Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Gewaltopfer stehen erst einmal unter Schock. Der Gang zur Polizei unmittelbar nach einem sexuellen Übergriff fällt vielen nicht leicht; vor allem dann nicht, wenn der Täter aus dem eigenen Umfeld stammt. Dabei wäre es wichtig, Verletzungen so schnell wie möglich zu dokumentieren und Spuren unmittelbar nach der Tat zu sichern. Im Klinikum Nürnberg haben Opfer einer sexuellen Gewalttat ab sofort die Möglichkeit, Spuren eines Übergriffs vertraulich sichern zu lassen. Diese werden im Klinikum Nürnberg aufbewahrt, sodass auch zu einem späteren Termin noch Anzeige erstattet werden kann. Das Klinikum Nürnberg geht damit in Vorleistung, denn die Finanzierung ist noch nicht klar geregelt.

Jede dritte Frau in Deutschland ist mindestens einmal in ihrem Leben von physischer und/oder sexualisierter Gewalt betroffen. Etwa jede vierte Frau wird laut Bundesministerium für Familie, Senioren, Frauen und Jugend mindestens einmal Opfer körperlicher oder sexueller Gewalt durch ihren aktuellen oder früheren Partner. Auch die angezeigten Fälle von Kindesmissbrauch und Misshandlung Schutzbefohlener nehmen deutlich zu. Männer erleiden ebenso sexualisierte Gewalt.

Scham und Angst erschweren Gang zur Polizei 

Bei allen Delikten ist von einer hohen Dunkelziffer auszugehen, weil es Opfern oft schwerfällt, sich zu offenbaren. Scham und Angst vor der Lawine, die mit einer Anzeige losgetreten wird, erschweren den Gang zur Polizei. Für Gewaltopfer, die (noch) nicht zur Polizei gehen wollen, um Anzeige zu erstatten, will das Klinikum Nürnberg ab sofort eine niedrigschwellige Anlaufstelle sein: Hier können Opfer von sexuellem Missbrauch, Vergewaltigung oder sexueller Nötigung entsprechende Verletzungen und Spuren, die bei der Tat hinterlassen wurden, vertraulich sichern und aufbewahren lassen.

Die vertrauliche Spurensicherung ermöglicht es Betroffenen, in Ruhe zu überlegen, ob und wann sie zur Polizei gehen wollen. Die Basis dafür ist eine bundesweit geltende gesetzliche Regelung, wonach Opfer einer sexuellen Gewalttat oder einer Misshandlung – gleich welchen Alters oder Geschlechts – das Recht auf eine vertrauliche Spurensicherung haben.

Das Klinikum Nürnberg will Opfer sexueller Gewalt uneingeschränkt in medizinischer und forensischer Hinsicht unterstützen: „Ich bin froh, dass wir jetzt damit beginnen“, sagt Roswitha Weidenhammer, die Gleichstellungsbeauftragte des Klinikums Nürnberg. Sie hat sich früh für die vertrauliche Spurensicherung starkgemacht und vertritt das Klinikum Nürnberg in einem entsprechenden Arbeitskreis der Stadt. Ähnlich äußert sich auch Gabriele Penzkofer-Röhrl, Mitglied des Verwaltungsrats des Klinikums Nürnberg und ehemalige Geschäftsführerin des Nürnberger Frauenhauses. Sie hat sich ebenfalls für die vertrauliche Spurensicherung eingesetzt: „Dieses Angebot ist wichtig. Denn manche Frauen schrecken davor zurück, sofort zur Polizei zu gehen, weil der Täter aus dem direkten Umfeld stammt oder weil sie Angst haben, dass ihnen nicht geglaubt wird. 

Mehrere Anlaufstellen am Klinikum Nürnberg

Mit der Sicherung von Spuren ist das Klinikum Nürnberg prinzipiell vertraut. Hier wurden auch bislang schon Spuren gesichert, doch nur dann, wenn Gewaltopfer in Begleitung der Polizei gekommen sind. Das ändert sich nun. Wer einem sexuellen Übergriff zum Opfer gefallen ist, kann alleine oder mit einer Begleitperson direkt in die Notaufnahmen an den Standorten Nord und Süd des Klinikums oder in die gynäkologische oder urologische Ambulanz am Klinikum Nürnberg Nord kommen. Für Kinder und Jugendliche und deren Eltern beziehungsweise Vertreter ist die Kinderklinik am Klinikum Nürnberg Süd die richtige Anlaufstelle. 

Auf Wunsch des Opfers kann auch der psychosoziale Kriseninterventionsdienst hinzugezogen werden. Bei Bedarf können auch Dolmetscher zum Einsatz kommen.

Nach einer Frist werden die Spuren vernichtet

Sichergestellte Spuren wie Hautpartikel, Haare oder Sperma werden fachgerecht asserviert. Fotos von Verletzungen – diese werden nur mit Einverständnis angefertigt – werden ebenfalls an einem sicheren Ort aufbewahrt. Alle Beweisstücke werden nur nach dem Eingang einer richterlichen Anordnung über die Beschlagnahme der Untersuchungsproben direkt an die Ermittlungsbehörden übergeben.

Die Spuren werden bei Erwachsenen maximal zwei Jahre lang verwahrt. Bei Kindern und Jugendlichen unter 18 Jahren werden die Spuren maximal fünf Jahre lang aufbewahrt. Innerhalb dieses Zeitraums können sich Opfer überlegen, ob sie bei der Polizei doch noch Anzeige erstatten wollen. Nach Ablauf der Frist werden die Beweisstücke automatisch ordnungsgemäß vernichtet.

Die Krankenkassen tragen die Kosten für die vertrauliche Spurensicherung, so will es der Gesetzgeber. Die Abrechnung erfolgt anonym, die Identität des Opfers wird gegenüber den Krankenkassen nicht preisgegeben. Der genaue Abrechnungsmodus mit den Krankenkassen (gesetzlich und privat) steht aber noch nicht fest. „Doch das Klinikum Nürnberg fühlt sich den Opfern von sexueller Gewalt verpflichtet und wird unabhängig davon die vertrauliche Spurensicherung gewährleisten“, sagt Prof. Dr. Achim Jockwig, Vorstandsvorsitzender des Klinikums Nürnberg. Für die Opfer ist die vertrauliche Spurensicherung in jedem Fall kostenfrei; unabhängig davon, ob und wie diese versichert sind. 

Das Klinikum Nürnbergist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 7.000 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 ambulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürnberger Land.

Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnbergwurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Medizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wissenschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland.

İZMİR (AA) - Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Türkiye'de aşılanma hızının yüksek olmasına rağmen 18 milyon insanın halen aşı yaptırmadığını belirterek, kulaktan dolma bilgilerle aşıdan kaçma ve kaçınma olduğunu söyledi.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Şener, Türkiye'nin ve dünyanın yeni tip koronavirüs ve ortaya çıkan varyantlarıyla mücadelesinin sürdüğünü söyledi.

Kovid-19 ile mücadelede aşılanmanın öncelikli korunma yöntemi olduğunu vurgulayan Şener, "Dünyanın başına bela olmuş varyant tiplerine baktığımızda özellikle kaynaklandığı ülkeleri sıralayacak olursak Brezilya, Günay Afrika ve Hindistan gibi aşılama oranının düşük olduğu ülkeler olduğunu görüyoruz. Bu bir tesadüf değil. Aşılama oranı düşük olan, toplumda sürü bağışıklığından çok uzak olan ülkelerde virüsün dolaşımda olma ihtimali ve virüs yükü çok daha fazla olduğu için karşımıza varyantlar çıkmaya başladı." dedi.

Şener, Peru'nun da aşılamanın düşük olduğu ülkeler arasında yer aldığını, buna bağlı olarak son günlerde dünyanın gündemine Peru varyantının gelmeye başladığını aktardı.

Türkiye'de aşılama hızının yüksek olduğunu ancak aşılanan kişi sayısının hala sürü bağışıklığı için gerekli olan yüzde 75 ve üstüne ulaşmadığını dile getiren Şener, şunları kaydetti:

"Türkiye'de halen 18 milyon vatandaşımız bir doz dahi aşı olmadı. Bu ciddi bir rakam. Sokakta dolaşan 5-6 kişiden bir tanesine denk geliyor. Hastanede bizim sorumlu olduğumuz birimde aşısızlar, tek doz aşılılar ve 3. doz aşısı gelmiş olmasına rağmen olmayan ve enfekte olan 65 yaş üstü kişiler var. İnsanlar aşı olmamak için farklı bahaneler ileri sürüyorlar. En tuhafıma gideni ise eşi izin vermediği için olmayanlar. Bütün aile bireyleri aşı olmasına rağmen sosyal medyadaki paylaşımlara kanarak aşı olmayanlar da var. Aslında Türkiye'de aşı olmayan grup neden aşı olmadığını da bilmiyor. Tamamen kulaktan dolma bilgilerle aşıdan kaçma ve kaçınma var. Birebir konuştuğunuz zaman bunu görüyoruz. Aşı konusunda herkes Sağlık Bakanlığının internet sitesinden doğru bilgilere ulaşabilir."

Şener, Türkiye'de Kovid-19 salgınıyla mücadelede aşılamanın 15-17 yaş grubuna kadar indirilmesinin çok önemli olduğunu, virüsün toplumdaki dolaşım hızının azaltılması için mutlaka çocuklarla dolaylı yoldan temas kuran herkesin aşılanması gerektiğini sözlerine ekledi.

- Medicana Avcılar Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Behram Danış:
- "Yaz aylarında görülen ısırıklar başta sivrisinekler olmak üzere arı, at sineği, tahta kurusu, örümcek ve kene, pire gibi canlılardan kaynaklanıyor olabilir"
- "Özellikle kene sokmalarında kesinlikle keneye dokunulmamalı ve sıkılmaması önerilir. En yakın tıbbi kuruluşa gidilmelidir"
  

İSTANBUL (AA) - Medicana Avcılar Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Behram Danış, "Tatil, deniz, kum, güneş ve piknik gibi aktiviteleri çağrıştıran yaz mevsimi aynı zamanda böcek ısırığı vakalarının da artış gösterdiği bir dönemdir. Yaz aylarında görülen ısırıklar başta sivrisinekler olmak üzere arı, at sineği, tahta kurusu, örümcek ve kene, pire gibi canlılardan kaynaklanıyor olabilir." ifadelerini kullandı.

Medicana Avcılar Hastanesi'nden yapılan açıklamada, Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Behram Danış yaz aylarında görülen ısırıklar ve kaşıntılar hakkında bilgi verdi.

Danış, yaz aylarında böcek ısırmalarının artış gösterdiğini belirterek, "Tatil, deniz, kum, güneş ve piknik gibi aktiviteleri çağrıştıran yaz mevsimi aynı zamanda böcek ısırığı vakalarının da artış gösterdiği bir dönemdir. Genellikle kişilerin bu mevsimde tatil planlarını doğaya daha yakın olmak üzere yapmaları ile vahşi yaşamın bünyesinde yer alan bu canlıların ısırıklarına da daha fazla yaklaşılmış olur. Bu ısırıkların birçoğu birkaç saat veya gün içerisinde kendiliğinden kaybolur." değerlendirmesinde bulundu.

Yaz mevsiminde görülen ısırıkların başında sivrisinek ısırıklarının geldiğine dikkat çeken Danış, şunları kaydetti:

"Isırıklar başta sivrisinekler olmak üzere arı, at sineği, tahta kurusu, örümcek ve kene, pire gibi canlılardan kaynaklanıyor olabilir. Isırılma anını görmemiş bir birey için hangi canlı tarafından ısırıldığının anlaşılmasının güç olabilir. Alerji hastası dışında ısırık vakalarında genellikle benzer tedavi yaklaşımları kullanıldığı için bu durum hakkında aşırı endişelenmeye gerek olmamalı. Yaz mevsiminde görülen ısırıkların başında sivrisinek ısırıkları gelir. Sivrisinek ısırıkları genellikle küçük, yuvarlak hafif kabarık lezyonlardır. Lezyonların oluşumu ısırılmayı takiben oldukça kısa bir süre içerisinde gerçekleşir. Zaman içerisinde kırmızı renk kazanan küçük şişlik oldukça kaşıntılı bir hal alabilir. Bazı sivrisinek ısırıklarında aynı bölgede birden fazla sayıda ısırık lezyonu tespit edilebilir. Anofel cinsi sivrisinek ve bazı özel böcekler haricindeki sivrisinekler için genel olarak ciddi bir hastalık ortaya çıkarmayacağı tahmin edilir. Eğer sivrisinek ısırığı ardından yüksek ateş, üşüme titreme baş ağrısı ve kusma gibi şikayetlere sahipseniz sağlık kuruluşlarına başvurarak uzman hekimlerden destek almanız önerilir."

- "Arı sokmalarında da artış görülebiliyor"

Artan sıcaklıkların etkisi ile vücudun çeşitli bölgelerinin açık bırakılması ve dışarıda daha çok zaman geçirilmesi ile arı sokmalarında da artış yaşandığını kaydeden Danış, "Arı sokmasını takiben vücudun o bölgesinde ağrı, kızarıklık, ödem ve kaşıntı gibi çeşitli belirtiler meydana gelir. Arı sokmaları sonrasında ciddi alerjik reaksiyon meydana geldiğini gösteren nefes darlığı, sersemlik veya yüz bölgesinde şişlik gibi şikayetlerin ortaya çıkması halinde bireylerin acil olarak sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekir." ifadelerini kullandı.

Danış, kene ısırıklarına karşı da dikkatli olunması uyarısında bulunarak, şunları kaydetti:

"Yaz aylarında görülen ve taşıyor olabileceği hastalıklar nedeniyle dikkat edilmesi gereken bir diğer kaşıntılı durum da kene ısırıklarıdır. Kene ısırıkları genellikle ağrılı değildir. Dolayısıyla bireyler ısırıldıklarının farkında olmadan yaşamlarını sürdürebilir. Zaman içerisinde kaşıntılı döküntü, yanma, su toplama ve diğer çeşitli şikayetlerin kene ısırığı tablosuna eşlik edebilir. Özellikle cildin 'katlantı yaptığı' nemli koltuk altı ve genital bölge gibi noktalarda kene ısırıkları meydana gelir. Böcek ısırıkları sonrasında alerjik reaksiyon geliştiği tespit edilen bireylerde acil tıbbi müdahale gereksinimi söz konusu olabilir dolayısıyla ilk yapılması gereken sağlık kuruluşlarına başvurulmasıdır. Özellikle kene sokmalarında kesinlikle keneye dokunulmamalı ve sıkılmaması önerilir. En yakın tıbbi kuruluşa gidilmelidir. Yaz aylarında sık görülen sivrisinek ısırıkları zararsız kabul edilseler de oldukça kaşıntılı bir seyir izleyerek bazen dayanılmaz bir durum haline gelebilir. Gerekirse kaşıntı azaltacak bazı ( doktor kontrolünde ) böcek sokma kremleri kullanılabilir."

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Köln Merkez Camii’nde 31 Temmuz - Cumartesi ve 01 Ağustos Pazar günü ikinci kez korona virüsüne karşı aşı kampanyası düzenleniyor.
 
Köln DİTİB Merkez Camii’nde 08/09 Mayıs 2021 tarihleri arasında ilki düzenlenen aşı kampanyasında 3.204 kişi aşılanmıştı.
 
Köln Sağlık Sigortaları Birliği kampanya ile ilgili “08/09 Mayıs 2021 tarihindeki ilk aşı kampanyasına katılanlarla kısıtlı olmadığını, ilk aşısını yaptırmak üzere herkese açık olduğunu, ilk aşısını olacakların ikinci tamamlayıcı aşılarını olabilmeleri için KV Nordrhein organizesinde yönlendirilecektir” açıklamasında bulundu.
 
Köln Sağlık Sigortaları Birliği ve MoscheeForum’un organizesindeki aşı kampanyası, 31 Temmuz ve 01 Ağustos 2021 tarihlerinde 09:30-17:00 saatleri arasında gerçekleşecek.
 
Köln DİTİB Merkez Camii’nde AstraZeneca veya BioNTech opsiyonlu ikinci aşı kampanyası için aşı defteri (belgesi), kimlik ve oturum kartı ile aşı bilgi formunu beraberinde getirmeleri gerektiği kaydedildi.
 
Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde aşırı yağışların neden olduğu sel ve su baskınlarında, 170’den fazla kişi hayatını kaybetmiş; pek çok yerleşim yeri, cadde ve sokak sular altında kalmıştı.
DİTİB, Kuzey Ren Vestfalya ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde yaşanan felaketin ardından, yaraların sarılmasına destek olmak amacıyla Almanya genelinde bir bağış kampanyası başlattı.
 
DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen, eyaletlerde meydana gelen felaketin hemen ardından DİTİB tarafından başlatılan kampanya ile ilgili bir açıklama yaptı. Türkmen, felaketin hemen ardından DİTİB teşkilatı olarak Almanya genelinde Cuma hutbeleri, bayram vaazları, sosyal medya ve yazılı açıklamalarla bir yardım ve dayanışma kampanyası başlattıklarını ve herkese kampanyaya destek verme çağrısında bulunduklarını söyledi.
 
 
Bağışların ilk etabı bölgelere dağıtıldı
Kampanyada yapılan yardımların ilk etabının bölgelere ulaştırıldığını belirten Türkmen, “DİTİB’e bağlı derneklerin mahallinde yaptıkları ayni ve nakdi bağışların haricinde, DİTİB Genel Merkezi tarafından başlatılan kampanyaya da yaklaşık 100 bin Euro tutarında bir bağış yapıldı. Toplanan bağışlardan ilk etapta Ahrweiler şehrine 30 bin Euro, Stolberg şehrine 15 bin Euro ve Heinsberg şehrine ise 10 bin Euro gönderildi” dedi.
 
 
 
DİTİB dernekleri elinden gelen gayreti gösteriyor
Sel felaketinin yaşandığı günden itibaren bölgelere yakın çevre derneklerimizden sel mağdurlarına yardım eli uzatıldığını ifade eden Türkmen, “DİTİB teşkilatına bağlı derneklerimiz yerinde ve mahallinde bilfiil yardım götürmeye devam etmektedir. Örneğin Marl Camimiz Cuma günü 1000 adet lahmacun hazırlayarak afetzedelere ikram ettiler. Ayırıca 2 bin Euro bağışta da bulundular. Yine Ransbach Baumbach, Selters, Neuwied, Koblenz ve Andernach cami derneklerimiz hem lahmacun, poğaça, su, ayran ve meyve suyundan oluşan yardım paketleri dağıttılar hem de nakdi yardımda bulundular ve yürütülen çalışmalara insan gücü desteği sağladılar. Ayrıca Remagen derneğimizin afetin yaşandığı günden itibaren sıcak yemek ikramı hala devam ediyor. Bilhassa çevre derneklerimiz bu konuda elinden gelen gayreti göstermektedirler.” ifadelerini kullandı.
 
 
 
Yardım kampanyası devam ediyor
Yardım kampanyasının devam ettiğini söyleyen Türkmen sözlerine şöyle devam etti: “Selin büyük hasar oluşturduğu şehirlerimize, komşularımıza tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Küçük-büyük gösterilen bütün gayretler takdire şayandır. Birlik ve beraberlik içerisinde örnek bir çalışmayla felakete uğrayan şehirlerimiz, beldelerimiz inşallah en kısa zamanda eski haline kavuşur diye dua ediyorum. Afetzedelere de sabır ve metanet diliyorum. Allah bir daha böyle bir afet göstermesin. Mağdurların acısı büyük olduğu için bağış kampanyamız devam ediyor. Toplumlar, karşı karşıya kaldıkları felaketleri birlik ve beraberlik içerisinde aşarak büyür. Yaşanan bu felakette hayatlarını kaybedenleri saygıyla anıyor ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.”
 
Türkmen, gönüllülük esasına bağlı yürütülen kampanyaya destek vermek isteyenlerin www.ditib.de adresi üzerinden veya banka yoluyla Turkisch-Islamische Union adına açılan DE95 5023 4500 0141 4300 09 numaralı IBAN hesabına havale yapabileceğini belirtti.
Karin Baumüller-Söder und Ulrich Maly starten Kampagne für das Kinderklinikum Nürnberg.
 
Schirmherrin Karin Baumüller-Söder und Klinikumsvorstand Prof. Dr. Achim Jockwig stellten heute die Kampagne und das Botschafter-Team für das Zu- kunftsprojekt Kinderklinikum Nürnberg vor. Mit dem Nürnberger Christkind, einem ehemaligen Ministerpräsidenten, Nürnbergs früherem Oberbürger- meister und der Generalmusikdirektorin des Nürnberger Stadttheaters wer- ben namhafte Persönlichkeiten aus der Metropolregion für den Neubau des Kinderklinikums Nürnberg. Zum Auftakt startete die Schirmherrin mit den Botschaftern eine originelle Mitmach-Aktion. Unter dem Motto „Baue mit“ sind alle Interessierten und insbesondere Kinder dazu aufgerufen, ihrer Krea- tivität freien Lauf zu lassen und selbst Traumtürme zu gestalten. Diese Ak- tion ist mit einem Gewinnspiel verbunden.
 
„Ich freue mich sehr, dass wir für unser Bauvorhaben so tatkräftige Unterstüt- zung gewinnen konnten, und ich bedanke mich insbesondere bei unserer Schirmherrin Karin Baumüller-Söder sowie Dr. Ulrich Maly für ihr Engage- ment“, so Prof. Dr. Achim Jockwig, Vorstandsvorsitzender des Klinikums Nürn- berg. „Ihnen ist es zu verdanken, dass wir Persönlichkeiten aus Politik, Kultur, Sport und Gesellschaft für unser neues Kinderklinikum Nürnberg gewinnen konnten, das langfristig die medizinische Versorgung von Babys, Kindern und Jugendlichen auf höchstem Niveau gewährleisten soll.“
 
Der ehemalige bayerische Ministerpräsident Dr. Günther Beckstein, der ehe- malige Vorstandsvorsitzende der DATEV eG, Dieter Kempf, Radiomoderator Florian Kerschner, Generalmusikdirektorin Joana Mallwitz, der Nürnberger Alt- Oberbürgermeister Dr. Ulrich Maly, Ex-Fußballprofi Marek Mintál, Sportmode- ratorin Katrin Müller-Hohenstein, Christkind Benigna Munsi, Unternehmerin Constanze Oschmann, Pianistin Hilde Pohl sowie die Theater Mummpitz und Pfütze: Alle haben nicht einen Moment gezögert und sind dem Botschafter- Team beigetreten, das künftig durchaus noch erweitert werden kann.
 
Ein Leuchtturmprojekt für die Region
 
Für Schirmherrin Karin Baumüller-Söder ist der Neubau ein besonderes Her- zensanliegen: „Seit über 25 Jahren stehen beim Klinikum Nürnberg die medizi- nische Versorgung und die seelischen Bedürfnisse der Kinder und ihrer Fami- lien an oberster Stelle. Das merkt man auch an der Konzeption des neuen Krankenhauses. Es entsteht nicht nur ein medizinisch ausgezeichnetes Zent- rum auf höchstem Niveau, sondern fast etwas wie ein Zuhause auf Zeit. So kann ein Ort entstehen, an dem sich Kinder trotz Krankheit wohl fühlen und schneller gesund werden können.“
 
Auch für Alt-Oberbürgermeister Dr. Ulrich Maly war es keine Frage, sich für das Projekt einzusetzen. „Das Kinderklinikum Nürnberg soll alle kindermedizi- nischen Disziplinen sowie die Geburtshilfe unter einem Dach vereinen. Das wird ein echtes Leuchtturmprojekt für Nürnberg und die gesamte Region.“
 
Tolle Gewinne beim Turmbau-Wettbewerb
 
Bis es so weit ist und das neue Kinderklinikum Nürnberg seine Türen öffnet, sind alle Interessierten dazu eingeladen, selbst aktiv zu werden und besondere Traumtürme zu bauen. Das amtierende Nürnberger Christkind Benigna Munsi und der ehemalige Fußballprofi vom 1. FC Nürnberg, Marek Mintál, stellten die Mitmachaktion „Baue mit“ vor. Bis zum 3. Oktober 2021 heißt es: Turm bauen, Foto machen und gewinnen. Die Spielregeln sind einfach: Aus mindestens fünf Gegenständen, die etwas mit Kindern oder Gesundheit zu tun haben, einen kreativen Turm bauen, davon ein Foto machen und mit dem Hashtag #bauemit auf der Aktions-Website www.neubau-kinderklinikum.de hochladen. Jede Wo- che werden Preise verlost – zu gewinnen gibt es Gutscheine für tolle Erlebnisse in Nürnberg.
 
Am Ende der Challenge vergibt die Jury, bestehend aus dem Botschafter- Team, drei Hauptpreise. „Ich bin begeistert, dass ich in diesem Kreis mitwirken kann“, so Benigna Munsi. „In meiner Rolle als Nürnberger Christkind habe ich das Kinderklinikum Nürnberg schon mehrfach besucht, das waren immer be- rührende Momente.“ Und Marek Mintál ergänzt: „Ich habe großen Respekt vor allen, die sich im Kinderklinikum Nürnberg um kranke Babys, Kinder und Jugendliche kümmern. Ich wünsche mir, dass unser Turmbau-Wettbewerb dazu beiträgt, die Bedeutung des Bauvorhabens in der Öffentlichkeit bekannt zu machen.“
 
 
Ein Leuchtturmprojekt für die Region
 
Der Neubau des Kinderklinikums Nürnberg zählt in der Region zu den Großpro- jekten in den kommenden Jahren. Das Projekt wird vom Freistaat Bayern mit knapp 105 Millionen Euro gefördert. Um das neue Kinderklinikum Nürnberg neben seiner hohen medizintechnischen Ausstattung so kindgerecht wie mög- lich zu gestalten und ganz auf die speziellen Bedürfnisse der jungen Patientin- nen und Patienten sowie ihrer Eltern abzustimmen, werden weitere Finanz- mittel benötigt, die das Klinikum Nürnberg allein nicht aufbringen kann. „Da- her freuen wir uns, dass Frau Baumüller-Söder und alle Botschafterinnen und Botschafter uns helfen, um Unterstützung für unser neues Kinderklinikum Nürnberg zu werben“, so abschließend der Vorstandvorsitzende Prof. Dr. Jock- wig.
 
Ein großer Vorteil für werdende Eltern ist, dass in denselben Neubau die Ge- burtshilfe der Klinik für Frauenheilkunde einziehen wird. So entstehen zum Beispiel acht neue Kreißsäle, in denen werdende Mütter während der Geburt rundum versorgt und betreut werden. Sollten Komplikationen in der Schwan- gerschaft, während oder nach der Geburt auftreten, profitieren Familien von der medizinischen Versorgung der Kleinsten auf höchstem Niveau in unmittel- barer räumlicher Nähe. Spezialisten der Neonatologie stehen im Kinderklini- kum bereit. Das Perinatalzentrum Level 1 bietet Eltern und ihrem Nachwuchs größtmögliche Sicherheit.
Der Spatenstich für den Neubau ist im Jahr 2022 geplant. 2026 könnte das neue Kinderklinikum Nürnberg voraussichtlich dann eröffnet werden.
 
Bild: Schirmherrin Karin Baumüller-Söder (5. v. r.) und Klinikums-Vorstand Prof. Dr. Achim Jockwig (4. v. l.) starten mit dem Botschafter-Team die „Baue mit“-Kampagne für das neue Kinderklinikum Nürnberg. Im Bild von links: Radi- omoderator Florian Kerschner, Andrea Erl vom Theater Mummpitz, Ex-Fußball- profi Marek Mintál, Nürnbergs Alt-Oberbürgermeister Dr. Ulrich Maly, Nürn- bergs Sozialreferentin Elisabeth Ries, Unternehmerin Constanze Oschmann, Jürgen Decke vom Theater Pfütze und das amtierende Nürnberger Christkind Benigna Munsi.
Foto: Giulia Iannicelli / Klinikum Nürnberg
Das Klinikum Nürnberg ist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum
 
Nord und Klinikum Süd) und 7.000 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 am- bulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürn- berger Land.
Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnberg wurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Me- dizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wis- senschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland.

BERLİN (AA) - Almanya'da yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) daha bulaşıcı olan Delta varyantının yeni vakalardaki oranının yüzde 84’e çıktığı bildirildi.

Robert Koch Enstitüsü (RKI) tarafından yayınlanan raporda Almanya’da son dönemde Kovid-19 enfeksiyonlarının büyük bölümünün endişe verici varyantlardan kaynaklandığı belirtildi.

Raporda 5-11 Temmuz'da incelenen yeni Kovid-19 vakalarının yüzde 84’ünde Delta varyantı, yüzde 12'sinde de Alfa varyantının tespit edildiği bilgisi paylaşıldı.

Delta varyantının ülkede hızla yayıldığına işaret edilen raporda, mayıs ortasında yüzde 2,6 olarak tespit edilen yeni vakalardaki Delta varyantının oranı haziran sonunda yüzde 59'a yükselmişti.

-Almanya’da Kovid-19 vaka sayıları artıyor

Öte yandan Almanya’da Kovid-19 tespit edilen kişi sayısı son 24 saatte 2 bin 89 arttı. Böylelikle toplam vaka sayısı 3 milyon 752 bin 592’ye çıktı.

Son 24 saatte 34 kişinin yaşamını yitirmesiyle toplam can kaybı 91 bin 492’ye yükseldi.

Haftalık 100 bin kişide görülen yeni vaka sayısı 13,2 olarak tespit edildi. Salgının üçüncü dalgasından sonra 6 Temmuz’da 4,9’e gerileyen bu sayı, 9 Temmuz’da 5,5'e, 16 Temmuz’da 8,6’ya, dün de 12,2'ye yükselmişti.

Für eine kindgerechte Ausstattung: BW-Bank spendet für das Zukunftsprojekt Kinderklinikum Nürnberg
 
Kinder sind keine kleinen Erwachsenen. Im Fall der Fälle benötigen sie eine pass- genaue medizinische und pflegerische Versorgung. Im Klinikum Nürnberg arbei- ten Spezialisten aus vier Fachkliniken zusammen, um eine optimale Versorgung von der Geburt bis zur Volljährigkeit zu gewährleisten. Damit die interdiszipli- näre Kooperation in Zukunft noch besser funktioniert, ist ein neues Kinderklini- kum mit Geburtshilfe geplant. Für eine kindgerechte Ausstattung sind Spenden nötig. Projekt-Schirmherrin Karin Baumüller-Söder nahm jetzt eine Spende der Baden-Württembergischen Bank (BW) in Höhe von 1.000 Euro entgegen.
 
„Ich freue mich sehr über die Spende“, so Karin Baumüller-Söder bei der symboli-schen Scheckübergabe im Klinikum Nürnberg Süd. „Das Zukunftsprojekt Kinderkli-nikum Nürnberg liegt mir am Herzen. Kinder sind ganz besondere Patienten und sollen sich hier auch in Zeiten von Krankheit wohl fühlen können.“ Jürgen Brand, Key-Account-Manager der Nürnberger BW-Filiale, freute sich, einen Teil zu dem Projekt beitragen zu können. „Bei der BW-Bank wird die Förderung sozialer Anlie- gen großgeschrieben. Vor allem, wenn wir bei Projekten helfen können, die Kin- dern zugutekommen, sind wir gerne mit dabei.“ Für 2022 ist geplant, dass die BW- Bank das Projekt mit einem pfiffigen Spendenautomaten unterstützt. Ähnlich ei- nem Bankautomaten wird er im Rahmen einer Kampagne im Klinikum Nürnberg Süd stehen und spontane Online-Spenden für den Neubau ermöglichen.
 
Eine Investition in die Zukunft
 
„Ihre Unterstützung freut uns sehr“, sagte Prof. Dr. Achim Jockwig, Vorstandsvor- sitzender des Klinikums Nürnberg. „Der Neubau des Kinderklinikums Nürnberg isteine wichtige Investition in die Zukunft.“ In den nächsten sechs Jahren soll amStandort des Klinikums Süd ein neues Krankenhaus für Kinder wachsen, in dem mehrere Kliniken vereint werden: die Klinik für Neugeborene, Kinder und Jugend- liche, die Klinik für Kinderchirurgie und Kinderurologie, die Geburtshilfe der Klinik für Frauenheilkunde sowie die Abteilung für Psychosomatik der Klinik für Psychiat- rie, Psychosomatik und Psychotherapie im Kindes- und Jugendalter. Der Neubau wird vom Freistaat Bayern mit knapp 105 Millionen Euro gefördert. Der Spaten- stich für den Neubau ist im Jahr 2022 geplant.
 
Foto 1: Karin Baumüller-Söder, Schirmherrin des Neubauprojekts Kinderklini- kum Nürnberg, nimmt die Spende der BW-Bank entgegen. Rechts im Bild Jür- gen Brand, Key-Account-Manager der Nürnberger Filiale, links Prof. Dr. Achim Jo- ckwig, Vorstandsvorsitzender des Klinikums Nürnberg.
BERLİN (AA) - Almanya’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakaları yeniden artışa geçti.
 
Robert Koch Enstitüsünden (RKI) yapılan açıklamaya göre, ülkede Kovid-19 tespit edilen kişi sayısının son 24 saatte 1608 artmasıyla toplam vaka sayısı 3 milyon 743 bin 389'a çıktı.
 
Son 24 saatte 22 kişinin yaşamını yitirmesiyle virüs kaynaklı toplam can kaybı sayısı 91 bin 359'a yükseldi.
 
Haftalık 100 bin kişide görülen yeni vaka sayısı 9,4 olarak tespit edildi. Salgının üçüncü dalgasından sonra 6 Temmuz’da 4,9’e gerileyen bu sayı, 10 Temmuz’da 5,8'e, dün de 8,6'ya yükselmişti.
 
Ülkede 26 Haziran’da 592 olan günlük yeni vaka sayısı, 3 Temmuz’da 671’e, 10 Temmuz’da da 952’ye ulaşmıştı.
 
- Aşılama kampanyası
 
Aşılama kampanyasında da halkın yüzde 59,7'sine Kovid-19 aşısının ilk dozu, yüzde 45,9'una da ikinci dozu uygulandı.
BERLİN (AA) - Almanya'da Rheinland-Pfalz, Kuzey-Ren Vestfalya ve Bavyera eyaletlerinde aşırı yağışların neden olduğu sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısının 171'e çıktığı bildirildi.
 
Alman Haber Ajansının (DPA) Koblenz polisine dayandırdığı haberde, sel felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısının Rheinland-Pfalz eyaletinde 122'ye ulaştığı belirtildi.
Haberde Ahrweiler bölgesinde kayıp 155 kişinin arandığı, yaralıların sayısının da bu eyalette 763 olduğu bilgisi paylaşıldı. Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinde selde yaşamını yitirenlerin sayısının 48’e yükseldiği bildirildi.
 
Köln Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada arama kurtarma köpeğinin desteğiyle Bad Münstereifel beldesinde henüz kimliği tespit edilmeyen bir ceset bulunduğu aktarıldı.
Açıklamada, daha önce kayıp olduğu bildirilen 850’den fazla kişiye telefonla ulaşıldığı, şu an Bonn/Rhein-Sieg bölgesinde 14, Euskirchen bölgesinde de 2 kişinin arandığı belirtildi.
Bavyera eyaletinde ise 1 olarak kaydedilen can kaybı sayısında artış olmazken, ülkede sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısı 171'e çıktı.
 
Öte yandan sel felaketinin meydana geldiği bölgede yardım çalışmalarından veya selden etkilenenlerin toplu barınma yerlerinde yerleştirilmelerinden dolayı yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarının artmasından endişe ediliyor.
Rheinland-Pfalz eyaleti Sağlık Bakanlığı’nın bu sebeple selden etkilenen bölgelerde aşı kampanyası düzenlemeye hazırlandığı kaydedildi.
Diğer taraftan "Marburger Bund" adlı Tabipler Birliğinden yapılan açıklamada, afet bölgesinde hasta bakımına ilişkin endişeli olunduğu belirtilerek bu bölgede çok sayıda muayenehanenin sular altına kaldığı için çalışmadığı veya tamamen yıkıldığı ifade edildi.
 
Açıklamada temel hasta bakımı için bölgede "acil muayenehanelerin" ve "acil eczanelerin" oluşturulması istendi.
Almanya’da geçen hafta Rheinland-Pfalz, Kuzey-Ren Vestfalya ve Bavyera eyaletlerinde aşırı yağışlar sellere sebep olmuştu.
 
Selin etkili olduğu bölgelerde arama-kurtarma ile enkaz kaldırma ve temizlik çalışmaları devam ediyor.

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Türkiye ziyaretini değerlendirdi

Azerbaycan, UAD'den Ermenistan'ın Karabağ'daki suçlarını incelemesini istedi

Yunanistan, 2024 Yaz Olimpiyatları için Fransa'ya "Crotale hava savunma sistemi" göndermeye hazır

Die Städtische Wirtschaftsschule Würzburg führt die 5. Klasse ein

Medipol Sağlık Grubu, Parkinson için yeni bir tedavi uygulamaya başladı

İspanya, 4 ülke ile aynı anda Filistin devletini tanımayı planlıyor

Ancelotti: "Arda maçta süre almaya layık. Yarın oynayabilir"

İngiltere Savunma Bakanı Shapps, NATO savunma harcamaları hedefinin artırılması çağrısında bulundu

Almanya Başbakanı: "Avrupa'nın caydırıcılık ve savunma kapasitesi her zaman inandırıcı olmalı"