Can babam Mehmet Baş’sız geçen bir yıl…

Can babam Mehmet BaÅŸ’sız geçen bir yıl… Can babam Mehmet Baş’sız geçen bir yıl…

Can babam Mehmet Baş’ın Hakk’a yürümesinin birinci yıl dönümünde onu anmak, ondan bahsetmek istiyorum değerli okurlar.

Babamın Almanya’da ki gurbet hayatı 1972 senesinde başladı. İlk ayak bastığı yer Düsseldorf Havalimanıydı. İstanbul uçağı ile gelen bagajını aldıktan sora dışarı çıktı ve orada bir Türk taksi şoförüne Duisburg-Wedau’da yanına gideceği Ali Çığır Dayı’sının evinin adresini göstermişti. ‘Ali Dayı’ dediği kişi Türkiye’den hem akrabamız hem de komşumuz oluyordu. Babam onun isteği üzerine Almanya’ya gelebilmişti. Bu sebepten dolayı babamın ve ailemizin Ali Dayımıza olan sevgi ve bağı Ali Çığır’ın Şubat 2021’de, babamdan sadece bir ay önce ebediyete uğurlanmasına kadar hiç eksilmedi. Babam Ali Çığır Dayısının yanında üç gün kadar kaldıktan sonra onunla birlikte trenle Osnabrück’e gelmişti. Ali Dayı babamı yine akrabamız ve aile büyüğümüz olan değerli eniştemiz Ramazan Çığır’a teslim etti. Hemen bir kablo firmasında iş bulan babam, Ramazan Çığır’ın evinden yine Osnabrück’de bir bodrum katında bulunan tek odalı bir daireye taşındı. Orada kaldığı süreçte de Kasım 1972’de Steinburger isimli bir kaynak ve metal firmasında iş buldu. Kaynak esnasında gözlerine giren kaynak tozlarından ve kıvılcımlarından dolayı akşamları yattığında babamın gözleri sabahlara kadar acıyor ve yanıyordu. Babam acılarını dindirmek için patates dilimlerini gözlerine bağlıyor ve ertesi sabah yine erkenden işine gidiyordu. Temmuz 1973’de Osnabrück’e bağlı Melle kasabasının Westerhausen köyündeki Westland lastik ve kauçuk firmasında makinist olarak bir iş imkânı buldu.

 

 

Kilisede kılınan Cuma namazları

 

Eylül 1974’de yaz tatili için gittiği Türkiye’de babam henüz 17 yaşındaydı. Bu izin onun hayatına yeni bir yön vere -cekti. Babam o yıl dayısının kızı olan Fatma Annem ile hayatını birleştirdi ve birlikte 6 Haziran 1975’de Almanya’ya geldiler. Başlangıçta Melle-Westerhausen’deki iki oda, bir mutfaklı fabrika evine taşındılar. Günler birbirini kovaladı. Babam Mehmet Baş Melle’de bir boks kulübüne üye oldu. Antrenman ve müsabakalara zaman zaman bisikletiyle, zaman zaman trenle giderdi. Bazen Osnabrück’de yaşayan Alman bir antrönörü de arabasıyla Melle’ye geçerken babamı evinden alır ve antrenman sonrasında tekrar evine bırakırdı. Bu arada babam özellikle öğlenci vardiyasında çalıştığı vakitlerde Cuma namazlarını kılmak için trenle Osnabrück’e giderdi. 1975’li/1976’lı yıllarda bölgede henüz bir cami olmadığı için, Cuma namazları Osnabrück’deki bir kilisede kılınıyordu. O tarihlerde Osnabrück Belediyesi Cuma günlerine mahsus çevredeki Müslümanlar için bir kiliseyi tahsis ediyordu. Mayıs 1975’de Westland Firmasından ayrılan babam annem ile birlikte Gütersloh şehrine bağlı ancak Melle’ye fazla uzak olmayan Borgholzhausen kasabasında bir iş buldu ve oraya yakın Wellingholzhausen Köyüne taşındı. 1976’da Mehmet ve Fatma çiftinin ilk çocukları Yasemin gözlerini Melle’de dünyaya açtı. Çiftin ikisinin de çalışmasından dolayı Yasemin Baş izine gidildiğinde Terme’de babaannesi, halası ve amcasının yanına emanet edildi. O yıllarda birçok gurbetçi bir müddet para kazanıp geri dönüş yapmayı düşündüğü için ne kadar zor da olsa bu acıya katlanıp çocuklarını akrabalarına bırakıyordu. Babam da bu düşünceyle ablamı annesi ve kardeşlerine emanet etmişti.

Babam 1978’de 19 yıl boyunca çalışacağı kamyon yayı ve makası üreten Schomäcker Firmasına silindir uzmanı olarak işe girdi. Aynı yıl ailenin ikinci çocuğu Abdulkadir dünyaya geldi. Yine anne ve babanın çalıştığından dolayı bu evlatları da 4 yaşına kadar bir Türk ailesinde bakımda kaldıktan sonra Türkiye’deki babaannesi, hala ve amcasına emanet edildi. Mehmet Baş 1980’li yıllarda fabrika işinin yanında Osnabrück’de yaşayan Trabzonlu Kadir Sünger Amcalar’dan devraldığı ve akrabamız Şakir Uluocak ile ortak işlettiği bir eksport dükkanı açtı. 1990’larda ise ‘Efes’ adında bir dönerci büfesi işletmeye başladı. O hem Almanya’daki ailesine, hem de Türkiye’deki ailesine ve orada bulunan diğer akrabalarına da maddi ve manevi destekte bulunuyordu.

 

 

Mehmet Baş dil ve din eğitimine çok önem verirdi

 

Babam çocuklarının eğitimli olmalarına, okumalarına da özel önem veriyor- du. Bana birçok defa Almancanın yanında anadil Türkçenin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor, nasihat ediyor ve arkadaşlarımla kendi aramızda Almanca konuştuğumuzda uyarılarda bulunuyordu. Bu sebepten dolayı da bana sürekli Türkçe çocuk kitapları, Türkçe teyp ve video kasetleri alırdı. Bu kitap ve kasetler anadil Türkçenin yanı sıra, dini ve milli kimliğimin oluşmasında önemli rol oynuyordu. Bunun yanında babamın Türk Bayrağına ve İstiklal Marşına olan bitmek bilmez bir aşkı bulunuyordu. Evimizin neredeyse her odasına en az bir Türk bayrağı asılıydı. Babam ayrıca din eğitimine de önem veriyordu. O beni çocukken yatağa yatırdığında uyutmak için ya Hz. Ali, Hz. Hamza ve Hz. Ömer’den bahseder ya da kendi çocukluğunda yaşadığı maceralı olaylardan kesitler anlatırdı.

1982 yılında ise Mehmet ve Fatma Baş’ın üçüncü ve son çocukları olarak ben (Yasin Baş) doğdum. Abdulkadir Abim’e bakan Adapazar-Sapancalı Balkaya ailesi bana da baktı. 8 yaşıma kadar o ailede kaldım. Hafta sonları eve gelirdim. İkinci sınıfta annem ve babamların yanına geldim. Ancak onlar çalışıyorlardı. İşte olduklarında özellikle öğlenci olduklarında evde yalnız kalmakta zorlanıyordum.

 

 

Türk-Alman dostluğu ile Türk-İslam Birliği için adanmış bir ömür

 

Diğer yandan Babamın kültürel ve sosyal olarak çok aktif olduğundan dolayı evimize sürekli hem Türkiye’den hem diğer ülkelerden yazarlar, öğretim görevlileri, bilim adamları, siyasetçiler, STK yöneticileri, din görevlileri, milletvekilleri, konsolosluk ataşeleri ve müşavirleri, ozanlar, sanatçılar misafir olur, büyük çoğunluğu da yatılı kalırlardı. Fabrika ve diğer işlerin yanı sıra babam cami dernekleri, kültür işleri ile ilgilenirdi.

Babam Mehmet Baş, 1978 senesinde Melle Türk-İslam Birliği camii derneğini kuranlar arasında da yer aldı. Kendisi caminin yönetimlerinde uzun yıllar bizzat bulundu. 1980’li ve 1990’lı yıllarda birçok dönem yönetim kurulu başkanlığı görevini üstlendi ve caminin Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)‘e geçmesinde önemli rol oynadı. 1982’den itibaren Türk-Alman Çalışma Grubu ve Melle kentinin inisiyatif komitesi kurucu üyesi olarak Melle ve çevresinde Türk Alman dostluğu adına önemli hizmetlere imza attı. Burada yabancıların ve bilhassa Türklerin uyumu ile Türk-Alman işbirliğini teşvik eden projeleri belirledi. Yine o yıllarda Almanya’da günlük yayınlanan Tercüman gazetesinin Osnabrück ve çevresi için yazı işleri temsilcisiydi. Sonraları Türkiye Gazetesi'nin Hannover bölgesi ve çevresi için muhabir ve editörlüğünü yaptı. Onun yazı ve haberleri Mehmet Oğuzsoylu mahlasıyla çıkıyordu. Babam Mehmet Baş, 1987 senesinde Musa Serdar Çelebi başta olmak üzere, bir grup dava arkadaşı ile Almanya’nın Ren ve Mosel Nehirlerinin birleştiği Koblenz Kentinde Avrupa Türk-İslam Birliği (ATİB)’in kurucuları arasında yer aldı. 2000’li yılların ortalarına kadar ATİB’in Kuzey Almanya Bölge Başkanlığı görevini ifa etti. 1989’dan itibaren elinizde tuttuğunuz Öztürk’de reklam temsilcisi olarak da görev yaptı. Zevkle yürüttüğü bu işi vefatına kadar sürdürdü. Babam, aylık yayınlanan bu gazetede uzun yıllar ‘Çınar Altı’ köşesinde güncel konularda kültürel ağırlıklı yazılar kaleme alıyordu. Gazetenin sahibi Adnan Öztürk Amca ile saatlerce telefonda konuşur, zaman zaman da tatlı tartışmalarda bulunurlardı. Bu iki dost ve sırdaş, birbirlerine sitem eder ancak birbirlerini de çok severdi. Bunun yanında 1991 senesinden itibaren babam 89 derneğin bağlı bulunduğu Aşağı Saksonya ve Bremen Eyaletleri konsolosluk bölgesindeki Türk derneklerinin çatı kuruluşu olan ‘Koordinasyon Kurulları’ Başkan Yardımcılığı görevini büyük bir heyecan ile yürüttü.

Mehmet Baş büyük toplantıların, etkinliklerin, ulusal ve uluslararası mitinglerin organizesinde bulundu ve oralarda konuşmacı olarak da yer aldı. Bunlar arasında Köln-Bonn’da düzenlenen Afganistan yürüyüşünde, Bulgaristan yürüyüşünde sonraları Mölln ve Solingen katliamlarına karşı düzenlenen yürüyüşlerde en ön saflarda yer almakla kalmadı, oralarda insanlara hitap etme fırsatı da buldu. Babamın son durağı Kanal Avrupa TV oldu. Aralık 2004’de Duisburg’dan yayın yapan Avrupa’lı Türklerin TV televizyonu, Kanal Avrupa TV’ye moderatör ve reklam pazarlama müdürü olarak işe başladı. Bu göreve başlaması ile birlikte Almanya ve Avrupa’nın birçok kentini adım adım dolaştı, orada Türk vatandaşlarının etkinliklerinde bulundu ve onların işletmelerini ekranda dünyaya tanıttı. Televizyonun sahibi Ali Paşa Akbaş ile kardeşlik derecesinde bir dostlukları oluşmuştu. Babam artık zamanının ve mesaisinin büyük bölümünü Kanal Avrupa için harcamaya başlamıştı. Oradaki iş ve yol arkadaşlarını - işin doğası gereği – bizden, yani ailesinden daha çok görüyor, vaktinin büyük bölümünü onlarla geçiriyor- du. Kader onu yine Almanya’da ilk geldiği şehir olan Duisburg’a yönlendirmişti. Allah ona Kanal Avrupa TV merkezinde ruhunu teslim etmesini nasip etti. 1972 yılında ilk Duisburg’a gelmişti. 3 Mart 2021 de de yine Duisburg’da dünya hayatına, bu yalan dünyaya veda etti.

Yasin BAÅž

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de