Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Bugün hastalık, tıp, doktor ve koronadan uzak bir sohbet yapalım deyince Dr. Ali Aydın Bey ve Dr. Nurcan Aydın Hanım ekliyor, “Bu gün tarih te konuşmayalım hocam, biraz gülmeye çalışalım”.
Bir anda hep beraber gülmeye başlıyoruz. Muğla’lı Dr. Ali Aydın ile Kastamonu’lu Dr. Nurcan Aydın ile hayata güzel bakmanın sohbetini yapalım dedik. Güneşli bir Nürnberg akşamında biz sorduk onlar cevap verdiler. Bu aile ile yapılan sohbetin insana ilaç gibi geldiğini, her soruda bir, her cevapta 10 defa güldüğümüzü söyleyerek kendilerine koronayı da unutmayarak merhaba diyoruz.
O’nu hep gülerken gördüm. Zaten siz de görseniz bu adamın hiç problemi yokmu dersiniz. Kendisine sonradan söyledim ama, ilk gördüğümde kesin Egeli’dir diye düşündüm, önce bir sorayım dedim. Sohbetinin arasında hayattan örnekler sıkış-tıran, günlük hayatın güzelliğini kelimelerde tek tek bir araya getiren ve insanları önce gülümsetip, ardından konuya giren bir hekim Ali Aydın.
Merhaba demeye fırsat kalmadan başlayan sohbetimiz de yahu biz selamı unuttuk dediğim de sen vermiş oldun, ben almış oldum diyerek hızlı bir cevap verince biz devam ediyoruz. Ben sormadan o bana soru sorunca çok güzel ama benim de sorum var diyecek oluyorum, senin soracağını biliyorum der gibi bir gülücük atarak anlatmaya devam ediyor. Egeli’misin Ali Bey diye sorunca “nerden bildin” demeye kalmadan “maşallah şen şakraksın” diyerek ancak konuya zorla dahil olabiliyorum.
Bir vites küçülterek devam edelim diyorum ama, gerçekten sormak istediklerimi anlatıyor; “Muğla asıllıyım. Bizim orada insanlar gülmek için mutlaka kendilerine bir neden bulurlar. Tarihin ilk çağlarından beri insanlık ilk ilaç olarak gülmeyi kullanmışlardır. Ne var yani hafifçe gülümseseler ve hayata gülümseyerek baksalar. Ûnanın kızarken bile gülümsemeye çalışırım. Bir deneyin bu dediklerimi“ derken, bir tıp adamından öte bir psikolog ile konuşuyoruz herhalde dedim kendi kendime. Sözü zaten bana vermiyorki devam ediyor anlatmaya; “Evet psikologların alanına girmiş gibi oluyorum ama biz hekimler öncelikle hastayı rahatlatmak için gülümseyerek sorarız. Bize güvenmesi, konuyu anlatması için rahat olması gerekir. Doktorun neşesi, hastanın şifasıdır der büyük alim Ibni Sina. Çıkın şu Nürnberg’e sorun, Ali Aydın deyin insaların aklına benim uzmanlık alanım, praxis adresim, telefonum veya araba plakamdan önce gülümsemem gelir.
Nurcan Hanım’a sormaya fırsat vermiyorsun ama diyecek olunca, “E, aileyiz ya biz birbirimize çok benzeriz, ben çoğunu biliyorum” deyince hep beraber gülüyoruz. Nurcan Hanım folklörde çok ustasınız, nereden geliyor aileye bu güzel oyunlar diye sorunca gururla anlatıyor; “Ege oyunlarına bayılırım. Hele Zeybek Anadolu’nun en güzel oyunların-dandır. Bizim folklörümüz, hala-yımız ve müziğimiz bir anlamda Anadolu insanının kimliğidir. Çünkü biz bu değerler ile oyunlar ile kültürel kodlarımıza ulaşmışız” diye anlamlı bir cevap veriyor.
Nerede tanıştınız Ali Bey ile deyince gülerek anlatıyor; “Ali benim oraya Düsseldorf’a gelmişti. Sanırım bir seminer idi” deyince eşi atılıyor, “Akupuntur semineri için gelmiştim. Kızı alıp Nürnberg’e getirdim, bir daha da bırakmadım” diye noktayı koyuyor.
Aydınlara soruyorum, ortak muayenehanenizde hastalar sizi nasıl bilir deyince ilginç bir cevap alıyorum; “Öncelikle kültüre göre davranırız, çünkü hekim hastayı anlayabilmesi için konuşturması, anlattırması ve ne olup bittiğini bilmesi gerek. En azından ağrısı, sızısı ve rahatsızlığını yakalamaya çalışır hekimler. Konu bizimkiler olunca tabiki tanıdığımız ve içinden geldiğimiz bir kültür. Mesela biz hastalarımızdan bu hafta sonu kimin nerde düğünü var öğrenebiliriz. Diyeceksiniz ne alaka, öyle değil işte. Biz hastamızın bu yönü ile de tanışmışız yıllardır. Biz onların bizim ülke, bizim kültür ve bizim yaşam hakkında sorduklarına asgari cevaplarda verebilmeliyiz“ şeklindeki cevaplarına “bu aile sadece doktor değil” ama helal olsun diyorum kendimce.
Bu günler ne soruluyor size deyince “tabiki aşı” diyorlar. Türklerden ne istiyorsunuz deyince, “Hayatı mümkün olduğunca gülümseyerek yaşasınlar“ diyorlar. Türk-Alman ilişkileri hakkında sormak istediklerime ise, o alan bizim alanımız değil deyip, beni tekrar gülümseten platforma çekiyorlar. Personeli ile şen şakrak, hastaları ile tam bir aile ortamı ve bölgedeki Türk Toplumu’nun Ali Abisi ile Nurcan Ablası’na sohbetin sonunda veda ederken “Allah da sizi ve hastalarınızı güldürsün“ diyoruz.
Haber - Röportaj: Dr. Latif Çelik
Resimler: Mustafa Akbaba
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
https://www.latifcelik.de