Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Die Technische Hochschule Würzburg Schweinfurt hat im Sommersemester 2023 gemeinsam mit dem Fachbereich Jugend und Familie der Stadt Würzburg ein „Service Learning“(„Lernen durch Engagement“)-Projekt gestartet, bei dem ca. 60 Studierende des Studienganges Social Work in insgesamt 30 sozialen Einrichtungen Würzburgs Angebote für Kinder und Jugendliche gemacht haben.

Die Studierenden konnten zum Start des Semesters eine der teilnehmenden Einrichtungen wählen und in Zusammenarbeit mit dieser ein Bewegungsangebot für Kinder, bzw. Jugendliche initiieren. Das Thema Bewegung legte der Fachbereich Jugend und Familie fest: „Studien zeigen, dass Bewegung und Sport bei Kindern und Jugendlichen während der Corona-Pandemie stark abgenommen haben. Um mit dem Service-Learning-Projekt auch der Gesundheit unserer jungen Generation etwas Gutes zu tun, haben wir uns deshalb entschieden, die Angebote dieses Jahr unter dem Motto „Bewegungsangebot“ laufen zu lassen“, sagt Monika Kraft, stellvertretende Leiterin des Fachbereichs Jugend und Familie.

So kam es in den unterschiedlichen sozialen Einrichtungen zu unterschiedlichen Bewegungsangeboten: Vom Basketballprojekt im Jugendzentrum b-hof, über die „Bewegte Pause“ in der Friedensreich-Hundertwasser-Schule, bis zum sportlichen Spielplatz-Treff angedockt an die städtische Familienarbeit am Hubland: Sowohl Kindertagesstätten, als auch Jugendzentren, Schulen - über die dortige „Jugendsozialarbeit an Schulen“ und Familienstützpunkte freuten sich über das zusätzliche Angebot für ihre Kinder und Jugendlichen: „Die Studierenden organisierten das Angebot ganz alleine und mussten kaum von uns unterstützt werden, unsere Kinder nahmen das Angebot dankend an und freuten sich über neue Gesichter und Spiele“, so Martina Schmeink, Leiterin der städtischen Spielgruppe „Gulli Gulli“ an der Gemeinschaftsunterkunft.

Leon Schirmer, der sein Praxissemester im Rahmen seines Soziale Arbeit Studiums im städtischen Jugendzentrum am Heuchelhof absolviert hat, fand das Projekt gewinnbringend und spannend. Er betreute den Basketball-Workshop im Jugendzentrum b-hof und sieht das Projekt für sich als großen Erfolg: „Durch das Service Learning konnte ich einen Einblick in ein weiteres, städtisches Jugendzentrum bekommen und sportlich und sozialpädagogisch mit Jugendlichen arbeiten, was mir bereits im Praktikum große Freude gemacht hat.“

Monika Kraft und Prof. Dr. Vera Taube, die Projektinitiatorin des Service Learnings in ihrem Vertiefungsbereich Kinder-, Jugend- & Familienhilfe , sind sich einig, dass sie im nächsten Sommersemester eine zweite Runde Service Learning einläuten möchten, denn Prof. Taube resümiert: „Das Service Learning Projekt ist eigentlich eine „Win Win Win Win Win“-Situation: Die THWS ermöglicht zusätzlich zum Praxissemester praxisnahes Studieren. Die Studierenden machen Erfahrungen in Einrichtungen und der direkten Arbeit mit Kindern und Jugendlichen, die Einrichtungen bekommen ein zusätzliches, kostenloses Angebot gestellt. Der Fachbereich Jugend und Familie, bzw. die teilnehmenden freien Träger machen Werbung für ihren Arbeitsplatz bei potentiellen Nachwuchskräften und die Kinder und Jugendlichen profitieren natürlich am meisten von einem tollen Angebot.“

„Asterix un die Marktbärbel" heißt der siebte Band der Mundartausgabe
des beliebten Comic-Helden aus Gallien, mit dem die beiden
meefränggischen Autoren Gunther Schunk und Kai Fraass ihr 20.
Jubiläum der überaus erfolgreichen Mundartreihe feiern. Ab sofort
steht die im Würzburger Dialekt übersetzte Jubiläumsausgabe des
Originalbandes „Asterix und Kleopatra“ in der Stadtbücherei Würzburg zur
Ausleihe zur Verfügung.

Sichtlich Spaß hatten die Autoren Kai Fraass und Gunther Schunk bei der
Übergabe der „Marktbärbel“ zusammen mit der Leiterin der Stadtbücherei
Martha Maucher und ihrer Stellvertreterin Hanna Häußler, die sich über
die signierte Ausgabe der Autoren natürlich sehr freuen und diese nicht
einzig ihren unterfränkischen Leserinnen und Lesern ans Herz legen
wollen.

 

BRÜKSEL (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Belçika'nın başkenti Brüksel'de "15 Temmuz Türkiye'nin Demokrasi Zaferi" başlıklı panel düzenledi.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un video mesaj gönderdiği panelde, Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı moderatörlüğünde, AA Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Özkır, Brüksel merkezli sivil toplum kuruluşu The Soul of Europe Kurucu Başkanı Patrick Van Den Eede ve Polonyalı gazeteci Michal Karnowski konuştu.

Özkır, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, bu tür etkinlikleri farklı başkentlerde yapmasını çok değerli bulduğunu belirterek, Türkiye'nin FETÖ'nün yanı sıra PKK/YPG gibi terör örgütleriyle mücadelesinin kararlılıkla sürdüğünü ifade etti.

15 Temmuz darbe girişiminin birkaç boyutta incelenmesi gerektiğini dile getiren Özkır, bunlardan birinin "darbecilik meselesi" olduğunu, bunun modern demokrasiler için ciddi bir sorun teşkil ettiğini vurguladı. Özkır, darbelerin sadece Türkiye'de değil, Avrupa'dan Orta Doğu'ya, Afrika'dan Latin Amerika'ya kadar küresel bir sorun olduğuna dikkati çekerek, Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi Avrupa ülkelerindeki askeri yönetim dönemlerini hatırlattı.

Prof. Dr. Özkır, "15 Temmuz darbe girişimine sadece Türkiye'nin bir sorunu gibi bakmak yanıltıcı olur. Bu küresel bir sorun. Başka ülkelerde de yine olabilir. Önemli olan toplumların iradelerine karşı çıkan bu tür girişimleri reddedebilmek." dedi.

- "FETÖ, 15 Temmuz'dan önce terör örgütü ilan edildi"

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'dan önce Milli Güvenlik Kurulu tarafından terör örgütü ilan edildiğini vurgulayan Özkır, ondan önceki iki yılda bu yapılanmanın önce illegal yapı, sonra "paralel devlet yapılanması" olarak ilan edildiğini söyledi.

Özkır, FETÖ'nün sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını, bu yapının düşünce kuruluşu, sivil toplum kuruluşu, insani yardım faaliyeti görünümündeki faaliyetlerinin, birçok ülkede devam ettiğini anımsattı.

"Milli irade savunuculuğunun" altını çizen Özkır, Batı dışı toplumlarda eskiden oryantalist bir yaklaşım bulunduğunu hatırlatarak, "Toplum oy verir, ama seçilenlere yönelik bir tehdit olduğunda bir şey yapmaz önyargısı vardı. Türkiye'de, 15 Temmuz'da bu ön yargı çöpe atıldı." ifadesini kullandı.

Yusuf Özkır, Batılı demokrasilerin, Türkiye'deki meşru yönetimi çok net ifadelerle desteklemesi gerektiğini, bunda geciktiğini, Batılı yöneticilerin öz eleştiri yapmamasının üzücü olduğunu dile getirdi.

Batı medyasının da 15 Temmuz gecesi ortaya çıkan çarpıcı görüntüleri bile yayımlamadığını ve bunun medya etiği gereği bir zaaf olduğunu belirten Özkır, "Bu hikayeleri bugün bile yazsalar yine karşılık bulur. Bu zaaf da öz eleştiri yapılmadığı için halen devam ediyor." diye konuştu.

Özkır, FETÖ'nün, Türkiye'de sosyolojik zeminini kaybettiğine, ancak örgüt üyelerinin, kaçtıkları ülkelerden manipülasyonlarını sürdürdüğüne dikkati çekti.

"Bu, Türkiye için bir sorun ama Türkiye'nin dostları ve müttefikleri unutmamalı ki bu onlar için de bir problem" diyen Özkır, FETÖ meselesine, Türkiye dışındaki ülkelerin de yeterince önem vermesi, Türkiye'nin adil yargılama için iade taleplerini dikkate alması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Özkır, "Diğer ülkelerin, Türkiye'nin mevcut meşru yönetiminin yanında durmaları gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

- "Örgüt diğer ülkelerde faaliyetlerini sürdürüyor"

"The Soul of Europe" Kurucu Başkanı Patrick Van Den Eede ise 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ailesiyle birlikte tesadüfen İzmir'de bulunduğunu, daha önce 9 yıl yaşadıkları İzmir'de o gecenin tehlikeli bir an olduğunu fark ettiklerini söyledi.

Demokrasi için mücadele ettiğini, bugünkü panelde bu yüzden yer alması gerektiğini ifade eden Van Den Eede, "Avrupa neyi, nasıl daha iyi hale getirebileceğimizi anlamalı ve herkes için daha güvenli bir gelecek için çalışmalı." dedi.

Türkiye'nin darbe girişimi ve terör eylemlerine maruz kaldığını anımsatan Van Den Eede, şöyle devam etti:

"Türkiye, 15 Temmuz'da bugün hala hatırladığımız ve şiddetle kınadığımız, ciddi sonuçlar doğuran bir askeri darbe girişimi yaşamıştır. Türk hükümeti olağanüstü hal ilan ederek darbeye karışanlara karşı adımlar atmıştır. Türk hükümetinin bu darbe girişimini bertaraf etmesini takdirle karşılıyorum. Terörle mücadeleye ve darbe girişimine karşı verilecek diplomatik karşılık, demokratik değerleri kapsayan, güvenlik ve istikrarı sağlayan çok boyutlu bir yaklaşım içermelidir."

Van Den Eede, "Türkiye sadece içeriden değil, dışarıdan da gelen terör saldırılarına maruz kalmıştır. 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu olan örgütün, diğer ülkelerde de faaliyetleri vardı ve bunlar devam etmektedir. Bu örgüt, ülkeyi istikrarsızlaştırmayı hedefleyen güvenlik güçlerine ve sivillere vahşi saldırılara imza atmış, bu çok sayıda can kaybına ve sosyal gerilime yol açmıştır." diye konuştu.

- "Darbe girişiminin etkileri yeterince bilinmiyor"

Polonyalı gazeteci Karnowski de 15 Temmuz darbe girişiminin etkilerinin, birçok Avrupa ülkesinde yeteri kadar bilinmediğini vurguladı.

Kaç kişinin hayatını kaybettiğinin bile çok bilinmediğini aktaran Karnowski, o geceyi hatırladığını, Türkiye'nin bir demokratik ülke olarak devam edebilmesi için dua ettiklerini belirtti.

Türkiye-Polonya ilişkileri hakkında da bilgi veren Karnowski, Ukrayna'daki savaşı da hatırlatarak, iki demokratik ülkenin, Avrupa güvenliği ve istikrarı için önemine vurgu yaptı.

 

 

 

 

 

 

 

Schon in der Schule lernt man, wie wichtig doch die politische Partizipation, die Teilhabe von Bürgerinnen und Bürgern an politischen Entscheidungen und Entwicklungen ist. Alle ein bis zwei Jahre stehen dann meistens auch schon wieder die nächsten Kommunal-, Landtags- oder Bundestagswahlen an. Da ist die Teilhabe einfach: Wenn ich volljährig bin, gehe ich wählen. Setze ein Kreuz. Doch wie kann ich mich eigentlich noch anderweitig politisch einbringen? Oder noch viel wichtiger: Lohnt sich der Aufwand überhaupt?
Eine einfache Möglichkeit ist es, in eine Partei einzutreten. In die meisten Parteien kann man bereits mit 14 oder 15 Jahren eintreten. Oft geht dies schon mit Hilfe eines Online-Formulars. Ich gebe meine Daten an, zahle abhängig von meinem Einkommen einen bestimmten Mitgliedsbeitrag, der im Durchschnitt 5-10 Euro pro Monat beträgt und schon bin ich dabei und unterstütze die von mir ausgewählte Partei zumindest finanziell.


Doch es geht noch mehr. Es gibt verschiedene Gremien in Parteien, in denen ich mich von Anfang an einbringen kann.
Ganz unten stehen in der SPD die Ortsvereine. Das sind kleine Gruppen, die sich meist regelmäßig in einem bestimmten Ortsteil einer Stadt oder in einer Gemeinde treffen. Bei diesen Stammtischen geht es sehr locker zu, man redet über aktuelle Geschehnisse, lernt schnell neue Leute kennen und kann auch einmal Dampf ablassen.


In vielen Parteien gibt es zusätzlich Arbeitskreise zu bestimmten Themen, wie Jugend, Senioren, Arbeitnehmer oder Frauen. In der SPD heißen diese z.B. AG 60+ für Menschen ab 60 Jahre, Jusos(Abkürzung für Jungsozialistinnen und Jungsozialisten) für junge Menschen oder AsF (Abkürzung für Arbeitsgemeinschaft sozialdemokratischer Frauen). In diesen schließen sich Menschen mit den gleichen Interessen und Hintergründen zusammen, um gemeinsame Aktionen zu planen, verschiedene Themen zu bearbeiten oder Anträge zu speziellen Forderungen zu formulieren.


Als Mitglied einer Partei hat man viele Vorteile. Der größte Vorteil ist wohl, auf politischer Ebene etwas zu bewegen, Einfluss auf die Politik einer Partei nehmen zu können und mit Hilfe von selbst geschriebenen Anträgen etwas an dieser zu verändern. Anträge, die beispielsweise auf Ebene einer Stadt von Parteimitgliedern als gut befunden wurden, werden an höhere Gremien, wie z.B. den SPD-Bezirk, zur weiteren Abstimmung gegeben.


Zieht man in eine neue Stadt, hat man sofort die Möglichkeit. innerhalb von Parteiveranstaltungen Menschen mit ähnlichen Interessen kennen zu lernen, von denen man meist herzlich empfangen wird.
Es bildet sich ein gutes soziales Netz aus Menschen aus verschiedenen Arbeitsbereichen, wie Bau, Rechtswissenschaften oder Lehramt, die einem in verschiedenen Lebenslagen zur Seite stehen, wodurch es für jedes Gebiet einen Spezialisten gibt.
Parteien bieten außerdem einen guten Zugang zur Bildung. Man tauscht Meinungen zu verschiedenen aktuellen Themen aus und diskutiert. Die Arbeitskreise bieten auch regelmäßig verschiedene Workshops an. Die Jusos zum Beispiel bieten das immer wieder für ihre Mitglieder an.


In der SPD machen wir keinen Unterschied, ob jemand nun ein Parteibuch hat oder nicht. Jeder ist herzlich willkommen, sich einzubringen und mit uns zu diskutieren.

Emre Bağıran Liseyi (Gymnasium)Takdirle bitirdi.
Göppingen Ülkü Ocağının başkanlarından Hacı Vel Bağıran’ın en küçük oğlu Emre Okulunu pekiyi dereceyle bitirdi. Okul idaresi Takdirname ile ödüllendirdi.
Emre bundan böyle Stuttgart üniversitesinde ekonomi okuyacak.


Gönül insanı, olan Hacı Veli Bağıran, oğlu Emre’nin başarılı olmasını şöyle anlattı; “Ülkü Ocağımızın imamı olan kiymetli insan Salih Sevil hocamızın büyük emeği ve gayreti oldu. Camide dinimizi ve milli kimliğimizi, örf ve adetlerimizi öğretti. Sadece rahle üzerinde değil, genc çocuklara piyes ve skeçler sergiledi. Milli, dini şiirler okuttu. Çocuklarımıza iyi bir eğitmen olarak ilgilendi, Türklerin çalışkanlığını, örnek olmaları gerektiğini anlattı. Emre’min başarısında hocası Salih Sevil’in desteği,teşviği var. Salih hocamıza teşekkür ediyorum” diyen Sevinçli baba Hacı Veli Bağıran, oğlu Emre ile ilgili konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Benim rahmetli babamın hesabı Wolks Bank’daydı. Benimde hesabımı bu bankaya açtık. Emre’ bu yaşa geldi kendisine banka hesabı açtırmamıştık.
Emre’ye dedimki, deden ve ben Wolks banktayız sende oraya git kendine bir hesap açtır. Ve Emre gidiyor, banka memuruna, “dedem ve babam sizin müşteriniz bende size hesap açtırıp müşteriniz olmak istiyorum” der. Memurla diyaloğa girer, Memur ne iş yapıyorsunuz? diye sorar. Emre,“Liseyi 1,6 ile bitirdim. Üniversiteye ekonomi okumak istiyorum” deyince banka memuru, biz burs veriyoruz, başarılı öğrencilere, ama banka olarak imtihana tabi tutuyoruz. İstersen bize müracaat et. İmtihana gir.” Emre, hemen kabul eder, bankaya müracaatını yapar. İmtihana girdi. Bankanın kontenjanı olan Yüz öğrenci arasında tek Türk olarak 5. İnci olarak sınavı kazandı. Banka yetkilileri bize geldiler, ailece bizi ve Emre oğlumuzu kutladılar. Bundan böyle Emre’yi banka olarak okumasını ve okulunun kayıt işlerini bizim tarafımızdan yapılacak” dediler. “dedikleri gibi Emre’yi Stuttgart üniversitesi Ekonomi mühendisliğine kayıtını yaptılar. Okuduğu zaman içersinde banka’dada çalışacak. Ünivetsite bitince de Emre’nin işinin hazır olduğunu Banka yetkilileri bize bildirdiler. dedi.


Başarılı, çalışkan gençler için bütün kapılar açık gençler sizler bizim geleceğimizsiniz. Sizler hem ailenizi hem çevrenizi, hocalarınızı, milletimizi sevindiriyorsunuz. Sizlerle gurur duyuyoruz.
Haber ve Resim: Dogan Tufan (Göppingen)

 

 

 

Jugendpolitik ist Zukunftspolitik – alle junge Menschen müssen die gleichen Chancen haben. Dafür setze ich mich als jugendpolitischer Sprecher ein.

Haben alle junge Menschen die gleichen Chancen, Bildung und Wohlstand zu erlangen? Es deutet einiges darauf hin, dass Bayern noch einen weiten Weg zurücklegen muss, bis Chancengleichheit erreicht ist. Wachsende Bildungsansprüche, die Globalisierung von Wirtschaft und Arbeitsmärkten und der demografische Wandel stellen dabei große Herausforderungen dar. Genau deshalb müssen wir Politiker den Maßstab an unsere Arbeit hoch ansetzen. Wir müssen die beste Jugendpolitik machen, die denkbar ist.

 

Dabei müssen wir der großen Vielfalt des Aufwachsens junger Menschen in Bayern gerecht werden. Auf der einen Seite gibt es Kinder und Jugendliche, die in sozial schwierigen Verhältnissen groß werden. Auf der anderen Seite stehen Kinder und Jugendliche mit deutlich besseren Startchancen. Zwischen diesen Extremen bewegt sich der übergroße Teil der jungen Menschen in Bayern.

 

 

Als jugendpolitischer Sprecher stehe ich auch deshalb für eine Agenda, die den unterschiedlichen Lebensrealitäten junger Menschen gerecht wird. Wir brauchen eine Jugendpolitik, die sie alle auf ihrem Lebensweg zu Erwachsenen mit Verantwortung für sich selbst, ihre Mitmenschen und die Umwelt bestmöglich begleitet.

 

 

Wofür ich stehe:

 

 

  • Wahlrecht ab 16 Jahren: Junge Menschen interessieren sich für Politik und Gesellschaft. Sie wollen sich einbringen, ihnen fehlt bis jetzt aber die wichtigste Form der Mitsprachemöglichkeit: das Wahlrecht. Runde Tische mit Jugendlichen sind schön und gut, reichen aber nicht. Das Wahlrecht ab 16 Jahren in Bayern ist längst überfällig.
 
  • Niemand darf durchs Raster fallen: Wir müssen sozial benachteiligte Kinder und Jugendliche und ihre Familien besonders unterstützen. Damit meine ich sowohl Kinder und Jugendliche mit als auch ohne Migrationshintergrund. Gute Konzepte brauchen wir vor allem in den Bereichen Bildung, Gesundheit, Ausbildung, Arbeit und soziale Teilhabe.
 
  • Kostenloser ÖPNV für Schüler, Azubis und Studierende: Von jungen Menschen wird heute immer mehr Mobilität erwartet. Zugleich haben Schülerinnen und Schüler, Auszubildende und Studierende im Regelfall nur begrenzte finanzielle Mittel, um sich die täglichen Fahrten zur Schule, Ausbildungsstätte oder an die Uni zu leisten. Auch der Klimawandel macht Druck, die Zeit für ein kostenloses ÖPNV-Ticket für junge Menschen ist jetzt.
 
  • Stärkere Unterstützung von Jugendlichen bei der Ausbildung: In vielen Ausbildungsberufen herrscht heute schon Fachkräftemangel. Wir müssen junge Menschen in Fragen rund um den Beruf noch besser unterstützen. Wir müssen auch die Ausbildungsberufe attraktiver machen und fair entlohnen. Und wir müssen dafür sorgen, dass die Ausbildung an sich wieder ein besseres Image bekommt.
 
  • Stärkung der Jugendarbeit vor Ort: Junge Menschen engagieren sich im Sportverein, bei der Feuerwehr und in vielen anderen Bereichen. Damit tragen sie zu einem lebendigen Gemeinwesen vor Ort bei. Damit dies auch in Zukunft so bleibt, brauchen wir noch mehr staatliche Unterstützung für die Jugendarbeit vor Ort. Eine bedarfsgerechte und verlässliche finanzielle Unterstützung und Ausstattung ist dabei unverzichtbar ebenso wie mehr hauptberufliche personelle Ressourcen.
 
  • Politische Bildung, mehr und praxisnah: Politische Bildung ist oft sehr theoretisch. Zudem verändert sich die Welt in rasantem Tempo, daran muss sich die Vermittlung politischer Bildung anpassen. Medienkompetenz ist zum Beispiel ein Stichwort. Zudem brauchen wir noch mehr politische Bildung mit Praxisbezug und Anknüpfungen zu aktuellen Entwicklungen – in der Schule wie außerhalb. Auch deshalb besuche ich gerne Schulen, um (Landes-)Politik für junge Menschen greifbarer zu machen. Interessierte Schulen und Einrichtungen können jederzeit gerne mein Bürgerbüro kontaktieren, ich komme gerne vorbei!

 

Die Diakoneo Cnopfsche Kinderklinik lud in Kooperation mit dem Staatstheater Nürnberg zum Konzert ein

 

Nürnberg, 13.07.2023 – Das Bau-Projekt der Cnopfschen Kinderklinik schreitet voran: Die Baugrube ist ausgehoben und im Osten der Baustelle entstehen erste Teile der Bodenplatte und des Rohbaus. Mit einem Baustellenkonzert hat sich die Klinik Hallerwiese-Cnopfsche Kinderklinik bei Nachbarn und Mitarbeitenden für ihr Verständnis bedankt.

 

Klassische Musik der Extraklasse in einem architektonischen Kleinod: Diese Mischung genossen Anwohner und Mitarbeitende der Klinik Hallerwiese-Cnopfsche Kinderklinik bei einem Konzert neben der Klinik-Baustelle. Der Barockgarten in der Johannisstraße 19 ist der kleinste der drei nach dem zweiten Weltkrieg noch erhaltenen sogenannten Hesperidengärten in Nürnberg. Er gehört gemeinsam mit dem historischen Barockpalais zur Klinik und diente als stimmungsvolle Kulisse für den Auftritt von hochkarätigen Künstlerinnen und Künstlern des Staatstheaters Nürnberg.

 

Um den Nachbarn und Mitarbeitenden eine Freude zu machen, traten zum Beispiel die Sopranistin Andromahi Raptis und der Tenor Hans Kittelmann unter der Leitung von Andreas Paetzold, sowie der Kinderopernchor des Staatstheaters Nürnberg unter der Leitung von Philipp Roosz auf.

 

Die Zuhörer lauschten unter anderem bekannten Stücken aus der Oper „La Bohème”, der Operette “Die Fledermaus“ oder aus dem Musical „My fair Lady”. Der Kinderopernchor verzauberte die Zuschauer mit Liedern, wie „Over the Rainbow“ oder „Eine kleine Nachtmusik“ von Mozart. Und das Bratschenquartett ließ im Innenhof die Klänge von „Mein kleiner grüner Kaktus“ und „Swing in the Park” erklingen, so dass es für alle ein kurzweiliger und beschwingter Abend wurde.

 

Moderiert wurde das Konzert von Prof. Michael Schroth, Direktor der Cnopfschen Kinderklinik, der sich bei Nachbarn und Mitarbeitenden bedankte und darauf einging, warum der Neubau der Cnopfschen Kinderklinik so wichtig ist: „Damit wir kranke Kinder auch in Zukunft bestmöglich medizinisch versorgen können, entsteht bis 2026 der Neubau als Anbau der bestehenden Kinderklinik.“

 

Diakoneo ist mit über 11.000 Mitarbeitenden und einer Gesamt- leistung von ca. 800 Millionen Euro ein zukunftsorientiertes diakonisches Sozial- und Gesundheitsunter- nehmen. Wir sind offen für kulturelle und religiöse Vielfalt und setzen uns für eine friedliche und inklusive Zukunft ein, in der Menschlichkeit und Respekt unsere Gesellschaft prägen. Als international vernetzter, gemeinnütziger Verbund von über 200 Einrichtungen in Bayern, Baden- Württemberg und Polen begleiten wir Menschen, die in ihren Lebenssituationen verlässliche Unter- stützung suchen. Als eines der größten diakonischen Unternehmen in Deutschland bieten wir rund 190.000 Menschen umfassende Leistungen in den Bereichen Bildung, Gesundheit, Pflege, Wohnen, Assistenz, Arbeit und Spiritualität – weil wir das Leben lieben. Mehr Informationen unter: www.diakoneo.de

Galatasaray Çağdaş Faktoring, Emlak Konut, Bursa Uludağ Basketbol ve Kayseri Basketbol gruplarda mücadele edecek
Antalya Toroslar Basketbol, gruplara kalabilmek için elemelere katılacak
 

İSTANBUL (AA) - Basketbol FIBA Kadınlar Avrupa Kupası'nın 2023-2024 sezonunda yer alacak takımlar belli oldu.

FIBA'dan yapılan açıklamaya göre, Türkiye'den Galatasaray Çağdaş Faktoring, Emlak Konut, Bursa Uludağ Basketbol ve Kayseri Basketbol gruplarda mücadele edecek. Antalya Toroslar Basketbol ise gruplara kalabilmek için elemelere katılacak.

Normal sezon grupları ve elemelerin kura çekimi, 9 Ağustos'ta Almanya'nın Münih kentinde yapılacak.

Organizasyonda yer alacak 48 takımın 42'si, gruplara doğrudan dahil olacak. FIBA Kadınlar Avrupa Ligi elemelerini geçemeyen 3 ve FIBA Kadınlar Avrupa Kupası elemelerinde rakiplerini eleyen 3 takım daha gruplara kalacak.

 

Gruplarda yer alacak takımlar şöyle:

Galatasaray Çağdaş Faktoring, Emlak Konut, Bursa Uludağ Basketbol, Kayseri Basketbol (Türkiye), Spar Girona, Lointek Gernika Bizkaia, Cadi La Seu, Movistar Estudiantes (İspanya), BLMA, Tango Bourges Basket, Roche Vendee, UFAB 49, Flammes Carolo Basket (Fransa), Szekszard, Universitas PEAC (Macaristan), Umana Reyer, Dinamo LAB Sassari (İtalya), Zabiny Brno, Levharti Chomutov, KP TANY Brno (Çekya), KS AZS AJP Gorzow, MB Zaglebie Sosnowiec, VBW Arka Gdynia (Polonya), Kangoeroes Basket Mechelen, Mithra Castors Braine, Basket Namur Capitale (Belçika), Elitzur Landco Ramla, Ramat Hasharon (İsrail), Olympiakos, Panathinaikos (Yunanistan), CSM Constanta (Romanya), Elfic Fribourg (İsviçre), Piestanske Cajky, Slavia Banska Bystrica (Slovakya), Caledonia Gladiators (Büyük Britanya), BBC Grengewald Hueschtert, T71 Diddeleng (Lüksemburg), GDESSA Barreiro, Benfica (Portekiz), Rutronik Stars Keltern (Almanya), Kibirkstis (Litvanya), ZKK Ragusa (Hırvatistan)

MBK Ruzomberok (Slovakya), Eleftheria Moschatou (Yunanistan), Sportiva/AzorisHotels (Portekiz), Antalya Toroslar Basketbol (Türkiye), Universitatea Cluj-Napoca (Romanya) ve SBS Ostrava (Çekya) ise elemelerde mücadele edecek.

BERLİN (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Almanya'nın başkenti Berlin'de "15 Temmuz Türkiye'nin Demokrasi Zaferi" başlıklı panel düzenledi.

Panele, Berlin Hür ve Stanford üniversitelerinde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ulrich Brückner, gazeteci ve siyasetçi Christoph Hörstel, Milli Savunma Üniversitesinden Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Mersin Üniversitesinden Dr. Kaan Kutlu Ataç, konuşmacı olarak katıldı.

Almanya'da 14 yıl boyunca ARD televizyon kanalında gazetecilik yapan Hörstel, 15 Temmuz hain darbe girişiminde ABD'nin katılımının inkar edilemeyeceğini söyledi.

 

Darbe girişimi gecesi ARD kanalının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "kaçtığı" haberini yaptığını belirten Hörstel, "ARD'nin o gece Başkan Erdoğan'ın kaçtığı şeklinde haber yapması katlanılamaz bir durum. Bu, Almanya için bir utanç konusudur." dedi.

Darbenin yöneticisi Adil Öksüz'ün Almanya'da bulunduğunu savunan Hörstel, FETÖ'nün Almanya'yı "güvenli liman" olarak görmesinin ülke için olumsuz olduğunu kaydetti.

Türkiye'de güçlü bir başkanlığın halkta karşılık bulduğunun görüldüğünü ve bunun eşi benzerinin dünyada olmadığını dile getiren Hörstel, "Türk halkının içerisinde barındırdığı gücü görüyoruz. Teröristler kazanamayacak. Bir ulusun geleceği için bunlar çok önemlidir. Sokağa dökülerek 'Biz buradayız.' demeleri, 'Başkanımız, ülkemiz için buradayız.' demeleri, bir ülkenin geleceği ve emniyeti için çok çok önemlidir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi halkının menfaatini gözettiğini vurgulayan Hörstel, "Avrupa'ya şunu söylemek isterim, bundan ders çıkarmazsak geleceğimiz olmayacaktır. Erdoğan'ın kendi halkı için yaptıklarını gördüğümde, ülkenin geleceğini teminat altında görüyorum. Dünyada onu rol model alan birçok ülke olacaktır." diye konuştu.

 

Siyaset bilimci Prof. Dr. Brückner, demokrasinin sürekli savunulması gerektiğine işaret ederek, "Demokrasi, siyasi sistemlerin kapı önüne asılan levhalarından ibaret değildir." dedi.

Brückner, Almanya'nın Nazi döneminden bugünkü sisteme gelinceye kadar uzun yol katetmek zorunda kaldığını hatırlattı.

Alman akademisyen, Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin canlandırılması çağrısından da memnuniyet duyduğunu kaydetti.

 

- "252 kişiyi bir gecede öldürmeleri FETÖ'nün terör örgütü olduğunu gösteriyor"

Siyaset bilimci Doç. Dr. Alptekin de FETÖ'ye ilişkin, "252 kişiyi tek bir gecede öldürmüşlerdir. Bu onları terör örgütü olarak sınıflandırmaya yeterli. Bu sadece darbe girişimi değildir, bu son yaşanan teşebbüs Türkiye'nin alıştığı darbelere benzemiyordu. Sadece askeri yetkililer değil görevden ihraç edilen emniyet görevlisi de buna katıldı. FETÖ üyesi oldukları için görevden ihraç edilmişlerdi. Darbe sabahında bu kişiler tanklarda bulundu." diye konuştu.

Türkiye'nin yaşadığı sıkıntının, bazı ülkelerin halen FETÖ'yü terör örgütü görmemesi olduğunu ifade eden Alptekin, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Özellikle ABD ve Batı Avrupa ülkeleri... Daha kötüsü FETÖ üyelerini ülkelerinde mülteci olarak ağırlıyorlar. FETÖ'cülere kapılarını açıyorlar. FETÖ üyeleri bu ülkelere gitmek istediklerinde bedavaya biletleri var gibi bir şey. Bir rapora göre, 14 bin FETÖ üyesi Almanya'ya kaçmış mülteci statüsü almış. Burada onlara ait mülteci destek kuruluşları bile var. Kaçanları alıyorlar, uyum süreçlerinde, yasal süreçlerinde, iş bulmada yardımcı oluyorlar. Bu büyük bir sorun. FETÖ Türkiye'de kaybetti. Tüm kaynakları, hepsi gitti. Artık yeni üye çekemiyorlar. Türkiye içinde kaybetti FETÖ. İslam İşbirliği Örgütü, FETÖ'yü terör örgütü olarak tanıdı ama hala Batı'da ve Almanya'da sorun var. FETÖ buralarda ihya ediliyor. Bu ilişkileri de zehirliyorlar. Yalan yanlış kamuoyu yaratmaya çalışıyorlar."

Yurt dışından Türkiye'ye bugüne kadar 200'den fazla FETÖ üyesinin iade edildiğini hatırlatan Alptekin, bu işbirliğini Almanya ve ABD ile de görmek istediklerini kaydetti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Ataç da Türkiye'nin, 15 Temmuz'da yaşadığı darbe girişimine rağmen ordusunun uluslararası operasyonları yapabilecek güç ve deneyimde olduğunu gösterdiğini ifade etti.

Türkiye'nin denizaşırı operasyon yapabilecek güçte olduğunu söyleyen Ataç, "Bu, Türkiye'nin milli güvenliğini yeniden tanımlaması açısından önemli. Türkiye darbeden bir yıl sonra bölgesel güç olmanın da ötesinde yükselen bir güç odağı haline geldi." dedi.

Türkiye'nin FETÖ gibi bir yapıyı bertaraf etmeyi başardığını anlatan Ataç, Türkiye toplumunun demokrasiyi savunma ve kucaklamaya her zaman hazır olduğunu ifade etti.

 

- Fahrettin Altun video mesajı gönderdi

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, panele gönderdiği video mesajında, FETÖ'nün küresel bir terör örgütü olduğunu vurguladı.

Kendilerini Türkiye'nin dost ve müttefiki olarak tanıtan odakların o gece karşı karşıya kaldıkları sınavdan geçersiz not aldığını aktaran Altun, devletin FETÖ ile mücadeleyi sürdürdüğünü kaydetti.

Anadolu Ajansının 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi gecesi ve sonrasında çekilen fotoğraflarından oluşan "15 Temmuz Milli İrade ve Demokrasi Sergisi" de panelde yer aldı.

 

- "Örgütün yurt dışı etki alanını önlemek üzere önemli adımlar atılmıştır"

Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen de panel öncesi yaptığı konuşmada, Almanya ve Avrupa kamuoyunda FETÖ konusunun ciddiyetle ele alınmadığını ifade etti.

Almanya'dan, 15 Temmuz darbe girişimi konusunda beklentisini dile getiren Şen, FETÖ'nün yeni nesil bir terör örgütü olduğunu vurguladı.

FETÖ yapılarının yurt dışında imha edilmesinin önemine dikkati çeken Şen, "Muhataplarımıza vurguladığımız konuların başında FETÖ'nün onlar için de güvenlik sorunu olabileceğidir. Örgütün yurt dışı etki alanını önlemek üzere önemli adımlar atılmıştır." diye konuştu.

Şen, bazı ülkelerin FETÖ'yü terör örgütü olarak listelerine almaya başladığına işaret ederek, "Almanya'da ise ne yazık ki bunun yapılmadığını görüyoruz. Almanya, FETÖ'nün önde gelen isimlerini barındıran ülke konumuna gelmiştir. FETÖ, Almanya ve Avrupa'yı güvenli liman olarak görmektedir." dedi.

FETÖ'yü uluslararası görüşmelerde sürekli gündeme getirdiklerini kaydeden Şen, "Dostlarımızın FETÖ ile mücadelede bize eşlik etmesini istiyoruz. Bugüne kadar iade taleplerimiz sonuç vermedi. Bu ikili ilişkilerimizi olumsuz etkilediği gibi örgüt Almanya için de tehlike arz etmektedir. Örgütün gizli kripto yapıları Almanya ve Avrupa için de tehdit içermektedir. Almanya ve Avrupa'dan terörle mücadelede destek bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

İnsanlık tarihinin en uzun süren masum katliamı olan Saraybosna kuşatmasının uzamasından faydalanan Sırp çeteleri tarafından katledilen Srebrenitsa Müslümanlarından 30 kişinin daha cesedi bulunarak törenle defnedildi.

 

Bosna Savaşı sırasında 8 binden fazla Boşnak sivilin Sırp askerler tarafından katledildiği Srebrenitsa Soykırımı, üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen yakın tarihin kanayan yarası olarak hiç unutulmuyor. 11 Temmuz 1995'te 8 bin 372 Boşnak sivilin Ratko Mladic emrindeki Sırp askerler tarafından hunharca öldürüldüğü Srebrenitza Katliamı, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yaşanan en büyük insanlık trajedisi tarihe geçti. Aradan çeyrek asır geçmesine rağmen hala 1000 den fazla kurbanının kayıp olduğu bu büyük trajedi sadece Bosna Hersek'in değil tüm insanlığın adalet arayışının da sembolü haline geldi. Srebzenitza da gerçekleşen katliam uluslararası hukuk tarafından soykırım olarak kabul edildi.

 

TRT Televizyonu tarafından Srebrenitsa şehitliğinden bütün dünyaya canlı olarak verilen özel programda konuşan Almanya IKG Enstitüsü Başkan Dr. Latif Çelik Dr. Latif Çelik, “Hukuk önünde elbette Dr. Latif Çelik Sırplar suçludur. Slobadan Miloseviç, Radovan Karadziç ve Radko Mladiç uluslararası hukuk önünde cezalarını aldılar. Ancak bu suçlar işlenirken uluslarası toplumun sessizliği ahlaksızlığın geldiği boyutun farkedilmesi açısından çok önemlidir. Bosna-Hersek’in birliği üzerindne yapılan pazarlıklar sona erene kadar açlık ve imkansızlığa mahkum edilen Boşnaklara her türlü ambargo uygulanırken Sırp güçleri Belgrad yönetiminden tam destek aldılar. Boşnaklara 1995’de Avrupa’nın en güçlü dördüncü askeri gücüme karşı kendilerini savundular. Saraybosna kuşatma altında iken Srebrenitsa’da binlerce Müslüman toplu mezarlara gömüldü. Bu suça ortak olan BM’nin Hollandalı askerleri hür dünyanın vijdanlarında suçun bir numaralı ortağıdır. Bu konuda kendi suçlarını kendi mahkemelerinin vijdanlı hakimleri gür sesle dile getirirken ‘Sırpların Boşnakları öldüreceği biliniyordu. Askerlerimiz sessiz kalmamalıydı’ şeklinde karar açıklamışlardır. Burada hür dünya ve sözde insanlığın temsilcisi BM’de ağır bir suç işlemiştir” ‚eklinde konuştu.

 

Deneyimli TRT proğramcısı İsmail Halis ve Süleyman Gündüz ile programa katılan IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, ”Uluslararası hukuk önünde Boşnaklara yapılan soykırım hiç bir zaman unutulmamalı ve yeni suçların işlenmemesi için bu konudaki en küçük bilgilerin sonuna kadar gidilerek en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekmektedir. Özellikle Balkanlarda saldırgan Sırp yayılmacılığının olası yeni trajidelere yol açabilecek politikaları dizginlenmeden bu ülkenin AB’ye alınması da Avrupa’nın ahlaki erozyonu olarak anlaşılacaktır” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

 

TRT’nin Srebrenitsa şehitliğinden yaptığı program çeşitli dillerde uluslararası camiada geniş bir izleyici kitlesine ulaştırıldı.