Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa’da yaşayan Müslümanlar arasında ve yaşadıkları ülkelerde de söz konusu hareketlilik ve hazırlıklar hakim. Bu hazırlıklar, Avrupa’daki zincir marketlerin oluşturdukları özel Ramazan köşeleri başta olmak üzere, bir çok kurum ve kuruluşun yayınladığı ‘Ramadan Mubarak, Ramadan Kareem’ ifadeleriyle belirgin bir hal alıyor. Ramazan, özellikle Müslümanların ve farklı kuruluşların organize ettikleri iftar programlarıyla da, Avrupa sosyolojisinin bir parçası haline gelmiş oluyor.
Her Ramazan ayında, Avrupa Türkleri ve diğer Müslüman toplulukların, Avrupa’nın her köşesinde organize ettikleri ve saymakta zorlandığımız iftar programları bu yıl da yapılıyor. Bu yıl yapılan iftar organizasyonlarının bir çoğunda, Türkiye’mizde ve komşumuzda meydana gelen büyük depremin izlerinin görüldüğünü ifade etmemiz gerekiyor. Deprem bölgesindeki insanlarla dayanışma iftarlarının sayısı çığ gibi, maşallah.
Daha Ramazan ayının ilk haftasında yapılan bazı iftar programları, medyada ve özellikle sosyal medyada geniş yer aldı. Bunlardan birisi, İngiltere’de organize edilen görkemli iftar programıydı. Başkent Londra'da bulunan ünlü Victoria ve Albert müzelerinde toplu iftar programları bir ilke imza attı. Sosyal medyaya yansıyan fotoğraf ve video görüntülerinde, tarihsel tabloların hemen altında kurulan mütevazi yer sofraları etrafında bağdaş kurarak oturup iftar saatini bekleyenler, okunan ezan, müze salonlarında kılınan toplu namaz yer almaktaydı. Yine İngiltere’nin Chelsea futbol takımının Stamford Bridge Stadında organize edilen iftar programı da sosyal medyaya yansıdı.
Londra’da yaşayan, uluslararası ilişkiler uzmanı değerli dostum Emre Önal, söz konusu İngiltere iftarlarının ardından şu mesajı göndermiş: “Devlet diyor ki , bu ülke senin. Senden utanmıyorum. Seni öteki görmüyorum. Sana tepeden bakmıyorum. Bu ülke senin, Victoria, Albert Müzeleri senin v.b. Sen benim evladımsın ve benim için değerlisin”.
Diğer taraftan, Almanya’dan değerli gazeteci gönül insanı Doğan Tufan’ın yayınladığı haberde, Almanya’nın Pforzheim kentinde Weiherber ilk ve ortaokulunda iftar yemeği organizasyonu yapıldığını okuduk. Öğrenciler, öğretmenler ve aileleri hep birlikte ilk kez iftar programı düzenlemişler. Okul öğrencilerinden 14 yaşındaki Cenk Sekmenoğlu’nun okuduğu ezan huşu içinde dinlenirken, Türk aşçısı Serap Yumuk'un hazırladığı Türk yemekleriyle katılımcılar iftar açmışlar.
Depremzedelere prefabrik ev yaptırmak amacıyla Hollanda’nın Twente bölgesinde yaşayan Türklerin organize ettiği yardım iftarı, Karama Solidarity adı altında, Filistinli Müslümanlara yardım amacıyla Belçika’da organize edilen iftar programları başta olmak üzere, Avrupa’nın her köşesinde çok sayıda dayanışma iftar organizasyonlarını görüyoruz.
Toplu organize edilen iftar programları yanı sıra, Ramazan boyunca bireysel olarak da bir çok özel etkinlik yapılıyor. Ramazan’ın ruhuna uygun olarak, çalıştıkları şirketlerde iftar ve Ramazanla ilgili program düzenleyenler, ödeme zorluğu çeken müşterilerine Ramazan süresince ücretsiz diş tedavisi hizmeti verenler, yazdıkları gazetelerde oruç ile ilgili yazanlar, iş arkadaşlarıyla dayanışma orucu tutanlar ve daha pek çok etkinlik sayılabilir bu çerçevede…
Tüm bu örneklerden hareketle, her ne kadar bazı aptal Avrupalılar sokak ortalarında Kur’an-ı Kerimi yaksalar ve yırtsalar da, İslam, her haliyle Avrupa’nın bir gerçeği ve parçası olmuştur. Ramazan ayında, iftar programlarında yaşanan heyecan ve hareketlilik bunun açıkça göstergesidir. Nefs-i emmaredeki insan tipi, sahip olmak-üretmek-tüketmek kaygısının tavan yaptığı bir Avrupa’nın geleceğinde, dayanışma, adalet, paylaşma ve merhamet değerleri, nefes aldırıcı bir rol oynayacaktır. Ramadan Mubarak, Ramadan Kareem ifadeleri bunun işareti olabilir…
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
https://www.latifcelik.de