Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Ministerpräsident Dr. Markus Söder zeichnet bei der Meisterfeier 2024 die besten Jungmeisterinnen und Jungmeister aus – Über 430 Absolventinnen und Absolventen vor Ort
Lichtenfels/Oberfranken. Die Handwerkskammer für Oberfranken übergibt bei ihrer Meisterfeier 2024 in der Stadthalle Lichtenfels an über 430 neue Handwerksmeisterinnen und -meister die Meisterbriefe. Vor gut 2.100 Gästen zeichnet dabei Ministerpräsident Dr. Markus Söder die besten Absolventinnen und Absolventen der 22 Berufe persönlich aus. Zuvor erneuert er sein Bekenntnis zum Handwerk: „Bayern ist stolz auf das Handwerk! Die berufliche Bildung muss mit der akademischen Bildung gleichgesetzt werden. Der Meister ist genauso viel wert wie der Master. Deshalb unterstützen wir mit dem Meisterbonus von 3000 Euro angehende Meister in Bayern.“
Söder ging auch auf die Bürokratie ein, die das Handwerk besonders stark belastet. „Wir sagen Ja zum Handwerk und Nein zur Bürokratie“, formulierte er unmissverständlich. Denn ein Handwerker sollte sich auf seinen Beruf konzentrieren können und nicht mit dem Ausfüllen von endlosen Formularen beschäftigt sein. „Es braucht zudem endlich eine Reform der Erbschaftsteuer für Familienbetriebe, damit diese auch in Zukunft erfolgreich fortgeführt werden können.“
Froh und stolz: Die Jungmeisterinnen und Jungmeistern feierten ihre Meisterbriefe ausgelassen. Foto: Frank Wunderatsch
Bei der Meisterfeier wurde über 430 Meisterinnen und Meister der Meisterbrief persönlich überreicht, insgesamt haben zwischen Mai 2023 und August 2024 genau 658 Absolventinnen und Absolventen ihre Meisterschule an der Handwerkskammer erfolgreich absolviert. Darunter Handwerkerinnen und Handwerker aus allen weiteren 15 Bundesländern und sogar der Schweiz. „Wir nehmen diese hohe Nachfrage als einen Nachweis der Qualität unserer Meisterschulen“, sagt der Präsident der HWK für Oberfranken, Matthias Graßmann, der sich angesichts der vielen engagierten und begeisterten Jungmeisterinnen und Jungmeister bei der Meisterfeier stolz zeigte. „Ihr seid die Zukunft des Handwerks, Euch zu Ehren wird diese Feier ausgerichtet.“
Doppelter Meister, doppelter Berufsbester
Aus den 658 Jungmeisterinnen und Jungmeistern, die ihre Meisterschule erfolgreich absolviert haben, ragen die Berufsbesten heraus (Liste anbei). Und unter diesen Andreas Hautmann aus Mehlmeisel. Der Handwerksmeister hat 2023 seinen ersten Meisterbrief im Feinwerkmechanikerhandwerk abgelegt – als Prüfungsbester. In diesem Jahr machte er nicht nur seinen zweiten Meisterbrief, diesmal als Land- und Baumaschinenmechatroniker, sondern wurde wieder bester Absolvent in seinem Gewerk.
Schreinermeister Hannes Wunner und Kachelofenbauermeisterin Sophia Lamprecht führten mit Ministerpräsident Dr. Markus Söder ein Gespräch zur Bedeutung von Social Media. Foto: Frank Wunderatsch
Grundstein für die nächste Handwerks-Generation
Die Handwerkskammer richtet die Meisterfeier streng auf die Bedürfnisse junger Meisterinnen und Meister aus, die durch ihr Können und ihre Motivation die Zukunft des Handwerks gestalten. „Diese Menschen sind der Grundstein für die nächsten Generationen des Handwerks und somit der Zukunft unseres Wirtschaftszweiges – gefragt, geschätzt und von unschätzbarem Wert für die Betriebe“, erklärt Hauptgeschäftsführer Reinhard Bauer. Daher stelle man diese auch in den Mittelpunkt der Feierlichkeiten.
Run auf die Meisterschulen
Die große Zahl an Absolventinnen und Absolventen spiegelt die hohe Nachfrage nach Plätzen in den Meisterschulen der HWK wider. „Unsere Meisterschulen erleben einen regelrechten Ansturm“, bestätigt der Hauptgeschäftsführer der HWK, Reinhard Bauer. „Das liegt an der qualitativ hochwertigen Ausbildung, die bei uns angeboten wird, sowie an den spezifischen Schwerpunkten, die unsere Meisterschulen setzen.“ Viele Meisterschulen sind bereits für das kommende Jahr oder darüber hinaus ausgebucht.
Almanyanın Baden-Württemberg eyaleti Göppingen şehrine bağlı Uhingen kasabasına Türk-Osmanlı-Selçuklu sanat mimarisi ile inşa edilecek Külliye Camiinin temelleri dua ve tekbirlerle temelli atıldı.
Almanya Türkçe Medya Birliği (ATÜMED) Köln’de gerçekleştirdiği toplantı ile Dr. Latif Çelik’in başkanlığının devam etmesine karar verdi. Bünyesinde 5 medya kuruluşunun bulunduğu ATÜMED’in toplantısında Başkan Dr. Latif Çelik güven tazeledi. Almanya’daki yerel Türk basının temsil eden Haberci Gazete, NRW Haber Gazetesi, Öztürk Gazetesi, Türkses Gazetesi, Birlik Gazetesi, İntegration Gazetesi ve Neue Ekonomi Dergisi önderliğinde yaklaşık 5 yıl önce kurulan ATÜMED sıkıntıları toplantıda masaya yatırdı.
Yıllardır Almanya’daki Türk toplumuna Türkçe gazete hazırladıklarını dile getiren Başkan Dr. Latif Çelik, ’’Bundan sonra da kaliteli gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Almanya ile Türkiye arasındaki kültürel kanlamda önemli bir köprü olarak entegrasyona katkı görevimizi yerine getireceğiz. Almanya’daki Türk toplumunun meselelerine yayın organlarımızda yer verip, bir yandan bilgilendirirken diğer yandan çözüm önerilerini de sunmaya devam edeceğiz’’ şeklinde konuştu.
İsrail’in Lübnan’a saldırısı, İkinci Dünya Savaşının sudan nedenlerle başlaması ve başta Avrupa olmak üzere sanayi, ticaret ve ekonomide dünyanın önde gelen ülkelerinin yeniden yapılandırılması ile benzeşiyor.
Özellikle ABD’nin sanayide gelişmiş olmasına karşın ürettiği mallarını Avrupa’ya ve Avrupa’nın kanını emdiği sömürgelerine satamıyor olması ve savaş sonunda bu durumun değişmesi, savaşın dünyayı yeniden şekillendirdiğinin bir göstergesi olmuştu.
Görünen o ki ABD, İsrail’in lehine ve rahat edeceği şekilde Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmek istiyor.
İsrail’in 1948 yılında devlet olarak tanınmasından sonra 1948, 1952, 1967 ve 1973 yıllarında birleşerek 4 kez İsrail’e ortak bir ordu ile saldıran Mısır, Libya, Suriye, Ürdün ve Irak gibi Arap ülkeler, bölgede İsrail için potansiyel tehdit olarak algılandı. Özellikle 1973 yılında yer alan Yom Kippur savaşında, ABD’nin sınırsız desteği ile yenilgiden kıl payı kurtulan İsrail, bölgede varoluşunu sağlamlaştırmak ve garantilemek için ABD ile uzun vadeli bir plan yaptı. Çareyi de söz konusu Arap ülkelerinin bir kez daha birleşip İsrail’e saldırmaması için bu ülkeleri kontrol altına alarak pasifize etmek, pasifize edemediklerini de içten, bir daha birleşememek üzere parçalamakta buldular.
İlk etapta İngiltere’nin gizli sömürgesi olan Ürdün, bu birlikten ayrıldı ve Atlantik ittifakının kontrolü altına girdi.
İkinci adımda Mısır, ABD’nin Maryland eyaletinde yer alan Camp David’de Mısır devlet başkanı Enver Sedat ile İsrail başbakanı Menahem Begin’in, 12 gün süren gizli pazarlık sonrasında 17 Eylül 1978'de el sıkışmaları ile ABD’nin güdümü altına girdi ve birlik içinde pasif kalmayı tercih etti.
Bu tarihten sonra Libya, Suriye ve Irak’ta, MOSSAD’la CIA’in çalışmaları ile pasif hücreler kuruldu, satın alınan siyasilerin yardımı ile de yavaş yavaş ülke içinde işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları yaratıldı. Zamanlamanın ve ortamın uygun olduğu 2010 yılında pasif hücreler harekete geçirildi ve hedef dışı olan Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasıyla hükümete karşı bir başkaldırı hareketi başlatıldı. Bu başkaldırının ardından, pasif hücrelerin aktif hale getirilmesi ile benzer sorunlar yaşayan hedef ülkelerde eşzamanlı olarak başkaldırılar başlatılmıştı. Sonuçta, geçmişte Birleşik Arap Ordusuna katılan Ürdün ve Mısır Atlantik İttifakının denetimi altına girerken, Libya, Irak ve Suriye üçe bölündü, kısmi olarak Atlantik İttifakının işgali altına girdi, geçmişte Birleşik Arap Ordusunu oluşturan tüm devletler bir daha birleşememek üzere saf dışı bırakıldı.
Günümüzde Orta Doğu, İsrail ve ABD tarafından, tamamen İsrail’in bekası ve ABD’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda tekrar şekillendirilmeye çalışılıyor.
Bu ikinci etabın hedefinde Hizbullah, Hamas ve Yemen’deki Ensarullah Hareketi yer almakta. İsrail bu üç Arap örgütünü de imha ederek rahat bir soluk almak istiyor. Bunun için ilk hedefi Gazze ve Hamas oldu.
Hamas yapısı itibarı ile gerilla örgütü ve gerektiğinde de düzenli orduya dönüşebilecek yetenekte olduğu için İsrail Hamas’ın üst düzey yöneticilerini hedef aldı. Ardından Hizbullah lideri Nasrallah’ı saf dışı bıraktı, Hizbullah’ı yönetim zafiyetine sokmak için hedefine üst düzey Hizbullah komutanlarını koydu.
Üçüncü hedef de Yemen ve Ensarullah gibi duruyor.
Umalım ki ABD ve Batı şimdiye kadar sürdürdüğü “İsrail’e her koşulda destek” politikasından vazgeçsin ve Orta Doğu, daha da sıkıntılı günler yaşamasın.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
SPD Milletvekili Macit Karaahmetoğlu, CDU Genel Başkanı ve Birlik Partileri Başbakan Adayı Friedrich Merz'in gençlik ceza hukukuna ilişkin son açıklamasını eleştirdi. Karaahmetoğlu, Merz’in yıllardır uygulanan gençlik ceza hukukunu sertleştirerek ‚endişeli vatandaşlar‘ nezdinde 'kanun ve düzen' adamı olarak kabul görmek istediğini belirtti. Karaahmetoğlu, Merz’in böylelikle hukuk sisteminin ilkelerini görmezden geldigini kaydetti.
Ludwigsburg SPD Milletvekili Macit Karaahmetoğlu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle:
"Friedrich Merz, genellikle 90'ların siyasetçisi olarak tanımlanır. Ancak 19. yüzyıldan kalma bir siyasi düşünceye sahip olduğu konusunda şüphelerim giderek artıyor. Gençlik ceza hukuku hakkındaki son açıklamaları beni hayretler içinde bıraktı. Birlik Partilerinin başbakan adayı, hukuk devletimizin temel ilkelerini anlamamış. Gençleri, yetişkinler gibi yargılamak ve gençlik ceza hukukunun eğitim anlayışını ortadan kaldırmak istiyor. Onun sert tutumlu düşünce yapısı, görünüşe göre yalnızca cezalandırma ilkesini kapsıyor.
Bir suçtan ders çıkarmak, topluma yeniden kazandırmak ve daha fazla suçun önlenmesi gibi kavramlar anlaşılan ona tamamen yabancı. 1975'te reşit olma yaşının 21'den 18'e düşürülmesinden sonra, gençler için bilinçli olarak bir takdir yetkisi alanı oluşturuldu ve bu sayede olgunluklarına göre ya yetişkin ya da gençlik ceza hukukuna göre yargılanabiliyorlardı. Merz, yaklaşık 50 yıllık uygulamayı göz ardı ederek ‚endişeli vatandaşlar‘ nezdinde 'kanun ve düzen' adamı olarak kabul görmek istiyor. Muhtemelen bir sonraki adımda 14 yaşından itibaren kısmi ceza ehliyetini sorgulayacak ki bu, ülkemizde bir asırdır uygulanmaktadır."
İsrail’in Lübnan’a saldırısı, İkinci Dünya Savaşının sudan nedenlerle başlaması ve başta Avrupa olmak üzere sanayi, ticaret ve ekonomide dünyanın önde gelen ülkelerinin yeniden yapılandırılması ile benzeşiyor.
Özellikle ABD’nin sanayide gelişmiş olmasına karşın ürettiği mallarını Avrupa’ya ve Avrupa’nın kanını emdiği sömürgelerine satamıyor olması ve savaş sonunda bu durumun değişmesi, savaşın dünyayı yeniden şekillendirdiğinin bir göstergesi olmuştu.
Görünen o ki ABD, İsrail’in lehine ve rahat edeceği şekilde Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmek istiyor.
İsrail’in 1948 yılında devlet olarak tanınmasından sonra 1948, 1952, 1967 ve 1973 yıllarında birleşerek 4 kez İsrail’e ortak bir ordu ile saldıran Mısır, Libya, Suriye, Ürdün ve Irak gibi Arap ülkeler, bölgede İsrail için potansiyel tehdit olarak algılandı. Özellikle 1973 yılında yer alan Yom Kippur savaşında, ABD’nin sınırsız desteği ile yenilgiden kıl payı kurtulan İsrail, bölgede varoluşunu sağlamlaştırmak ve garantilemek için ABD ile uzun vadeli bir plan yaptı. Çareyi de söz konusu Arap ülkelerinin bir kez daha birleşip İsrail’e saldırmaması için bu ülkeleri kontrol altına alarak pasifize etmek, pasifize edemediklerini de içten, bir daha birleşememek üzere parçalamakta buldular.
İlk etapta İngiltere’nin gizli sömürgesi olan Ürdün, bu birlikten ayrıldı ve Atlantik ittifakının kontrolü altına girdi.
İkinci adımda Mısır, ABD’nin Maryland eyaletinde yer alan Camp David’de Mısır devlet başkanı Enver Sedat ile İsrail başbakanı Menahem Begin’in, 12 gün süren gizli pazarlık sonrasında 17 Eylül 1978'de el sıkışmaları ile ABD’nin güdümü altına girdi ve birlik içinde pasif kalmayı tercih etti.
Bu tarihten sonra Libya, Suriye ve Irak’ta, MOSSAD’la CIA’in çalışmaları ile pasif hücreler kuruldu, satın alınan siyasilerin yardımı ile de yavaş yavaş ülke içinde işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları yaratıldı. Zamanlamanın ve ortamın uygun olduğu 2010 yılında pasif hücreler harekete geçirildi ve hedef dışı olan Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasıyla hükümete karşı bir başkaldırı hareketi başlatıldı. Bu başkaldırının ardından, pasif hücrelerin aktif hale getirilmesi ile benzer sorunlar yaşayan hedef ülkelerde eşzamanlı olarak başkaldırılar başlatılmıştı. Sonuçta, geçmişte Birleşik Arap Ordusuna katılan Ürdün ve Mısır Atlantik İttifakının denetimi altına girerken, Libya, Irak ve Suriye üçe bölündü, kısmi olarak Atlantik İttifakının işgali altına girdi, geçmişte Birleşik Arap Ordusunu oluşturan tüm devletler bir daha birleşememek üzere saf dışı bırakıldı.
Günümüzde Orta Doğu, İsrail ve ABD tarafından, tamamen İsrail’in bekası ve ABD’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda tekrar şekillendirilmeye çalışılıyor.
Bu ikinci etabın hedefinde Hizbullah, Hamas ve Yemen’deki Ensarullah Hareketi yer almakta. İsrail bu üç Arap örgütünü de imha ederek rahat bir soluk almak istiyor. Bunun için ilk hedefi Gazze ve Hamas oldu.
Hamas yapısı itibarı ile gerilla örgütü ve gerektiğinde de düzenli orduya dönüşebilecek yetenekte olduğu için İsrail Hamas’ın üst düzey yöneticilerini hedef aldı. Ardından Hizbullah lideri Nasrallah’ı saf dışı bıraktı, Hizbullah’ı yönetim zafiyetine sokmak için hedefine üst düzey Hizbullah komutanlarını koydu.
Üçüncü hedef de Yemen ve Ensarullah gibi duruyor.
Umalım ki ABD ve Batı şimdiye kadar sürdürdüğü “İsrail’e her koşulda destek” politikasından vazgeçsin ve Orta Doğu, daha da sıkıntılı günler yaşamasın.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Berlin’de Türk sivil toplum kuruluşları ve iş insanlarıyla gerçekleştirdiğiniz buluşmada, Türkiye’nin stratejik konumunu vurgulayarak, ülkemizin 4 saatlik uçuş mesafesiyle 67 ülkeye ulaşabilen önemli bir lokasyonda bulunduğunu belirttiniz. Bu kritik avantajın, Türkiye’ye olan ekonomik ve kültürel katkılar açısından ne kadar değerli olduğunun farkındayız dediniz.
Ancak, bu stratejik avantajı tam anlamıyla değerlendirebilmek ve yurtdışındaki milyonlarca vatandaşımızın potansiyelini en üst düzeye çıkarabilmek için acilen Yurtdışındaki Türklerin Gücünü Harekete Geçirmek ve Güçlendirmek İçin Yeni Adımlar Atılmalıdır!
Yurtdışı Türkler Bakanlığı ve 82. Seçim Bölgesi Türkiye'nin Gücünü Artıracaktır
Avrupa’da yaşayan yaklaşık 7.5 milyon vatandaşımız ve Türkiye’ye gelip giden 3 milyon vatandaşımızla birlikte toplamda 10 milyonluk dev bir potansiyel bulunmaktadır. Yurtdışındaki Türklerin oluşturduğu bu büyük topluluk, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel kalkınmasında önemli bir rol oynamaktadır. Almanya’da faaliyet gösteren Türk işletmelerinin yıllık 50 milyar Euro ciroya ulaşması, yurtdışındaki vatandaşlarımızın Türkiye’ye sağladığı katkıların en somut göstergesidir.
Saadet Avrupa olarak, bu dev potansiyelin daha iyi değerlendirilmesi ve yurtdışındaki vatandaşlarımızın sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda, Yurtdışı Türkler Bakanlığı kurulması ve 82. Seçim Bölgesi olarak adlandırılacak bir temsil bölgesinin oluşturulması elzemdir.
Yurtdışı Türkler Bakanlığı, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye ile olan bağlarını güçlendirecek, ekonomik ve kültürel katkılarını artıracak projeler geliştirecek ve yaşadıkları ülkelerdeki sorunlarına çözüm üretmek için çalışacaktır. Aynı zamanda, 82. Seçim Bölgesi ile yurtdışındaki vatandaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde daha güçlü bir şekilde temsil edilmesi sağlanacaktır.
Saadet Avrupa olarak, bu adımların atılmasının Türkiye’nin uluslararası alanda daha güçlü bir konuma gelmesine büyük katkı sağlayacağına inanıyor ve bu iki konunun TBMM gündemine bir an önce taşınmasını talep ediyoruz.
Samet Sami Temel
Saadet Avrupa Başkanı
Zertifikatsübergabe an die Schüler:innen des “Aktiven Schuljahres” durch Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg
Im Würzburger Rathaus fand nun die feierliche Zertifikatsübergabe an die Schüler:innen des aktiven Schuljahres statt. Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg überreichte den engagierten Jugendlichen ihre Auszeichnung.
Während der Übergabe betonte Bürgermeisterin Roth-Jörg die Bedeutung von Bildung und Engagement. Sie lobte die Schüler:innen für ihre herausragenden Leistungen und ihren Einsatz während des Schuljahres: „Ihr habt gezeigt, dass ihr auch neben den täglichen Anforderungen im Schulalltag Durchhaltevermögen und Ehrgeiz besitzt. Diese Eigenschaften werden euch auf eurem weiteren Lebensweg begleiten und unterstützen“, so Bürgermeisterin Roth-Jörg.
Zum Abschluss der Zeremonie wünschte Bürgermeisterin Roth-Jörg den Absolvent:innen alles Gute für ihre Zukunft und ermutigte sie, ihre Träume und Ziele weiterhin mit Leidenschaft zu verfolgen.
Eine Abschlussveranstaltung mit einer gemeinsamen Aktivität am Vormittag, Spiel und Spaß sowie dem Höhepunkt der feierlichen Zertifikatsübergabe wird alle zwei Jahre vom Aktivbüro der Stadt Würzburg ausgerichtet.
In den Schuljahren 2022/23 und 2023/24 nahmen insgesamt zwei Schülerinnen und fünf Schüler am „Aktiven Schuljahr“ teil. Eine Schülerin leistete ihren freiwilligen Einsatz in der Schulkindbetreuung U-Boot des Kindergartens St. Jakobus, die anderen beim Sportverein Heidingsfeld 1919 e. V.
Über das Auszeichnungsprojekt “Aktives Schuljahr”
Das Auszeichnungsprojekt bietet Würzburger Schüler:innen die Möglichkeit, sich ein Schuljahr lang ehrenamtlich zu engagieren. Dabei leisten sie insgesamt 50 Stunden freiwillige Arbeit in einer selbst gewählten Einsatzstelle, was etwa 1-2 Stunden pro Woche entspricht. Die zwei großen Schlagworte des freiwilligen aktiven Schuljahres sind „Gutes tun und gleichzeitig wertvolle Erfahrungen sammeln“.
Ziel des Projekts ist es, den Jugendlichen außerhalb der Schule wertvolle praktische Erfahrungen, Verantwortungsübernahme und das Entdecken neuer Fähigkeiten zu ermöglichen. Am Ende des Schuljahres erhalten alle Teilnehmenden ein Zertifikat, dass ihr Engagement offiziell anerkennt und bei zukünftigen Bewerbungen hilfreich sein kann.
Alle zwei Jahre findet zudem eine gemeinsame Abschlussveranstaltung mit feierlicher Zertifikatsübergabe statt.
Alle Informationen zum „Aktiven Schuljahr“ 2024/25 findet man über die Homepage der Freiwilligenagentur Würzburg (https://www.freiwilligenagentur-wuerzburg.de)