Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
 +(49) 931 3598385
  info@alp-media.org
İkinci Dünya Harbi’ndeki cürümlerinin psikolojisi ve tüm dünyanın baskısı altında Soğuk Savaşın bitimine kadar adeta barış havariliğine soyunan Almanya, üzerindeki işgal kalkıp bağımsız bir ülke haline gelmesinin ardından hızla eski savaşçı ruhuna dönme arzusunu açıkça ortaya koymaktan çekinmiyor. Gerek sivil güvenlik unsurlarının gerekse askeri kesimin son zamanlarda dillerine doladıkları ‘savaşçı ruh’ (Kampfgeist) söylemi ve beş yıl içerisinde büyük bir savaşa hazır olunması yolundaki beyanatlar bunu gösteriyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte cephede aktif olma arzusunu ortaya koyan Almanya, Soğuk Savaşın ardından ortaya konan Almanya-Rusya saldırmazlığı ve dostluğu düşüncesinden hızla uzaklaştı. Avrupa’da kalıcı bir barışın ön şartının Almanya-Rusya ittifakından geçtiğine dair tezler bir kenara itildi. Rusya’nın başındaki yeni Çar Putin’in haddi aşan dengesiz davranışlarının ortaya çıkardığı istikrarsızlık ortamında Almanya tercihini sertlikten yana kullandı. Bu gelişmelerde ABD’nin karşı konulmaz baskısının belli bir rolü olmakla birlikte Alman diplomasisinin ve Avrupa’daki öncü rolünün bunlara karşı durabilecek gücü kendisine verdiği de bilinmektedir. Almanya’nın Rusya-Ukrayna savaşına bu derece angaje oluşu mecburiyetten ziyade şuurlu bir tercihin sonucudur.
Rusya-Ukrayna savaşında soyunduÄŸu rol, Almanya’nın ‘kriz bölgelerinden uzak durma, müdahale etmeme, kriz bölgelerine silah ve mühimmat göndermeme’ prensibini bir tarafa bırakmasını saÄŸlamıştır. Öte yandan Almanya, ‘saldırıya uÄŸrayanın yanında olma’bahanesiyle bizzat krizin bir tarafı olmaktan çekinmemiÅŸtir. Bu bahane, Almanya’nın diÄŸer kıtalarda da daha agresif bir tutum takınmasının yolunu açmıştır. Asya’da, Afrika’da ve dünya denizlerinde bugüne kadar BirleÅŸmiÅŸ Milletler veya NATO görevi çerçevesinde askeri faaliyetlerde bulunan Almanya, artık kendi milli menfaatleri doÄŸrultusunda hareket edeceÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Bunun en açık örneklerini, Afrika’da Fransa’nın çekilmek zorunda kaldığı bölgelerdeki varlığını sürdürmek için gösterdiÄŸi aşırı çabalarda görmekteyiz.   Â
Gazze’de yaşananlar tüm dünyaya Almanya’nın başka bir yüzünü daha göstermiştir. Holokost’tan mahkûm bu ülke, aşırı sağcı ve apartheid bir yönetim altındaki İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü ölçüsüz ve insafsız saldırıları kayıtsız şartsız desteklemiş, alkışlamış ve katliamların devamını sürekli şekilde teşvik etmiştir. Almanya, tüm barış ve ateşkes çağrılarına karşı çıkmıştır ve bu tutumunu ısrarla sürdürmektedir. Tüm bunları basit bir şekilde ‘kendisini affettirme’ maksatlı görmek mümkün değildir.
Dünyadaki ve ülkedeki ekonomik çalkantılar Almanya’nın üretim ve ihracattaki öncü rolünü fazla etkilememiÅŸtir. Halk enflasyon ve pahalılık konusunda sıkıntılar yaÅŸasa da devletin ekonomik gücünü pekiÅŸtirmekte olduÄŸu görülmektedir. Bunun dünya siyasetinde ve askeri alanlarda da neticelerinin görülmesi kaçınılmazdır. Mesele, ülkeyi yönetenlerin tercihlerini yıkım ve yokluk getirecek savaÅŸtan yana mı, yoksa huzur ve refah anlamına gelen barıştan yana mı kullanacaklarıdır. Görüldüğü kadarıyla bugünkü yönetim ÅŸahin rolünü üstlenmeyi ve ciddi ÅŸekilde ülkeyi beÅŸ yıl içinde Rusya ile filli bir savaÅŸa hazır hale getirmeyi hesaplamaktadır. Aşırı silahlanmaya dönük çabalar bunu göstermektedir. Her ülkenin kendi savunması için gerekli hazırlıkları yapmasına kimsenin itirazı olamaz. Ancak Almanya’nın tarihi ne yazık ki olumsuz örneklerle doludur. Her ÅŸeye raÄŸmen tarihten ders almasını bilen Alman halkının yeni bir çılgınlığa fırsat vermeyeceÄŸine inanıyoruz. Â
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
https://www.latifcelik.de