Kayıp çocukların sayısı ağlayan anneler kadardır

Almanya’nın savaş sonrası durumunu malesef günümüz gençliği fazla bilmiyor. Her ne kadar okullarda okutulup, milyonlarca arşiv belgesine konu olsa da, zaman geçtikçe unutuluyor ve kaybolup gidiyor. Oysa o kritik yılların muhasebe sonunçlarını bilmeyenler bu ülkenin başından neler geçtiğinin farkındayım desinler.

Benim annem ve babam o dönemin gençleri idiler. Başımıza taş yağarcasına devam eden 10 yıllık bir dönemin bize bıraktıkları sadece kan ve göz yaşıdır diye-yim ki siz hemen anlayın neyi ima ettiğimi. Annem anlatırdı uçak seslerinden çok korktuğunu. Bir ses, bir gürültü bile benim ailemin belleklerinde korku olarak yer etmişti. Böylesine korku dolu bir dönemi yaşayan nesillerin hayatta kalmaları bir mucize olsa da bir büyük travmadan geçen insanlar olarak kesinlikle korkuyu bir ömür boyu yanlarında taşımışlardır.

Ya savaş yıllarının çocukları, onlar nasıl bir yaşam sürerek nereye kadar mutlu oldular diye düşünüyorum hep. Eminim ki oyunları taşların arasında,  hayalleri ise yıkılan duvarların altında kalmıştır. Çocukların ölmesine kesinlikle çocuklar değil, büyükler karar vermiştir hep diye yaşadım yıllarca. Çünkü çocuk savaş istemez, belki sadece oyuncağına sıkıca sahip olur ve kimse ile paylaşmak istemez. Ama ikna ederseniz onu bile getirip sizin elinize verir gülümse-yerek. Çocuklara hep toplumun geleceği deriz, ama onların ileride şekillenecek hayaline biz karar ve-ririz. Kavgalara çocukların değil, büyüklerin sebep olduğundan bahsetmeyiz nedense. Oysa çocukla rın dünyası ne kadar duru ve ne kadar saftır. 

Ama büyükler sözde bir milletin geleceğine katkı sağlamak için her türlü problemi onlar yapar, yaptırır ve millete her türlü belayı yaşatır. Çok bilmiştir onlar, herkesin çocuğunun geleceğinin nasıl şekilleneceğine onlar karar verir kapalı kapılar ardında.

İkinci Dünya Savaşı’nı öyle yaşadı Almanya. Yıkım, yokluk ve binbir bela ile celelleşirken hayatını kaybeden askerlerin sayısı biliniyor ama ya çocuklar, onların sayısı hiç belli değil. Bir öğretmenimiz bu konuda bir cümle sarfetmişti ve hiç aklımdan gitmedi; Kayıp çocukların sayısı  ağlayan anneler kadardır.

Savaşa katılmayan milletlerin çocukları belki aç kalıp fakirlik yaşadı ama masumca bir mutluluk vardı yüzlerinde. Almanya’ya gelen ilk Türk işçilerinin çocuklarında bunu görebiliyordum ama anlaşamıyorduk bir türlü. Arkadaşım Tuncer ile sadece gözgöze gelirdik ve bakışırdık. Soylu Ailesi ile ilk tanışmamızı bir sonraki yazımda sizinle paylaşacağım.

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de