Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Size hep öğrencilik yıllarımın okul hatıralarını anlattım daha çok. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki insanların arasında çok derin ve uzun yıllara dayanan ilişkiler vardır. Hele bunlar Türkler ve Almanlar ise asırlar öncesine uzanan köklü ilişkiler vardır.
Bunu nasıl farkettiğimi siz sormadan ben söylemek isterim. Hepimiz biliyoruz 1933 yılından itibaren Almanya üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlamıştı. Ûlerleyen dönemde ülkedeki Yahudi azınlığa karşı uygulanan politika giderek sertleşti ve ülkemizde çok kötü olaylar oldu. Komşularımız olan insanlara haksızlık yapılıyor ve biz Alman halkı onlara yardımda bulunamıyorduk. Size uzun uzun anlatmak istemiyorum, neyi anlatmak istediğimi çok iyi anlıyorsunuz. Çünkü ülkemizdeki baskılar Almanya’yı yaşanmaz hale getirdi ve insanlığın en büyük enerjisi olan insanlar artık mutsuz olma ya başlamıştı. Milyonlarca entelektüel Almanya’yı terkediyordu.
Ülkeden giden beyin göçü önemli ölçüde Okyanus ötesine, yani uzaklardaki Amerika’ya gidiyordu. Yani başımızdaki bir ülke ise bu akademisyenlere sahip çıkarak onlara vatan olarak kullanabilecekleri bir ülke ve çalışabilecekleri imkanlar sunuyordu. Bu ülke Türkiye idi. Türk lider Atatürk Alman akademis yenlere verdiği imkan ve özgürlük dönemin fakir Türkiyesi’nde çok büyük bir jest idi. 1930‘ların başından itibaren Türkiye’deki tüm üniversite, fakülte ve enstitülerde çok sayıdaAlman akademisyen çalışmaya başladı. Tercüman yardımı ile de olsa derslerini verebiliyorlardı. Atatürk’ün tek şartı vardı onlar için; En kısa zamanda Türkçe’yi öğrenerek derslerini Türkçe verebilmeleri idi. Duydum ki en başarılısı Ernst Reuter imiş ve daha birinci yılı dolmadan derslerini Türkçe vermeye başlamış. Atatürk’ün bu politikası önünde saygı ile eğiliyor, bilim insanlarına olan desteğini takdir ediyorum.
Esas konu detaylar değil, Atatürk’ün politikası ile Türkiye, yeni yüksek öğretim kurumları, enstitüler ve fakülteler kazanmış. Alman akademisyenler de ciddi anlamda çalışmalarına ara vermeden devam ederek öğrenciler yetiştirip insanlığa hizmet etmişlerdi. Ûki tarafın da zor yılları kendi imkanları ile kolaya çevirmeyi başardığını farkediyoruz. Bunları geçen akşam Münih’de Altes Rathaus’da Türk Tarih Kurumu ile IKG Enstitüsü tarafından düzenlenen “Alman akademisyenlerin Modern Türkiye’ye Katkıları” adlı çalıştayda öğrendim. Hep derim Türkler ve Almanlar tarihlerini okurlarsa birbirlerini daha iyi tanırlar. Bu bağlamda arkadaşım Latif Çelik’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
https://www.latifcelik.de