Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Türkiye’nin demokrasi tarihinin en keskin virajlarından biri olarak bilinen ve bir başkan ile iki bakanın asılması ile sonuçlanan kanlı ‘27 Mayıs İhtilali’  hiç bir zaman unutulmayacak. KONAD Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Sait Özcan, “Seçilmişlerin millet tarafından sandık ile gönderilmesine alışamayan milletler demokrasiyi özümseyememiş topluluklardır” dedi.

 

Cumhuriyet tarihinin en kanlı darbelerinden biri olan ve saçma iddialar ile Türk siyasetine prangalar vurulmasının üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen, o dönemin gençlerinin torunlarından KONAD Başkanı Sait Özcan, “Babamdan ve dedemden çok acı hikayeler dinledim. Ancak hepsini unutmak istiyorum. Bu bize yapılan darbeleri ve darbe teşebbüslerini kabulleneceğimiz anlamına gelmemelidir. Demokrasilerde sandık ile gelenleri sandıkta yenemeyeceklerini farkedenlerin en iğrenç bir tarifidir darbecilik. Darbe beklentileri ile siyasete ara vermek öncelikle milyonların hürriyetini kısıtlayarak onlara baskı yapmaktır. Her darbeci dış güçler ile baglantılı, yalancı ve  iftirayı kolayca yapabilendir. Bu bağlamda 27 Mayıs darbecileri başbakan ve iki bakanını idama gönderirken ortaya koydukları belge veya delil değil, sadece dedikodudur. İdam edilenler aklanıp milletin gönlüne yerleştiler ama, idam eden darbeci aşağılıkların her birinin ömür boyu bir köşede saklandığını görüyoruz. Allah Türk Milletini ve Devletini bir daha böyle bir aşağılık ve kanli bir darbe ile karşılaştırmasın. ‘27 Mayıs İhtilali’nin mağdur ettiklerinin acısını paylaşıyor, Türkiye Demokrasisine geçmiş olsun diliyorum” şeklinde konuştu.

 

 

Bilindiği gibi Sait Özcan ve entellektüel birikimi olan arkadaşları tarafından 2000’li yılların başında kurulan  ve demokrasi yanlısı güçleri destekleyen KONAD, Türk-Alman ilişkilerine yaptığı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel  çalışmalar ile tanınıyor.

29 Mayıs 1993 gecesi Genç Ailesi’ne yönelik ırkçı kundaklama sonucu Hatice Genç (18), Hülya Genç (9), Saime Genç (4) Gülsüm İnce (27), Gülistan Öztürk (12) hayatını kaybetti. Solingen'deki kundaklama, aşırı sağcıların Almanya’daki farklı ülkelerden gelen göçmenlere yönelik bir dizi ırkçı saldırısının sonucuydu ve kolektif hafızamıza bir nefret ve dışlanma sembolü olarak kazınmış durumda.
Halle ve Hanau'daki son ırkçı-yabancı düşmanı saldırılar ve aşırı sağcı -Nazi kesimine ait, özellikle göçmen kökenli kişilere yönelik suçlarda sürekli artışın olması, bu olayları hatırlamanın ve eğitici çalışmalar yapmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Zaten Federal Hükümet de, aşırı sağcı cinayetlere karşı yeterli çaba gösteremediğini kabul ediyor.
 
29 Mayıs 1993 tarihinde Solingen'de Genç ailesinin evine düzenlenen ırkçı saikli kundaklamada beş ferdinin hayatını kaybettiği insanlık dışı saldırının yıldönümünü, ATİB olarak derin bir üzüntüyle idrak etmekteyiz. Bu felaket, 1990'lı yıllardaki bir dizi ırkçı saldırıların en trajik olması bakımından doruk noktasıydı.
 
Avrupa Türk -İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı Durmuş Yıldırım; Solingen’de meydana gelen korkunç olayın, Almanya'da mültecilere ve diğer göçmenlere karşı gergin bir ortamın oluştuğu ve hararetli tartışmaların yapıldığı bir zamanda aşırı sağcılar tarafından işlendiğine dikkat çekerek şöyle dedi: “Bugün bile ırkçı siyasi görüş ve yabancı düşmanlığından kaynaklan suçların, ibadethanelere, camilere ve sinagoglara yönelik saldırılarının artarak devam ettiğini görüyoruz. Özellikle sağcı popülist politikacılar, toplumu göçmenlere kışkırtmak için bu "ruh halinden" yararlanıyorlar.
 
Buna karşılık toplumdaki tüm demokratlar ve saygın insanlar bir arada durmalı ve her türlü ırkçılığa, Antisemitizme ve aşırı sağcılığa karşı toplumu uyarmalılar. Artan ırkçılık, Antisemitizm ve her türlü antidemokratik aşırılığa karşı sadece retorik mücadelenin yeterli olmadığını artık öğrenmiş olmalıyız. Demokrasimizin kazanımları yok edilmemelidir.”
 
ATİB Genel Başkanı Yıldırım, siyasetçileri ve tüm kurumları sorumluluklarının bilincine varmaya, dışlanma ve nefrete karşı önlem almaya çağırırken, medyanın da sorumlu davranarak, göçmen kökenli vatandaşları farklılıklarıyla kabullenmeye ve bir arada yaşamak adına yapıcı bir yayıncılık yapmalarını beklediklerini ifade etti.
ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, Solingen faciasının 28. Yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Yeni Solingenler, NSU-Cinayetleri ve Hanau katliamları olmaması için toplumu duyarlı olmaya ve yetkilileri sorumlu davranmaya davet ediyorum. Almanya’ya Türk İşgücü Göçü’nün 60. Yılında bile hâlâ “öteki” olarak muamele görmeği ve dışlanmayı hak etmediğimiz gibi çokkültürlü ve göçmen ülkesi Almanya’da da artık yabancı düşmanlığı gündemden düşmelidir.
 
Bu vesileyle Genç Ailesi’nin Solingen faciasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı niyaz ediyorum.”
 
ATİB Basın bürosu
BERLİN (AA) - Almanya'da Ifo İhracat Beklenti Endeksi, bu ay Ocak 2011'den beri en yüksek seviyelerinden hafif geriledi.
 
Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), Almanya için mayıs ayı ihracat beklentileri anketinin sonuçlarını açıkladı.
Buna göre, Almanya'da geçen ay revize olarak 23,9 puan olan Sanayi İhracat Beklenti Endeksi, mayısta 23 puana geriledi. Böylece endeks, Ocak 2011'den beri en yüksek seviyelerinden hafif geriledi.
 
Ifo Başkanı Clemens Fuest, 2 bin 300 firmanın katıldığı ankete ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Alman ihracatçılar arasındaki 'mükemmel' olan beklenti duyarlılığı, mayısta hafif bir gerileme yaşadı." ifadesini kullandı.
 
Almanya'da ihracatın, sanayi faaliyetlerinin temelini oluşturmaya devam ettiğini aktaran Fuest, Alman otomotiv sektörü ihracat beklentilerinde net bir düşüş görüldüğünü, sektörde neredeyse yurt dışından sipariş beklenmediğini kaydetti.
Uzmanlar, dünyanın en büyük ekonomileri olan ABD ve Çin için bu yıl güçlü büyüme öngörüsünde bulunurken, Almanya'nın, en önemli ihracat pazarı olan bu ekonomilerin toparlanmasından yararlandığını belirtti.
 
Almanya'nın, martta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının 3. dalgasında sıkılaştırılan kısıtlamalara karşın Çin ve ABD gibi önemli ticaret ortaklarına ihracatı artmıştı. Ülkenin ihracatı, martta yüzde 1,2 artarak yükseliş serisini 11'inci aya taşımıştı.
 
Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği, bir süre önce, ülkenin ihracat artışını küresel ekonomideki toparlanma nedeniyle bu yıl yüzde 6'dan yüzde 8'e yükseltmişti.
 
Almanya'nın ihracatı, geçen yıl Kovid-19 krizi nedeniyle yüzde 9'dan fazla düşüş kaydetmişti.
Baden-WürtembergEeyaletinin Göppingen Şehrinde Türk ve Alman işçilerininde çalıştığı 60 üzerinde çalışanı ile Göppingen şehrinin gözde fırmaları arasında sayılan ESKA WELT firmasını AYDEF yöneticileri ziyaret etti.
 
Almanya Yozgatlı dernekler federasyonu  (AYDEF)üyesi Stuttgart Yozgatlılar Birliği e.V. ( Yoz Bir) başkanı Ibrahim Acıkyürek, Almanya  Yozgatlı Dernekler Federasyonu (AYDEF) genel yönetim kurulu üyesi ve AYDEF basından sorumlu genel başkan yardımcısı Doğan Tufan, Göppingen Yozgatlı Bünyamin Kocak'la birlikde ESKA-WELT firmasını ziyarette bulundular. Firma sahibi Levent Karabulut tarafından karşılanan AYDEF yöneticileri firmayı gezdiler, Levent Karabulut firmaları hakkında bilgiler verdi, ve şöyle konuştu; "2008 yılından beri firmamızla dünyaya hizmet veriyoruz.ESKA Welt GmbH firması olarak,en yüksek kalitede onarım,tamır ve revizyonu yapılmış  her türlü makine ve endüstiriyel robotları pazarlıyoruz. Ayrıca her türlü imalat sektörü için komple üretim hatlarımız mevcut olup önde gelen markaların  yedek parçalarını da pazarlıyoruz. Bizimle irtibata geçen,müşterilerimizin projelerine özel isteklerini de karşılıyor, ihtiyacı olan makineleri temin ediyoruz" dedi.
 
 
Daha sonra Fırma sahibi Levent Karabulut'la ve işletme müdürü Oğuz Karabulut'a  başarı dileklerinde bulunan Ibrahim Acıkyürek ve Doğan Tufan Yozgat Spor forması ve atkısını hediye ettiler.
 
Haber ve Resimler: DOĞAN TUFAN
 
 

Almanya'nın başkenti Berlin'de, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygurlara yönelik uyguladığı baskı politikalarının, Federal Meclis tarafından soykırım olarak tanınması için gösteri düzenlendi. Federal Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonunda, Çin'in Uygurlara yönelik baskı politikalarının görüşüldüğü sırada, yaklaşık 100 kişi, Federal Meclis ile Başbakanlık binası arasındaki alanda gösteri yaptı.

Resim: AA

 

 

Ab dem morgigen Freitag, 21. Mai, sind aufgrund der aktuellen 
 
Inzidenzzahlen zusätzlich zu den bisherigen Lockerungen unter anderem in touristischen, musikalischen und kulturellen Bereich weitere Öffnungen unter anderem im Sportbereich zulässig:
 
 
Zulässig ist weiterhin die Öffnung von Gastronomiebetrieben im Außenbereich für Besucher mit vorheriger Terminbuchung samt Dokumentation für die Kontaktnachverfolgung im Sinne von § 2 der 12. BayIfSMV. Personen aus mehreren Hausständen dürfen unter Berücksichtigung der Kontaktbeschränkungen gemäß § 4 Abs. 1 der 12. BayIfSMV nur gemeinsam an einem Tisch sitzen, wenn sie über einen vor höchstens 24 Stunden vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen.
 
 
Auch Theater, Konzert- und Opernhäuser sowie Kinos können weiterhin laut Allgemeinverfügung der Stadt Würzburg wieder für Besucherinnen und Besucher mit einem vor höchstens 24 Stunden vorgenommenem POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis geöffnet werden.
Auch die Durchführung von kulturellen Veranstaltungen im Sinne von § 23 Absatz 1 Satz 1 der 12. BayIfSMV unter freiem Himmel mit festen Sitzplätzen für bis zu 250 Besucherinnen und Besucher ist nun zulässig. Die Besucherinnen und Besucher müssen jedoch über einen höchstens 24 Stunden zuvor vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen.
 
 
Erlaubt ist auch weiterhin kontaktfreier Sport im Innenbereich inklusive der Öffnung von Innenbereichen von Sportstätten sowie Kontaktsport unter freiem Himmel unter der Voraussetzung, dass alle Teilnehmerinnen und Teilnehmer über einen vor höchstens 24 Stunden vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen. Darüber hinaus ist nun auch kontaktfreier Sport und Kontaktsport unter freiem Himmel in Gruppen von bis zu 25 Personen unter der Voraussetzung erlaubt, dass alle Teilnehmerinnen und Teilnehmer über einen vor höchstens 24 Stunden vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen. Außerdem kann auch in Fitnessstudios trainiert werden - unter der Voraussetzung vorheriger Terminbuchung sowie, dass alle Kunden über einen vor höchstens 24 Stunden vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen. Ebenfalls dürfen nun bis zu 250 Menschen bei Sportveranstaltungen unter freiem Himmel zuschauen, so sie feste Sitzplätze haben und unter der Voraussetzung, dass Zuschauerinnen und Zuschauer über einen vor höchstens 24 Stunden vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen. Auch Freibäder können für Besucherinnen und Besucher nach vorheriger Terminbuchung wieder öffnen. Allerdings müssen auch hier die Besucherinnen und Besucher über einen vor höchstens 24 Stunden vorgenommenen POC-Antigentest, Selbsttest oder PCR-Test in Bezug auf eine Infektion mit dem Coronavirus SARS-CoV-2 mit negativem Ergebnis verfügen.

Merkezi Almanya'nın başkenti Berlin'de bulunan, TRT'nin Almanca haber platformu TRT Deutsch, Filistin haberleri nedeniyle hedef gösterilmesinden kısa süre sonra ırkçıların tehdidine maruz kaldı. TRT Deutsch'un, Federal Basın Merkezinde bulunan ofisine gelen Prinz Eugen Grubu (PEG) imzalı mektupta ırkçı, İslam ve Türk karşıtı ifadeler yer aldı. Mektubu inceleyen polis, konunun Devlet Güvenlik Birimine (Staatsschutz) intikal ettirileceğini belirtti.

Resim: AA

 

Es gibt Pflanzen, die kommen nur in Franken vor und gelten auch noch als stark gefährdet. Dazu gehört die Schnizleins Mehlbeere (Sorbus schnizleiniana N.Mey), eine ausschließlich in der Frankenalb vorkommende, endemische Art.
 
Bürgermeister Christian Vogel, zuständig für den Tiergarten der Stadt Nürnberg, pflanzte am Mittwoch, 19. Mai 2021, an der Anlage der Dybowskihirsche im Tiergarten eine solche Mehlbeere als Beitrag zum Erhalt dieser Baumart. Pflanzen spielen im Tiergarten eine zunehmende Rolle in der pädagogischen Vermittlung von Biodiversität. Mit ihrer überinstitutionellen Waldstrategie haben die Zooverantwortlichen zudem die Zukunft des Waldes im Blick.
 
„Die Biodiversität ist unsere Lebensgrundlage und sorgt dafür, dass Ökosysteme anpassungsfähig und stabil bleiben. Denn nur so können sie auf sich ändernde Umweltbedingungen etwa durch den Klimawandel passend reagieren. Natürlich ist da der Erhalt unserer heimischen Pflanzen ganz besonders wichtig. Ein Beispiel ist die besagte Mehlbeere“, so Bürgermeister Vogel. Im Tiergarten veranschaulichen die vielen verschiedenen Tierarten aus der ganzen Welt eindrücklich die Biodiversität. Zur Biodiversität gehört aber auch genetische Vielfalt wie sie bei den Erhaltungszuchtprogrammen (EEPs) und der Ökosystemvielfalt zum Tragen kommt.
 
Die Vielfalt der Ökosysteme veranschaulichen im Tiergarten vor allem die verschieden gestalteten Gehege. Denn die Bepflanzung in den Tieranlagen orientiert sich soweit wie möglich am natürlichen Lebensraum der Tiere. Doch auch die unterschiedliche Vegetation auf dem Gelände weist auf die Biodiversität hin. So wachsen an den Weihern im unteren Bereich des Tiergartens Weiden und Erlen, auf den Sandsteinkuppen im oberen Bereich dagegen Kiefern und Eichen. „In der Baum- und Waldstrategie haben wir festgelegt, die Vielfalt der Baumarten auf vier Arten pro Flächeneinheit zu steigern“, so Jörg Beckmann, Biologischer Leiter und stellvertretender Direktor des Tiergartens. „Dadurch sollen die hiesigen Wälder fit für den Klimawandel und die Zukunft gemacht werden.“
 
 
In Deutschland wachsen rund 90 Baum- und Straucharten, die Schnizleins Mehlbeere ist eine davon. Zugleich stelle sie eine absolute Besonderheit dar, denn sie kommt nur in der Frankenalb beziehungsweise dem Oberpfälzer Jura und nirgends sonst auf der Welt vor. Deshalb trägt Deutschland für diesen sogenannten Endemiten eine besondere Verantwortung. So wird die Schnizleins Mehlbeere unter anderem im Botanischen Garten der Universität Erlangen-Nürnberg als Erhaltungskultur gepflegt. Der Tiergarten Nürnberg erhielt nun ein Exemplar dieser Pflanzen aus Erlangen.
 

Die nur rund zehn Meter hoch werdenden Mehlbeeren kommen praktisch immer zerstreut, oft am Waldrand vor. Mehlbeeren spielen im Wald keine forstwirtschaftliche Rolle im Sinne einer Holzproduktion, tragen jedoch zur Biodiversität bei und erfüllen wichtige ökologische Aufgaben, etwa als Bienenweide. Selbstverständlich tragen sie aber auch zu den Ökosystemleistungen des Waldes, also beispielsweise der Sauerstoffproduktion, CO2-Bindung und Wasserspeicherung, aber auch dem Erosionsschutz bei.

Foto: Nicola Mögel 

Milli Mücadele’nin fitilini ateşlemek ve ve kurtuluş savaşını başlatmak üzere Samsun’a çıkmasının 102 yıllık sevinci Almanya Türkleri arasında yükselen sevinç grafiği olarak ortaya çıktı.
 
Entegrasyon ve çok kültürlülük bağlamında Türk-Alman ilişkilerine yaptığı katkılar ile tanınan KONAD Başkanı Sait Özcan yaptığı açıklamada hürriyet ve özgürlüge vurgu yaparak, “Bağımsızlık ve hür bir gelecek benim karaketerimdir diyen biz ulusal kahramanın önderliğinde başlayan kurtuluş savaşının ilk adımı olan 19 Mayıs 1919 ruhunun ülkemizde diri tutulması dostları sevindirir ve düşmanları üzer. Bağımsızlık mücadelesinin ruhunu iyi anlamak ve milli mücadelenin ne demek olduğunu hepimiz çok iyi öğrenmek zorundayız. Samsun’da yazılan tarihin değerini anlamadan vatan sevgisi oluşmaz. Özellikle bu dönemde kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal’in siyasi gözlükler ile değerlendirilmesi Türk Milletini üzer. O dönemin lider kadrosunu saygı ile anıyor ve 19 Mayıs 1919 sevincinin önünde saygı ile eğiliyorum” şeklinde konuştu.
 

Resim: Alp Media

NEW YORK (AA) - Amerikan CNN televizyonunun internet sayfasında, Demokrat Başkan Joe Biden'ın, İsrail'in Filistinlilere uyguladığı şiddet nedeniyle partisi içindeki görüş ayrılıkları ile mücadele etmek durumunda kaldığı belirtildi.
 
CNN'in politika sayfasında, "Biden, İsrail-Filistin çatışması nedeniyle kendi partisinde kızgın bir sürtüşme ile karşı karşıya" başlıklı analiz yayımlandı.
 
Analizde, "Demokratlar, ABD'nin İsrailliler ve Filistinliler arasındaki şiddete nasıl tepki vermesi gerektiği konusunda kendi iç anlaşmazlıklarına sahipler. Bu da Demokratların, Başkan Joe Biden'ın insan haklarına olan bağlılığını sorgulamasına ve İsrail'e baskı yapmak için daha fazlasını talep etmesine neden oluyor. Sosyal ve ırksal adalete olan bağlılığını platformunun ana parçası haline getiren bir parti için garip bir halk mücadelesi." ifadelerine yer verildi.
 
Biden'ın, İsrail hava saldırısında Gazze'de Associated Press (AP) haber ajansının da ofisinin bulunduğu bir binayı yerle bir etmesinden sonra gazetecilerin güvenliğiyle ilgili endişelerini dile getirdiği, ancak partisindeki liberallerin angajman yapmaktan fazlasını, yani İsrail'e seslenmesini istediği belirtildi.
 
- Liberal kanattaki gerginliğe dikkat çekildi
 
İsrail'e tepki bağlamında Demokrat parti içindeki gerginliği artıran görüş ayrılıklarına dikkat çekilen analizde, "Liberaller öfkeli." değerlendirmesinde bulunuldu.
 
"Biden'ın İsrail'in kendini savunma hakkına sahip olduğu açıklamasının ardından liberaller, ABD Temsilciler Meclisi tabanına saldırdı." yorumuna yer verilen analizde, Temsilciler Meclisi'nde "ateşli konuşmalar" yapan New York vekili Alexandria Ocasio-Cortez'in ve Michigan Vekili Rashida Tlaib'in hafta sonu tepkilerini sosyal medya üzerinden sürdürdükleri anımsatıldı.
 
Cortez, Twitter'da "Biden yönetimi, bir müttefikinin bile karşısında duramazsa kime karşı koyabilir? İnsan haklarını savunduklarını nasıl güvenilir bir şekilde iddia edebilir?" şeklinde ifadelerle partisinin üst yönetiminin İsrail'e karşı tutumunu eleştirmişti.
 
Analizde Rashida Tlaib, AP'nin Gazze ofisini bombalayan İsrail yönetimine atıfta bulunarak, "İsrail, medya kaynaklarını hedef alıyor, böylece, dünya İsrail'in baş ırkçı lideri Netanyahu tarafından yönetilen savaş suçlarını görmesin isteniyor." şeklindeki Twitter paylaşımına da yer verildi.
 
Ayrıca analizde Dış İlişkiler Komitesinde görev yapan Maryland Demokrat Senatörü Chris Van Hollen'in, Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde planlanan tahliyelerin uluslararası yasaları ihlal ettiğini ve İsrail yönetiminin insan haklarına olan bağlılığı konusunda soru işareti oluşturduğu görüşü aktarıldı.
 
Öte yandan ABD'de Demokrat görüşe sahip Müslüman sivil toplum kuruluşlarının, İsrail'in Filistinlilere karşı uyguladığı savaş suçları nedeniyle, Biden'ın bugün yapılması beklenen Ramazan Bayramı kutlama programını boykot etme kararı aldıkları kaydedildi.