Hasret Hüzün Olmasın

Koronavirüsü sebebiyle geçen yıl Avrupa’daki insanlarımız memleketlerine gelemediler. Bir anlamda çaresizce hasret biriktirdiler. Bu sene şartların hafiflemesiyle birçok aile memleket hesapları yapmaya başladı; bir an önce sevdiklerine kavuşmak isteyenler şimdiden sınır kapılarında ve havaalanlarında kuyruklar oluşturmaya başladılar.

Her ülke kendine göre bir takım tedbirleri hayata geçirirken ve uluslar arası kuruluşlar dünyanın bir çok bölgesinde yavaşlayan salgını kontrol altında tutmak isterken, her gün aldığımız yeni varyant haberleri ister istemez endişelere vesile oluyor. Aşılama konusunda ileride görülen ülkelerden gelen yeni salgın dalgası haberleri, geçtiğimiz bir-birbuçuk yılı tekrar yaşamak istemeyenleri derin derin düşündürüyor. 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) olsun, devletler ve diğer görevli kurumlar olsun, elbette her birinin aldığı tedbirlerin, uygulamaya koydukları yaptırımların ve sürekli tekrarladıkları tavsiyelerin nereden, nasıl geldiği konusunda hala spekülasyonların yapıldığı salgınla mücadelede mühim bir yeri var. Ancak şurası da açıktır ki kişiler ve toplumlar gerekli hassasiyeti göstermediği müddetçe salgınla baş edilemeyeceği açıktır.

Artık tüm dünyada klasikleşen Temizlik – Maske – Mesafe kuralı hayatımızı belirleyen bir tabii tedbir haline geldi. Bilhassa maske takmanın bazı hallerde sıkıcı, hayatımızı sınırlayan bir tedbir gibi görünse de sağlıklı hayat için vazgeçilmez bir uygulama olduğu da açıktır. Temizliğin zaten hayatımızın temel düsturlarından olması gerektiğini söylemeye gerek yoktur.

Biz Türkler için en zor gelecek tedbir hiç şüphesiz mesafedir. Hararetli selamlaşmalara, tokalaşmalara, sarılıp öpüşmelere ve sohbet ederken bile el kol temasına alışık bir toplumun bunları kolayca terk etmesi kolay değildir. Düğünlerde, bayramlarda, cenazelerde, taziyelerde, aile ziyaretlerinde hayatımızın bir parçası halindeki kucaklaşmalardan uzak kalmamız, bir yandan ‘demek olabiliyormuş’ dedirtirken, diğer yandan dönüp geriye bakınca ‘bir yıldan fazla bir süredir buna nasıl dayandık’ dedirtmektedir.

Yeni bir izin döneminde memlekette yakınlarıyla buluşanların ilk yapmak isteyecekleri hiç şüphesiz hasretin bitimini ilan eden kucaklaşmalar, öpüşmeler olacaktır. Her ne kadar bazı tedbiri elden bırakmayanlarımız yine uzaktan selamlaşmayı, salgın kurallarına uygun davranmayı sürdürmek isteyecek olsalar dahi bunu sürdürmek zordur. ‘Bende kovid yok’, ‘ben aşı oldum’ gibi bahanelerin arkasına saklanarak eski normal hayatlarına dönmek isteyenler aslında kendilerini riske atmış olacaklardır. Her şeye rağmen tedbiri elden bırakmamalıyız. Hem tatilden sağ salim Almanya’ya dönmek hem de taşıyıcılık yapmamak adına tedbirin hatır-gönülün, aldırmazlığın önüne geçmesi gerekmektedir.

Risk grubundakiler ve yaşlılar için durum daha ciddi görünse de bu illetin aslında herkes için bir tehlike arz ettiği noktasından hareketle hepimizin azami dikkat göstermesi gerekmektedir. Bünyesi güçlü olanlar kendileri hastalığın pençesine düşmeseler de taşıyıcı olarak birçok kişinin kanına girebilirler. Gençler ve çocuklar için de aynı durum söz konusudur; dikkatsiz davranışlar bir anda virüsün birçok kişiye bulaşmasına sebebiyet verebilir.

Hem Türkiye’ye gidip dönerken hem Türkiye içerisindeki seyahatlerde binlerce kilometre yol katedip sayısızca insanla temas kuranlar için durumun hiç de göründüğü gibi kolay olmadığı açıktır. Sıkıcı olsa da sürekli teyakkuzda bulunmak gerekmektedir. Bir anlık bir boşta bulunmanın açacağı yaraların büyük olacağı hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Biz hissi bir toplumuz, hissi insanlarız. Sevincimizi, hüznümüzü hatta tepkimizi gösterirken temasa mütemayiliz. Ancak geleceğimizi, çevremizi, çoluk çocuğumuzu düşünerek kendimizi mümkün olduğunca geri çekmeli, duygularımıza hakim olmalıyız. Hasretin hüzne dönüşmemesi, sıla-ı rahimin sıkıntılara yol açmaması için, aklımızı his ve duygularımızın, tedbiri vurdumduymazlığın, boşvermişliğin önüne geçirebilmeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle hayırlı tatiller dilerken Kurban Bayramınızı da şimdiden en içten dileklerimle kutlarım. 

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de