Türklerin Sait abisi 35 yıldır gönüllü sosyal danışman

Türklerin Sait abisi 35 yıldır gönüllü sosyal danışman Türklerin Sait abisi 35 yıldır gönüllü sosyal danışman
Avrupa’da iyi bilgilenmedikleri için hak kaybına en fazla uğrayan millet hangisidir diye bir araştırma yapılsa kesinlikle cevap “Türkler” olur. 72 milletin olduğu bir kıtada en büyük göçmen grubu olarak hak kaybında biz neden öndeyiz diye araştırırken yolumuz bir isimsiz kahramana düştü. Yolda yürürken “Evet Ayşe teyze”, “Tamam Osman amca“, “Kardeş, tam saat 12’de buluşalım” veya “Delikanlım lütfen bir dinlermisin” diye yalvaran ve yolda yürürken bile dertlere derman olmaya çalışan Konyalı Sait Özcan’ı 2 saat oturtup konuşabilmek için zar zor randevu yaptık. Her anı dolu, her saatinde iyilik dağıtan, adeta adı konulmamış bir gönüllü sosyal danışman ve Almanya Türkleri’nin Sait Abisi idi. Üçbeş kelime konuşunca “İyiki böyle insanlarımızda var aramızda“ diyeceğiniz Özcan’ın bilinmeyen yönlerini hem üzülüp, hem de takdir ederek öğrendik. Türk Göçünün 60. yılı seçilebilecek bir örnek karekter sahibi Sayın Özcan ile olan söyleşimizi sizinle paylaşıyoruz...
 
Soru:
Sizi Hürriyet okuyucuları nasıl tanısın Sait Bey? dedik ve hemen özür dileyerek çalan telefona bakabilirmiyim işareti yaptı. Anlaşılan bir gence uyuşturucu konusunda nasihat etmesi gerekiyordu.
Sait Özcan:
Herkesin kafasında değişik bir tanıtım vardır. Ama yardımseverliğimden dolayı genelde “Sait Abi” derler.
 
Soru:
Neden Sait Abi?
Sait Özcan:
Gönüllere girebilmektir abilik kültürümüzde. Bir derde derman, bir yaraya merhem olmaktır. Beni abi yapın demekle olacak birşey değildir bu. Yardım edip yara sarmak ve Yunus’un tarif ettiği gibi insan olmak, insanın kendini bilmesi gerektir öncelikle.
 
Soru:
Anlaşılan bir yanlışın peşine veya bir problemin çözümüne takıldığınızda inadına asılıyorsunuz sonuç alana kadar?
Sait Özcan:
İşin özü budur işte. Benzer tarifi yaparlar bana zaman zaman. Ancak ben insanımızın gözündeki mutluluğu gördükçe daha çok motive oluyorum.
 
Soru:
Kaç yıldır Sosyo-kültürel sonunlar ile uğraşıyorsunuz?
Sait Özcan:
Bu yıl Almanya’da 36. yılım. Sanırım ilk aylardan itibaren amcaların mektuplarını okumaya başladım. Bir anda adımız, “İhtiyar amcalara yardım eden Konyalı Genç” olarak anılmaya başladı. Sadece mektup okumuyor, aynı zamanda bizim insanımızın hangi alanda problemlerinin yumaklandığını da farketmeye başladım.
 
Soru:
Hangi alanda zayıf bizimkiler?
Sait Özcan:
Öncelikle eğitim seviyemiz çok düşük. Eğitim herşeyi vermez sana ama, neyi istiyorsan oraya götürür. Veya senin ilgin hangi yöne ise sen farkında olmadan, zaten o yöne yönelirsin aldığın eğitim ile. Bir çok insanımızda temel eğitim eksikliği var.
 
Soru:
Almanya gibi bir ülkede giderilmesi zor mu bu eğitim eksikliği sorunu?
Sait Özcan:
Tabiki imkan çok burada ama, bazı konular şurada konuştumuz gibi pek de kolay değil. Zaman, teşvik, motive ve yol göstermek gerek insanımıza. Bazıları ileri yaşta, bir çoğunda ise temel bilgi eksikliği var. Ama ne olursa olsun bu insanlarımız “sahipsizlik “ duygusuna asla kapılmamalı. Bir el uzatan, bir yardım eden “Nasılsın Amca” diyen biri olmalı. İnanın sadece pandemi öncesi uzatıp merhabalaştığım birinci neslin bir bakışı varki anlatamam. Merhamet duygumuz biterse biz bitmişiz demektir. Gönül kazanmak onları öyle rahatlatıyorki.
 
Soru:
Sizi ilk tanıyanların tepkisini merak ettim?
Sait Özcan:
Anlıyorum sizi, herşey maalesef maddiyat ile ölçülür oldu. “Acaba bir karşılık istemek için mi yapıyorsun” bunu der gibi bakıyorlar. Ama beni tanıyınca öyle içten teşekkürleri varki.
 
Soru:
Bu sosyal işler zamanınızı alıyor ama?
Sait Özcan:
Şükür yürüyen bir işimiz var. Ama para kazandığımdan daha çok ben gönül kazanırken mutlu oluyorum. Yardım ettiğim kim? dedelerimiz, babalarımız veya bir şekilde bu gün yalnızlaşarak bir konuda desteğe muhtaç hale gelenler.
 
Soru:
Sanıyorum Almanya’da yerel makamların, eğitim camiasının, belediyelerin bu bağlamda bilgilendirme yardımları var?
Sait Özcan:
Elbette, ama bizim insanımıza ulaşan resmi eller “Hep o değilden ve yapılmış desinler“ şeklinde proğramlanmış. Hayat istatistiklerden ibaret değil. Bizimkilerin nasıl bilgilendiğine bir örnek vereyim eskiye giderek. Almanya’da yıl sonunda vergi denkleştirme diye bir form doldurursun. İşverenler değil, normal çalışanlar için. Bu formu bir muhasebe bürosunda dolduranlar devletten 1.000 ile 2.500 Mark arası para alır. Kaç yılında başladı Almanya’ya Türk göçü? 1961’de. Türklerin vergi denkleştirme konusunda ilk defa kaç yılında bilgilendirildiğini tahmin ediyorsunuz?
 
Soru:
Kaç yılında?
Sait Özcan:
1966 yılında bütün vatandaşlarımızın vergi denkleştirmesini mutlaka yapması ve bu konunun önemli olduğu belirtiliyor.
 
Soru:
Bu ne demek?
Sait Özcan:
Şu demek, 5 yıl boyunca bizimkiler bu vergi denkleştirmesini yapmamış. 1966 yılında bizimkilerin Almanya’daki nüfusu 550.000’i aşmış durumda idi. O zaman çocuklar ve eşler de olmadığı için tamamı çalışan işçi durumunda. Almanya’ya hediye edilen para en basit hesapla ....... milyar Alman Markı idi. Buna sebep ne biliyormusunuz?
 
Soru:
Bilemiyorum?
Sait Özcan:
Bunun sebebi vatandaşclarımızın bilgilendirilmemesidir. İş arkadaşı Hans vergi denkleştirmesi yaparken Hasan’ın bundan haberi yok. İnsanımızın ve devletimizin kaybını görebiliyormusunuz. Bütün bunlar Almanya’ya gönderdiğimiz insanlarımız ile ilgilenmemektir. Sorun zihniyet meselesi.
 
Soru:
Ama şimdi öyle değil, vatandaşımız bilgilendiriliyor?
Sait Özcan:
Lütfen yani, aradan 60 yıl geçmiş hala mı bilgilendirilmesin. Şu an zaten anlattığım dönem kadar ihtiyaç ta yok. Ama sorun Almanya’ya gönderilen insanların sadece dövizi ile ilgilenen bir zihniyet var Türkiye tarafında. Buradaki vatandaş ile 1974 yılına kadar kimse bana yeteri kadar ilgilenildi demesin.
 
Soru:
Sosyal sorunlar her dönemde vardı ve gelecekte de var olacaktır ama. Pekiyi Alman devleti neden bilgilendirmedi?
Sait Özcan:
Doğru, katılıyorum, sosyal sorunlar hep vardır ama, devlet babadır ve her dönemde insanını sadece bilgilendirme değil, uyarması da gerekli. 70’li yılların ortasında bir işçi şirketleri konusu vardı. 80’li yıllarda bankerler başladı. 90’lı yıllarda ise holdinglerin ağır bombardımanı ile karşılaştı Almanya Türkleri. Her 10 yılda bir tırpanlandı ekonomik anlamda. Bunun hesabını kimse sormayınca vatandaş kabuğuna çekildi. Son sorunuzun cevabını vereyim, 60’lı yılların Almanyası senin vatandaşını neden bilgilendirsinki.
 
Soru:
Sosyo-kültürel olarak vatandaşımızı fahri anlamda bilgilendirmeniz çok güzel, ama bir Çin atasözü gibi balık tutmayı öğretmek gerek değilmi?
Sait Özcan:
Ben bir bireyim ve gücüm kadar uğraşabilirim. Ama bana ne demediğim için kendimce mutluluk duyarım. Camiye, maça veya düğüne gittiğimde bir kalabalıktan 15-20 kişi teşekkür ederek Allah razı olsun diyorsa bu birşeylerin karşılığıdır. İnsanımızın engin hissiyatı ve öngörüsü vardır, yani vefalıdır. Benim yaptığımı herkes yapmalıdır.
 
Soru:
Bu şekilde insanımıza yardım eden başka kimse yokmu?
Sait Özcan:
Tabiki vardır ama, inşallah daha da artar. Hiç bir insanımızın hakkı ve hukuku kaybolmasın, hiçbirisi yalnız kalmasın.
 
Soru:
Son günlerde isminiz oldukça gündemde. Hatta Almanya dışındaki Türkler bile sizi sosyal medyada sizinle ilgili hep olumlu anlamda görüş belirtenler oldu. Biraz bilgi verirmisiniz?
Sait Özcan:
Finansal bilgilendirme yasası konusunda vatandaşa çok geç ve eksik bir bilgilendirme yapıldı. Yasa doğru, ama benim vatandaşım buradan ne kadar etkilenir bu bağlamda bir bilgilendirme yapılmadı. Yetkililerin çıkıp şu tarihte yürürlüğe girecek ve şöyle olacak demesi bilgilendirme değildir. Bir dakika yahu dedik, siz bu insanların aklı ile mi oynuyorsunuz. Şimdi açıkça en geç bu yasa 3 yıl sonra yürürlüğe kesin olarak girecek dersen anlarım. Ama bu bağlamda açıklama ve uyarılarımızı farkedince tarih ileriye atıldı. Sanıyorum korona pandemisinden de etkilendi.
 
Soru:
Son yıllarda sizi Türklerin yaşadığı diğer ülkelerde de örnek alan vatandaşlarımız var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Sait Özcan:
Bizim insanımız hakikaten yalnızlığını gidermek istiyor. Beni Belçika, Hollanda ve Fransa’dan arayıp, “Sait Abi senin açıklamalarını kopyalayıp vatandaşımıza dağıtabilirmiyim diyenler var. İnsanımın faydasına ise evet diyorum ve arkadaşımız memnun oluyor.
 
Soru:
Açıklamalarınızda KONAD adını kullanıyorsunuz. Bizi biraz bilgilendirirmisiniz?
Sait Özcan:
Düşünen insaların biraraya geldiği bir topluluğuz. Beyin fırtınaları yaparak “Nerede problemi var bizim insanımızın” diyerek düşünce toplantıları yapıyoruz. Hangi problemin üzerine nasıl gidelim, insanımız nerde yalnız ve güçsüz kalıyor. Bunları değerlendiriyoruz. Sosyal anlamda araştıran ve yeri geldiğinde siyaseti “Sorunların çözümü” için bilgilendiren bir kuruluşuz. Bazı arkadaşlar uzaklardan arayıp size üye olalım diyorlar. Bizde üyelik yok deyince şaşırıyor. Gönül insanı bağlayıcı olmaz. 1995 yılından beri arkadaşlarımız ile toplanıp sorunlarımıza çözüm aradığımız bir çatıdır. Siyasi yönü olmayan, işadamı, akademisyen, gazeteci, öğretmen gibi çeşitli mesleklerden arkadaşların bizim insanımızın lehine çalışmalar yapan bir kuruluşuz. Aramızda Alman dost ve arkadaşlarımız da var. İnsanlara yardım anlamında gerçekten çok renkliyiz.
 
Soru:
Siyasetçiler ile aranız nasıl. Sonuçta fikri olan insanlardan siyaset çok çekinir?
Sait Özan:
Hastalık şurada diyerek çözüm önerileri ile birlikte iletiyorum. Siyasetçiler bize (gülerek) seçim zamanı çok gelirler ama, çok azı verdiği sözün arkasında kalır. Hem Türk, hem de Alman siyaseti böyledir. Şurada, şu ve şöyle problemler var deriz. Nerde ise her rengi gelir Alman siyasetinin bize. Bizim için de çok iyi bir durum tabi. Sonuçta sorunlarımıza çözüm için biz onların kapısını aşındırana kadar adam ayağımıza geliyor.
 
Soru:
Vatandaşlarımız oy kullanmaya başladıktan sonra sanırım Türkiye siyasetini de Almanya Türkleri’nin sorunları konusunda bilgilendiriyorsunuzdur?
Sait Özcan:
Tabiki Türkiye ile ilgili konuları Türk siyasetinden, buradaki sorunları da yerel Alman siyasetinden çözmesini isteriz. Bu bizim hakkımızdır ve bunu yüksek sesle ve açıkça dile getiririz. Hak istenmezse verilmediğini çok iyi biliriz. Siyaset benim dışımda ama, sorunların çözümü için önemli bir araçtır. Bizler sorunlarımız için siyasetin kapısını zorlamaz isek hedefe ulaşamayız. Bir toplum önderimizin bir güzel sözü var, “Birileri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar suyun bu tarafında bekleriz” Benim köprülerden biri olmaya razı olduğumu insanımız çok iyi biliyor. Yaşadığım sürece sosyal çalışmalarda bulunmaya devam edeceğim. Bunu sosyal sorumluluğumun gereği olarak addediyorum.
 
Soru:
Siz hakikaten Sait Abisiniz, bu sohbet bana bunu öğretti.
Sait Özcan:
Teşekkür ediyorum, hani deriz ya, Avrupa’da lobi olalım. Ben bunu hayal edebiliyorum. Gün gelecek Türkiye Avrupa’da daha iyi kabul görecek ve Almanya ile çok daha iyi ilişkilerimiz olacak. Geleceğin dostluklarının temelini bugünden atıyoruz. Ben sadece ekini ekip fidanı yeşertiyorum. Hem Türk-Alman ilişkilerine katkı sağlayacak, hem de bizim insanımızın yaşam standartlarının çok daha yukarılara çıkmasına gayret edeceğiz.
 
Soru:
Sizi tebrik ediyorum.
Sait Özcan:
Ben de size teşekkür ediyorum.
Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de