Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı, ülkede çip projelerinin desteklenmesine izin verirken sahibi Çinli Nexperia'yı teşvik fonuna dahil etmedi.
 

BERLİN (AA) - Avrupa Birliği (AB), Almanya'nın 31 çip projesini desteklemesine izin verirken, Alman hükümeti, sahibi Çinli olan Nexperia'yı teşvik fonu listesine almadı.

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Avrupa Komisyonu'nun çip gibi mikroelekronik teknolojiler için destek planını onaylamasının ardından Almanya'daki 31 mikroelektronik projesine yaklaşık 4 milyar avro fon sağlayacağı belirtildi.

Söz konusu projelerin finansmanı yüzde 70'i federal hükümet, yüzde 30'u eyalet hükümetleri tarafından sağlanacak.

 

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "11 eyalette 31 mikroelektronik projesi, Almanya'yı her yerde bir mikroelektronik konum olarak güçlendiriyor. Bu önemli bir sanayi politikasının dönüm noktası." ifadesini kullandı.

Bakanlık, Aralık 2021'de AB’ye 32 proje sunarken, son açıklanan listede Çinli Wingtech Grubu’nun yan kuruluşu Nexperia’nın olmaması dikkati çekti.

Dünya çapında 14 bin çalışanı bulunan Nexperia, çiplerinin çoğunu Almanya’nın Hamburg eyaletinde üretiyor. Şirketin genel merkezi ise Hollanda'da bulunuyor.

 

Alman ekonomisi gazetesi Handelsblatt’ın haberine göre, Nexperia'ya listede yer verilmemesine yönelik karar bakanlıktaki en üst düzeyde alındı.

Bakan Habeck ve çevresindekiler, özellikle mikroçipler gibi önemli bir teknoloji söz konusu olduğunda, nihayetinde Çinliler tarafından desteklenen bir şirketi desteklemenin bir hata olduğunu değerlendirdi.

Nexperia'nın ise bakanlığın söz konusu kararına itiraz etme hakkı bulunuyor.

 

Bu arada, Avrupa Birliği (AB), 14 üye ülkede 56 şirketin ortak mikroelektronik ve iletişim projelerine toplam 8,1 milyar avro kamu desteği verilmesini onayladı.

AB Komisyonu, Birlik kamu destek kuralları kapsamında, araştırma, inovasyon ve mikroelektronik ile iletişim teknolojilerinin kurulumuna yardımcı olacak yeni projelere onay verildiğini açıkladı.

AB, projelerin yeni mikroelektronik ve iletişim çözümleri üreteceği, enerji verimliliği ve kaynak tasarrufu sağlayan elektronik sistemler ile üretim yöntemleri geliştireceği, bunun dijital ve yeşil dönüşüme katkı sunmasını bekliyor.

Projelerin 5G, 6G, otonom sürüş, yapay zeka ve kuantum hesaplama gibi alanlarda teknolojik ilerlemeye katkıda bulunması, projeler kapsamında ilk yeni ürünlerin 2025 yılında piyasaya sürülmesi ve bütün projelerin 2032'ye kadar tamamlanması bekleniyor.

 

Airbus, ASML, Bosch, Ericsson, Nokia, Renault, Valeo gibi büyük şirketler de projelerin katılımcıları arasında yer alıyor.

AB üyesi ülkelerin kamu desteklemelerini ne şekilde sağlayacaklarını belirleme yetkisi, AB Komisyonunun görev alanına giriyor.

Üye ülkeler, kamu desteklemelerini sadece rekabete zarar vermeyecek şekilde ve kamu yararına uygun durumlarda AB'den onay alarak kullanabiliyor.

 

BERLİN (AA) - Almanya'daki Türk iş kadınları ve akademisyenler Köln'de buluştu.

Kadınca Dergisi tarafından düzenlenen etkinliğe, Sosyal Demokrat Parti Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Meclisi Üyesi Tülay Durdu, Köln Muavin Konsolosu Gizem Merve Beşli Atilla, Aile Ataşesi Rukiye Sancar ile Belçika ve Almanya’nın farklı şehirlerden kadın işveren ve akademisyenler katıldı.

 

SPD Eyalet Meclisi Üyesi Durdu, burada yaptığı açıklamada, Türk kökenli bir kadın olarak Almanya’da eğitim ve nitelik açısından ayakta durmanın önemine dikkati çekerek, "Kadının kendi bağımsızlığını kazanmasının ne kadar önemli olduğunu şahsen çok iyi biliyorum. Aynı zamanda ekonomik bağımsızlık konusunun özellikle Türk kadınları ve Türkiye'den gelen kadınlarımız için ne kadar önemli olduğunun farkındayım." dedi.

Durdu, eyalet milletvekili olarak Almanya'da yaşayan Türk kadınları ve özellikle Türkiye'den gelenlere de eğitim ve cesaret vermek için elinden geleni yaptığını belirterek, şöyle devam etti:

"Başarmanın mümkün olduğunu göstermek için çaba sarf ediyorum. Evet, her zaman kolay değil biliyorum ancak irade olduğunda yol bulunur. Ne kadar zor olsa da her zaman bir yol vardır. İhtiyaç duyulduğunda her zaman buradayız. Sizin gibi güçlü kadınlarla bir arada bulunmaktan gurur duyuyorum."

 

- "Fırsat eşitliği sunulduğunda kadınların başaramayacağı hiçbir şey yok"

Gizem Merve Beşli Atilla da Türkiye'den uzakta yaşadıkları tüm zorluklara rağmen tutunmayı başarmış ve karşısına çıkan tüm engelleri aşarak kendini en iyi şekilde var etmiş kadınları görmekten onur duyduğunu dile getirdi.

Dünyanın her yerinde iş hayatında kadın olmanın zor olduğuna işaret eden Atilla, şunları kaydetti:

"Ancak bugün fırsat eşitliği sunulduğunda kadınların başaramayacağı hiçbir şey yok. Kadınlar olarak fırsat eşitliğinin devamı için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız. Bizler kadın diplomatlar olarak ülkemizi yurt dışında en güzel şekilde temsil ediyoruz ve bu bizim için çok büyük bir gurur kaynağı. Kadının toplumda hak ettiği yeri edinebilmesi ve kadınların hayatın her alanında başarılı olması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu tüm samimiyetlerimizle belirtmek isterim."

 

Küresel ekonomik büyüme tahmini yüzde 2,6'dan yüzde 2,7'ye, Türkiye ekonomisine yönelik büyüme beklentisi de yüzde 2,8'den yüzde 3,6'ya revize edildi.
 
 

BERLİN (AA) - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 2,6'dan yüzde 2,7'ye ve Türkiye ekonomisine yönelik büyüme beklentisini de yüzde 2,8'den yüzde 3,6'ya yükseltti.

OECD'nin "Haziran Ayı Ekonomik Görünüm Raporu" yayımlandı.

Küresel ekonominin bir dönemeçten geçtiğinin vurgulandığı raporda, küresel ekonominin sürdürülebilir büyümeye ulaşmasının "uzun bir yol" ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuldu.

Düşen enerji fiyatlarının, gerileyen enflasyon oranlarının, arz dar boğazlarının hafifletilmesinin, Çin ekonomisinin Kovid-19 sonrası yeniden açılmasının ve güçlü istihdamın ekonomik toparlanmaya katkıda bulunduğuna yer verilen raporda, bunun yanında söz konusu toparlanmanın geçmiş yıllara göre zayıf olacağına işaret edildi.

OECD raporunda, enerji ve gıda fiyatları hariç tutulan çekirdek enflasyonun beklenenden daha yüksek olduğu ve yüksek faiz oranlarının, özellikle emlak ve finans piyasalarında giderek hissedildiği belirtildi.

 

Hükümetlerin destekleyici mali politikalarının, Kovid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının şoklarına karşı küresel ekonomiyi desteklemede hayati rol oynadığı vurgulanan raporda, bugün çoğu ülkenin daha yüksek bütçe açıkları ve daha yüksek kamu borcu ile karşı karşıya kaldığı aktarıldı.

Raporda, yatırımcıların riskleri yeniden değerlendirdikçe ve kredi alma koşulları sıkılaştıkça bazı finansal piyasalarda stres belirtilerinin görülmeye başlandığı kaydedildi.

 

- 2023-2024 büyüme öngörüleri

Raporda, OECD'nin 2023 ve 2024 yıllarına ilişkin ekonomik büyüme öngörülerine de yer verildi.

"Mart 2023" raporunda, yüzde 2,6 olarak açıklanan 2023 küresel reel ekonomik büyüme tahmini, son raporda, enflasyonun düşmesi ve Çin'in Kovid-19 kısıtlamalarını kaldırması nedeniyle yüzde 2,7'ye yükseltildi. Büyüme tahmini, 2024 için yüzde 2,9 olarak korundu.

Martta bu yıl için yüzde 2,8 olarak açıklanan Türkiye ekonomisine yönelik büyüme tahmini, bugün yayımlanan raporda yüzde 3,6'ya yükseltildi. İç talebin Türkiye'nin ekonomik büyümesinin ana itici gücü olmaya devam edeceği belirtildi. Türkiye ekonomisinin 2024'e ilişkin büyüme tahmini de yüzde 3,8'den yüzde 3,7'ye çekildi.

 

Raporda, Türkiye'de enflasyonun bu yıl yüzde 44,8, gelecek yıl yüzde 40,8 olacağı, işsizlik oranının bu yıl yüzde 10 ve gelecek yıl yüzde 9,9 seviyesinde gerçekleşeceği öngörüsüne yer verildi.

OECD, ABD ekonomisi ve Çin ekonomisi için 2023 büyüme tahminini 0,1 puan artırarak sırasıyla yüzde 1,6 ve yüzde 5,4'e yükseltti.

Örgütün Almanya için görünümü keskin bir şekilde düşürmesi dikkati çekti. Almanya için büyüme beklentisi yüzde 0,3'den "sıfır büyümeye" düşürüldü.

 

 

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Essen kentinde yapılan geniş çaplı operasyonla, insan kaçakçılığı yapan bir şebekenin üyeleri tutuklandı.

Polis tarafından yapılan açıklamada, Türkçe olarak "Yolcu" isminin verildiği operasyonlar sonucu, bu sabah birçok mekana baskın yapıldığı kaydedildi.

 

Operasyonlarda, başta Almanya olmak üzere, 800'den fazla kişiyi kaçak yollarla Avrupa Birliği (AB) ülkelerine soktuğu iddia edilen şebekenin çökertildiği belirtildi.

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletindeki baskınların yanı sıra Brandenburg ve Bavyera eyaletleri ve Avrupa'nın farklı ülkelerinde de polisin baskınlar düzenleyerek şüphelileri gözaltına aldığı kaydedildi.

Essen'in Steele bölgesinde, sabah saatlerinde bir eve yapılan baskınla yakalanan 38 yaşındaki Suriyeli Abdulhanan A'nın tutuklandığı belirtildi.

 

2021 yılında Almanya'ya iltica başvurusunda bulunan ve bir akrabasının yanında kalan şüphelinin yakalanmasında özel kuvvet polislerinin görev aldığı belirtildi.

 

BERLİN (AA) - Almanya’da İnsan Hakları Enstitüsü (DIMR), İslam ve göçmen karşıtı aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisinin yasaklanması için koşulların oluştuğu değerlendirmesinde bulundu.

DIMR’den yapılan açıklamada, "AfD neden yasaklanabilir? Hükümete ve siyasete tavsiyeler” başlıklı raporun hazırlanmasıyla AfD'ye ilişkin sosyal ve hukuki tartışmalarda bir boşluğu doldurmanın ve partinin siyaset, devlet ve toplumda yarattığı tehlike ile ilgili farkındalığın artırılmasına katkıda bulunulmasının amaçlandığı ifade edildi.

Açıklamada, AfD'nin yasaklanması için gerekli koşulların yerine gelip gelmediğinin de incelendiği kaydedildi.

Enstitü tarafından hazırlanan raporda AfD’nin özgür demokratik temel düzeni ortadan kaldırma hedefine ulaşmak için sadece planlı bir şekilde ilerlemediği, anayasaya aykırı fikirlerini yayması ve bunlarla bağlantılı hedeflerini yakalayabilmesini mümkün kılan somut göstergelerin bulunduğu aktarıldı.

AfD’den kaynaklanan özgür demokratik düzene yönelik tehdidin büyüdüğü ifade edilen raporda, bu partinin yasaklanması için gerekli yasal koşulların oluştuğu kaydedildi.

Raporda, partinin programında anayasanın 1. maddesinin 1. fıkrasında yer alan güvenceleri hiçe saymayı amaçlayan bir konseptin yer aldığının da görüldüğü belirtildi.

Önerilerin de yer aldığı raporda AfD üyelerinin oluşturduğu tehlikeye karşı devletin silah yasasını kararlı bir şekilde uygulayarak parti üyelerinin silahsızlandırılması, bir sonraki adım olarak bir memurun, askerin veya yargıcın AfD’yi desteklediğinin öğrenilmesi durumunda ilgili makamların disiplin işlemi başlatılması tavsiye edildi.

Almanya'nın ulusal insan hakları enstitüsü olan DIMR, Federal Meclis (Bundestag) bütçesinden finanse ediliyor.

- Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim:
- "Bu saldırıyı unutturmamaya, ırkçılıkla, yabancı düşmanlığıyla ve son dönemde maalesef artış gösteren İslam düşmanlığıyla mücadele etmeye dönük çabaları desteklemeye kararlıyız"
 

SOLİNGEN (AA) - Almanya'nın Solingen kentinde, 29 Mayıs 1993'te ırkçılar tarafından kundaklanan ve 5 Türkün hayatını kaybettiği evin önünde anma töreni yapıldı.

Törene, Untere Werner Caddesi üzerindeki evlerinde 30 yıl önce yaşanan faciada 5 aile ferdini yitiren baba Durmuş Genç'in yanı sıra yaşamını yitirenlerin yakınları ile yetkililer katıldı.

Solingen Belediyesi öncülüğünde organize edilen anma töreninde, Kur'an-ı Kerim okundu, dualar edildi.

 

Törene katılan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, yaptığı konuşmada, "Genç ailesinin tüm fertlerine bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına başsağlığı ve sabır diliyorum. Türk milleti 30 yıl geçmesine rağmen kundaklamada hayatını kaybeden 5 canımız için yas tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti olarak Genç ailesinin yanındayız." dedi.

Serim, "Bu saldırıyı unutturmamaya, ırkçılıkla, yabancı düşmanlığıyla ve son dönemde maalesef artış gösteren İslam düşmanlığıyla mücadele etmeye dönük çabaları desteklemeye kararlıyız." diye konuştu.

Yakılan evin önünde tören düzenlenmesinin "o korkunç günü" hatırlattığını ve "acıları tazelediğini" kaydeden Serim, "Ama bir yandan da bu insanlık suçunu unutmamamız ve bir daha tekrarlanmamasını sağlamamız bakımından büyük önem taşıyor." ifadelerini kullandı.

Solingen Belediye Başkanı Tim Kurzbach ise 2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük yıkımı 1993’te Solingen’de 5 kişinin katledilmesiyle yaşadıklarını, burada büyük bir suç işlendiğini belirterek bu vahim olayın üzüntüsünü yakından hissettiklerini söyledi.

Kurzbach, olayda 5 evladını yitiren ve 30 Ekim 2022'de hayatını kaybeden Mevlüde Genç'i de anarak, "Mevlüde anne bugün burada yok, onun dik duruşunu ve hoşgörüsünü unutmayacağım." dedi.

 

- Alman Dışişleri Bakanı Baerbock'tan aşırı sağ mesajı

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da aşırı sağın Alman toplumu için en büyük tehlike olmaya devam ettiğini vurguladı.

Baerbock, Solingen faciasının 30. yılı dolayısıyla Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Hatice ve Kamil Genç 30 yıldır akıl almaz bir acıyla yaşıyorlar. Kızları Hülya ve Saime, Solingen'de bir grup aşırı sağcı tarafından öldürüldü. Kundaklama saldırısında toplamda beş yakınlarını kaybettiler. Bu ırkçılık münferit bir vaka değildi." ifadesini kullandı.

Bugün Genç ailesiyle beraber yas tuttuğunu anlatan Baerbock, "Aşırı sağcılık toplumumuz için en büyük tehlike olmaya devam etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Alman Bakan "onlarınisimlerinian" etiketini de kullanıp, Solingen'de 1993'te aşırı sağcıların kundakladığı evde hayatını kaybeden Gürsün İnce, Hatice Genç, Gülüstan Öztürk, Hülya Genç ve Saime Genç'in isimlerini yazarak, "Çocuklarının ve sevdiklerinin isimlerini unutmayacağız." ifadesine yer verdi.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra tahliye edildi. Kimlikleri gizli tutulan saldırganlar, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.

 

 

SOLİNGEN (AA) - Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Solingen'de 30 yıl önce ırkçılar tarafından kundaklanan evlerinde yaşamını yitiren 5 Türk için düzenlenen anma töreninde, "Bu sağcı terör Solingen’deki ölümlerden sorumludur. Bu sağcı terör Solingen'den önce de vardı, Solingen’den sonra da var. Ülkemizde aşırı sağcı ve ırkçı şiddettin sürekliliği var." dedi.

 

Solingen kentinde düzenlenen anma programına katılan Steinmeier, kentteki korkunç eylemin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen bugün halen kızgın ve üzgün olduklarını ifade etti.

Olayda 5 evladını yitiren ve 30 Ekim 2022'de hayatını kaybeden Mevlüde Genç'i de anan Steinmeier, "Mevlüde Genç, bu korkunç olaydan sonra acısını ve kederini saklamadı. Kamuoyunda özellikle barıştırıcı biri olarak takdir edildi. Saldırıdan sonra yaşanan çalkantılı günlerde bile şiddete şiddetle karşılık verilmemesi çağrısı yapan, insanlığın nefretten daha güçlü olduğuna inanan biri olarak görüldü." dedi.

 

Steinmeier, şunları kaydetti:

"Bu bağlamda Mevlüde Genç gibi ben de bugün Hoyerswerda, Saarlouis Rostock-Lichtenhagen, Mölln ve maalesef birçok yer için aynı düşünceleri taşıyorum. Ülkemizin toplumsal hafızasına kazınan aşırı sağcı eylemlerle ve bugün artık pek konuşulmayanlarla ilgileniyorum. 1980 Oktoberfest saldırısı gibi Solingen’deki kundaklamadan önceki eylemler ve günümüzde gerçekleşen Halle veya Hanau’daki eylemlerle ilgileniyorum. 1993 yılı öncesi ve sonrası Solingen’de ve çevresinde gerçekleşen diğer eylemlerle ilgileniyorum. Federal Cumhurbaşkanı olarak, bu saldırıların gerçekleştiği ortam hakkında sessiz kalamam. Bugün size Solingen’deki kundaklamanın ve diğer birçok eylemin zemininden bahsetmeden sizinle konuşamam."

Ülkenin çok uzun süre sürekli tekrarlanan ama dayanağı olmayan bir iddiaya kandığını belirten Steinmeier, "Buna göre failler, gözleri kararmış bireysel suçlular. Olayların arkasındaki yapılar ve faillerin ideolojisi uzun bir süre görmezden gelindi ve kısmen yok sayıldı. Burada aşırı sağcılık, ırkçılık ve insan düşmanlığından bahsediyorum. Aşırı sağcıların saldırıları sözde farklı olanlara yöneliyordu ve halen yöneliyor. Bunlar koyu saçlı, güya yabancı bir isim taşıyan ve farklı bir dine ait olanlar. Mülteciler, evsizler, engelliler ve hoşgörülü bir toplumu açıkça savunanlar saldırıların hedefi oluyorlar." şeklinde konuştu.

Aşırı sağcılar ve ırkçıların herkese korku saçtığına işaret eden Steinmeier, "Ben bunu terör olarak tanımlıyorum. Bu sağcı terör Solingen’deki ölümlerden sorumludur. Bu sağcı terör Solingen'den önce de vardı, Solingen’den sonra da var. Ülkemizde aşırı sağcı ve ırkçı şiddettin sürekliliği var." ifadelerini kullandı.

 

Mevlüde Genç’in iddialı uzlaşma sözcüğü ile talep ettiği ve ilan ettiği şeyi nasıl gerçekleştireceklerine de değinen Steinmeier, şöyle devam etti:

"Bence bunun için her şeyden önce sağlam, uyanık ve dürüst bir devlet gerekiyor. Her insan ülkemizde güven ve huzur içinde yaşayabilmeli ve devlet, özellikle şiddet kurbanı olma riski fazla olanları korumalı. Devlet bunun için her şeyi ve daha fazlasını yapmalı. Aşırı sağcı saldırıları önlemekle görevli emniyet mensuplarının sağcı sohbet gruplarında örgütlendiklerini duyduğumda hayretler içinde kalıyorum. Buna tahammül edemeyiz ve etmemeliyiz. Sağlam bir demokrasiden bahsettiğimde nefret söylemi ve şiddet yayanlara ve ülkemizdeki çeşitliliği kabul etmek istemeyenlere karşı güçlü olmayı kastediyorum."

Almanya'da yaşayan herkesin ırkçılığa karşı sorumluluğu olduğunu ifade eden Steinmeier, "Ancak her vatandaşın da bir sorumluluğu var. Bir kız çocuğunun otobüs durağında ırkçı küfürlere ve saldırılara maruz kaldığında müdahale eden insanlar olmasını diliyorum. Bir okulun duvarlarına gamalı haçların karalanmasına müsamaha göstermeyen, iş yerinde veya sosyal medyada, koridorlarda veya içki sofralarında yalan, nefret ve tahriklere karşı itiraz edenlerin olmasını diliyorum. Susmak veya kayıtsız kalmak çoğu zaman sessiz bir onay olarak yorumlanır. Bunun yerine ihtiyacımız olan şey medeni cesarettir." değerlendirmesinde bulundu.

 

Steinmeier, "Solingen’deki korkunç eylemin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen bugün halen kızgın ve üzgünüz. Ancak yılgın değiliz, çaresiz değiliz, eylemsiz değiliz." dedi.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, program öncesi Almanya'da bulunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim ile görüştü.

 

 

ANKARA (AA) - Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği, Almanya'nın Solingen kentinde 1993'te düzenlenen aşırı sağcı saldırıda yaşamını yitiren kurbanları anarak isimlerini paylaştı.

 

Almanya'nın Ankara Büyükelçiliğinin resmi Twitter hesabından yapılan paylaşımda, "Solingen'de 29 Mayıs 1993'te 5 insan aşırı sağcılar tarafından gerçekleştirilen kundaklamada hayatını kaybetti. Bugün, bu korkunç suçun üzerinden 30 yıl geçtikten sonra kurbanları anıyor ve aileleriyle birlikte yas tutuyoruz." ifadesi kullanıldı.

Kurbanların isimlerinin unutulmayacağının vurgulandığı paylaşımda, kurbanların siyah fon üzerine isimlerinin yazılı olduğu görsele de yer verildi.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra serbest bırakıldı.

Kimlikleri gizli tutulan failler, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.

 

 

 

 

 

 

Handlungsempfehlungen werden finalisiert

 

Fast exakt ein Jahr nach dem ersten Dialogforum haben die Akteure aus Stadt und Landkreis ihre Tätigkeiten in den sechs Arbeitskreisen beendet und erste Empfehlungen für die gemeinsame „(Digitale) Bildungsregion in Bayern“ erarbeitet. Bei einem gemeinsamen Termin mit Würzburgs Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg, Landrat Thomas Eberth, dem Steuerungskreis, allen Säulensprechenden wie auch Jochen Wahlen, Koordinator der Bildungsregionen in Bayern von der Regierung von Unterfranken, wurden die Empfehlungen aus den sechs Arbeitskreisen aufgenommen, ergänzt und priorisiert. „Gegen Ende des Jahres rechnen wir mit der politischen Verabschiedung des regionalen Gesamtkonzepts, das die finalen Handlungsempfehlungen beinhaltet“, erklären Dr. Alexandra Maßmann vom Bildungsbüro der Stadt Würzburg und Jana Hölz, Bildungskoordinatorin am Landratsamt Würzburg. Vorher werden die Empfehlungen in den Jugendhilfeausschüssen beraten und Kreistag und Stadtrat zur Entscheidung vorgelegt.

Als ein übergeordnetes Ziel kann schon jetzt benannt werden, dass in der „Bildungsregion stadt.land.wü.“ nicht nur Kinder, Schülerinnen, Schüler und Studierende intensiver auf ihrem Bildungsweg begleitet werden sollen, sondern alle Altersgruppen. Im Fokus stehen alle Menschen von Kleinkindern bis Erwachsenen und deren bestmöglicher Weg zur Teilhabe an Bildung. Aufgabe der Bildungsregion stadt.land.wü. ist es damit auch, Hürden zum Erreichen von Bildung abzubauen. Für diesen Auftrag entwickelten die Arbeitskreise weitreichende Ideen. Eine Idee dreht bisherige Wege, um Bildung zu erreichen, einfach um: Wenn die Menschen nicht zur Bildung kommen, wie kommt die Bildung zu den Menschen? Außerschulische Bildungsangebote sollten verstärkt in die Schulen getragen und in Gemeinden und Stadtteilen direkt vor Ort Bildungsformate angeboten werden. Gerade mit Blick auf den Landkreis ist es aber auch wichtig, Angebote dorthin zu bringen, wo die Schülerinnen und Schüler sind, damit sie beispielsweise nicht die Hürde Fahrtkosten nehmen müssen. Was Corona gelehrt hat: Bildung wird auch immer mehr online vermittelt. Um mehr Teilhabe im digitalen Raum und Medienkompetenz für alle Altersstufen zu schaffen, braucht es auf allen Ebenen und für alle Altersklassen mehr Medienbildung. Darunter fallen Potenziale und Gefahren der sozialen Medien, der sinnvolle Medienkonsum oder schlichtweg der Umgang mit Anwendungen.

Zentrale Methodik der Bildungsregionen in Bayern ist es, Netzwerke von Bildungsakteuren zu knüpfen, Institutionen, Verwaltungseinheiten und Personen im Bildungsbereich zu vernetzen und zu koordinieren. Aus diesen Gründen konnten an allen Sitzungen der sechs Arbeitskreise nicht nur (Bildungs-)Institutionen, sondern auch alle interessierten Einzelpersonen teilnehmen. „Es wurden im vergangenen Jahr viele entscheidende Impulse gesammelt“, freuen sich Würzburgs Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg und Landrat Thomas Eberth gemeinsam: „Auf Basis überlegter Analysen haben die Teilnehmenden in den Arbeitskreisen Handlungsempfehlungen entwickelt, die in Vielzahl wie auch in Qualität und Umsetzbarkeit beeindrucken“, betont Landrat Eberth. Bürgermeisterin Roth-Jörg: „Ich freue mich, dass wir nun den Prozess fortschreiben und im politischen Verfahren die wichtigsten Handlungsempfehlungen finalisieren werden können. Wenn diese feststehen, ebnen wir den Weg zu einer Bildung ohne Barrieren, die sich der Aufgabe stellt, alle – egal welchen Alters und welchen bisherigen Bildungsstandes – aufzufangen und für jeden individuell bestmögliche Bildung zu erreichen. Denn Leben ist Lernen.“

Die Initiative „Bildungsregionen in Bayern“ hat das Bayerische Kultusministerium entwickelt. Direkt vor Ort sollen Arbeitskreise mit allen Beteiligten den Weg bereiten, die Qualität der Bildung weiter zu verbessern. Am Ende des Prozesses winkt das Siegel „Bildungsregion in Bayern“. Mehr Infos: www.stadt-land-wue.de/bildungsregion.

 

Die Säulensprechenden der sechs Arbeitskreise.

Über einen möglichen Schüleraustausch zwischen Berufsschulen in Würzburg und in Taiwan sprachen Bürgermeisterin und Schulreferentin Judith Roth-Jörg und der Münchner Generaldirektor der Taipeh Vertretung in der BRD Ian-tsing Joseph Dieu. Bei seinem Besuch in Würzburg erläuterte Dieu, dass Taiwan ein großes Inte-resse an einem Austauschprogramm habe, das man gerne zusammen mit einer deutschen Berufsschule entwickeln würde. Roth-Jörg und Dieu stimmten dabei überein, dass dadurch nicht nur die Attraktivität der Berufsschulen gesteigert würde, man könne auch dem Fachkräftemangel entgegenwirken und interkulturelle Kom-petenz erwerben. Hintergrund der Bestrebungen ist, dass Deutschland und Taiwan ein vergleichbares duales Bildungssystem hätten. Judith Roth-Jörg versprach, das Thema des Schüleraustausches mit den Direktoren der betreffenden Schulen zu besprechen.
 
Auch in anderen Bereichen wie beispielsweise dem Rechtsystem sei Taiwan mit westlichen Systemen vergleichbar, was das Land im Fernosten zu einem „Einfüh-rungsland für Südostasien“ mache, wie Dieu erläuterte – Besucher würde trotz der asiatischen Kultur auf viele Gemeinsamkeiten stoßen.