Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
2 Mart 2025’de Hamburg’da yapılacak yerel seçimlere hazırlanan Die Wahl – für Frieden und soziale Gerechtigkeit(Barış ve Sosyal Adalet için Seçim) ittifakı, şehrin ve dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlara yönelik önemli mesajlar verdi. Barış ve Sosyal Adalet için Seçim Ittıfakı, küresel krizlere duyarlılık ve sosyal adalet vurgusuyla, mevcut politikaların eleştirildiği dikkat çekici bir açıklama yaptı.
Hamburg Eyalet Parlamentosu Bağımsız Milletvekili ve Barış ve Sosyal Adalet için Seçim Ittıfakı Eş Başkanı Martin Dolzer, dünyadaki çatışmaların Hamburg’un sorumluluğunu artırdığına dikkat çekerek şu ifadelerde bulundu: “Ukrayna-Rusya Savaşı ve İsrail/Filistin arasıdan çatışmalar, insanları derinden etkiliyor. Silahlanma ve militarizm yerine barışa ve sosyal adalete yönelmeliyiz. Ukrayna’da Biden’ın savaşı kışkırtıcı politikaları yerine derhal bir ateşkese ihtiyaç var. Filistin’de ise Filistin halkına yönelik soykırım hemen durdurulmalıdır. Hamburg, barışa katkıda bulunmak için bir sivil liman haline gelmelidir. Ancak diğer partiler, savaş politikalarını destekleyerek topluma zarar veriyor.”
“Savaş Yerine Sosyal Yatırım”
Barış ve Sosyal Adalet için Seçim Ittıfakı Eş Başkanı Mehmet Yıldız da mevcut politikaları eleştirerek barış, sosyal adalet ve eşitlik çağrısında bulundu:
“AfD gibi partiler, korku ve düşmanlık üzerinden toplumda bölünme yaratıyor. Bunun yerine ifade özgürlüğünü, diyaloğu ve şiddetsiz çözümleri teşvik etmeliyiz. Toplumun çoğunluğunun ihtiyaçları göz ardı edilerek, sermaye gruplarının ekonomik çıkarları önceliklendiriliyor. Bu kabul edilemez. Hamburg’da her bireyin onurlu bir yaşam sürebilmesi için savaşa ayrılan bütçeler, konut, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler için kullanılmalıdır.”
Göçmenlere Fırsat Çağrısı
Hamburg’da yaşayan göçmenlerin ve mültecilerin yaşadığı zorluklara da değinen Yıldız, “Göçmenleri toplumsal sorunların günah keçisi yapmak yerine onlara fırsatlar sunmalıyız. Boş ofis binalarını konuta dönüştürmek ve mülteciler için mesleki eğitim projeleri başlatmak önemli adımlar olacaktır. Hep birlikte, kimsenin evsiz kalmadığı, yaşlıların şişe toplamadığı, savaşların olmadığı ve ten renginin önem taşımadığı bir toplum inşa edebiliriz.”dedi.
Barış ve Adalet İçin Ortak Çağrı
Dolzer ve Yıldız, açıklamalarını şu sözlerle tamamladı:
“Hamburg’un yerel sorunları kadar küresel meselelere de duyarlı bir şehir olması gerekiyor. Barış, insan hakları ve sosyal adalet değerlerini savunmak hepimizin sorumluluğudur. Savaşa hayır diyerek, dayanışma ve eşitliğe evet diyoruz.”
Federal Meclis SPD Milletvekili Macit Karaahmetoğlu, hükümeti işlevsiz hale getirerek koalisyonu sonlandırmak için „D-Day“ adı verilen gizli planlar yaptığı ortaya çıkan Hür Demokrat Parti’deki (FDP) gelişmeleri değerlendirdi. SPD Ludwigsburg Milletvekili Karaahmetoğlu, koalisyonu yıkmaya yönelik gizli planların medyada yer almasından sonra FDP Genel Sekreteri Djir-Sarai'nin istifa etmesinin yetersiz olduğunu belirtti.
Macit Karaahmetoğlu, “D-Day Skandalı”nın ciddiyeti göz önüne alındığında, asıl sorumlu olanın parti genel başkanı olduğunu ve onun istifa etmesi gerektiğini vurgulayarak şu açıklamayı yaptı:
“Hür Demokrat Parti’nin (FDP) sorumlularının son haftalarda yaşanan olayları nasıl atlatabildiklerini anlamakta zorluk çekiyorum. Hükümetin bir parçası olmasına rağmen, Christian Lindner’in hükümetle bilinçli bir şekilde yollarını ayırması, eşine az rastlanır bir siyasi savaş ilanıydı.
Şansölye, tarihi bir dönemde ülkeyi doğru yolda tutmaya çalışırken, Lindner’in partisi, tüm kabine üyelerinin arkasından hem ülkenin hem de kendi partisinin ve seçmenlerinin çıkarlarına ihanet etti. Bu süreçte ortaya çıkan ‚D-Day Operasyonu’na ilişkin detaylar, FDP’nin bu ayrılığı ne kadar titizlikle ve acımasızca planladığını, devlete karşı olan sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığını açıkça gösteriyor. Bu davranış, etik açıdan son derece kabul edilemez. Ardından tüm bu olayları güzelleştirmeye ve kamuoyu önünde inkar etmeye çalışmaları ise siyasi bir şizofreni örneğidir.
Bu bağlamda, Genel Sekreter Djir-Sarai’nin bugün görevinden ayrılması mantıklı bir sonuçtur. Ancak bu kurban da FDP’yi bu benzeri görülmemiş siyasi aldatma olayından aklamaya yetmeyecektir. Bu konuda yalnızca bir kişi asıl sorumludur ve o da Christian Lindner’dir. Onun liderliğinde FDP, yalnızca yalanlar, sadakatsizlik ve gerçeklerden kopuk bir narsisizmle anılan bir parti olarak kalacaktır.”
Markus Riedel und Sophie Beland neue Vorsitzende des Vereins junger Handwerkerinnen und Handwerker – Netzwerktreffen werden ausgebaut
Rödental. Netzwerktreffen, Betriebsbesuche, Workshops, Meisterfeier: Die Junioren des Handwerks Oberfranken e.V., die Nachwuchsorganisation des Handwerks in Oberfranken, haben organisatorisch und auch personell einen erfolgreichen Neustart absolviert. Das neue Führungsduo bilden Markus Riedel und Sophie Beland.
Bei der turnusmäßigen Mitgliederversammlung in Rödental wurde Schreinermeister Markus Riedel zum neuen Vorsitzenden gewählt, seine Stellvertreterin ist Kirchenmalerin Sophie Beland. Ergänzt wird der Vorstand von Verena Hatzel (Schatzmeisterin), Kirchenmaler Jonas Mrutzek (Pressesprecher) und Bianca Kummeth von der Handwerkskammer (Schriftführerin).
Der neue Vorsitzende Markus Riedel leitet seit zwölf Jahren einen Fensterbaubetrieb mit aktuell 30 Mitarbeiterinnen und Mitarbeitern, Sophie Beland hat ihre Ausbildung zur Kirchenmalerin abgeschlossen, sammelt jetzt zunächst Berufserfahrung im elterlichen Betrieb und wird anschließend ihre Meisterausbildung absolvieren.
Zuvor stellten der scheidende Vorsitzende Dominik Friedrich und Corinna Lange, die den Verein zusammen mit Bianca Kummeth seitens der Handwerkskammer betreut, den Jahresbericht 2023/2024 vor. „In der Zeit während und nach Corona war es für den Verein nicht leicht, die Mitglieder zu erreichen oder gar neue Mitglieder zu gewinnen“, gestand Friedrich. Der Verein habe sich nun aber wieder gefangen und sich neu strukturiert. Friedrich: „Wir führen jetzt wieder regelmäßig verschiedene Veranstaltungen für junge Handwerkerinnen und Handwerker durch. Wir sind jetzt wieder in der Region sichtbar.“
Der alte und der neue Vorsitzende zeigten sich übereinstimmend überzeugt. „Sich auszutauschen und zu vernetzen sowie direkte Kontakte zu Berufskollegen aufzubauen, ist gerade jetzt besonders wichtig und wird auch wieder verstärkt nachgefragt.“ Gerade auch speziell mit Kolleginnen und Kollegen aus dem Handwerk. „Bei den Junioren kennt man sich persönlich, lernt voneinander und vertraut sich. Dieses Vertrauen ist oft genug auch die Basis für neue Geschäftsbeziehungen untereinander – sogar für neue Freundschaften“, so Riedel und Friedrich. „Unser Netzwerk funktioniert."
Ziel: Themen neu und anders anpacken
Im Frühjahr werden sich die Junioren dem Thema Bürokratieabbau widmen, dieses Mal aber von einer anderen Seite aus. Sie werden zeigen, wie man mit einem cleveren Einsatz künstlicher Intelligenz den Verwaltungs- und Zeitaufwand im eigenen Betrieb erheblich reduzieren kann.
Zum Abschluss dankte die Mitgliederversammlung Dominik Friedrich, der den Verein acht Jahre lang als Vorsitzender geführt hat und nun altersbedingt nicht mehr zur Wahl antreten konnte.
Kontakt: www.jdh-oberfranken.de, mail: Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
Eberth lobt Schuchardts Verdienste und blickt auf gemeinsame Erfolge zurück
Wie die Stadt Würzburg am 28. November 2024 vermeldete, ist Würzburgs Oberbürgermeister Christian Schuchardt zum neuen Hauptgeschäftsführer des Deutschen Städtetags gewählt worden. Die Position des Hauptgeschäftsführers ist hauptamtlich und führt damit voraussichtlich zu vorgezogenen OB-Neuwahlen im zweiten Quartal 2025 in Würzburg.
Landrat Thomas Eberth gratuliert Christian Schuchardt zu dieser neuen Aufgabe: „Dass Oberbürgermeister Christian Schuchardt in der Sitzung des Hauptausschusses des Deutschen Städtetages einstimmig zum neuen Geschäftsführenden Präsidialmitglied gewählt worden ist verdeutlicht die Anerkennung für das bisher Geleistete. Ich gratuliere zu dieser neuen, verantwortungsvollen Position und bin froh, dort einen Praktiker als Sprecher der Städte zu wissen“, so Landrat Thomas Eberth.
Damit verbunden drückt Landrat Eberth jedoch auch sein Bedauern aus. „Die Zusammenarbeit mit Christian Schuchardt ist stets geprägt von einem respektvollen Miteinander und dem Ziel, die Region Würzburg ganzheitlich mitzugestalten, zu verändern und attraktiver zu machen. Diese Art der Zusammenarbeit ist nicht selbstverständlich und ich hätte mir diese auch für die Zukunft sehr gut vorstellen können“.
Stadt und Landkreis Würzburg haben ihre Kooperationen immer weiter intensiviert – vor allem in den vergangenen Monaten. Die Ökomodellregion wurde durch den Beitritt der Stadt Würzburg erweitert, mit der Smarten Region Würzburg zeigen sich Stadt und Landkreis zukunftsgewandt und auch in Hinblick anderer Schwerpunktthemen werden derzeit die Kooperationen auf vielen Ebenen vertieft.
„Denn eines ist sicher: Städte und Landkreise stehen vor großen Herausforderungen. Klamme Haushaltskassen, Unsicherheiten aufgrund der bundespolitischen Lage, der demografischen Situation, ein sich immer weiter abschwächendes Demokratiegefühl in der Gesellschaft: Hier müssen Städte und Landkreise stärker denn je an einem Strang ziehen, um diese Herausforderungen bestmöglich zu meistern“, betont Landrat Thomas Eberth.
Er ist sich sicher, dass Christian Schuchardt in seiner neuen Position ab 1. Juli 2025 als Stimme und Fürsprecher der Städte und damit auch im Sinne der Landkreise die wichtigen und richtigen Signale setzen wird.
Kuruluşundan bu yana Avrupalı Türklerin sosyo-kültürel sorunlarına samimi çözüm önerileri sunarak dikkat çeken Saadet Partisi Avrupa Teşkilatı, Türklerin çeşitli ülkelerde karşılaştığı sosyo-kültürel sorunların genel problemler içinde kaybolmasının gelecekte doğuracağı sonuçlara dikkat çekti.
Saadet Partisi Avrupa Teşkilatı Başkanı Samet Sami Temel, Ayhaber’e yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Avrupalı Türklerin entegrasyon sorunlarının sürekli gündemde tutulmasının arkasındaki nedenler iyi anlaşılmalıdır. Onların kültürel kimliklerinin öncelikle 'öteki' olarak görülmemesi gerekmektedir. On yıllar boyunca Londra’da İngilizceyi, Paris’te Fransızcayı ve Berlin’de Almancayı en iyi konuşan göçmen grup olan Türk gençlerinin, sadece ötekileştirilerek uyum tartışmalarına malzeme yapılmasını anlamak mümkün değildir.” dedi.
Başkan Temel açıklamalarının sonunda, “Göçmenlerin geldikleri ülke için öncelikle bir zenginlik olduğu ve katıldıkları topluma dinamizm getirdikleri gerçeğini ifade edenler, zaten öncelikle batılı mütefekkirler, yazarlar, şairler ve düşünce insanlarıdır. Avrupa ülkelerinde yaşayan gençlerimizin entegrasyon sorunu yaşadığını kabul etmemiz mümkün değildir. Yanlış tartan terazilerin öncelikle kendilerine zarar vereceği bilinmelidir.” şeklinde konuştu.
Etwa 80 Prozent der Pflegebedürftigen werden zuhause betreut. Das sind bei der AOK-Direktion Würzburg aktuell rund 9000versicherte Pflegebedürftige, bei der AOK Bayern insgesamt rund 223.000 Versicherte mit Pflegegrad 1 bis 5. „Einen Großteil der Pflege schultern pflegende Angehörige zusätzlich zu ihrem Beruf – und stoßen bei dieser anspruchsvollen Aufgabe häufig an ihre Grenzen“, sagt Alexander Pröbstle, Direktor bei der AOK in Würzburg. Deshalb unterstützt die AOK Bayern jetzt gezielt berufstätige pflegende Angehörige mit digitalen Workshops. „Die Doppelbelastung zwischen Beruf und häuslicher Pflege ist oftmals körperlich, emotional und zeitlich aufreibend“, so Alexander Pröbstle. Mit dem neuen digitalen Präventionsangebot möchte die AOK berufstätige Angehörige stärken, damit sie langfristig die Herausforderungen im Berufs- und Pflegealltag gut bewältigen können.
Ressourcen im Pflege- und Berufsalltag stärken
Das neue Angebot der betrieblichen Gesundheitsförderung umfasst einen digitalen Einführungsvortrag sowie insgesamt sechs interaktive Online-Workshops. Diese widmen sich den Themenkomplexen Selbstfürsorge, Stressbewältigung und Resilienz, Kommunikation und Konfliktmanagement, Umgang mit belastenden Emotionen, gesunder Schlaf sowie Vorbereitung auf die letzte Lebensphase. Die Schulungen vermitteln dabei praxisnah, wie man die eigenen Ressourcen im Pflege- und Berufsalltag stärken, neue Kraft schöpfen und zugleich Gesundheitskompetenz gewinnen kann. So erlernen die Teilnehmenden unter anderem Techniken zur Stressbewältigung, Achtsamkeit und zur emotionalen Stabilisierung, um in herausfordernden Momenten handlungsfähig zu bleiben. Zudem bieten die Workshops Raum für Erfahrungsaustausch. „Je nach individuellem Bedarf können Interessierte sich zu allen oder nur zu ausgewählten Workshops anmelden“, so Alexander Pröbstle. Diese finden zunächst von Dezember 2024 bis Juni 2025 statt. Das Präventionsangebot der AOK richtet sich an berufstätige pflegende Angehörige unabhängig von ihrer Krankenversicherung und ist kostenfrei.
Weitere Informationen und Anmeldung unter: Pflegende Angehörige im Job: Mehr Kraft in Pflege und Beruf | AOK-Arbeitgeberservice
BERLİN (AA) – Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Rusya-Ukrayna savaşının uluslararası bir boyut kazandığını söyledi.
Pistorius, Fransa, İngiltere, Polonya savunma bakanları ve İtalya Savunma Bakanlığı Müsteşarı Isabelle Rauti'yle Avrupa’nın savunma kabiliyetini ve Ukrayna’ya desteği görüşmek amacıyla Almanya’nın başkenti Berlin’de bir araya geldi.
Ukrayna Savuma Bakanı Rüstem Umerov'un da bir süre katıldığı toplantı sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Pistorius, bu toplantının yapılmasına ABD seçimlerinin sonuçlarının belli olmasının ardından Fransız mevkidaşı Sebastian Lecornu ile 6 Kasım’da kararlaştırdıklarını belirtti.
Pistorius, "Çünkü yeni başkan (Donald) Trump ve yeni yönetimle birlikte bazı şeylerin değişeceği açık. Buna ne kadar erken hazırlanırsak o kadar iyi olur." ifadesini kullandı.
Rusya’nın Ukrayna’da agresif bir şekilde ilerlediğini, özellikle altyapıya yönelik hava saldırıları gerçekleştirdiğini ve her gün binlerce kişinin hayatını kaybettiğini aktaran Pistorius, "Gerçek şu ki, Rusya'nın tehditkar tutumu dolaylı ya da doğrudan aynı zamanda bize de yöneliktir." değerlendirmesinde bulundu.
Pistorius, son dönemlerde Moskova’dan yapılan açıklamaların da bunu açıkça gösterdiğini belirterek "Arka planda ya da savaş alanında yer alanlara bakıldığında, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı aslında artık bölgesel bir çatışma değil. Bu uluslararası bir boyut kazandı." dedi.
Almanya Savunma Bakanı Pistoruis, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kuzey Kore'den sadece 10 bin asker almadığını, aynı zamanda her bir asker için 2 bin avro ödediğini iddia etti.
Pistorius, Putin’in gerilimi tırmandırdığını ve orta menzilli bir füze kullandığını kaydetti.
- İşbirliği artırılacak
Toplantıda Ukrayna’ya desteğin de ele aldandığını ifade eden Pistorius, Ukrayna için silah üretimini güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi.
Pistorius, bunun da dondurulmuş Rus varlıklarından elde edilen faiz gelirleriyle finanse edileceğini anlattı.
Ukrayna’yı destekleyen ülkeler arasında işbirliğinin arttırılacağını aktaran Pistorius, yapay zeka ile yönlendirilen insansız hava araçlarının (İHA) geliştirilmesinin ve tedarik edilmesinin yanı sıra mühimmat alımı konusunda da birlikte çalışılmasının planlandığını kaydetti.
Pistorius, "Hedefimiz, Ukrayna'nın güçlü bir pozisyondan hareket edebilmesidir." diye konuştu.
Savunma alanında yeteneklerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Pistorius, "Daha fazla silah sistemini birlikte geliştirmeli, üretmeli ve temin etmeliyiz. Bugün bu konuda da anlaştık." dedi.
Pistorius, silah sektörünün finansman ihtiyaçlarına erişiminin kolaylaştırılması gerektiğini belirterek, "Diğer sektörlerde olduğu gibi bunun burada da sağlanması ve Avrupa Yatırım Bankası'nın burada önemli rol oynaması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
İngiltere Savunma Bakanı John Healey de Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin güvenlik ve savunma alanında çalışmaları artırmak için gereken her şeyi yapacağını belirterek, İngiltere’nin savunma harcamalarını gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 2,5'ine çıkarma taahhüdünde bulunduğunu söyledi.
Fransa Savunma Bakanı Sebastian Lecornu de Ukraynalı mevkidaşının Ukrayna’yı desteklemeye devam edilmesini istediğini ifade ederek, gelecek haftalarda Mistral füzelerini ve diğer silah sistemlerini sağlama konusunda gerekli tedbirleri alacaklarını kaydetti.
Gelecek 10-15 yıl için güvenlik ve savunmaya yönelik atılımların düşünülmesi gerektiğini ifade eden Lecornu, burada paranın nasıl kullanılacağının önemli olduğunu vurguladı.
BERLİN (AA) - Almanya'nın Schleswig Holstein eyaletine bağlı Mölln kentinde 23 Kasım 1992'de aşırı sağcılar tarafından kundaklanan evde yaşamını yitiren 3 Türk vatandaşı Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz için anma töreni düzenlendi.
Anma etkinliğine, Türkiye'nin Hamburg Başkonsolosluğundan Muavin Konsolos Furkan Dülgar, Mölln Belediye Başkanı Ingo Schaeper, Arslan ailesi ve çok sayıda Möllnlü katıldı.
Dülgar, törendeki konuşmasında, bu tür eylemlerin asla unutulmamasını sağlamanın ve toplum olarak her türlü ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı kararlı bir şekilde durmanın herkesin görevi olduğunu söyledi.
Hoşgörüsüzlüğe tolerans gösterilmemesini isteyen Dülgar, hiç kimsenin kökeni, dini ya da görünüşü nedeniyle nefret kurbanı olmamasını umduğunu dile getirdi.
Kundaklanan evde hayatını kaybeden Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz'ın sadece mağdur aileleri değil tüm toplumu derinden sarsan korkakça ve ırkçı bir suçun kurbanları olduklarını vurgulayan Dülgar, "Ölümleri, bugün hala acıyan ve bize sorumluluk almamızı ve tetikte olmamızı hatırlatan bir yara bıraktı." dedi.
32 yıl önce kundaklanan evin önüne gelen bazı vatandaşlar da buraya çiçek bırakarak hayatını kaybedenleri andı.
Mölln'de 23 Kasım 1992'de kundaklanan evde 10 yaşındaki Yeliz Arslan, 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz ve 51 yaşındaki Bahide Arslan yaşamını yitirmişti.
Saldırıyı gerçekleştiren 2 Neonazi, ömür boyu hapis cezası almalarına rağmen 15 yıl cezaevinde tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı.
- ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın, Çin, Meksika ve Kanada'ya yönelik yeni gümrük vergisi tehdidi, seçim zaferinden bu yana gümrük vergisi planlarına ilişkin yaptığı en ayrıntılı açıklama oldu.
BERLİN (AA) - ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın, Çin, Meksika ve Kanada'ya yönelik yeni gümrük vergisi tehdidinde bulunması, küresel ticaret geriliminin tırmanacağına dair endişeleri yeniden alevlendirdi.
Donald Trump, kendine ait sosyal medya platformu Truth Social'dan yaptığı açıklamada, sınır güvenliğini sağlamak ve ülkeye fentanil başta olmak üzere uyuşturucu sevkiyatını engellemek amacıyla Meksika, Kanada ve Çin'e uygulayacağı tarifelere ilişkin paylaşımda bulundu.
Binlerce insanın Meksika ve Kanada üzerinden geçerek daha önce hiç görülmemiş seviyelerde ülkeye "suç ve uyuşturucu" getirdiğini öne süren Trump, Meksika'dan gelen ve binlerce kişiden oluşan bir "kervanın", "şu anda açık olan" ABD sınırından geçme arayışının durdurulamaz göründüğünü belirtti.
Trump, "20 Ocak'ta ilk kararnamelerimden biri olarak, Meksika ve Kanada'dan ABD'ye gelen tüm ürünlere ve saçma açık sınırlarına yüzde 25'lik tarife uygulamak için gerekli tüm belgeleri imzalayacağım. Bu tarife, fentanil başta olmak üzere uyuşturucular ve tüm yasa dışı yabancıların ülkemizi istilasını durdurana kadar yürürlükte kalacaktır." ifadelerini kullandı.
Meksika ve Kanada'nın uzun süredir devam eden sorunu kolayca çözmek için mutlak hak ve güce sahip olduğunu dile getiren Trump, "Onlardan bu gücü kullanmalarını talep ediyoruz ve bunu yapana kadar çok büyük bir bedel ödemelerinin zamanı gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
- Çin menşeli ürünlere de ilave yüzde 10'luk tarife
Trump, Çin ile de özellikle fentanil olmak üzere ABD'ye gönderilen büyük miktardaki uyuşturucu hakkında birçok görüşme yaptığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Çin temsilcileri bana, bunu yaparken yakalanan uyuşturucu satıcılarına en yüksek cezayı, yani ölüm cezasını uygulayacaklarını söylediler ama ne yazık ki bunu hiç yapmadılar ve uyuşturucular, çoğunlukla Meksika üzerinden, daha önce hiç görülmemiş seviyelerde ülkemize akıyor. Bunu durdurana kadar Çin'e, ABD'ye gelen tüm ürünlerinde, ek tarifelerin üzerine fazladan yüzde 10 ek gümrük vergisi uygulayacağız."
- Çin: Ticaret savaşının kazananı olmaz
Bu arada, Çin'in Washington Büyükelçiliği Sözcüsü Liu Pengyu, konuya ilişkin değerlendirmesinde, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında bir ticaret savaşı yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Liu, "Hiç kimse, bir ticaret ya da gümrük vergisi savaşını kazanamaz. Çin, ABD ile arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğinin, doğası gereği her iki taraf için de faydalı olduğuna inanmaktadır." ifadelerini kullandı.
Liu ayrıca Trump'ın, Çin'in bilerek uyuşturucunun ABD'ye girmesine izin verdiği yönündeki suçlamalarını reddetti.
- Uyuşturucu ve göç
Ocak ayında yeniden ABD Başkanı olarak yemin edecek Trump, seçimi kazanırsa dış ticaret açığını azaltmak ve yerli üretimi desteklemek için gümrük vergilerini önemli ölçüde artıracağını açıklamıştı.
Trump, Çin'den ve aynı zamanda Avrupa Birliği'nden yapılan ithalata yüksek gümrük vergileri uygulamayı planlıyordu.
Trump'ın, Çin, Meksika ve Kanada'ya yönelik yeni gümrük vergisi tehdidi, seçim zaferinden bu yana gümrük vergisi planlarına ilişkin yaptığı en ayrıntılı açıklama oldu.
ABD'de gümrük vergisi oranı şu anda ortalama yüzde 3 olarak uygulanırken, ABD, Kanada ve Meksika'nın komşu ülkeleri arasında Trump'ın sonlandırmak istediği bir serbest ticaret bölgesi de bulunuyor.
Trump'ın söz konusu açıklamalarının, Hazine Bakanlığına kademeli bir tarife politikasını savunan Scott Bessent'i aday göstermesinden sadece birkaç gün sonra gelmesi de dikkati çekti.
Çin, Meksika ve Kanada'ya daha hızlı hareket etmeleri için ne ölçüde baskı uygulayacağı belli olmayan Donald Trump, seçim kampanyası sırasında, "ülkenin en acil ve karmaşık iki sorunu" uyuşturucu ve göçü çözme sözü vermişti.
- Trump, birden fazla ticaret ortağını hedef aldı
Öte yandan, Trump'ın ekonomik olmayan kaygıları gidermek için araç olarak yeni tarifelerine güvenmesi, ticaret politikasının ayırt edici bir özelliği olarak dikkati çekerken, son hamlesi bu stratejiyi daha da ileriye taşıyor.
Ekonomistler, Donald Trump'ın görevdeki ilk günü için planladığı bu hamlesinin birden fazla ticaret ortağını hedef alarak mevcut gerilimleri derinleştirme ve potansiyel olarak misilleme önlemlerini ateşleme riski taşıdığını belirtti.
Bazı ekonomistler ise küresel ticarette korumacılığa yol açan Trump'ın bu yaklaşımını sık sık eleştirerek, tarifelerin nihayetinde yerli tüketicilere ve şirketlere yük getirdiğini ve daha geniş politika hedeflerine ulaşmada sınırlı bir kaldıraç sunduğunu savunuyor.
Trump'ın ticarette cezalandırıcı gümrük tarifesi politikasının ABD'de fiyatların yükselmesine yol açacağını savunan ekonomistler de bulunuyor. Yurt dışından gelen birçok malın ABD'de bir gecede üretilemeyeceğini savunan ekonomistler, şirketlerin üretim için hala yurt dışından ithalata bağımlı olduğunu ve bu durumda ithalat vergilerinin bu malların maliyetini de artıracağını belirtiyor.
Şirketlerin bu maliyetleri zaten enflasyondan olumsuz etkilenen tüketicilere yansıtması beklenirken, tarifelerden etkilenen ülkelerin karşı tarifelerle cevap vermesi de bekleniyor.
- Otomotiv ve gıda
Uzmanlara göre, teorik olarak, Kanada, Meksika ve Çin hükümetlerinin, göreve başlamasından önce Trump'a bu sorunların nasıl çözüleceğine dair tekliflerde bulunmaları için hala zaman var.
Trump, geçmişte çelik ve alüminyuma gümrük vergisi uyguladığı Avrupa Birliği gibi ortakları da dahil olmak üzere, ticaret için cezalandırıcı gümrük vergilerini sık sık müzakere aracı olarak kullanmıştı.
Uzmanlar, ABD ile komşularının otomotiv ve gıda sektörlerinde birbirleriyle yakından bağlantılı olduğunu hatırlatarak, Trump'ın planladığı gümrük tarifelerinin bu sektörlere büyük etkisi olacağını kaydetti.
Ayrıca Kanada ABD'nin en büyük ham petrol tedarikçisi olduğundan, durumdan enerji sektörünün de etkilenmesi bekleniyor.
- Almanya'ya yüksek baskı
Meksika'dan ithal edilen mallara uygulanan geniş kapsamlı gümrük vergilerinin Avrupalı ve Çinli şirketleri de etkilemesi bekleniyor. Avrupa ve Çin merkezli şirketler, yakın coğrafyadan tedarik (nearshoring) trendine ayak uydurarak ABD'ye yakın olmak için Meksika'da fabrikalar kurarken, bu şekilde mallarını "Made in Mexico" etiketi altında ABD'ye gümrüksüz taşıyabiliyor.
Donald Trump, ilk başkanlık döneminde "Önce Amerika" politikasını uygulamıştı. Trump, gümrük vergisi politikasının ABD şirketlerinin yeniden ülkede daha fazla üretim yapmasına yol açacağını savunuyor. Bunun da "Önce Amerika" politikası dahilinde istihdam oluşturması bekleniyor.
Trump'ın son açıklaması, ilk başkanlığından kalma anlaşmaların artık geçerli olmadığına işaret ediyor. 2020'de Kuzey Amerika Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) reforme eden Trump, bunu Yeni Serbest Ticaret Anlaşması'na (USMCA) dönüştürmüştü.
Ayrıca Trump'ın, Çin, Meksika ve Kanada'ya yönelik yeni gümrük vergisi tehdidi, ticaret politikasında hızlı hareket etmek istediğine de işaret ederken, bu da başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri üzerinde baskı oluşturuyor.
Trump, seçim kampanyasında, AB'den yapılan tüm ithalata yüzde 10 ya da 20 gümrük vergisi uygulama sözü vermişti.
ABD, Alman mallarının en büyük alıcısı konumunda bulunuyor ve ülke ihracatının yaklaşık yüzde 10'u ABD'ye gidiyor.
Alman Otomobilciler Birliği (VDA) verilerine göre, geçen yıl Almanya'dan ABD'ye yaklaşık 400 bin otomobil ihraç edildi. 2024'ün ilk yarısında ABD, Alman otomobil ihracatının en önemli alıcısı oldu.
Analistler, Trump'un AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı politika uygulamasının, ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını kaydediyor.
ABD, geçen yıl 63,3 milyar avroluk rekor rakamla Almanya'nın en çok dış ticaret fazlası verdiği ülke olmaya devam etmişti.
QC Partners'ın portföy yönetimi başkanı Thomas Altmann, konuya ilişkin değerlendirmesinde, özellikle Meksika'ya yönelik gümrük vergilerinin Alman otomotiv endüstrisini de etkileyeceğini belirterek, "Çünkü burada üretim genellikle Meksika'da yapılıyor ve bitmiş araçlar daha sonra ABD'de satılıyor." ifadelerini kullandı.