Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Altes Handwerkerhaus und Innere Pleich.
Es ist eines der ältesten Bürgerhäuser und eines der ganz wenigen in der Stadt Würzburg, die den Luftangriff vom 16. März 1945 fast unbeschadet überstanden haben: Zu verdanken hat dies das Handwerkerhaus in der Pleich, das mit drei weiteren Gebäuden in der Zeit des Übergangs vom späten Mittelalter in die Neuzeit inselartig angelegt wurde, nicht nur der Tatsache, dass ein Bomber am 16. März ausfiel, sondern auch seinen Ziegeln. Diese Ziegel stammen aus einer Modernisierungsphase im Barock. „Sie haben in der Brandnacht dafür gesorgt, dass dem Haus nichts passiert ist – und das sieht man auch heute noch an der schwarzen Farbe. Diese Ziegel sind ein wichtiges Zeitzeugnis“, erklärte Architekt Friedrich Staib bei der Ausstellungseröffnung der Geschichtswerkstatt im Verschönerungsverein. Thema der diesjährigen Ausstellung im Oberen Foyer des Rathauses sind das kleine Handwerkerhaus und die Innere Pleich.
„1510 erhielt der Erbauer des Hauses das Bürgerrecht, so dass er das Gebäude zur Ausübung seines Gewerbes errichten durfte“, berichtete Bürgermeister Martin Heilig, der die Ausstellung im Oberen Foyer des Rathauses eröffnete. Es handelte sich um eine Metzgerei „und somit war das Haus typisch für das Viertel, denn dort siedelte sich damals allerhand Gewerk an, wie Metzger, Gerber, Färber, alles Handwerk, das Wasser aus den Läufen von Kürnach und Pleichach benötigte.“ Die Hausbauweise war absolut modern. Es entstand 1521 in Fachwerkbauweise, mit einer reich ausgestatteten Wohnstube und Fenstererkern, viel Farbe innen und außen und einer sehr bunt gestalteten Fachwerkfassung. Das Handwerkerhaus, das bis in die 70er Jahre bewohnt war und dann erst einmal leer stand, wurde im Jahr 1993 vom Verschönerungsverein Würzburg gekauft, saniert und gerettet. Heute befindet sich dort die Geschäftsstelle des Verschönerungsvereins und das Lädele der Geschichtswerkstatt. Im zweiten Stock ist eine Mietwohnung und im Dachgeschoss ein kleines Hausmuseum mit Funden, die bei der Sanierung zutage kamen. Das Nachbarhaus in der Pleicherkirchgasse 14 trennt vom Handwerkerhaus nur eine Wand. Die Besonderheit dieses Anwesens: Noch heute ist das Mobiliar dieser Metzgerei vorhanden und mit diesem weiteren Ankauf im Jahr 2020 durch den Verschönerungsverein wurde auch einiges an Mobiliar erworben. „Wir erhalten hier ein Kleinod“, bekräftigte Matthias Rothkegel, Vorsitzender des Verschönerungsvereins. Er dankte ganz besonders den Mitgliedern der Geschichtswerkstatt, deren Arbeit „das vielleicht sichtbarste Zeichen des Vereins ist.“
Die Ausstellung widmet sich aber nicht nur dem Handwerkerhaus und seinem nächsten Nachbarn, denn durch die verschiedenen Gewerke siedelten sich immer mehr Familien in der Pleich an. Die Pleich bietet mehrere Tore, das Markuskloster, die Kirche St. Gertraud, die Gertraudgasse, die Bärengasse, die Gerberstraße, Hausmadonnen, den Kranenkai, das Gerichtsdienerhaus, in dem heute der städtische Fachbereich Kultur untergebracht ist, das Würtzburg-Palais und natürlich das Juliusspital und die Kliniken und Institute der Universität wie die Alte Augenklinik. Genauso reichhaltig wie die Pleich sind Bild- und Infomaterial, die in der Ausstellung und im neuen Heft der Geschichtswerkstatt zu sehen sind. Das Heft ist im Lädele in der Pleicherkirchgasse 16 zu erwerben, www.verschoenerungsverein-wuerzburg.de/geschichtswerkstatt.
„Die Geschichtswerkstatt konzipiert und realisiert nun schon seit vielen Jahren Ausstellungen und Veröffentlichungen“, fasste der Bürgermeister zusammen. „Sie digitalisiert Fotobestände und verhilft Altbeständen zur neuen Struktur. Sie ist Ausdruck eines sehr partizipativen, bürgerschaftlichen Engagements, denn alle Mitglieder arbeiten ehrenamtlich und stets mit voller, ideeller Einsatzkraft. Ganz herzlichen Dank dafür! Es ist schön, dass Sie nicht nur die Würzburger Geschichte für sich selbst aufarbeiten, sondern dass sie sie anderen vermitteln und dies sehr direkt, lebensnah und niederschwellig im Zugang.“
Text und Foto: Claudia Lother
Uluslararası siyasete yönelik uyarıları ile tanınan KONAD Genel Başkanı Sait Özcan Almanya – Avrupa – Enerji üçgenine yönelik açıklamalarında dikkatleri emperyalist oyunlara çekti. Özcan açıklamasında, “Avrupa’nın her türlü enerji ve stratejik ihtiyacı için açılan tartışmalarda içinde Türkiye’nin mutlaka yer alıyor olması dikkat çekici. Türkiye karşıtı odakların, ülkemizin AB için oldukça önemli olduğunu söyleyebilmek adına Türkiye aleyhtarı cümleler kurmak için kendilerini zorladığını görüyorum. Ne Türkiye’yi kendilerine yaklaştırmak istiyorlar, ne de Türkiye’den vazgeçebiliyorlar” dedi.
Rusya-Ukrayna krizine yönelik açıklamalarında ise, Türkiye’nin bağımsız politika izlemesine müsade edilmemesi gerektiği ve Türkiye’nin AB ruhunu yok saydığını belirtecek kadar ileri giden Avrupa borazanları, Türkiye’nin izlediği “Komşular arası taraf tutmama” politikasına alışmaya mecbur kaldılar. Türkiye, Şubat ayında tüm Avrupa ile birlikte krizde Rus karşıtı bir politika izlese idi, ortaya çıkabilecek yeni sorunlar Avrupalıları zaten ilgilendirmiyordu” dedi.
Suriye konusuna da değinen KONAD Başkanı, “Türk - Rus ilişkilerinin varacağı boyut batı başkentlerindeki hiç bir siyasetçiyi ilgilendirmiyor. An itibarı ile İngiltere’nin tilki siyasetçilerinden başka hiç kimse bu konuda üç adım ilerisini düşünebilecek kapasitede değil. Türkiye taraf olsaydı, güneydeki kargaşanın boyutu çok derin olacaktı. Olası her türlü kargaşa ve senaryo sadece ve sadece bir ülkenin, en güçlü ülkenin işine yarayacaktır. Çünkü dünyanın süper gücü yeni bir oyun kurabilmesi için onlara kaos coğrafyaları gereklidir. Ancak oralarda oyun kurup, sınır çizip kendi hayallerini ortaya koyabilirler. Emperyalizmin bölüp, parçalayıp yutabilmesi için sürekli tekrarlanan oyun da budur. Türkiye artık emperyalistlerin oyunlarını bozuyor” şeklinde konuştu.
https://ayturk.de/yazarlar/sait-oezcan/emperyalizmi-sorgulamayan-halklar-bu-k-s-cok-uesueyecekler
ANTALYA (AA) - Antalya'nın Konyaaltı ilçesindeki Kapuz Kanyonu, yeşilin ve mavinin ahenkle buluştuğu doğal güzelliği ile sıcak ve nemli günlerde serinlemek isteyen ziyaretçilerin yeni rotası haline geldi.
Kent merkezine 15 kilometre uzaklıktaki kanyon, "saklı bir cennet" edasıyla görenleri kendisine hayran bırakıyor.
Serinlemek için deniz ve su parklarına alternatif olarak kanyonu tercih eden yerli ve yabancı turistler, kanyonun içinde denize göre sıcaklık seviyesi daha düşük olan Karaman, Güver ve Gürkavak Çayı'nı ziyaret ediyor.
Kanyonun bulunduğu bölgeye gelen misafirler, araçla varılan bölümden sonra yemyeşil ağaçlarla çevrili patika yollar arasından yürüyerek kanyona ulaşıyor.
Yol güzergahında derinliği az olan sularda yürüyüş etkinliği yapan doğaseverler, kuş cıvıltıları eşliğinde kanyonun yeşil doğasını seyretme imkanı buluyor.
Kanyona ulaşan ziyaretçiler, kimi zaman derin noktalarda kendilerini turkuaz renkli berrak sulara bırakırken, kimi zaman ise yanlarında getirdikleri kano ile kanyon içinde gezintiye çıkıyor.
Bazı tatilciler ise kamp masa ve sandalyelerini kurarak, piknik yapıyor, doğayı izliyor ve fotoğraf çekiyor
ANKARA (AA) - Grekoromen Güreş Milli Takımı, Sırbistan'da katıldığı turnuvada 4'ü altın olmak üzere 7 madalya kazandı.
Türkiye Güreş Federasyonunun açıklamasına göre, Mladenovac kentinde yapılan Ljubomir Ivanovic Gedza Memorial Turnuvası'nda mücadele eden milli takım 4 altın, 1 gümüş ve 2 bronz madalya elde etti.
Milli güreşçilerden Ekrem Öztürk (55 kilo), Kerem Kamal (63 kilo), Selçuk Can (72 kilo) ve Fatih Bozkurt (130 kilo) altın, Metehan Başar (97 kilo) gümüş, Ahmet Uyar (63 kilo) ve Murat Fırat (67 kilo) bronz madalya aldı.
Takım sıralamasında Macaristan 155 puanla birinci, Türkiye 148 puanla ikinci, Sırbistan 124 puanla üçüncü oldu.
ANKARA (AA) - Mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne (AOÇ) ait halka açık spor tesisleri ve alanlarıyla halkın yiyecek-içecek ihtiyaçlarının karşılandığı mekanlar ihaleyle 10 yıllığına kiraya verilecek.
AOÇ'nin Resmi Gazete'de yayımlanan ilanına göre, birinci derece doğal ve tarihi sit alanı içinde kalan, Ankara'nın Yenimahalle ilçesi Gazi Mahallesi'ndeki toplam 6 bin 545 metrekarelik taşınmazın halka açık spor tesisleri ve alanları ile buralara gelenlerin yiyecek içecek ihtiyaçlarının karşılandığı mekanların kiralanması amacıyla ihale düzenlenecek.
Açık artırma usulüyle yapılacak ihale için tahmini bedel aylık 17 bin lira artı KDV, geçici teminat tutarı da 61 bin 200 lira olarak belirlendi. İhalede oluşacak kira bedelinin 10 yıllık tutarının yüzde 6'sı ise kesin teminat tutarı olarak alınacak.
İhale, 25 Ağustos saat 14.00'te AOÇ Müdürlüğü Sosyal Tesis Binası'nda yapılacak. Teklif mektuplarının ihale saatine kadar AOÇ Ticaret Müdürlüğüne verilmesi gerekiyor.
Almanya'da bu yıl kış aylarında ortaya çıka-cak enerji krizine karşı elektrikli ısıtıcılar yok satıyor. Olası bir krizin yaşanabileceği endişesiyle vatandaşlar şimdiden evlerine elektrikli ısıtıcılar almaya başladı.
Piyasa araştırma firması GFK'ye göre, Almanya'da 2022'nin ilk altı ayında 600 bin elektrikli ısıtıcı satıldı. Satışların, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 arttığına dikkat çekildi. Berlin'de elektrikli ürünler satan Eisen Doring mağazasının sahibi Frank Doring, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "son iki ayda elektrikli ısıtıcıların satışında büyük artış yaşandığını ve ellerindeki ısıtıcıların tükendiğini" söyledi. Alman toplumunun daha kış gelmeden olası enerji krizi için kendi kafalarında ürettikleri sıkıntı modeline endeksli olarak yeni çözüm yollarına yatırım yaptıkları gözlendi.
Son yapılan araştırmalara göre ülkedeki ısıtıcı çeşit ve modellleri konusunda oldukça spekülatif pazarlar oluşurken bu alanda ilginç fırsatçıların da ortaya çıkabileceği belirtiliyor. Ancak bilinen şu ki, yeni bir ısıtıcı pazarının oluştuğu ve çok sayıda satış yapılacağı şeklindedir.
Her yıl eylül ayı başların-dan itibaren piyasaya çıkan ısıtıcıların bu yıl Mayıs ayından itibaren satışa sunulup çok sayıda ürünün elden çıkmasından da anlaşılıyor ki, Almanlar hazırlıklarını şimdiden yapıyorlar. Alman hükümetinin enerji tüketiminin azaltılmasını istemesinden sonra insanların, “gaz tedarikinin azalması ya da fiyatının daha da artması durumunda daha çok elektriğe bel bağlamak zorunda kalmaktan endişe duyduklarını beliriyorlar.
Elektrikli ısıtıcı arayan bir Alman müşteri Alman hükümetinin enerji tüketiminin azaltılmasını istemesinden sonra, “gaz tedarikinin azalması ya da fiyatının daha da artması durumunda daha çok elektriğe bel bağlamak zorunda kalacağız. Ortaya çıkan zorlukar karşı sında bu kış inşallah tek başımıza kalmayız” seklinde endişelerini belirtiyor.
Yine bir başkası ise, “Korkum şu ki bu kış büyük sorunlar yaşanacak. Isıtıcı olmazsa, evde biri sağlık sorunları yaşıyorsa, en azından sıcak bir banyo gerekecek. Bunu nasıl başaracağız, inanın şu an endişeliyim. İşte bu yüzden acilen bir elektrikli ısıtıcıya ihtiyacım var" şeklinde konuşurken, Almanya'da öğrenci olan bir genç de elektrikli ısıtıcı alıp almayacağı soruldu ğunda, “Herkesin bunu almaya parası yok. Ama parası olanın alması gerektiğine inanıyorum” şeklinde konuşuyor.
Rus gazını Avrupa'ya taşıyan önemli hatlardan olan Kuzey Akım doğal gaz boru hattı üzerinden gaz sevkiyatının "teknik nedenlerden ötürü" bahanesi ile azaltılması üzerine, petrol ve doğal gaz uzmanı Thomas O’Donnell, "Bu kış muhtemelen doğal gazda yüzde 30 eksiğimiz olacak. Bu da herkesin gaza ulaşamayacağı ve karneyle dağıtım olacağı anlamına geliyor. Tüketiciler etkisini hissedecek" ifadesini kullandı. Geçtiğimiz günlerde bir Alman medyasında “kışlık kazaklar da ısıtmayacak, mutlaka battaniye alın” tavsiyesi vardı.
Velhasıl Almanya kış aylarına çok ama çok stresli hazırlanıyor.
Bütün ajanslar son günlerde Türkiye’nin gıda krizini önlediğine yönelik haberleri veriyor. Bunlar elbette gurur verici. Olası bir gıda krizinin çözümüne ilişkin önemli bir adım olan Ûstanbul mutabakatı kapsamında tahıl ve gıda maddeleri, Ukrayna’ya ait 3 liman üzerinden emniyetli bir şekilde Ûstanbul ve Türk boğazları üzerinden denizden nakledilecek. Konunun sevk ve idaresi İstanbul’da kurulacak Müşterek Koordinasyon Merkezi’nden yapılırken, Türkiye tüm ticari gemilerin kontrolünü gerçekleş tirecek.
Büyük ölçüde Rusya ile Ukrayna tarafından karşılanan dünyadaki tahıl arzı, iki ülke arasında şubat ayında başlayan savaş nedeniyle sekteye uğradı. Ukrayna limanlarında kalan gemiler nedeniyle tahıl ve diğer gıda ihracatın daki duraksama, küresel riski artırdı. Açlık ve güvenlik sorunu anlamına gelen krizin çözümü için Ukrayna’da bekleyen 25 milyon tondan fazla tahılın sevkiyatı için limanlarda bekleyen tahılın denizden emniyetli şekilde sevkine yönelik "koridor" fikri oluştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile görüşmelerinin ardından Türkiye harekete geçti. Kamuoyunda "kırmızı hat" olarak nitelendirilen Türkiye ile Ukrayna ve Rusya arasında doğrudan temas hattı hayata geçirildi.
"Kırmızı hat" diplomasisi çerçevesinde ülkeler birer general belirledi. BM'nin de bir görevlendirme yapmasının ardından görüşmeler, ikili olarak başladı. Bu kapsamda 21 Haziran'da Moskova'da atıldı. Moskova’da yapılan askeri heyetler toplantısı sonrası "Azov Concord" gemisi, Mariupol’dan ayrıldı. Böylece Ukrayna limanlarından ilk gemi ayrılmış oldu.
İnsanlığın ortak geleceği ile ilgili çok önemli kararların hikayesi işte böyle süregeldi. Burada Türk hariciyesinin önemi bir defa daha ortaya çıkıyor. Ortadaki başarının çok önemli tarafıda bütün gücü ile inisiyatifi eline alan Cumhubaşkanı Erdoğan’dır. Rusya - Ukrayna krizinin en başından beri tarafsızlığını ilan eden Türkiye şu an her iki tarafın da en güvendiği ülkedir.
Türkiye, Rusya ve Ukrayna savunma bakanlıklarına bağlı askeri heyetlerle BM heyetleri 13 Temmuz’da İstanbul Kalender Kasrı'nda ilk toplantıyı gerçek leştirdi. Ertesi hafta ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın himayesinde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'ın katılımıyla "Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi" taraflar tarafından imzalandı.
Bu durum Türkiye'nin diplomasi başarısıdır. Dünya kamuoyu tarafından memnuniyetle karşıla-nan anlaşma ile ihraç edilecek tahıl ve benzeri gıda ürünlerinin Ukrayna’ya ait 3 liman üzerinden emniyetli bir şekilde denizden nakliyatının yapılacağı belirtildi. Odessa, Çernomorsk ve Yujniy limanlarından yapılacak sevkiyatı içeren mutabakatla ilk olarak BM ve taraflarca belirlenen sayıda temsilci ile İstanbul’da Müşterek Koordinas yon Merkezi'nin hayata geçirileceği belirtildi. Ûstanbul’da onay-lanan uluslararası program dahilinde söz konusu limanlara intikal eden, giren ve çıkan gemilerin kontrolü sağlanacak. Gemilerin koridordan intikali taraflarca da uzaktan en sıkı şekilde takip edilebilecek.
İnsani maksatlı olması esas alınacak faaliyet kapsamında Türkiye, tüm ticari gemilerin kontrolünü yapacak. Türkiye’nin başarısı ile bütün dünyada mil-yarlarca insan da gıda kıtlığı riski yaşamayacak.
Son günlerde Avrupa’nın her türlü enerji ve stratejik ihtiya cı için açılan tartışmalarda içinde Türkiye’nin mutlaka bir şekil de yer alıyor olması dikkat çekici. Türkiye karşıtı odakların Türkiye’nin AB ülkeleri için oldukça önemli olduğunu söyleyebilmek adına Türkiye aleyhtarı cümleler kurmak için kendilerini zorladığını görüyorum. Kısaca bir cümle kurmam gerekirse, ne Türkiye’yi kendilerine yaklaştır mak istiyorlar, ne de Türkiye’den vazgeçebiliyorlar.
Rusya-Ukrayna krizinde başlangıçta Türkiye’nin kendilerinden ayrı bir politika izlemesinin büyük bir politik çıkmaz olduğunu, bu alanda Türkiye’ye müsade edilmemesi gerektiği ve Türkiye’nin AB ruhuna ihanet ettiğini belirtecek kadar ileri giden Avrupa borazanları, Türkiye’nin izlediği “Komşular arası taraf tutmama” politikasına alışmaya mecbur kaldılar. Türkiye Íubat ayında tüm Avrupa ile birlikte krizde Rus karşıtı bir politika izlese idi, ortaya çıkabilecek yeni sorunlar Avrupalıları zaten ilgilendirmiyordu.
Bir defa Suriye’de bozulacak Türk - Rus ilişkilerinin varacağı boyut batı başkentlerindeki hiç bir siyasetçiyi ilgilendirmiyor. An itibarı ile Ûngiltere’nin tilki siyasetçilerinden başka hiç kimse bu konuda üç adım ilerisini düşünebilecek kapasitede değil. Türkiye taraf olsaydı, güneydeki kargaşanın boyutu çok derin olacaktı. Olası her türlü kargaşa ve senaryo sadece ve sadece bir ülkenin, en güçlü ülkenin işine yarayacaktır. Çünkü dünyanın süper gücü yeni bir oyun kurabilmesi için onlara kaos coğrafyaları gereklidir. Ancak oralarda oyun kurup, sınır çizip kendi hayallerini ortaya koyabilirler. Emperyalizmin bölüp, parçalayıp yutabilmesi için sürekli tekrarlanan oyun da budur.
Avrupalıların şaşı bakışının bir diğer noktası ise ortaya çıkan tahıl koridorundaki Türkiye’nin başarısıdır. Türkiye’nin ortaya koyduğu çabaların önemini anlayabilmek adına özellikle BM Genel Sekreteri António Guterres’in sözlerine kulak vermek gereklidir. Uluslararası siyasetin en saygın diplomatların dan olan Guterres, “Eğer ki bu anlaşma yapılıp, bu koridordan tahıl çıkarılabiliyorsa, bunun arkasında Türkiye’nin bitmez tükenmez enerjisi vardır" şeklinde konuşmaktadır.
Dünya enerji krizi Avrupa ülkelerini tir tir titretmektedir. Bu kışı nasıl geçireceğini bilmeyen ülkeler kapı kapı gezmektedirler. AB’nin Alman asıllı komisyon başkanı von der Leyen ve Belçika asıllı AB Konseyi Başkanı Charles Michel geçtiğimiz hafta Bakü’ nün kapısını çalarak enerji ve gaz arayışındaki çabalarını yana yakıla Aliyev’e anlattlar. Ûlginçtir Azeri lider kendilerine iyi hoş ta, gidin Türkiye ile konuşun önce dedi. Neden dediklerinde aldıkları cevap basit idi; “Öncelikle stratejik olarak boru hatlarının yolu Anadolu’dan geçiyor. Ayrıca, Azeri gazını Avrupa’ya taşımak için planlanan TANAP projesinin ana ortağı Türkiye’ dir ve bu ülke enerjinin dağıtımında söz sahibidir” şeklinde cevap verilerek kendilerine “Günaydın” denildi.
Batı artık şunu anlayabilmeli, ikinci lig devletler kendi politikalarını ortaya koyarak büyüklerin baskısına direnemediği müddetçe dünya barışı temin edilemez. Belli ki, Emperyalizmi sorgulamayan halklar bu kış çok üşüyecekler.