Yeni nesiller ’60 yıllık gurbet mi olur? Artık buralıyız ve kalıcıyız’diyerek gurbetçi terimine soğuk dursalar da ortalama bir insan hayatı süresini bulan Almanya/Avrupa maceramızı tarifte ‘gurbet’ terimi hala ana belirleyici olma özelliği koruyor. O günlerden bu yana en az dört-beş müzik akımı gelip geçmiş olmasına rağmen ‘Almanya Acı Vatan’türküsünü duyduğumuzda gözlerimiz yaşarıyor, ‘Alamanya gençliğimi geri ver’ dendiğinde hüzünleniyor ve ‘gurbet bize mekan olur vatan olmaz’ sözleri üzerinde sonu belirsiz tartışmalara giriyorsak, bu ‘gurbet’ kelimesinin ifade ettiği büyünün etkisindendir.

Türk’ün tarihine baktığımızda gurbeti vatana dönüştürdüğüne çokça şahit olmakla birlikte, 60 yıllık sürenin Almanya’da bizi henüz bu sonuca ulaştırmadığı bir gerçektir. Elbette bunda, İşgücü Antlaşması’nın öngördüğü süreli çalışma izninden başlayarak, -hala devam eden- Alman tarafının ürkek ve haddinden fazla tedbirli tavrının önemli rolü vardır. Diğer taraftan bizim, her esen rüzgarı değişik şekilde değerlendiren mütereddit tutumumuzun bariz etkisi söz konusudur. Ekonomik, sosyal, siyasi, hukuki açılardan bizi gurbetçilik parantezinden çıkaracak gelişmeler, psikolojik ve kültürel alandaki itirazlarla kolayca yine gurbetçilik parantezine sokabilmektedir. Toplum olarak hissiliğimizin devamı, bu tabii döngünün en büyük müsebbiplerindendir.

Bizleri aslında en çok üzen husus, ‘Almanya’da yabancı, Türkiye’de Alamancı’ hüviyetimizin sürekli yüzümüze vurulmasıdır. Geçen 60 yıla rağmen, ne yabancılığımızın ne de Alamancılığımızın daha gerçekçi ve bizi tarifte hakaret içermeyecek bir tabirle yer değiştirememiş olması hakikaten travma seviyesinde rahatsızlık vericidir. Bu hususta Alman tarafı çoğu proje çağrışımı yapan, fakat ömrü birkaç seneyi geçmeyen bir hayli terim üretirken, biz ‘Almanya Türkleri’, ‘Avrupa Türkleri’ gibi coğrafi aidiyet ifade eden kavramların ötesine geçemedik.

Sonuçları itibariyle elde edinilen kazançları hiçbir zaman yeterli görmesek de bilhassa Türkiye açısından geçen 60 yılın anlamı hayli büyüktür. Bununla sadece devletimizi yönetenlerin on yıllarca üzerinde ısrarla durdukları ülkenin döviz ihtiyacının karşılanması gerçeğini kastetmiyorum. Köyünden kasabasından koparılarak adeta paraşütle indirilir gibi sanayi ve teknolojide dünyanın en gelişmiş ülkelerine gönderilen insanlarımız, herhangi bir destekten, yol göstericilikten, stratejiden mahrum oldukları halde, yabancı diyarlarda kendilerine yeni bir dünya inşa ettiler. Dilleri, dinleri, kültürleri, medeniyetleri, insani hasletleri değişik topluluklar içerisinde varlıklarını sürdürmekle kalmadılar, yeni nesiller ve gelecek kuşaklar için kalıcı arayışlara giriştiler. Çoğu el yordamı ile yürütülen çabalar sonucu, geneldeki arzularımızı tatmin edici seviyede olmasa bile, şartların gerçekçi şekilde değerlendirilmesi halinde görüleceği gibi, önemli başarılar, kazanımlar elde ettiler, ileri adımlar attılar. Ferdi alanlarda gözle görülen bu gelişmelerin, kısa sürede toplu kazanımlara dönüşmesi tarihin akışını müspet yönde hızlandıracaktır.

Tarih hiçbir zaman kendiliğinden oluşmaz ve değişmez. Daima onun ilerlemesini sağlayacak müdahalelere ihtiyaç vardır. Her toplum, tarihin kendi lehinde şekillenmesi için adım atmak, çaba göstermek durumundadır. Bizler de eğer gelecek on yılların şimdiye kadar yaşadıklarımızdan daha iyi, daha güzel, daha yararlı geçmesini istiyorsak gereğini yapmak zorundayız. Bu noktada hem fertlerin hem kurumların ve kuruluşların üzerine büyük yükler düşmektedir. Bilhassa medya ve sivil toplum kuruluşlarının sorumluluklarının ağır olacağı açıktır. Günümüz dünyasında birçok gelişme iletişim kanallarının lehimize işlemesiyle doğrudan alakalıdır. Dijital çağda bu dönemin imkan ve vasıtalarından nasıl yararlanacağımızı bilemezsek, yaya kalmamız kaçınılmazdır. Eski deyimle ‘her şeyi devletten beklemenin devri’çoktan geçmiştir. Geleceğin aydınlık mı karanlık mı getireceğinin kendi ellerimizde olduğunun şuuruyla hareket edebilmeliyiz.

  1. yılda yeni nesillerin eskilerden aldıkları mirası daha ileriye götüreceklerine, köklerinden kopmadan, asıllarına yabancılaşmadan kendilerini ve toplumlarını daha yaşanılır bir dünyaya taşıyacaklarına inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle ‘daha nice yıllara’ diyorum. 
Last modified on Montag, 03 April 2023 11:53
Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de