Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Türk fikir dünyasının önemli siması Prof. Dr. Nazif Gürdoğan tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Gürdoğan'ın cenazesi bugün öğle vakti Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde kılınacak namazın ardından Eskişehir'de defnedilecek.

 

Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik yayındığı taziye mesajında, “Türkiye çok önemli bir düşünce insanını kaybetti. Merhum Nazif Gürdoğan hocamız iktisad dünyasından insanlık alemine bir gönül kuşu olarak konmayı başaran ender şahsiyetlerden biridir. İnsan odaklı düşünen ve insanların mutluluğu için iktisadi kurallardan uzaklaşmadan ortak gönül noktaları bulmak için çalıştı. Kültür dünyamız ile gönül coğrafyamızdan fışkıran bir güzel fikrin bir özel siması Nazif Gürdoğan hocamızın da Mehmet Akiflerin, Necip Fazılların dünyasına kavuştuğunu gördük. Merhum hocama Canab-ı Allah’tan rahmet dileyerek mekanı cennet olsun diyorum” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

 

Nazif Gürdoğan kimdir?

 

Türkiye icinde ve disinda çok sayida ögrenci yetistiren merhum Gürdoğan çok sayida esere imza atarken son ana kadar çok sayida gazete ve dergide yazilarinin yayinlanmasina gayret etti.

 

Eskişehir'de 1945'te dünyaya gelen Gürdoğan, iktisat alanında 1994'te profesör oldu, yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerde dersler verdi.

Prof. Dr. Gürdoğan, "Görünmeyen Üniversite", "Teknolojinin Ötesi", "Kültür ve Sanayileşme", "Hicaz'dan Endülüs'e" ve "Zamanı Aşan Şehirler" adlı eserlere de imza attı.

 

 

Bin yıllık tarihleri boyunca, kızıl elmalarının peşinde koşan Türkler, edebiyat ve sanatın zirvelerine Yunus, Sinan ve Itri ile ulaşmışlardır. Yunus kelimelerin, Sinan kubbelerin, Itri nağmelerin sultanıdır. Onlar kimsenin yeterince açıklayamadığı, herkesin hayran olduğu güzelliği sözle, taşla ve sesle anlatmışlardır. Sanatçılar için güzelliğin sınırı yoktur, güzel olanı anlatmanın binbir yolu ve yöntemi vardır.

 Hangi alanda olursa olsun, sanatın önde gelen misyonu, gökyüzü ile yeryüzü, hayat ile ölüm arasındaki uyumsuzluklarla, gelen mutluluk ve mutsuzlukları, herkesin anlayacağı bir dille anlatmaktır. Türk müziğinin zirvesi Itri müziğiyle, gökyüzünde binlerce kuşun kanat sesleriyle birlikte, ötüşlerinin oluşturduğu eşsiz bir koro gibi, gökyüzünün kapılarını yeryüzüne açmıştır. O müziğiyle, insanları eşsiz bir yolculuğa çıkararak, bilinmeyen bir dünyaya taşır. Müzik bazen gökyüzünden yeryüzüne, bazen yeryüzünden gökyüzüne seslenir. İster Eskişehir’de, ister Paris’te, ister Washington’da olsun, nerede Yunus’un şiirlerinin besteleri, bir ney eşliğinde yorumlanırsa, dağlar, taşlar, kuşlar ve sular onlara katılır, eksiksiz bir koro oluşur. Onları dinleyen herkes, gökyüzünden kendilerine uzatılan, eli tutmanın coşkusunu, gökyüzünün derinliklerinde yolculuğa, çıkmanın ürpertisini duyar.

Kusursuz bir müzik eseri gibi, dağları, denizleri ve ovalarıyla, tabiatta süreklilik ve bütünlük içinde, eşsiz bir uyum ve düzen vardır. Yunus’un, Sinan’ın ve Itri’nin ölümsüzlüğü, doğal hayatın benzersiz güzelliklerini eserlerinde, başarıyla yansıtmalarından kaynaklanır. Güzelliğin dilini bütün insanlar bilir. Onların oluşturdukları güzellik dalgaları, halka halka genişleyerek, bütün dünyaya yayılır ve bütün insanlığı kucaklar.

Güzellik vurgunu sanatçı, denizlerin enginliğinin, toprakların cömertliğinin, bilincinde olmalıdır. Bunun için Goethe: “İnsan Tanrı gibi olmak istemesin, ancak kendini insan olarak eksiksiz hale getirmeye çalışsın. Sanatçı bir tabiat eseri değil, mükemmel bir sanat eseri ortaya koymaya baksın” demektedir. Sanatçı sınırlı dünyasıyla, insanın ve hayatın sınırsız güzelliklerini, ne kadar yansıtırsa, o kadar kalıcı ve ölümsüz eserler verir.

Sanatçılar akıl gözlerinden daha çok, gönül gözlerinden yararlanırlar. Sanatçıların akılları başlarından önce gönüllerindedir. Onlar gönül gözleriyle, ufuk ötesini görürler. Bu yüzden Paul Valery, şairleri gelecekten haber veren kahinlere benzetir. Sanatçıların gücü, akıl gözüyle olduğu kadar, gönül gözüyle de bakmasını ve görmesini bilmelerine dayanır. Şairler yüzyıllar ötesine uzanarak, gördükleri güzellikleri, yaşadıkları yüzyıla taşırlar.

Şair “Üstün Haberciler”i, Arthur Rimbaud saygıyla selamlar.

 Sanatçı aklı başından önce gönlünde olandır.

Sanatçı sanatı iki dünya için bilir.

 

Köln, 19. August 2024 - Die Zahl der tödlichen Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen ist auf ein Rekordniveau gestiegen und bleibt ungestraft, warnt Islamic Relief zum heutigen Welttag der humanitären Hilfe. Neue Daten von letzter Woche zeigen, dass die Zahl der tödlichen Angriffe auf Personal humanitärer Organisationen in den letzten 20 Jahren um 400 Prozent zugenommen hat - 280 Tote im Jahr 2023 im Vergleich zu 56 Toten im Jahr 2004. Die Zahl von 2023 ist fast doppelt so hoch wie in jedem anderen Jahr der letzten zwei Jahrzehnte. Im Jahr 2024 sind bereits mindestens 176 hilfeleistende Menschen getötet worden, mehr als die Hälfte von ihnen in Gaza, das nun als tödlichster Ort für humanitäre Mitarbeitende gilt.

 

Seit Anfang 2023 wurden in 33 Ländern mindestens 456 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, wobei das vergangene Jahr das tödlichste darstellt und dieses Jahr mit der gleichen Rate weitergeht. Weitere 472 Helferinnen und Helfer wurden im gleichen Zeitraum verwundet oder entführt.

 

Allein in Gaza wurden seit Anfang Oktober 2023 mindestens 286 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - fast ausschließlich Palästinenserinnen und Palästinenser - getötet. Der Gazastreifen zählt derzeit zum tödlichsten Ort der Welt für humanitäre Hilfeleistende, da Krankenhäuser, Krankenwagen, Schulen, Unterkünfte, Hilfskonvois, Büros und andere zivile Infrastrukturen angegriffen und zerstört werden.

 

Auch in anderen Ländern werden Mitarbeitende humanitärer Organisationen häufig angegriffen, wobei der Sudan und der Südsudan die nächsttödlichsten Orte für humanitäre Hilfeleistende sind. Im Sudan wurden seit Ausbruch des Krieges im April 2023 mindestens 37 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, Dutzende von ihnen wurden angegriffen und über 120 Büros und Lagerhäuser von bewaffneten Gruppen geplündert.

 

Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen verstoßen gegen Völkerrecht

 

Angesichts der Rekordzahl von Menschen, die weltweit auf humanitäre Hilfe angewiesen sind, haben die zunehmenden Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen eine katastrophale Wirkung auf die am meisten gefährdeten Menschen der Welt.

 

Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen - und deren Räumlichkeiten und Vermögenswerte - verstoßen gegen das Völkerrecht. Dennoch werden diese Gesetze zunehmend missachtet und die Angreifenden nicht zur Rechenschaft gezogen.

 

UN-Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats: Verstärkter Schutz für humanitäre Akteure

 

Islamic Relief fordert die UN-Mitgliedsstaaten auf, ihre Bemühungen zum Schutz von Mitarbeitenden humanitärer Organisationen, Vermögenswerten und Räumlichkeiten zu verstärken - wie in der im Mai dieses Jahres verabschiedeten Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats gefordert - und die Täter für Verstöße zur Rechenschaft zu ziehen.

 

Es muss mehr getan werden, um lokale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen zu schützen. Während Angriffe auf internationale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - wie die Tötung von Mitarbeitenden der World Central Kitchen in Gaza im April - für Schlagzeilen sorgten und weltweit verurteilt wurden, handelt es sich bei den meisten getöteten und angegriffenen Mitarbeitenden von Hilfsorganisationen um nationale Mitarbeitende, die nur einen Bruchteil der Aufmerksamkeit erhalten.

 

Ein Helfer von Islamic Relief im Gazastreifen, dessen Name zu seinem Schutz nicht genannt wird, sagt: "Wir können jeden Moment die nächsten Opfer sein. Wir gehen jeden Tag zur Arbeit, lassen unsere Kinder und Familien zurück und riskieren unser Leben, um gefährdeten Menschen beim Überleben zu helfen. Wir versuchen unser Bestes, um zu helfen, obwohl das Ökosystem um uns herum kaum noch funktioniert. Aber jeder Tag könnte der letzte sein."

Almanya’nın Fürth kentindeki Müslüman mezarlığında kapsamlı bir genel temizlik yapıldı.
Fürth DİTİB Mevlâna Cami Başkanı Refet Avcı ve Camii İmamı Seyfettin Çoban’ın girişimiyle başlatılan mezarlık temizliğine, memleketlerine tatile gitmeyen yada geç tatile gidecek vatandaşlarımız katıldı. Başkan Refet Avcı, “başta sahipsiz kardeşlerimizin mezarları olmak üzere tüm mezarların üzerinde büyümüş olan zararlı otlardan arındırıldı. Mezarlara giden ara yollar temizlendi. Mezar taşlarındaki silinmiş yazılar yenilendi. Bozulan, devrilen mezar taşları tekrar düzenli hale getirilerek aramızdan ayrılan değerli Müslüman kardeşlerimize vefa vazifesi yerine getirdik. Cami yönetimim adına, mezarlık temizliğine katılan vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Mezarlıkta metfun olan kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm geçmişlerimize rahmet diliyorum ”dedi.

 

İlhan BABA/FÜRTH

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya’nın Nürnberg kentinde Türk ve Alman sivil toplum kuruluşlarında (STK) yönetici olarak çalışmalar yapan ekonomist İsmail Akpınar, son yıllarda sosyal medya üzerinden Avrupalı Türklere yönelik kışkırtıcı paylaşımların arttığını, özellikle de Türkiye’ye girişlerinde sözde ‘Vatana Destek Vergisi’ ödeneceği algısı oluşturulmaya çalışıldığını, bunun anlamsız ve saçma olduğunu söyledi.


Özellikle yaz aylarında ana vatana giden milyonlarca Avrupalı Türk’ün, doğrudan yatırımların yanı sıra sadece ziyaretleri sırasında yaptıkları harcamalar, turizm, ticari ve özel amaçlı maddi transferler yoluyla Türkiye’ye her yıl en az 15 milyar Dolar katkı sunduğunu belirten Akpınar, “Bu hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir” dedi. Avrupalı Türklerin yaşadıkları ülkelerde öz kültürlerini ve ana vatanla olan bağlarını korumaya özen gösterdiklerini vurgulayan İsmail Akpınar, şöyle konuştu: “Hem geldikleri hem de yaşadıkları ülkenin ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar. Yalnız 2023 yılında, Batı Avrupa’da ikamet eden 5.5 milyon Türk vatandaşı ve Türkiye kökenli, turizm harcamaları, ticari ve özel transferler yoluyla Türkiye’ye toplamda 15.02 milyar Dolar katkı sağladı. Bu katkının en büyük kısmını, Türkiye’ye yapılan ziyaretlerdeki harcamalar oluşturdu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2023 yılında Batı Avrupa’da yaşayan Türkler, Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerde toplamda 7.14 milyar Dolar harcama yaptı.Almanya’daki Türkler ise bu harcamaların yaklaşık 3.86 milyar Dolar’la başını çekiyor. Ayrıca, ticari faaliyetler ve özel para transferleri ile de Türkiye’nin ekonomisine büyük katkılar sağlandı. Almanya’daki Türk işletmeleri, 2023 yılında Türkiye’den 2.5 milyar Dolar değerinde mal ithal etti. Dünya Bankası verilerine göre, Almanya’da yaşayan Türkler Türkiye’deki ailelerine ve sevdiklerine 1.8 milyar Dolar havale etti.”

‘GİZLİ KAHRAMANLAR’
“Avrupalı Türklerin Türkiye ekonomisine olan devasa katkısı, Türkiye’nin geleceği için ne kadar önemli bir rol oynadıklarını gözler önüne seriyor. Bu da Avrupalı Türkler ile ilgili sosyal medyada yaratılmak istenen ön yargı ve algıların ne kadar temelsiz ve tutarsız olduğunun en iyi kanıtıdır. Ön yargılar bir kenara, Avrupalı Türkler, Türkiye’nin gizli kahramanları olarak görülmeli. Avrupalı Türklerin özellikle Türkiye’deki yatırımları, yurt dışında konsolosluk hizmetleri ve bedelli askerlik için yaptıkları harcamalar göz önünde bulundurulduğunda, bu katkı miktarının daha da artacağı açık bir gerçektir.”

GURBETÇİYE VERGİ YALAN
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de ‘Vatana Destek’ vergisinin yalan olduğuyla ilgili bir açıklama yayımlamıştı. Açıklamada, “Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan, ‘Gurbetçiler yıllık 2000 Euro vatana destek vergisi verecek’ iddiası doğru değildir. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanma aşamasında olan yeni vergi paketinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza herhangi bir başlık altında vergilendirme çalışması söz konusu değildir. Resmî kurum ve yetkililerin dışında yapılan spekülatif açıklamalara itibar etmeyiniz” ifadelerine yer verilmişti.

 

Haber ve Resimler: İlhan BABA/NÜRNBERG

 

In der neu gestalteten Trinkkur- und Wandelhalle im Kurpark von Bad Königshofen ist ein beeindruckender Konzertsaal entstanden, der mit moderner Medientechnik wie Beamer, Leinwand und Mikrofonen ausgestattet ist. Hier finden unter anderem jeden Sonntag Kurkonzerte statt. Die Zu- und Abgänge des Saals sind barrierefrei gestaltet, sodass jeder Besucher bequem Zugang zur neuen Trinkkur- und Wandelhalle hat.

 

Ein besonderes Highlight der neuen Trinkkur- und Wandelhalle ist das einzigartige Heilwassererlebnis. Hier gibt es eine modern inszenierte Ausgabe der beiden örtlichen Mineralheilquellen Regius und Urbani. Diese Quellen, die zu den wenigen Bitterwässern in Deutschland zählen, zeichnen sich durch ihren hohen Gehalt an Sulfaten aus. Das Heilwasser der Quellen hilft, Beschwerden der inneren Organe wie Magen, Galle und Leber zu lindern. Es wird empfohlen, täglich zwei Gläser à 200 bis 300 Milliliter zu trinken. Kleine Mengen angewärmten Heilwassers haben oft eine stopfende Wirkung, während das Wasser kalt und rasch getrunken abführend wirkt. Das Heilwasser sollte schluckweise im Gehen innerhalb von fünf bis zehn Minuten getrunken werden. Für diesen Zweck eignet sich der überdachte Wandelgang außerhalb der Halle hervorragend. Nach dem ersten Glas wird eine Pause von zehn Minuten empfohlen, die man idealerweise in der gemütlichen Heilquellenlounge verbringt. Diese Lounge bietet mit ihrem harmonischen Farbkonzept und den besonderen Dschungelleuchten an der Decke eine Wohlfühlatmosphäre. Anschließend wird das zweite Glas in gleicher Weise getrunken.


Die Trinkkur- und Wandelhalle vermittelt mit den großen Glasfassaden eine besondere Wohlfühlatmosphäre. Beim Besucher entsteht der positive Eindruck mitten im Grünen zwischen Bäumen, Wiesen und Blumen zu sitzen, um die Natur wahrzunehmen und dabei gleichzeitig im Konzertsaal oder der Heilquellen-Lounge das besondere Mineralheilwasser für die eigene Gesundheit zu genießen.
Zusätzlich bietet die Trinkkur- und Wandelhalle eine digitale Tourist-Information, die Besucher über die Stadt informiert. Hier findet man einen Veranstaltungskalender, gastronomische Angebote sowie einen digitalen Stadtplan mit allen Sehenswürdigkeiten.


Die Trinkkur- und Wandelhalle kann für eine Vielzahl von Veranstaltungen genutzt werden, darunter Kur-, Kunst- und Kulturveranstaltungen sowie Jubiläen und Vereinsfeste. Dank ihrer modernen Ausstattung und der barrierefreien Gestaltung ist sie ein idealer Ort für unterschiedlichste Anlässe.

 

İsrail’de, 1 Kasım 2022 tarihinde düzenlenen ve 25. Knesset'in (İsrail Meclisi) 120 yeni üyesini belirlemiş olan seçimlerde “Barı Şeria, (Şeria nehri ile Lut gölünün batısındaki Judea ve Samaria bölgelerini kaplayan ve bugün Batı dünyasında West Bank veya Cisjordanie adlarıyla tanınan bölge) Yahudiye (Youdaía, Filistin bölgesinin güneyinde yer alan tarihi İbrani ve İsrailli dağlık bölgesi) ve Samiriye (Yahudiye bölgesinden kuzeydeki Celile bölgesine giderken yol üzerinde bulunan eyalet) dahil olmak üzere "İsrail topraklarının her yerinde yerleşimi teşvik etme ve geliştirme" sözü ile koalisyon hükümeti kuran Netanyahu Başbakanlık koltuğuna tekrardan oturmuştu.

 

Netenyahu’nun ilk yaptığı işlerden birisi Batı Şeria, Yahudiye ve Samiriye ile ilgili İsrail politikalarını yeniden oluşturmak oldu. Bunun başına da geniş yetkilerle, radikal sağcı olarak bilinen, Filistin Devletinin kurulmaması için çalışmalar yapan,  yılların yerleşimci önderlerinden Bezalel Smotrich’i getirdi ve buna ilaveten kendisine Maliye Bakanılığı görevini tevdi etti.   

 

Başbakan Netanyahu yönetimindeki İsrail hükümetini önemli makamların sahibi olan radikal “Yahudi Yerleşimciler” ve onları kayıtsız koşulsuz destekleyen aşırı sağcı siyasiler, siyasi partiler ve radikal sağcıların açık ve süreğen desteği ile Yahudi yerleşimciler, yavaş yavaş Batı Şeria’yı da işgal etmeye ve bölgesel değişiklik adımlarını hızlandırmaya  başladılar.

 

İlk atılan önemli adımları, yaklaşık 6,500,000 metrekare araziye istimlak ediyormuş gibi davranıp el koymak, yerleşimci karakollarını yasadışılıktan çıkarıp, yasal hale getirmek ve desteklemek, Filistinlilerin yerleşim yerlerindeki binaları sistematik olarak yıkmaya başlamak, taşrada yaşayan Filistinlilerin tarım arazilerine gitmelerini zorlaştırmak ve Filistinlilere uygulanan korku odaklı dolaşım kısıtlaması oluşturuyor. Bunun sonucu olarak taşradaki bazı köyler ve bu köylerin tarımsal toprakları artık terk edilmiş, ziraat ve hayvancılık bitmiş durumda. Yazık ki İsrail Güvenlik Güçleri, yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı yapılan ve gittikçe artan saldırı, cinayet, taciz, tecavüz ve konut işgallerini durdurmakta ve önlemekte başarılı olamıyor.

 

Günümüzde Batı Şeria’da yaklaşık 500 bin yerleşimci ve 3 milyon Filistinli yaşıyor. Sadece 1 yıl içinde yerleşimcilerin 12 bin konut inşa ettikleri ve yerleşimcilere yerleşimi teşvik etmek için konut yapım izininin süratli bir şekilde verildiği biliniyor. Devlete ait araziler de yerleşimcilere tarım, hayvancılık ve yerleşim amaçlı tahsis ediliyor.   

 

Haziran ayında BM’nin yargı organı olan “Uluslararası Adalet Divanı”, İsrail ile ilgili talimat içerikli bir karar açıkladı. Bu karar, İsrail hükümetini, Filistin topraklarını işgale son vermeğe, yerleşimcilerin işgal ettikleri mevcut yerleşim yerlerini boşaltmağa, taşınır ve taşınmaz mallarını kaybeden Filistinlilere tazminat ödemeğe “mahkum” ediyor ancak İsrail’in umurunda değil. İsrail hükümeti Uluslararası Adalet Divanı’nın Haziran 2024 tarihli kararını yok sayıyor, Başbakan Netanyahu söz konusu  karar ile ilgili yaptığı açıklamada “Yahudi halkı kendi topraklarının fatihi değildir" diyerek, “buraları zaten bizimdir, kendi topraklarımızı niye işgal etmekle suçlanmaktayız” mealinde laflar ederek, bu kararı dikkate almayacağını ve uygulamayacağını ima ediyor.

 

Verilen mesajlar ve uygulamalar, BM’nin geçmişte kabul ettiği “Barış Anlaşmaları” ve bu anlaşmaların içeriğinde yer alan “İki devletli çözüm” önerisi ve tavsiyesinin artık acilen hayata geçirilmesi gerektiğini, Filistin’in kaderinin İsrail’in insafına bırakılmaması gerektiğini ortaya koyuyor…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

Seit 2015 bietet das Jugendengagementprogramm „FEEL FR.E.E.“ der Servicestelle Ehrenamt des Landkreises Würzburg jungen Menschen die Chance, eigene Erfahrungen im Ehrenamt zu machen und sich während eines Schuljahres für mindestens 60 Stunden zu engagieren. Dabei übernehmen sie ehrenamtliche Tätigkeiten beispielsweise in Kulturvereinen, Jugendzentren, Naturschutzinitiativen, Blaulichtorganisationen oder Sportvereinen.

 

Abschlussfeier mit über 60 Absolventinnen und Absolventen

Kürzlich fand die diesjährige FEEL FR.E.E.-Abschlussfeier statt. Anwesend waren neben den Teilnehmenden und ihren Eltern auch Vertreterinnen und Vertreter von Vereinen, Organisationen, Initiativen, Schulen sowie der Politik. Landrat Thomas Eberth begrüßte die Gäste und eröffnete die Veranstaltung mit einer inspirierenden Ansprache. Er betonte die Bedeutung des ehrenamtlichen Engagements und lobte den Einsatz der Jugendlichen, die neben ihren schulischen Verpflichtungen mindestens 60 Stunden ehrenamtlich tätig waren, manche sogar über 150 Stunden. „Ihr habt euch für das eingesetzt, was euch wichtig ist und habt die Gesellschaft aktiv mitgestaltet“, hob Eberth hervor.

 

Im Anschluss folgte die feierliche Verleihung der Engagementbescheinigungen an die Teilnehmerinnen und Teilnehmer sowie die Übergabe von Zertifikaten an die beteiligten Einsatzstellen und Schulen. Ein gemütlicher Ausklang im Garten des Landratsamtes rundete die Feier ab. Bei leckerem Essen konnten die Gäste den Abend genießen und sich austauschen.

 

Zehnter Jahrgang startet im Herbst

Das FEEL FR.E.E.-Programm startet im Herbst bereits in den zehnten Jahrgang. Es bietet tolle Möglichkeiten für das Engagement junger Menschen im Landkreis Würzburg und ist eine großartige Gelegenheit für Vereine, Initiativen und Organisationen, junge Mitglieder zu begeistern und ihren eigenen Nachwuchs zu fördern. Interessierte Jugendliche ab 13 Jahren und Einsatzstellen können sich ab sofort für den neuen Jahrgang anmelden.

Bei Fragen und für weitere Informationen steht die Programmkoordinatorin Aileen Dorsch von der Servicestelle Ehrenamt gerne zur Verfügung, Telefon: 0931/8003-5835, E-Mail: Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!

 

Almanya'nın Bavyera eyaletinin Coburg beldesinde “Hoşgörüve Uyum İçinde Yaşam” festivali düzenlendi.

Coburg belediyesi tarafından organize edilen ve hafta boyunca süren geleneksel festivale; Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Yeni Camii’nin yanı sıra anaokulları, spor kulüpleri, kurumlar ile sivil toplum kuruluşları katıldı.

 

Coburg’da “Hoşgörü ve Uyum İçinde Yaşam” sloganıyla gerçekleştirilen festivalde, DİTİB Yeni Camii ile 30’un üzerinde sivil toplum kuruluşu kurduğu stantlarda farklı etkinlikler düzenledi.

Coburger Marktplatz’da gerçekleştirilen festival, renkli görüntülere sahne oldu. DİTİB Yeni Camii’nin kurduğu stant, etkinliğe ayrı bir renk kattı. Hem çocuklar hem de yetişkinler için oyunlar, kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlendi. Ayrıca, DİTİB Yeni Camii’nin standında cami ve derneğin faaliyetleri hakkında ziyaretçilere bilgi verildi. Çocuklar için yüz boyama etkinlikleri yapılırken, Türk mutfağının eşsiz lezzetleri de ikram edildi.

 

Coburg Belediye Başkanı Dominik Sauerteig, DİTİB Yeni Camii’nin standını ziyaret ederek, faaliyetler hakkında bilgi aldı. DİTİB Yeni Camii’nin çalışmalarını takdirle karşıladığını belirten Başkan Sauerteig, festivale katılımlarından dolayı mutluluğunu ifade ederek, dernek yöneticilerine teşekkür etti. Başkan Sauerteig, birlik ve beraberlik adına düzenlenen festival ve diğer etkinliklerde DİTİB Camii’ni görmekten memnun olduğunu dile getirdi.

Festivalde Müslüman cemaati olarak yer aldıklarını belirten Coburg DİTİB Yeni Camii Dernek Başkanı İlhan Birinci, “Beldemizde toplumsal sorumluluk anlayışıyla kamusal ve barışçıl organizasyonlara her zaman destek sağlayan bir derneğiz. Belediye Başkanımız Dominik Sauerteig’e derneğimize gösterdiği yakın ilgi ve teveccühten ötürü teşekkür ediyorum” dedi.

 

1986 yılında kurulan cami derneklerinin, 90’lı yıllardan bu yana belediye tarafından düzenlenen festivallere ve diğer etkinliklere aralıksız katıldığını belirten başkan Birinci, cami derneğinin kurulduğu günden bugüne kadar yerel belediye ve diğer kurumlarla uyum içerisinde çalıştıklarını ifade etti.

Belediye başkanının ve belde sakinlerinin DİTİB Cami Derneği’nin faaliyetlerini öğrenmesi amacıyla bütün etkinliklerine özel olarak davet edildiğini söyleyen Birinci, sözlerini şöyle tamamladı: “Ramazan ayında da toplu iftar programlarına başkanımızı davet ediyoruz. Belediyemizle organizasyonlar düzenliyoruz. Başkanımız, Coburg’da yaşayan Müslümanların bu toplumun bir parçası olduklarını her zaman dile getiriyor. Bizi yalnız bırakmadığı gibi sunduğu maddi ve manevi destekten ötürü kendilerine müteşekkiriz. Festival boyunca ziyaretçilere camimizi tanıttık, yaptığımız faaliyetler hakkında bilgi verdik, camimize davet ettik. Teşkilat olarak birlik, beraberlik, saygı ve sevgi içinde ortak yaşamı destekleme adına bütün etkinliklerde yer alıyoruz.” 

 

 

 

 

 

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann gratuliert der Bayerischen Kameraden- und Soldatenvereinigung zum Jubiläum: 150-jähriger Gründungstag des Bayerischen Kriegerbundes - Erinnerungsarbeit und gelebte Werte - "Füreinander einstehen, Kameradschaft und Treue"

 

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann hat heute der Bayerischen Kameraden- und Soldatenvereinigung e.V. (BKV) zum 150-jährigen Gründungstag des Bayerischen Kriegerbundes gratuliert. Das Jubiläum wurde im Rahmen der vom örtlichen Kameraden- und Soldatenverein ausgerichteten Festwoche in Thierhaupten begangen, der ebenfalls sein 150-jähriges Bestehen feiert: „Seit nunmehr 150 Jahren treten Sie für die Erinnerung an die Kriegsleiden und für ein friedliches Miteinander der Völker ein. Sie stehen für den Zusammenhalt in unserem Land, für große Tradition und Geschichtsbewusstsein." In vorbildhafter Weise zeige die Soldatenvereinigung, die seit 2007 auch anerkannter Schießsportverband ist, wie die Werte Füreinander einstehen, Kameradschaft und Treue verpflichten, so der Minister +++

Wie Herrmann weiter erläuterte, kümmere sich die Bayerische Kameraden- und Soldatenvereinigung mit ihren 80.000 Mitgliedern in sieben Bezirksverbänden, 30 Kreisverbänden und etwa 800 selbständigen Ortskameradschaften in der Tradition des 1874 gegründeten ehemaligen Bayerischen Kriegerbundes um die Anliegen der Soldatinnen und Soldaten und gebe ihnen auch eine starke Stimme in der Gesellschaft. "Mit ihrem Einsatz zeigen Sie Kameradschaft und Solidarität. Denn Sie greifen denjenigen unter die Arme, die viel für unser Land geleistet haben. Mit Beratung und Beistand in schwierigen Fragen finden so besonders Veteranen einen unschätzbaren Rückhalt", lobte der Minister. "Für Ihren Dienst, Ihren Einsatz und Ihre Leidenschaft für unser Land und die Menschen – besonders für unsere Soldatinnen und Soldaten – danke ich Ihnen aufs Herzlichste."

Herrmann, selbst ehemaliger Oberstleutnant der Reserve, versicherte, dass der Freistaat fest an der Seite der Soldaten- und Reservistenvereinigungen steht: "Wir setzen uns seit jeher für die Anerkennung und Pflege der militärischen Traditionen ein." Der Bayerische Landtag habe daher im letzten Jahr auf Vorschlag der Regierungsfraktionen die Begehung eines Bayerischen Tags der Militärtradition beschlossen. Dieser konnte im letzten Jahr bereits erfolgreich durchgeführt werden. "Ein wichtiges Zeichen der Wertschätzung, ein Bekenntnis zu unserer Geschichte, zu den Leistungen und Opfern verschiedener Generationen und zu unserer wehrhaften Demokratie."