Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
29 Mayıs 1993 tarihinde Solingen‘de beş kişi ırkçı bir terör eylemi sonucu öldürülmüştür: Gürsün İnce (27), Hatice Genç (18), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (4). 17 kişi de hayati tehlike arz edecek şekilde ağır yaralanmıştır. Yangın tüm kurbanları uykuda yakalamıştır. Bu eylemin alçaklığı ve insan düşmanlığı kadar, Mölln ve Solingen kurbanlarına sempati ve dayanışmayı çok gören ve “taziye turizmine düşmek istemiyoruz“ diyerek reddeden dönemin hükümetinin tutumu da bir o kadar dehşet vericidir.
Solingen’de 5 masum insanın gece vakti alevler arasında kalarak hayatını kaybettiği kundaklama saldırısı, yeni birleşmiş Almanya’yı kasıp kavuran şiddet dalgasının korkunç bir doruk noktası olmuştur. Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen, Mölln ve Solingen’deki kundaklama saldırıları ve bunların kamuoyunda ele alınış biçimi, akıl almaz bir siyasi başarısızlığın ifadesidir. Saldırılar şiddetlendikçe, siyaset daha savunmacı hale gelmiş, güvenlik kurumları ve temel hakların savunulması zayıflamıştır.
1993’te Almanya’da yılın en çirkin sözü olarak “yabancılaşma” (Überfremdung) kavramı seçilmiştir. 1992 yılında ise “taziye turizmi” (Beileidstourismus: Mölln’deki cinayetler vesilesiyle düzenlenen cenaze törenleri için) ve şamarlamak (yabancılara yönelik fiziksel ve ölümcül saldırılar) tercihler arasında yer alan kavramlar olmuştur. 1991 yılında ise en çirkin sözler arasında “yabancılardan arındırılmış” (ausländerfrei), (Hoyerswerda’daki yabancı düşmanı slogan) ve ikinci sırada Almanların yabancılarla “karışımı“ (durchrasste Gesellschaft; CSU’lu üst düzey politikacı) yer almıştır. Ukraynalı savaş mültecileriyle bağlantılı olarak kullanılan “sosyal turizmi“ (CDU’lu üst düzey politikacı), 2022 yılının en çirkin sözü olarak ikinci sırada yer almıştır. Aynı kavram 2013 yılında da Almanya’nın en çirkin sözü olarak seçilmiştir.
Bu kavramlar gökten zembille inmemekte, daha ziyade kamusal bağlamlarda, özellikle de siyaset ve kampanya gazeteciliğinde, toplumsal algı ve müteakip tartışma ve gelişmeler üzerinde önemli bir etkiye sahip olacak şekilde kullanılmalarıyla tanım gereği ortaya çıkmaktadır. Yılın çirkin sözleri seçilen “Yabancılaşma” (Überfremdung) (1993) ile “sosyal turizmi” (Sozialtourismus) (2022) arasında neredeyse 30 yıl geçmiş olsa da, ortak mekanizmaların benzer şekilde etkisinin devam ettiği görülmektedir. Kısa vadeli siyasi ve medyatik ilgi uğruna, uzun vadede toplumsal barış, hatta sosyal güvenlik ve uyum feda edilmektedir.
Dönemin Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanı Herbert Schnoor (1980-1995), geriye dönüp baktığında “Gençler siyasetin mülteciler ve yabancılar hakkında nasıl konuştuğunu tecrübe ettiğinde, onların bu sözlü şiddeti acımasız fiziki şiddete dönüştürmesine şaşırmanıza gerek yok“ açıklamasında bulunmuştur. Bu cümle her zamankinden daha günceldir ve artık sadece gençler ile de sınırlı değildir. Gündelik ırkçılığın ötesinde, tırmanan yabancı düşmanlığı ve insan düşmanlığının toplumsal sapmaların ürünü ve yansıması olduğunu yaşıyoruz. Bunlar önce kavramlara, nadiren de olsa eylemlere ve bazen de teröre yol açmakladır.
1993’te Solingen’de meydana gelen terör saldırısında ailesinden 5 kişiyi kaybeden Mevlüde GENÇ, 2022 yılının sonunda hayatını kaybetmiştir. O her zaman toplumsal uyumun hüzünlü bir uyarıcısı ve barış ile uzlaşının sarsılmaz bir sembolü olmuştur. O bir Alman faciasının sembolü olarak, Almanya’daki Türk toplumunun annesi olmuştur. Zira Türk vatandaşlarının acısı, yarası ve kaybı da derin izler bırakmıştır. Mölln’de (11/1992) ve Solingen’de (05/1993) meydana gelen iki yangın, Türk kökenli vatandaşlar için algıda hala derin bir dönüm noktasını temsil etmektedir: Solingen’den ÖNCE ve SONRA diye bir zaman ortaya çıkmıştır. Söz konusu ırkçı terör dalgası ve devletin bunu ele alış biçimi, Türkiye kökenli insanların ev ve güvenlik duygusunu kalıcı olarak zedelemiştir. Bu durum onlarca yıl ve nesiller boyunca yankılanmaktadır. Ve 30 yıl sonra da, hala mültecilere, göçmenlere, Müslümanlara, onların örgütlerine ve ibadethanelerine yönelik saldırılar, siyasi ve sosyal iklimin kötü durumda olduğunu göstermektedir.
Poliste, silahlı kuvvetlerde veya federal makamlar içinde radikal sağcı sohbet gruplarının bulunduğu haberleri, radikal sağcı oluşumlardan kendini tehdit edilmiş hisseden öğretmenlerden gelen yardım çağrıları, örneğin Berg’deki (Spreewald) bir okulda Hitler selamları, gamalı haçlar ve sağcı müzik veya bir bahçedeki gamalı haçlı Nazi partisi (Döbeln) - tüm bunlar konunun hala ne kadar güncel olduğunun bir kesitidir (belgesidir). Kavramsal ve siyasi sapkınlıklardan bahsetmeye bile gerek bulunmamaktadır.
Tarihi hatırlamak aynı zamanda tarihten ders çıkarmak demektir. Bu umutla, Solingen’deki terör eyleminde hayatını kaybedenlere ve diğer tüm ırkçılık ve terör kurbanlarına Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyoruz. Onlarla olan dayanışmamız her daim devam edecektir.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)
Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Bavyera Milletvekili Arif Taşdelen’in ağabeyi Bayreuth Belediye Meclis Üyesi ve aynı zamanda 08 Ekim’de yapılacak Milletvekili seçimlerinde Bavyera Eyaletinin Ober Frankonya (Üst Frankonya) Bölgesinden üçüncü sıra SPD Milletvekili adayı Halil Taşdelen’e ‘Bayreuth Belediyesi Altın Liyakat Madalyası’ ile verildi.
Bayreuth Belediye Meclis toplantı salonunda yapılan bir törenle ‘Bayreuth Belediyesi Altın Liyakat Madalyası’ ile ödüllendirilen Taşdelen'e madalyasını, Bayreuth Belediye Başkanı Thomas Ebersberger taktı.
Çok az kişiye layık görülen ve büyük değer taşıyan Altın Liyakat Madalyası’nı alan Halil Taşdelen, “Bayreuth halkı için yapmış olduğum olağanüstü hizmetler nedeniyle madalya almaya layık görüldüm. Altın madalyayı almam için beni öneren herkese teşekkür ediyorum. Aldığım ‘Altın Liyakat Madalyası ödülü, beni daha çok çalışmaya teşvik edecektir’dedi.
Altın Liyakat Madalyasının taktim töreninde Halil Taşdelen’i ilk tebrik edenler arasında, Bavyera Eyalet Milletvekili (SPD) Arif Taşdelen ile birlikte kıza krdeşleri Selma ve Sevim oldu.
BELEDİYE BAŞKANINDAN TAŞDELEN’E ÖVGÜ
Bayreuth Belediye Başkanı Thomas Ebersberger şunları söyledi: “Uzun seneler Belediye Meclis üyeliği yapan aynı zamanda 08 Ekim seçimlerde kardeşi Arif Taşdelen gibi Milletvekili adayı gösterilen Halil Taşdelen’in Bayreuth halkı için yaptığı hizmetleri saymakla bitiremeyiz. Bunlardan bazılarını söylersek, Bayreuth’da yaşayan yabancıların karşılaştığı sorunların çözümü için 2012 yılında Yabancılar Uyum Meclisinin kurulmasını sağlamıştır.Tekirdağ ile Beyreuth’un kardeş şehir olmasında öncülük yapmıştır. Bayreuth ve çevresinde yaşayan Müslümanlar için 2009 senesinde birinci ve 2022 senesinde ikinci Müslüman mezarlığına kavuşturarak islami kurallara uygun defin olayını Bayreuth’da gerçekleştirmiştir.Kentin spor kulülerinde başkanlık yapmış olan Halil, inşaat teknikeri olması nedeniyle yaptığı inşaatlarda çok sayıda kişiye iş vererek işsizliğin azalmasına katkı sunmuştur.’’
Bavyera Eyalet SPD Milletvekili Arif Taşdelen’de Bavyera Liyakat Madalyası ile ödüllendirilmişti
Alman Sosyal Demokrat Partisi'nden (SPD) Bavyera Eyalet Meclisi'ne seçilen ilk Türk kökenli Milletvekili Arif Taşdelen’de Bavyera halkına yapmış olduğu olağanüstü hizmetleri nedeniyle Bavyera Liyakat Madalyası' ile ödüllendirilmişti. Arif Taşdelen’e de Liyakat Madalyasını Bavyera Başbakanı Markus Söder takmıştı.
Haber; İlhan Baba-Nürnberg
YTB Başkanı Abdullah Eren, yurt dışı temsilciliklerde oy verme işlemlerinin son gününde açıklamalarda bulundu. Eren, “Ne olursa olsun, kim ne düşünürse düşünsün, yurt dışındaki Türkler vatanına milletine sahip çıkıyor. Bunu da oy kullanma oranlarında görüyoruz” diye konuştu.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Cumhurbaşkanı Seçimi ikinci turu için yurt dışı temsilciliklerde oy verme işlemlerinin son gününde açıklamalarda bulundu. Eren, yurt dışındaki vatandaşların Türkiye’deki seçimlerde oy kullanma süreçleriyle ilgili yapılan olumsuz yorumları kınadığını belirtti.
Yurt dışındaki vatandaşlara yönelik Türkiye’nin birçok hizmeti olduğunu, bu hizmetlerin değerlendirilmesi noktasında da yurt dışındaki vatandaşların söz sahibi olması gerektiğini belirten Eren, “Ben zaman zaman sosyal medyada, bazı haber sitelerinin yorumlarında rastlıyorum. Çok da üzülüyorum: ‘Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız niye Türkiye'deki seçimlerde oy kullanıyor? Onlar yurt dışında yaşıyor, Türkiye'deki seçimlerin kaderine niye etki ediyorlar?’ gibi ifadeler var. Hâlbuki yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik Türkiye'nin birçok politikası var. Onlara yönelik de Türkiye'nin birçok hizmeti var ve bu insanlar kendilerine yönelik hizmetlerle alakalı değerlendirme yapmasın mı? Veya taleplerini direkt meclise, yasamaya taşımasın mı? Yürütmeyi bu konuda seçim yoluyla denetlemesin mi?” diye konuştu.
Türkiye ile aidiyetleri pekişiyor, yurt dışındaki Türklere yönelik farkındalık artıyor
Oy kullanma sürecinin aynı zamanda yurt dışında yaşayan vatandaşların Türkiye'yle bağlarını korumalarına vesile olduğunu ifade eden Eren, “Bu süreç Cumhurbaşkanımızın yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza verdiği kıymeti gösteriyor. Ben bu yorumları yapanlara da bakıyorum ve maalesef esefle kınıyorum. Bu insanlar demokratik haklar çerçevesinde oylarını kullanıyorlar. Oy kullanma ve seçimler yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye'yle bağlarını korumalarına vesile olan bir unsurdur” dedi.
Yurt dışında yaşayan vatandaşların oy kullanma oranı arttıkça Türkiye’de de onlara yönelik ilgi ve farkındalığın arttığına dikkat çeken Eren, “Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız oy kullandıkça Türkiye'de de yurt dışındaki Türklere yönelik ilgi ve farkındalık artıyor. Daha önce yurt dışındaki vatandaşlarımıza herhangi bir şey vaat etmeyen, herhangi bir şey söylemeyen, duymayan, görmeyen, onların farkında olmayan siyasi partiler de bir şey söyleme ihtiyacı hissediyor artık” dedi.
Dünyanın dört bir tarafındaki Türkler sandığa yoğun ilgi gösteriyor
Yurt dışındaki Türklerin Türkiye’ye her konuda sahip çıktığını vurgulayan Eren, “Ne olursa olsun, kim ne düşünürse düşünsün yurt dışındaki yaşayan vatandaşlarımız, Avrupalı Türkler, Türkiye'ye çok ciddi oranda sahip çıkıyor. Vatanına, milletine sahip çıkıyor. Bunu da oy kullanma oranlarında, dünyanın dört bir tarafındaki vatandaşlarımızın yoğun ilgisinde görüyoruz” şeklinde konuştu.
ATİNA (AA) - Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu, 21 Mayıs'ta yapılan genel seçimlerin ardından hükümetin kurulamamasıyla ilgili parti liderleriyle bir araya geldi.
Sakelaropulu, seçim sonuçlarına göre parlamentoda grubu bulunan parti liderlerini Cumhurbaşkanlığına davet etti.
Cumhurbaşkanı, parti liderleriyle yaklaşık yarım saat görüştü.
Toplantının ardından liderler açıklama yapmadı.
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada ise Sakelaropulu'nun bugün yerel saatle 13.00'da Sayıştay Başkanı İoannis Sarma ile görüşeceği belirtildi.
Sarma'nın, ülkeyi seçimlere götürecek geçici hükümetin başbakanı olarak görevlendirilmesi bekleniyor.
- Yeni Demokrasi seçimi açık ara farkla önde bitirmişti
Yunanistan'da düzenlenen genel seçimlerde, resmi olmayan sonuçlara göre, Yeni Demokrasi yüzde 40'ın üzerinde oy alarak (146 sandalye) en yakın rakibi SYRIZA'ya 20 puan fark atmıştı ancak tek başına iktidara gelebilmesi için gerekli 151 sandalye sayısına ulaşamamıştı.
Yeni Demokrasi'nin lideri Kiryakos Miçotakis ve ikinci parti olan Radikal Sol İttifakın (SYRIZA) lideri Aleksis Çipras da koalisyon için gerekli şartların bulunmadığı gerekçesiyle hükümeti kurma görevini iade etmişlerdi.
Seçimlerde üçüncü olan PASOK-KINAL ittifakı lideri Nikos Andrulakis de Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu’nun kendisine verdiği hükümet kurma görevini reddetmişti
- Yeni seçim sistemine göre ikinci kez sandığa gidilebilir
Koalisyon için uzlaşıya varılamaması halinde ise seçim için ikinci kez sandık kurulacak.
Sandığa ikinci kez gidildiğinde, birinci partiye, en az yüzde 25 oy alması kaydıyla 300 sandalyelik parlamentoda oy oranına bağlı fazladan 20 ila 50 sandalye verilecek.
Miçotakis, ikinci seçimlerin 25 Haziran'da yapılabilmesi için çalışmalarını hızlandıracakları açıklamasında bulunmuştu.
BERLİN (AA) - Almanya`da bileşik Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), mayısta hizmet sektöründeki canlanmanın etkisiyle 0,1 puan artarak yükselişini dördüncü aya taşırken, imalat sanayi PMI ise artış beklentilerinin aksine geriledi.
S&P Global, Almanya'nın mayıs ayı öncü PMI verilerini açıkladı. Buna göre, ülkede nisanda 54,2 puan olan bileşik PMI mayısta 54,3'e yükselerek beklentileri aştı.
Art arda yükselişini dördüncü aya taşıyan bileşik PMI’ya ilişkin piyasa beklentisi 53,5 puana gerilemesi yönündeydi.
Ülkede hizmet sektörü PMI, mayısta 56’dan 57,8’e çıkarak, Ağustos 2021'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Hizmet sektörü PMI verisinin mayısta 55,3’e düşmesi bekleniyordu.
- Veriler imalat sanayisinde daralmanın sürdüğüne işaret etti
İmalat sanayi PMI ise söz konusu ayda artış beklentilerinin aksine 44,5’ten 42,9’a gerileyerek, 36 ayın en düşük seviyesine geriledi.
İmalat sanayi PMI verisinin mayıs ayında 45'e yükseleceği tahmin ediliyordu. İmalat sanayi PMI verisinin 11 aydır daralmaya işaret eden 50 puanın altında olması dikkati çekti.
Hamburg Ticaret Bankası başekonomisti Cyrus de la Rubia, konuya ilişkin değerlendirmesinde, hizmet sektöründeki faaliyetlerin iyi olmasının hane halkı satın alma gücünün enflasyon kaynaklı kaybına rağmen tüketici harcamalarının beklenenden daha iyi olduğunu gösterdiğini belirtti.
La Rubia, "Öte yandan imalat sektörü, Çin imalat sektöründe düşüş nedeniyle muhtemelen gerileyecek." değerlendirmesinde bulundu.
PMI verisinde 50 puanın üstü büyümeye işaret ederken, 50 puanın altı daralmayı gösteriyor.
Alman hükümeti ise ekonomide bu yıl yüzde 0,4 büyüme bekliyor.
Almanya Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) öncü verilerine göre, Alman ekonomisi, bu yılın ilk çeyreğinde, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılaması nedeniyle büyüme kaydetmedi. Böylece ilk çeyrekteki sıfır büyümenin ardından Alman ekonomisi, "üst üste iki çeyrek GSYH'de küçülme yaşanması" olarak ifade edilen teknik resesyona "kıl payı" girmemiş oldu.
Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 küçülmüştü.
Ülke ekonomisi, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan dar boğazlar hafiflese de faizlerin yükselmesi, ekonomiye güvenin azalması ve alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ortamında tüketicilerin satın alma gücünün düşmesi sonucu talepte yaşanan durgunluktan olumsuz etkileniyor.
Alman hükümeti, ekonomide bu yıl yüzde 0,4 büyüme bekliyor. Önde gelen Alman ekonomi enstitüleri ise ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 0,3 büyümesini öngörüyor.
Destatis, ilk çeyreğe ilişkin GSYH nihai verilerini 25 Mayıs'ta açıklayacak.
HAMBURG (AA) - Olbia LNG Terminal Üst Yöneticisi (CEO) Antonio Nicotra, doğada her yıl 200 milyar ton biyogazın karbon döngüsü sonucu açığa çıktığını belirterek, bunun dünyanın ihtiyaç duyduğu toplam LNG'den yüzde 20 daha fazla olduğunu söyledi.
Almanya'nın Hamburg kentinde düzenlenen 5. Küresel LNG Forumu'nun "Enerji Dönüşümünün Kilit Etkeni: LNG" başlıklı panelinde konuşan Nicotra, biyogaz kullanımının karbon salımını önemli miktarda azaltabileceğini ve doğadaki atıl biyogazın bu sürece katkısının yüksek olabileceğini ifade etti.
Nicotra, doğada her yıl 200 milyar ton biyogazın karbon döngüsünde açığa çıktığını ve bunun dünyanın ihtiyaç duyduğu LNG'den yüzde 20 daha fazla olduğunu dile getirdi.
Biyogazın doğal gazdan daha maliyetli olduğu yönündeki eleştirilere değinen Nicotra, "Bu, üretim maliyetinden kaynaklanmıyor. Lojistikten kaynaklanıyor. Biyogazda lojistik çok daha karmaşık çünkü biyokütlenin doğadan toplanması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Nicotra, bu alana Avrupa Birliği'nin (AB) daha fazla finansal destek sağlaması gerektiğini vurgulayarak, biyokütlenin toplanması için gerekli altyapı çalışmaları yapıldığında AB'nin enerji konusunda bağımsızlığı yakalayabileceğini söyledi.
Biyogazın Biyo-LNG olarak da kullanılabileceğine ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından çok daha sürdürülebilir olduğunu işaret eden Nicotra, "Tüm bu nedenlerle biyogaza ihtiyaç duyarsanız, biyogazı da sıvılaştırabilirsiniz." dedi.
- Dizel yakıt yerine Biyo-LNG kullanımıyla karbon salımı azaltılabilir
Biyometan Uzmanı Lorenzo Maggioni de biyolojik atıklardan elde edilen biyogazın, biyometana dönüştürülmesi, biyometanın da sıvılaştırılmasıyla Biyo-LNG'nin elde edilebildiğini ifade etti.
Başta tır, kamyon gibi ağır vasıtalar olmak üzere gemilerde de Biyo-LNG kullanabileceğini aktaran Maggioni, bu şekilde taşıma kaynaklı karbon salımının da azaltılabileceğini dile getirdi.
Maggioni, Avrupa'daki Biyo-LNG'ye yönelik gelişmelere de değinerek kıtada hali hazırda 20 bin biyogaz tesisi bulunduğunu ve en büyük Biyo-LNG tesisinin ise yıllık 9 bin ton Biyo-LNG ürettiğini ifade ederek, birçok ülke ve firmanın da son yıllarda Biyo-LNG konusunda yatırımlarını artırdığını kaydetti.
BERLİN (AA) - Almanya'da geçen ay 93,4 puan olan Ifo İş Ortamı Güven Endeksi, şirket yöneticilerinin gelecek beklentilerinde keskin düşüşün etkisiyle mayısta 91,7 puana geriledi.
Merkezi Münih'te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), yaklaşık 9 bin firmanın katılımıyla gerçekleştirdiği mayıs ayı Almanya İş Anketi sonuçlarını yayımladı.
Buna göre, nisanda 93,4 puana revize edilen Almanya'da sanayi ve ticarete ilişkin İş Ortamı Güven Endeksi, şirket yöneticilerinin beklentilerde önemli ölçüde kötümser olmasının etkisi ile bu ay 91,7 puana geriledi. Piyasa beklentisi endeksin 93 puana inmesi yönündeydi.
Mayısta Almanya'da Ifo Beklentiler Endeksi'nin 91,7’den 88,6 puana inmesi dikkati çekerken, Mevcut Durum Endeksi de 95,1'den 94,8 puana geriledi.
Ifo anketinde, imalat ve hizmet sektörlerinin geleceğine yönelik beklentilerde daha fazla kötüleşme görüldüğü belirtildi.
- "Alman şirketleri yaza şüpheyle bakıyor"
Ifo Başkanı Clemens Fuest, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Ifo İş Ortamı Güven Endeksi’nin art arda altı aylık yükselişin ardından mayısta ilk kez düştüğünü belirterek, “Yöneticiler mevcut durumlarından biraz daha az memnundu. Alman şirketleri yaklaşan yaza şüpheyle bakıyor" dedi.
ING Almanya Başekonomisti Carsten Brzeski, konuya ilişkin değerlendirmesinde, söz konusu verinin Alman ekonomisinde büyüme endişelerini ivmelediğini belirterek, “6 aylık yükselişin ardından Ifo endeksindeki ilk düşüş, azalan iyimserliği ve yeni büyüme endişelerini bir kez daha teyit etti. Alman ekonomisinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca resesyon içinde kalacağını söylemiyoruz ancak birkaç kısa ve uzun vadeli zorlukla birlikte, büyüme en iyi ihtimalle baskı altında kalacak.” ifadesini kullandı.
- Alman hükümeti bu yıl yüzde 0,4 büyüme bekliyor.
Almanya Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) öncü verilerine göre, Alman ekonomisi, bu yılın ilk çeyreğinde, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılaması nedeniyle büyüme kaydetmedi. Böylece ilk çeyrekteki sıfır büyümenin ardından Alman ekonomisi, "üst üste iki çeyrek GSYH'de küçülme yaşanması" olarak ifade edilen teknik resesyona "kıl payı" girmemiş oldu.
Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 küçülmüştü.
Ülke ekonomisi, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan dar boğazlar hafiflese de faizlerin yükselmesi, ekonomiye güvenin azalması ve alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ortamında tüketicilerin satın alma gücünün düşmesi sonucu talepte yaşanan durgunluktan olumsuz etkileniyor.
Alman hükümeti, ekonomide bu yıl yüzde 0,4 büyüme bekliyor. Önde gelen Alman ekonomi enstitüleri ise ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 0,3 büyümesini öngörüyor.
Destatis, ilk çeyreğe ilişkin GSYH nihai verilerini yarın açıklayacak.
BERLİN (AA) - Avrupa Merkez Başkanı (ECB) Başkanı Christine Lagarde, Banka'nın, yüksek enflasyonla mücadelede kararlı olduğunu vurguladı.
Lagarde, ECB'nin kuruluşunun 25. yılına ilişkin bir blog yazısı kaleme aldı.
Yazıda, ECB'nin, Kovid-19 salgınında önlemler açıklayarak salgına hızlı bir şekilde yanıt verdiğini ifade eden Lagarde, bugün de alışılmışın dışında yüksek enflasyonu aşağı çekmek için Banka'nın aynı kararlılıkla hareket ettiğini vurguladı.
Lagarde, "Yıllarca çok düşük kaldıktan sonra enflasyon, artık çok yüksek ve çok uzun süre böyle kalmaya devam edecek. Bu, paranın değerini, satın alma gücünü azaltıyor. Avro Bölgesi'ndeki insanları ve şirketleri etkiliyor. Özellikle de toplumumuzun en savunmasız kesimlerini olumsuz etkiliyor." ifadelerini kullandı.
ECB'nin enflasyonu orta vadeli yüzde 2 hedefine geri getireceğini vurgulayan Lagarde, "Bu nedenle faiz oranlarını rekor bir hızla artırdık ve enflasyonu hedefimize geri çekmek için faizleri yeterince sınırlayıcı seviyelere getireceğiz. Gerektiği kadar para politikasını bu seviyelerde tutacağız." değerlendirmesinde bulundu.
- "Her zaman kolay olmadı"
ECB'nin son 25 yıldaki çalışmalarını değerlendiren Lagarde, şunları kaydetti:
"Her zaman kolay olmadı. Ancak benden önceki ECB Başkanları Wim Duisenberg, Jean-Claude Trichet ve Mario Draghi'nin liderliğinde, kötü olduğu kadar iyi ekonomik zamanlarda da, ECB görevini yerine getirmeye ve böylece Avrupa'nın geleceğinin temellerini güçlendirmeye her zaman dikkat etmiştir."
Temmuz 2022'den beri ECB, ana faiz oranlarını art arda 7 kez toplamda 375 baz puan artırdı. Analistler, 15 Haziran'da yapılacak ECB faiz toplantısında 25 baz puanlık bir artış bekliyor.
Öte yandan, Avro Bölgesi'ndeki para politikasından sorumlu organ olan ECB,1 Haziran 1998'de çalışmalarına başladı. Merkezi Almanya'nın Frankfurt kentinde olan ECB'nin temel amacı, Avro Bölgesi'nde fiyat istikrarını sağlayarak avronun değerini korumak.
Avroyu, Almanya, Avusturya, Belçika, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan kullanıyor. Hırvatistan da bu yılın başında avro kullanmaya başladı.