Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'yı ahirete irtihalinin 49. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz.Ruhu şat mekanı cennet olsun inşallah.
Türk şiirinin millî seslerinin başında gelir Arif Nihat Asya... Biz onu daha çok 'Bayrak Şairi' olarak tanıdık, bildik ve sevdik. Memleketin değerlerine sahip çıkan ve milletin derdiyle dertlenen mümtaz bir insandı.
Yavuz Bülent Bakiler'in dediği gibi sıradan bir insan değildi. Gülümsemesini ve gülümsetmesini bilen nüktedan hazır cevap bir insandı.
Zamanın Millî Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel, Malatya'da okulları geziyor. O vakitler Arif Nihat Asya da Malatya'da bir lisede müdürlük yapıyor. Tabiî ki birbirini çok iyi tanıyorlar. Çünkü Yücel, bakanlığının yanında yazar olarak da kendini kabul ettirmiş bir isim... Fakat ikisi de farklı düşüncelerin temsilcileri... Bakan, okulun durumunu beğenmiyor: 'Bu ne biçim okul; okuldan çok hapishaneye benziyor.'diyor. Asya cevabı yapıştırıyor: 'Efendim ben bu okul yapıldıktan sonra geldim. Yoksa siz beni buraya hapishane müdürü diye mi gönderdiniz.' Bakan Yücel çok kızar ama belli etmez. Arif Nihat'ı bırakmaya hiç niyeti yoktur. Tahkire(aşağılamaya) devam ederek eleştirilerini giyimine yöneltir: 'Hoca o ne biçim kıyafet... Paçaların çamur içinde...'der. Asya kızar, hatta köpürür. Şu üstü kapalı ve kinayeli cevabı verir: 'Sayın Bakan!.. Paçalarımı ağzınıza almayın.' Daha sonra müdürlükten alınarak Türkçe ve Fransızca öğretmenliğine indirilir.
Arif Nihat Asya bundan tam 49 yıl önce, 05 Ocak 1975'te Ankara Numune Hastanesi'nde rabbime kabuştu. Ne yazık ki o da Vatan ve Millet aşkıyla yanan büyük şair ve yazarların yalnızlığı ile ölümün son günlerinde başbaşa kaldı. Hasta yatağında eşi Servet Hanım'a: 'Hanım şu telefon defterini getir bakalım. Bizim dostlarımız vardı bir zamanlar!.. Ne oldular şimdi?' diye serzenişte bulunmuştu.'
Türk Milletinin kendi değerlerine sahip çıkan ve onları ölümsüzleştiren eserler veren büyük fikir adamı ve şairlerini daima hatırlaması ve anlaması umudunu taşıyor, Vefatının 49 yılında Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'yı rahmet ve minnetle anıyoruz.
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!