Anadolu’nun yolu ve elektriği olmayan ıssız köylerinden kalkıp, Avrupa’nın en önemli sanayi ülkesine çalışma amacıyla gelenlerin başarı hikayesini bilimsel kriterlerle ortaya koyan Dr. Latif Çelik’in son kitabı Almanya’da gündem olmaya devam ediyor.
Yüzlerce hikayeden çıkarılan özetlerle, her biri ayrı bir tarih kokan binlerce resim arasından seçilen bir dönemin en anlamlı resimlerinden mana çıkaran eseri kaleme alan Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, „Anlatılan hatıralardaki duygusallığını bu kitabın satırlarına tam olarak yansıtmak mümkün olmasa da, Almanya’daki Türk Varlığı’nın arşiv ve literatür taramalarında okuyucularla buluşacak olmasının heyecanını yaşadığımı sevinçle belirtmek isterim,” dedi.
1961’de soğuk Batı ülkesi Almanya yönüne evrilen insan hareketliliğinin tozlu arşivlerdeki serüvenine ulaşmak için edebiyat, roman, tiyatro ve sinema gibi sanatın her dalındaki yaşanmış hikayelere ulaştığını belirten Araştırmacı Dr. Latif Çelik, „Türk Göçünün 60 yıllık serüvenini farklı yönleriyle gelecek nesillere ulaştırmak, öncelikle bizim neslimizin kalem tutan entelektüelleri için önemli bir görev olduğuna inanıyorum,“ şeklinde konuştu.
Yazar Dr. Latif Çelik, son kitabı „60. Yılında Almanya Türkleri“ adlı eseri şimdiye kadar 21 okuma akşamı ve kitap tanıtımlarında gündeme getirdi.
Soru:
Öncelikle sizi tebrik ediyoruz. Genellikle yazarlara „Okuyucunuz bol olsun“ derler.
Dr. Latif Çelik:
Teşekkür ederim, inşallah okurlarımız veya kendi tarihlerini okuyanlar çok olur. Çünkü bu kitap, ilk neslin tarihinin bölük parçalı arşivlerinin bir araya getirilmesini hedefleyen bir kültür tarihi çalışmasıdır.
Soru:
Öyle güzel cevap verdiniz ki, bazı sorularımın cevaplarını önceden almış gibiyim. Böyle bir çalışma yapma fikri nereden çıktı?
Dr. Latif Çelik:
Geçtiğimiz yıl, Türklerin Almanya’ya gelişinin 60. yıldönümüydü. Birçok etkinlik düzenlenirken, elbette bir kültür tarihçisi olarak kendi alanımda değişik projeler planladım. Biz de Türklerin Almanya’daki varlığını belge niteliğinde bir kitapla kayıt altına alınması adına bir kültür tarihi saha araştırması çalışması başlattık.
Soru:
Uzun bir çalışma ve yazım süreci oldu sanırım. Bu kadar geniş içerikli bir kitabı ortaya çıkarmak için farklı kurumlarda araştırmak zor olmadı mı?
Dr. Latif Çelik:
Başkanlığını yaptığım Kültür, Tarih ve Entegrasyon Enstitüsü’nün ciddi bir tarih arşivi bulunuyor. Benzer konularda çalışmalar ve henüz üzerinde değerlendirme yapmaya fırsat bulmadığımız belgeler de mevcut. Öncelikle Almanya’da Federal Çalışma Dairesi, DOMID – Göç Araştırmaları Merkezi ve Münih, Würzburg, Berlin, Stuttgart, Karlsruhe, Hamburg ve Köln şehir arşivlerinde uzun süreli çalışmalar yaptım. Türkiye’de İş ve İşçi Bulma Kurumu, Devlet Demir Yolları arşivleri dışında kesin dönüş yapan 28 kişiyi 25 ayrı şehirde ziyaret ettim. Türk ve Alman arşivlerinden elde ettiğimiz, ancak kitapta yer veremediğimiz 770 resim, gelecekteki projelerde okuyucuyla buluşmayı bekliyor.
Soru:
Anlatırken fark ediyorum, mesleğinizi çok seviyorsunuz.
Dr. Latif Çelik:
Kültür tarihçileri, öncelikle samimi, kendi milletinin tarihiyle barışık ve sessizliği seven bilim insanlarıdır. Çok zorluklarla ulaştıkları her belgeyi anlamlandırmak ve kategorize etmek zorundadırlar. Bizim için annelerin ninnisi veya çocukların şarkısı bile bazı şeyleri ifade edebilir. Kültür tarihi, kararlı olmayı, iyi düşünmeyi ve bazen de takdir edilmeyi bekler. Çünkü onlar, yorumlayan, anlamlandıran ve zaman tünelindeki nesillerarası yorgun savaşçılardır.
Soru:
Tarihçilerin duygusal olduğu söylenir.
Dr. Latif Çelik:
Hayır demek istemem. Onların alanına uzak olanların kelam eylemesine kırılırlar. Konuyu anlayamayanların konudan uzak değerlendirmeleri onları çok yaralar. Geçmiş bir dönemin tozlu arşivlerdeki gizemli belgeleri üzerinde yapılan çalışmalara gereken değer verilmediğini hisseden bir kültür tarihçisinin motivasyonu aniden kaybolabilir. Araştırmacılığın kendi kendine has metodolojik kuralları vardır. Bu kategorik çalışma sürecinden habersiz değerlendirmeler, bir eserin omurgasının sorunlu bir yöne evrilmesine sebep olabilir. 60 yılın kültürel boyutunu araştıran ve bu izleri okuyucuyla buluşturmayı hedefleyen satırlara sadece „bir kitap yazma projesi“ olarak bakılması, yazarı yazamaz hale getirebilir.
Soru:
Altın kuyumcu terazisinde tartılmalı diyorsunuz?
Dr. Latif Çelik:
Siz dediniz.
Soru:
Kültür tarihçileri ‘zaman tünelindeki gerçekler’e samimi olmalı derken neyi kastediyorsunuz?
Dr. Latif Çelik:
Milletlerin tarihi, öncelikle onların geçmiş nesillerinin gün yüzüne çıkmamış kültürel varlığıdır. Bu alanda çalışanlar, öncelikle tarih bilimi üzerinden bir yere varmayı hedeflemelidirler. 60. yılını kutladığımız Almanya’daki Türk Varlığını birçok açıdan ortaya çıkarmak bizim için mesleğin kızıl elmasıdır. Bunun değerlendirmesi ise öncelikle tarihçinin kendine bırakılmalıdır.
Soru:
Neden bu kadar önemli ‚Almanya’daki Türk Varlığının‘ ortaya çıkarılması?
Dr. Latif Çelik:
Milletler, tarihleriyle yaşarlar. Zaten onlar millet ise, tarih onlara sayfalarında yer verir. Elbette Türklerin sanatın farklı dallarına özne olup, birçok alanda farklı açılardan bakılacak ilginç başarı hikayeleri vardır. Öncelikle Türklerin tüm alanlardaki kültürel varlığı tarih metodolojisine uygun olarak ele alınmalıdır. Bu hazine detaylı olarak günümüze taşınmalı ve özellikle araştırmacı – akademik kesimin önüne koyulmalıdır.