Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
BERLİN (AA) - Kosova Başbakanı Albin Kurti, ülkesindeki NATO askeri varlığının artırılmasını talep etti.

Kurti, Alman Welt gazetesine yaptığı açıklamada, Kosova'da NATO askerlerinin sayısının ve askeri teçhizatın artırılmasının, ülkesinde ve tüm Batı Balkanlar'da güvenliği ve barışı iyileştireceğini belirtti.

 

Kosova'nın şu an savunma harcamalarını ve asker sayısını artırdığını aktaran Kurti, "NATO Barış Gücü KFOR'daki asker sayısının artırılması savunma alanındaki çabalarımızı destekleyecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Albin Kurti, Kosova'nın kuzeyinde 4 bölgedeki barikatların oluşturulmasının, burada yüzleri maskeli ve üniformalarında Wagner paralı askerler ile "Gece Kurtları" (motorcular kulübünün) amblemlerini taşıyan kişilerin yer almasının ve Kosova sınırı boyunca Sırp askerlerinin yoğunlaştırılmasının, ilave NATO askerlerinin gerekliliğini gösterdiğini kaydetti.

 

- Kosova-Sırbistan gerginliği

Eski Sırp polis memuru Dejan Pantic'in, Kosova polisince gözaltına alınmasının ardından Kosova ile Sırbistan arasındaki tansiyon yükselmişti. Pantic'in gözaltına alınmasına tepki gösteren Kosovalı Sırplar, 10 Aralık'tan bu yana sınır geçişlerine kurdukları barikatlarda nöbet tutuyordu.

Pantic hakkındaki tutukluluk kararının ev hapsine dönüştürülmesinden sonra Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in 29 Aralık gecesi yaptığı çağrının ardından Kosova'nın kuzeyindeki barikatların kaldırılmasına başlanmıştı.

 

Avrupa Birliği (AB), NATO ve ABD, Kosova'nın kuzeyindeki gerginliğin azaltılması ve barikatların kaldırılması çağrısı yapmış; Sırbistan, NATO'nun Kosova Barış Gücüne (KFOR), Sırp ordusu ve polisinin Kosova'nın kuzeyinde konuşlandırılması için talepte bulunmuştu.

Sırbistan, 2008'de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Kosova'yı kendi toprağı olarak görüyor.

 

Belirli aralıklarla karşı karşıya gelen Sırbistan ve Kosova, AB arabuluculuğunda 2011'de başlatılan Belgrad-Priştine Diyalog Süreci kapsamında ilişkilerin normalleşmesi ve nihayetinde iki ülkenin birbirini tanıması için ortak yol bulmaya çalışıyor.​​

 

BERLİN (AA) – Almanya’nın başkenti Berlin’de yeni yıl kutlama sırasında görev başındaki polise ve itfaiye erlerine saldırıldığı bildirildi.

 

Berlin İtfaiye Teşkilatından yapılan açıklamada, Berlin’de yılbaşı gecesi itfaiyenin 1717 kez göreve çıktığı ve 749 kez yangına müdahale ettiği belirtildi.

Kentteki kutlamalar sırasında çıkan olaylarda görev başındaki itfaiye erlerine ve araçlara 38 saldırı gerçekleştiği ve 15 itfaiye erinin yaralandığı ifade edildi.

Açıklamada, yeni yıl kutlamaları sırasında kentte havai fişek kazalarında da en az 22 kişinin yaralandığı kaydedildi.

 

Yılbaşı gecesi birçok evde yangın çıktığı, Lichtenrade semtinde kimliği belirsiz kişilerin bir caddede barikat oluşturarak ateşe verdiği, olay yerine gelen itfaiyecilere yüzlerini kapatan çok sayıda kişinin taş ve demir sopalarla saldırdığı aktarıldı.

Neukölln ilçesinde ise bir otobüsün yandığı ve olay yerine gelen itfaiye ekiplerine saldırıda bulunulduğu belirtilen açıklamada, "Berlin itfaiyesi personel ve araçlarıyla yılın en yoğun gecesine hazırlıklıydı. Ancak ekiplerimize yönelik saldırının ölçüsü ve yoğunluğu bizi şaşırttı." değerlendirmesinde bulunuldu.

 

- Berlin'de yılbaşı gecesi 103 kişi gözaltına alındı

Berlin polisinden yapılan açıklamada da itfaiye erlerinin yanı sıra polise ve toplu taşıma araçlarında çalışanlara da saldırılar gerçekleştirildiği duyuruldu.

Saldırılarda 18 polisin yaralanırken yılbaşı gecesi kundaklama, patlayıcı maddelerle ilgili ihlaller ve polise saldırılar gibi suçlardan 5’i kadın 103 kişinin gözaltına alındığı bilgisi paylaşıldı.

 

Berlin İtfaiye Teşkilatı Direktörü Karsten Homrighausen, itfaiye erlerine ve araçlarına yapılan saldırılara tepki göstererek "Bu saldırılar hiçbir şekilde haklı gösterilemez." ifadesini kullandı.

Acil yardım bekleyen insanların yanına koşanların korunması gerektiğini belirten Homgrighausen, her saldırıyla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu.

 

Berlin Eyaleti Başbakanı Franziska Giffey de Twitter’dan yaptığı açıklamada, polise ve itfaiye karşı saldırıları kınadığını, buradaki şiddet kullanma eğilimi ile tahribatın kendisini derinden sarstığını bildirdi.

Öte yandan Alman basınında yer alan haberlerde havai fişek kazaları sunucunda en az iki kişinin hayatını kaybettiği, birçok kişinin ağır yaralandığı aktarıldı.

 

Leipzig kentinde havai fişek kullanımı sırasında ağır yaralanan 17 yaşındaki bir gencin kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, Saksonya-Anhalt eyaletinde caddede havai fişek attığı sırada araç çarpması sonucu bir kişinin yaşamını yitirdiği aktarıldı.

 

Gotha kentinde internetten satın aldığı havai fişeğin elinde patlaması sonucunda ağır yaralanan bir kişinin iki kollunun kesildiği, Schleiz kentinde de 21 yaşındaki bir kişinin havai fişek kazasına elini kaybettiği belirtildi.

 

Seit gut einem Jahr steht den Würzburgerinnen und Würzburgern, die Wohngeld beantragen möchten eine Online-Funktion zur Verfügung, mit der schnell und einfach sogar mit dem Handy der Antrag auf Zahlung von Wohngeld gestellt werden kann. Auch für das ab 1. Januar 2023 geltende Wohngeld Plus ist dieser Antragsweg möglich.

Die Zahl der Anträge, die über diesen Weg zur Bearbeitung im Fachbereich Soziales in der Fachgruppe Wohngeld landen, steigt stetig. „Dies ist nicht verwunderlich“, sagt Katja Rittsteiger, Leiterin der Fachgruppe Wohngeld, „denn diese Online-Beantragung macht alles einfacher. Nicht nur für die Antragstellenden, sondern auch für uns als Bearbeitende.“ Rittsteiger spricht von einer „richtigen Win-Win-Situation.“ Einfach zu Hause und mit dem PC oder dem Handy kann das Wohngeld beantragt werden, indem die notwendigen Unterlagen hochgeladen werden, wofür ein einfaches Handyfoto ausreicht. „Die Anträge kommen kompakt und übersichtlich bei uns an“, freut sich Rittsteiger, „und sind damit einfacher zu bearbeiten, als per Email gesendet.“ Da der Online-Prozess schlüssig aufgebaut ist, müssen wesentlich seltener Unterlagen nachgereicht werden. Das Angebot wurde in Zusammenarbeit vom Fachbereich Soziales und der Stabstelle Digitalisierung und Verwaltungsentwicklung geschaffen.

 

Wie funktioniert die Online-Beantragung von Wohngeld?

Auf der Seite www.wuerzburg.de/wohngeldfindet sich unter dem Reiter „Welche Formulare werden benötigt?“ der Link „Antrag auf Wohngeld – Mietzuschuss (Online-Service)“. Dieser leitet auf eine Seite, die mit dem „Bayern-Portal“ verknüpft ist (www.freistaat.bayern.de). Zur Nutzung des Services braucht man ein digitales Bürgerkonto, die sogenannte „BayernID“. Der Wohngeld-Antrag wird online nach Anmeldung mit Benutzername und Kennwort gestellt und muss nicht mehr in Papierform nachgereicht werden. Die geforderten Unterlagen können entweder bei der entsprechenden Frage oder am Ende des Online-Antrags hochgeladen werden – und zwar in den gängigen Dateiformaten .pdf, .jpg., .jpeg und .png. Nach Absenden des Antrags erhält der Antragstellende seine Angaben als pdf-Dokument für seine Unterlagen in seinem Postfach des BayernPortals. Auf dem pdf-Dokument findet sich auch die Antragsnummer.

 

Welche Verfahren sind online möglich?

Mit der BayernID können auch Anträge auf finanzielle und sonstige Hilfen im Krankheitsfall gestellt werden wie Haushaltshilfen, Pflegegeld oder viele weitere Dienstleistungen online genutzt werden. Mehr Informationen zur BayernID: https://bayernid.freistaat.bayern/de/bayern/freistaat/faq .

Bei der Stadt Würzburg sind aktuell 72 Verfahren online über die BayernID möglich, darunter die Ausweis-Statusabfrage, ein Bestellformular für Bebauungs- und Flächennutzungsplan, Erstantrag und Verlängerung des Bewohnerparkausweises, Briefwahl-Antrag, Büchereiausweis online verlängern, Eheurkunde, Online-Antrag auf Einbürgerung, Führerscheinantrag, An- und Abmeldung von Hunden, Online-Antrag für den Kleinen Waffenschein, Meldebescheinigung, Meldung Wasserzähler, Online-Zulassungsbehörde, Online-Fundbüro, Sterbeurkunde, Terminreservierung Bürgerbüro, Veranstaltungstermin für Würzburg melden, Verkehrswertgutachten-Erstellung online beantragen, Versammlungsanzeige, Wunschkennzeichen und der Antrag auf Wohngeld-Mietzuschuss. Das Angebot wird ständig erweitert. Neu hinzugekommen ist im Dezember die Beantragung des Aufenthaltstitels zur Ausübung einer Erwerbstätigkeit. Des Weiteren sind auch zentrale Online-Verfahren möglich wie die Online-Beantragung eines Europäischen Berufsausweises oder zum Beispiel eines Führungszeugnisses. Für dieses Online-Verfahren gibt es unterschiedliche Anmeldevarianten, je nachdem welches „Vertrauensniveau“ für welchen Antrag gefordert wird. Wohngeld lässt sich bereits bei Anmeldung mit einem niedrigen Vertrauensniveau beantragen, also nur unter Angabe von Benutzername und Kennwort.

 

 

Die UEFA hat den Katalog für die Team Base Camps bei der EURO 2024 in Deutschland vorgestellt – und Würzburg ist in dieser Auswahl dabei und wahrt somit die Chance auf ein eine ganz besonderes EM-Feeling in zwei Jahren. Das DFB-Reisebüro testete insgesamt 100 Standorte und legte hierbei 30.000 Kilometer zurück. Nun wurde ein Katalog mit 56 Empfehlungen online geschaltet, der jeweils mit Filmen und Datenblättern für eine Kombination aus Hotel und Trainingsgelände wirbt. In Würzburg ist dies das Hotel Melchior Park am Hubland und die Flyeralarm-Arena, Spielstätte der Würzburger Kickers.

 

Bereits 2006 konnte sich Würzburg bei der Heim-WM als Gastgeber eines Nationalteams präsentieren. Damals bezogen die Nationalspieler aus Ghana während des Turniers das Maritim-Hotel. „Die Würzburgerinnen und Würzburger waren damals noch ein bisschen mehr Teil des Sommermärchens. Es gab nicht nur die legendäre Identifikation mit der deutschen Elf, sondern auch ein riesiges Daumendrücken für die ‚Black Stars‘, die sich in unserer Stadt sehr wohl fühlten“, erinnert sich Bürgermeisterin Judith Jörg.

 

Jörg signalisierte bei einem Treffen mit Hoteldirektorin Dagmar Wagenpfahl-Lagrange und Sebastian Neumann, Sportdirektor des FC Würzburger Kickers im Hotel Melchior Park, dass die Stadtverwaltung die Mission „Team Base Camp Würzburg“ tatkräftig unterstützt. Man möchte, dass in Würzburg während des Turniers die idealen Rahmenbedingungen für eine Nationalmannschaft und ihr Betreuungsstab herrschen, um sich ganz den sportlichen Aufgaben widmen zu können. Der Fachbereich Sport und der Bereich Tourismus bieten insbesondere ihre Dienste an.

 

Wagenpfahl-Lagrange machte beim Ortstermin noch einmal deutlich, was Würzburg als mögliches Team Base Camp für eine Nationalmannschaft auszeichnet: „Wir bieten eine ruhige und komfortable Hotelanlage über den Dächern Würzburgs mit den von der UEFA gewünschten Zimmerkapazitäten. Obwohl wir nah zur Innenstadt gelegen sind, ist das Hotel von einem Park eingefasst und bietet somit viel geschützten Raum zur Entspannung und Vorbereitung auf die Matches“.

 

"Die Würzburger Kickers bieten mit der FLYERALARM Arena professionelle Bedingungen, um sich optimal auf ein Turnier und während der Endrunde auf die anstehenden Spiele vorzubereiten. Bei der WM 2006 haben die Würzburger Kickers bereits gezeigt, dass sie nicht nur gute Gastgeber, sondern auch offen für alle Kulturen und Nationen sind", ergänzt Sportdirektor Sebastian Neumann.

 

Noch stehen die einzelnen Teilnehmer an der EURO 2024 nicht fest. 24 Teams werden sich letztlich für die Europameisterschaften qualifizieren, die letzten im November 2023.

 

Auch Würzburg möchte nun gerne beim Turnier dabei sein und eine Mannschaft beherbergen, die es dann nicht weit zum EM-Spielort Frankfurt hätte. 

Zu Jahresbeginn wechselt turnusgemäß der Vorsitz im Beirat der AOK-Direktion Würzburg: Walter Heußlein, Vertreter der Arbeitgeber übernimmt vom Versichertenvertreter Viktor Grauberger für dieses Jahr die Leitung des ehrenamtlichen Gremiums. „Die AOK ist seit jeher regional verankert und wird dies auch weiterhin bleiben. Die AOK Bayern will deshalb verstärkt innovative regionale Versorgungsmodelle fördern“, so Walter Heußlein.

 

Patientinnen und Patienten erwarten eine qualitativ hochwertige Gesundheitsversorgung vor Ort. So genießt die Bedeutung der Gesundheitsversorgung in der bayerischen Bevölkerung einen hohen Stellenwert. Laut einer aktuellen Umfrage, die von der AOK Bayern in Auftrag gegeben wurde, wünschen sich 95 Prozent der bayerischen Bevölkerung einen Hausarzt in ihrer Nähe. Erst danach folgen in ihrer Bedeutung Einkaufsmöglichkeiten und Internetversorgung (jeweils 93 Prozent), Krankenhäuser liegen mit 91 Prozent bereits auf Platz vier. „Es werden zukünftig vor allem die regionalen Netzwerke sein, die in ländlichen Regionen die Gesundheitsversorgung sicherstellen werden“, so Walter Heußlein.

 

Lokale und digitale Beratung

Die AOK bietet mit lokal-digitalen Lösungen passgenaue Unterstützung für ihre Versicherten – auch von vulnerablen Gruppen – bei Fragen rund um ihre Gesundheit: In der Gesundheitskasse entscheidet jeder Versicherte persönlich, wie er beraten und unterstützt werden will. Es gibt in ganz Bayern das Angebot zur persönlichen Beratung vor Ort oder der telefonischen und digitalen Unterstützung.

 

„Zugleich baut die AOK ihre digitalen Angebote für ihre Versicherten im Bereich Service, Pflege, Gesundheitsförderung kontinuierlich aus“, so Walter Heußlein. So bietet die AOK in Würzburg seit über zehn Jahren unterstützende Hilfe durch kompetente Pflegeberaterinnen und -berater an. Pflegebedürftige und deren Angehörige lassen sich am häufigsten telefonisch beraten, aber auch die persönliche Beratung Zuhause ist gefragt. Im vergangenen Jahr führten die Pflegeberaterinnen und Pflegeberater vor Ort rund 1.786 Telefonate und machten 97 Hausbesuche, zudem fanden in der AOK-Direktion Würzburg 189 persönliche Pflegeberatungen statt. Bayernweit waren es über 42.528 Telefonate und 1.949 Hausbesuche sowie 4.838 persönliche Pflegeberatungen in den AOK-Geschäftsstellen.

 

„Pflegende Angehörige können auch digitale Hilfen nutzen wie den Familiencoach-Pflege“, so Walter Heußlein. Das Online-Programm soll dazu beitragen, die psychische Gesundheit der Pflegepersonen zu stärken und sie vor Überlastung zu schützen. Mit Hinweisen, Informationen, interaktiven Übungen, mehr als 40 Videos und 14 Audiodateien lernen die Nutzer, wie sie besser mit den seelischen Herausforderungen umgehen können. Ein Fokus liegt dabei auf besonders schwierige Pflegesituationen in der Betreuung von Menschen mit Demenz oder in der Begleitung von Sterbenden.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, Eğitim ve Kültür Birimi ile Moschee Forum işbirliğinde “Aile İçi İletişim ve Mutluluk” konulu seminer verildi.

 

Köln DİTİB Genel Merkez’de düzenlenen seminerde Ankara İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öznur Özdoğan konuşmacı olarak yer aldı.

Özdoğan, aile içi iletişimde “Ben Dili”ni kullanmanın önemini ve mutlu olmanın yolunun kusurları örtmekten geçtiğini ifade etti.

Etkinliğin açılışında kısa bir konuşma yapan DİTİB Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Manevi Rehberlik Danışmanı Seat Uzeyiroski, öğrencisi olduğu Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın ilmi birikiminden ve tecrübelerinden bahsetti.

 

Mutlu olmanın yolu kusurları örtmekten geçer

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in “Dünyanın en güçlü insanı öfkesini yöneten insandır.” sözüyle, öfkenin zorlu bir duygu olduğunu ve onu yatıştıran ve terbiye eden insanın da içindeki gücü ortaya çıkarmış, gerçek anlamda potansiyelini yaşayan insan olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Prof. Dr. Öznur Özdoğan, psikoloji biliminin amacı mutluluk olduğunu, mutlu olmanın yolununun da kusurları örtmekten geçtiğini söyledi.

 

Maneviyat insanın ilahi kaynağıdır

Maneviyat insanın Yaradanla olan bağı ve ilahi kaynağı olduğuna dikkat çeken Özdoğan, “İnsan kendisiyle, yani özüyle iletişime geçtiğinde ilahi olanla da iletişime geçmiş olur. Çünkü özü, ilahi olanın niteliklerini taşımaktadır. Din Psikolojisi bilimi “Kendini bilen Rabbini bilir.” yaklaşımı bu bakış açısıyla açıklanmaktadır. Öz niteliklerimizi, yani ilahi yanımızı ne kadar fark eder ve yaşarsak, o kadar Yaradanımızı tanırız, anlarız, biliriz. Biz özümüzle iletişime geçemediğimizde, gerçekte ilahi olanla da iletişime geçememiş ve psikolojik sorunları yaşadığımız süreçte, özümüzle olan iletişimin kopukluğu söz konusudur. Maneviyat, insan ruhunun, kendine ve başkalarına mutluluk veren sevgi, şefkat, sabır, hoşgörü, affetme, uyum duygusu ve sorumluluk nitelikleriyle iletişim kurmasıdır.” diye konuştu.

 

Aile içi iletişimde “Ben Dili”kulanmalıyız

Aile içi iletişimde “Ben Dili”ni kullanmanın önemine değinen Özdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “‘Ben dili’ ile konuşmak kişinin sadece kendinden konuşması veya kendini övmesi, öne sürmesi demek değildir. Ben dili, kişinin o anda, karşılaştığı durum veya davranış karşısında, kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzıdır, yani duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade eden sözcüklerdir. Ben mesajı, duygularımızı, düşüncelerimizi açıkladığı gibi, sen mesajının içerdiği saldırıyı da kaldırdığından, tartışmanın daha vahim boyutlar almasına engel olur, kullanan kişiyi rahatlatır, kızgınlık ve öfke gibi birikimleri önler.”

 

Mutlu olmak için affedici olmalıyız

“Mutlu olmak için affedip, hayata olumlu bakmaya niyet etmeliyiz. Tıpkı oruçlu olduğumuzda ikram edileni çevirdiğimiz gibi kötü bir şeyle karşılaştığımızda da 'ben niyetliyim' diyerek bunları geri çevirmeliyiz.” Sözleriyle konuşmasını sürdüren Özdoğan, “İslam dininde tövbeleri kabul etme yetkisi, sadece Yaratıcıya aittir; kimse bu yetkiye aracı veya ortak olamaz. Affetme için de benzer bir durum söz konusu olabilir: Mevlana bu gerçeği “Sen çekilirsen aradan tecelli eder Yaradan” sözleriyle ifade etmiştir. İnsandaki kin ve nefret vücutta tümörleşir, bunlara müsaade etmemeliyiz.”

 

Ankara İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öznur Özdoğan, konuşmasının sonunda katılımcıların sorularını cevaplandırdı.

 

 

 

 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) desteğiyle Türkiye’deki Afrika çalışmalarına katkıda bulunmak ve Afrika’ya özgü meselelere bütüncül bir bakış sunmak amacıyla hazırlanan “Afrika Yıllığı 2021” eseri yayımlandı.

 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) desteğiyle Türkiye’de Afrika’ya dair farkındalığı artırmak amacıyla hazırlanan ve kıtayla ilgili önemli gelişmelerin yer aldığı  “Afrika Yıllığı 2021” eseri yayımlandı. Türk ve Afrikalı araştırmacıların katkılarıyla hazırlanan ve alanında ilk olan çalışma ile Afrika’ya olan akademik ilgiyi canlı tutmak ve literatüre katkı sunmak hedefleniyor.

 

Afrika Yıllığı 2021, Kıtaya Panoramik Bir Bakış Niteliğinde

 

Önümüzdeki yıllarda da yayımlanmaya devam etmesi planlanan “Afrika Yıllığı” ile Türkiye-Afrika ilişkileri farklı boyutlarıyla bütüncül bir şekilde okuyucuya sunulacak. Panoramik bir bakış niteliğinde olan eser ile Afrika’nın siyasî ve ekonomik ilişkileri de düzenli olarak mercek altına alınmış olacak. Türkiye’de Afrika’nın nabzının yıllık düzeyde tutulduğu ilk çalışma olan kitabın alana ilgi duyan herkesin istifade edeceği önemli bir kaynak olması hedefleniyor.

 

Dört bölümden oluşan Afrika Yıllığı 2021’in ilk bölümünde Afrika ülkelerindeki siyaset, güvenlik ve sınır sorunları gibi alanlarda yaşanan önemli gelişmeler ele alınıyor. Yıllığın ikinci bölümünde  kıtadaki önemli ekonomik gelişmelere dikkat çekilirken üçüncü bölümünde ise kıtanın önemli bazı küresel güçlerle ilişkileri üzerinde duruluyor.

 

Yıllığın son bölümü, Türkiye-Afrika ilişkilerine ayrılmış durumda. Bu bölüm kapsamındaki makalelerde Türkiye’nin Afrika politikası farklı boyutlarıyla inceleniyor.

 

YTB'nin Afrika'ya Yönelik Faaliyetleri

 

YTB’nin hem Türkiye Bursları ve Türkiye Mezunları gibi bilinirliği yüksek markaları hem de kültürel hareketlilik gibi iş birliği programları Afrika’yla bağların güçlendiği bu süreçte öne çıkmış bulunuyor.

YTB’nin Afrika kıtasına yönelik faaliyetleri kapsamında yaklaşık 4 bin 200 Afrikalı öğrenci Türkiye’de eğitim alırken mezun olan öğrenciler 12 Afrika ülkesinde kurdukları 13 mezun derneğiyle kendi aralarındaki irtibatı istikrarlı bir şekilde sürdürüyor.

 

Afrikalı Türkiye Mezunları, bir yandan Türkiye’de edindikleri bilgi ve tecrübeleri kendi ülkelerinin kalkınma sürecinde kullanırken bir yandan da Türkiye ile kendi ülkeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlıyor.

2017 yılından bu yana 15 Afrika ülkesinde “23 Mezun Buluşması” düzenleyen YTB,  Kamu Görevlisi ve Akademisyenlere Yönelik Türkçe İletişim Programı (KATİP) ve Afrika Medya Temsilcileri Eğitim Programı (AFMED) gibi faaliyetlerle Afrika’ya yönelik çalışmalarının yelpazesini genişletiyor.

 

YTB’NİN “AFRİKA YILLIĞI 2021” KİTABI AŞAĞIDAKİ LİNKTE YER ALIYOR:

https://dkp.blob.core.windows.net/dkp-dergi-flippage/2021AfrikaYilligi.pdf  

 

 

Almanya’nın Melle şehrinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Mimar Sinan Camii’nde Kültür Gecesi düzenlendi.

 

Kültürün bir parçası aşıklık geleneğinin temsilcileri Türkiye’den gelen halk ozanları Orhan Üstündağ ve Erol Şahiner, sazlı sözlü atışmalar yaparak izleyenlere keyif dolu anlar yaşattı.

Gecede atışma, koçaklama, doğmaca şiir, doğmaca türkü, sözlü ve sazlı güzelleme ve taşlama dallarından örnekler sunan ozanlar, izleyenlerden takdir ve alkış aldı.

 

Ozanlar, Melle DİTİB Mimar Sinan Camii’nde sancağı devralan genç yöneticileri, insanlara bu kültürel bilinci verdikleri ve kültürel geleneği devam ettirdikleri için tebrik etti.

Dostluğun ve barışın, Almanya’daki camilerin inşaasında birinci nesilden üçüncü ve dördüncü nesile kadar emek verenler özlü sözlerle dile getirildi. Programda ayrıca Melle DİTİB Mimar Sinan Camii’nin kurucularından merhum Mehmet Baş ve ebediyete irtihal eden cami üyeleri rahmetle anıldı.

 

Yaklaşık 3 saat süren etkinliğe ilişkin görüşlerini aktaran Melle DİTİB Mimar Sinan Camii yöneticilerinden Nedim Baş, her yıl gelenek haline getirdikleri Kültür Gecesi’ne bir yenisini eklediklerini söyledi.

Ozanların toplumun söylediklerini, yaşadıklarını cümlelerle ve kültürü geleceğe aktardıklarını söyleyen Baş, “Ozanlık kültürü bizim en önemli tarihi ve kültürel değerlerimizden bir tanesi. Yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak gerekiyor. Bu konuda da bizler her türlü desteği veriyor ve vermeyi sürdüreceğiz” dedi.

 

Çevre cami dernek yöneticileri ve cami cemaatinin katıldığı kültür gecesi sonunda, çiğ köfte, sütlaç, tatlı ve ayran ikram edildi.

 

Haber: Yasin Baş

 

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) – Almanya Sağlık Bakanı Karl Lauterbach, ülkeye Çin'den gelen yolculara Kovid-19 testinin zorunlu hale getirilmesinin "henüz gerekli olmadığını" söyledi.

 

Bakan Lauterbach, Berlin eyaleti Başbakanı Franziska Giffey, Charite Hastanesi üst yöneticileri Heyo Kroemer ve Martin Kreis ile Charite Hastanesinin çocuk kliniğini ziyaretinin ardından açıklama yaptı.

Çin'den Almanya'ya hava yoluyla gelen yolculara Kovid-19 testi zorunluluğu getirilip getirilmemesine ilişkin değerlendirmede bulunan Lauterbach, bu konuda dün Avrupa Birliği (AB) Sağlık Komiseri Stella Kyriakides ile görüştüğünü belirtti. Lauterbach, "Mevcut durumda, gördüğümüz varyantlar bilinen varyantlar olduğundan bu tür test zorunlukları henüz gerekli değil." dedi.

 

Lauterbach, bugünlerde yeni varyantlardan kaynaklanan bir tehdidin beklenmediğini ifade ederek "Ancak bu, değişebilir. Biz havalimanlarında varyantların izlenmesi için hazırlık yapıyoruz." diye konuştu.

Bunun, riskli yeni varyantların ortaya çıkması halinde derhal harekete geçebilme konusunda önemli olacağını vurgulayan Lauterbach, bu konuda AB'nin eş güdümlü hareket etmesi gerektiğini kaydetti.

Karl Lauterbach, İspanya ve İtalya'nın söz konusu test zorunluluğunu getirdiğini anımsatarak bugün Fransız mevkidaşıyla bu konuda görüşeceğini söyledi.

 

Charite Hastanesinin çocuk kliniğine ilişkin de değerlendirme yapan Lauterbach, bu klinikte çok ağır hastaların tedavilerinin de yapıldığını ancak bazı sorunların da bulunduğunu aktardı.

Altyapı ve finansal sorunlarının yanı sıra personel sıkıntısının da yaşandığına işaret eden Lauterbach, zaten az olan yatakların personel eksikliğinden dolayı yüzde 20 ila 30'unun kullanılamadığını belirtti.

 

Lauterbach, ülkede yeterli sağlık personeli olmadığını, yüksek ücretler ödenmediği için kalifiye sağlık personelinin Berlin'e gelmediğini kaydetti.

Sağlık Bakanı Lauterbach, ülkede merkezi bir çocuk kliniğine ihtiyaç duyulduğunu da vurgulayarak "Almanya, çocuklar için kendi kliniği olmayan birkaç sanayileşmiş ülkeden biridir. Bu, kabul edilmez bir durum." değerlendirmesini yaptı.

 

Lauterbach, Almanya'da Kovid-19 tedbirlerinin kaldırılmasına ilişkin tartışmaya da değinerek hastanelerin hala dolu olduğuna, günde 100-150 kişinin öldüğüne ve tehlikenin geçmediğine dikkati çekti.

Bundan dolayı Kovid-19 önlemlerinde kısa süreli değişiklerin öngörülmediğini ifade eden Lauterbach, mevcut Enfeksiyon Koruma Yasası'nın 7 Nisan'a kadar geçerli olduğunu kaydetti.

 

Charite Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Kroemer de son haftalarda hastanede zorlukların yaşandığına işaret ederek çocuklarda görülen RSV solunum yolu virüsü ve diğer enfeksiyonların artmasına paralel olarak çok sayıda sağlık personelin de hastalanmasıyla hastanelerde sıkıntının ortaya çıktığını anlattı.

Berlin eyaleti Başbakanı Giffey de kentte bir çocuk kliniğine ihtiyaç duyulduğunu belirterek çocuklar için 13 yoğun bakım yatağı bulunduğunu, bunun iki katına çıkarılması gerektiğini vurguladı.

Giffey, Berlin'e yeni bir çocuk kliniği inşa etmeyi düşündüklerini kaydetti.

 

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann zum Spielfilm "Riesending - Jede Stunde zählt": Fiktion und Wirklichkeit gehen an vielen Stellen deutlich auseinander - Einsatz der Bergwacht war vorbildlich - Hervorragende Zusammenarbeit der beteiligten Einsatzkräfte

 

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann hat nach der Ausstrahlung des Fernsehfilms "Riesending – Jede Stunde zählt" der Bergwacht nochmals für ihren damaligen Einsatz gedankt und darauf hingewiesen, dass sich der Film in großen Teilen vom tatsächlichen Ablauf der elftägigen Rettungsaktion mit mehr als 800 Einsatzkräften weit entferne. "Der Film ist keine Dokumentation, sondern vielmehr ein am realen Geschehen angelehntes modernes Märchen. Das ist völlig zulässig, es wird aber an manchen Stellen der Eindruck erweckt, als habe der Film auch einen dokumentarischen Charakter. Insbesondere, was die Rolle der Bergwacht betrifft, weicht der Film deutlich vom tatsächlichen Geschehen ab. Denn die Zusammenarbeit zwischen Höhlenrettern, Bergwacht, den vielen hochmotivierten ehrenamtlichen Helferinnen und Helfern auch aus dem Ausland, den Hilfsorganisationen, der Bundeswehr, der Bundes- und Landespolizei sowie der Feuerwehr war hervorragend. Mehr noch: sie war vorbildlich und sogar prägend für spätere Einsätze.“ 

 

Der Film, so Herrmann, blende einige entscheidende Aspekte des Rettungseinsatzes völlig aus. Große Herausforderungen waren im realen Geschehen die Logistik sowie die Organisation der vielen Einsatzkräfte.  Auch die Frage der Kosten kommt im Film nicht zur Sprache. Herrmann: „Die Bayerische Staatsregierung hat hier von Anfang pragmatisch, unbürokratisch und schnell unterstützt. Denn es war sehr wichtig, die beteiligten Organisationen, darunter auch die Bergwacht, von den finanziellen Risiken freizustellen.“ Auch die Bundeswehr komme in dem Film als wichtiger Akteur im Einsatz überhaupt nicht vor.

 

Herrmann bezeichnete den damaligen Rettungseinsatz insgesamt und besonders auch den der Bergwacht als absolut vorbildlich. Wie viele Höhlenretter und Experten berichten, sei die Erfahrung aus diesem bis dato einmaligen Ereignis für spätere und künftige Rettungsaktionen absolut wertvoll und hilfreich. Das im Film nicht so positiv dargestellte Bild der Bergwacht entspreche nicht der Arbeit der vielen ehrenamtlichen Helferinnen und Helfer, wie wir es tagtäglich in der Bergrettung erleben. Herrmann: „Ich möchte mich deshalb nochmals ausdrücklich bei den vielen Kolleginnen und Kollegen, die ehrenamtlich in der Bergrettung oft bei sehr schwierigen und gefährlichen Bedingungen unterwegs sind, zum Abschluss des Jahres für ihren Einsatz und ihr großes Verantwortungsbewusstsein herzlich bedanken."