Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Ziyaret ile ilgili açıklamalarda bulunan Başkan Haluk Dokur,  “Müsiad için çok güzel bir atılım olarak değerlendirdiğimiz bu ziyaretin gelecege yonelik işbirliğimiz faydalı olacağını düşünüyorum. Alman toplumu ile ilişkilerimizin geliştirilmesi, gençlerimizin gelecekteki durumları ve Almanya da bulunan Türklerin Alman ekonomisine katkıları hususunda fikir alışverişi yaptık. Samimi bir ortamda geçen toplantıya yönetim kurulumuzdan Aydın Özcan, Mühibe Gürdoğan, Halil Cesur ve Sekreterimiz Didem Tunalı katıldılar” şeklinde bilgi verdi.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türklerin Almanya’ya gelişinin 60. yılında sürekli olarak dile getirilen asimilasyon - entegrasyon tartışmalarının Türk Toplumunu yorduğunu dile getiren KONAD Başkanı Sait Özcan, “Bu tartışmalar Türk topumunda sadece yorgunluk değil, ciddi bir sinir yorulmasına da yol açıyor” dedi.
 
Sürekli olarak Türklerin uyumsuzlugunun dile getirilmesinin Almanya’ya birşey kazandırmayacağını dile getiren KONAD başkanı Özcan, “Bu ülkeye 4 neslin ömrünü veren, hatta yarıdan fazlası artık Alman vatandaşı olan bir topluluğunun uyumsuzluğundan bahsetmek son derece saçmadır. Kurumsal anlamda yapılmasa da Almanya’da özellikle sağ popülist siyaset tarafından dile getirilmeye çalışılan Türk karşıtı söylemler önce Türklerin bu ülke için 60 yılda ne yaptıklarını farketsinler. Benim babam bu ülkeye geldiğinde Türkleri eleştirenlerin bir çoğu daha doğmamıştı. Yıllarca bu ülkede Türkleri Asimilasyon  - Entegrasyon tahterevallisinden çekip alacak politikalar üretilmedi. Çok kültürlü bir toplum olduğunu kabul eden Almanya artık Türklerin kültürel kimlik ve değerlerine saygılı olmayı da öğrenmelidir. Bunun yolu da Türk-Alman Dostluğu ve ortak tarihini iyi öğrenmekten geçer. Ortada ciddi anlamda bir bilgi eksikliği mevcuttur” şeklinde konuştu.
 
Bilindiği gibi KONAD Başkanı Sait Özcan sosyo kültürel anlamda yaptığı açıklamalar ve Türk-Alman entellektüellerine yaptığı uyarılar ile tanınıyor.

Sırbistan Türklerinin kurduğu, Türk dernegi Sırbistanda yasayan Türklerin hak ve hukukunun korunması birlik ve bariş içerisinde yaşamalari için faaliyet yürüttüğü, kendi imkanlarıyla milli,islâmî,insanı hizmetlerine aralıksız devam ediyor.

Sırbistan Türkleri Derneği yönetimi ve onun mücahit Başkanı Alija Şahovic @RecepTayyipErdoğanGrubu1453  üyemiz olarak bizlerle tanışmak üzere Sırbistan"dan Türkiye'ye gelmiştir.

 

 

Sırbistan Türkleri Derneği Başkanı Alija Şahovic, "Türkiye bizim 2. vatanımız" diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü; "Şanlı Türk bayrağı onurum, gururum, şerefimdir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan önderliğinde ve güçlü siyasi iradesi sayesinde Türkiye

dışında yaşayan Balkan Türk'ü olarak , ülkem Sırbistan Türkleri geçmişimiz olan Osmanlı dan günümüze dek İslami inançlarımız doğrultusunda yaşamaktayız" dedi.

Sahoviç  şöyle devam etti. "Recep Tayyip Erdoğan başkanımız'dan  Allah razı olsun. Rabbim gücüne güç katsın." diyerek  Cumhurbaşkanımızın her daim Avrupa'da destekcileri olduklarını söyledi.

 

 

Muhammet Fatih Vanlıoğlu'da yaptığı konuşmada,"Türkiyemize gelen Alija başkanımıza Sırbistan da yaşayan Türk kardeşlerimiz için Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabını hediye ettik.

Bu vesileyle Sırbistan’daki Sancak’lı kardeşlerimiz ve ülkemizdeki Sancak kökenli vatandaşlarımız ile @RecepTayyipErdoğanGrubu1453 olarak arasında bir gönül bağı kurduk. Nazik ziyareti ve grubumuz adına şahsıma takdim ettiği plaket için sayın

Başkan Alija Sahovic ‘e  çok teşekkür ederim" dedi.

 

Haber: Tufan Dogan

Almanya'da 26 Eylül'de yapılan genel seçimlerin ardından Sosyal Demokrat Parti (SPD) Yeşiller Partisi ve Hür Demokrat Parti (FDP) koalisyon hükümeti kurmak için görüşmelerini sürdürüyor. FDP Genel Başkanı Christian Lindner, düzenlenen basın toplantısında sürece ilişkin bilgi verdi. Lindner, toplantıda parti kurullarının, müzakerelere başlamaya onay verdiğini söyledi.

Kovid-19 nedeniyle neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde konut fiyatları ve kiralar hızla artarken, salgın, toplumsal eşitlik ve finansal istikrara ilişkin endişeleri de beraberinde getirdi
Avrupa'nın birçok kentinde aileler, yüksek fiyatlar nedeniyle ev sahibi olmayı "imkansız" buluyor
Paris'te metrekare fiyatları 10 bin avronun üzerinde seyrediyor
Emlak24.com kurucusu Doğan Gündoğdu:
"Alman halkının geliri yıllık yüzde 1 veya 2 artarken konut fiyatları yüzde 10'dan fazla yükseliyor"
"Enflasyon oranlarının yükselmesinden sonra insanlar sermayelerini kaybetmemek için ham madde piyasasına, enerjiye, gayrimenkule, hatta eski arabalara yatırım yapıyorlar"
 
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle konut fiyatları ve kiraların rekor artış kaydettiği Avrupa'da insanların "ev sahibi" olma umudu giderek azalırken, yükselen fiyatlara karşın devam eden protestolar siyasileri çözüm arayışına yöneltiyor.
Kovid-19 nedeniyle neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde konut fiyatları ve kiralar hızla artarken, salgın, toplumsal eşitlik ve finansal istikrara ilişkin endişeleri de beraberinde getiriyor. Berlin'den Londra'ya Avrupa'nın birçok kentinde aileler, yüksek fiyatlar nedeniyle ev sahibi olmayı "imkansız" buluyor.
Avrupa'da daha fazla insanın yüksek kirada sıkışıp kalmasının siyasi kutuplaşmalar ve daha büyük eşitsizliklere yol açması endişesi bulunuyor.
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, AB ülkelerinde Konut Fiyat Endeksi ile ölçülen konut fiyatları 2010'dan 2021'e kadar olan dönemde yüzde 30,9 arttı.
Salgın ve beraberindeki fiyat artışı nedeniyle ekonomik olarak zor günler geçiren AB ülkelerinde konut fiyatlarında yılın ilk çeyreğinde de ciddi artış yaşandı. Artış; Lüksemburg'da yüzde 17, Danimarka'da yüzde 15,3, Çekya'da yüzde 11,9, Hollanda'da yüzde 11,3, Almanya'da yüzde 9,4, Fransa'da yüzde 5,5 ve Belçika'da yüzde 6,7 oldu.
İlk çeyrekteki artış, 2007 ortasından bu yana en yüksek artış olarak kayıtlara geçerken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Almanya, Fransa ve Hollanda'nın, geçen yıl bölgedeki toplam konut fiyatı artışının neredeyse dörtte üçünü oluşturduğunu belirtti.
 
Siyasiler, çok fazla şey yapmaktan çekiniyor
 
Analistler, konut arzının düşük kalması, göçmen akını, tarihin en düşük faiz oranları, salgın dönemindeki kısıtlamalar nedeniyle biriken tasarruflar ve evden çalışmayla daha fazla alanda bulunma isteğinin artmasının konut fiyatlarındaki yukarı yönlü trendi ivmelediğini söyledi.
Rusya, Asya ve Körfez bölgesindeki zengin kurumsal ve özel yatırımcılar da "yüksek fiyat" teklifleri ile konut fiyatlarında artışa neden oluyor. Kıtada İrlanda gibi bazı ülkeler de bu yatırımcıların çok sayıda mülk satın almasını engellemek için damga vergisi gibi vergileri artırma yoluna gitti.
Birçok siyasi, mevcut ev sahiplerine zarar verme korkusuyla fiyatları kontrol etmek için çok fazla şey yapmaktan çekiniyor.
Yüksek fiyatlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Berlin Belediye Başkanı Michael Mueller, "Toplumun bazı kesimlerinin artık daire alacak parası olmadığı için şehrimizin bazı bölümlerinden dışlandığına tanık oluyoruz. Londra'da, Paris'te, Roma'da ve şimdi ne yazık ki Berlin'de de durum böyle..." ifadelerini kullandı.
 
Avrupa emlak piyasasında aşırı ısınma belirtileri
 
Bu arada, Çin'deki Evergrande Group haberleri, "piyasayı evcilleştirmeye" çalışmanın ne kadar zor olabileceğini hatırlatıyor. Artan konut maliyetlerinin huzursuzluğu tetikleyebileceği ve finansal sisteme risk ekleyebileceği endişesi taşıyan Çinli liderler, fiyat artışlarını kısmak ve borçlanmayı dizginlemek için harekete geçmişti.
Almanya merkezli Empirica Araştırma Enstitüsü Üst Yetkilisi (CEO) Reiner Braun da "Elbette bir gayrimenkul balonumuz var." uyarısında bulundu.
 
Avusturya Ulusal Bankası'ndan uyarı
 
10 yıl önce 127 puan olan Avusturya Ulusal Bankası'nın (OeNB) Konut Fiyat Endeksi, neredeyse 2 kat artarak 245 puana yükseldi.
OeNV, "emlak piyasasında artan aşırı ısınma" konusunda uyarılarda bulunurken, başkent Viyana'da dairelerin ortalama metrekare fiyatı 5 bin 248 avronun üzerinde bulunuyor.
 
Almanya'da satılık konut fiyatı yaklaşık 500 bin avroyu buluyor
 
Almanya, 174,6 puan Konut Fiyat Endeksi ile Avro Bölgesi'nde en üst grupta yer alıyor.
Ülkenin finans merkezi Frankfurt'ta konut fiyatları son 10 yılda ikiye katlandı. Başkent Berlin'de konut fiyatları yüzde 148 ve Münih'te yüzde 110 arttı.
Almanya'da yan maliyetler dahil mülk başına ortalama fiyat yaklaşık 500 bin avroyu buluyor.
 
İsveç'te son 12 ayda konut fiyatları ortalama yüzde 14 arttı
 
Rekor düşük faiz oranları ve Kovid-19 salgınıyla tetiklenen kendi evine sahip olma arzusu, İsveç'teki müstakil ev ve apartman dairesi fiyatlarında da büyük artışa neden oldu.
Son 12 ayda konut fiyatları ortalama yüzde 14 arttı. Ülkenin Konut Fiyat Endeksi 174,26 puana yükseldi.
Stockholm'de müstakil bir evin ortalama fiyatı 8,5 milyon kron (830 bin avro) olurken, bir daire için ortalama 4,7 milyon kron (470 bin avro) ödenmesi gerekiyor.
 
 İsviçre'de durum
 
İnşaatların azalması ve hızla artan talep, İsviçre'de de konut fiyatlarının hızlı yükselmesine neden oldu.
2021'in ilk çeyreğinde konutların ortalama fiyatı bir önceki yıla göre yüzde 8 arttı. Konut Fiyat Endeksi'nin 144,69 puana yükseldiği ülkede, bazı seçkin bölgelerde metrekare fiyatları 36 bin İsviçre frangının (33 bin 350 avro) üzerinde seyrediyor.
 
Londra'da fiyatlar, son 10 yılda yüzde 80'e varan artış kaydetti
 
İngiltere'de ortalama konut fiyatı 2010'dan bu yana yüzde 60 artarak 266 bin sterlinin üzerine çıktı. Ülke ortalamasından yüksek olan başkent Londra'da ise fiyatlar, son 10 yılda yüzde 80'e varan artış kaydetti.
Kovid-19'dan bu yana evden çalışmanın ve evdeki alan ihtiyacının artması nedeniyle birçok İngiliz'in, daha geniş daireler araması dikkati çekiyor.
İngiltere Merkez Bankası'nın artan enflasyon nedeniyle faiz oranlarını daha önce beklenenden hızlı ve daha yüksek bir şekilde artırması halinde bunun emlak piyasası üzerinde bir etkisi olması bekleniyor.
 
Paris'te fiyatlar yüzde 56'dan fazla arttı
 
Fransa'da emlak fiyatları son 10 yılda ortalama yüzde 22 artmasına karşın büyük bölgesel farklılıklar dikkati çekiyor.
Başkent Paris'te fiyatlar yüzde 56'dan fazla artarken, artışlar Strazburg'da yüzde 40, Lyon'da yüzde 67 ve Bordeaux'ta yüzde 73 oldu. Paris'te metrekare fiyatları 10 bin avronun üzerinde bulunuyor.
 
Berlin'de kira krizine kamulaştırma çözümü
 
Almanya'nın başkenti Berlin'de ortalama kiralar 2010 yılından bu yana yüzde 86 artış gösterdi. Konut fiyatlarının 2020'de yüzde 11 artış kaydettiği Berlin'de, kiralar ise son 5 yılda yüzde 43 yükseldi.
Artan kiralar, nüfusun sadece yüzde 17,4'ünün ev sahibi olduğu kent için büyük bir sorun olmaya devam ediyor.
Artan konut fiyatları ve yükselen kiralar birçok Avrupa ülkesinde büyük emlak şirketlerine tepki gösterilmesine de neden oluyor.
Kira artışlarına karşı vatandaşlardan gelen tepkiler üzerine 2019'da Berlin eyalet hükümetinin 2020'den itibaren 5 yıl boyunca kiraları dondurma yönünde aldığı karar (Mietendeckel Kanunu) daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmişti. Karardan bu yana kentte kira artışlarına yönelik protestolar devam ediyor.
Protestolarla birlikte Berlin'de, binlerce konutun büyük emlak şirketlerinden alınıp kamulaştırılması için genel seçimlerle birlikte referandum kararı alındı.
26 Eylül'de yapılan ve konut sorununa kamu odaklı bir çözüm getirmeye yönelik bağlayıcı olmayan referandumda 240 binden fazla apartman dairesinin emlak şirketlerinin elinden alınarak kamulaştırılması için seçmenlerin yaklaşık yüzde 56,4'ü "evet", yüzde 39'u se "hayır" oyu kullandı.
Yapılan referandum eyalet hükümetine tavsiye niteliği taşırken, sonuçların siyasiler ve emlak şirketleri üzerinde baskı oluşturması bekleniyor.
Berlin'de 2004 özelleştirme döneminde yaklaşık 100 bin konut Vonovia ve Deutsche Wohnen gibi emlak şirketlerine metrekare başına 1.100 avrodan satılmıştı. Bugün söz konusu konutların metrekare fiyatı 3 bin avronun üzerinde bulunuyor.
Şirketler, çoğunluğu Almanya'da değeri 80 milyar avroyu aşan 550 bin konutun sahibi konumunda bulunuyor.
Almanya genelinde nüfusun yaklaşık 50'si ev kiralıyor. Ev fiyatlarında ve kiralardaki artışlarla daha fazla harcanabilir gelir kiralara gidiyor.
 
"Gelirinde fazla değişlik olmayan Alman halkı bu durumdan çok olumsuz etkileniyor"
 
Gayrimenkul yatırımı danışmanlığı hizmeti sunan Emlak24.com'un kurucusu Doğan Gündoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son 10 yılda Almanya'da emlak satış fiyatları ve kiraların yıllık yüzde 10'un üzerinde arttığını söyledi.
Gündoğdu, "Almanya'da konut alanı için arz eksikliği var. Göçmenlerin gelmesi ve ana şehirlere nüfus akımı konutlara olan talebi yükseltti. Yeni yapılaşma; bürokrasi ve arazilerin yapılaşmaya açılmamasından dolayı gerçekleşmiyor. Böylece yükselen talep karşılanmıyor." ifadelerini kullandı.
Kovid-19 nedeniyle pay piyasalarındaki yüksek belirsizlik ile oynaklık nedeniyle yatırımcıların nispeten daha güvenli olan emlak yatırımına yöneldiğini ifade eden Gündoğdu, ayrıca, Körfez ve Doğu Avrupa'dan kurumsal ve bireysel zengin yatırımcıların piyasada boy göstermesinin de fiyatları yukarı çektiğini söyledi.
Gelirinde fazla değişlik olmayan Alman halkının bu durumdan çok olumsuz etkilendiğini aktaran Gündoğdu, "Gelirleri yıllık yüzde 1 veya 2 artarken konut fiyatları yüzde 10'dan fazla artıyor.” dedi.
 
"Fiyatlarda çok büyük değişiklik beklemiyoruz"
 
Doğan Gündoğdu, söz konusu gelişmeler nedeniyle siyasiler üzerinde baskı oluşmaya başladığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Siyasi partiler de sorunun çözümü için inşaat sektörüne teşvikler, sosyal konut yapılması veya fiyatların aşırı şişmemesi için düzenlemeler yapılması sözü veriyor. Fakat partiler arasında piyasaya müdahale konusunda tartışmalar bitmek bilmiyor. Sosyal demokrat ve Yeşiller sosyal konut projelerinin artırılmasını ve fiyatlara üst sınır konulmasını desteklerken, sağ ve liberal partiler inşaatçılığın teşvik edilerek daha cazip hale getirilmesini savunuyor."
Halk baskısının artmasıyla inşaat sektörüne desteklerin ivme kazanacağını belirten Gündoğdu, bürokrasinin bu konuda daha pragmatik hale getirileceğini, diğer taraftan sosyal konut sayısının artacağını söyledi.
Gündoğdu, "Fiyatlarda çok büyük değişiklik beklemiyoruz. Sadece fiyat artışında bir ivme kaybı yaşanabilir. Daha önce yüzde 10'un üzerinde olan artış yüzde 7-8'lere düşebilir. (Vatandaşlar) Hala faiz oranlarının çok düşük seviyelerde olmasını avantaja çevirebilirler." şeklinde konuştu.
 
 Kiralarda artış konut fiyatlarındaki artışın altında kalıyor
 
Almanya, Avusturya ve İsviçre'de borsada işlem gören emlak firmalarına yönelik analizler yapan SRC Research'ün yönetici ortağı Stefan Scharff ise Almanya'da konut talebinin arzdan çok fazla olduğunu söyledi.
Yeni konut inşaatlarında faaliyetlerin çok yavaş arttığını belirten Scharff, konut alanı sağlanması ve inşaat için izinlerin uzun zaman aldığını kaydetti. Scharff, kiraların yüksek olmasına karşın bunun konut satış fiyatlarındaki artışın altında kaldığını belirtti.
Scharff, Rusya ve Asya'dan yatırımcıların Almanya'yı ekonomisinin istikrarlı olmasından dolayı "sığınacak liman" olarak gördüğünü ifade ederek, bu yatırımcıların talebinin de ülkede konut fiyatlarını yukarı doğru baskıladığını söyledi.
Avrupa ve ABD'de enflasyon oranlarının yükselmesinden dolayı sermayelerini korumak için insanların "güvenli yatırım" aradığını belirten Scharff, "Enflasyon oranlarının yükselmesinden sonra insanlar sermayelerini kaybetmemek için ham madde piyasasına, enerjiye, gayrimenkule, hatta eski arabalara yatırım yapıyorlar." dedi.
Scharff, Almanya'da konut arzını artırmak için hükümetin konut alanı sağlaması ve inşaat izin sürecinde bürokrasiyi azaltması gerektiğini de sözlerine ekledi.
(AA)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Afrika Birliği
(AfB) arasında iş birliği protokolü imzalandı. İmzalanan protokol ile;
diaspora, yükseköğrenim bursları, bilimsel ve akademik araştırma
programları, dil öğrenimi ve kısa dönem eğitim programları konularındaki
ortak çalışmaların arttırılması planlanıyor. 
 
 
Afrika Birliği (AfB) Komisyonu Başkanı Moussa Faki Mahamat ve beraberindeki
heyet Türkiye programı çerçevesinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı'na (YTB) bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret kapsamında YTB ve
AfB arasında geniş kapsamlı bir iş birliği protokolü de imzalandı. İmzalanan
iş birliği protokolüyle beraber Afrika ülkelerine yönelik; diaspora,
yükseköğrenim bursları, bilimsel ve akademik araştırma programları, dil
öğrenimi ve kısa dönem eğitim programları konularındaki ortak çalışmaların
arttırılması hedefleniyor. 
 
 
 
PROTOKOL İLE AFRİKA İLE OLAN İLİŞKİLERİMİZİ DAHA DA İLERLETECEĞİZ
 
YTB Başkanı Abdullah Eren yaptığı konuşmasında, AfB Komisyonu Başkanı
Mahamat'a, yaptığı ziyaretten dolayı teşekkürlerini ileterek, YTB'nin Afrika
kıtasına yönelik yürüttüğü faaliyetleri anlattı. Eren, Afrika Medya
Temsilcileri Eğitim Programı (AFMED), Afrika-Türkiye Düşünce Kuruluşları
Buluşmaları ve Kamu Görevlisi ve Akademisyenlere Yönelik Türkçe İletişim
Programı (KATİP) benzeri kıtaya yönelik gerçekleştirilen pek çok faaliyete
değindi. Başkan Eren, Türkiye ile Afrika arasındaki eğitim ve kültürel iş
birliklerini geliştirmeyi amaçlayan faaliyetlere çok önem verdiklerini
aktararak, "YTB'nin Türkiye Bursları programı kapsamında gerçekleştirdiği
burslandırmalarda ve sosyal-kültürel faaliyetlerinde, Afrikalı öğrenciler
ile bölgeden katılımcılar önemli ölçüde yer almaktadır. İnşallah bu protokol
vesilesiyle Afrika ile olan ilişkilerimizi daha da ilerleteceğiz" dedi.
 
 
 
 
YTB VE AfB ARASINDAKİ STRATEJİK ORTAKLIK, GELECEK ADINA ÜMİT VERİCİ
 
AfB Komisyonu Başkanı Mahamat ise Afrika kıtasının bir bölümünün daha
önceden Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetildiğine dikkat çekerek,
"YTB'nin çalışmaları bize gösterdi ki aslında yakın tarihimizde de Türkiye
ile Afrika arasında pek çok ortak yön mevcut" diye konuştu.
 
YTB'nin Afrikalı gençlere yönelik gerçekleştirdiği eğitim ve kültürel
faaliyetlerin altını çizen Mahamat, "Afrika toplumunun yüzde 65'i gençlerden
oluşmaktadır. Gençlik için yapılan yatırımlar gelecek için yapılan
yatırımlardır. Bu görüşmede imzalanacak iş birliği protokolü vesilesiyle YTB
ve AfB arasında kurulacak stratejik ortaklık, gelecek adına ümit vericidir.
Zira gençlere yönelik eğitim ve kültürel alandaki çalışmalar AfB'nin
çalışmaları için de önemli bir yere sahiptir" şeklinde konuştu.
Zum Ausgang der Bundestagswahl erklärt Hans Peter Wollseifer, Präsident des Zentralverbandes des Deutschen Handwerks (ZDH):
"Die Wählerinnen und Wähler haben den künftig Regierenden gleich mehrere Botschaften mit auf den Weg gegeben: Sie wollen keine extremen Positionen am linken wie rechten Rand - weder für die Wirtschafts-, noch die Innen- und Außenpolitik. Sie haben weder einer vor allem auf sozialpolitisches Verteilen ausgerichteten Politik wie auch einer eher am Weiter-So-orientierten Politik eine klare Mehrheit verschafft. Dass vor allem die Erstwählenden Grünen und FDP zu einer starken Stellung für die anstehenden Koalitionsverhandlungen verholfen haben, zeigt den Wunsch nach einer Politik der Veränderung in so wichtigen Zukunftsfeldern wie dem Klimaschutz und der Digitalisierung und Bildung.
 
Die Bundestagswahl hat als Ergebnis gebracht, dass jetzt mehrere Koalitionsoptionen bestehen und eine schwierige Regierungsbildung bevorsteht. Das lässt leider befürchten, dass es Wochen dauern kann, bis Koalitionsverhandlungen zu einem Ergebnis führen. Genau das aber muss vermieden werden, soll eine Erholung der Wirtschaft nicht abgebremst werden. Jetzt stehen die Parteien, die die Wählerinnen und Wähler in die Position für eine Regierungsbildung gebracht haben, in der Verantwortung, rasch Sondierungsgespräche und dann Koalitionsberatungen aufzunehmen. Eine Hängepartie und eine ähnlich lange Verhandlungsphase wie 2017 ist in diesen ungewissen Zeiten das Letzte, was unsere Betriebe und Unternehmen gebrauchen können.
 
Alle Parteien einer künftigen Regierung sind aufgefordert, sich auf ein Zukunftsprogramm zu verständigen, das dem Anspruch und der Notwendigkeit einer Zukunfts-Gestaltung auch gerecht wird. Es muss ein Programm sein, dass schnell - ausgestattet mit Zukunftsinvestitionen und begleitet von einer Entbürokratisierung - richtungsweisende Entscheidungen zum Klimaschutz, zur Digitalisierung, zur Reform der sozialen Sicherungssysteme enthält und dabei deutlich im Blick behält, dass es der Mittelstand und seine Betriebe und Beschäftigten sind, die das Geld für Steuern und Sozialabgaben erwirtschaften. Die Verhandelnden sollten auch im Hinterkopf behalten, dass es die Betriebe und Beschäftigten gerade auch des Handwerks sind, die zwingend gebraucht werden, um die Zukunftsaufgaben beim Klimaschutz, bei der Energie- und Mobilitätswende, bei der Digitalisierung, bei demografieangepasstem Wohnungsbau, bei der Gesundheitsversorgung umzusetzen.
 
Wer will, dass das Handwerk mit Tempo an die Arbeit geht, der muss alles vermeiden, was die Substanz der Betriebe schwächt. Es geht darum, keinen Substanzabbau, sondern einen Leistungsaufbau zu betreiben, zu vereinfachen, statt zu komplizieren oder den Betrieben neue bürokratische Auflagen aufzubürden, bei Steuern und Sozialabgaben zu entlasten, statt immer noch mehr oben drauf zu packen und zu belasten. Eine künftige Regierung sollte immer bedenken: Damit unsere Betriebe wirtschaftlich hochdrehen und ihre ganze betriebliche Kraft entfalten können, sind Turbo und Tempo gefragt und nicht Limits und Begrenzungen."
 
Titelbild: pixabay/kschneider2991
26.09.2021 tarihinde ülkemizde federal Meclis seçimi yapılacaktır. Bu toplumun bir parçası olarak, siyasal hak ve özgürlüklerin temsil edilmesi ve ülke yönetimine katkı sunmak anlamında, seçimler bu ülkenin bir vatandaşı olarak bize, paha biçilmez bir imkan sunmaktadır. Bu imkanın hak ettiği yeri ve değeri toplumumuz tarafından yeterince dikkate alınmadığı zaman, bizi hangi tehlikelerin beklediği hepimizin malumudur. Seçimlere katılımın az ve düşük olması, her zaman aşırı sağcı partilerinin oy oranlarının daha çok değer kazanmasına imkan sağlamıştır.
 
Çok kültürlü bir toplumda, gelecek dört yıl içerisinde hayatımızı etkileyecek, kararlar alacak olan Federal Meclis‘in oluşumuna katkı sunmak aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak, hem kendi geleceğimize, hemde çocuklarımızın geleceğine sahip çıkma noktasında, seçimlere katılarak, demokratik haklarımızı kullanma ile ilgili tavrımızı en bariz bir şekilde de göstermiş oluruz.
 
Yukarıda ifade ettiğimiz düşünceler ışığında Türk kökenli Alman vatandaşlarımızı seçime katılmaya davet ediyoruz.
 
ATİB Basın Bürosu
 
 
 

Almanya'da Federal Seçim Kurulu, 20. Dönem Federal Meclisin oluşması için yapılan genel seçimlerde Yeşiller Partisi oy oranını 4 yıl önceki seçimlere göre 5,8 puan arttırarak 14,8 ile üçüncü oldu. Yeşiller Partisi'nin Eş Genel Başkanı Annalena Baerbock (sol 2) seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Federal Basın Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısına katıldı.

Haber: AA

KONAD Başkanı Sait Özcan yaz sezonu sonrası döndüğü Frankfurt'ta Türkiye'den ilk izlenimlerini Aytürk Haber Portalı için yazdı...
 
Geçtiğimiz hafta Konya’da bir devrin sembol isimleri, 1980 öncesi vatan için canverenlerin yakın arkadaşları ile biraraya geldik, akademisyen camiadaki dostlarımız ile buluştuk. Türk Milleti’ne kültürel anlamda ciddi katkılar sağlayan ülkücü hareketin önemli isimleri ile kucaklaştık. Bazıları siyasette, bazıları ticarette bir önemli kesimi ise Tanrı Dağı ile Hıra Dağı arasında yolculuğa devam eden bir dönemin lider kadrosu ile Ahde Vafa Turan Derneği’nde hatıraları zadetmek için buluştuk. Hatıraları anlatıp bir devrin mertçe verilen mücadelesini değerlendirdik. Ney nasıl olmalıydı sorusuna cevap arayıp bir devri masaya yatırdık. “Ne Amerika, Ne Rusya, Ne Çin” diye  haykırıp “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?” diyen ölümsüz adsız kahramanların yakın arkadaşları ile bir devrin muhasebesini yaptık.
 
12 Eylül ihtilalinin 41. yildönü münü konuştuk. Şimdiki nesiller pek farkında değil ama Türk Milleti’nin üzerinden geçen en ağır silindirlerden biridir Kenan Evren ve arkadaşlarının ihtilali. Türkiye’nin 10 binden fazla  akademisyen ve üniversite gençliğinin hayatına malolan terör ve anarşi dönemini kimlerin planladıığını hiç araştırmayan Türk Milleti aradan şunca zaman geçtikten sonra 15 Temmuz darbe girişimi ile bu duyarsızlığı yüzünden maruz kaldı. Türkiye’yi kendi menfaatlerine göre dizayn etmek isteyenler bir taraftan ülkeyi sosyo-kültürel anlamda zayıf düşürürken diger yandan Türkiye toplumunu moral bağlamında çökertmeye çalışıyorlardı.
 
Ne kadar ders alabildik bu darbelerden bilemiyorum ama, darbelerin başımıza neden geldiğini anlamayan bir Türk Milleti’nin bu coğrafyada hiç bir zaman rahat yüzü görmeyeceği bir gerçektir. Türk insanı neden ve niçin sorularını kendine sorarak bilemediklerini sorgulayıp cevabını bulmaya çalışmalı, mutlaka titreyip kendine dönmelidir.
 
Çoğunluğu Konya Üniversitelerinin tarihçi akademisyenleri olan bir gurup arkadaş ile sohbet ettik. Onlar bana Almaya’dan sordular ve en aktüel aktüel bilgileri kendileri ile paylaşmaya çalıştım. Son KONAD raporunu takdim ederek bizim insanımızın stabil bir ülkede yaşadığını, olağanüstü bir durum olmadıkça  sözkonusu bilgilerin aktüel olduğunu belirttim. 
 
Ben de ülkemiz Türkiye ile ilgili sorular yönettim kendilerine. 12 Eylül dönemi ile ilgili kaç bilimsel tez çalışması olduğunu sorunca biri 2, birisi de 3 dedi usulca. “İhtilallerin kronik hale geldiği bir ülkenin akademisyenleri başlarına gelen ihtilal belası ile ilgili en az 500 akademik çalışma yapmamışsa şikayet etmeye hakkı yoktur” deyince cevap veremediler.