Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
ANKARA (AA) - Hırvatistan'da düzenlenen Avrupa Güreş Şampiyonası'nda, grekoromen stil 130 kiloda altın madalya kazanan Rıza Kayaalp, 12 Avrupa şampiyonluğu bulunan Rus Aleksandr Karelin gibi büyük bir şampiyonun rekorunu egale etmenin kendisine nasip olduğunu belirtti.
Kayaalp, müsabakanın ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, altın madalya kazandığı için çok mutlu olduğunu söyledi.
12 Avrupa şampiyonluğu bulunan Rus Aleksandr Karelin'in rekorunu egale etmenin kolay olmadığını dile getiren Kayaalp, şu ifadeleri kullandı:
"Buraya bu rekoru kırmak ve halkımıza hediye etmek için gelmiştim. Ayrı bir hedef için buradaydık. 12 Avrupa şampiyonluğu bulunan Rus Aleksandr Karelin gibi büyük bir şampiyonun rekorunu egale etmek de bize nasip oldu. İnşallah seneye de kırarız. Dile kolay grekoromen gibi zorlu bir branşta 13 tane final yapmak. Söylemesi çok kolay geliyor ama onu bir de bana sorun."
İlk devre rakibiyle yerde mücadele ederken bacağından sakatlandığını vurgulayan Kayaalp, "İkinci derece yırtık olabilir. Şu an ayağımın üzerinde zor duruyorum. Ama çaktırmadım ve o acıyla ortada kalmaya çalıştım. Normalde daha üstün güreşebilirdim. Onun tedavisini oluruz. Önümüze bakacağız. Dünya şampiyonası var ve olimpiyat vizesi alınacak." diye konuştu.
Kendisine her zaman destek veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve ASKİ Spor Kulübü Başkanı Yüksel Arslan'a teşekkür eden Rıza Kayaalp ayrıca Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diledi.
LONDRA (AA) - İngiltere Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Dominic Raab, devlet memurlarına karşı zorbalık yaptığı iddiasıyla hakkında Başbakan Rishi Sunak'a sunulan raporun ardından istifa ettiğini açıkladı.
Raab, Sunak'a ithafen Twitter hesabından paylaştığı istifa mektubunda, "Adam Tolley'in yürüttüğü soruşturmanın sonucunda ortaya çıkan raporu almanızın ardından hükümetinizden istifa etmek için yazıyorum. Soruşturma sonucunda herhangi bir zorbalık bulgusu çıkarsa istifa edeceğimi taahhüt etmiştim. Sözümü tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Kendisine karşı ileri sürülen iddialardan ikisi hariç hepsini reddeden Raab, bulguların kusurlu olduğunu öne sürdü.
Brexit'ten Sorumlu Bakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yaptığı 2018-2021 döneminde yürütülen Brexit görüşmeleri esnasında bir diplomatın özellikle Cebelitarık konusunda hükümetçe alınan kararları ihlal ettiğini belirten Raab, üst düzey bürokratların yürüttüğü görüşmelerde bakanların gözetim uygulamasının doğru olduğunu savundu.
Bakanların, belirlenen standartları ve reformları uygulamak adına üst düzey yetkililere "makul sınırlar içinde" uyarı ve eleştiri yapabilmesi gerektiğini kaydeden Raab, "Tolley, 4,5 yılda kimseye kasıtlı olarak küfür etmediğim, bağırmadığım, bir şey fırlatmadığım, fiziksel olarak saldırmadığım ve aşağılamaya çalışmadığım sonucuna vardı. Adalet Bakanlığına getirdiğim hız, standartlar ve sınamalar karşısında çalışanların kastım olmadan stres ve gücenme hissetmesi nedeniyle üzgünüm ancak halk kendisi adına çalışan bakanlardan bunu bekler." değerlendirmesinde bulundu.
Raab, istifa mektubunda raporun zorbalık çıtasını düşürdüğünü belirterek, "Zorbalık eşiğini bu kadar düşük belirleyen bu rapor, tehlikeli bir emsal oluşturuyor. Bakanlara karşı düzmece şikayetleri teşvik edecek, hükümet adına değişimi yönlendirenler ve halk üzerinde caydırıcı bir etki yaratacaktır." ifadelerine yer verdi.
Sunak'a 5 ay süren soruşturma sonunda sunulan raporda 24 memurun, zorbalık yaptığı için Raab'dan şikayetçi olduğu belirtiliyor.
Sunak'a dün teslim edilen raporla ilgili Başbakanlık, "dikkatli inceleme" yapılacağını duyurmuştu.
14 Mayıs seçimleri yaklaşırken Millet İttifakının bileşenlerinin yapısı, bileşenlerin halkın bir kısmına karşı kitlesel kanlı hesaplaşma tehditleri savurması, 100 yıllık sistemi değiştireceklerine dair söylemleri, terör suçundan tutukluların 15 Mayıs sabahı salınacaklarına inandırılmaları, seçmenleri ciddi biçimde endişe ve korkuya sevk etmektedir.
Eli kanlı terör örgütleri PKK, FETÖ, DHKP/C’den tutun Marksist, mezhepçi ne kadar silahlı grup varsa ittifakın içine dahil olmuş durumda. İttifakın siyasi liderlerinin daha demokratik bir toplum kurmak için toplumun her kesimini bir çatı altında topladıkları iddiası, bileşenlerin kimliğine bakınca, hiç de bu iddiayı doğrulamıyor. Halkın endişesi yabana atılacak bir endişe değil.
Millet İttifakının içerisine bunca eli silahlı kanlı örgütün boca edilmesi, bunları kimin ne maksatla bir araya getirdiği sorusunu sorduruyor, ister istemez başka senaryoların varlığını da düşündürüyor.
Bu seçimde ABD ve AB’nin bütün imkanlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tekrar cumhurbaşkanı seçtirmemek üzere seferber ettiği, bunun için de mümkün olduğunca bütün muhalif unsurları Millet İttifakı’nda toplamak için önemli rol oynadıkları biliniyor.
Nitekim, 16 Aralık 2019'da Amerika televizyon kanalı FX'te konuşan ABD Başkanı John Biden, Erdoğan’ın ABD hava sahasına erişimi engelleyen politikalarından endişe duyduğunu, müttefikleri ile bir araya gelerek bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmek için çaba göstereceklerini, Doğu Akdeniz'deki petrol faaliyetlerinin canlarını sıktığını, yaptıklarının bedelinin Erdoğan’a ödetilmesi gerektiğini ifade etmişti.
Biden bedel ödetme planını şöyle açıklıyordu “Yani çok endişeliyim. Ama geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan temasa geçip, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz.”
"Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz.”
PKK/HDP’nin sıklıkla dile getirdiği, destekleri karşılığında Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendilerine genel af, özerklik sözü verdiği açıklamaları, Biden’ın talebi doğrultusunda muhalefete dikte edilen taahhütler olduğu anlaşılıyor.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, “Şunu söylemeliyim, şüphesiz birçok kişi, birçok devlet, uluslararası güçler, bazen doğrudan ve açık bir şekilde, bazen farklı şekillerde yönetimimize haber gönderdiler, selamlar gönderdiler; ‘eğer bir gün eylemsizlik, ateşkes kararı alırsanız biz üzerimize düşen rolü oynayacağız’ dediler” açıklaması seçim sath-ı mailinde ABD ve müttefiklerinin devrede olduğunu, Kandil ve HDP’ye özerklik sözü verildiğini gösteriyor.
ABD Seçimde Kazanmakla Yetinir Mi?
Biden’ın Erdoğan'ı “Darbe ile değil, seçim süreci ile” mağlup edeceğiz açıklaması oldukça manidar. Akıllarında hem darbe hem de seçim olmak üzere iki seçeneğin bulunduğu gayet açık. Bu sefer, Erdoğan yönetimini devirmek için seçim sürecini tercih edeceklerini ifade ediyorlar. Nitekim, darbe seçeneğini FETÖ eliyle 15 Temmuz 2016’da denemiş, ancak başarısız olmuşlardı. ABD’nin İktidarı değiştirmek için 14 Mayıs’ta seçim sürecini tercih etmesi darbe seçeneğinden vazgeçtiği anlamına gelmemektedir.
ABD ve Batı için diğer ülkelerdeki askeri ya da siyasi darbeler çıkarlarına hizmet ettiği sürece meşrudur, diktatörlüğü problem etmezler. “Kurallara dayalı küresel düzenin korunması” olarak ifade ettikleri çıkarlarını korumak için herkesle çalışırlar. Bu düzen, 2.Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ABD küresel hakimiyetinin devam ettirilmesi ve ittifaka mensup diğer batılı ülkelerin ABD gölgesinde varlıklarını devam ettirmesine dayalı düzenidir.
Siyasi partiler ile terör gruplarının Millet İttifakı çatısı altında bir araya toplatılmasının amacı normal bir iktidar değişimi olamaz. O halde bu birliktelikten amaçlananlar farklı olmalıdır.
Bir şekilde Millet İttifakı’nın 14 Mayıs’ta seçim ile iktidara gelmesi, Batılıların ifadesiyle iktidarın “Demokratik Halk İhtilali ”ne evrilmeyeceği anlamına gelmez. İttifakın bileşenleri arasında yer alan komünist TİP başkanının seçim sonuçları belli olur olmaz taraftarlarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resimlerini indirmek bahanesiyle kamu binalarını basmaya davet edeceğini ilan etmesi, henüz devir teslim, yasal düzenleme yapılmadan yüzbinlerce tutuklunun özgürleştirileceğine dair örgütlerin yaptıkları açıklamalar bunun işaretleridir. 14 Mayıs gecesi, Millet İttifakı’na dahil edilen terörist gruplar eliyle, Fransa’da 1789'da devrimcilerin Bastille Hapishanesin basarak mahkumları serbest bırakmalarına benzer bir projenin planlandığını akla getirmektedir.
İntikam hissi ile doldurulmuş, sokağa salınacak binlerce PKK, FETÖ ve komünist militanla ne yapacaklarına dair, sokağa salanların bir planları mutlaka vardır.
Tahmin ettiğimiz bu tür bir senaryo elbette Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer parti liderlerinin aklının ucundan geçmeyebilir. Ancak bunun önemi yoktur. Türkiye’yi bir daha ABD hegemonyasını tehdit edemeyecek hale getirmek için milli güçlerin kolunu kanadını kırmak isteyen ABD, bu ittifakı nasıl oluşturduysa, seçim sonrasını da kanlı bir hesaplaşma yaşatmak üzere sevk ve idare edecektir. Kuşkunuz olmasın. Siyasi partiler böyle bir şiddet girdabında sadece yaprak gibi sürüklenirler.
Millet İttifakı İktidarı Türkiye’yi Savaşa Sokar Mı?
Millet İttifakı’na dahil partilerden en çok seçmen desteğine sahip olan iki parti, CHP ve İP’nin genel başkanlarının açıklamalarından dış politikada tartışmasız şekilde Batı yanlısı oldukları, NATO ittifakına sadık oldukları, Avrasya ile iş birliği ve yakınlaşmayı “küresel dünyada yalnızlaşmak” olarak algıladıkları bilinmektedir. Bu ittifakın yönü tartışmasız Batı olup Asya’ya ve yeni küresel düzen arayışlarına sırtları dönüktür.
İttifak’ın masada oturmayan ortağı PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP ise ABD’nin dış politikaya dair isteklerini kendi şartı olarak ileri sürmektedir. Türk askerinin Suriye ve Irak’ın kuzeyinden çekilmesi ve askeri operasyonların durdurulması taahhüdü karşılığında seçimde Millet İttifakı’na destek vereceği açıklamasını sıklıkla yapıyorlar. Bölgede kendi kontrolünde bir Kürt devleti kurarak Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi, Doğu Akdeniz’i kontrol altında tutmak için çabalayan ABD için oyun bozan Türk askerinin Suriye’den çıkması çok önemli. HDP’lilerin yaptığı açıklamalarda arka kapılar arkasında yapılan görüşmelerde CHP ile bu konuda anlaşıldığı iddia ediliyor.
Özellikle CHP, NATO’ya kayıtsız şartsız bir teslimiyeti temsil ediyor. Teröre destek veren İsveç’in hasmane politikasını değiştirmediği sürece NATO üyeliğini veto edecek olan Türkiye’nin tavrını yanlış buluyor, bunun NATO’yu zayıflattığını düşünüyor. Batı dünyasına bağlılık ve güven vermeye çalışıyor.
Millet İttifakı, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda taraf olmamızdan yana. 2022 Ekim ayında Washington’da John Hopkins Üniversitesi’nde konuşma yapan Kılıçdaroğlu, “Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’nın yanında yer almamız gerektiğini düşünüyoruz. Nükleer silaha sahip olan bir ülkenin, nükleer silaha sahip olmayan bir ülkenin topraklarını işgal etmesi, savaş başlatması doğru değil” açıklamasını yapmış, benzer şekilde, İP genel başkanı Meral Akşener de Türkiye’nin çekimser oy kullanmasını kınayarak Rusya karşıtı yaptırımlara dahil olmasını ve Ukrayna’dan yana taraf tutulmasını istemişti.
NATO, uzun süreceği anlaşılan Ukrayna-Rusya savaşına fiilen müdahale etmek için muhtemelen Türkiye seçimlerini beklemektedir. 14 Mayıs seçimleri sonrası olası bir Millet İttifakı iktidarının Rusya’ya karşı Türkiye’yi NATO çatısı altında savaşa sokması çok büyük ihtimaldir. Geçmişte, NATO’ya girme beklentisi ile Türk askerini Kore Savaşı’na sokan anlayışın bu sefer Ali Babacan’ın ifadesi ile Atlantik ötesinden “Aferin” almak, “medeni milletler topluluğunun bir üyesi” olduğunu ispatlamak için savaşa dahil olması muhtemeldir. Kurallara dayalı küresel düzenin istikrarına katkı sağlama söylemiyle böyle bir iktidar kolaylıkla savaşta taraf olacaktır.
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1677’den başlayıp 1918 yılına kadar devam eden tarihi dönemin tam 57 yılı fiilen savaş ile geçmiştir. Yapılan 12 savaşın 7’sinde Osmanlı Devleti yenilmiş, savaşlar sonunda büyük toprak kayıplarına ve ağır insani, maddi kayıplara uğramıştır. Türklerin ve Rusların savaşarak birbirlerini tükettikleri sırada İngiliz Krallığı zorlanmadan “güneş batmayan imparatorluk” haline gelmeyi başarmıştır. Benzer hataya düşme ihtimali maalesef yine söz konusu olacak görünmektedir.
Şu ana kadar savaşın dışında kalmayı başaran ve iyi bir denge tutturan Türkiye’yi NATO yanlıların iktidarında ciddi bir savaş tehlikesi beklemektedir.
(SDE- Stratejik Düşünce Enstitüsü sayfasından alınmıştır)
TAHRAN (AA) - İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan, "ikili ilişkiler ile bölgesel ve uluslararası konuları" ele aldı.
İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre Abdullahiyan ile Al Nahyan telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Görüşmede, mevcut ilişkilerin ilerlediğini belirten Abdullahiyan, "İki ülke yetkilileri arasında aktif görüşme ve istişareler sürüyor." dedi.
İranlı Bakan, iki ülke ilişkilerinin çok yönlü olarak gelişmesinin bir sınırı olmadığını ifade etti.
BAE Dışişleri Bakanı Al Nahyan da özel sektör başta olmak üzere çeşitli alanlarda karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesinde işbirliğinin önemini vurguladı.
Al Nahyan, son haftalarda Tahran ile Riyad arasındaki iyi ilişkiler ve Suriye'deki yeni gelişmeler dahil olmak üzere bölgedeki işbirliğinin güçlendiğine şahit olduklarını kaydetti.
İki Bakan, Ramazan Bayramı dolayısıyla birbirlerini tebrik etti.
14 Mayıs 2023 günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri ile ilgili açıklamalarda bulunan KONAD- Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Sait Özcan, “50+1 sistemi Yurtdışı oyları eskisinden çok daha önemli hale getirmiştir. Siyasi partiler bunu dikkate almalı” dedi.
Seçimler yaklaştıkça heyecan da artıyor. Bayram sonrası Türkiye ve medyanın tek gündeminin seçimler olacağını belirtirken partiler de pozisyon alarak durdukları yeri daha net olarak farkettirmeye başladılar. İktidar projeleri gündeme getirirken muhalefet ekonomik sıkıntıları ortaya koymaya çalışmaktadır. Yurt dışı oylar ile ilgili yaklaşık bir yıldan beri araştırma ve analiz çalışmalarında bulunan KONAD Başkanı Sait Özcan, “Yurtdışı oyları küçümseyip ciddiye almayan partiler yanlış yaparlar. Seçilebilecek yerlerden liyakatlı ve toplumda karşılığı olan aday göstermeyen partiler seçmenlere cazibe sunamazlar. Oysa seçimlerin sisteminde 1 oy bile önemli iken Türkiye seçimlerini yakından takip eden yurtdışındaki Türk Toplumu içinden seçilebilecek yerlerden en az en az 15-20 aday gösterilmeliydi” şeklinde konuştu.
Öte yandan partiler arası ittifak pazarlıklarını da yorumlayan KONAD Başkanı Özcan, “Birçok siyasi partinin ittifaklara girmesi normaldır ama, seçmenin hemen hemen hiç tanımadığı bazı parti veya isimlerin devasa tavizler kopararak bir büyük partinin listelerinin üst sıralarında yer almasını da seçmenler sandığa gittiklerinde sanırım değerlendireceklerdir” şeklinde konuştu.
KONAD Başkanı Said Özcan, “Türkiye mevcut sistemi ikinci defa deneyecek. Ancak sistemin eksiklileri var. İktidarın sistemii göklere çiıkaran, muhalafetin ise tamamen değiştireceğim diye direttiği bir tartışma ortamında yapılan seşimlerin ne kadar sağlıklı olduğu konusu da gözardı edilmemesi gereken bir gerçektir” şeklinde konuştu.
Am 19. April startete „Würzburg bewegt sich“ 2023 mit einem Infostand
als traditionelle Auftaktveranstaltung am Oberen Markt. Die Mitglieder
des Aktionskomitees Gesunde Stadt Würzburg, welche der Planungsgruppe
angehören, verteilten Flyer und die Vollkorn-Maskottchen, welche die
Bäckerei Köhler zubereitete. Die Mitglieder des Teams standen als
Ansprechpartnerinnen und Ansprechpartner für die vierwöchige
Mitmachaktion zur Verfügung. Mit dabei war auch die Sozialreferentin Dr.
Hülya Düber.
„Würzburg bewegt sich“ ist eine Gesundheits- und Mitmachaktion zum
Start in den Frühling, die alle zwei Jahre im Wechsel mit dem Würzburger
Gesundheitstag stattfindet. Mit der Aktion werden professionelle, aber
vor allem auch ehrenamtlich organisierte Anbieterinnen und Anbieter mit
einer gemeinsamen Werbeplattform unterstützt. In diesem Jahr beteiligen
sich beinahe 50 Organisationen mit über 200 Einzelterminen. Unter dem
Motto „gem:einsam“ möchte die Aktion „Würzburg bewegt sich“ dem Thema
Einsamkeit entgegenstehen und den Würzburger Bürgerinnen und Bürgern
während des Aktionszeitraums verschiedene Sportmöglichkeiten und
gemeinsame Bewegungsaktionen in der Stadt aufzeigen wie auch zum Thema
Bewegung und Gesundheit sensibilisieren.
„Ein herzlicher Dank geht an alle Anbieter:innen und
Unterstützer:innen, wie auch die Mitglieder des Aktionskomitees
Gesunde Stadt. Durch dieses Engagement konnte erneut ein vielfältiges
Programm entstehen“, freut sich Sozialreferentin Dr. Hülya Düber.
„Würzburg bewegt sich“ lädt dazu ein, kostenlos und unverbindlich
Neues aber auch Altbewährtes auszuprobieren. Wir freuen uns sehr, dass
nach der Corona-Pandemie diese kostenlose Aktion unter dem wichtigen
Thema „Einsamkeit“ für die Bürgerinnen und Bürger ermöglicht wird.“
Bereits vor und während der Auftaktveranstaltung ging es am Mittwoch
direkt mit den ersten kostenlosen Angeboten los. Darunter eine
Probefahrt mit dem E-Bike am Unteren Markt, Traditionelles Taekwon-Do,
Kinderflossenschwimmen, Poledance für Beginner, Pilates, Gymnastik und
Laufangebote im Freien – allein dies zeigt die große Bandbreite und
bunte Mischung der Angebote auf.
Neben den sportlichen Angeboten beantworten Expert:innen Fragen zum
Thema Gesundheit und Bewegung. Mitglieder des Aktionskomitees bieten die
etablierte und beliebte Telefon-Aktion an folgenden Tagen an:
Dr. Andreas Petko, Koordinator des Allgemeinen Hochschulsports der
Universität Würzburg wird am Mittwoch, 26.04. von 14:00 bis 16:00 Uhr
zum Thema „Wie optimiere ich meinen Schlaf“ informieren (Tel:
0931-31-89690).
Am Mittwoch, 03.05. gibt Frau Ulrike Jaques von der AOK Bayern, ab
15:30 bis 17:00 Uhr Auskünfte zum Schwerpunkt „Ernährung und
Ernährungsprogramme in Kitas und Schulen“. (Tel: 0931 388-151).
Dr. Schwab, Chefarzt des Bürgerspital Geriatriezentrums steht am
Montag, 08.05. für Fragen zum Thema Sport und Bewegung im Alter zur
Verfügung (0931 3503-131).
Allgemeine Fragen zur Aktion „Würzburg bewegt sich“ und
Gesundheitsförderung der Stadt Würzburg können am Montag, 15.05. von
14:00 bis 16:00 Uhr im Aktivbüro gestellt werden (0931 37 2707).
Das Aktivbüro und das Aktionskomitee freuen sich auf viele
interessierte Anrufer:innen, sowie Sportbegeisterte, welche sich
weiterhin bei den verschiedenen Veranstaltungen anmelden können. Alle
Veranstaltungen sowie die Kontaktdaten finden sich im Internet unter
https://www.wuerzburg.de/417114
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) her yıl olduğu gibi bu Ramazan ayında da dünyanın dört bir yanında faaliyetlere imza atarak hem vatandaşlar hem soydaş ve akraba topluluklar hem de uluslararası öğrencilerle iftar ve sahur programlarında buluştu.
Gönül coğrafyamızdaki soydaş ve akraba topluluklarla yoğun ve sıcak ilişkilerin tesis edilmesine yönelik her yıl onlarca faaliyete imza atan YTB, Ramazan ayının bereketini yine dünyanın dört bir yanındaki iftar sofralarında coşkuyla yaşadı. Derin tarihî ve kültürel bağlara sahip olduğumuz soydaş ve akraba topluluklar Ramazan ayı vesilesiyle YTB’nin desteğiyle iftar programlarında buluştu. Filistin’de Türkiye Mezunları Derneği ve YTB birlikteliğinde düzenlenen iftar programına başarılı çalışmalara imza atan mezunlar katıldı. Üsküp, Kuzey Makedonya’da ise Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımları ile soydaşlarımız bir araya geldi. KKTC’nin İskele ilçesine bağlı Yedikonuk köyünde iftar programı düzenleyen YTB'nin destekleri ve Kıbrıs Evkafı ile Lefkoşa Büyükelçiliği iş birliğinde KKTC’de Ramazan ayı boyunca “Gönül Köprüsü” faaliyetleri kapsamında 48 köy, 3 bin hane ziyareti ile toplamda 10 bin kişilik iftar programı gerçekleştirildi.
VATANDAŞLARLA İFTAR VE SAHURLARDA BİR ARAYA GELDİK
YTB bu Ramazan ayında da dünyanın dört bir yanında yaşayan vatandaşlarımızla hem sahurda hem de iftarda aynı sofrada buluştu. YTB Başkanı Abdullah Eren, Almanya’nın Hessen eyaletine bağlı Stadtallendorf kasabasındaki DITIB Stadtallendorf Camii’nde düzenlenen iftar programına katıldı. Viyana’da Türk Federasyon iftarında 500 vatandaş buluştu. Bunun yanında Almanya’da Kamuoyu Bilgilendirme Medya ve İletişim Saha Ziyareti kapsamında 6 dernek iftarı ve 5 aile iftarına katılım sağlandı.
YTB tarafından Ramadan Tent Project kuruluşunun Open Iftar 2023 programına proje desteği verildi. Proje kapsamında başta Londra olmak üzere Birleşik Krallık’ın önemli noktaları olan Trafalgar Meydanı, Stamford Bridge, Wembley Stadyumu, Victoria & Albert Müzesi ve Royal Albert Hall gibi mekânlarda Ramazan programları düzenlendi. Ramazan ayı boyunca planlanan 29 iftar programından toplamda 70 bin katılımcı faydalandı. YTB Başkanı Eren, Fransa’nın Roubaix kentinde bulunan Grande Mosquée Eyüp Sultan Camii’nde de vatandaşlarla iftarda bir araya geldi. Eren, Belçika Diyanet Vakfı'nda ise gençlerle sahur yaptı.
2023 yılı Ramazan ayı içerisinde Ankara’da Türkiye Burslusu ve kendi hesabına öğrenim gören uluslararası öğrencilerin ülkemiz gelenek ve kültürüne uyumlarını arttırmak ve YTB ile olan ilişkilerini güçlendirmek için de iftarlar düzenlendi. İftar programlarının ardından uluslararası öğrenciler tarafından ülke tanıtım stantları kuruldu. İstanbul'da okuyan Türkiye Burslusu öğrenciler de iftar programında bir araya geldi. Öğrenciler iftar öncesinde ebru ve kaligrafi çalışması yaparken, yine öğrenciler tarafından daha önce yapılan resim, hat, tezhip çalışmaları sergilendi. YTB Edirne Ofisi’nde de her hafta Uluslararası Öğrenciler Akademisi’nin iftar programları organize edildi. Her hafta başka bir kurum müdürü, akademisyen ve eğitimcinin katıldığı akademilerde tecrübe paylaşımı yapıldı. YTB Başkanı Abdullah Eren İstanbul, Ankara ve Gaziantep’te uluslararası öğrencilerle iftarda bir araya geldi. Abdullah Eren bunların yanında Gaziantep’te depremden etkilenen vatandaşları uluslararası öğrencilerle birlikte ziyaret etti. Ardından ise Gaziantep Üniversitesi’nde uluslararası öğrencilerle birlikte iftar yaptı.
RAHMET, MAĞFİRET VE BEREKET AYININ ARDINDAN BAYRAM SEVİNCİ
YTB Başkanı Abdullah Eren binlerce kilometre uzakta yaşayan soydaş ve akraba topluluklarla aramızdaki ortak hislerin iftar sofralarında yeniden somutlaştığına dikkat çekti. Abdullah Eren anavatanlarından ayrı düşen vatandaşlarımızın ise özledikleri Ramazan sofralarını bir nebze olsun tekrar yaşamaları için her fırsatta onlarla birlikte iftar ve sahur yapmaya çalıştıklarını aktardı. Eren bunların yanında uluslararası öğrencilerin Ramazanı kendi evlerindeki gibi yaşamaları için de farklı şehirlerde iftar sofraları kurulduğunu anlattı. Ramazan-ı Şerifin rahmet, mağfiret ve bereket ikliminden sonra bayrama kavuşmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirten Eren, Ramazan ayının bu bereketini, manevi iklimini bütün yıla yaymak gerektiğini söyledi. Sofralarımızın şenlendiği, bereket bulduğu bu iklimi kardeşçe ve birlik beraberlik içinde dünyanın dört bir yanında yaşamamız gerektiğini söyledi.
ANAVATANA OLANA AİDİYET AÇISINDAN SEÇİMLERE KATILIM ÖNEMLİ
Ramazan Bayramının ardından ülkemizde seçimlerin yapılacağını hatırlatan YTB Başkanı Abdullah Eren, yurt dışında yaşayan vatandaşların seçimlere yüksek katılım sağlamalarının vatandaşların anavatana olan aidiyetlerini ve ilgilerini göstermesi açısından oldukça önemli olduğunu belirtti. Eren, özellikle son yıllarda insan odaklı hizmet anlayışı çerçevesinde yurt dışındaki vatandaşlarla çok daha yakından ilgilenen bir Türkiye’nin var olduğunu söyledi. YTB Başkanı Eren ayrıca, yurt dışındaki seçmenlerin bulundukları ülkelerde oy kullanabilmesinin vatandaşların Türkiye siyasetine yön verebilmesine, beklenti ve taleplerinin gündeme gelmesine imkân sağladığının altını çizdi. Eren bu nedenle yurt dışında yaşayan Türklerin demokratik hakkını sonuna kadar kullanmaları gerektiğini dile getirdi.
Avrupa Birliği malumunuz. Komşularımızın oluşturduğu, sosyal bir ortaklık olması nedeniyle de çalışanın çalışmayana baktığı, kriterlerin ülkelere göre değişkenlik gösterdiği, “girmeyen ne sanır, giren bıkıp usanır” atasözünün cuk oturduğu bir birlik.
Sözde ana görev olarak iş imkânlarının artırılması ve kolaylaştırılması, ekonomik büyüme ve istikrar, mali istikrar reformlarının artırılması ve tek Pazar’ın derinleştirilmesi gibi daha çok ekonomi ile ilgili konularda sorumluluklar yüklenmekte. Yani ülkelerin iç işleri veya siyasi sorunlarını çözmek gibi bir misyonu yok bu birliğin.
Gelelim esas konumuza; 1 Temmuz 2023-31 Aralık 2023 tarihlerinde İspanya’nın AB Konseyi Dönem Başkanlığı görevini üstleneceğini duyan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) başkanı Nikos Hristodulidis İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’i vakit geçirmeden Güney Kıbrıs’a davet etti ve ağzından Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin destek sözleri almaya çalıştı. Yukarıda da belirttiğim gibi AB Konseyi Dönem Başkanlığının ana görevleri içinde “Siyasi faaliyetler ve çalışmalar” yok ama Rum lider şansını denedi, Başbakan Sanchez’den Türkiye ile olan iyi ilişkilerinden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesini ve “Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakerelerin kaldığı yerden yeniden başlaması” ricasında bulunmasını istedi. Başbakan Sanchez misafir, ne desin. “Tabi tabi” dedi, geçiştirdi.
Rumlar/Yunanlar ata mirası retorik ve dezenformasyon alışkanlıklarıyla her fırsatı değerlendirseler de İspanya’nın, GKRY hatırına Türkiye ile olan Ticari ve siyasi ilişkilerine gölge düşüreceğini düşünmek sadece Rumlara özgü bir hayalperestlik. Ki Avrupa Birliği Konseyi (Bakanlar Kurulu) ve Komiteleri (Bakanlıkları), açık ve net olarak Kıbrıs sorununun başlangıcının Makarios hükümetinden ve Crans-Montana’da son bulan federasyon temelinde bir anlaşmayı amaçlayan son denemenin sonuçsuz kalmasının baş mimarının gene Rumlar olduğunun farkında.
Her ne kadar ara ara Rumların sırtını sıvazlayıp destek sözü veriyorlarsa da esasen yaptıkları hatanın farkındalar. Hem AB’nin kendi üyelik kriterlerine aykırı olarak hem de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasasını çiğneyerek, Yunanistan’ın şantajı sonucu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni üye olarak kabul etmekle başlarına bela aldıklarını da anlamış görünüyorlar. Bu nedenle de Rumların her fırsatta kapılarını çalıp ağlamasına da artık pek sempatik bakmıyorlar. Rum lider Hristodulidis’in müzakerelerin kaldığı yerden başlaması için Avrupa Birliği’nin “aktif katılımını” istemesini de her fırsatta sümenaltı ediliyor zira AB’nin, Rumların ve Yunanların hatırına Türkiye’yi karşısına almak gibi bir niyeti yok.
Gerçekleri görebilen bazı Rum siyasetçilerin, “Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in, itibarsız addedilen Anastasiadis’in politikasının şekillendirilmesine ortak olması nedeniyle Rum yönetiminin uluslararası alanda yaşadığı itibarsızlık sorununun devam edeceğini” dile getirmeleri boşuna değil.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın seçim dönemindeki bildirgesinde yer alan ve seçildikten sonra da her fırsat ve mekanda savunduğu “Eşit ve egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” modelinin, aradan geçen iki buçuk yıl içinde kabul görmeye başlaması ve Federasyon içerikli çözüm modelinin de yavaş yavaş gündemden düşmesi tam da bu aydınlanmanın ürünü.
Her ne kadar Rumlar kapı kapı gezerek kendi tezlerine dünyayı inandırmış olsalar da gerçeklerin er-geç ortaya çıkma gibi bir huyu var.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Ramazan Bayramı münasebetiyle mesaj yayınladı.
DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Ramazan Bayramı münasebetiyle yayınladığı mesajda, “Rabbim tüm bu öğretilerden ders alarak kalan ömrünü Ramazan gibi bereketlendirdiği için, ahiretini de bayram gibi neşelendiren kullarından eylesin. Bu duygu, düşünce ve dualarımla Almanya’da yaşayan kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün Müslüman kardeşlerimizin Mübarek Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyor, cennet mutluluğunun birer provası olan bayramların ebedi bayramlara da vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum” dedi.
Kuzey, mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Üç ayların gelişiyle birlikte manevi hayatımızda başlayan neşe ve heyecan, Türkiye ve Suriye’de büyük yıkımlara yol açan depremlerle yerini acı ve gözyaşlarına bıraktı. Yaşanan bu büyük felaketle birlikte nice ocaklar söndü, nice aileler dağıldı, nice umutlar enkaz altında kaldı. Rabbimden sevdiklerini kaybeden tüm gönlü yaralı, gözü yaşlı kardeşlerimize annesini, eşini, akrabalarını, dostlarını ve altı evladını toprağa veren Muhammed aleyhisselamın sükunetini ve hayata kaldığı yerden devam edebilme azim ve kararlılığını lütfetmesini niyaz ediyorum.
Acısıyla, tatlısıyla bir Ramazan ayının daha sonuna yaklaştık. 21 Nisan Cuma gününden itibaren cennet mutluluğunun üç günlük provası mahiyetinde olan İftar/Ramazan Bayramı’nı idrak edeceğiz. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu yıl bayramlarımızı, önceki bayramlara göre daha buruk, daha eksik yaşayacağız. Anne babalarımızın, büyüklerimizin ellerini bu yıl, onlarla geçireceğimiz son bayrammış gibi öpeceğiz. Çocuklarımızı, torunlarımızı severken, onları öpüp koklarken, depremde yavrularını kaybeden, ağlamaktan göz pınarları kuruyan, nice anneler, nice babalar aklımıza gelecek bu bayram. Sevdiklerimizin kadrini kıymetini daha bir başka anlayacağız, onlara daha içten sarılacağız bu bayram. Kırgınlığın, dargınlığın, küskünlüğün, düşmanlığın ne kadar basit ve değersiz olduğunu daha iyi idrak edeceğiz bu bayram.
Malumunuz cenaze ve bayram namazlarını diğer namazlardan farklı kılan, bu namazlardaki ilave tekbirlerdir. Bunun anlamı şudur: Üzülsek de “Allah u ekber/Allah tek büyüktür!” sevinsek de “Allah u ekber/Allah tek büyüktür!” Mesaj açık ve nettir: Yüce Rabbimiz acımızda da sevincimizde de yanı başımızdadır. Her şeyi gören Yüce Allah gözümüzden akan yaşı da yüzümüzdeki tebessümü de görmekte ve değerlendirmektedir.
Ramazan ayı, sorumluluk bilincimizi güçlendiren, irademizi terbiye eden, kazandırdığı birbirinden güzel değerlerle hayatımızı güzelleştiren manevi bir kazanç mevsimiydi. Bir ay boyunca gönül hanelerimize konuk olan bu kutlu misafir, aynı zamanda bizler için onlarca öğretiyi içiresinde barındıran eşsiz bir okul oldu. Ramazan ayı öncelikle bizlere “Teslimiyet Bilinci” öğretti. Teslimiyet; hayatımızın merkezine, hayatın sahibi Yüce Allah’ı yerleştirmek, O’nun emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirmekti. Teslimiyet; yenilmesi, içilmesi ve faydalanması helal olan temel ihtiyaçlarımıza dahi, Allah’ın çizdiği sınırlar çerçevesinde yine Allah hatırına el uzatmamaktı.
Ramazan bizlere; “tevhidi” öğretti. ‘Bir’ tencerede pişen yemeklerin, ‘bir’ sofra etrafında bekleyen insanlar tarafından, ‘bir’ olanın çağrısı ezan ile yenilmesi; aslında muhteşem bir ‘Tevhid’ öğretisiydi. Ramazan bizlere; “vahdeti” öğretti. Aynı safta yan yana, omuz omuza kıldığımız namazlarla, bir tarağın dişleri gibi eşit, bir binanın tuğlaları gibi birbirine kenetlenerek, tüm ben-sen-o ayrışmalarını reddedip ‘biz’ olabilmeyi öğretti.
Ramazan bizlere; empati yapmayı öğretti. Mağdur, mazlum, muhtaç, çaresiz, kimsesiz, öksüz ve yetimleri hatırlamayı öğretti. Yavrularının karnı tok uyuduğu günleri özlemle bekleyen, gözü yolda, kulağı kapıda bekleyen nice anaların, babaların gözlerindeki sevinç, dudaklarındaki dua olabilmenin huzurunu yaşattı bize Ramazan.
Ramazan bizlere; orucun doğru tanımını da öğretti: ‘Oruç tutmak’ demek, aç-susuz kalmak demek değil; ruhumuzu gök sofrasıyla besleyip doyurmaktı. Ramazan bizlere; Kur’an’ın hayat veren nefesiyle tekrar canlanmamız gerektiğini öğretti. Allah’ın bahşettiği bir gök sofrası olan Kur’an’ın 114 farklı menüsünden, yüzlerce ders ve tavsiye almanın mutluluğunu yaşarken aynı zamanda on dört asır geçmesine rağmen Kur’an’ın bugünün sorunlarına da ışık tutan güncellikte bir kitap olduğunu öğretti bize Ramazan.
Ramazan ayı, bizlere ‘tutmayı’ da öğretti. Bizler oruç tuttuğumuzu zannederken, aslında orucun elimizi ayağımızı, gözümüzü kulağımızı, dilimizi dudağımızı tuttuğunu fark ettik. Ramazan bizlere; zamanın ne kadar kıymetli olduğunu da öğretti. Bir dakikanın, hatta bir saniyenin bile ne kadar önemli olduğunu, Müslümanın son derece dakik olması gerektiğini öğretti bizlere Ramazan… Fitre, zekât, bağış ve sadakalarla en karlı yatırımın, bire yedi yüz kat veren ahiret yatırımı olduğunu hatırlattı bizlere Ramazan.
Rabbim tüm bu öğretilerden ders alarak kalan ömrünü Ramazan gibi bereketlendirdiği için, ahiretini de bayram gibi neşelendiren kullarından eylesin. Bu duygu, düşünce ve dualarımla Almanya’da yaşayan kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün Müslüman kardeşlerimizin Mübarek Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyor, cennet mutluluğunun birer provası olan bayramların ebedi bayramlara da vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.