Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik son açıklamaları, toplumda büyük bir tepkiye yol açmıştır. Özcan, yurtdışındaki Türkleri dışlayıcı bir dille eleştirerek, hem ekonomik gerçeklerden hem de toplumsal barıştan uzak bir tavır sergilemiştir. Bu tür açıklamalar, ülke içindeki siyasi çekişmelerin ötesinde, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının katkılarını küçümsemekte ve onların Türkiye ile olan bağlarını zayıflatmaktadır.
Almanya’daki Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü (IKG) Başkanı Dr. Latif Çelik, Özcan’ın açıklamalarını sert bir şekilde eleştirerek, “Tanju Özcan’ın eleştirileri, ciddi bir araştırmaya dayanmayan basit siyasi kavgaların ürünüdür ve Avrupalı Türkler’e kadar uzanan yaralayıcı cümlelerdir” şeklinde konuşmuştur. Dr. Çelik, Özcan’ın dilinin, yıllarca Türkiye’nin ekonomik temeli olan gurbetçilere ve Türk diaspora topluluğuna hakaret anlamına geldiğini belirtmiştir. Yurtdışındaki Türkler, sadece ekonomik katkı sağlamakla kalmayıp, Türkiye’nin siyasal temsilde adalet sağlanmasına da önemli bir örnek teşkil etmişlerdir. Yaklaşık 75 yıldır ABD, Almanya, Yunanistan, İngiltere, Irak ve Azerbaycan gibi ülkeler, kendi vatandaşları için dünyanın birçok yerinde, onların siyasi temsili için imkanlar sağlamaktadır. Oysa ana muhalefet partisinin önemli bir isminin bu tür açıklamalar yapması, Avrupalı Türkleri üzmektedir.
Yurtdışındaki Türk vatandaşları, Türkiye’nin Avrupa’daki kardeşlik köprüleri olarak uzun yıllar boyunca toplumsal barışın sağlanmasına, ekonomik kalkınmaya ve kültürel etkileşime önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu toplumların, Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olduklarını unutmamak gerekir. Özcan’ın açıklamaları, bu güçlü bağları zayıflatmayı ve siyasi çıkarlar uğruna yurtdışındaki Türkleri karşı karşıya getirmeyi hedeflemektedir.
Sayın Özcan, siyasetini yapmakta serbesttir; ancak bu tür açıklamalarla toplumsal barışı zedelemekten ve yurtdışındaki Türklerin katkılarını göz ardı etmekten kaçınmalıdır. Türkiye’nin gerçeklerini anlamaya çalışmak ve doğru politikalar geliştirmek, sadece Türkiye içindeki değil, yurtdışındaki vatandaşların da haklarını savunmak anlamına gelir. Avrupalı Türklerin siyasi temsil hakkı, yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada önemli bir meseledir. Bu bağlamda, Türkiye’nin geleceği için sağduyu ve adalet temelinde bir siyaset izlenmesi gerekmektedir.
