazartesi geliyordu. Daha sonra Mehmet ağbi  tekrar döndü Duisburg'a.  Fevzi ağbi gecici olarak çalıştığı firmaya resmen işe başladı, bizimde cemiyetimizin üyesi olarak bize büyük destek verdi. Daha sonra ATIB üyesi olan Türk Kültür Merkezimizin kurucularından benim başkanlığımda da muhasibimizdi. Büyük bir defteri vardı, Sağ sayfaya günlük cemiyete giren parayı yazıyor, sol tarafada giderleri yazıyordu.Günü birlik bu defteri tutuyordu. Çok aktifti bizim düşünemediğimizi düşünürdü. Camiye namaza gelen cemaate sorarak sipariş alır, her hafta sonu isteğe göre balık ve et keser vatandaşlarımıza dağıtımını yapardı.
 
Cemiyetimiz Fevzi ağbimizin bu hizmetleriyle güçlendi. Bazen elimize yardım makbuzunu alır esnaf ziyaretine giderdik. Ben sıkılırdım, ama Fevzi ağbi gülen yüzü ve samimiyetiyle, bize heyacan ve cesaret olurdu. Esnaf arkadaşlarımızı ziyaret eder onları cemiyetimize davet eder birlik ve beraberliğin önemini sohbet ederdik. Daha sonra dua ederek ayrılırdık.
 
Kendisi çok da güzel yemek yapardı, bizi çağırır hazırladığı nefis yemeklerini yerdik. Çok samimi bir dostdu,arkadaşdı dahası bizlerin ağbisiydi.Türkiyemizde 90'lı yıllarda yengemizle birlikde o zamanla on yaşında olan Mustafay'la 7 yaşında olan Ali-yi işçi ailesi olarak yanına aldı. Ali ve Mustafa Okula başladı.
 
Ben görevi bıraktım benden sonra bayrağı devralan rahmetli.Zeki Ersoy kardeşimle daha sonra Mehmet Özyurt'la birlikde hep de muhasib olarak hizmet etti. Allah kendisinden binlerce razı ve memmun.olsun. Bizler kendisinden memmun.ve razıydık.Haklarımız helal hoş olsun.
 
Gectiğimiz yaz benim şehir dışındaki bahçeye geldi birlikde sohbet edip semaverden çay demleyip yudumladık.
 
Hatice yenge(eşi) biraz rahatsız olduğunu söyledi,  dedi Fevzi ağbi;  "Her sabah bahçeye gidiyorum hanım Doktura gidiyor" diyede dert yanmıştı. Kendisi emekli olmuş oğlu Ali'de küçük smart marka iki kapılı  araba babasına hediye etmişti. Gectiğimiz Kurban bayramını beraber Cami'de yan,yana kıldık.
 
Bayramlaştık, kucaklaştık ve ayrıldık. Hafta sonu hanım, "Hatice yengeye Fevzi amcaya bayramlaşmaya gidelim"dedi. Bende aradım bayramın üçüncü günüydü, Mustafa'nın hanımı (gelin) çıktı telefona, "amca babamı hastaneye götürdüler beyin kanaması gecirmiş" dedi.Çok üzüldük, dua ettik. O günden beri yoğun bakımda yatağa bağımlı bir şekilde hastaydı.Vakti saati gelince ecel geliyor ışte, geçtiğimiz Cuma akşamı saat 18:00 de rabbimize kavuştu.Hatay Kırıkhan'dan 60 sene önce 22 yaşında ağaç bavulla geldiği gurbet diyarına birdaha dönmemek şartıyla döndü memleketine. Çok sevdiği ilcesinin sadık yarı karatoprağa sarıldı Fevzi ağbim. Ruhun şad mekânın cennet olsun.
 
Haber ve resim: *Doğan Tufan