Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BİŞKEK (AA) - Kırgızistan ve Tacikistan elektriğini Afganistan üzerinden Pakistan'a taşıyacak CASA-1000 (Central Asia South Asia Electricity Transmission and Trade Project) yüksek gerilimli elektrik hattı projesinin Kırgızistan ayağına başlandı.
 
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Sadır Caparov'un katılımıyla ülkenin güneyindeki Batken Bölgesi Batken ilçesi Kara-Bulak köyünde, CASA-1000 yüksek gerilimli elektrik hattı projesi çerçevesinde elektrik kablolarını taşıyacak elektrik direğinin temel atma töreni düzenlendi.
 
Caparov, törende yaptığı konuşmada, CASA-1000 projesinin bölge ülke ve halkları açısından taşıdığı öneme dikkati çekerek, "CASA-1000 projesi, enerji geliştirme alanında yeni bir sayfa açan ve bir bütün olarak Orta ve Güney Asya ülkelerinin sosyo-ekonomik iyileşmesine katkıda bulunacak büyük ölçekli bir bölgesel projedir." dedi.
 
Projenin, Kırgızistan'ın elektrik ihracat potansiyelini artıracağını ve enerji sektörüne ek yatırımları çekeceğini vurgulayan Caparov, "Hidroelektrik potansiyelinin artırılması ve yeni elektrik hatlarının inşası ülkenin enerji güvenliğinin sağlanması açısından stratejik bir hedeftir." ifadesini kullandı. Caparov, 1 milyar 100 milyon dolar toplam yatırım miktarını öngören CASA-1000 projesinin 200 milyon dolarlık Kırgızistan ayağındaki elektrik hatlarının inşaatına destek veren uluslararası finans kuruluşları Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası ve Avrupa Yatırım Bankasına teşekkür etti.
 
- CASA -1000 yüksek gerilimli elektrik hattı projesi
 
CASA-1000 projesiyle, Orta Asya'nın en büyük buzullarından beslenen Kırgızistan ve Tacikistan'daki ırmakların fazla suyunun yaz aylarında boşa akmasının önlenmesi ve bu ülkelerde üretilen elektriğin Pakistan ve Hindistan'a ihraç edilmesi amaçlanıyor.
 
Toplam yatırım tutarı 1 milyar 100 milyon dolar olan CASA-1000 projesinin hayata geçirilmesiyle mayıs-eylül aylarında Kırgızistan ve Tacikistan'da üretilen 5 milyar kilovatsaat elektriğin Afganistan ve Pakistan'a sevkiyatı öngörülüyor.
 
Kırgızistan CASA-1000 projesiyle, Afganistan ile Pakistan'a mayıstan eylüle ortalama 500 milyon ila 1,5 milyar kilovatsaat arasında veya toplam enerji üretiminin yüzde 40'ını temin etmesi hedefleniyor.
 
Yaklaşık 1250 kilometre uzunluğunda bulunan CASA-1000 elektrik hattı projesinin yaklaşık 455 kilometresi Kırgızistan'dan geçecek.
 
Proje için uluslararası finans kuruluşlarından 25 ila 40 yıllık bir süre için imtiyazlı şartlarda kredi alan Kırgızistan, 15 yıl içinde elektrik ihracatı yaparak tüm yatırımlarını telafi etmeyi planlıyor.
 
CASA-1000 projesi kapsamında yıllık elektrik ihracatından yılda 80 milyon dolar net gelir edecek Kırgızistan'ın enerji dağıtım şirketlerinden Elektrik İstasyonları Anonim Şirketinin 1 milyar 200 milyon dolar ve Kırgızistan Ulusal Güç Şebeke Anonim Şirketinin 320 milyon dolar gelir elde edeceği tahmin ediliyor.
 
İki yıl içinde tamamlanması beklenen CASA-1000 projesinin Tacikistan ayağının 2016 ve Afganistan ayağının Şubat 2020'de temeli atılmıştı.
- Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu:
- "Bu platform üzerinden İngiltere'den İtalya'ya, İsveç'ten Portekiz'e, Rusya'dan Avustralya'ya, Kanada'dan Brezilya'ya kadar 47 farklı ülkeye ürün ihraç edilir hale gelinmiştir"
- "PTT, bu iş birliği sayesinde ülkemiz adına güçlü lojistik altyapısıyla da desteklediği e-ihracat alanında önemli girişime imza atarak yaklaşık 300 bin ürünümüzün dünya piyasasına arz edilmesini sağlamıştır"
- Katar Postası CEO'su Faleh Al Naemi:
- "Uluslararası düzeyde pazarlamaya başlandığında, yer yüzündeki tüm insanlar, Türk ürünlerinden faydalanacaklar"
 

ANKARA (AA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, "turkishsouq.com" platformu üzerinden İngiltere'den İtalya'ya, İsveç'ten Portekiz'e, Rusya'dan Avustralya'ya, Kanada'dan Brezilya'ya kadar 47 farklı ülkeye ürün ihraç edilir hale gelindiğini belirterek, "Yaklaşık 300 bin ürünümüzün dünya piyasasına arz edilmesini sağlamıştır." dedi.

Bakan Karaismailoğlu, Türkiye-Katar e-Ticaret İşbirliği Projesi kapsamında Katar Postası CEO'su Faleh Al Naemi'yi makamında kabul etti.

Türkiye ve Katar arasındaki köklü dostluk, kardeşlik ve iş birliği bağlarının hem ülkeler hem de bölge istikrarı açısından değerli ve önemli olduğunu vurgulayan Karaismailoğlu, gerek haberleşmenin gerekse ulaştırmanın, insanların hayati ihtiyaçlarını karşılamada ne derece önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde, Türkiye ve Katar'ın, ilişkilerini daha da güçlendirerek sürdürmesinin herkesi mutlu ettiğini söyledi.

Karaismailoğlu, PTT'nin, posta hizmetlerinden bankacılığa, lojistik hizmetlerden e-ticarete kadar hayatın her alanında hizmet veren 180 yıllık köklü geçmişiyle güzide kuruluşlardan olduğunu dile getirerek, dünyada gerçekleşen dijital dönüşüme ayak uyduran PTT'nin, 2012'de PttAVM.com markasıyla e-ticaret alanındaki ticari faaliyetlerine başladığını anımsattı.

"PttAVM.com"un farklı ihtiyaç ve tarza hitap eden milyonlarca ürünle ve uygun fiyatlarla, müşterilerine kaliteli alışveriş deneyimi sunduğunu aktaran Karaismailoğlu, PTT'nin 2017'de e-ticaret alanındaki faaliyetlerine küresel boyut kazandırma ve e-ihracata katkı sağlama amacıyla Katar ile ortak çalışmalara başladığını kaydetti.

Karaismailoğlu, çalışmalar neticesinde kurulan "turkishsouq" (Turkishsuk) platformuyla binlerce Türk ürününün Katar halkının hizmetine sunulduğunu belirterek, ülkeler arasındaki somut iş birliği alanlarına bir yenisinin eklendiğini ifade etti.

- "turkishsouq.com global ölçekte platform haline dönüştürüldü"

e-ticaret alanında iş birliğinin başarılı olduğunu ve 2019'da "turkishsouq.com" uzantısıyla Katar sınırlarını aşarak global ölçekte platform haline dönüştürüldüğünü belirten Karaismailoğlu, şöyle devam etti:

"Bu platform üzerinden İngiltere'den İtalya'ya, İsveç'ten Portekiz'e, Rusya'dan Avustralya'ya, Kanada'dan Brezilya'ya kadar 47 farklı ülkeye ürün ihraç edilir hale gelinmiştir. PTT, bu iş birliği sayesinde ülkemiz adına güçlü lojistik altyapısıyla da desteklediği e-ihracat alanında önemli girişime imza atarak yaklaşık 300 bin ürünümüzün dünya piyasasına arz edilmesini sağlamıştır. Platformun uluslararası lansmanının ülkelerimiz açısından hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum."

Karaismailoğlu, ağustosta Fildişi Sahili'nde düzenlenmesi planlanan 27'nci Dünya Posta Birliği Kongresi kapsamında gerçekleştirilecek Posta İşletme Konseyi ve İdari Konsey için adaylığın söz konusu olduğuna değinerek, adaylığa verilecek destek için Katarlılara teşekkürlerini iletti.

Ulaştırma ve haberleşme alanında Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan köklü tarihi, hizmet tecrübesi ve toplumsal güveniyle ülkenin gurur duyduğu kurumlardan PTT ile Katar'ın ulusal posta teşkilatı Katar Postası arasındaki iş birliğini önemsediklerini vurgulayan Karaismailoğlu, projenin üreticiye, iş dünyasına ve halklara hayırlı olmasını diledi.

- "Turkishsouq'daki ürünleri talep eden 50 ülke bulunuyor"

Katar Postası CEO'su Al Naemi de bugün turkishsouq'un e-ihracat platformunun ulusal ve uluslararası niteliğiyle ele alındığını belirterek, tüm dünya haklarının e-ticaret üzerinden Türk ürünlerini satın alma imkanına kavuştuklarını söyledi.

Al Naemi, Katar Postası ile Türk postası ve PTTAVM'nin önemli bir adım attığını dile getirerek, "Bugün itibarıyla bu platform, dünyadaki bütün insanlara arz edilmiş bulunmaktadır. Deneyimimize başladıktan sonra 'turkishsouq'daki ürünleri talep eden 50 ülke bulunmaktadır. Uluslararası düzeyde pazarlamaya başlandığında, yer yüzündeki tüm insanlar, Türk ürünlerinden faydalanacaklar." diye konuştu. 

Bakan Karaismailoğlu, Türkiye'nin "Orta Koridor" rotasıyla ticaretten daha fazla pay alabileceğini söyledi:
- "Orta Koridor rotası etkin kullanıldığı takdirde, halen yıllık 710 milyar dolar tutarında olan Avrupa-Çin ticaret trafiğinden ülkemizin ve Orta Asya ülkelerinin ekonomik fırsatlar elde edilebileceği aşikardır"
- "Kanal İstanbul, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan ticaret yolu olan Orta Koridor'un da en önemli bileşeni olacak"
 

ANKARA (AA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, "Orta Koridor" rotasının etkin kullanılmasının önemine işaret ederek, "Halen yıllık 710 milyar dolar tutarında olan Avrupa-Çin ticaret trafiğinden, ülkemizin ve Orta Asya ülkelerinin ekonomik fırsatlar elde edilebileceği aşikardır." dedi. 

Ankara Sanayi Odasının (ASO) mart ayı meclis toplantısında konuşan Karaismailoğlu, Cumhuriyetin 100. yılına bambaşka bir güç ve gelecek perspektifiyle girdiklerini, son 19 yılda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmak için güçlü hamleler gerçekleştirdiklerini söyledi.

Eğitimden sanayiye kadar dünya ölçeğinde bir iddia ve başarı kazandıklarını vurgulayan Karaismailoğlu, Türkiye'nin sanayisini ve sanayicilerini desteklemek, üretkenliğini artırmak ve güçlü bir lojistik altyapıyla yeni ihracat kapılarını açmak için çalıştıklarını ifade etti.

Karaismailoğlu, "Türkiye'ye duyduğunuz inançla bugünlere geldiniz ve Türkiye ekonomisini ürettiğiniz gelirle, istihdamla ayakta tuttunuz. Artık büyümenin ve ilerlemenin baş döndürücü bir hıza ulaşacağı, dijitalleşmenin tüm iş sahalarında yaygınlaşacağı, teknolojik üretimimizin artacağı, yerli ve milli ürünlerimizle pek çok alanda söz sahibi olacağımız yeni bir dönem olacak. Türkiye'nin yarınlarını inşa edeceğiz. Gelişmekte olan değil gelişmiş Türkiye'nin geleceğini birlikte kuracağız." diye konuştu.

- "Kendi kaderimizi kendimiz çizeceğiz"

Yeni tip koronavirüs salgını sebebiyle dünyanın tarihi bir resesyon yaşadığına işaret eden Karaismailoğlu, tedavi ve aşılama konusunda sağlanacak ilerleme sayesinde bu yılın küresel ekonominin hızla toparlanacağı bir dönem olacağını dile getirdi.

Karaismailoğlu, IMF küresel ekonomide 2021 için yüzde 5,2 büyüme öngörürken, OECD'nin Türkiye'de yüzde 5,9 büyüme beklediğine dikkati çekerek, "Türkiye için ortaya çıkan bu olumlu tabloda Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki çalışmaların önemi büyüktür." dedi.

Sanayi için de benzer bir tablonun bulunduğunu belirten Karaismailoğlu, Ocak 2021 itibarıyla yıllık sanayi üretiminin yüzde 11,4 artmasının özverili çalışmaların sonucu olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin pandemi koşullarında dahi tüm dünyanın hayretle izlediği bir devamlılık, üretkenlik ve büyüme sağladığını söyleyen Karaismailoğlu, "Bugüne dek başardıklarımızın verdiği şevk ve azimle, Türkiye'nin çıtasını daha da yükselteceğiz. Yerli ve milli ürünlerinin  sayısını her geçen gün artıran, tekstil kadar, gıda kadar, ham madde kadar teknolojide, yazılımda, hizmet alanlarında da ihracat yapan bir Türkiye markası için çalışacağız. Gelişmiş dünyanın bize biçtiği rolleri bir kenara bırakıp, kendi kaderimizi kendimiz çizeceğiz." dedi.

- Ulaşım ve haberleşme projeleri

Karaismailoğlu, yeri geldiğinde hazine kaynaklarının yanında özel sektör iş birliğiyle dev projeleri bir an önce hayata geçirmelerinin, bu sonuçlara hızla ulaşabilmek için olduğunu ifade etti.

Hükümetleri döneminde ulaşım ve haberleşme hizmetleri için 1 trilyon liranın üzerinde yatırım gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Karaismailoğlu, tamamlanan ve inşası süren kara ve demir yolu projelerini anlattı.

TURASAŞ Fabrikasında Milli Elektrikli Tren Seti, Elektrikli Anahat Lokomotifi, Hibrit Lokomotif, Dual Lokomotif ve özgün motor projelerinin başarıyla sürdürüldüğünü dile getiren Karaismailoğlu, "Milli Banliyö Tren Seti Projesi başladı. 2021 yılında tasarımı tamamlanarak prototip imalatına başlayacağız. Milli Elektrikli Tren seti projemizde yerlilik oranı yüzde 60'a ulaşmıştır. Yerlilik oranı seri üretimde yüzde 80'e çıkacak." diye konuştu.

Karaismailoğlu, 2023'te demir yolu sektör payını yolcuda yüzde 5'e, yükte yüzde10'a, 2035'te ise yolcuda yüzde 15'e, yükte yüzde 25'e çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.

Dünya ticaretinin yüzde 80'ini sırtlayan deniz yolları konusunda da kararlı bir şekilde ilerlediklerini belirten Karaismailoğlu, gelecek dönemde daha çevreci, rekabetçi, yerlilik ve millilik oranı daha yüksek bir gemi inşa ve yan sanayi geliştirmek için çalışacaklarını söyledi.

Türkiye'yi haberleşme ve iletişim yetkinlikleri açısından da yeni bir çağa hazırladıklarına işaret eden Karaismailoğlu, Türkiye'nin, Cumhuriyetin 100. yılında kendi uydusunu kendisi yapabilen dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alacağını bildirdi.

- "Kanal İstanbul, Orta Koridor'un en önemli bileşeni olacak"

Karaismailoğlu, Türkiye'nin, liman bağlantıları sayesinde Asya'daki yük trafiğinin Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz bölgesine ulaşması için önemli fırsatlar sunduğuna dikkati çekerek, "Orta Koridor rotası etkin kullanıldığı takdirde halen yıllık 710 milyar dolar tutarında olan Avrupa-Çin ticaret trafiğinden ülkemizin ve Orta Asya ülkelerinin ekonomik fırsatlar elde edilebileceği aşikardır." dedi.

Geçen hafta The Ever Given adlı geminin Süveyş Kanalı'na sıkıştığını ve bu durumun dünya ticaretini olumsuz etkilediğini anımsatan Karaismailoğlu, bu olayla Orta Koridor'un öneminin bir kez daha anlaşıldığını söyledi.

Karaismailoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kanal İstanbul, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan ticaret yolu olan Orta Koridor'un da en önemli bileşeni olacak. Orta Koridor'daki varlığımızı ve hakimiyetimizi artıracak. Marmara Bölgesi, Kanal İstanbul'u, Marmara otoyol ringi, limanları, lojistik bölgeleri, demir yolu bağlantıları, Marmaray’ı ile Avrasya'nın lokomotifi, dünyanın kavşak noktası haline gelecek. Proje mevcut İstanbul Boğazı'ndaki yüksek tonajlı gemilerin neden olduğu kaza risklerini de ortadan kaldıracak ve İstanbul rahat bir nefes alacak."

Ulaştırma ve haberleşme yatırımlarının 2003'ten bu yana sanayiye toplam katkısının 225 milyar dolar olduğunu bildiren Karaismalioğlu, sanayicilerle birlikte hareket etmenin, her daim yapıcı ve sonuç odaklı ilişkiler kurmalarının, diyalog ortamını güçlendirmenin son derece yararlı olacağını dile getirdi.

Karaismailoğlu, içeriden, dışarıdan, muhalefetten, basından pek çok eleştiri, karalama ve asılsız iddiayla karşılaştıklarını belirterek şunları kaydetti:

"Türkiye'nin yarınları ve çocuklarımızın geleceği için büyük bir sorumluluk duyarak yaptığımız işleri daha idrak bile etmekte güçlük çekenlerle bizim yollarımız çok ayrı. Artık muhalif siyasetle, ayrı dünyalardan hatta ayrı çağlardan olduğumuzu düşünmeye başladık desek yeridir. Bu uzun yolda, daha çok akıl ve fikir birliği yaparsak, devlet ve sanayi iş birliğini artırırsak, Türkiye'nin hedeflerini ortak hedeflerimiz olarak sahiplenirsek, başaramayacağımız hiçbir iş yoktur."

- Yatırım için sürdürülebilir faiz düzeyinde güven tesis edilmeli"

ASO Başkanı Nurettin Özdebir de Türkiye ekonomisinin son dönemde yüksek faiz, döviz kuru ve enflasyon gibi olguları bir arada yaşadığını, bu durumun borç çevrimlerini zorlaştırdığını söyledi.

Bu gelişmelerin özel sektörün yatırım imkanlarını da zorlaştırdığını dile getiren Özdebir, şöyle dedi:

"Yatırım için sürdürülebilir bir enflasyon ve faiz düzeyinde güvenin tesis edilmesi çok önemlidir. Kalıcı ve sağlıklı bir büyüme için üretmek zorundayız. Yüksek faiz, üretici kesim açısından yüksek finansman ve yüksek refinansman maliyetleri anlamına geliyor. Kur seviyesinin, ara mallardaki yüksek fiyat artışları kanalıyla üretimde aksamalara yol açan ve uluslararası piyasalarda rekabet gücümüzü aşındıran, yüksek enflasyonla birlikte değerlendirilmesi, reel sektör olarak yaşadığımız zorlukların derecesini ortaya koymaktadır."

Özdebir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Ekonomi Reform Paketi'nin somut ve çözüm odaklı olduğunu belirterek, paketlerin uygulanmasının da önemli olduğunu ifade etti.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TÜGİAD 18. Olağan Genel Kurul Toplantısında konuştu:
- "Hak ve hukukumuzu antlaşmalar korumaz. Antlaşmaları, hak ve hukukumuzu koruma kudretimiz ve kararlığımız var eder"
- "Vatanımızın teminatı, kara ve denizlerdeki egemenlik haklarımızın teminatı, kelimeler, cümleler değil, bizzat devletimizin kudreti, ordumuzun gücü ve milletimizin istiklal sevdası ve bu yoldaki kararlılığıdır"
- "Endüstri 5.0'ın konuşulduğu dünyada, teknoloji, ekonomi için hayati önem taşıyor. Geleceğin dünyasında yer almak istiyorsak özellikle gençlerimizi bu alanlara yönlendirmeli, daha fazla teşvik etmeli, onlar için daha fazla zemin oluşturmalıyız"
 

İSTANBUL (AA) - TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Hak ve hukukumuzu antlaşmalar korumaz. Antlaşmaları, hak ve hukukumuzu koruma kudretimiz ve kararlığımız var eder." dedi.

Şentop, Conrad İstanbul Bosphorus'ta gerçekleştirilen Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) 18. Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, TÜGİAD'ın Türkiye'deki ilk ulusal ve tek uluslararası genç iş insanları derneği olduğunu belirtti.

Türkiye genelinde 850 üyesi ve 60'tan fazla sektör temsilcisiyle dünya üzerinde 100'den fazla ülkeye ihracat yapan TÜGİAD mensuplarının, iş, güç, imkan ve kabiliyetlerinin çok daha fazla artmasını ve bereketlenmesini temenni eden Şentop, genç müteşebbislerin ülkenin aydınlık geleceğinin teminatı olduğunu söyledi.

 Şentop, 1970'lerden bu yana değişik kategorilerde sürekli kullanılan "küreselleşme" kavramının bugün içinde yaşanılan dünyayı belki de en iyi tanımlayan kelime olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Gelişen ulaşım araçları sayesinde, ülkelerarası en uzun mesafeye hava yoluyla 17 saatte ulaştığımızı düşünürsek 'küresel dünya', sınırları olmayan kocaman bir köye dönüştü. Eskiden ilçemizin, ilimizin, nihayet ülkemizin sınırları içinde kalan bir dünya ile hemhal iken, şimdi bütün dünyanın meseleleri, olayları, tartışmaları gözümüzün önünde. Çocukluk yıllarımızda, 1980'lerde gazetelere merakım vardı, her gün birkaç gazete okurdum. O zamanın gazetelerindeki haber ve yorumların çok az bir kısmı Türkiye dışından haberlerdi. Dünyanın bir yerinde çok büyük bir olay, bir deprem, büyük bir kaza gibi fevkalade bir olay varsa gazetelerde yer alırdı. Şimdi ise basılı ve görsel yayınlarda haber ve yorumların büyük çoğunluğu yurt dışında gerçekleşen olaylarla alakalı."

Artık yeryüzünde gerçekleşen hemen hemen her olayın, dünyadaki bütün ülkeleri etkiler hale geldiğine dikkati çeken Şentop, para, ticaret, ekonomi, sistem, kural ve işleyişlerin küreselleştiğini anlattı.

Şentop, hastalıklar ve virüslerin de küreselleştiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Dünyanın bir ucunda ortaya çıkan bir virüs, yaklaşık iki ay gibi kısa bir sürede dünyanın bütün ülkelerine yayıldı. Virüsün etkisiyle bütün ülkeler gibi, ülkemiz de önce adeta kendi kabuğuna çekildi. Birdenbire kendimizi belki de yüzyılda bir şahit olunabilecek dünya çapında bir salgının ve kaos ortamının içinde bulduk. Salgının başladığı ilk günlerde Çin'de sokak ortasında ölmekte olan insanları, Avrupa ülkelerinde yatak kalmadığı için hekimlerin hasta seçmek zorunda kaldığı hastaneleri, çalışanları kaçtığı için toplu ölümlerin yaşandığı yaşlı bakımevlerini, dijitalleşme sayesinde sosyal medya platformlarından yanı başımızdaymış gibi izledik."

- "Salgın sebebiyle ülkelerin güven duygusu zedelendi"

İstikrarın ve güven duygusunun azaldığı durumlarda en başta ekonomik dengelerin bozulduğuna vurgu yapan Şentop, salgın sebebiyle dünyadaki bütün ülkelerin, güven duygusunun zedelendiğini, geleceği görememenin oluşturduğu bilinmezlik ve karışıklık yaşadığını ifade etti.

Dünyanın yaşadığı bu travmalarla içine kapandıkça kapandığını, her gün yaklaşık 20 bin uçuşun yapıldığı dünya üzerinden uçakların geçmez olduğunu aktaran Şentop, "Dev havayolu şirketlerinin, dev firmaların iflaslarına şahit olduk. Bugün taşımacılık faaliyetleri, her türlü tedbire rağmen eskiye göre yüzde altmış daha az kapasiteyle yapılıyor. O renkli, ışıklı, hareketli, parlak dünyamız, birdenbire karardı. Artık ülkeler arası seyahatler değil, komşular arası trafik bile durdu. Evlerimizde, büyüklerimize, çocuklarımıza, sevdiklerimize sarılmak bir yana, belli bir mesafe uzaklıktan bakmak mecburiyetinde kaldık." diye konuştu. 

Hiç öngörülmeyen ve tahmin edilmeyen tablo karşısında bir çok ülkenin ve toplumun ne yapacağını şaşırdığına değinen Şentop, "O planlanmış, belli bir düzen ve kurallar içinde sorunsuz bir şekilde işleyen hayat, arızalar çıkarmaya başladı. Devletlerin, toplumların gerçek karakterleri, gerçek yüzleri ortaya çıktı. Salgının ilk zamanlarında kaygıdan ne yapacağını bilemeyen, medenilikte burnundan kıl aldırmayan gelişmiş ülkelerde marketlerin yağmalanmasına, maske, ilaç ve tıbbi malzeme kavgalarına şahit olduk. Bir ülkenin parasını verip satın aldığı sağlık malzemelerine el koyan ülkeler… İhtiyaç fazlası sağlık malzemelerinin bile başka ülkelere parası mukabilinde satılıp gönderilmesini engelleyen ülkeler… Devlet ve toplum bazlı bencilliklere hep birlikte şahit olduk." değerlendirmesinde bulundu.

TBMM Başkanı Şentop, şimdilerde de aşı üzerinden, adeta aşı savaşlarına tanıklık ederek benzer karakter arızalarının tezahürlerini gördüklerini anlatarak, Türkiye'nin ise kadim devlet geleneğimizin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturunu, daha da genişleterek, "insanı yaşat ki dünya yaşasın" anlayışıyla, vicdani ve insani sorumlulukla 157 ülkeye yaptığı yardımlarla ihtiyaç sahiplerinin, mağdur ve mazlumun yanında olduğunu gösterdiğini ifade etti.

Çeşitli vesilelerle, telefonla, video konferans yoluyla veya yüz yüze görüştükleri başka devletlerin yetkililerinin, konuşmalarına Türkiye’ye teşekkür ederek başladığına vurgu yapan Şentop, bu olağanüstü süreçte, hatırlamak ve hatırlanmanın çok kıymetli olduğunu söyledi.

- "Türkiye’nin asaletli duruşu her zaman saygı ile hatırlanacak"

Şimdi aşı savaşlarını, aşı ayrımcılığına dair tartışmaları gördükçe üzüntülerinin arttığını aktaran Şentop, "Böyle büyük bir felaketten bile tam manasıyla ders çıkartmakta bu kadar geç kalınması üzüntü verici. Ama ümitliyiz. Belalar, imtihandır, sınamadır... Dünya bu sınamadan da çok şeyler öğrenerek çıkacak. Türkiye’nin asaletli duruşu, vicdani ve insani yaklaşımı, şüphesiz, her zaman saygı ile hatırlanacak." diye konuştu.

Şentop, dünyayı bütün insanlığın ortak evi olarak kabul ettiklerini dile getirerek, "Küreselleşen dünyada, bir insan tekinin hayat, huzur ve asgari insani standartlarda yaşayabilme hakkı sağlanmadıkça, hiç kimsenin barış, huzur ve güven içinde olamayacağına inanıyoruz. Bunu her platformda dile getiriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop,  2020 yılında başlayan ve halen devam eden salgında, bütün ekonomiler daralırken Türkiye'nin dünyadaki müstesna birkaç ülkeden biri olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Türkiye’nin 2020 yılını yüzde 1,8 büyüme ile kapatmasında sizler gibi genç, dinamik, cesur, fedakar işadamları ve girişimcilere sahip olmamızın büyük etkisi ve katkısı olduğunu ifade etmek isterim. Milletimizin hızlı hareket etme kabiliyeti sayesinde en büyük tekstilcilerimizden, küçücük meslek liselerimize kadar hemen her yerde cerrahi maske ürettik.  En çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarını hızla üretmeye ve ihraç etmeye başladık.  Hedefimiz birçok alanda ülkemizi en iyiler arasında en öne taşımaktır.  Bu hususta iddialıyız ve gayretliyiz."

- "Türkiye'nin en büyük avantajlarından biri, yetişmiş insan gücü"

Avrupa, Asya ve Afrika'nın kesişme noktasında olan Türkiye'nin en büyük avantajlarından birinin yetişmiş, nitelikli, özgüvenli insan gücü olduğunu dile getiren Şentop, "Buna en somut örnek de sizler gibi büyük hedeflere odaklanmış genç, birikimli, çalışkan, girişimci iş insanlarımızın olmasıdır. Son 18 yılda, ihracatımız 36 milyar dolardan 170 milyar dolar bandına kadar çıktı. Burada yıllık 50 milyar dolarlık ticaret hacmine sahip TÜGİAD’ın dinamizmini takdir etmemiz gerekir." dedi. 

Şentop, 2020’nin tüm belirsizliklerine rağmen TÜGİAD ailesinin, yılın belirli dönemlerinde ihracat ve büyümede önemli başarılar yakalayarak üretimden ve ihracattan hiç vazgeçmediğini belirtti.

Her gün artan üye sayısıyla salgın sonrası ticareti de hızla geliştirecek hamleleri hayata geçirme vizyonuna sahip olan TÜGİAD'ın, kaybedilen gelirlerin telafi edilmesi adına girişimciliğin süreceği sinyallerini şimdiden verdiğini kaydetti.

Şentop, 2021 yılında aşı çalışmalarıyla artan güven ortamının verdiği olumlu yansımalarla çok daha fazla üreten ve gayret gösteren bir rota izleyeceğinize inandığını söyledi.

Senelerdir Türkiye'nin jeopolitik konumunun önemiyle ilgili vurgu yapıldığını ancak sömürge aydını refleksiyle hareket eden bazılarının ise bu durumun çok abartılı olduğunu söylediğini aktaran Şentop, "Ancak bu salgın dönemi Türkiye’nin abartıldığı düşünülen bu coğrafi konumunu, nerdeyse dünyanın kalbi olduğunu bir kez daha herkese gösterdi. Şu an gözünüzde bir dünya haritası canlandırıp, pergelin bir ayağını Türkiye’mizin üstüne koyup çevirdiğinizi hayal etmenizi istiyorum. Sadece üç saatlik uçuşla Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Kafkaslar bölgesine ulaşabiliyoruz." diye konuştu.

Şentop, dünya ülkelerinin, salgında, tüm tedarik zincirlerinin kırıldığını görünce bu durumun onlarda bir sarsıntı yarattığını anlatarak, "Küresel çapta faaliyet gösteren ülkeler, kendi ürünleri ya da yan sanayi ürünleri için en fazla iki-üç saatte ulaşılabilecek konumlara ihtiyaç olduğunu fark ettiler. Salgın süreci Türkiye’nin bu anlamda önemini daha da arttırdı." dedi.

Şentop, bu dönemde ortaya çıkan yeni fırsatları, Türkiye adına çok iyi değerlendirmeleri ve ülkenin ekonomik hacmini artırmaları gerektiğini belirtti.

Türkiye’deki şirketlerin ürettiği ürünlerin kalite ve fiyat parametreleriyle uluslararası pazarlarda rekabet edebilir nitelikte olduğunun su götürmez bir gerçek olduğuna işaret eden Şentop, "Sanayimiz bu konuda rüştünü çoktan ispatlamıştır. Ancak üretilen ürünlerin pazarlara arzı ve marka yaratma becerimiz konusunda, kat etmemiz gereken yollar bulunuyor." diye konuştu.

Şentop, tam bu noktada e-ticarette dijital teknolojiyi daha etkin biçimde reklam ve pazarlama gibi alanlarda daha fazla ve etkin olarak kullanabilmek için daha çok yatırım yapmak gerektiğini vurguladı.

Endüstri 5.0’ın konuşulduğu dünyada, teknolojinin, ekonomi için hayati önem taşıdığını dile getiren Şentop, şunları kaydetti:

"Geleceğin dünyasında yer almak istiyorsak özellikle gençlerimizi bu alanlara yönlendirmeli, daha fazla teşvik etmeli, onlar için daha fazla zemin oluşturmalıyız. Dijital dönüşüm ve yapay zeka temelli bütün teknolojilerin menşeinde var olan 'yazılım ve kodlama' erbabına yakın gelecekte daha çok ihtiyacımız olacağının farkındayız. Bugün ortaokul seviyesinde kodlama öğrenen çocuklarımızın varlığı bizleri ziyadesiyle memnun ediyor. Gençlerimizin bu alanlarda öncü çalışmalar yapacaklarına dair güvenimin sonsuz olduğunu bu vesileyle bir kez daha ifade etmek isterim."

TBMM Başkanı Şentop, 2020 yılının Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 100. yılı olduğunu hatırlatarak, bu yılın da İstiklalin ilanı, manifestosu olan İstiklal Marşı'nın kabulünün 100. yılı olduğunu belirterek, "Bu büyük olayların 100. yıldönümünde, geçmişimizi, yaşadığımız zorlukları ama bu zorluklar karşısında yılmamayı, geri adım atmamayı, bitmeyen bir azim ve gayretle, canımız ve kanımız pahasına vatanımızı ve bağımsızlığımızı korumayı yeniden ve yeniden anlamak ve idrak etmek mecburiyetindeyiz. 100. yıl buna vesile olmalıdır."  ifadelerini kullandı.

Şentop, bu büyük tarihi, devletin kudretini, ordunun gücünü, milletin kararlılığını tam ve doğru olarak anlamakta zorlananların olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Güncel tartışmalarda, maalesef her konuyu kendi tezlerine malzeme etmekten, kullanmaktan kaçınmayan bir anlayışı görmekten, devletimizin kuruluş ruhuna dair temel hususları bile günlük tartışmaların içine katmaktan çekinmeyen politik söylemleri işitmekten büyük üzüntü duyuyorum. Basit siyasi amaçlar için bu kadar ucuz yaklaşımlar içinde olanları, her şeyi kullanabilecek suiistimal edebilecek bir tıyneti görmek çok üzücü. Tabii esas mesele şudur; Devletin askeri sivil üst düzey bürokratik makamlarında görev yapmış bazı kişilerin, Türkiye’nin mukadderatını sadece bazı kelimelere cümlelere, imzalanmış metinlere bağlı addetmesini hayretle takip ediyoruz."

- "Antlaşmalar canla kanla yazılmış zaferin neticesinde imzalanmış metinlerdir"

Şentop, Türkiye'nin tüm dünyayı kendisine hayran bırakarak, o günün güçlü devletlerini mağlup edip destansı bir savaş verdiğini anlatarak, kanla yazılan bir zaferin neticesinde dönemin yenilmez devletlerini masaya oturmaya mecbur ettiğini söyledi.

Antlaşmaların birer sonuç olduğunu ifade eden Şentop, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Canla kanla yazılmış zaferin neticesinde imzalanmış metinlerdir. Bir anlaşmanın sadece kağıt üstünde yazanlarla sadece atılan imzalarla teminat altına alındığını zannedenler ne kadar zavallıdır. Sevr projesini yırtıp atan milletimizin canı ve kanı pahasına verdiği mücadeledir. İşte bu mücadele Lozan’ı daha sonra Montrö'yü imzalanır hale getirmiştir.

Bakınız, Montrö Antlaşması 20 Temmuz 1936’da imzalanmıştır. Antlaşmanın görüşüldüğü, 31 Temmuz 1936 tarihli birleşimde, Balıkesir Milletvekili Ahmet Süreyya Bey ne diyor: '… Hepimiz biliyoruz. … En kara günlerde, en sıkışık vaziyetler içinde tahammül edilmez ve altından kalkılmaz zannedilen emri vakileri bertaraf eden Türk milleti, Montreux mukavelenamesinin bugün bize verdiği imkanı istediği gün, askeri kabiliyetine dayanarak elde edebilirdi. Fakat bunu yapmadı. Türk milletinin bu husustaki kudret ve kuvvetine karşı hiçbir zaman en küçük bir tereddüdü ve şüphesi yoktu. Montreux muahedesi ile tarih önünde beliren şanlı, şerefli hakikat, Türk milletinin öz askeri kudretiyle herhangi bir zaman yapabileceği bir şeyi, kullanabileceği bir hakkı insanlığın muhtaç olduğu sulh ve müsalemet içinde diplomasi yoluyla elde etmeği tercih etmesi ve edilebileceğini aleme göstermekte örnek olmasındadır…'

Hak ve hukukumuzu antlaşmalar korumaz. Antlaşmaları, hak ve hukukumuzu koruma kudretimiz ve kararlığımız var eder. Vatanımızın teminatı, kara ve denizlerdeki egemenlik haklarımızın teminatı, kelimeler, cümleler değil, bizzat devletimizin kudreti, ordumuzun gücü ve milletimizin istiklal sevdası ve bu yoldaki kararlılığıdır. Bunu görmeyen, bunun farkında olmayan bir anlayış, günlük siyasetin köşe kapmaca tartışmalarında temel mutabakatlarımızı malzeme olarak kullanmaktan çekinmemektedir. Ne büyük şuursuzluk…"

- Derneğin ismindeki "iş adamları" yerine "iş insanları" önerisi 

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TÜGİAD’ın 18. Genel Kurulu’nda çok önemli bir gelişme yaşandığını ve kuruluştan bu yana  35 yıl sonra ilk defa, bir kadının genel başkan seçileceğine dikkati çekerek, "Nilüfer Çevikel ile bu büyük gelişmeye imza atılacak inşallah. Nilüfer Hanım iş hayatındaki başarıları, büyük tecrübeleri ve birikimi, sivil toplum kuruluşlarındaki liderlikleri ile ekibiyle birlikte TÜGİAD’ı çok daha ilerilere başarı ile taşıyacaktır." dedi.

Bu arada TUGİAD’ın açılımında da bir şeyler yapmak gerektiğini belirten Şentop, artık "iş adamları" yerine "iş insanları"nın kullanıldığına vurgu yaparak, "Belki kısaltma muhafaza edilse de açık isim daha doğru ve daha kapsayıcı şekle dönüştürülmelidir, diye düşünüyorum." dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özlem Zengin de, derneğin başkanlığına bir kadının seçilmiş olmasının önemli olduğunu belirterek, kongrenin hayırlı olmasını diledi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç ve AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile TÜGİAD Başkanı Nilüfer Çevikel de programda birer konuşma yaptı.

Nilüfer Çevikel, programın sonunda TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a hediye takdim etti. Katılımcılar daha sonra toplu hatıra fotoğrafı çekti. 

Bakan Pekcan, "Kolay İhracat Platformu 2.0" tanıtım toplantısında konuştu:
 
- "Bugünden itibaren Kolay İhracat Platformu ile firmalarımızı potansiyel müşterilerine ücretsiz ve aracısız olarak ulaştırıyoruz"
- "Kolay İhracat Platformu; ülkemizin yatırım, istihdam, üretim ve ihracat temelindeki büyümesine ivme kazandıracak"
- "Platformu çok daha öteye taşıyan yeni modüller oluşturduk. Yeni eklediğimiz modüllerle danışmanlık hizmetinin kapsamını ve değerini en üst düzeye çıkarmış bulunuyoruz"
- "Platformla ihracatçılarımıza yalnızca alıcı firma bilgilerini sunmakla kalmıyor; aynı zamanda, yurt dışındaki potansiyel alıcıların da firmalarımıza kolayca ulaşmasını sağlıyoruz"
- "Platformun ekonomik hedeflerimize olumlu katkıda bulunacağından en ufak bir kuşkumuz yok"
- "Kullanıma açtığımız yeni modüllerimizle ihracatı herkes için çok daha kolay kılıyor ve mevcut ihracatçılarımızı profesyonel ihracatçılar haline getiriyoruz"

İSTANBUL (AA) - Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, "Bugünden itibaren Kolay İhracat Platformu ile firmalarımızı potansiyel müşterilerine ücretsiz ve aracısız olarak ulaştırıyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen Kolay İhracat Platformu 2.0 Lansman Toplantısı'nda konuşan Pekcan, ekonomilerin rekabetçi kalabilmeleri için inovasyon temelli büyümeye yatırım yapmaları gerektiğini söyledi.

İhracatın artırılmasına yönelik teknolojinin ve dijital dünyanın tüm imkanlarını kullandıklarını, ihracat altyapısının dijitalleşme ekseninde gelişmesine büyük bir hassasiyet gösterdiklerini anlatan Pekcan, bu gelişme alanlarından birisinin de "veriyi doğru biçimde kullanmak" olduğunu bildirdi.

Pekcan, "Veriyi kullanırken hem en güncel analiz yöntemlerinden yararlanarak doğru kararları alabilmek hem de verinin ortaya koyduğu bilgiyi kullanıcı dostu bir şekilde tüm girişimcilerimizin hizmetine sunabilmek oldukça önem arz ediyor." diye konuştu.

Bakanlık olarak bu doğrultuda çalışmalara devam ettiklerini aktaran Pekcan, "Kolay İhracat Platformu, ihracat hedefi olan KOBİ'lerimizin, kooperatiflerimizin ve girişimcilerimizin ihtiyaç duydukları her bilgiye tek bir platformdan, en güncel haliyle ulaşmalarını sağlıyor; ve dijital çağın bize sağladığı büyük çaplı verileri makine öğrenmesi algoritmalarıyla işleyerek ülkemizin ihracat vizyonuna önemli bir katkı sunuyor." açıklamasında bulundu.

Pekcan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ekonomi reformlarına paralel olarak ihracatçı ve ihracat hedefi olan girişimcilerin hizmetine sundukları Kolay İhracat Platformu'nun ülke ihracatının tabana yayılmasını tesis edeceğini ve ülkenin yatırımlar, istihdam, üretim ve ihracat temelindeki büyümesine ivme kazandıracağını vurguladı.

Kolay İhracat Platformu'nun 28 Ağustos 2020'de hizmet vermeye başladığını anımsatan Pekcan, platformun bugüne kadar 107 binin üzerinde anonim ve 14 bin kayıtlı kullanıcıya ulaşarak ihracatçının bir numaralı bilgi kaynağı haline geldiğini, Akıllı İhracat Robotu'nun 22 binden fazla sorguyla ihracatçılara büyük veriye dayanan kullanıcıya özgü pazar önerileri sunduğunu anlattı.

- "Danışmanlık hizmetinin kapsamını en üst düzeye çıkardık"

Ruhsar Pekcan, platformun Dünya Ekonomik Forumu tarafından yapay zeka alanında en iyi uygulamalardan biri olarak gösterildiğini, küresel manada kamu kaynaklı en gelişmiş ihracat destek platformu olma özelliğini taşıdığını belirterek, bu başarılarla yetinmediklerini ve kendileriyle yarışa devam ettiklerini söyledi.

Sunabilecekleri en güçlü desteği sağlayarak girişimcilerin önünü açmak için çalışmalarını kesintisiz sürdürdüklerini dile getiren Pekcan, "Bu doğrultuda, gerek teknolojik altyapısı gerekse kullanıcı dostu içerikleriyle Kolay İhracat Platformunu çok daha öteye taşıyan yeni modüller oluşturduk. Yeni eklediğimiz modüllerle Kolay İhracat Platformunun sunduğu danışmanlık hizmetinin kapsamını ve değerini en üst düzeye çıkarmış bulunuyoruz." diye konuştu.

Pekcan, ağustosta devreye alınan Kolay İhracat Platformu'nun sahip olduğu; Akıllı İhracat Robotu, Pazara Giriş Haritası, detaylı ve güncel bilgilerin yer aldığı ülke ve sektör sayfaları gibi özellikleri anlattı.

Kolay İhracat Platformu 2.0 ile içerik bakımından adeta yeni bir platform daha ortaya koyduklarını aktaran Pekcan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"(Platforma yeni eklenen) Modüllerimizin başında makine öğrenmesi algoritmalarını kullanarak hedef pazar tavsiyesi sunmanın yanı sıra, ürün çeşitlendirmesi için de öneriler sunan alternatif ürün robotu geliyor. İhracatçılarımıza sadece pazar tavsiyesi vermekle kalmıyor; doğrudan iletişim kurabilecekleri 18 milyon alıcı bilgisini kendilerine sunuyoruz. Ayrıca, çok geniş bir eğitim modülü hazırladık. Burada farklı ihracat olgunluğuna sahip firmalarımız için 100'ün üzerinde eğitim videosu bulunuyor."

Pekcan, ihracata dair hiçbir bilgisi olmayan bireylerin dahi ihracat yapmasını sağlayacak olan adım adım ihracat rehberi sayesinde firmaların yabancı dil engelini aşmalarına yardımcı olmak ve yazışma usullerinde profesyonellik kazanmalarını sağlamak üzere hazırlanan İngilizce yazışma şablonlarının yeni modülde yer aldığını söyledi.

- "16 farklı veri tabanını kullanarak her zaman güncel kalıyor"

Ticaret Bakanı Pekcan, platformun her zaman güncel kalmasının önemine değinerek, mevcut entegrasyonlara yenilerini ekleyerek 16 farklı veri tabanından beslenen bir altyapı ortaya koyduklarını bildirdi.

Platformda bir araya getirdikleri farklı içerik ve yapıdaki birçok verinin, ihracatçılara bütüncül bir danışmanlık hizmeti verdiğini dile getiren Pekcan, "Platforma eklediğimiz en kapsamlı modüllerimizden bir diğeri ise, makine öğrenmesi algoritmalarını kullanarak ihracatçılarımızın mevcut ürünlerine özel alternatif ürün önerileri yapan Alternatif Ürün Öneri Robotumuz." açıklamasında bulundu.

"Birliktelik kuralları analizi" yönteminin firmaların cirolarına önemli miktarda artırmalarını sağladığına değinen Pekcan, "Biz de, söz konusu birliktelik kuralları analizini, ihracatçılarımıza ürün çeşitlendirmesi yaparken destek olmak amacıyla kullanıyoruz. Sahip olduğumuz firma bazlı milyonlarca satır veriyi işleyerek, firmalarımızın birlikte ihraç ettiği veya edebileceği ve karşı taraftaki firmaların da birlikte ithal ettiği ürünleri çözümlüyoruz." diye konuştu.

Pekcan, birliktelik kuralları analizi için dünyada en çok kullanılan algoritmalardan yararlanarak istatistiksel olarak anlamlı ilişkileri yakaladıklarını, bu sayede, bir anlamda ticaretin şifrelerini çözdüklerini belirterek, "Kapsamlı analizler neticesinde hangi ürünlerin ticarette birlikte hareket ettiğini belirliyor, 6'lı Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonuna (GTİP) göre firmalarımıza ürün özelinde 'birlikte ihraç edilebilecek ürünleri' öneriyoruz." ifadelerini kullandı.

-  "Firmalarımızı potansiyel müşterilerine ücretsiz ve aracısız ulaştırıyoruz"

Ruhsar Pekcan, platformu zenginleştirirken firmalarca en çok talep edilen bilgilerden birisinin de alıcı bilgileri olduğunu belirterek, "Bugünden itibaren Kolay İhracat Platformu ile firmalarımızı potansiyel müşterilerine ücretsiz ve aracısız olarak ulaştırıyoruz. Bu değerli bilgiyi ihracatçılarımızın hizmetine sunuyor olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz." diye konuştu.

İhracatçılara kendileri için en uygun alıcıları gösterdiklerini dile getiren Pekcan, ihracatçıların beyannamelerden gelen verilerini değerlendirerek, seçtikleri ürün ve ülkedeki alıcı bilgilerini onlara sunduklarını anlattı.

Pekcan, "Böylece, ihracat yapma potansiyellerinin en yüksek olduğu firmalarla eşleşme ve iletişime geçme imkanı sunuyoruz firmalarımızın emeklerinin karşılığını alma şansları artıyor." açıklamasında bulundu.

Platformda, kurumsal kullanıcıların erişebileceği toplam 18 milyon alıcı bilgisinin bulunduğunu aktaran Pekcan, "Söz konusu 18 milyon firma bilgisi, 190'ın üzerinde ülke ve 5 bin üzerinde 6'lı GTİP bazında ürünü kapsıyor. Platformda yer alan verilerin geçerliliğini belirli aralıklarla teyit eden bir mekanizma kurduk. Bu sayede, faaliyetini durdurmuş firmaları düzenli bir şekilde temizleyeceğiz." şeklinde konuştu.

Pekcan, platformdaki "Sana En Uygun" başlıklı kartların belirlenen en iyi alternatifleri kapsadığını, firmaların kendilerine en uygun alternatiflerden başlayarak tüm firma havuzuna ulaşabileceğini söyledi.

- "Geniş bir içerik barındıran eğitim videoları yer alıyor"

Ticaret Bakanı Pekcan, platforma, hem nicelik hem nitelik açısından dolu dolu bir "sertifikalı eğitim modülü" de eklediklerini belirterek, geniş bir içerik barındıran platformda, küçük İşletmeler için sosyal medya yönetiminden kişisel marka yaratmaya, dijital pazarlama stratejisinden gümrüklerdeki dijital uygulamalara kadar 100'ün üzerinde eğitim videosunun yer aldığını anlattı.

Rehberin, içerdiği bilgi yoğunluğuna karşın oldukça kullanıcı dostu bir ara yüze sahip olduğunu kaydeden Pekcan, bu ara yüz sayesinde girişimcilerin, tüm ihracat sürecini tek bir sayfada izleme ve öğrenme imkanına kavuştuğunu, her adımın içeriğine göre, platform içinde ya da dışında ilgili yerlere yönlendiren linklerle daha detaylı bilgi de alabildiğini bildirdi.

Pekcan, "ihracatta yabancı dil engeli kolaylıkla aşılabilsin" düşüncesiyle konu özelinde mail şablonlarının Türkçe ve İngilizce olarak platforma eklendiğinin altını çizdi.

- "Yurt dışındaki potansiyel alıcıların firmalarımıza kolayca ulaşmasını sağlıyoruz"

Ruhsar Pekcan,  yenilenen platformda ayrıca ilk fazda da yer alan ihracat kokpiti modülünün, yeni özellikleriyle birlikte tamamen firmaların ileriye yönelik yol haritası çizmelerine olanak sağlayan bir yapıya büründüğünü söyledi.

Platformun firmaya özel danışmanlık ilkesi doğrultusunda firmaların ihracat ve devlet desteği bilgileri dikkate alarak bir profilleme gerçekleştirildiğini dile getiren Pekcan, bu profillemeye göre firmaları kendileri için en uygun devlet desteklerine yönlendirdiklerini aktardı ve "Platformla ihracatçılarımıza yalnızca alıcı firma bilgilerini sunmakla kalmıyor; aynı zamanda, yurt dışındaki potansiyel alıcıların da firmalarımıza kolayca ulaşmasını sağlıyoruz. Bu amaçla, AskTurkiye web sitesi platforma entegre edilerek 8 farklı dilde hizmet veren bir yapıya kavuştu. Sağlanan entegrasyonla firmalarımız, platformumuzun İhracat Kokpiti Modülünden profil oluşturduklarında, AskTürkiye üzerinde kendileri için hazırlanan modern sayfalarda firma ve ürünlerine yönelik tanıtım yapma imkanına kavuşuyor." yorumunu yaptı.

- "Platforma, yurt dışındaki 70 binden fazla ihale bilgisi eklendi"

Bakan Pekcan, platforma son olarak yapay zeka temelli, yeni bir dijital bir danışman eklendiğini belirterek, bu asistanın kullanıcıların platformu çok daha kolay ve etkin kullanabilmeleri için 7 gün 24 saat soruları yanıtlayacağını söyledi.

Platforma yurt dışındaki 70 binden fazla ihaleye ilişkin bilgi eklediklerini, artık uluslararası ihalelere platform üzerinden ulaşılabileceğini kaydeden Pekcan, gümrük vergileri alanına ürün kotalarını da ekleyerek bu alanı zenginleştirdiklerini, başta çeşitli hizmet sektörleri için olmak üzere 6 yeni sektör sayfası ekleyerek platformun danışmanlık sunduğu firma sayısını artırdıklarını bildirdi.

Pekcan, Türkiye'nin büyük hedeflerine ulaşması için çağa ayak uydurması ve çağın getirilerini geri kalmadan benimsemesi gerektiğini kaydederek, "Ekonomi Reform paketinde de vurgulandığı üzere; yerli ve ulusal bir ekonomi için yatırımlar, üretim ve istihdam ile birlikte ihracat hedeflerimizde başarıyı yakalamaktan başka seçeneğimiz yok. Bu noktada, adeta özel sektör dinamizmi ile verdiğimiz emeklerin bir ürünü olan platformun ekonomik hedeflerimize olumlu katkıda bulunacağından en ufak bir kuşkumuz yok." diye konuştu.

Diğer ülkelerdeki benzer platformlara kıyasla çok daha teknolojik ve gelişmiş Kolay İhracat Platformunu Türk ihracatçısının hizmetine sunmuş olmanın ve geliştirmeye devam etmenin kendilerini onurlandırdığını dile getiren Pekcan sözlerini şöyle tamamladı:

"Platformla ihracatı kolaylaştırmıştık. Bugün kullanıma açtığımız yeni modüllerimizle ihracatı herkes için çok daha kolay kılıyor ve mevcut ihracatçılarımızı profesyonel ihracatçılar haline getiriyoruz. İlk fazda her bir ihracatçımıza yapay zeka temelli dijital bir danışman temin ediyorduk. Şimdi ise eğitimler, saha bilgileri gibi modüllerle genişlettiğimiz platformumuzu kullanan her potansiyel ihracatçımızı sanal personellerle donatıyor ve küçük işletmelere dönüştürüyoruz. Adeta ticaretin şifrelerini çözdüğümüz bugün ihracatı tabana yayma hedefimize bir adım daha yaklaşıyor ve hep birlikte, 'ihracat, herkes için, şimdi' diyoruz."

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, Türkiye'nin çalışan en eski hidroelektrik santralini inceledi: "Geçen yıl ürettiğimiz elektriğin yaklaşık yüzde 43'ünü yenilenebilir kaynaklardan, yüzde 20 civarında da yerli diğer kaynaklardan elde ettik"

ADANA (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, geçen yıl üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 60'ını yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde ettiklerini, bu sene de yine aynı seviyelerde üretim beklediklerini söyledi.

Bakan Dönmez, beraberinde Vali Süleyman Elban ile Seyhan ilçesinde bulunan ve Türkiye'nin çalışan en eski hidroelektrik santrali özelliğine sahip Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) Seyhan-1 Hidroelektrik Santralini ziyaret etti.

Tarihi bir hidroelektrik santraline ziyarette bulunduklarını belirten Dönmez, "Türkiye'nin çalışmakta olan en eski santrali Seyhan'daki hidroelektrik santralimizin çalışanlarını ziyaret ettik. 1952 yılında yapımına başlanan ve 1956 yılında işletmeye alınan bu santral, hala saat gibi tıkır tıkır çalışıyor maşallah, 65 yaşında. Bu santralin şöyle bir özelliği daha var, rahmetli Cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Süleyman Demirel'in de ilk mühendislik hayatına başladığında çalıştığı bir tesismiş. O günden bugüne hizmet vermeye devam ediyor." diye konuştu.

Dönmez, santralin, sulama açısından da önemli hizmetler sunduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tesis, sadece elektrik üretim amaçlı değil aynı zamanda sulama ihtiyacını da karşılayan bir tesis. Çok amaçlı bir hidroelektrik tesisinden bahsediyoruz. Zaten Seyhan Barajı, tesisi ve ek tesisleriyle şehrimizin içerisinde kalmış, gayet nadide ve güzel tesislerimizden biri. O günden bugüne sadece Seyhan'da değil özellikle Fırat havzasında, takiben de Dicle havzası, İç Anadolu ve Karadeniz'de yüzlerce hidroelektrik santrali yaptık ve devreye aldık. Bugün itibarıyla baktığımızda neredeyse 32 bin megavata yaklaşan bir hidroelektrik kapasiteden bahsediyoruz. Bu, Avrupa'daki ve dünyadaki birçok ülkenin toplam kurulu gücünden daha fazla bir büyüklüğü ifade ediyor. Bundan sonra da hidroelektrik yatırımlarımız başta olmak rüzgar, güneş, jeotermal ve biyogaz gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin yapımına devam edeceğiz."

- "Hedefimiz her yıl 1000'er megavat rüzgar ve güneş yarışmalarını yapmak"

Bakan Dönmez, Yenilenebilir Enerji Kaynak Bölgesi (YEKA) ihaleleri başlattıklarını anımsatarak, şöyle konuştu:
"İhalelere ilk güneşle başlamıştık, 1000 megavattı. Onun şimdi Karapınar'da inşaatı devam ediyor. Panellerin üretimi de Ankara'da yapılıyor.
Rüzgar santrali ihalemiz vardı, onların da projelendirme ve diğer çalışmaları, hazırlıkları devam ediyor. Her iki teknolojide de yüzde 60'ın üzerinde bir yerliliği hedeflemiştik. Onlar, 1000 ve 500 megavatlık yarışmalardı. Şimdi geçtiğimiz hafta 'Mini YEKA' diye adlandırdığımız güneş santrallerimizin yarışması için teklifleri aldık. 30'a yakın ilimizde yaklaşık 73 yarışma yapılacak. Toplamda 1000 megavat olacak. Neredeyse 10 katı kadar teklif geldi. Bu son derece sevindirici. Hedefimiz her yıl 1000 megavat rüzgar, 1000 megavat güneş yarışmalarını yapmak. Dolayısıyla bunların 3-5 sene içerisinde hayata geçeceğini öngördüğümüzde demek ki her yıl biz sisteme en az 1000'er megavat güneş ve rüzgar santralini eklemiş, ilave etmiş olacağız."

Türkiye'nin, elektrik üretimindeki yenilenebilir kaynaklara değinen Dönmez, şunları kaydetti:
"Geçen yıl ürettiğimiz elektriğin yaklaşık yüzde 43'ünü yenilebilir kaynaklardan, yüzde 20 civarında da yerli diğer kaynaklardan elde ettik. Kabaca yüzde 60'lar seviyesinde yerli ve yenilenebilir kaynak üretimi söz konusuydu. İnşallah bu sene de yine o seviyelerde kaynak üretimi bekliyoruz.

Tabi yenilenebilir kaynak üretiminde en önemli faktörlerden birisi meteorolojik şartlar. Eğer o yıl yağışlı geçerse hidroelektrik üretim kapasiteniz artıyor. Kurak geçtiğinde de aynı tesislerle daha az miktarda elektrik üretmiş oluyorsunuz. Bu da görece bizi yenilenebilir enerji kaynaklarından toplam üretimimizin yüzde 40'ı ile yüzde 50'si arasında bir üretim yapma imkanı sağlıyor. Bu sene bakacağız, inşallah yine yüzde 40'ların üzerinde bir yenilenebilir enerji kaynağı potansiyelinde elektrik üretimini sağlamış olacağız."

- "Şubat sonu itibarıyla güneşte kurulu gücümüz 6 bin 869 megavat oldu. Toplam kurulu gücümüzün yüzde 7,1’ini güneş oluşturuyor"
- "(Mini YEKA) 36 şehrimizdeki toplam bin megavatlık 74 yarışma için 709 başvuru aldık. 132 şirket bu yarışmalara katılacak"
- "Şu anda kesin bir takvim verme imkanı yok, çalışmalar devam ediyor ama nisan ayı içerisinde bu yarışmaları tamamlayacağımızı söyleyebilirim"

ANKARA (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'nin elektrik üretiminde güneş enerjisinin payının 2002'deki sıfır düzeyinden bugün yüzde 3,7'ye ulaştığını belirterek, "Şubat 2020’den bugüne son 1 yıllık rakamlara baktığımızda ise güneşten elektrik üretimimiz yüzde 50 arttı." dedi.

Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneğinin (GÜYAD) genel kurul toplantısına video konferans yöntemiyle katılan Dönmez, Kovid-19 salgınının olumsuz etkilerine rağmen, güneş enerjisinin geleceğinden beklentilerin büyük olduğunu söyledi.

Dönmez, Uluslararası Enerji Ajansının yayımladığı 2020 Enerji Görünümü Raporu'nda, güneş enerjisinin tarihteki en ucuz enerji kaynağı ilan edildiğini anımsatarak, 10 yıl öncesine kıyasla bugün güneş enerjisi maliyetlerinin en az 5 katı oranda gerilediğini kaydetti.

Verimliliğin artması ve teknolojinin gelişmesiyle bu maliyetlerin daha da düşeceğinin öngörüldüğünü belirten Dönmez, gelecek 10 yılda artan küresel elektrik talebinin karşılanmasında yenilenebilir enerjinin payının daha da artacağını vurguladı.

Dönmez, bu talep artışının karşılanmasında en fazla büyüyen kaynağın güneş olacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Öyle ki 2030'a kadar güneş enerjisi sektörünün yıllık yüzde 10’un üzerinde büyüyeceği tahmin ediliyor. Artık büyümenin merkezinde güneşin olduğu bir döneme girdik. Güneş enerjisinde maliyetlerin önemli oranda düşmesi bu alana yönelik yatırım kararlarını da olumlu etkiliyor. Türkiye’nin de güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımı son yıllarda büyük bir artış gösterdi."

- Kurulu gücün yüzde 7'si güneş

Dönmez, 2021'in ilk 2 ayında devreye alınan 831 megavat kurulu gücün ise yüzde 24,3'ünün güneş enerjisi kaynaklı olduğuna değinerek, şunları kaydetti:

"2014’ten bu yana GES kurulu gücünü en fazla artıran dünyada dokuzuncu, Avrupa’da ise üçüncü ülke olduk. Güneşin elektrik üretimimizdeki payı 2002'de sıfır iken bugün yüzde 3,7’ye ulaştı. Şubat 2020’den bugüne son 1 yıllık rakamlara baktığımızda ise güneşten elektrik üretimimiz yüzde 50 arttı. 2020’nin Mayıs ayında ise güneşten ürettiğimiz elektrik, toplam üretimimizin yüzde 5,5’ine ulaşarak aylık bazda rekor kırdı. Günlük bazda ise 12 Nisan günü ürettiğimiz elektriğin yüzde 8’ini güneşten karşılayarak yeni bir rekora daha imza attık. Şubat sonu itibarıyla güneşte kurulu gücümüz 6 bin 869 megavat oldu. Toplam kurulu gücümüzün yüzde 7,1’ini güneş oluşturuyor"

Her yıl asgari bin megavat güneş YEKA'sı (yenilenebilir enerji kaynak alanı) düzenleyerek 10 yılda kurulu güce 10 bin megavat daha eklemeyi hedeflediklerini vurgulayan Dönmez, yerli teknoloji üretiminin de çok önemli olduğunu söyledi.

Dönmez, Mini YEKA yarışmalarına ilişkin bu ay 36 şehir için düzenlenen mini YEKA'da 74 yarışma için 709 başvuru aldıklarını ve bu başvuruların 132 şirket tarafından yapıldığını vurgulayarak, "Güneş enerjisinde mini YEKA yarışmaları için başvuruları aldık. Başvuruların evrak kontrolleri yapılıyor. Evrakları tam olanlar, ilan edilen takvime uygun olarak açık eksiltmeye çağırılacak. Şu anda kesin bir takvim verme imkanı yok, çalışmalar devam ediyor ama nisan ayı içinde bu yarışmaları tamamlayacağımızı söyleyebilirim." diye konuştu. 

Artık enerjinin gerek haneler, gerekse de ticari işletmeler, sanayiciler, belediyeler, kamu kurumları ve tarımsal sulama aboneleri için bir gider kalemi değil, bir gelir kalemi olmasını istediklerini belirten Dönmez, bireysel ya da kamusal tüm yatırımcıları Türkiye'nin enerjisine ortak olmaya davet etti.

- Yenilenebilir, en çok yatırım yapılan alan olacak 

Adı Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) olarak değiştirilen derneğin genel kurulu “Büyük Dönüşüm” temasıyla yapıldı. 

Yeniden GÜYAD Başkanı seçilen Cem Özkök, yenilenebilir enerji finansmanı, yeni kapasite tahsisi ve hibrit santrallerin önünün açılmasının en önemli gündem maddeleri arasında yer aldığını dile belirterek, “Önümüzdeki on yıllarda en çok yatırım yapılacak enerji alanının yenilenebilir enerji kaynakları olduğunu artık net olarak biliyoruz.” dedi. 

Bakan Karaismailoğlu, Mersin Uluslararası Limanı Genişleme Projesi temel atma töreninde konuştu:
- "Yük ve yolcu taşımacılığında deniz yollarının ağırlığını artırırken, Mavi Vatan'ımızın her karışında söz sahibi olmak için kamu ve özel sektör iş birliği imkanlarını sonuna kadar seferber ediyoruz. Elbette yürüdüğümüz uzun bir yol ancak ülkemiz son dönemde, Doğu Akdeniz'e ve tüm Akdeniz havzasına ilişkin hedeflerini iddialı bir şekilde ortaya koymuştur"
- "Akdeniz'de hakimiyetimizi artırmak üzere ekonomik, siyasi ve askeri boyutlarda gösterdiğimiz kararlılık tüm dünyanın malumudur. Doğu Akdeniz'deki doğal kaynak sondajlarının, bölge ülkeleriyle yapılan deniz yetki anlaşmalarımızla edineceğimiz kazanımlar ve savunduğumuz ticari haklar, ülkemizin ali menfaatleri gereğidir ve anamızın ak sütü gibi helaldir. Hakkımızı alacağımızdan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın"

MERSİN (AA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki hakkını alacağından hiçbir vatandaşın şüphe duymaması gerektiğini söyledi.

Karaismailoğlu, Mersin Uluslararası Limanı Doğu Akdeniz Terminali 2. Fazı Genişleme Projesi temel atma töreninde, Türkiye'nin çok önemli bir dönüm noktasında olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin, dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma hedefine her zamankinden daha da yaklaştığını anlatan Karaismailoğlu, şöyle konuştu:
"Ülkemizin, yükselişte olan Avrasya Bölgesi'nde lojistik bir süper güç olduğunu göğsümüzü gere gere ifade edebilir duruma geldik. Ulaşımın her alanında olduğu gibi denizlerimizde de güçlü Türkiye'ye yakışır projeleri hayata geçiriyoruz. Limanlarımızın sayısı bir bir artarken, çağa uygun niteliklere sahip tersanelerimizde gemi inşa sanayimizin kapasitesini genişletiyoruz. Devlet aklı ve iradesi ile özel sektörün gücünü bir araya getirerek dünya ticaretine ağırlığımızı koyuyoruz."

Karaismailoğlu, rakamların deniz ticaretindeki güçlerini bütün açıklığıyla gözler önüne serdiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

"2003 yılında Türk sahipli deniz ticaret filomuz 8,9 detveyt ton ile Dünya'da 17'nci sıradayken, 2020'de bu miktar 29,3 milyon detveyt tona ulaşmış, sıralamamız da iki kademe artarak 15'e yükselmiştir. Limanlarımızda elleçlenen yük miktarı 2003'te 190 milyon tonken 2020'de yüzde 261 artışla 496 milyon 642 bin tona ulaşmıştır. Deniz yolu ile gerçekleşen dış ticaret taşımalarımız da yine aynı dönemde 149 milyon tondan yüzde 245 artışla 365,4 milyon tona çıkmıştır."

Karaismailoğlu, Mersin'in hem Türkiye ekonomisi hem de Doğu Akdeniz'e hakimiyetimiz açısından son derece stratejik bir noktada olduğunu aktararak, kentte yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.

- "500 kişi doğrudan 5 bin kişi dolaylı olarak istihdam sağlayacak"

Mersin Uluslararası Limanı'nın, Türkiye'nin ve Doğu Akdeniz'in önde gelen limanlarından olduğunu vurgulayan Karaismailoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Limanımız, coğrafi konumu, kapasitesi, serbest bölge ile komşu olması, ulusal ve uluslararası kara, hava, demir ve deniz yolu modlarına entegre olmasından dolayı ülkemiz için büyük bir önem arz etmekte. 2007-2020 yılları arasında Mersin Uluslararası Limanı'na 1,2 milyar doların üzerinde yatırım yapıldı. Sadece ülkemiz için değil, Irak, Suriye ve diğer komşu ülkelerle olan ticarette kritik işlevi olan limanımız, sektörün ihtiyaç ve taleplerine cevap vermek üzere sürekli olarak genişletilmekte ve kapasite artırımına gidilmektedir. Zira, uluslararası deniz taşımacılığında Akdeniz limanları, Asya-Avrupa hattında aktarma limanları olarak önem kazanmaktadır. Bu minvalde, temelini atacağımız Doğu Akdeniz Terminali 2. Fazı da son derece gerekli bir projedir. Yatırım bütçesi 375 milyon dolar olan projemizi, 1,5 yılda tamamlamayı hedefliyoruz. Projemizin 2022 sonunda işletmeye açılmasıyla birlikte 500 kişi doğrudan 5 bin kişi dolaylı olarak istihdam imkanı sağladığını da müjdelemek isterim."

Karaismailoğlu, Mersin Uluslararası Limanı'nın avantajlarından bahsederek, "81 ilimizi, Türkiye'mizi kalkındırma çabalarımız, kimi kendini bilmezler tarafından kamuoyu kasıtlı bir biçimde yanlış yönlendirilmektedir. Asıl ve ulvi mücadelemiz, ülkemizin dört bir yanına hizmet götürmek, bütünsel kalkınmamızı güçlendirmek, Türkiye'nin daha aydınlık bir geleceğe ulaşması için canımızı dişimize takarak çalışmaktır. Ancak bir yandan bu karanlık yüzlerin bize attıkları iftiralara karşı da mücadelemize devam edeceğiz. Onlar yalan söyledikçe, biz bu yalanları çürüteceğiz ve milletimize hizmet etmeye, iş ve aş götürmeye devam edeceğiz." diye konuştu.

- "Doğu Akdeniz'de hakkımızı alacağımızdan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın"

Bakan Karaismailoğlu, Doğu Akdeniz'deki haklarını alacaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yük ve yolcu taşımacılığında deniz yollarının ağırlığını artırırken, Mavi Vatan'ımızın her karışında söz sahibi olmak için kamu ve özel sektör iş birliği imkanlarını sonuna kadar seferber ediyoruz. Elbette yürüdüğümüz uzun bir yol ancak ülkemiz son dönemde, Doğu Akdeniz'e ve tüm Akdeniz havzasına ilişkin hedeflerini iddialı bir şekilde ortaya koymuştur. Akdeniz'de hakimiyetimizi artırmak üzere ekonomik, siyasi ve askeri boyutlarda gösterdiğimiz kararlılık tüm dünyanın malumudur. Doğu Akdeniz'deki doğal kaynak sondajlarının, bölge ülkeleriyle yapılan deniz yetki anlaşmalarımızla edineceğimiz kazanımlar ve savunduğumuz ticari haklar, ülkemizin ali menfaatleri gereğidir ve anamızın ak sütü gibi helaldir.

Hakkımızı alacağımızdan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın.

Konuşmaların ardından projenin temel atma töreni gerçekleştirildi.

- "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 19 yıldır attığımız stratejik adımlar ve özellikle havacılık sektöründe kazandığımız güç, Türkiye'yi de rekabetçi bir ülke haline getirdi"
- "Gelişmiş pazarlarla gelişmekte olan pazarlar arasındaki uçuş rotaları üzerinde yer alan coğrafyası ile Türkiye, bugün dünya havacılığının en önemli oyuncularından biridir. Bu noktaya gelebilmek için çok çalıştık. 2003 yılında 2 merkezle 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımız, bugün 7 merkezden 56 noktaya gerçekleştiriliyor"
- "Çukurova, Tokat, Rize-Artvin, Bayburt-Gümüşhane ve Yozgat havalimanlarımız tamamlandığında aktif havalimanı sayımız 60'a çıkacaktır. 2003 yılında 50 ülke ile 60 noktaya uçuş gerçekleştiriliyorken bugün 127 ülkede 329 noktaya uçuş gerçekleştiriyoruz"
 
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Türkiye'nin dünya havacılığının en önemli oyuncularından biri olduğunu belirterek, "Bu noktaya gelebilmek için çok çalıştık. 2003 yılında 2 merkezle 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımız, bugün 7 merkezden 56 noktaya gerçekleştiriliyor." dedi.

Karaismailoğlu, Kapadokya Üniversitesi (KÜN) tarafından video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen "Havacılıkta Gelecek ve Gelişen Teknolojiler, Önümüzdeki On Yılı Öngörmek" çalıştayında konuştu.

Türkiye'de, havacılıkla ilgili hayata geçirilen ve planlanan yatırımlara ilişkin bilgiler aktaran Karaismailoğlu, Türkiye'nin 2003-2020 yılları arasında 88,5 milyar liradan fazla havacılık yatırımı gerçekleştirdiğini dile getirdi.

Karaismailoğlu, Türkiye'nin, havalimanları toplam yolcu sayısı sıralamasında 2018 ve 2019 yıllarında dünyada 10'uncu, Avrupa ülkeleri arasında ise 2019 yılında 5'inci sıraya yerleştiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 19 yıldır attığımız stratejik adımlar ve özellikle havacılık sektöründe kazandığımız güç, Türkiye'yi de rekabetçi bir ülke haline getirdi. Gelişmiş pazarlarla gelişmekte olan pazarlar arasındaki uçuş rotaları üzerinde yer alan coğrafyası ile Türkiye, bugün dünya havacılığının en önemli oyuncularından biridir. Bu noktaya gelebilmek için çok çalıştık. 2003 yılında 2 merkezle 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımız, bugün 7 merkezden 56 noktaya gerçekleştiriliyor. Çukurova, Tokat, Rize-Artvin, Bayburt-Gümüşhane ve Yozgat havalimanlarımız tamamlandığında aktif havalimanı sayımız 60'a çıkacaktır. 2003 yılında 50 ülke ile 60 noktaya uçuş gerçekleştiriliyorken bugün 127 ülkede 329 noktaya uçuş gerçekleştiriyoruz. 2003 yılında 81 olan Hava Ulaştırma Anlaşması yaptığımız ülkelerin sayısını 173'e çıkardık. Yola çıkarken, 'Dünyada ulaşamayacağımız yer kalmayacak' demiştik. Bu hedefimizi büyük oranda gerçekleştirdiğimizi bugün artık gururla söyleyebiliyoruz. Bugün ülkemiz, özellikle de İstanbul, dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Göklerdeki küresel markamız Türk Hava Yolları'nın daha da güçlenebilmesi için İstanbul Havalimanı çok yerinde bir adım olmuştur."

- Kargo uçağı sayısı 25'e çıktı

2010 yılında 511 bin ton olan hava yolu yük taşıma kapasitesinin 2019 yılı sonu itibarıyla 2 milyon 500 bin tona çıkarıldığı bilgisini veren Karaismailoğlu, kargo uçağı sayısının da 25'e ulaştığını söyledi.

Karaismailoğlu, dünya hava kargo firmaları arasında Türkiye'nin 2019 yılı sonu verilerine göre 6'ncı sıraya yerleştiğini anlatarak, "2015 yılı itibarıyla toplam 47 kargo destinasyonuna uçan kargomuz, bu sayıyı 2019 yılı itibarıyla 88'e ve 2020 yılı ekim ayı itibarıyla da 95’e çıkarmıştır." dedi.

- "Bilim üreten üniversitelerimizi ve gençlerimizi işin içine daha fazla katmak zorundayız"

Ülkenin uzayda da söz sahibi olabilmesi adına çalışmalara hız verildiğini, ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A'nın entegrasyon çalışmalarının devam ettiğini ve bu uydunun da 2022 yılında uzaydaki yerini alacağını dile getiren Karaismailoğlu, havacılığın gelecek on yılda çok daha gelişeceğini, yatırımların bu kapsamda süreceğini vurguladı.

Bakan Karaismailoğlu, Türkiye'nin dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ettiğini, üniversitelere de hava araçlarının tasarlanması konusunda görevler düştüğünü belirterek, şöyle devam etti:

"Akıllı ve otonom ulaşım sistemlerinin yaygınlaşmasıyla önümüzdeki on yılda, insansız hava araçlarının çok daha gelişeceğini göreceğiz. Hava yolu ulaşımında çevre hassasiyetinin gereği olarak elektrikli ve hatta güneş enerjili uçaklar gündemimizde olacak. Bunun yanında modüler uçaklarla birlikte çok katlı uçaklar yaygınlaşacak. Sesle yarışacak hipersonik uçakların dönemi başlarken, uçan taksileri de artık göklerde görmeye alışacağız. Tüm bu gelişmeleri yakından takip ediyor, açığa çıkmamış her türlü ihtiyacı yapabilecek şekilde çalışıyoruz. Tam da bu noktada, yerli ve milli imkanlarla ülkemizde de geleceğin hava araçlarının tasarlanmasında üniversitelerimize büyük görevler düşmektedir. Devlet, sanayi ve üniversite iş birliğini artırmak, bilim üreten üniversitelerimizi ve gençlerimizi işin içine daha fazla katmak zorundayız."

Bakanlığın vizyonunu belirleyen adımlarda üniversitelerle iş birliği yapılarak, akademik görüş ve bilgilere başvurulduğunu anlatan Karaismailoğlu, "Yarın değil bugün, pek çok işi tamamlamak durumundayız. Böylelikle, önümüzdeki on yıllarda, her anlamda büyüme fırsatlarına açık, tüm ulaşım ve haberleşme modlarında dünya ile entegre olmuş, kendi teknolojilerini üreten, insanına ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş dünyadaki tüm imkanları sağlamış, doğu ve batı arasında kalkınmayı eşit dağıtmış bir Türkiye olacağız." diye konuştu.

18 Mart Perşembe günü sona erecek çevrim içi etkinlik, çeşitli ülkelerden katılımcıların konuşmalarıyla devam etti.

(AA)

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba: "(Ekonomi Reform Paketi) Bir ekonomi paketi açıklandı. Pakette bir şey yok. Baktığımız zaman sanki geçen hafta pazar günü seçim olmuş yeni bir iktidar gelmiş ve o iktidarın paketiymiş gibi açıklıyorlar"
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığında, milletvekilleri ve Parti Meclis üyelerinden oluşan CHP Ekonomi Masası Heyeti, Van'da esnaflarla görüştü ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. 

Beraberindeki heyet üyeleriyle partisinin il başkanlığını ziyaret eden Ağbaba, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Van'ın, Türkiye'nin dışa açılan kapılarından biri olduğunu söyledi.

Bölgede kapalı olan 3 sınır kapısının en kısa zamanda açılması gerektiğini belirten Ağbaba, bunun hem ticaret odasının hem diğer meslek kuruluşlarının hem de Van'da yaşayanların ortak talebi olduğunu aktardı. 

Van'da ekonomik sıkıntılar yaşandığını, 2018 yılının Ağustos ayında başlayan ekonomik krizin Van'ı da etkilediğini savunan Ağbaba, şöyle konuştu:

"Türkiye'de iki şekilde bir yönetim var, birincisi seçilmiş belediye başkanlarıyla yönetilen bir Türkiye, bir de seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumların atandığı bir Türkiye. Aslında yerel yönetimlerde bir paralel yapı var. Van halkı hangi siyasi partiye oy verirse versin o iradeye saygılı olduğumuzu açıkça belirtmek istiyoruz. Van'ın iradesine saygılıyız."

- "Ekonomi paketinde bir şey yok"

Demokrasinin doğuda yaşayan için de batıda yaşayan için de hava ve su kadar önemli olduğunu ifade eden Ağbaba, ekonominin, yoksulluğun çözümünün kaynağının da demokrasi olduğuna dikkati çekti.

Türkiye'de yaşanan sorunların temel kaynağının yeni sistem olduğunu ileri süren Ağbaba, şunları kaydetti:

"11 milyon 200 bin işsizimiz var. 17 milyon insanımız resmi sosyal yardımlarla yaşamını sürdürmekte. 132 milyar hacizli borcu olan çiftçimiz var. Asgari ücretlinin altında emeklimiz var. 2 milyon 600 bin dul ve yetimimiz aylık 763 lira ve altında parayla geçimini sağlamaya çalışıyor. Günlük 47 liraya mahkum edilmiş 2,5 milyon çalışanımız var, ücretsiz izne çıkarılarak. Maaşının 122 gününü vergiye ödeyen asgari ücretlimiz var. Geçtiğimiz yıldan bu güne kadar 122 bin esnafımız kepenk kapatmış. Van, bu sorunları sınır kapısının kapatılmasıyla, turistlerin gelmemesiyle daha fazla hissediyor. Bir ekonomi paketi açıklandı. Pakette bir şey yok. Baktığımız zaman sanki geçen hafta pazar günü seçim olmuş, yeni bir iktidar gelmiş ve o iktidarın paketiymiş gibi açıklıyorlar. Sanki bunlar 19 yıldan beridir ülkeyi yönetmemişler. Sanki 19 yıldan beri Cumhuriyet Halk Partisi ya da başka parti yönetmiş gibi yeni paket açıklıyorlar. Bu paketin güvenirliği yok. Bu pakete kimse inanmıyor." 

Daha sonra esnafı dolaşarak iş yeri sahipleriyle görüşen Ağbaba ve beraberindeki CHP'liler, ardından kentteki sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarını ziyaret etti. 

(AA)