Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Yozgat merkeze bağlı Köyümüzün aydını gençliğimizin hocası öğretmeni Merhum İbrahim Güneş amcamızın en büyük oğlu Emekli Öğretmen Ali İhsan Güneş ağabeyimizin hakkın rahmetine nail olduğu haberini alınca çok üzüldüm. ALLAH Rahmet Eylesin
 
Ali Ihsan Güneş hocam 1970 -80’li yollarda bizlerin  ağabeyisi ve örnek aldığımız büyüğümüzdü. Orta okula başladığım yıllarda Ali ihsan hocam Tokat öğretmen okulunda okuyordu. Hafta sonları köyümüzde bir araya geldiğimizde milli kültür ve tarih bilgisiyle bizleri hep aydınlatır hak ve hakikatları söylerdi. Bize yıllar boyu ışık oldu. Onun gösterdiği ülküler doğrultusunda bize verdiği kitapları okuduk bu kutlu yolda yürüdük.
Yozgat belediyemizde yıl 1981 senesi Ağustos ayı günlerden perşembe evliliğimizde nikah şahitliğimizi yapmıştı.
Sorgun ilçemizde uzun yıllar öğretmenlik yaptı. Burada emekli oldu. Sorgun ilçemizde ikamet ediyordu. Rahatsızlandı uzun yıllar tedavisi devam etti. Yürüme zorluğu çekti. Akülü sandelye kullanmaya başladı. Kış aylarında Antalya da ikamet ediyor, ilkbahar sonrası Sorgun ilçemize geliyordu. Ali İhsan hocam hayatıyla hep örnek oldu. Köyümüze arıcılığı getirdi. Kendisi gönül insanıydı. Büyük gayretlerle hersene yaz tatillerinde köylülerimizin bir araya gelmesi gençlerin birbirlerini tanımaları, tanışmalarına vesile oldular. Yeri doldurulamayan Ali İhsan hocamda her fani gibi bize veda etti. Ebedi aleme rabbimize kavuştu. Rabbim rahmet eylesin.
Geçtiğimiz ay hocamla telefonla konuşmuştum daha sonra bu iki beyiti yazıp göndermişti. 
 
 
Yıllar önce söylenen bu  güzel  sözü  nede  yerinde söylemiş  şair. : Ömer  Hayyam.
 
GİDERİM 
 
Bir can verdin eğer  geri istersen, 
Ecel şerbetini  içer  giderim.
Yobaza cennette  bir  yer göstersen Cehennemi  kendim  bulur giderim.
 
Zaten cehenneme döndü yeryüzü. 
Toz duman kapladı dağları  düzü. 
Cehalet kapladı  tüm  ömrümüzü 
İnsanlar  içinde  Nacar giderim.
 
 
 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsrail hükümetinden, Gazze'ye insani yardımın ulaşması için daha faza sınır kapısının açılmasını istedi.

Baerbock, Almanya-İngiltere Stratejik Diyalog Toplantısı'nın ardından İngiliz mevkidaşı David Cameron ile ortak basın toplantısı düzenledi.

 

Gazze'de yaşanan acıların her geçen gün daha da korkunç bir hal aldığını ve bunun artık kelimelerle ifade edilemediğini belirten Baerbock, "Bir deri bir kemik kalmış yüzleri görüyoruz. Hayatlarını tehlikeye atarak son bir çuval un için kavga etmek zorunda kalan anne ve babaların çaresizliğini görüyoruz. Sadece görmekle kalmıyoruz, hayatta kalmak için bu una acil ihtiyaç duyanların bizim çocuklarımız olduğunu gözümüzün önüne getiriyoruz." dedi.

Tırlar yerine gemi ve uçaklara yardım malzemesi yükleniyor olmasının Gazze'ye karadan çok az yardım girdiğini gösterdiğine işaret eden Baerbock, "Bunun değişmesi gerekiyor. Son birkaç haftadır ikimiz tekrar tekrar bunun altını çiziyoruz. İsrail hükümeti artık insani yardımların ulaştırılması için daha fazla sınır kapısını açmalı ve bu yardımın ulaşmasını sağlamalı. Bu onların sorumluluğu." ifadelerini kullandı.

 

- Gazze'ye deniz koridoru için çalışıyoruz

Baerbock, Avrupa Birliği (AB) ve diğer ortaklarla Gazze'ye bir deniz koridorunun açılması için çalıştıklarını anlatarak, ayrıca Ürdün'ü ve Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı'nı, Gazze'ye havadan insani yardım atmaları konusunda uçakların doldurulması için desteklediklerini kaydetti.

Gazze'de kamu düzeninin tamamen çökmesinin bunun böyle devam edemeyeceğini gösterdiğini dile getiren Baerbock, Almanya ve İngiltere'nin buradan acil olarak hemen çatışmalara ara verilmesi için anlaşmaya varılması çağrısı yaptığını kaydetti.

Baerbock, artık anlaşmaya varılarak esirlerin serbest bırakılması, daha fazla yardımın Gazze'ye girmesi ve Gazze'de ölümlerin durması gerektiğini ifade etti.

 

- "Yerleşim politikası yasadışıdır"

İsrail'in yerleşim politikasına da tepki gösteren Baerbock, "İsrail hükümetinin yerleşim politikası, kırılgan güvenlik durumundaki yangına körükle gidiyor." dedi.

Almanya Dışişleri Bakanı, Orta Doğu'daki sorunun çözümü için uzun vadeli perspektife ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak, "İsrail hükümetinin yeni yerleşimlere ilişkin aldığı dünkü karar yasa dışıdır, kabul edilemez ve geri çekilmelidir. Bu durum, barışa giden yolu tıkıyor ve İsrail'in güvenlik çıkarı için olamaz." diye konuştu.

Baerbock, görüşmede Almanya ve İngiltere arasındaki ikili ilişkilerin yanında Ukrayna'ya desteğin önemli yer aldığını dile getirdi.

Ukrayna halkının barış istediğini ifade eden Baerbock, "Ancak barış, ölümlerin durmasını gerektirir. Kafanıza silah dayayarak barış yapamazsınız." değerlendirmesinde bulundu.

Baerbock, barış isteyen herkesin Ukrayna'ya kendisini savunması için tüm araçları harekete geçirmesi gerektiğini, bunun da Ukrayna'nın hayatta kalması için daha fazla mühimmat, daha fazla hava savunma ve kapsamlı silah verilmesi anlamına geldiğini kaydetti.

 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ittifaka nifak sokmak ve demokrasiyi sarsmak istediğini savunan Baerbock, "Biz de buna kararlılıkla ve birliğimizle karşı koyuyoruz. Çünkü Putin gözümüzü korkutamaz. NATO ittifakımızın her santimetresinin güvende kalmasını sağlamak için caydırıcılığa ve savunma kabiliyetlerimize birlikte yatırım yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

ABD'de yapılacak seçimlere dikkati çeken Baerbock, "İngiltere ile güçlü bir Avrupa transatlantik köprüsünün bir ayağını oluşturuyoruz. Köprünün diğer tarafında kim olursa olsun. Temmuz ayında Washington'da yapılacak NATO zirvesinde bu birlikteliğin altını net bir şekilde çizeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

 

- İngiltere Dışişleri Bakanı Cameron

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, Orta Doğu'da sürdürülebilir bir ateşkese ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Cameron, "Münih Güvenlik Konferansı'nda Körfez Ülkeleri ve Arap dünyasından ortaklarımızla bir araya gelerek sadece çatışmayı sona erdirmek için değil, Orta Doğu'da bir bütün olarak barışı tesis etmek için nelerin gerekli olduğunu net bir şekilde ortaya koyduk ve bu konuda yakın bir şekilde birlikte çalıştık." dedi.

Gazze'ye daha fazla yardım ulaştırılmasının önemini vurgulayan Cameron, "Deniz yoluyla ya da bir tür hava ikmaliyle başka ne gibi yollar olduğuna bakmamız gerekiyor. Ancak Gazze'deki kıtlığı, hastalığı, salgınları, insanların çektiği acıları ve ölümleri sona erdirmek istiyorsak günde 500 tıra ihtiyaç var. Daha fazla sınır kontrol noktasına ve sınır kapılarına ihtiyacımız olduğu gerçeğinden uzaklaşmamalı. Ayrıca Birleşmiş Milletler personeli için daha fazla vizeye ihtiyacımız var, böylece malları insanlara daha hızlı ulaştırabiliriz. Bu acilen ihtiyaç duyulan bir şey." şeklinde konuştu.

Cameron, İsrail'in Gazze'deki durumun çöküşün eşiğinde olduğunu gerçekten anlaması ve bunu fark etmesi gerektiğini belirtti.

 

İngiliz Bakan, Alman Taurus füzelerinin Ukrayna'ya verilmesi konusunda sorulan bir soruya da buna Alman hükümetinin karar verebileceğini ifade etti.

Cameron, "Şu anda İngiliz askerinin konusunda bir şey söylemek istemiyorum. Başbakan pozisyonunu birden fazla kez net bir şekilde ortaya koydu ve benim buna bir şey eklememe gerek yok. Ancak uzun menzilli sistemler söz konusu olduğunda, bu kesinlikle Alman hükümetinin vereceği bir karardır. Ben sadece bizim adımıza konuşabilir ve şu ana kadar Ukrayna'ya tedarik ettiğimiz silah sistemlerinin bu korkunç saldırıya karşı kendilerini savunmalarına yardımcı olduğunu kabul etmek zorunda olduğumuzu söyleyebilirim." şeklindeki görüşlerini paylaştı.

 

Taurus füzelerine atıfta bulunan ancak ismini dile getirmeyen Cameron, şunları kaydetti:

"Ukrayna'ya belirli silah sistemleri verirseniz, bu şimdi bir tırmanmaya yol açar mı? Hayır. Yapılan şey bir ülkenin kendisini yasa dışı ve tamamen haksız bir saldırıya karşı savunmasına yardımcı olmaksa durum böyle değildir. O zaman hiçbir şey sizi bu ülkeyi topraklarını geri alabilmesi için bu şekilde desteklemekten alıkoymamalıdır, çünkü mesele bir NATO askerinin bir Rus askerini öldürmesi değildir. Ukrayna'yı kendini savunmak zorunda bırakarak durumu tırmandırmıyoruz."

 

Seit Oktober 2023 ist Miheia-Mãlina Diculescu-Blebea rumänische Generalkonsulin in München. Nun reiste die Diplomatin mit Konsulin Casandra-Maria Marinescu zum Antrittsbesuch bei Oberbürgermeister Christian Schuchardt und freute sich über die Gelegenheit, erstmals Würzburg besuchen zu können.

Mit ca. 3000 Personen bilden die rumänischen Mitbürgerinnen und Mitbürger die zahlenmäßig stärkste ausländische Gruppierung in Würzburg. Zudem haben weitere rund 7000 hier lebende Personen mit deutschem Pass rumänische Wurzeln. „Sie sind eine engagierte rumänische Gemeinschaft, die konfliktfrei eine Bereicherung für unsere weltoffene Stadtgesellschaft ist“, beschrieb der Oberbürgermeister die Situation der rumänischen Community in Würzburg.

Diculescu-Blebea lobte die gute Zusammenarbeit mit der Pfarreiengemeinschaft St. Albert & St. Jakobus, die behilflich war, ein Wahllokal für die anstehende Europawahl im Juni für in Rumänien Wahlberechtigte einzurichten. „Rumänien steht 2024 mit der Europawahl im Juni, Präsidentenwahl im September und Parlamentswahl im Dezember ein Superwahljahr bevor“, so die Generalkonsulin.

Als Nachbarland der von Russland angegriffenen Ukraine habe man viel Hilfe geleistet, Flüchtlinge aufgenommen oder deren Transit ermöglicht, berichtete die Diplomatin. Auch ein Getreideexport über die Donau wurde eingerichtet. Einig waren sich Schuchardt und Diculescu-Blebea, dass den geflüchteten Ukrainern sowohl in Rumänien als auch in Deutschland der schnelle Zugang zum Arbeitsmarkt ermöglicht werden müsse. „Dieser Themenkomplex bleibt eine große Baustelle nicht nur für Europa, sondern für die ganze Welt“, so Diculescu-Blebea.

Zum Abschluss des Treffens im Amtszimmer des Oberbürgermeisters drehte sich das Gespräch um die EURO 2024. Die rumänische Fußballnationalmannschaft wird im Juni Quartier in Würzburg beziehen und von hier aus zu ihren Spielen nach München, Frankfurt und Köln reisen. Ein städtischer Empfang der Delegation ist bereits für den 11. Juni geplant. Weitere Feste und Sieges-Feiern – sowohl der rumänischen als auch der deutschen Mannschaft – werden hoffentlich das Stadtbild im Juni und Juli prägen.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, 11 ayın sultanı Ramazan ayı dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Ramazan ayına yaklaşmanın sevinç ve heyecanı içerisinde olduklarını ifade ederek, 11 Mart Pazartesi günü tutulacak ilk oruç ile Ramazan ayına girileceğini söyleyen DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, yayımladığı mesajda; “Ramazan ayı, irademizi terbiye eden, bireysel ve toplumsal duyarlılığımızı güçlendiren, beraberinde getirdiği güzel öğretilerle yaşantımızı güzelleştiren bir rahmet mevsimidir. Ramazan her zaman hoş gelir. Yüce Rabbimizden temennimiz bizleri de hoş bulması, hayatımızı hoş kılması ve bizlerden hoş ayrılmasıdır” dedi.

Ramazan ayında manevi duyguların yoğun olarak yaşandığını ifade eden Kuzey, mesajında şu ifadelere yer verdi:

Bir okuldur Ramazan

Bir rahmettir Ramazan; küçük büyük, genç yaşlı, kadın erkek, zengin fakir herkesin hatırasında güzel bir hatırası olan. Bir yağmurdur Ramazan; kurumuş gönüllere can suyu olan. Bir güneştir Ramazan; buz kesilen kalpleri sıcaklığıyla ısıtan. Bir rüzgardır Ramazan; uzaklardan cennet kokusunu taşıyan. Bir köprüdür Ramazan; zengini fakire yaklaştıran. Bir rehberdir Ramazan; doğru ile yanlışı birbirinden ayıran. Bir berekettir Ramazan; her gecesi ömre bedel olan. Bir sevdadır Ramazan; kulu Rabbine yaklaştıran. Bir okuldur Ramazan; insanı daha duyarlı, daha takvalı, daha güzel insan kılan.

Bir tohum ayı Ramazan

Ramazan ayı, gönül dünyamıza birçok güzellik tohumu ekeceğimiz bir bereket ayıdır. Ramazan’la birlikte ilk ekeceğimiz tohum; birlik, beraberlik ve kardeşlik tohumudur. Daha oruca başlamadan, aynı safta yan yana omuz omuza teravih namazında bir araya geliriz. Hep birlikle kıyama, rükûa, secdeye, duaya durarız. İlk teravih, ilk sahur, ilk oruç, ilk mukabele derken kendimizi ilk iftar sofrasında buluruz. Her birine sırasıyla ‘hoş geldin’ der, otuz gün boyunca ilmek ilmek hayatımıza Ramazan’ı işleriz.

Biz orucu, oruç bizi tutar

Orucu sadece midemizle değil, elimizle ayağımızla, gözümüzle kulağımızla da tutmaya çalışırız. Dilimizi yalandan, gıybet ve iftiradan; gözümüzü harama bakmaktan, ellerimizi günaha uzatmaktan, ayaklarımızı yanlışa sapmaktan muhafaza etmek için uğraşırız. Kur’an’ın inmeye başladığı bu mübarek ayda Kur’an’ı hayatımıza indirmeyi amaçlarız. Gerek bireysel okumalarla gerekse camilerde topluca yapılan mukabele programlarına katılarak yaratıcımızla iletişim kurarız. Zamanın kıymetini belki de saate en çok baktığımız bu ayda anlarız. Acıksak da susasak da Rabbimize verdiğimiz sözü unutmaz, ekmeğin ve suyun Rabbi olan Yüce Allah’a teslimiyetimizin gereğini yerine getiririz.

Akşama doğru evlerde tatlı bir telaş başlar. Oruçlarımızı, bir tencerede pişen yemeklerle, hep birlikte bir araya gelip, bir masa etrafında toplanarak, ‘bir’ olanın çağrısı ezan ile açarken birlik beraberliğimizi pekiştiririz. Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmenin verdiği gönül huzuruyla iftarımızı açarız. Oruçla günümüzü, teravihle gecemizi mamur ederiz.

Bereket ayıdır Ramazan

Ramazan bizlere halden anlamayı, empati yapmayı öğretir. Dünyanın dört bir yanında evlatlarının tok uyuduğu günleri özlemle bekleyen nice anne babalar için umut ayıdır Ramazan. Ramazan bizlere paylaşmayı öğretir. Fitre ile yoksula sofra kurma, zekât ile malımızı arındırma, sadaka ile Allah’a sadakatimizi arttırmaya vesiledir Ramazan. Veren elin de, alan elin de hayır gördüğü muhteşem bir bereket ayıdır Ramazan.

İbadetlerin gündelik yaşantımıza yansımasıyla alakalı güzel bir tespit vardır. O da şudur: “Namaz, camiden çıkınca; hac, Mekke'den dönünce; Ramazan, oruç bitince başlar.”  Öyledir, namaz camiden çıktığımızda bizi daha sorumlu daha duyarlı, daha vicdanlı kılmalıdır. Oruç Ramazan’dan sonra da bizleri tutmalıdır. Ramazan hep hoş geldiği gibi, bizleri de hoş bulmalı, hoş kılmalı ve hoş ayrılmalıdır.

DİTİB 40 Yaşında

Bu yıl, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) 40’ıncı kuruluş yıldönümü olduğunu belirten Kuzey, “Allah’a hamdolsun ki teşkilatımız, bu topraklarda kırk senedir faaliyetlerini sürdüren, yeri geldiğinde meyvesiyle, yeri geldiğinde gölgesiyle insanlık için hizmet üreten köklü bir ağaç olarak dimdik durmaktadır. Kırk yıl önce bu topraklara bu samimiyetle bu tohumu ekenlerden, yeşeren bu güzel filizimizi alın teriyle sulayıp, sevgi ve fedakarlıklarıyla büyütenlerden Rabbim razı olsun” ifadelerini kullandı.

Kuzey, “Bu vesileyle, mübarek Ramazan ayının İslam alemi başta olmak üzere tüm insanlığa barış, huzur ve esenlik getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum” diye konuştu. 

 

 

Fast 15 Jahre sind es nun, seit sich die beiden Bürgermeister Waldemar Brohm und Mustafa Çay kennen. Die Rathäuser der beiden Gemeindeoberhäupter stehen rund 3000 Kilometer voneinander entfernt: das eine in Margetshöchheim im Landkreis Würzburg, das andere in der Stadt Pozanti in der Mittelmeerregion Adana im Süden der Türkei. Die deutsch-türkische Freundschaft wurde über die Jahre dennoch gut gepflegt und soll nun weiter vertieft werden.

 

Eine türkische Delegation um Bürgermeister Mustafa Çay und den türkischen Vizekonsul Adnan Bahçekaral besuchte jüngst die Gemeinde im Landkreis Würzburg. Gemeinsame Ausflüge, politische Gespräche und eine Fotoausstellung über Pozanti und die Region Adana im Margetshöchheimer Rathaus gaben den Beteiligten Zeit zum Austausch. Dabei wuchs auch der Wunsch nach einer Städtepartnerschaft zwischen Pozanti und Margetshöchheim.

 

Bei einem Besuch der türkischen Gäste am Landratsamt Würzburg freute sich Landrat Thomas Eberth über die gewachsenen und die neuen deutsch-türkischen Freundschafsbande. „Gerade im Hinblick auf den Krieg in Nahost oder in der Ukraine ist es ein wichtiges Zeichen, wenn Freundschaften über Ländergrenzen hinweg sichtbar gemacht werden“, so Landrat Thomas Eberth. „Der internationale Austausch mittels Städte- und Landkreispartnerschaften verbindet Menschen unterschiedlicher Kulturkreise. Ich freue mich daher außerordentlich über diese lebendige Verbindung zwischen Margetshöchheim und Pozanti.“

Das Internationale Africa Festival, das in diesem Jahr sein 35-jähriges Jubiläum feiert, übergibt Teile seines Bücher- und CD-Archivs an die Stadtbücherei, um sie einer größeren Öffentlichkeit zur Verfügung zu stellen. Bereits in den zurückliegenden Jahren bekam die Stadtbücherei regelmäßig CDs von Musikern des Africa Festivals und konnte sich damit zu einer der bestausgestatteten Büchereien für afrikanische Musik in Deutschland profilieren.

 

In diesem Jahr hat Afro Project e.V. dem Team der Musikbücherei wiederum eine Sammlung CDs überreicht, u.a. von den bereits verstorbenen Musikern Manu Dibango, einem der bedeutendsten Musiker Afrikas & Schirmherr des 25. Africa Festivals, „Mama Africa“ Miriam Makeba mit Musik aus den Anfangsjahren ihrer Karriere, sowie Guem, Meisterperkussionist aus Algerien. Außerdem wurden CDs der bis heute erfolgreichsten Musiker Youssou N`Dour, der goldenen Stimme aus dem Senegal, und Alpha Blondy, Afrikas Reggaestar Nummer 1, der Stadtbücherei zur Verfügung gestellt. Abgerundet wurde die umfangreiche Spende mit mehreren Fotobänden mit hochwertigen Fotografien aus und rund um Afrika.

Dank der großzügigen Spende steht den Kundinnen und Kunden der Stadtbücherei ab sofort auch die Musik des vielfältigen Abendprogramms des diesjährigen Internationalen Africa Festivals zur Ausleihe zur Verfügung.

Keşif heyeti, Batı Trakya Türk toplumunun sorunlarını ve maruz kaldığı hak ihlallerini yerinde gözlemledi

 

Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), 4 Mart 2024 tarihinde Avrupa’dan akademisyen ve uzmanların yer aldığı bir heyetle Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesine keşif ziyareti düzenledi. 

 

ABTTF’yi temsilen Uluslararası İlişkiler Direktörü Melek Kırmacı Arık’ın iştirak ettiği keşif ziyareti heyetinde Avrupa Azınlık Sorunları Merkezi (ECMI) Dan-Alman Azınlıkları Sorunları Bölümü Başkanı ve Güney Danimarka Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Martin Klatt ile Bulgaristan Ulusal Tarih Müzesi’nden (HYSTORYSMUS) Petranka Nedelcheva ve Magdalena Marinova yer aldı.

 

ABTTF’nin organizasyonu ve hazırladığı program çerçevesinde heyet ilk olarak Gümülcine Seçilmiş Müftüsü ve Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) Başkanı İbrahim Şerif’i makamında ziyaret ederek Batı Trakya Türk toplumunun dini özerkliğinin sistematik olarak ihlal edilmesi ve din alanında yaşadığı sorunlar hakkında bilgi edindi. 

 

Hemen ardından Batı Trakya Türk toplumunun siyasi alandaki temsilcisi olan Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi’nin Gümülcine’deki genel merkezini ziyaret eden heyete burada, Batı Trakya Türk toplumuna mensup siyasetçilerin hedef gösterilmesi ve Yunanistan genelinde bağımsız adaylara da uygulanan %3’lük seçim barajı ile ilgili sorunlar aktarıldı.

 

Heyetin Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD), Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ) ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’ni (BTTÖB) ziyaretlerinde, Batı Trakya Türk toplumunun eğitim alanında yaşadığı sorunlar ve bu kapsamda özerk statüdeki Türk ilkokullarının kapatılması ve Yunan makamlarının bölgede iki dilli Türk azınlık anaokulu açılmasına izin vermemesi dile getirildi.

 

İsminde “Türk” kelimesi geçtiği için kapatılan Gümülcine Türk Gençler Birliği’ni (GTGB) ziyaret eden heyet, derneğin tarihçesi ve faaliyetleri hakkında bilgi aldı. 

 

İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa ile makamında görüşen heyete müftülüğün çalışmaları aktarıldı, “Trakya’daki Müftülüklerin Modernleştirilmesi” başlıklı yasa ile Batı Trakya Türk toplumuna ait müftülüklerin özerk yapılarının tasfiye edilmeye çalışıldığı ifade edildi.

 

İskeçe Türk Birliği’ni (İTB) ziyaret eden heyet, isminde geçen “Türk” kelimesi nedeniyle kapatılan derneğin 40 yılı aşkın süredir devam eden hukuk mücadelesi ve Yunanistan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) aleyhindeki ilgili kararını 16 yıldır uygulamaması hakkında bilgi edindi.

 

Gündem ve Millet gazetelerini ziyaret eden heyete, Yunanistan’daki ana akım medyada Batı Trakya Türk toplumunu hedef alan ayrımcılık ve nefret söylemi hakkında bilgi verildi.

 

 

 

 

 

 

Landrat Martin Neumeyer unterstützt als Fastenbotschafter die 20km-Fasten-Challenge der Genussregion Niederbayern sowie von Slowfood Niederbayern. Im Rahmen der Aktion werden alle Menschen aufgerufen, sich überwiegend mit saisonalen Produkten zu ernähren, die innerhalb eines 20km-Radius um ihren Heimatort produziert wurden – und zwar für einen frei gewählten Zeitraum innerhalb der Fastenzeit.

 

„Als gelernter Koch weiß ich, wie wichtig es ist, heimische Produkte zu verwenden – mit regionalen Zutaten schmeckt jedes Gericht einfach besser. Nehmen Sie sich doch einfach mal die Zeit und besuchen Sie zum Beispiel einen Wochen- oder Bauernmarkt in Ihrer Nähe – dort finden Sie nicht nur regionale, sondern auch saisonale Spezialitäten.“

Landrat Martin Neumeyer

 

Auch als Amtschef des Landratsamtes Kelheim hat Martin Neumeyer ein Auge auf bio-regionale Lebensmittel: Der Landkreis Kelheim ist seit Kurzem Ökomodellregion und möchte damit unter anderem die Wertschöpfungsketten stärken – von der Erzeugung und Verarbeitung bis zur Vermarktung von Produkten.

 

Seit vergangener Woche läuft zudem eine Online-Vortragsreihe der Genussregion zum Thema „20km-Fasten“, bei der mehrere Redner Lust auf mehr Regionalität und Saisonalität wecken wollen. Die Teilnehmer erhalten Tipps und Tricks, wie sie die Produkte aus ihrer direkten Umgebung besser in ihren Alltag integrieren können. Alle Interessierten können sich ab sofort unter www.genussregion-niederbayern.de/20km-fasten für die Vorträge, die sich ganz bequem von zuhause aus mitverfolgen lassen, anmelden.

 

„Machen Sie gerne mit. Sie werden feststellen, dass die Produkte aus der Heimat unglaublich abwechslungsreich und vielfältig sind.“

 Landrat Martin Neumeyer

Ülkenin mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracatı ocakta 135,6 milyar avroya çıktı
 

BERLİN (AA) - Almanya'nın ihracatı, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine artan dış satımın etkisiyle ocakta yüzde 6,3 ile beklentilerin üzerinde artış gösterdi.

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), Almanya'nın ocak ayına ilişkin dış ticaret rakamlarını açıkladı. Buna göre, ülkede mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat, ocakta bir önceki aya göre yüzde 6,3 artışla 135,6 milyar avroya çıktı.

Ocak ayı ihracat verisine ilişkin beklenti, bir önceki aya kıyasla yüzde 1,5 artacağı yönündeydi.

İhracattaki artışın öncelikle Avrupa'daki işlerin iyi gitmesinden kaynaklanması dikkati çekti. Ülkenin AB üyesi ülkelere ihracatı ocakta yüzde 8,9 artarak 75,8 milyar avroya yükseldi.

 

- Ticaret fazlası arttı

Almanya'da ocak ayına ilişkin ithalat ise yüzde 3,6 artarak 108 milyar avroya yükseldi.

Böylece Almanya'nın mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış dış ticaret fazlası yaklaşık 27,5 milyar avro oldu. Dış ticaret fazlasına yönelik beklenti 19 milyar avro olması yönündeydi.

Dış ticaret fazlası, Ocak 2023'de 17,3 milyar avro olarak kayıtlara geçmişti.

Ocak 2023’e göre ülkenin ihracatı yüzde 0,3 artarken, ithalatı yüzde 8,3 azaldı.

Almanya'nın ocakta ithalatının 61,2 milyar avroluk bölümü de AB'den gerçekleştirildi. Ocak 2023'e göre, AB ülkelerinden yapılan ithalat yüzde 10,8 arttı.

 

Öte yandan, Almanya'nın en önemli ticaret ortağı Çin'e ihracatı ocakta bir önceki aya kıyasla yüzde 7,8 artarak 8,1 milyar avroya yükseldi. Çin'den ithalat ise Aralık 2023’3 göre yüzde 11,1 azalışla 10,4 milyar avroya indi.

Söz konusu dönemde ABD'ye ihracat yüzde 1,7 azalarak 12,5 milyar avroya ve ABD'den yapılan ithalat da yüzde 5,2 düşerek 7,8 milyar avroya geriledi.

Almanya'nın diğer önemli ticaret ortağı İngiltere'ye ihracatının ocakta aylık bazda yaklaşık yüzde 8,1 düşerek 6,38 milyar avroya inmesi dikkati çekti.

 

Bu arada, Almanya’nın ocakta Türkiye’ye ihracatı yüzde 2 azalarak 2 milyar 222 milyon avroya, ithalatı da yüzde 4,2 düşerek 2 milyar 128 milyon avroya indi.

 

BIG Genel Başkanı Haluk Yıldız: "Suç duyurumuzla Almanya'nın Gazze'deki soykırıma verdiği desteği durdurmayı amaçlıyoruz. Alman hükümeti bu savaş suçuna ortak olmaya devam etmemelidir. Yasal olarak sorumlu tutulmalıdır"
 

KÖLN (AA) - Almanya'da Yenilik ve Adalet için İttifak (BIG) partisi, Gazze'deki soykırım suçuna ortak olduğu şüphesiyle Alman hükümeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Almanya'nın ilk azınlık siyasi oluşumu olan BIG'den yapılan yazılı açıklamada, Alman hükümeti hakkında suç duyurusunda bulunulduğu belirtildi.

Suç duyurusunun nedeninin, Ekonomi Bakanlığı verilerine göre 2023 yılında İsrail'e yapılan 326,5 milyon avro değerinde silah ihracatı olduğu vurgulanan açıklamada, bu lisansların büyük kısmının Ekim 2023'te saldırıların başlamasından sonra verildiğine dikkati çekildi.

 

Açıklamada, masum sivillerin sistematik olarak öldürülmesinin durdurulması, Filistin halkının yeniden güvende olması, İsrail hükümeti tarafından aylardır çiğnenen uluslararası hukukun ve buna bağlı insan haklarının Filistin'deki insanlar için de geçerli olması, Filistin halkının var olma ve kendi kaderini tayin etme hakkını yeniden kazanması gibi konularda Alman hükümetine müdahale çağrısında bulunuldu.

Almanya'nın "insan haklarına bağlı bir ülke olarak" Gazze'de barış ve adalet için artık harekete geçmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un mevcut İsrail politikasının insan haklarını ihlal ettiğini söylemesinin yeterli olmadığı kaydedildi.

İsrail'in Gazze'deki uygulamalarına ilişkin olarak "ihlalin" yaptırımları da olması gerektiğine işaret edilen açıklamada, "Alman hükümeti bu konuda sürekli olarak üç maymun rolünü oynamaktadır. Filistinliler için de insan hakları, yaşama ve korunma hakları geçerlidir." ifadesi kullanıldı.

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen BIG Genel Başkanı Haluk Yıldız, "Suç duyurumuzla Almanya'nın Gazze'deki soykırıma verdiği desteği durdurmayı amaçlıyoruz. Alman hükümeti bu savaş suçuna ortak olmaya devam etmemelidir. Yasal olarak sorumlu tutulmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Yıldız, "Alman hükümetinin savaşın başından bu yana Gazze'deki insanların çektiği acılara karşı gösterdiği empati eksikliği, Almanya'nın dünya devletleri nezdindeki ahlaki iflasının bir ilanı ve insan hakları konusunda çifte standart yaklaşımı niteliğindedir. Şu ana kadar 30 binden fazla Filistinli öldürülmüş olup, katledilenlerin üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşmaktadır." ifadelerini kullandı.