Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanya’nın Badenwürtemberg eyaletinin başkenti,Stuttgart şehrinde bulunan T.C. Stuttgart Başkonsolosluğu eğitim ateşelerimizden Zeki Önsöz hocam, sahibi olduğum Aktüel dergimize yazdığı makalesinde Almanya’dan kaçarak Türkiye’ye iltica eden,sığınan Almanları yazdı. Zeki Önsöz, "1960’lı yılların başında Ankara’da yüksek öğrenimimi yaparken hocalarım arasında iki Alman da vardı.  Karı koca ‘’Christunus’’ adlı bu profesörler Türkiye’de uzun yıllar kaldılar ve Almanca öğretmenlerinin yetiştirilmesinde çalıştılar. Aynı yüksek okulun öğretim üyelerinden Dr. Zuckmayer’de yetiştirdiği öğretmenlerle Türkiye’de müzik eğitimine damgasını vurdu" dedi. Önsöz hocam Makalesin de,
 "Bu Alman hocalar, 1930’larda ülkemize sığınmış bin civarında bilim ve kültür adamlarından üçü idi"  Türkiye'ye sürgün edilen Alman ilim adamları olduğu vurgusunu yazısında anlatan eğitimci Zeki Önsöz,
Alman bilim ve kültür adamları Türkiye’ye neden sığındılar? Türkiye’de nasıl yaşadılar?  Onlardan geriye ne kaldı? Dediği sorulara şu cevapları verdi;
 
Türkiye’de sürgündeki Almanlar
 
"1933 yılında Almanya’da Nazi rejiminin iktidara gelmesinden sonra uyguladığı politikalar yüzünden ülkelerinde hayatları tehdit altında olan, çalışma şansları kalmayan bâzı aydınlar gelerek veya kaçarak Türkiye’ye sığındılar. 
Hiçbir ülkenin almadığı bu insanları  Türkiye’ye Atatürk davet etti.
Alman bilim ve kültür adamlarından oluşan bu sığınmacılar Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikle üniversite reformunda değerli hizmetler sundular. 1933 yılında Cumhuriyet’in kuruluşunun 10.yılını yaşayan Türkiye’nin önüne koyduğu çağdaşlaşma hedefini gerçekleştirmek için değişik alanlarda bilim adamlarına ihtiyacı vardı. Türkiye bu amaçla tıp, hukuk gibi alanlarda, kitaplıkların kurulmasında, arkeologların yetiştirilmesinde Alman bilim adamlarından yararlandı. Alman bilim adamları tıp, botanik, jeoloji, kimya, biokimya alanlarında çalıştılar. Bu yabancı hocaların üniversitede tercüman aracılığıyla ders vermesi uygun görülmekle birlikte,  3 yıl içinde bu dilde ders verir hale gelmeleri şart koşuldu.  
Alman profesörler Türk meslektaşlarından 4 kat daha fazla maaş aldı. Bu Alman hocaların daha sonra yazdıkları anılarından anlaşıldığına göre, Türkiye’ deki hayatları pek de kolay geçmedi. Türk profesörler kendilerinden 4 kat fazla maaş alan Almanlara iyi gözle bakmadı. Almanların Türklere ön yargıları ve Hitler’in bu hocaların geri gönderilmesi için Ankara’ya baskı yapması da onların hayatını güçleştirdi. 
Bu Alman bilim adamlarının Türk eğitim ve kültür hayatına önemli katkıları oldu. Bâzıları savaştan sonra ülkelerine döndü. Bâzıları onlarca yıl ülkemizde kaldı. Bâzıları ise vasiyetleri üzerine Türkiye’de gömüldü.
Türkiye’de çeşitli mimarî eserleri bulunan ünlü mimar Bruno Taut Edirnekapı Şehitliği’nde, arkaelog Clemens Bosch Feriköy Mezarlığı’nda, Prof.Erich Frank ve Kurt Kosswig Aşiyan Mezarlığı’nda son uykularını uyuyor.
Profesör Fritz Neumark  İktisat Fakültesi’ni kurdu, Türkiye’de 19 yıl kaldı. Sonra Almanya’ya dönerek, Frankfurt Üniversitesi’ne iki kere rektör seçildi. Ernst Reuter, Türkiye’de üniversitede verdiği derslerinden başka, İskân ve Şehircilik Enstitüsü’nü kurdu. Almanya’ya döndükten sonra Berlin’in savaş sonu ilk belediye başkanı oldu.
Profesör Ernst Hirsch, çok önemli bir hukukçu idi. Onun ‘’Pratik Hukukta Metot‘’adlı kitabı hâlâ hukukçuların başucu kitabıdır. Hirsch 1934 yılında Türk vatandaşlığına geçti.
Profesör Wilhelm Köpke ünlü bir iktisatçı, Paul Hindemith ünlü bir müzisyen, Profesör Clemens Holzmeister kent bilimci, Prof. Kurt Bittel arkeolog, Erich Auerbach edebiyat eleştirmeni idi.
 
Hitler’in Almanları Türkiye’den geri istemesi                                                    
Nazi Hükümeti Türkiye’ye sığınan Alman bilim ve kültür adamlarını denetlemek üzere  Dr.Herbert Scurla’yı Türkiye’ye gönderdi.
Alman hükümetinin üst düzey bir görevlisi olan Dr.Scurla İstanbul ve Ankara’ya görev ziyaretleri yaptı. Scurla ülkemize sığınmış Alman bilim adamlarını teftiş ve rapor etmekle kalmadı. Onların Almanya’ya geri gönderilmesi ve yerlerine daha güvenilir, yani Nazi Almanya’sının ölçütlerine uygun olanları getirmek ve maaşları Almanya tarafından karşılanmak üzere Türkiye’ye teklifte bulundu. Türkiye bu teklifi kabul etmedi.
 
Gözaltına alınan Almanlar                                                                         
Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler 2 Ağustos 1944’de kesildi. Daha sonra Türkiye Nazi Almanya’sına karşı savaş ilân etti. 5 Ağustos 1944’de Türk Hükümeti Türkiye’deki Alman vatandaşlarından bir hafta içinde Türkiye’yi terk etmesini istedi. Bu karar üzerine 672 Alman Türkiye’den ayrıldı. 
626 Alman vatandaşı ise geri dönmeyi kabul etmedi. Bunlar Alman vatandaşlık hakkını kaybederek vatansız(Haymatlos) durumuna düştüler. Türk hükümeti bu kişilere vatansız kimliği verdi. Bunlar 23 Ağustos 1944’de evlerinden toplanarak Çorum, Kırşehir, Yozgat şehirlerinde gözaltına alındılar. Bu Almanların şehirlerin dışına çıkmaları, çalışmaları ve siyasetle uğraşmaları yasaktı. Bu Almanlar 18 ay kadar adı geçen şehirlerde yaşadı ve Kızılay’ın deprem fonundan aldıkları bir maaşla geçindi.
 
Sonuç
 
 Türk devleti ve halkı Hitler rejiminden kaçan Almanlara hiçbir devletin sahip çıkmadığı dönemde kapılarını açtı ve ekmeğini onlarla paylaştı. Türkler daha önceki yüzyılda ülkelerine sığınan Macar ve Polonyalılar da olduğu gibi Almanlara da hoşgörüyle davrandı; önemli mevki ve görevler verdi.  Onlar da kendi ülkelerinde yaşıyor gibi, Türkiye’nin bilim ve kültür hayatına izlerini bıraktı. 
Türkiye, Nazi hükümetinin maddi teklif ve tehditlerine rağmen onları geri göndermedi. Ne tuhaftır ki;  Türklerin bu erdemli davranışı bile, günümüzde Alman ve Avrupa kamuoyunda Türk imgesine en ufak bir katkıda bulunmamaktadır."
 
Kaynakça ve bu konuda okunacak eserler:
Abdulkadir Ozulu, Çorum’da Enterne Edilen Almanlar, Çorum Hâkimiyet, 2010
Faruk Şen, Ayyıldız Altında Sürgün-Scurla Raporu, Günizi Yayınları, 2008
Kemal Yalçın, Haymatlos, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011
Zülfü Livaneli, Seranad, Doğan Yayınları, 2011

Almanya'da Mart 2023'te de yine birçok yenilik bizleri bekliyor. Öğrenciler için sabit enerji oranından popüler bir markadaki bira fiyatı artışı gibi bazı yenilikler gelecek...

 

Gaz ve ısı fiyat freniyle ilgili yeni yasa

1 Mart'tan itibaren Almanya'da da bir elektrik fiyat freni uygulanacak ve bununla ilgili elektrik tedarikçisine yapılan avans ödemeleri değişecek.

Fren, Ocak 2023'ten itibaren hem özel haneler hem de küçük ve orta ölçekli şirketler olmak üzere tüm müşteriler için geçerli. Federal hükümetin web sitesinde bildirdiği gibi, elektrik fiyatı freni, enerji tedarikçisinden yeni kesintiler veya avans ödemeleri ve ev sahibinden gelen elektrik faturası ile faturalandırma için otomatik olarak uygulanacak.

 

Öğrenciler için enerji sabit oranı

Aralık 2022'de Federal Meclis, öğrenciler ve teknik öğrenciler için enerji ödeneklerine ilişkin yasayı kabul etti. Ödeme, genellikle artan enerji maliyetlerinden muzdarip olan yaklaşık 3,5 milyon genci rahatlatmayı amaçlıyor. BMBF'ye göre, 1 Aralık'a kadar Almanya'daki bir üniversiteye kaydolan tüm öğrencilerin bir kereye mahsus 200 euroluk ödeme alması gerekiyor.

15 Mart 2023'ten itibaren öğrenciler enerji ödeneği için çevrimiçi başvuruda bulunabilirler.

 

Corona testi zorunluluğu

Başlangıçta planlanandan daha erken, sağlık ve bakım tesislerinde korona testi zorunluluğu Mart ayından itibaren geçerli olmayacak. Ziyaretçiler artık hızlı bir korona testinin kanıtını sunmak zorunda kalmayacak. Tıbbi tesis çalışanları ve sakinleri için de maske zorunluluğu yok, ziyaretçilerin ise maske takmaya devam etmesi gerekiyor.

Seçilen gruplar 28 Şubat'a kadar ücretsiz hızlı antijen testi yaptırabilir. Genel ücretsiz antijen testi, 2023 Ocak ayının ortalarında zaten kaldırılmıştı. Corona Test Yönetmeliği'nin sona ermesiyle birlikte Almanya'daki PCR test istasyonlarının onayları da 1 Mart'ta sona erecek. Mart ayından itibaren PCR testi yaptırmak isteyen kişinin mutlaka doktor kontrolünde veya hastanede yaptırması gerekiyor.

 

Markalar fiyatları yükseltiyor

Mart ayı sadece tüketiciler için bir rahatlama getirmekle kalmıyor, aynı zamanda yeniden fiyat artışları da getiriyor. Özellikle içecek firmalarının fiyatlarındaki yüksekliş dikkat çekiyor.

REWE, 2022 yazında gelecekte artık broşür basmak istemediğini duyurduktan sonra , indirim devi Aldi Süd şimdi de kağıt reklamsız yapmak istediğini açıkladı. Aldi Süd böylece kuzeydeki "rakibini" takip ediyor ve gelecekte en son tekliflerini bir WhatsApp broşürü ve İnternet'teki zaten tanıdık dijital genel bakış aracılığıyla sunacak.

 

Die Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung Gudrun Brendel-Fischer, MdL, fordert vom Bund erleichterte Arbeitsvisaverfahren für berufstätige Geflüchtete: „Wir müssen abgelehnten Geflüchteten, die bei uns einer sozialversicherungspflichtigen Tätigkeit nachgehen und deren Identität geklärt ist, das in der Regel notwendige Visaverfahren im Ausland erleichtern. Der Bund muss diesen Visawirrwarr beenden und die Möglichkeit eröffnen, sich in einer deutschlandnahen Auslandsvertretung das Visum zu beschaffen.“

 

Abgelehnte Asylbewerber müssen in der Regel ausreisen und mit einem Arbeitsvisum wieder einreisen, um einen dauerhaften Aufenthalt in Deutschland zu erhalten. Damit verbunden sind oftmals kostspielige und zeitintensive Reisen zurück in eine deutsche Auslandsvertretung im Heimatland. „Es kann nicht sein, dass Menschen, die sich hier gut integriert haben und einen wichtigen Beitrag leisten, solche Strapazen auf sich nehmen müssen. Die Beschaffung des Visums muss innerhalb eines Arbeitstages erledigt werden können“, fordert die Beauftragte.

 

Ein weiteres Problem sind laut Brendel-Fischer die langen Warte- und Bearbeitungszeiten bei den Auslandsvertretungen: „Hier besteht seitens des Bundes dringender Handlungsbedarf. Die personelle Ausstattung muss signifikant erhöht werden, um interessierte Arbeitskräfte so gut wie möglich zu unterstützen“, so die Beauftragte abschließend. Brendel-Fischer hatte bereits im vergangenen Jahr beim Treffen der Ausländer- und Integrationsbeauftragten Verbesserungen bei der Nachholung der Visa gefordert.

 

 

BAKÜ (AA) - Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Avrupa Birliği'nin (AB) Ermenistan-Azerbaycan sınırının Ermenistan tarafında konuşlanan misyonunun meşruiyet açısından ciddi şüpheler uyandırdığını söyledi.

 

Lavrov, resmi temaslarda bulunmak için geldiği Azerbaycan'da, Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov'la görüştü.

Baş başa ve heyetler arası görüşme gerçekleştiren Lavrov ve Bayramov, ortak basın toplantısında konuştu.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Bakü'de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesinin bölgesel istikrar için de büyük önem taşıdığını kaydetti.

Lavrov, Rusya ve Azerbaycan liderleri arasındaki güven ve anlayışın iki ülke ilişkilerinin gelişmesinde büyük rol oynadığını belirtti.

 

Azerbaycanlı mevkidaşıyla iki ülkenin hayata geçirdiği ve geçireceği büyük projeleri konuştuklarını bildiren Lavrov, "Rus şirketleri, çatışma sonrasındaki Azerbaycan topraklarının (işgalden kurtarılan topraklar) imarında aktif şekilde yer almaya hazırdır." dedi.

Sergey Lavrov, Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan üçlü mutabakatların uygulanmasının önemine değinerek, "Başbakan yardımcıları düzeyindeki üçlü çalışma grubunun Azerbaycan'ın ana kısmı ile Nahçıvan arasında demir yolunun açılması hususunda kısa zamanda mutabakat sağlamasını umuyoruz." ifadelerini kullandı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında sınırların belirlenmesi ve barış anlaşmasının hazırlanmasına yardımcı olmaya hazır olduklarını vurgulayan Lavrov, Türkiye, İran ve Gürcistan'ın da katılacağı 3+3 formatının bölgenin geleceği için önemli olacağını kaydetti.

Lavrov, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan'ın Aralık 2022'de Moskova'ya üçlü görüşmeye gelmediğinin hatırlatıldığı soruyu, "Biz böyle bir olanak sunduk fakat Ermeni meslektaşlarımız gelmeyeceklerini bildirdiler. Biz yine aynı olanağı sağlamaya hazırız. Azerbaycan buna hazır. Ermenistan da karşı olmadığını açıkladı fakat henüz nihai karar vermediler." şeklinde yanıtladı.

 

AB'nin Ermenistan-Azerbaycan sınırının Ermenistan tarafında konuşlanan misyonuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Lavrov, şunları söyledi:

"Brüksel'den yapılan açıklamaları detaylı şekilde yorumlamamız doğru olmaz. Biz, AB'nin Ermenistan ve Azerbaycan ile ilişkilerini nasıl suistimal ettiğini görüyoruz. Ermenistan'da konuşlu AB misyonu meşruiyet açısından ciddi şüpheler uyandırıyor. Özellikle işlevi ve görev süresi bu misyonun Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerini normalleştirme çabalarına nasıl katkı sağlayacağına ilişkin sorular doğuruyor. Fakat tarafların kiminle işbirliği yapıp yapmayacakları kendi seçimleridir."

Lavrov, bir gazetecinin Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın "Rusya'nın Ermenistan'daki askeri varlığı güvenliğimizi garanti etmiyor, tam tersi tehdit ediyor." şeklindeki açıklamasını hatırlatması üzerine, "Paşinyan'ın açıklamasını onun vicdanına bırakıyorum." yorumunu yaptı.

 

- "Ermenistan barış anlaşması için uzlaşmaz tavır sergiliyor"

Dışişleri Bakanı Bayramov, Rusya ile Azerbaycan arasındaki ticari ilişkilerin istikrarlı ve pozitif dinamikle devam ettiğini, 2022'de ticaret hacminin yüzde 24 artarak 4 milyar dolara ulaştığını, karşılıklı yatırımların ise 9 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.

Lavrov'la bölgedeki durumu da konuştuklarını belirten Bayramov, Ermeni mevkidaşının Aralık 2022'de Moskova'da yapılması planlanan üçlü görüşmeye gelmediğini hatırlatarak, "Ermenistan barış anlaşması için uzlaşmaz tavır sergiliyor. Biz gerçek sonuçlara odaklanmış durumdayız. Fakat şimdi sanki online diplomasi yapıyoruz. Tekliflerini online gönderiyorlar. Bu yaklaşım sonuç odaklı değil. Ermenistan bir an önce bundan vazgeçmeli ve müzakere masasına dönmelidir." diye konuştu.

Bayramov, Azerbaycanlı STK'lerin Laçın Koridorundaki protestolarına ilişkin ise "Ermenistan yönetimi Azerbaycan ve Rusya'yı suçluyor, propaganda ve ajitasyon yaparak uluslararası kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Bizim tutumumuz nettir. (Ermeniler) Azerbaycanlı STK'lerin haklı taleplerini dinlemeli ve yerine getirmelidir. Azerbaycan, Karabağ'daki Ermenilerin insani krizle karşı karşıya kalmaması için gereken adımları atıyor." görüşünü paylaştı.

 

 

"Fransa'nın Avrupa dışında kontrol ettiği topraklar, Fransız sömürge imparatorluğunun korkunç kalıntılarıdır. Fransa'yı Afrika, Güneydoğu Asya ve diğer yerlerdeki Bağlantısızlar Hareketi ülkelerine karşı sömürge geçmişi, kanlı sömürge suçları ve soykırım eylemleri için özür dilemeye ve sorumluluğunu itiraf etmeye çağırıyoruz"
 
 

BAKÜ (AA) - Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, dünyada neokolonyalizm eğiliminin arttığını söyleyerek, "Fransa'nın Avrupa dışında kontrol ettiği topraklar, Fransız sömürge imparatorluğunun korkunç kalıntılarıdır." dedi.

Aliyev, düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Kovid-19 Temas Grubu Zirvesi'nde konuşma yaptı.

 

Bağlantısızlar Hareketi olarak adaleti ve uluslararası hukuku savunduklarını bildiren Aliyev, bazı zengin ülkelerin salgın dönemindeki "aşı milliyetçiliği"nin Kovid-19'la mücadeleye ciddi engeller oluşturduğunu belirtti.

Aliyev, uluslararası hukuktaki sorunlardan ve yozlaşmadan bahsederek bu durumun uluslararası düzeni tehdit eder hale geldiğini kaydetti.

 

Egemenlik ve toprak bütünlüklerinin ihlali, devletlerin iç işlerine karışma gibi hallerin arttığını vurgulayan Aliyev, uluslararası kuruluşların kararlarının ya uygulanmadığını ya da çifte standartlarla uygulandığını ifade etti.

Aliyev, dünya düzeninin yeniden şekillendiğini anlatarak, "Soğuk savaşın bitmesinden sonraki en ciddi doğu-batı mücadelesine şahitlik ediyoruz. Bunun sonuçları dünyanın geri kalanında da hissediliyor." dedi.

 

Dünyada neokolonyalizm eğiliminin arttığına dikkati çeken Aliyev, "Tarihsel dekolonizasyon sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Bağlantısızlar Hareketi, insanlığın bu rezil sayfasının tamamen ortadan kaldırılması için çabalarını birleştirmelidir. Bağlantısızlar Hareketi, Komorlar Birliği'nin Fransız sömürge yönetimi altında kalan Mayotte Adası üzerindeki tartışmasız egemenliğini her zaman güçlü bir şekilde desteklemiştir. Fransız hükümetini Yeni Kaledonya halkının ve Fransız denizaşırı toplulukları ve topraklarındaki diğer halkların haklarına saygı duymaya çağırıyoruz. Fransa'nın Avrupa dışında kontrol ettiği topraklar, Fransız sömürge imparatorluğunun korkunç kalıntılarıdır. Fransa'yı Afrika, Güneydoğu Asya ve diğer yerlerdeki Bağlantısızlar Hareketi ülkelerine karşı sömürge geçmişi, kanlı sömürge suçları ve soykırım eylemleri için özür dilemeye ve sorumluluğunu itiraf etmeye çağırıyoruz." şeklinde konuştu.

 

Aliyev, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) reformların yapılması gerektiğini vurgulayarak, "BMGK'nin daimi üye sayısı daha fazla ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmeli ve coğrafi olarak daha adil olmalıdır. Bağlantısızlar Hareketi'ne bir daimi koltuk verilmeli ve dönem başkanlığını elinde bulunduran ülke bu koltuğa sahip olmalıdır." görüşünü paylaştı.

Toplantıya Aliyev'in yanı sıra Türkmenistan, Özbekistan, Irak ve Libya cumhurbaşkanları, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı, Küba, Gabon ve Tanzanya cumhurbaşkanı yardımcıları, Cezayir ve Kenya başbakanları katıldı.

 

Zirve'de, Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu Başkanı Csaba Körösi, Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Zurab Pololikaşvili, Uluslararası Göç Örgütü Genel Direktörü Antonio Vitorino, BM Cenevre Ofisi Genel Direktörü Tatyana Valovaya, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Khusrav Noziri de yer aldı.

 

 
Geçen yılki 172 milyon avroluk zarar, risk karşılıklarından telafi edilecek
 

BERLİN (AA) - Alman Merkez Bankası (Bundesbank), artan faiz oranlarının tahvil varlıklarının değerini düşürmesiyle geçen yıl 1979'dan beri ilk defa zarar etti.

 

Geçen yılki 172 milyon avroluk zarar risk karşılıklarından telafi edilirken, Bundesbank raporunda, faiz oranlarının artmaya devam etmesi ve alışılmışın dışında yüksek enflasyonun bilançodaki tahvillerin değerini düşürmesi nedeniyle zararın gelecek yıllarda daha da artacağı öngörüldü.

Geçen yılki zararın Bundesbank'ın 1979'dan beri ilk zararı olması dikkati çekti.

 

Bu arada, Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, Frankfurt’ta düzenlediği basın toplantısında, bankanın 2022'e ilişkin raporunu kamuoyuna sundu.

Nagel, geçen yılki zarar ve gelecek yıllardaki bankanın kazançlarındaki gelişmenin son birkaç yılın olağanüstü derecede genişletici para politikasının sonucu olduğunu söyledi.

“Fiyat istikrarını zamanında sağlamak için artık sıkı bir para politikası gerekiyor.” diyen Nagel bu bilançoda yükleri içerse bile bunu yapmak zorunda olduklarını ve bununla başa çıkabileceklerine işaret etti.

 

Nagel, 19 Ekim 2022’de artan faiz oranları nedeniyle Bundesbank`ın zararla karşı karşıya kalabileceğini ancak yıllardan bu yana oluşturmakta oldukları risk karşılıklarının bu zararı şu an için kapatabilecek durumda olduğunu söylemişti.

Bundesbank, 2010 ile 2019 arasında karından yaklaşık 25 milyar avro federal bütçeye aktarmıştı. Geçen yılki söz konusu kayıpla Almanya’nın federal bütçesinde bir gelir kaybı görülecek.

 

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Avro ülkelerinin ulusal merkez bankaları, ekonomiyi canlandırmak ve Kovid-19 pandemisinin ekonomiye etkilerini hafifletmek için son yıllarda milyarlarca dolarlık tahvil alım programları başlatmıştı.

Bununla birlikte, bankaların bilançolarındaki yüksek tahvil stokları şu anda yalnızca düşük faiz oranları sağlarken, faiz oranlarındaki geri dönüş kapsamında merkez bankaları artık mevduatlar için finans kuruluşlarına yeniden yüksek faiz oranları ödemek zorunda kalıyor.

Bu arada, Bundesbank'ın net faiz geliri de ABD Merkez Bankanı Fed’in faiz artırımlarının ECB’den daha önce başlaması dolayısıyla ABD’deki yüksek getirilerden etkilendi.

 

ECB, birkaç ay içinde ana faiz oranlarını 5 kez artırırken, finansal piyasalarda belirleyici olan mevduat faiz oranı şu anda yüzde 2,5 seviyesinde.

Mart ortasındaki faiz oranı toplantısı için ECB başkanı Christine Lagarde, son dönemde yüzde 8,6 olan enflasyon oranı göz önüne alarak 50 baz puanlık bir artış öngördü.

AB uyumlu TÜFE, şubatta aylık bazda yüzde 1 ve yıllık bazda ise yüzde 9,3 yükseldi
 

BERLİN (AA) – Almanya’da yıllık enflasyon, şubatta beklentiler doğrultusunda yüzde 8,7 olarak ölçüldü.

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), fiyat artışlarına ilişkin şubat ayı öncü verilerini açıkladı.

Buna göre, Almanya’da ocakta yüzde 8,7 olan yıllık enflasyon, şubatta beklentiler dahilinde değişim göstermedi.

 

Almanya'da Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) şubatta bir önceki aya göre ise yüzde 0,8 artış kaydetti.

Aynı dönemde enerji fiyatlarının yıllık bazda yüzde 19,1 artması dikkati çekerken, yıllık artış gıda fiyatlarında yüzde 21,8 ile ortalamanın üzerinde gerçekleşti. Hizmetlerdeki artış ise yüzde 4,7 oldu.

AB uyumlu TÜFE de şubatta aylık bazda yüzde 1 ve yıllık bazda yüzde 9,3 yükseldi.

 

Destatis açıklamasında, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından beri özellikle enerji ve gıda fiyatlarının gözle görülür şekilde arttığı ve bunun da enflasyon üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu belirtildi.

Öte yandan, ECB’nin faiz artırımları konusunda ne kadar ileri gideceği ve hangi hızda ilerleyeceğini enflasyon görünümü belirleyecek.

Avro Bölgesi için şubat ayına ilişkin enflasyon verileri yarın açıklanacak.

 

Bu arada, Avro Bölgesinin ikinci büyük ekonomisi Fransa'da ise ocakta yüzde 7 olan enflasyon şubatta yüzde 7,2'ye yükselerek beklentileri aştı.

ECB, birkaç ay içinde ana faiz oranlarını 5 kez artırırken, finansal piyasalarda belirleyici olan mevduat faiz oranı şu anda yüzde 2,5 seviyesinde bulunuyor.

 

ECB başkanı Christine Lagarde, mart ortasında gerçekleştirilecek toplantı için yüzde 8,6 olan enflasyonu göz önüne alarak 50 baz puanlık bir faiz artışı öngörmüştü.

 

Eğitimci -yazar Bahattin Gemici’nin yirminci kitabı, “Bana Seni Gerek Seni - Yunus Emre Destanı” Ankara’da, Ürün Yayınları arasında çıktı.

 

Gemici, “Bu kitabın Yunus Emre’ye, onun şiirlerine ilgiyi artıracağına; toplumumuzda sevgi, saygı, barış ve hoşgörü kültürünün yeşermesine katkıda bulunacağına inanıyorum.” dedi. 

Eğitimci- yazar Bahattin Gemici, Dede Korkut’tan başlayarak Anadolu’nun sosyo - kültürel tarihine; erenlerine, ozanlarına ve yiğitlerine değinerek giriş yaptığı “Bana Seni Gerek Seni- Yunus Emre Destanı” nda Hacı Bektaş Veli’yi, Mevlâna’yı, Tabduk Emre’yi ve onun yanında pişen tasavvuf ve halk şairi Yunus’un yaşamını, onun geçtiği dikenli yolları akıcı, duru bir dille anlatıyor.

Gemici, Yunus’un, “Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim, sevilelim / Dünya kimseye kalmaz” dizeleriyle insanları sevgiye, barışa, kardeşliğe ve birliğe davet ettiğini, bu yüzden yüzyıllar ötesinden günümüze geldiğini ve güncelliğini koruduğunu söyledi. Yunus’un, çağının kültürünü, düşünüş biçimini konuşulan Oğuz Türkçesiyle söylediği şiirlerinde insanın kendisiyle, varlıklarla ve Allah ile olan ilişkilerini; doğum, ölüm, yaşam ve adalet konularını ele aldığını ifade etti.

 

YARADILANI HOŞ GÖRDÜK

“Yunus Emre, yüreği aşkla, insan ve doğa sevgisiyle dolu; cümle yaratılmışa bir göz ile bakan, kin ve nefretten uzak; “Hakk’ı gerçek sevenlere / Cümle alem kardaş gelir”, “Yaradılanı hoş gördük / Yaradandan ötürü” diyen ulu bir ozandır.” dedi. Gemici, kitabının adını Yunus’un “Aşkın aldı benden beni / Bana seni gerek seni / Ben yanarım dünü günü / Bana seni gerek seni” dizelerinden aldığını söyledi.

Yunus’un 700 yıl önce Anadolu’da iç karışıklıklar ve Moğol baskınları döneminde yaşadığını, Ankara’nın Nallıhan- Emremsultan köyünde türbesi olan Tabduk Emre’nin dergâhında yetiştiğini ve tekkeye kırk yıl odun taşıdığını, mezarının Eskişehir’in Mihalıççık ilçesinin Sarıköy’ünde bulunduğunu belirten Gemici, “Onun şiirleri manevi dünyamızı zenginleştirmektedir.” dedi.

 

ANADOLU’DAN DÜNYAYA BİR SEVGİ SELAMI

Şair- yazar Ahmet Özer, kitaba yazdığı önsözde şu görüşlere yer verdi: “İnsanlık, onca teknolojiyle tanışıp onu içselleştirse de insani özünü eğitemediği için bu alanda yeterli yol alamadı. Savaşların, yıkımların, ölümlerin, bozgunların biri öbürünü hazırladı. İnsanlık bu karmaşa içinde barışı, sevgiyi, huzuru, dostluğu, güzelliği aradı durdu. Bulamadı da… Yunus Emre, bu değerleri yaşamında, varlığında, sözünde, özünde şiirinde taşıdığı için salt ülkemizin dört bir yanında değil dünyaca da seviliyor, sayılıyor, önemseniyor, benimseniyor.

Bahattin Gemici, Bana Seni Gerek Seni - Yunus Emre Destanı yapıtıyla çağımız insanının barışa ne denli gereksiniminin olduğu düşüncesini önde tutarak Anadolu’dan dünyaya bir sevgi selamı göndermeyi amaçlıyor. Yunus Emre’yi aramızda yaşayan, bizi ardına takarak sonsuz güzelliğe götüren bir değer olarak yorumluyor.”

 

YUNUS EVRENSELDİR

 

Bilindiği gibi Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO 1991 yılını “Yunus Emre Sevgi Yılı” ilan etmiş, onu dünya geneline tanıtmak için etkinlikler düzenlemişti. 2021 yılı da vefatının 700. Yıldönümü dolayısıyla UNESCO tarafından anma ve kutlama yıldönümleri izlencesine alınmıştı. 2021 yılı da ülkemizde “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak kutlanmıştı.

 

İlgi duyanlar kitabı Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein! adresinden ısmarlayabilir.    146 sayfa, 9.80 Euro.

 

 

CENEVRE (AA) - Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, "(Yahudi yerleşimciler) Her zaman işgal altındaki Filistin topraklarındaki köylere saldırdıklarında İsrail askerleri tarafından korunuyorlar. İsrail askerleri onları korurken Filistinlilere saldırıyor." dedi.

 

Maliki, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi'nin 52. oturumuna katılmak üzere geldiği Cenevre'de, BM Cenevre Ofisine Akredite Basın Mensupları Birliği (ACANU) üyesi gazetecilerle bir araya geldi.

BM Cenevre Ofisi'nde gerçekleşen toplantıda Maliki, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Maliki, İsrail'in Mayıs 1948'de tarihi Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği, Filistinlilerin yurtlarından sürüldüğü "Büyük Felaket" Nekbe'nin 75. yılına girdiğini anımsatırken Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın katılımıyla Nekbe'nin 15 Mayıs'ta BM'de anılacağını söyledi.

Bu yılın aynı zamanda İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin 56. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Maliki, İsrail'in 75 yıldır topraklarını işgal ettiği Filistin halkına karşı suç işlerken her türlü eleştiri ve yaptırımdan korunduğunu belirtti.

Maliki, BM sisteminin de çifte standart ve tutum içeren seçici davranışına son vermesi gerektiğini, BM içerisindeki birçok ülkenin bu şekilde düşündüğünü kaydetti.

 

İsrail'in kurulduğu günden bu yana başka ülkelerden, özellikle de Batı ülkelerinden, Yahudi göçmenleri Filistin topraklarına getirdiğini kaydeden Maliki, Filistinlilere karşı katliamlar yapıldığını ve 500'den fazla Filistin köyünün tamamen yok edildiğini ifade etti.

Maliki, "İsrail'de 1948'den beri gördüğümüz en kötü hükümetle karşı karşıyayız. Bu hükümet gerçekten en aşırılık yanlısı hükümettir. Sadece Filistinlilerin standartlarına göre değil, bazı batılı ülkelerin standartlarına göre de bu şekilde. İsrail'deki koalisyon hükümeti içerisinde, aynı İsrail sistemi tarafından daha önce mahkum edilen bakanlar bile var." ifadelerini kullandı.

 

- "Yahudi yerleşimciler, işgale önemli ve temel katkı sağlayan kişilerdir"

Bakan Maliki, AA muhabirinin, "İşgal altındaki Batı Şeria'da Nablus'a bağlı Huvvara beldesinde Yahudi yerleşimcilerin Filistin köylerine yönelik benzeri görülmemiş toplu saldırıları sürüyor. İsrail ordusu sadece bu olaylara müdahale etmemekle değil saldırı altındaki Filistinlilere şiddet uyguladığı gerekçesiyle de eleştiriliyor. İsrail polisi sadece 8 kişinin gözaltına alındığını ve 6'sının ise serbest bırakıldığını açıkladı. Bu toplu saldırılarla ilgili son durum nedir?" seklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:

"İsrail ordusu her zaman Yahudi yerleşimciler tarafından işlenen bu tür suçlara koruma sağlayacak şekilde davranıyor. Yerleşimciler, tüm sistemin dışında gibi davranmıyorlar. Bence yerleşimciler, işgale önemli ve temel katkı sağlayan kişilerdir ve belirli bir misyonu yerine getirmek için görevlendiriliyorlar. Her zaman işgal altındaki Filistin topraklarındaki köylere saldırdıklarında İsrail askerleri tarafından korunuyorlar. İsrail askerleri onları korurken Filistinlilere de saldırıyor. Filistinliler kendi canlarını ve mallarını korumak için direndiğinde, İsrail ordusu Yahudi yerleşimcileri koruyarak Filistinlilere müdahale ediyor."

İsrail tarafından Yahudi yerleşimcilerin gözaltına alınmasının inandırıcı değil ve sadece göstermelik olduğunu dile getiren Maliki, gözaltına alınan yerleşimcilerin neredeyse tamamının kısa sürede tahliye edildiğini ve hiçbirinin adil bir şekilde yargılanarak ceza almayacağını söyledi.

Maliki, İsraillilerin, Filistinlilerin korkarak kendi topraklarını terk edeceğini umduğunu ancak bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini sözlerine ekledi.

 
11 şubat cumartesi günü vefat eden eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal için Devlet Mezarlığında anma töreni düzenledi. Törene, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu (ortada) da katıldı.

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

Landrat Thomas Eberth gratuliert Würzburgs Oberbürgermeister Christian Schuchardt zur neuen Aufgabe als Hauptgeschäftsführer des Deutschen Städtetags

Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel'den ilginç entegrasyon tesbiti: “Yanlış tartan teraziler öncelikle sahibine zarar verir.”

Online-Workshops für berufstätige pflegende Angehörige

Makedonya’da Kominizim döneminde kapatılmayan cami bu gün kapatıldı

Almanya Savunma Bakanı Pistorius: "Ukrayna savaşı uluslararası bir boyut kazandı"

Almanya'daki Mölln faciasının 32. yıl dönümünde anma töreni düzenlendi

Trump'ın son tehditleri, küresel ticaret geriliminin tırmanacağına dair endişeleri artırdı

Almanya Savunma Bakanı Pistorius: "Ukrayna savaşı uluslararası bir boyut kazandı"

Vollversammlung mit Zeichen für die Zukunftsstrategie