Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

ROMA (AA) - İtalya'nın güneyindeki aktif yanardağlardan Etna, kül ve lav püskürttü.


Sicilya Adası'nda yüksekliği 3 bin 300 metre civarında olan Etna Yanardağı, dün akşamüstü kül ve lav püskürtmeye başladı.


İtalya Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü (INGV) Katanya şubesinin açıklamasında, Etna'nın güneydoğusundaki kraterden güçlü bir lav akışı olduğu ve yanardağın püskürttüğü küllerin yaklaşık 4 bin 500 metre yüksekliğe ulaştığı belirtildi.


İtalyan basınında yer alan haberlerde de Etna'daki lav akışının kilometrelerce uzaklıktan görülebildiği ve yanardağdaki volkanik hareketlilik nedeniyle bölgeden geçen uçaklar için de kırmızı kodlu uyarı verildiği kaydedildiEtna'nın püskürttüğü küller sebebiyle Zafferana gibi yanardağ çevresindeki yerleşim yerlerinde de pek çok cadde ve aracın üstünün küllerle kaplandığı bildirildi.


Etna, kıta Avrupası'nın en yüksek aktif yanardağı olma özelliği taşıyor.

LONDRA (AA) - Filistin'e destek gösterilerine yönelik ayrıştırıcı ifadeleri aşırı sağa cesaret verdiği gerekçesiyle eleştirilen eski İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, kendisi de yabancı kökenli olmasına rağmen göçmen düşmanlığını körükleyerek sık sık nefret söylemlerinde bulundu.

Londra'da 5 haftadır düzenlenen Filistin'e destek eylemleriyle ilgili, "Nefret yürüyüşü", "Londra sokaklarını kirleten antisemitizm" diyen, polisi taraf tutmakla, eylemcileri "Filistin yanlısı çete" olmakla suçlayan Braverman, bugün Başbakan Rishi Sunak tarafından görevden alındı.

AA muhabiri, 6 Eylül 2022'de İçişleri Bakanı olan Braverman'ın görev süresi boyunca tartışmalara sebep olan icraatlarını ve açıklamalarını derledi.

Morityus ve Kenya'dan göçen Hint kökenli baba ve anneden doğan Braverman, Cambridge Üniversitesi'ndeki hukuk eğitiminin ardından Paris'te Avrupa ve Fransız hukuku alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı.

Kamu hukuku ve yargı denetimi konusunda uzmanlaşan Braverman, Mayıs 2015'te Fareham'den Muhafazakar Parti milletvekili seçildi.

Önceki hükümetlerde çeşitli görevlerde bulunan Braverman, İngiltere Başsavcısı olarak görev yaparken eski Başbakan Liz Truss tarafından kendisi gibi Hint kökenli Priti Patel'in yerine İçişleri Bakanlığına getirildi.

Braverman, İngiltere'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden (AİHS) ayrılmasını desteklerken 2016'daki Brexit referandumunda da ülkesinin AB'den çıkmasını savunmuştu.

- Göçmenleri Ruanda'ya göndermeyi "hayali" ve "takıntısı" olarak açıkladı

Braverman, İçişleri Bakanlığı süresince birçok tepki çeken açıklama ve uygulamaya imza attı. Bunların ilki, selefi Patel döneminde imzaları atılan sığınmacıların Ruanda'ya gönderilmesi planıydı.

The Daily Telegraph gazetesinin manşetinde sığınmacıların Ruanda'ya gönderildiği haberini görmek istediğini söyleyen Braverman, Ruanda planının "hayali" ve "takıntısı" olduğunu dile getirdi.

Ruanda planı, yasal engellemelere takılırken Braverman, her fırsatta sığınmacıların ülkelerine ya da üçüncü ülkelere gönderilmesi arzusunu ifade etti.

Bu kapsamda bazı ülkelerle ilgili sığınmacıların gönderilebileceği kadar güvenli olduğuna yönelik açıklamalarda bulunan İngiltere, Arnavutluk gibi ülkelerle de yasa dışı şekilde İngiltere'ye giren vatandaşlarının iadesi konusunda anlaşmalar yaptı.

Braverman, polise kamu düzenini sağlaması için yeni yetkiler vermesiyle de eleştirildi. Polisin eylemcileri dağıtma, izin vermeme, müdahalede bulunma konusundaki yetkisini artıran yeni Kamu Düzeni Yasası, ülkede birçok insan hakları örgütü tarafından protesto edildi.

- Göçmenlerin gemilere yerleştirilmesi planının mimarı

Braverman'ın bakanlığının önemli gündem maddelerinden biri de düzensiz göçle mücadele oldu. Düzensiz göçle mücadelenin "istiladan ve çocukları istismar çetelerinden korumak için" yapılması gerektiğini savunan Braverman, bu ifadeleri nedeniyle partisinden dahi eleştiriler aldı.

Sözlerinin ırkçılık değil doğrular olduğunu söyleyen Braverman, ülkeye yasa dışı yollarla girenlerin ülkelerine ya da üçüncü ülkelere 28 gün içinde sınır dışı edilmelerinin yolunu açan Yasa Dışı Göç Yasası ile otellerde tutulan sığınmacıların barınak gemileri ve askeri tesislere taşınmaları planının da mimarı oldu.

Braverman'ın duyurduğu plan çerçevesinde 500 kişinin konaklaması için hazırlanan Bibby Stockholm barınak gemisi, yangın riski ve tahliyelerin zorluğuna ilişkin yerel yönetimin raporlarına rağmen ağustosta ilk göçmenlere kapılarını açtı.

Gemi, birkaç gün sonra suda bulunan lejyonella bakterisi nedeniyle boşaltılsa da ekimde yeniden hizmete girdi. Bu süre içinde 2 bine yakın sığınmacıyı ağırlayacak askeri tesislerdeki barınaklara da ilk göçmenler götürülmeye başlandı.

- Filistin bayraklarının teröre destek olabileceğini söyledi

Ekimde tüm ülkede Filistin'e destek için yapılan yürüyüşlere verdiği tepkiler ise Braverman için sonun başlangıcı oldu.

İsrail'in 7 Ekim saldırılarına verdiği karşılığı protesto etmek için başlatılan yürüyüşlerde polise Filistin bayrağı taşıma ve "Nehirden denize Filistin özgür olacak" sloganını teröre destek olarak değerlendirme çağrısı yapan Braverman, Filistin yanlısı gösteriler için "Nefret yürüyüşü" ifadesini de kullandı.

Londra'da beşinci Filistin'e destek yürüyüşünün, Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerle Almanya arasında imzalanan ateşkesin yıl dönümünde düzenlenen Ateşkes Günü törenleriyle aynı güne geldiği gerekçesiyle iptalini isteyen Braverman, polise de yürüyüşü durdurma çağrısı yaptı.

Ancak emniyet, hem yeterli yasal gerekçe olmadığı hem de iki etkinlik arasında mesafe ve saat farkı olması nedeniyle yürüyüşü iptal etmeyeceğini açıklasa da organizatörlerden erteleme talebinde bulundu.

Braverman, Times gazetesine yazdığı makalede polisin bu tutumunu eleştirerek, Filistin söz konusu olduğunda polisin çifte standart uyguladığı suçlamasını yaptı.

Yürüyüşlere ilişkin, "Gazze için bir yardım çığlığı olduğuna inanmıyorum." ifadesini kullanan Braverman, 11 Kasım'daki yürüyüş sonrası ise yaptığı X paylaşımında bazı pankartların "hastalıklı, kışkırtıcı ve suç teşkil eder" nitelikte olduğunu öne sürdü.

Braverman, polise ve eylemcilere karşı kullandığı ifadeler nedeniyle hem hükümetten hem de muhalefetten tepki aldı.

Maliye Bakanı Jeremy Hunt ve Silahlı Kuvvetlerden Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey, "Bunlar, benim kullanacağım ifadeler değil." açıklamasını yaparken ana muhalefet lideri Keir Starmer, Braverman'ın görevden alınması gerektiğini söyledi.

Braverman'ın istifası ya da görevden alınması talebi, Filistin'e destek yürüyüşlerinde de dile getirildi.

- Yakın aile üyeleri IDF'de görev yaptı

Braverman'ın İsrail'e ve ülkedeki Yahudi toplumuna koşulsuz desteği de toplum tarafından eleştirildi.

Eşi de Yahudi olan Braverman, geçmişte bir Yahudi gazetesine verdiği mülakatta yakın aile üyelerinin İsrail ordusunda görev yaptığını açıklamıştı.

BRÜKSEL (AA) - İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Save The Children (Çocukları Kurtarın), Avrupa Birliği (AB) Komisyonu binasına İsrail saldırılarının sürdüğü Gazze için projeksiyonla "Hemen Şimdi Ateşkes" yazısı yansıttı.

Save the Children çalışanlarının 11 Kasım gecesi binanın ön yüzünü kaplayacak şekilde yaptığı yansıtma sosyal medya hesabından paylaşıldı. Işıklı yansıtmada "Hemen Ateşkes" ve "Çocuklara Yönelik Savaşı Durdurun" ifadeleri ile bir çocuk görseli yer aldı.

Kuruluşun sosyal medya hesabından görsellerle birlikte yapılan açıklamada da AB'den ateşkes için baskı yapması talep edildi.

AB Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın yapıldığı sırada yayınlanan açıklamada, "Gazze ve İsrail'de çocuklar öldürülüyor, sakat bırakılıyor ve kaçırılıyor. Hiçbir çocuk bu dehşetle yüzleşmemeli. AB dışişleri bakanları bugün Gazze ve bölgedeki durumu tartışırken mesajımız açık. Bunu durdurmanın ve hayat kurtarmanın tek yolu hemen şimdi ateşkes." ifadesi kullanıldı.

Uluslararası toplumun AB gibi kurumların öncülüğünde milyonlarca kişinin hayatını kurtaracak barışı sağlamak üzere harekete geçmesi gerektiği kaydedilen açıklamada, "AB'yi diplomatik nüfuzunu kullanarak İsrail ile Gazze arasında hemen şimdi acil bir ateşkes sağlanması için baskı yapmaya ve Gazze'deki çocuklara acil insani yardım sağlamaya çağırıyoruz." değerlendirmesi yer aldı.

Save the Children ayrıca "Eğer şimdi harekete geçmezsek tarih hepimizi yargılayacaktır. İşgal altındaki Filistin topraklarındaki ve İsrail'deki tüm çocuklar korunmalıdır." mesajını verdi.

- İsrail'in Gazze'ye saldırılarında son durum

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme” gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken, İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail, 7 Ekim’den bu yana 45’i Gazze Şeridi içindeki çatışmalarda olmak üzere 363’ü asker 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin yaralandığını duyurdu. İsrail’e göre, Kassam Tugayları'nın elinde 239 İsrailli esir bulunuyor.

Gazze’deki hükümete göre ölenlerin sayısı 11 bin 180’i aştı, bu kişilerin en az 4 bin 609'unu çocuklar ve 3 bin 100'ünü kadınlar oluşturuyor. Batı Şeria ve Kudüs’te de İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimciler, 186 Filistinliyi öldürdü.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana yaşanan çatışmalarda 73 Hizbullah mensubu ile 4 İsrail askeri öldü.

Dünyanın farklı yerlerinde yaşanan gelişmelere Türkiye’nin uluslararası hukuk bağlamında ‘adalet ve vicdan odaklı’ bir yaklaşım ortaya koyduğunu dile getiren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren, eğitim ve kültür destekleriyle YTB’nin de bu doğrultuda katkılar sunduğunu belirtti. 

 

“BİLGİ: Kırım Tatar Tarih ve Kültürünün Korunması Projesi” tanıtım toplantısı, Ankara’da düzenlendi. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) ev sahipliğinde gerçekleştirilen programa YTB Başkanı Abdullah Eren, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubar, kamu kurum ve kuruluşları ile dış misyon temsilcileri ve Türkiye’de bulunan Kırım Tatar Türkleri katıldı.  

 

Programdaki konuşmasında YTB Başkanı Abdullah Eren, Türkiye’nin uluslararası hukuk bağlamında ‘adalet ve vicdan odaklı’ yaklaşımına dikkati çekerek, “Hem Kırım’ın işgali ve ilhakı sürecinde hem de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sürecinde uluslararası hukuk bağlamında bu saldırıları Türkiye kınadı. Maalesef başka acılı ve üzüntülü süreçler de yaşıyoruz şu an. Umarım Gazze’deki bu işgal de bir an evvel sona erer. Orada da çok orantısız bir güç kullanımı olduğunu hepimiz görüyoruz. Bir politika yaklaşımı olarak; ezilenin, haksızlığa uğrayanın yanında olarak duruşumuzu göstermeye gayret ediyoruz.” dedi. 

 

2014 yılında Kırım’ın ilhakından, 2022’de başlayan savaşa kadar Kırım Ailesi Derneğine YTB olarak her zaman destek sağladıklarını bildiren Eren; “Tıpkı Batı Trakya, Kıbrıs, Karabağ gibi Kırım Tatar Türklerinin verdiği mücadele de bizim için her fırsatta dile getirilmesi gereken bir mesele.” dedi. Savaşın sona ermesi ve Kırım’ın asli sahiplerine kavuşmasını temenni ettiklerini ifade eden Eren, “İnşallah en kısa zamanda sizlerle hem Kiev’de hem de Kırım’da buna benzer programlar yaparız.” şeklinde konuştu.   

 

Kırım halkının kimlik ve kültürünün korunmasının Ukrayna için önemli olduğunun altını çizen Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, “Biz tarihi ve kültürel olarak çok yakın milletleriz. Dil, kültür yaşadıkça halklar da yaşar.” diye konuştu. Savaşın, Kırım ve Ukrayna halklarını birlik olmaya teşvik ettiğine dikkat çeken Bodnar, “Kırım’ın işgali, Ukrayna’nın Kırım’ı daha güçlü savunmasını sağladı. Bu savaştan almamız gereken dersler var. Gelecekte birlik olmaya yönelik öğeleri daha da öne çıkarmalıyız.” dedi.  

 

Programda konuşan Dünya Kırım Tatar Kongresi ve Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubar ise, tanıtımı yapılan projenin Kırım’ın ve Kırım halkının geleceği için çok önemli olduğunu söyleyerek, “Nasıl 1944’ten sonra dedelerimiz, babalarımız vatan hasretiyle dolu olup bütün faaliyetleriyle Kırım’a, vatana faydalı olmak için çalıştılarsa şimdi biz de bu yol içerisindeyiz.” dedi.  

 

 

 

 

 

 

BAKÜ (AA) - Azerbaycan'da, Karabağ Zaferi'nin 3. yıl dönümünde topraklarının işgalden kurtarılması için canlarını feda eden şehitler anıldı.

Azerbaycanlılar, 2. Karabağ Savaşı'nda elde edilen zaferin yıl dönümünde şehitlikleri ziyaret etti.

 

Bakü'de 2. Fahri Hıyaban'daki şehitliğe gelen şehit yakınları ve vatandaşlar, buradaki mezarlara çiçek bıraktı, dualar etti. Ziyaretçiler zaman zaman gözyaşlarını tutamadı.

27 Eylül 2020'de başlayan 2. Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan yaklaşık 300 yerleşim birimini işgalden kurtarmıştı. Azerbaycan ordusunun Şuşa'ya girmesi, Ermenistan ordusunun dağılmasına neden olmuştu. 10 Kasım 2020'de yenilgisini kabul eden Ermenistan, Ağdam, Kelbecer ve Laçın illerinden ordusunu çekeceğini taahhüt eden bildiriye imza atmıştı.

 

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, savaşın bittiği 10 Kasım'ın Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat tarihi olması nedeniyle Şuşa'nın kurtarıldığı 8 Kasım'ı "Zafer Günü" ilan etmişti.

2. Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan ordusu, 2 bin 908 şehit vermişti.

BAKÜ (AA) - Azerbaycan'ın İsmayıllı iline bağlı tarihi Basgal kasabasında Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 7. Gençlik ve Spordan Sorumlu Bakanlar Toplantısı düzenlendi.

 

Azerbaycan Gençlik ve Spor Bakanı Ferit Gayıbov'un ev sahipliğinde yapılan toplantıya, TDT Genel Sekreteri Kubanıçbek Ömüraliyev, Özbekistan Gençlik Politikası ve Spor Bakanı Adham İkramov, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Kırgızistan Kültür, Enformasyon, Spor ve Gençlik Politikası Bakan Yardımcısı Çıngız Esengül Uulu, Kazakistan Spor ve Beden Eğitimi Komitesi Başkan Yardımcısı Aigul Bektenova ile Türkmenistan ve Macaristan'dan yetkililer katıldı.

 

Toplantıda, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ile Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Cahit Bağcı da yer aldı.

TDT üyesi ülkelerdeki sportif faaliyetlerin ele alındığı toplantıda, spor ve gençlik politikaları hususunda işbirliği konuları ele alındı.

Azerbaycan Gençlik ve Spor Bakanı Gayıbov, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, toplantının verimli geçtiğini bildirdi.

 

Gayıbov, toplantıda TDT ülkelerinin, gençlik ve spor alanlarındaki işbirlikleri konusunda önemli kararlar aldıklarını belirtti.

 

 

 

In der Welt der Technischen Gebäudeausrüstung, Heizung- und Klimatechnik sowie Instandhaltung und Wartung gibt es Unternehmen, die herausragen und den Maßstab setzen. Eines dieser herausragenden Unternehmen ist Main Service mit Sitz in Würzburg. Seit vielen Jahren liefern sie erstklassige Lösungen und Dienstleistungen, die nicht nur die Branche, sondern auch die Gemeinschaften, in denen sie tätig sind, positiv beeinflussen.

Eine Geschichte des Erfolgs
Main Service wurde vor über 6 Jahren gegründet und hat sich seither kontinuierlich weiterentwickelt. Ihr Erfolg gründet sich auf einer Kombination aus erstklassigem Fachwissen und einem Engagement für Kundenzufriedenheit, das seinesgleichen sucht.

 

Exzellente Technische Gebäudeausrüstung
Bei der Technischen Gebäudeausrüstung ist Präzision und Qualität von entscheidender Bedeutung. Main Service hat dies erkannt und sich darauf spezialisiert, die modernsten Technologien und die besten Materialien zu nutzen, um Lösungen zu bieten, die höchsten Standards entsprechen. Von Heizungsanlagen bis zur Klimatechnik – ihre Expertise ist unübertroffen. Neben der Bereitstellung neuer Systeme und Lösungen hat Main Service auch eine wichtige Rolle bei der Instandhaltung und Wartung von Gebäudeausrüstung gespielt. Sie verstehen die Bedeutung vorbeugender Maßnahmen, um den reibungslosen Betrieb von Heizungs- und Kühlsystemen sicherzustellen und sind führend in der Implementierung innovativer Wartungskonzepte.

 

Umweltfreundliche Lösungen
In einer Zeit, in der Nachhaltigkeit und Umweltbewusstsein an Bedeutung gewinnen, hat die Firma Main Service auch hier einen Schritt vorausgedacht. Sie sind führend bei der Entwicklung und Umsetzung umweltfreundlicher Technologien, die Energieeffizienz fördern und den CO2-Fußabdruck reduzieren.

Kundenorientierung
Was Main Service wirklich auszeichnet, ist ihre Hingabe zur Kundenzufriedenheit. Sie gehen über das Übliche hinaus, um sicherzustellen, dass die Bedürfnisse ihrer Kunden erfüllt werden. Dies hat ihnen nicht nur langjährige Kundenbeziehungen beschert, sondern auch zahlreiche Empfehlungen und Anerkennung in der Branche.

 

Die Zukunft im Blick
Mit einer Geschichte des Erfolgs, einer starken Kundenorientierung und einem Engagement für Innovation und Nachhaltigkeit blickt Main Service positiv in die Zukunft. Sie sind nicht nur ein Vorbild in ihrer Branche, sondern auch eine Inspiration für andere Unternehmen, die nach Exzellenz streben.

Kontaktdaten:
Main Service Würzburg
Schmiedsgasse 34
97276 Margetshöchheim

Telefon: 0931 30190638
Web: www.mainservicewuerzburg.de

Uzun yıllardan bu yana gelinlik aksesuarları başta olmak üzere çeşitli konularda göçmen kökenlileirn uğrak yeri konumuna gelen Murk Firması bu kış yine düğün planlayanların en çok uğradığı gelinlik satıcısı merkezlerden biri oldu.

 

Kendisine telefon ile ulaştigimiz  Murk mağazası yönetim kurulu başkanı Johannes Murk, “Evlenecek gençlere karşı son derece insancıl ve onları motive edecek bir satış politikasını yıllardır takip ediyoruz. Dolayısıyla zaman sınırlaması olmadan onları en iyi şekilde bilgilendirip  memnun olarak uğurlamak istiyoruz. Bu nedenle %30 indirimli aksiyonlarımızı 30.11.2023 tarihine kadar uzatmış durumdayız” şeklinde konuştu.

 

Bilindiği gibi Murk Firması hem kendi imalatı, hem de isim yapmış önemli markaları uygun fiyata müşteriye sunması ile tanınıyor.

 

 

 

Murk GmbH & Co. KG

Anton-Murk-Str. 2

96193 Wachenroth

 

 

 

 

 

 
Şirket, ABD İflas Kanunu'nun 11. Bölümü kapsamında gerçekleştirdiği iflas başvurusuyla borçlarının yeniden yapılandırılması sürecinde alacaklı koruması talep ediyor.
 

BERLİN (AA) - Şirketlere fiziksel ve sanal olmak üzere ortak çalışma alanı sağlayan girişim WeWork, 19 milyar dolarlık borcunu yeniden yapılandırmak için iflas başvurusunda bulundu.

WeWork'dan yapılan açıklamada, borçlarının yeniden yapılandırması için ABD İflas Kanunu'nun 11. Bölümü kapsamında alacaklı koruması talebiyle iflas başvurusunda bulunulduğu belirtildi.

WeWork'ün borçlarının yaklaşık yüzde 92'sinin sahibi olan kreditörler yeniden yapılanma planını onayladı.

Şirketin iflas başvurusu dosyasında varlıklarının 15 milyar dolar düzeyinde olduğu aktarıldı.

 

Geçen hafta ABD medyasında yer alan haberlerde, bir zamanlar ABD'nin en değerli girişimi olan WeWork’ün bu hafta New Jersey'de yeniden yapılanma iflası olarak bilinen 11. Bölüm dilekçesi vermeye hazırlandığı ifade edilmişti.

WeWork, ekim ayı başında yapması gereken bir borç ödemesini kaçırmıştı. Bu durum, şirketin resmi olarak iflasının ilan edileceği 30 günlük bir geri sayımı başlatmıştı.

Şirket geçen hafta borçların bir kısmının ödemesinin geçici olarak ertelenmesi için alacaklılarla anlaşma yapıldığını ve ödemesiz dönemin sona ermek üzere olduğunu duyurmuştu.

Dünya çapında 119 şehirde hizmet veren şirketin hisseleri 2023’te yaklaşık yüzde 98,5 değer yitirdi. WeWork’ün piyasa değeri 44 milyon dolara geriledi.

 

Suudi destekli SoftBank Vision Fonu dahil yatırımcılar WeWork'e toplam 47 milyar dolara varan değerlemeyle yatırım yapmıştı.

2019'da halka açılmak isteyen fakat yatırımcıların uzun ve kısa vadeli kiralamalar şeklindeki iş modeline şüpheyle yaklaşması nedeniyle halka açılmayı gerçekleştiremeyen WeWork, 2021’de ise daha düşük bir değerlemeyle halka açılmayı başarmıştı.

En büyük destekçisi SoftBank, girişimi desteklemek için on milyarlarca dolar harcadı, ancak şirket para kaybetmeye devam etti. Ofislerin boşaldığı Kovid-19 salgını sonrası bile ofis alanlarını doldurmakta zorlanan WeWork’ün binalarının kira bedellerinin ve borçlarının ödenmesi gerekiyor.

Öte yandan, SoftBank’tan yapılan açıklamada WeWork'ün faaliyetlerini ve borçlarını yeniden yapılandırmasının desteklendiği belirtilerek, "SoftBank, yatırımcılarımızın uzun vadeli çıkarları doğrultusunda hareket etmeye devam edecek.” denildi.

 
- Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Genel Sekreteri Eyüp Kalyon:
- "Ayrımcılıkla mücadele büromuz, yılın başından bu yana toplam 81 camiye yönelik saldırı tespit etti. Bu saldırıların yarısı ise 7 Ekim'den sonra yaşanmış"
- "Camilerimize Neonazi işretleri çizilmektedir. Diğer yandan kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim yakılarak camilerin önüne atılmaktadır"
 

KÖLN (AA) - MESUT ZEYREK - Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, Almanya'da yılın başından bu yana camilere yönelik 81 saldırı düzenlendiğini, bunların yarısının İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların başladığı 7 Ekim'den itibaren gerçekleştiğini söyledi.

Kalyon, Köln'deki DİTİB Genel Merkezi'nde Almanya'daki Müslümanların durumunu AA muhabirine değerlendirdi.

Almanya'da camilere yönelik saldırılarda, özellikle İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmaların başlamasından sonra ciddi artış olduğunu belirten Kalyon, artan saldırılardan endişe duyduğunu dile getirdi.

Kalyon, yetkilileri önlem almaya çağırarak, "Camilerimiz farklı saldırılara maruz kalmaktadır. Ayrımcılıkla mücadele büromuz, yılın başından bu yana toplam 81 camiye yönelik saldırı tespit etti. Bu saldırıların yarısı ise 7 Ekim'den sonra yaşanmış." dedi.

Bu saldırılarda, kamuoyunda Müslümanlarla ilgili kullanılan dil ve söylemlerin etkili olduğunu vurgulayan Kalyon, "Camilerimize Neonazi işretleri çizilmektedir. Diğer yandan kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim yakılarak camilerin önüne atılmaktadır. Sadece bulunduğumuz Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletinde toplam 7 camimize posta yoluyla domuz eti parçaları ve yakılmış Kur'an sayfalarıyla birlikte hakaret ve tehdit mektubu yollanmıştır. Bu açık bir provokasyondur." diye konuştu.

Kalyon, Alman hükümetinden beklentilerini de dile getirerek, şunları kaydetti:

"Hükümetten beklentimiz, bu zor süreçte diğer mabetlerde olduğu gibi camilerin güvenliğini her daim sağlamalarıdır. Dinimizi özgürce yaşayabilmemiz için camilerimizin güvenliğinin sağlanmış olması gerekiyor. Söylem ve eylemin arasında çok büyük bir mesafe yok. Almanya'da göçmen, Müslüman ve özellikle başörtü takan hanımefendilere yönelik nefret dili kullanıldığını görmekteyiz."

Cami yöneticilerinin, saldırılar karşısında metanetini koruduğuna işaret eden Kalyon, "Cami yöneticilerimiz sağduyulu duruş sergilemişlerdir. Hem bu tür provokasyonlar karşısında toplumsal barışa işaret etmişler hem de hızlı şekilde emniyet güçlerine bilgi verip, saldırıların takipçileri olmuşlardır." değerlendirmesinde bulundu.

Kalyon, "Saldırıları tespit ediyor, yıllık raporlarımızı yazıp yayımlamakla beraber, özellikle kamuoyuna ve siyasetçilere bu konudaki endişelerimizi ve hassasiyetlerimizi her zaman aktarıyoruz. Fakat şunu söylemem gerekiyor, yazılan ve söylenen tehditler bizi korkutmuyor." dedi.

Eyüp Kalyon, saldırılar nedeniyle camilere yönelik güvenlik önlemlerini en üst seviyeye taşıdıklarını ve emniyet güçleriyle sürekli irtibatta olduklarını kaydetti.

Almanya'daki Müslümanların her zaman çözümün parçası olmaya gayret ettiğini aktaran Kalyon, "Bizler Almanya'da dinimizi yaşamaya, Allah'a inancımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu saldırılar sonucunda oluşabilecek tehlikelere de işaret ediyoruz ve ondan dolayı da DİTİB olarak topluma olumlu manada katkı sunmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.