Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletine bağlı Schwelm kasabasında inşa edilen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Camii, ibadete açıldı.

 

Cami klasik mimari ile modern mimariyi simgeliyor

1979 yılında kurulan, yaklaşık 2 bin metrekarelik alan üzerine inşa edilen Schwelm DİTİB Mescid-i Aksa Camii, yaklaşık 1000 metrekare kullanım ve 500 metrekare ibadet alına sahip. Ayrıca, 18 metre uzunluğunda tek şerefeli minaresi ve zeminden 25 metre yüksekliğinde 7 metre çapında merkezi kubbeden oluşuyor. Dört kattan müteşekkil camide, çok amaçlı toplantı salonu, kütüphane ve tam donanımlı modern dersliklerin yanı sıra gençlere, yetişkinlere ve kadınlara özel lokal, anaokulu sınıfı gibi hizmet birimleri yer alıyor. Klasik mimari ile modern mimarinin buluşmasını simgeleyen camide, hat ve motiflerin yer aldığı tavan süslemesi ile mekânın içinde ayrı bir ferahlık kazandırılmış. Cümle kapısı kündekari tekniğiyle bezenmiş caminin zemini özel dokuma Selçuklu motifi halı ile döşenmiş. Üç halkadan oluşan özel tasarımlı avize ile aydınlatılan camide, ısıtma ve soğutması yenilenebilir enerji sistemleriyle sağlanacak. Camide ayrıca, yaşlı ve engelliler için de asansör düşünülmüş. Cami cemaati için de 20 araçlık park yeri tahsis edilmiş. 30 bin nüfuslu 6 bin Müslümanın yaşadığı Schwelm kasabasında tek ibadethane özelliğini taşıyan DİTİB Mescid-i Aksa Camii’nin inşaatı 5 yıl sürdü.

Açılış törenine; Essen Başkonsolosu Taylan Özgür Aydın, DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Schwelm Belediye Başkanı Stephan Langhard, Ennepe-Ruhr Bölge Valisi Olaf Schade, DİTİB’den Essen Dini Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Halil Karaman, Genel Sekreter Eyüp Kalyon, Essen Bölge Birliği yönetim kurulu üyesi Emre Güleç’in yanı sıra yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, çevre DİTİB derneklerinin başkan ve yöneticileri ile Schwelm’de yaşayan Alman ve Türk sakinler katıldı.

 

Açılış töreni Köln DİTİB Merkez Camii din görevlileri Adem Kemaneci’nin Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından dernek başkanı Osman Nuri Yılmaz’ın selamlama konuşması ile başladı. Cami müştemilatı hakkında bilgi veren Yılmaz, Schwelm kasabasının yerel yöneticilerine, sakinlerine ve caminin yapımında maddi ve manevi emeği geçenlere teşekkür etti.

Caminin bağışlarla yapılmasını çok anlamlı bulduğunu ifade eden Schwelm Belediye Başkanı Stephan Langhard, inşa edilen mabedin Schwelm’e ait olduğuna dikkat çekti. Langhard, “Schwelm farklı milletlerden ve kültürlerden yaşayan sakinlerle zengin bir kasabadır. Bu cami de kasabaya zenginlik katan ikinci mabed oldu. Schwelm gelişiyor ve yeni ibadethaneniz de onlardan biri. Cami Schwelm’in bir parçasıdır. Schwelm'deki Türk-İslam toplumu adına çok mutluyum. Büyüme ve gelişimini yıllardır takip ettiğimiz dernek, kasabanın ve tarihin bir parçası olmuştur. Schwelm şehri adına sizi içtenlikle tebrik etmek istiyorum” dedi.

Ennepe-Ruhr bölge valisi Olaf Schade de, “Cami cemaati olarak sizin için çok büyük bir gün, ayrıca Schwelm şehri için güzel bir gün. İbadethaneler kültürümüzün bir parçası oldu. Caminin yapımında emeği geçen cami yönetimini ve cemaatini kutluyorum. Hayırlı olsun” diye konuştu.

 

Essen DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Halil Karaman’da caminin yapımında başta yerel yönetim olmak üzere emeği geçenlere teşekkür etti.

500 yılık kasabaya muhteşem eser

Camilerin toplanma, konuşma, tanışma, fikir alışverişinde bulunma yerleri olduğuna vurgu yapan DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, “500 yılı aşkın bir geçmişe sahip Schwelm kasabası muhteşem bir eser kazandırılmıştır. Caminin yapımı için destek veren yerel idarecilere ve kasaba sakinlerine öncelikle şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Camilerin herkes için açık mekanlar olduğuna vurgu yapan Kuzey, “Camiler toplanma, konuşma, tanışma, fikir alışverişinde bulunma, ortak hareket ve birbirini kabul etme ve çoğulculuk yerleridir. Schwelm'de inşa edilen ve tek ibadethane olan bu cami, 44 yıllık tarihinde üç kez taşınmıştır. Klasik mimari ile modern mimarinin buluşmasını simgeleyen cami, tarihi kasabaya zenginlik katmıştır. Sessiz de olsa bir minaresi vardır. Camiler karşılıklı hoşgörünün, empatinin ve toplumsal barışın yaşatıldığı olan yerlerdir. Renk, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin bütün insanları kardeşçe omuz omuza, yan yana bir araya toplayan yerler ve farklı kültürlerin bir araya gelmesiyle insanlığın birlikteliğini sağlayan önemli merkezlerdir” ifadelerini kullandı.

 

Almanya’nın en büyük Müslüman dini cemaati olarak DİTİB, daima insanların ve toplumun tamamının refahını ve huzurunu gözeten bir kurum olduğuna vurgu yapan Kuzey, konuşmasını şöyle tamamladı: “DİTİB, özellikle sosyal, gençlik, kadın ve yaşlılara yönelik çalışmalarının yanı sıra İslam din dersleri, İmam eğitimi, burs programları, manevi rehberlik veya mültecilere yardım gibi konularda da toplumsal barışa ve Müslümanların katılımına yönelik önemli katkılarda bulunan bir kurumdur. 40 yıllık dernek geçmişi, deneyim ve bilgi birikimi ve yarım asrı aşkın süredir bu ülkede kök salmış ve inanç, kültür ve deneyim bakımından zengin bir çalışma ve hizmet alanına sahiptir. Yarım asrı aşkın süredir bu ülkede deneyim, bilgi ve birikimine sahip olan DİTİB teşkilatı ve onun bir şubesi olan bu cami derneğimiz, köprü vazifesinden öte ortak geleceğe yol gösteren bir eserdir. Bu eser gerek Schwelm gerekse Almanya için, herkes için bir kazanım ve temeldir. Bu külliyenin inşasından bugüne gelinceye kadar destek sunan, yardımlarını esirgemeyen herkese teşekkür ediyorum”.

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, caminin yapımı ve hayata geçirilmesinde emeği geçenler adına dernek başkanı Osman Nuri Yılmaz’a plaket takdim etti.

Camilerin birlikte yaşama kültürünün en güzel örnekleriyle yaşandığı mekanlar olduğunu ifade eden Essen Başkonsolosu Taylan Özgür Aydın, “Yaklaşık 4 ay önce göreve başladım. Bölgede Alman dostlarımızla, vatandaşlarımızla zaman zaman bir araya gelme imkanım oldu. Bu cami Schwelm’de yaşayan Müslümanların ve kasabanın ayrılmaz bir parçası haline gelecek, insanların birbirlerinin kültürlerini ve dinlerini tanıyabilecekleri, bayramları birlikte kutlayabilecekleri ve birlikte güzel zaman geçirebilecekleri bir karşılaşma ve tanışma yeri olacaktır. Camiler sadece ibadet edilen yerler değil, aynı zamanda sosyal kaynaşma mekanları olarak da hizmet veren mekanlardır. Caminin yapımında emeği geçenlere tebriklerimi sunuyor. Hayırlı uğurlu olsun“ dedi.

Konuşmaların ardından Schwelm DİTİB Mescid-i Aksa Camii’nin açılış kurdelesi dualar eşliğinde kesildi. Tören, caminin davetliler tarafından gezilmesiyle sona erdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) bağlı camilerde bugün verilen Cuma hutbesinde “Solingen Kurbanlarını Anıyoruz” başlığı ile Solingen kurbanları anıldı.

Okunan Cuma hutbesinde şu ifadelere yer verildi: “Bugün bizim için acının ve hüznün günüdür. Zira 30 yıl evvel Solingen’de aşırı sağcı bir nefret suçu sonrasında 5 kişi hayatını yitirmiş, 17 kişi de ağır yaralanmıştır. Saime Genç daha 4 yaşındayken öldürülmüştür. Kendisi bugün 34 yaşında olacaktı. Hülya Genç 9 yaşında dünyamızdan bu acımasız şekilde ayrılmıştır. Kendisi bugün 39 yaşında olacaktı. Gülüstan Öztürk 12 yaşındaydı. O da bugün 42 yaşında olacaktı. Hatice Genç ise öldürüldüğünde 18 yaşındaydı ve bugün 48 yaşında olacaktı. Gürsüm İnce bugün 57 yaşında olacaktı ve o da 27 yaşında hayatını kaybetmiştir. Bu kardeşlerimizin hiç biri okuyamadı, kariyer yapamadı, evlenemedi veya anne olamadı. Hayalleri, arzuları ve umutları onlarla birlikte toprağa gömüldü. Bu beş kız çocuğu ve kadın 29 Mayıs 1993’te hayattan koparıldılar. Irkçılar tarafından öldürüldüler. Evet, nefret ölümcül olabilir.“

 

Mevlüde Genç’in hayatı boyunca bütün insanlığa hoşgörü, anlayış ve Allah’a teslimiyet örneği gösterdiği ifade edilen hutbede, “O, gücünü inancından ve her zaman yol gösterici olduğu toplumundan almıştır. Cenab-ı Hakkın “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” ilahi hitabını bizzat yaşayarak Mümince bir duruş sergilemiştir. Mevlüde annemiz Müslümanca tavrıyla bizlere ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı birlikte hareket etmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu ve diğer ırkçı terör eylemlerinde hayatını kaybedenler için Allah’tan rahmet diliyoruz. Yakınlarını kaybedenlere ve ailelerine en derin taziyelerimizi sunuyor, sabırlar temenni ediyoruz. Allah (c.c.) onlara ve hepimize sabır ve güç versin“ denildi.

 

Solingen kentinde bundan tam 30 yıl önce 29 Mayıs 1993'te aşırı sağcıların kundakladığı evde hayatını kaybeden Genç ailesinin 5 mansum ferdi anısına Köln Merkez Camii’nde anma programı düzenlendi.

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey ve genel sekreter Eyüp Kalyon, namazı sonrası cemaate Solingen faciasında vefat edenler için sevgi ve dayanışmanın, Mevlüde Genç'e derin sevgi, takdir ve hayranlığın ifadesi olarak seçilen kırmızı gül dağıttı.

Merhume Mevlüde teyze ile Durmuş amca, 30 yıldır yüreklerinde evlat acısı taşırken, gösterdikleri sağduyu, hoşgörünün sembol haline geldiğine vurgu yapan Kuzey, “Solingen’de hayatını kaybeden Gürsün İnce, Hatice Genç, Gülüstan Öztürk, Hülya ve Saime Genç’i rahmetle anıyoruz. Kalbimiz ve dualarımız her zaman onlarla. Rabbim yaşadığımız topraklarda bir daha böyle facia göstermesin. Barış, hoşgörü ve huzur içerisinde yaşamayı nasip eylesin” dedi.

 

Kuzey ayrıca, 29 Mayıs Pazartesi günü Köln Merkez Camii’de düzenlenecek Mevlid-i Şerif ve dua programı için hazırlanan bilgi kartları dağıtarak, cemaati davet ettiklerini söyledi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Alman hükümeti, Başbakan Olaf Scholz'un iklim aktivistlerine yönelik yaptığı eleştiri ile aktivistlere yönelik polis baskını arasında bir bağ olduğu yönündeki eleştirileri reddetti.

Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner, Şansölye'nin baskınlardan önceden haberdar olup olmadığını bilmediğini ancak böyle bir durumun olağan dışı olacağını söyledi.

 

Bavyera'daki savcıların, Scholz'un açıklamalarını aktivistlere yönelik bir mesaj olarak alıp almadıkları değerlendirmesini reddeden Büchner, "Almanya Başbakanı'nın protestolar hakkında ne düşündüğüne ilişkin bir soruya açık sözlü şekilde cevap vermesi mümkün olmalı. Şansölye, bunu uygun bir şekilde yaptı." ifadesini kullandı.

Büchner, Alman hükümetinin, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlı olduğunu ve protestocuların yasalara uyması gerektiğini dile getirdi.

 

- Şansölye'nin açıklamaları

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Letzte Generation (Son Nesil) iklim aktivistlerinin eylemlerini sert bir dille eleştirmiş, "Bir şekilde kendini bir resme ya da sokağa yapıştırmanın tamamen çılgınlık olduğunu düşünüyorum." demişti.

Bunun kimsenin fikrini değiştirmesine yardımcı olmadığı aksine herkesi rahatsız ettiği izlenimini edindiğini söyleyen Scholz "Bu, yardımcı olacağını düşünmediğim bir eylem." ifadesini kullanmıştı.

Scholz, daha önce de iklim aktivistlerini sokakları kapatmak veya kendilerini müzelerdeki ünlü tablolara yapıştırmak gibi şiddetli protestolar için "kaçık" ifadesini kullanarak, sert şekilde eleştirmişti.

 

BERlİN (AA) - Almanya’da 24 Mayıs’ta polisin operasyon düzenlediği “Son Kuşak” (Letzte Generation) adlı çevreci grup için başkent Berlin’de dayanışma yürüyüşü gerçekleştirildi.

Friedrichhain ilçesinde Frankfurter Tor Meydanı’nda toplanan yüzerlerce kişi, Unter den Linden Caddesi üzerinden Brandenburg Kapısı’na kadar sessiz yürüyüş düzenledi.

 

Göstericiler, "İklimi korumak suç değildir", "Anayasa’nın 20. Maddesi=hayatı kurtar" ve "Son Kuşak ile dayanışma-Onların mücadelesi hepimizin mücadelesi" yazılı döviz ve pankartlar taşıdı.

Grubun sözcülerinden Raphael Thelen, AA muhabirine, Son Kuşak’a karşı düzenlenen operasyondan ötürü hala şok içinde olduklarını söyledi.

 

Operasyonda, grubun bir başka sözcüsü olan Carla Hendrichs’in evine polisin kapıyı kırarak içeri girdiğini anlatan Thelen, şöyle devam etti:

"Yüzü maskeli silahlı polisler, eve baskın düzenledi. Carla'yı iyi tanıyorum. Kapıyı çalarak ‘Bayan Henrichs, elimizde arama emri var, içeriye girebilir miyiz’ denebilirdi. Sonuçta böylelikle doğru şeyi yaptığımıza daha da ikna oluyoruz. Çünkü hükümet, açıkça bizden korkuyor. Biz, kimseyi korkutmak istemiyoruz. Biz, her zaman elimizi uzattık. Biz, bakanlarla (Başbakan) Olaf Scholz ile görüşmek istedik."

Thelen, operasyonun demokratik ilkelerle uyuşup uyuşmadığına ilişkin “Bunu benim değil mahkemelerin tespit etmesi lazım. Alman hukuk devletine inanıyorum. Bazı konulara itiraz edeceğiz. O zaman mahkemeler, bunun yasal olup olmadığına karar verecek.” ifadesini kullandı.

 

Alman makamlarının, "Son Kuşak" grubunu "suç örgütü" olarak nitelendirmesini eleştiren Thelen, barışçıl insanların gösteri hakkını kullandığını, söz konusu suçlamayı da "çok abartılı" bulduğunu kaydetti.

Thelen, operasyonun ardından grubun hiç olmadığı kadar güçlü olduğunu belirterek, “Yürüyüşe daha önce hiç bugünkü kadar çok insan gelmemişti. Bizi destekleyen inisiyatife her gün 100 bin avro bağış veriliyor.” diye konuştu.

Yürüyüşe katılan Christofer Brinkmann da dayanışma için gösteriye katıldığını belirtti.

Uzmanların, iklimin korunması için belirlenen hedeflere ulaşmak amacıyla yeteri kadar önlemin alınmadığını ifade ettiğini anlatan Brinkmann, bu sebeple protesto gösterilerinin yapıldığını dile getirdi.

 

- Polisin, "Son Kuşak" çevreci gruba düzenlediği operasyon

Almanya’da polis, "Son Kuşak" adlı çevreci gruba 24 Mayıs’ta operasyon düzenlemiş ve 7 eyalette, 15 mekanda arama yapmıştı. 22 ila 28 yaşları arasında 7 çevreci grup üyesi hakkında soruşturma başlatılmış, bu kişiler "suç örgütü kurmak ve suç örgütüne yardım etmek", 2 şüpheli de "İngolstadt’a bir petrol boru hattına sabotaj yapmakla" suçlanmıştı.

Almanya'da "Son Kuşak" adlı çevreci grup, iklim değişikliğine dikkati çekmek amacıyla ülkenin çeşitli kentlerinde ellerini caddelerdeki asfalta yapıştırarak trafikte araç kuyruklarının oluşmasına neden oluyor.

Aktivistler, müzelerde sergilenen eserlere ellerini yapıştırmış, tablolara domates çorbası ve patates püresi fırlatmıştı.

 

 

BERLİN (AA) - Alman parlamentosu, Batı Afrika ülkesi Mali'deki Birleşmiş Milletler Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSMA) ve NATO'nun Kosova'daki Barış Gücü'nde (KFOR) bulunan askerlerin görev süresinin bir yıl daha uzatılmasını onayladı.
 

Federal Meclis'te yapılan oturumda, MINUSMA ve KFOR'daki askerlerinin görev sürelerini bir yıl daha uzatan tezkereye milletvekilleri onay verdi.

Parlamento'nun onayıyla MINUSMA'daki görevli askerlerin görev süresi son kez uzatılmış oldu.

MINUSMA kapsamında görev yapan yaklaşık 1400 Alman askerinin görev süresi 31 Mayıs 2024'te sona erecek.

 

10 yıldır Mali'de görev yapan Alman askerlerinin çalışmaları Mali yönetimince engelleniyordu.

Birleşmiş Milletler adına Almanlar tarafından uçurulan Heron insansız keşif hava araçlarına uçuş izin verilmiyordu.

Kosova'daki NATO Barış Gücü ise bölgenin istikrarına katkı sunmak amacıyla görevine devam edecek.

 

Savunma Bakanlığının Federal Meclis Bütçe Komisyonu için hazırladığı bir rapora göre, Alman ordusunun dış ülkelerdeki askerlerinin masrafları 800 milyon avroyu buluyor.

Alman Bakanlar Kurulu, 3 Mayıs'ta iki misyonun görev sürelerinin uzatılması kararını kabul etmişti.

 

BERlİN (AA) - Almanya’da 24 Mayıs’ta polisin operasyon düzenlediği “Son Kuşak” (Letzte Generation) adlı çevreci grup için başkent Berlin’de dayanışma yürüyüşü gerçekleştirildi.

Friedrichhain ilçesinde Frankfurter Tor Meydanı’nda toplanan yüzerlerce kişi, Unter den Linden Caddesi üzerinden Brandenburg Kapısı’na kadar sessiz yürüyüş düzenledi.

 

Göstericiler, "İklimi korumak suç değildir", "Anayasa’nın 20. Maddesi=hayatı kurtar" ve "Son Kuşak ile dayanışma-Onların mücadelesi hepimizin mücadelesi" yazılı döviz ve pankartlar taşıdı.

Grubun sözcülerinden Raphael Thelen, AA muhabirine, Son Kuşak’a karşı düzenlenen operasyondan ötürü hala şok içinde olduklarını söyledi.

 

Operasyonda, grubun bir başka sözcüsü olan Carla Hendrichs’in evine polisin kapıyı kırarak içeri girdiğini anlatan Thelen, şöyle devam etti:

"Yüzü maskeli silahlı polisler, eve baskın düzenledi. Carla'yı iyi tanıyorum. Kapıyı çalarak ‘Bayan Henrichs, elimizde arama emri var, içeriye girebilir miyiz’ denebilirdi. Sonuçta böylelikle doğru şeyi yaptığımıza daha da ikna oluyoruz. Çünkü hükümet, açıkça bizden korkuyor. Biz, kimseyi korkutmak istemiyoruz. Biz, her zaman elimizi uzattık. Biz, bakanlarla (Başbakan) Olaf Scholz ile görüşmek istedik."

Thelen, operasyonun demokratik ilkelerle uyuşup uyuşmadığına ilişkin “Bunu benim değil mahkemelerin tespit etmesi lazım. Alman hukuk devletine inanıyorum. Bazı konulara itiraz edeceğiz. O zaman mahkemeler, bunun yasal olup olmadığına karar verecek.” ifadesini kullandı.

 

Alman makamlarının, "Son Kuşak" grubunu "suç örgütü" olarak nitelendirmesini eleştiren Thelen, barışçıl insanların gösteri hakkını kullandığını, söz konusu suçlamayı da "çok abartılı" bulduğunu kaydetti.

Thelen, operasyonun ardından grubun hiç olmadığı kadar güçlü olduğunu belirterek, “Yürüyüşe daha önce hiç bugünkü kadar çok insan gelmemişti. Bizi destekleyen inisiyatife her gün 100 bin avro bağış veriliyor.” diye konuştu.

Yürüyüşe katılan Christofer Brinkmann da dayanışma için gösteriye katıldığını belirtti.

Uzmanların, iklimin korunması için belirlenen hedeflere ulaşmak amacıyla yeteri kadar önlemin alınmadığını ifade ettiğini anlatan Brinkmann, bu sebeple protesto gösterilerinin yapıldığını dile getirdi.

 

- Polisin, "Son Kuşak" çevreci gruba düzenlediği operasyon

Almanya’da polis, "Son Kuşak" adlı çevreci gruba 24 Mayıs’ta operasyon düzenlemiş ve 7 eyalette, 15 mekanda arama yapmıştı. 22 ila 28 yaşları arasında 7 çevreci grup üyesi hakkında soruşturma başlatılmış, bu kişiler "suç örgütü kurmak ve suç örgütüne yardım etmek", 2 şüpheli de "İngolstadt’a bir petrol boru hattına sabotaj yapmakla" suçlanmıştı.

Almanya'da "Son Kuşak" adlı çevreci grup, iklim değişikliğine dikkati çekmek amacıyla ülkenin çeşitli kentlerinde ellerini caddelerdeki asfalta yapıştırarak trafikte araç kuyruklarının oluşmasına neden oluyor.

Aktivistler, müzelerde sergilenen eserlere ellerini yapıştırmış, tablolara domates çorbası ve patates püresi fırlatmıştı.

 

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nün üstlendiği ‘Hastane Manevi Rehberliği’ teorik eğitimi tamamlandı.

Dahlem DİTİB Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirilen programda, manevi rehberlik kursiyerlerine, toplam 11 eğitim modülünde 240 ders saatinden oluşan sekiz aylık eğitim verildi.

‘Hastane Manevi Rehberliği’ eğitiminde dini ve manevi yöntem, teorik ve uygulamalı teknikleri kullanabilen uzmanlar yetiştirildiğini ifade eden DİTİB Manevi Rehberlik Danışmanı ve Eğitim sorumlusu Seat Uzeirovski, alanında birbirinden değerli, uluslararası arenadan adından söz ettiren 30 bilim insanın verdiği derslerden faydalanan kursiyerlerin, hem kendilerine hem de mesleki hizmetlerine katkı sağlayacağını belirtti.

 

Teorik eğitim tamamlandı, uygulamalı eğitime başlandı

‘Avrupa Bağlamında Hastane Manevi Rehberliği’nin pilot proje olarak başlatıldığını söyleyen Uzeirovski, eğitimin teorik, pratik ve uygulama alanlarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: “240 saat teoriden oluşan manevi rehberlik eğitiminin, 110 saati hastanelerde uygulamalı hizmet, 30 saati süpervizyon eğitimi ve 20 saati de resmi ilişkilerde ve sosyal hayatta uygulanması gereken kurallar olmak üzere 11 eğitim modülünden hazırlanmıştır. Önümüzdeki dönemde katılımcılar hastanelerde uygulamalı eğitimlerini tamamlayacaklar. Bu süre zarfında kendilerine uzmanlar tarafından süpervizyon desteği ve protokol dersleri verilecek.” 

Uygulamalı eğitimlerine Köln Üniversite Hastanesi’nde resmi olarak başlayan ilk kursiyerlerden Esra Başal ve Safiye Zeynep Günel Eroğlu, yaşadıkları duygu ve heyecanlarını paylaştılar. Kiliseye bağlı hastane Katolik ve Protestan manevi rehberlerinden destek aldıklarını ifade eden kursiyerler, hastane tarihinde bir ilk olduğunu, uygulama yaptıkları bölümün doktorları, bakım görevlileri ve hemşireler tarafından çok sıcak ve samimi karşılandıklarını aktardı. Başal, “Hastanede bizi gören Müslüman hastaların gözlerindeki mutluluğu görünce, bizler de çok duygulandık. DİTİB’in başlattığı bu eğitimin bir kez daha fevkalade önemli ve gerekli olduğunu müşahede ettik” dedi. Staja başlayınca, aldığı eğitimin faydasını daha iyi görmeye başladığını ifade eden Günel Eroğlu ise, “Manevi rehberlik hizmetlerinde aldığım eğitimi uygulamaya başladım. Böyle bir eğitimi aldığım için çok mutluyum” diye konuştu.

Staja başlayan kursiyerleri tebrik eden DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, manevi rehberlik hizmeti alan diğer kursiyerlerimizin de uygulamalı eğitimlerinde aynı başarıyı göstereceklerine inandığını ifade etti.

Günlük hayatın artık giderek değiştiğine vurgu yapan Kuzey, geleneksel değerlerin zayıfladığı, meslek ve iş imkanlarının hassaslaştığı ve kırılgan olduğu, acı ve hüznün günlük hayatımızın bir parçası haline gelindiği günümüzde manevi rehberlik hizmetlerinin önemi ve gerekliliği günden güne artmakta olduğunu söyledi.

Almanya’da yaşayan Müslümanlara, bugüne kadar birçok alanda profesyonel hizmet sunmayı kendine görev bilen DİTİB’in, manevi rehberlik ve danışmanlık alanında da hem asli hem gönüllü eğitimleri sürdüreceğini ifade eden Kuzey, böyle bir imkânı sundukları için, Köln Üniversite Hastane yetkililerine ve manevi rehberlik görevlilerine teşekkür etti.  

DİTİB Manevi Rehberlik Danışmanı ve Eğitim sorumlusu Seat Uzeirovski ise, kursiyerlere manevi rehberlik alanında faydalı olacak birer kitap hediye etti.

 

 

 

 

 

"Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye-Afrika İlişkileri" panelinde konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren, Türkiye’nin adalet ve hakikati gözetmeye yönelik bir anlayış içerisinde olduğuna dikkat çekerek, "21. yüzyıl inşallah Afrika'nın yüzyılı olacak. Afrika'nın geleceği çok parlak, Türkiye'nin de geleceği çok parlak. Türkiye ve Afrika ortak gelecek penceresinden bakıyor." dedi.

 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından 25 Mayıs Afrika Günü münasebetiyle "Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye-Afrika İlişkileri" başlıklı bir panel düzenlendi. Panele, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Afrika Çalışmaları bölümünden Doç. Dr. Elem Eyrice Tepeciklioğlu moderatörlük yaptı. Dışişleri Bakanlığı Doğu ve Güney Afrika Genel Müdürü Büyükelçi Elif Çomoğlu Ülgen, Büyükelçi Prof. Dr. Ahmet Kavas, ASBÜ Afrika Çalışmaları bölümünden Doç. Dr. Mürsel Bayram ve YTB'nin KATİP programı bursiyerlerinden Politika Analisti ve Araştırmacı Ovigwe Eguegu panelde konuşmacı olarak yer aldı.

 

Panelin açılış konuşmasını YTB Başkanı Abdullah Eren yaptı. Eren, Türkiye'nin dış politikasında "gönül coğrafyası" parametresinin bulunduğuna ve bunun Türkiye'ye has bir ifade olduğuna dikkat çekti. Eren, Türkiye’nin adalet ve hakikati gözetmeye yönelik bir anlayış içerisinde olduğunun altını çizdi.

YTB'nin son yıllarda Afrika kıtasına yönelik birçok faaliyeti olduğunu, bunları artırmaya da gayret ettiklerini belirten Abdullah Eren, "21. yüzyıl inşallah Afrika'nın yüzyılı olacak. Afrika'nın geleceği çok parlak, Türkiye'nin de geleceği çok parlak." dedi.

 

Son yıllarda Afrika kıtasından öğrencilerin Türkiye'de eğitim almak için yoğun bir ilgi gösterdiğini vurgulayan Eren, halihazırda Afrika'dan, YTB’nin koordinasyonundaki Türkiye Bursları kapsamında 3 bin 700 öğrencinin eğitim gördüğünü söyledi. Kendi imkanlarıyla okuyan Afrikalı öğrenciler de dahil olmak üzere Türkiye’de eğitim alan toplam 60 bin öğrenci olduğunu ifade etti.

12 Afrika ülkesinde 14 mezun derneği kurulduğunu aktaran Eren, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bu derneklerden yardım gönderildiğini de anlattı.

 

AFRİKA BÜYÜKELÇİLERİ DEPREM İÇİN MAAŞLARINI VERDİ

Büyükelçi Ülgen de görev süresince elde ettiği deneyimleri paylaştı. Türkiye'nin 1998'de Afrika açılım stratejisi hazırladığını ve o strateji kapsamındaki hedeflerin hepsinin tamamlandığını söyledi.

Ülgen, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından aynı gün içinde Afrika ülkelerinden birçok büyükelçinin kendi maaşlarından bir miktarı ayırıp AFAD'a nakdi yardım yapmak istediklerini anlattı.

Bir diğer konuşmacı Prof. Dr. Kavas da Afrika araştırmalarıyla ilgili literatürün çok zengin olduğunu ifade ederek bu eserleri parça parça tamamlamaya çalıştıklarını söyledi.

 

 

AFRİKALI ÖĞRENCİLER GELECEĞİ İNŞA EDECEK

Kavas, üniversitelerde Afrika ile ilgili yapılan çalışmaların genelde tarih odaklı olduğunu ancak bugünkü ilişkileri şekillendiren güncel konulara ve Afrika’nın kalkınma hamlelerine daha çok ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye’de öğrenim gören 300 bin öğrenciden 60 bininin Afrikalı olduğunu belirten Kavas, bu öğrencilerin geleceği inşa edeceğini söyledi.

 

AFRİKA İLE SAVUNMA SANAYİ İHRACATI YÜKSELDİ

Doç. Dr. Bayram ise, Türkiye'nin 25’ten fazla Afrika ülkesi ile güvenlik ve savunma sanayi işbirliği anlaşması imzaladığını söyledi.

Türkiye’den Afrika’ya yapılan savunma sanayi ihracatının 2020'de 83 milyon dolar olduğunu dile getiren Bayram, bu miktarın 2021'de 288 milyon dolara çıktığının altını çizdi.

 

TÜRKİYE'NİN AFRİKA İLE KÖKLÜ BİR TARİHİ VAR

 Araştırmacı Eguegu, Afrika kıtasında nereye gidilirse gidilsin Türkiye ile ilgili algının hep olumlu olduğunu belirterek, "Bunun sebebi sadece mevcut dinamikler değil. Bunun içerisinde köklü bir tarihimizin bulunması, Türkiye'nin geçmişteki sömürgeci güçlerden olmaması, sonrasında bizim yanımızda yer alması ve sömürgeciliğe karşı her zaman savaşıyor olması bu kararları etkiliyor." dedi.

Program kapsamında panelin yanı sıra Afrika Kültür Evi tarafından Afrika El Sanatları Sergisi de düzenlendi.

 

 

 

 

 
İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Tansu Çiller, Süleyman Demirel ve Erbakan Hoca bir toplantıya girdi. 28 Şubat postmodern darbesi öncesi Milli Güvenlik Genel Sekreterliği'nde son toplantıydı. Saat 10'da toplantı başladı. Saat, 13.00'a kadar sürdü.
 
 
Öğle ezanı okundu. Çiller'e yanındakiler kuşburnunu hazırlıyor. Demirel'e yanındakiler ilacını hazırladı. Onlar tedbirli gelmişti. Biz de ne çanta ne de başka bir şey var. Hasan Gül bana "İbrahim,  Hoca kesin abdest almaya çıkacak" dedi.
 
 Havlu, terlik hiçbir şey yok. 
 
 
Mola verdiler. Hoca, kan ter içinde kalmış. Erbakan Hoca, Hasan abiye "Hasan bana bir abdest aldırın" dedi. Koca Başbakanı aldık, asker tuvaletine götürdük.
 
Ben, rahmetlinin ceketini aldım. Havlu kağıtlarını hazırladım. Merhumun biraz kilosu vardı. Askeriyenin lavaboları yüksekti. Bacağını zor kaldırıyordu. Hasan müdür, Erbakan Hocanın koluna girdi, tam sağ ayağından abdest alırken, içeriye Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı girdi. 
 
İsmail Hakkı Karadayı, alaycı bir tavırla ve uygun olmayan bir görüntü ile "Hoca, abdest mi alıyorsun" dedi. Erbakan Hoca da ayağını indirdi ve "Evet, abdest alıyorum" dedi. Başbakan Erbakan'ın karşısında  gülerek aşağılayıcı bir şekilde pisuara küçük abdestini yaptı. Çok çirkin bir görüntü yaşandı.
 
Ülkenin genelkurmay başkanının Başbakana yaptığı saygısızlığı asla unutmadım.
 
 
 Erbakan Hoca abdestini yeni baştan almaya başladı. Abdest tazeledi, Hoca ayakkabısının arkasına bastı. "Nerede namaz kılacağız" dedi. Bu ülkenin Başbakan'ına askeriyede namaz kılacak yer arıyoruz. Şu duruma bakar mısınız? 
 
Bir Astsubay Erbakan Hocanın namaz talebini duyunca "Aman Çevik Bir görmesin" dedi. Astsubay, "Benim odamda seccade var. Orada gizlice kılabilirsiniz" dedi. Erbakan Hocayı namaz kılarken kimse görmesin diye adeta her şeyi yaptık. Erbakan Hoca, öğle ile ikindiyi cem etti..
 
Namazın ardından Hoca, ne çay içti ne de bir şey yedi. Derhal toplantıya girdi. 2 saat daha toplantı sürdü. Bağrışmalar yükseldi. En son Erbakan Hoca demiş ki; ülkenin gidişatının daha iyi olması için görevi Çiller'e devredeceğim. 
 
Çiller'e yetki devredilmesi kabul edilmedi. Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli'ye devredildi. 
 
Bize toplantı esnasında Yunan Polisi gibi davranmaya başladılar. "Toplayın eşyanızı, burada kimse kalmayacak" dediler.
 
 
Erbakan Hoca, Başbakanlığı bırakmıştı. Onların gözünde muhalifti. Hocaya hemen eski bir Mercedes verdiler. Bize de bir tane koruma arabası verdiler. Kendimizi Balgat'a zor attık. Hoca verdikleri Mercedes'e binmedi. Milli Görüş'ten bir araba geldi ve ona bindi.
 
(Bunu anlatan Erbakan Hoca'nın yakın koruması İbrahim Avcıoğlu anlattı. Yapılan zulmü gördünüz mü. Bizim askeriyemiz ne haldeydi.!)
 
 Recep Tayyip Erdoğan Askeriyeyi  Peygamber Ocağı Yaptı Bu Bile Yetmezmi?
 
Bir İmam Hatiplinin Ülkeyi, nasıl bir zihniyetin kötü emellerinden kurtarıp bu günkü duruma getirdiğini unutmayalım. 
 
 
Bu mü'min ve muvahhid insan sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a vefa borcudur. Bu lidere sahib çıkmak ve saygı duymalıyız. Dünü unutmayalım bu günlerimizin kıymetini bilelim.
 
Haber: Doğan Tufan
 
 İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Tansu Çiller, Süleyman Demirel ve Erbakan Hoca bir toplantıya girdi. 28 Şubat postmodern darbesi öncesi Milli Güvenlik Genel Sekreterliği'nde son toplantıydı. Saat 10'da toplantı başladı. Saat, 13.00'a kadar sürdü..
 
Öğle ezanı okundu. Çiller'e yanındakiler kuşburnunu hazırlıyor. Demirel'e yanındakiler ilacını hazırladı. Onlar tedbirli gelmişti. Biz de ne çanta ne de başka bir şey var. Hasan Gül bana "İbrahim,  Hoca kesin abdest almaya çıkacak" dedi.
 
 Havlu, terlik hiçbir şey yok. 
 
Mola verdiler. Hoca, kan ter içinde kalmış. Erbakan Hoca, Hasan abiye "Hasan bana bir abdest aldırın" dedi. Koca Başbakanı aldık, asker tuvaletine götürdük.
 
Ben, rahmetlinin ceketini aldım. Havlu kağıtlarını hazırladım. Merhumun biraz kilosu vardı. Askeriyenin lavaboları yüksekti. Bacağını zor kaldırıyordu. Hasan müdür, Erbakan Hocanın koluna girdi, tam sağ ayağından abdest alırken, içeriye Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı girdi. 
 
İsmail Hakkı Karadayı, alaycı bir tavırla ve uygun olmayan bir görüntü ile "Hoca, abdest mi alıyorsun" dedi. Erbakan Hoca da ayağını indirdi ve "Evet, abdest alıyorum" dedi. Başbakan Erbakan'ın karşısında  gülerek aşağılayıcı bir şekilde pisuara küçük abdestini yaptı. Çok çirkin bir görüntü yaşandı.
 
Ülkenin genelkurmay başkanının Başbakana yaptığı saygısızlığı asla unutmadım.
 
 Erbakan Hoca abdestini yeni baştan almaya başladı. Abdest tazeledi, Hoca ayakkabısının arkasına bastı. "Nerede namaz kılacağız" dedi. Bu ülkenin Başbakan'ına askeriyede namaz kılacak yer arıyoruz. Şu duruma bakar mısınız? 
 
Bir Astsubay Erbakan Hocanın namaz talebini duyunca "Aman Çevik Bir görmesin" dedi. Astsubay, "Benim odamda seccade var. Orada gizlice kılabilirsiniz" dedi. Erbakan Hocayı namaz kılarken kimse görmesin diye adeta her şeyi yaptık. Erbakan Hoca, öğle ile ikindiyi cem etti..
 
Namazın ardından Hoca, ne çay içti ne de bir şey yedi. Derhal toplantıya girdi. 2 saat daha toplantı sürdü. Bağrışmalar yükseldi. En son Erbakan Hoca demiş ki; ülkenin gidişatının daha iyi olması için görevi Çiller'e devredeceğim. 
 
Çiller'e yetki devredilmesi kabul edilmedi. Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli'ye devredildi. 
 
Bize toplantı esnasında Yunan Polisi gibi davranmaya başladılar. "Toplayın eşyanızı, burada kimse kalmayacak" dediler.
 
Erbakan Hoca, Başbakanlığı bırakmıştı. Onların gözünde muhalifti. Hocaya hemen eski bir Mercedes verdiler. Bize de bir tane koruma arabası verdiler. Kendimizi Balgat'a zor attık. Hoca verdikleri Mercedes'e binmedi. Milli Görüş'ten bir araba geldi ve ona bindi.
 
(Bunu anlatan Erbakan Hoca'nın yakın koruması İbrahim Avcıoğlu anlattı. Yapılan zulmü gördünüz mü. Bizim askeriyemiz ne haldeydi.!)
 
 Recep Tayyip Erdoğan Askeriyeyi  Peygamber Ocağı Yaptı Bu Bile Yetmezmi?
 
Bir İmam Hatiplinin Ülkeyi, nasıl bir zihniyetin kötü emellerinden kurtarıp bu günkü duruma getirdiğini unutmayalım. 
 
Bu mü'min ve muvahhid insan sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a vefa borcudur. Bu lidere sahib çıkmak ve saygı duymalıyız. Dünü unutmayalım bu günlerimizin kıymetini bilelim.
Doğan Tufan