Prof. Dr. Hüsnü Çelik; Rahat olun, tıp dünyası bu görünmez düşmanı destanımsı mücadeleyle yeneceğiz

Prof. Dr. Hüsnü Çelik; Rahat olun, tıp dünyası bu görünmez düşmanı destanımsı mücadeleyle yeneceğiz Prof. Dr. Hüsnü Çelik; Rahat olun, tıp dünyası bu görünmez düşmanı destanımsı mücadeleyle yeneceğiz
İnsanlık kritik bir süreçten geçiyor. “Üç ayda olanlar üç asırda olmadı” diyen tarihçiler bile şu an sadece tıp camiasına güveniyor. Dünyayı dinleyip haberleri izleseler de, Almanya Türkleri en çok Almanya ve Türkiye ile ilgileniyorlar. Almanya’daki gelişmeleri bire bir yaşarlarken, ‘acaba memleket ne durumda’ diye Türkiye’yi merak eden 4 milyona yakın insanımız anavatandan gelecek bilgilere kulak kabartmış durumda... Adana Başkent Üniversitesi’nin alanında uzman akademisyenlerinden Prof. Hüsnü Çelik’e ulaşarak gelişmelerle ilgili sorularımızı ilettik. Almanya Türkleri’nin yakından tanıdığı Hüsnü Hoca, “Rahat olun! Türk tıp camiası olarak tarihi bir sınav veriyor, insanımızı ve insanlığı bu görünmez düşmandan destanımsı bir mücadeleyle korumaya çalışıyoruz. Siz, sadece kendinizi koruyun, biz bu belanın üzerinden geliriz” dedi. Kısıtlı imkanlarla Prof. Dr. Hüsnü Çelik ile yaptığımız tele-röportajı okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Hocam son durum nedir, iyi haberler var mı, Almanya Türkleri’ne verebileceğiniz?

Öncelikle devletimiz, Sağlık Bakanlığı ve siyasi irade bu salgın karşısında elindeki tüm imkanları kullanarak tarihi bir kenetlenme ile sınav veriyor. Sorularınızı bir birey olarak cevaplandırmak isterim. Avrupa’dan dün de bir telefon aldım ve mesleğimle değil, siyasetle ilgili sorular yöneltilmesine çok üzüldüm. Öncelikle biz tüm hekim arkadaşlarımızla en ön cephedeyiz bu savaşta. Türkiye olarak bireyselliğin tavan yaptığı ülkelerden değiliz. Bir defa bunun iyi anlaşılması gerek. Bizi kimse İtalya, İspanya, İran veya ABD sanmasın, biz zor zamanlarda kenetlenen bir milletiz. Öğretmenlerimiz ütü masasının üzerine yazdıklarıyla uzaktan eğitim verir, mühendislerimiz olmayanı üretir, iş insanlarımız tesislerini eksikleri üretmek için tahsis eder ve doktorlarımız hastanelerinde canla başla çalışır. Kesinlikle bu salgından güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum.

Doğrusu moralinizi takdir ediyorum hocam, neye dayanarak kuruyorsunuz bu güzel cümleleri?

Bizim sektördeki tıp camiasını 25 yıldır tanıyorum. Avrupa’nın en iyi mekanik ventilatör parkı bizde. Özel sektörümüzde de ciddi imkanlar var. Yoğun bakım hastalarına düşen yatak sayısında da açık ara öndeyiz birçok ülkeye göre. Türk hekimi önüne gelen hastanın yaşına, statüsüne ve sosyal konumuna bakmaz. Biz yaşadığımız sürece sadece hipokrat yeminine bağlı kalarak insana hizmet ederiz.

 

Meslektaşlarınızın hepsi böyle pozitif moralle bakabiliyor mu şu anki durumda?

Öncelikle devletimiz son yıllarda ciddi bir sosyalizasyona giderek özellikle hastanelerimizin altyapı, teknik donanım ve ihtiyaçlarını karşılama yönünde ciddi çalışmalar yaptı. Elbette şu an ihtiyaç giderek artıyor ama özel sektörümüzün elindeki MV’ler de (Mekanik Ventilatör) sonuçta bu ülkenin. Biz bu salgın furyasından elimizdeki yerli ve milli kaynaklara dayanarak, devlet-millet dayanışması içinde ulusça güçlenerek çıkacağız. Yazın bir kenara, bu pandemiden en az zararla çıkacak olan Türk Milleti olacaktır.

Hocam sıkça araya girerek sormam gerek, hemen açıklar mısınız kısaca, nasıl olacak bu güçlenme?

Öncelikle elimizdeki BT (Bilgisayar tomografi) parkı muazzam sayıda. Bütün Avrupa’daki cihazın toplamı kadar sadece İstanbul’da var. Elimizdeki mevcut BT’ler hastalığın ilk günlerde ciddi anlamda Torax BT çekti. O imkanlarla viral pnömonilileri hızlı bir şekilde tanıdık bir an önce tedaviye başladık. Hekimlerimiz bilir, ne kadar erken tedaviye başlanırsa o kadar başarılı sonuçlar alabiliyoruz hastanelerimizde. Hastaların yüzde 80’den fazlası zaten ayakta geçiriyor bu hastalığı, konu o değil. Orta ve şiddetli derecede semptomları olan grup bir an önce tanınıyor, diğerlerinden ayrılıyor ve tedavi sürecine geçiliyor. Radyologlar çok BT çekiliyor diye şikayet etse de, bir an önce tanı alıp tedaviye başlanması şu an hayati önem arz etmektedir. Bunlar sadece benim değil, en öndeki acilci ekip arkadaşımızın da genel gözlem ve düşüncesi.

Türkiye’nin medikal altyapısına güvendiğinizi söylüyorsunuz, böyle anlayabilirmiyiz hocam?

Bu anlattıklarım tahmin değil, gerçekten bilinen net bilgiler, MV parkımızı Avrupa’da 1 numara. Almanya’dan bile daha iyiyiz bu alanda. İl hıfsızsıha kurulları ciddi bir personel denetimi yapıyor. Her yoğun bakım ünitesinde kaç yatak olduğunu sağlık müdürlüğü ruhsattan fark ediyor. Adamın 40 yatağı var. 2 tane Covid için yer ayırmış. Sağlık müdürlüğünün ‘bana 20-30 tane yatak ve yeteri kadar da personel isterim’ dediği anda bu anında karşılanmalı. Acile gelen Covidl’i hasta YB (yoğun bakım) için beklememeli.

Hocam doktorlarımızın morali ne durumda?

Öncelikle Türk hekimlerinde ciddi bir bilinç sıçraması ve özgüven ortaya çıktı bu dönemde. Konuya tıp camiası olarak birlikte sahip çıkıldığını sanırım siz de fark ediyorsunuzdur. Bir ürolog veya iç hastalık uzmanı hocamız soruyor Covid pnömonisi ‘yatırılabilir mi ben takip edebilir miyim’ diye. Bu bir mesleki samimiyet ve sahiplenme duygusudur. Hocaların yazdıklarını ve altındaki yorumları okurken gözlerim yaşardı inanın, ve “Biz buyuz be” dedim kendi kendime.

 

 

Sanırım Türk özel sektörü de sağlık sektörünün bu savaşına ciddi anlamda omuz veriyor?

Kesinlikle evet derim, Koç grubu ventilatörün prototipini yaparak videosunu yayınladı, Tofaş sürüntü alma kabinine odaklandı, birçok meslek lisesi şu an maske ve sıhhi malzeme üretiyor. Ünlü firmalarımızdan birçoğu sessizce bu mücadelede biz hekimlerin çabalarına destek veriyor. İnanın bazıları hiç kimseye duyurmadan ne yapabilirim diye bize ulaştıklarında bilim kurulumuzun başındaki sağlık bakanımıza veya illerdeki yetkili mercilere yönlendiriyoruz.

Tıp camiası olarak gönülleri de fethettiğinizin farkındasınız sanıyorum?

Bu milletin gönlünde biz sağlık çalışanları olarak zaten özeliz. Birkaç boşboğazın doktor karşıtı aykırı hareketini lütfen genelleştirmeyin, bu milletin doktorları onların kalbindedir. İki hafta önce 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutladık, nedir bu bayram bilir misiniz, Tıbbiye-i Şahane’deki öğrencilerin İngiliz işgaline karşı bayrak açmalarıdır. Bu milletin doktorlarının altın sayfalarıdır bu anlattıklarım. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in kendini kime emanet ettiğini söylememe gerek yok sanırım. Doktora saldıran da kavgada yaralanıp gelse yine bir hekimin şevkatli ellerinde bulacaktır kendini. Şimdi kötülükleri unutup milletçe kenetlenme zamanı. Bu millet kadirşinastır, mahalleden nöbette olan doktorlara yemekler yapıp gönderenler oluyor. Hayırsever bir Adanalı’nın kasalar dolusu portakalı sağlık ocakları ve hastanelere vitamin diye sessizce dağıttığı ortaya çıktı. Bu dünyanın başka neresinde var.

Üzüldükleriniz de oluyor mutlaka bu gergin ve stresli ortamda?

Elbette ayağımıza taş değdiği de olmuyor değil. Malesef Cemil hocamız bize insan sevgisini ve hastaya şevkat duygularını miras bırakarak ahirete uçup gitti. Rakamı tam bilemiyorum ama malesef sağlık çalışanlarımızdan pozitif olanlar var.

Bu kadar stres ve tehlikenin içinde sizin insanlara, hatta Almanya Türkleri’ne ümit dağıtmanız öncelikle bizi de motive etti...

Ben “Bu yolda dövüşürken düşene bin selam olsun” diyen bir kültürden geliyorum. Bir hekim asli ve milli görevinden şaşmadan ve moralini bozmadan yaşamalıdır. Testi pozitif olanı ise hiç yalnız bırakmamalıyız. Sonuçta biz de insanız ve yoruluyoruz ama mesleğime saygılı bir eşim ve tıp mensubu iki çocuğum var. Onlar hep yanımda ve benim için en önemli moral kaynakları. Onun üzerine 80’lik annemin ve beni çok seven ailemin duası geliyor bunların üstüne daha. Gözlerimin içine bakan hastalarımın elimi okşayan bakışları ise bana hep güç veriyor.

Hocam, Türkiye toplumu doktorları ile bütünleşmiş bir konuma gelmiş son aylarda ama bu dışarıdan çok az fark ediliyor.

Tespitiniz doğru ama görmek istemeyenler elbette işin o yanına bakmıyor. Biz hekimler sessiz ve mütevazı insanlarız, bakın ancak 7. telefonda beni ikna edebildiniz bir telefon röportajına. Almanya Türkleri’nden olduğunuz için, kırmadan ve doğrusu zorlayarak biraz zaman ayırmak istedim. Ama bir hekim aileyi, camiayı ve milleti arkasında hissetmeli böyle anlarda. Tıp camiamız şu an sadece moral anlamında destek bekliyor. İnanın ortaokul ve lise arkadaşlarımdan, ilaç sektöründen, hafta sonu gittiğimiz restorandan, bazen uğradığım berberimizden, Almanya ve Amerika’da asistanlık dönemlerimde tanıştığım dostlarımdan ‘Hüsnü Hocam ihtiyaç varsa lütfen söyle bana’ diye arayanları sağlık müdürlüğü, valilik veya diğer yetkili birimlere yönlendiriyoruz. Moral trübünü komple arkamızda demek için anlattım bunları.

Sanırım tıp camiası şu an ülke ve milletten en çok moral beklentisi içinde?

Kesinlikle öyledir derim. En öndekiler hep arkadakilerin varlığını hissetmek ister. Doktor olmayandan doktorluk bekleyemezsiniz ama, doktorun yanında oldukları hissi çok önemlidir. Siyasi irade sağlık çalışanlarına şu an önemli destekler sağlıyor ve bunu çok önemli buluyorum. Türkiye bu işin içinden sağlık takımının gayretleri ile çıkacaktır. Bakın gün geçmiyor ki bir küçük olumlu habere bile sevinmek için bekliyoruz. Bu haberlere özne olan insanların hepsi Türk sağlık camiasının mensuplarıdır. Onlara milletçe sahip çıkarak moral desteğimizi esirgemeyelim.

Almanya Türkleri sizi Berlin Charitè Hastanesi döneminizden tanıyor. Adana’dan Almanya’ya son bir mesaj verebilir misiniz?

Almanya’da çok sayıda hekim arkadaşım ve mesleğinde saygın Alman meslektaşlarım var. Öncelikle bizim vatandaşlarımızın ülkedeki geçerli uygulamalara harfiyen uyması çok önemli. Siyasi irade o ülke için hangi kriterleri koymuş ise mutlaka uyulması gerekli. Almanya bir sosyal devlettir ve imkanları geniştir, ama sokaktaki insan da şu anki sıra dışı uygulamalara riayet etmelidir. Bu işin şakası yoktur ve hastalığın yayılmasının önünün kesilmesi için alabileceğimiz en önemli tedbir kalabalıklara girmemek, kendi evinde veya bahçende bu stresli günlerde daha basit şeylerle meşgul olmaktır.

 

 

Hocam herkes korona sonrası dünya çok değişik olacak diyor, siz ne dersiniz bu konuda?

Bakın hep alanımda kalarak konuştum ve ben öncelikle hastalarımı en iyi şekilde tedavi etmeliyim. Genel bir değerlendirme için hem bu alana uzak biri, hem de şu an mesleğime odaklanmış durumda olduğumu belirtmek isterim. Hepimiz kendi alanımızda kalmaya ve işimizi en iyi şekilde yaptığımızda daha başarılı oluruz diye düşünüyorum.

Hocam o kadar akıcı konuştunuz ki, inanın içimizdeki karamsarlık şimdi bize biraz daha uzak.

Koronasız günlerde sizi Adana’ya davet eder, Seyhan Baraj Gölü kenarında mangal partisi yaparız inşallah. Şimdi milletçe kenetlenme zamanı.

Teşekkür ederiz hocam.

Almanya Türkleri’ni selamlıyor, sağlıcakla kalmalarını diliyorum.

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de