Putin’in büyük kumarı

Çarlık ihtirasına, komünist pratiğine ve istihbaratçı komploculuğuna sahip Rusya lideri Vladimir Putin’in ateşlediği fitilin sadece bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyeceği aslında daha başından biliniyordu. Soğukkanlılık tavsiye edenlerin tek umudu, sağduyunun son anda da olsa galip geleceği yolundaki romantik temennileriydi. Ama ne yazık ki katı gerçek galip geldi ve bölgemizi sonu belli olmayan yeni bir savaşın içine attı. Savaşın bölgeleri aşarak dünyayı etkileyen bir karakterde oluşu ilgiyi arttırsa bile, çatışmaların sonlandırılıp barışın hakim olması için gerekli ortamı oluşturamıyor.

 

Dünyanın hakim güçleri bu savaşın çıkmaması için fazla kıllarını kıpırdatmadılar. Aksine başta ABD ve İngiltere adeta yangının çıkması için körük vazifesini üstlendiler. Kısa ve uzun vadeli fayda hesapları yapan Çin, Rusya’yı adeta savaşın içine itti. ABD baskısı altındaki Avrupa, bağımsız bir politika izlemeyi beceremediği gibi, iki arada bir derede kalmanın, enerji ve hammaddede Rusya’ya bağlı olmanın vereceği zararları nasıl telafi edebileceğinin telaşına girdi. Türkiye gibi savaşmadığı halde krizden en çok zarar göreceği bilinen ülkelerin barış için çırpınışları, savaş tamtamlarının arasında fazla bir tesir gösteremedi.

 

 Ukrayna’yı ABD baskısına boyun eğip Avrupa’nın kuru vaadlerine inanarak askeri anlamda kendisinden kat kat güçlü bir ülkeyle savaşmamak için gerektiği kadar gayret göstermediğini söylemek mümkündür. Ancak nihayetinde savaşı başlatan taraf Rusya olduğu gibi şehirleri bombalanan, yakılıp yıkılan ve işgal edilen, asker ve sivil insanları öldürülen, yaralanan, sakat bırakılan tarafın da Ukrayna olduğu açıktır. Sebebi ne olursa olsun bir ülkenin sınırlarını, topraklarını ve insanlarını korumasını yargılama konusu yapamayız.

 

Putin’in başlangıçtaki birkaç gün içerisinde harekatı tamamlama, Ukrayna hükümetini yıkarak kendine bağlı bir iktidar oluşturma, üzerinde hak iddia ettiği bölgeleri kısa sürede Rusya’ya bağlayacak şekilde bağımsızlaştırma niyetlerinin Ukrayna’nın gösterdiği kararlı direniş karşısında yıkıldığı görüldü. Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu milyonlarca sivil selameti ülkeyi terk etmekte görürken, Ukrayna devlet ve ordusuyla ülkelerini savunma azmini ortaya koydu. Belki de Ukraynalılar tarihte ilk defa kader birliği çerçevesinde milletleşme yolunda mühim bir adım atmış oldular.

 

Türkiye, hem savaşın bir an önce nihayete ermesi hem de savaşın menfi tesirlerinden korunmak için çok yönlü ve temelde doğru bir çizgi takip etti. Bilhassa ateşkes ve barış sağlanması yolundaki çabaları henüz sonuç vermediyse de en azından savaş kışkırtıcısı koroya katılmama ve iki tarafla da sahip olduğu iyi ilişkilere halel getirmeme konusunda başarılı oldu. Umarız ateşkes ve barış çabaları da kısa sürede sonuç verir.

 

Hem Avrupa Birliği’nin öncüsü hem de Rusya ile derin ilişkilere sahip olması, Almanya’yı savaşın başlamasıyla birlikte çok kritik bir pozisyona soktu. Willy Brandt ve Helmut Kohl ile başlayan, Angela Merkel’in de devam ettirdiği ‘Rusya ile çatışmama’ üzerine kurulu klasik Alman politikası, çiçeği burnunda başbakan Olaf Scholz’un önüne çözülmesi zor bir denklem şeklinde çıktı. Politika sahnesine barışın sağlanması konusunda barışçıl tez ve sloganlarla giren hükümet ortağı Yeşiller partisinin takındığı aşırı savaşçı tutum bir yana, hangi tarafı ne kadar desteklediğinde Alman-ya’nın ne elde edip ne kaybedileceği hesaplarının içinden çıkılmazlığı, Olaf Scholz’un gecelerinin uykusuz geçmesi için yetip de artıyor.

 

Sanayiye ve iş dünyasına Korona salgınının verdiği tahribatın yaraları sarılmadan, enerji, hammadde ve gıdada bağımlı olduğu ülkelerin birbirleriyle savaşı, en ufak bir hesap hatasında Almanya’yı telafi edilemeyecek gelişmelerin kurbanı yapabilir. Almanya’nın doğrudan savaşın kurbanları arasına girmesi, ABD ve Çin gibi dünya pazarlarındaki rakip ülkeleri sevindirse de, Avrupa’da zincirleme bir felaketin habercisi de olabilir. Elbette bu zincirde Almanya’da yaşayan insanlarımız gibi Türkiye de mühim bir yer işgal etmektedir. Bu ve benzer birçok sebep, bu savaşın bir an önce bitmesinin, sadece savaşın fiilen sürdüğü bölgede doğrudan sıkıntısını çekenler için değil, bizler için de hayati önemde olduğunu göstermektedir. Bunun için de ya Putin bir gün muhteris kumarcı tutumundan vaz geçerek makul çizgiye gelecek veya Dünya onu zorla böyle bir çizgiye getirecektir. 

 

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

https://www.latifcelik.de