Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa nereye koşuyor?
Türkiye 31 Mart 2024’te muhalefetin ezici bir başarı elde ettiği mahalli seçimlere yoğunlaşmışken, Avrupa Birliği (AB) 4-6 Haziran tarihlerinde yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine odaklan mış görünüyor. 400 milyon civarındaki seçmen bir anlamda geleceklerini oylayacaklar. Avrupa’nın cebelleşmekte oldu ğu bir hayli problemin varlığı, bu seçimleri öncekilerden daha ehemmiyetli hale getiriyor.
Ukrayna – Rusya savaşının en büyük zararı Avrupa’ya verdiği biliniyor. Avrupa’da barış ancak Rusya ile sıcak ilişkilere bağlı iken Rusya’nın açık düşman haline gelişinin ödeteceği faturanın ne kadar yüksek çıkacağını henüz tahmin etmek güç görünüyor. ABD ile ilişkilerde yaşanan eşit olmayan partnerlik durumu hem savunma hem de ekonomik anlamda Avrupa’yı gittikçe daha fazla sıkıştırıyor, bu da siyaseti strese sokuyor. Silahlanmadaki yükselme ve savunma bütçelerindeki devasa artışlar büyük savaşın ardından uzun süre bir barış adası görünümü veren kıtayı ciddi şekilde tehdit etmekte. İsrail’in Filistin’deki katliamlarına karşı bilhassa büyük Avrupa devletlerinin takındığı saldırganı koruyup destekleyen tutumlar, barışçıl görüntünün ne kadar çabuk değişebileceğini ortaya koyuyor.
Tüm bu hususların AP seçimlerini doğrudan etkileyeceği biliniyor. Ancak Avrupalıların tercihlerini belirlemedeki en önemli etken sürmekte olan mülteci meselesidir. Kıtanın dış ilişkileri kadar iç işlerindeki gelişmeleri de daha ziyade bu husustaki tartışmalar yönlendiriyor. Mülteci meselesini sürekli halkın gündeminde tutanlar ise her ülkede gittikçe yükselen, bazı ülkelerde iktidar, bazı ülkelerde iktidar ortağı, bazı ülkelerde iktidar adayı konumundaki aşırı sağ partilerdir. Avrupa’nın siyasette ana eksenini oluşturan Hıristiyan Demokrat ve Sosyal Demokrat partilerin yıllardır süren çözüm üretemez halleri bu akımların sürekli yükselişlerindeki en büyük etkendir.
AP, şimdiki haliyle bile AB’nin ortak bir parlamentosundan ziyade, belli ülkelerin sırf kendi milli menfaat ve hedeflerinin kavgasını verdikleri bir arena görünümünde. Hali hazırda parlamentoyu ayakta tutan Hıristiyan Demokrat – Sosyal Demokrat iş birliğinin ne kadar daha süreceğini kestirmek kolay görünmüyor. Üstüne üstlük Hıristiyan Demokratların giderek aşırı sağ gruplara daha çok yaklaştıkları, dayanışma içerisine girdikleri bir sır değil.
AB’nin geneline bakıldığında önümüzdeki seçimlerde parlamentoya Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, Macaristan, Polonya, Avusturya, Çekya ve Slovenya’nın çok sayıda aşırı sağcı temsilci göndereceği tahmin ediliyor. Kamuoyu yoklamaları en kalabalık grup olamasalar da Almanya, İspanya, Portekiz, Romanya, Finlandiya, İsveç, Letonya, Estonya ve Bulgaristan’dan da güçlü aşırı sağ grupların parlamento yolunda olduklarını göstermekte. AB çevrelerinin üzerinde durdukları en büyük tehlike ise tüm aşırı sağcı grupların parlamentoda bilhassa AB’nin varlığıyla alakalı temel konularda aralarında iş birliği yaparak çalışmaları kilitlemeleri veya yanlış yönlere sevk etmeleri. Duyarlı çevreler bu tehlikeye işaret etmekle birlikte herhangi bir çözüm yolu bulmakta zorlanıyorlar.
Her seçimin kendine has, tarihi ehemmiyetini öne çıkaracak bir yönü mutlaka vardır. Bu bağlamda önümüzdeki AP seçimlerinin AB’nin varlığı ve geleceği açısından hayati önemde olduğu açıkça görülmektedir.
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
https://www.latifcelik.de