Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Türkiye, ne bazı muhaliflerin iddia ettiği gibi batıyor, ne de bazı iktidar mensuplarının söylediği gibi uçuyor. Türkiye, bir kısmı dünya konjonktüründen kaynaklanan, ancak büyük bir kısmı kendi iç dinamiklerinden doğan ekonomik istikrarsızlık ve sıkıntılarla boğuşuyor. Şu anda yaşananlar eskiden yaşanmış krizlere tıpatıp benzemese de bu krizi de atlatacağımız ümidini terk etmeye gerek görmüyorum. Eskilerde bulduğu gibi Türkiye bunun da bir çaresini, bir yolunu bulacaktır.
Böylesi durumlarda her zaman yaşandığı gibi, muhalefette yer alanlar çarenin bir iktidar değişikliğiyle geleceğini seslendirirken, hükümet kanadı ümidini politika değişikliklerine, yeni bakan ve bürokrat tayinlerine bağlamış görünüyor.
Halk; içinde cebelleştiği ekonomik sıkıntılara ilaveten, bir yandan hükümet kanadının çare diye getirdiği değişikliklerin ve çabaların istenen sonucu vermemesi, diğer taraftan muhalefetin neyi, nasıl düzelteceğine dair anlaşılır bir program ortaya koyamamasının arasında ezilmeyi sürdürüyor.
Türkiye’deki her gelişme gibi ekonominin içinde bulunduğu vaziyet de yurt dışındaki insanlarımızı yakından ilgilendiriyor. Hatta bazı durumlarda korku ve endişelerinin, yurt içinde sıkıntılarla baş başa olan insanlardan daha fazla olduğu da bilinmektedir. İnsanlarımız, anavatanlarının en az yaşadıkları ülkeler kadar müreffeh ve her alanda ileri, kalkınmış, güçlü olmasını arzulamakta, bunun tersine haberlerle karşılaştıklarında ise tedirginlikleri, teessürleri artmaktadır. İnsanlarımız, milli paraları her gün değer kaybeden, enflasyonu yüksek, işsizliği almış başını gitmiş, ihracatının ithalatını karşılayamadığı bir ülkenin vatandaşı olmanın sıkıntısını, en azından aynı işyerinde, aynı mahallede, aynı okulda yan yana olduğu başka milletlere mensup insanlar yanında yaşamak istememektedir.
Geçmiş kriz dönemlerinde, Almanya ve Avrupa’da çalışan insanlarımızın sıkıntıdaki yakınlarına, akrabalarına, eş ve dostlarına doğrudan yaptıkları yardımlar ile küçük de olsa giriştikleri ekonomik faaliyetler, yatırımlar gayet mühim faydalar sağlıyordu. Ancak günümüzde durum değişiktir. Büyüyen ekonomik bünye içerisinde, en üst rakamlarla dahi ele alınsa, yurt dışındaki insanlarımızın ekonomik varlığının ülkenin düze çıkmasında eskisi kadar büyük bir etkisinin olamayacağı açıktır. Ancak bu hiçbir şey yapamayız veya yapmadan oturup bekleyelim anlamına da gelmemektedir.
Yurt dışındaki Türklerin, geleceklerini daha ziyade Türkiye merkezli gördükleri dönemlerde bilhassa gayrimenkul alımı ve inşaat sektörlerine büyük katkıları söz konusuydu. Birçok il ve ilçenin ekonomisinin canlanmasının işçilerimizin izin mevsimlerinde memleketlerine gelmelerine bağlı olduğu zamanlar hala hafızalardadır. Ancak geldiğimiz noktada şurası açıktır ki; artık ne yurt dışındaki insanlarımızın sermaye aktarım imkanı eskisi kadar güçlüdür, ne de eskisi gibi ekonomik birikimlerini tamamen Türkiye’de değerlendirme eğilimindedirler.
Öte yandan Türkiye’deki problemlerin kaynağının daha ziyade politik ve idari kararlarla alakalı olduğu, yapısal meseleleri halletmeden ortaya çıkacak iyileşmelerin mevzii kalacağı, bu durumda yurt dışından sağlanmak istenen katkıların da değirmenin sürekli işleyişinde fazla bir rolünün olmayacağı açıktır.
Peki, bu dönemde kalpleri Türkiye için atan gurbetçilerimizin yapabileceği katkılar hangi noktalarda olacaktır? Bilindiği gibi yurt dışındaki insanlarımız artık sadece işçiler ve ailelerinden oluşmuyor. Önemli sayıda tahsilli insanımız, akademisyenlerimiz yanında iş dünyasında önemli başarılara imza atmış müteşebbislere sahibiz. Bunların elde ettikleri bilgi ve tecrübelerin ülkemize aktarımı, sadece Türkiye’ye sermaye ve yatırımı şeklinde değil, aynı zamanda gerekli yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesi açısından da yararlı olacaktır. Bilhassa birçok yabancı ülkede geniş uygulama alanı bulan, ancak ülkemizde şimdiye kadar kendisine yer bulamamış veya yanlış şekilde uygulanmaya çalışılmış ekonomik faaliyetlerin hayata geçirilmesi geleceğimiz açısından hayati önemdedir.
Ekonominin kısa vadede karlı görünen birkaç alanın dışına çıkarılması gerekmektedir. Bu yapılırken halkı sadece tüketici değil, ekonomik çarkların döndürücüsü olarak gören anlayışlara ihtiyaç vardır. Birçok ülkenin yıllardır uyguladığı tasarruf programları, yapı tasarrufu sistemleri, tüketiciyi koruyan uygulamalar, insanların temel ihtiyaç maddelerini teminde sağlanacak kolaylıklar, şehirlerin yükünü azaltma yönündeki planlamalar, doğrudan yurt dışındaki insanlarımıza dönük kampanyalar (elbette onların birikimlerini yok etmeye dönük, soyup soğana çevirme kampanyaları değil), bu bağlamda ilk akla gelebilecek satırbaşlarıdır.
Ancak bunların gerçekleşebilmesi için Türk siyasetinin güven verici bir noktaya gelmesi, vatandaşlarını bir ve bütün olarak görmesi, ekonomiyi kendi kurallarıyla yönetme eğilimine girmesi ve tüm bunları uzun vadeli programların birer cüz’ü şeklinde düşünerek adım atması gerekmektedir. Umarız kısa sürede böyle bir yola girilir.
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
https://www.latifcelik.de