Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Adil, şeffaf ve düzenli yapılan seçimler modern demokrasilerin en temel unsurudur. Demokrasilerin asgari şartı yönetenlerin yetki ve otoritelerini seçmenlerden yani yönetilenlerden almasıdır. Düzenli yapılan seçimlerle bu yetkiler yenilenmektedir. Seçimler vasıtasıyla yönetilenler yönetenlerin politikalarını ve performanslarını oylamakta; olumlu ya da olumsuz anlamda yönetenleri değerlendirmektedir.

1946 yılında çok partili hayata geçilmesinden bu yana Türkiye düzenli, adil ve şeffaf seçimlerin yapıldığı ülkelerin başında gelmektedir. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gibi ihdas edilen kurumlar vasıtasıyla Türkiye’deki seçimler bağımsız yargıçlar nezaretinde yapılmaktadır. Bu yüzden de seçim güvenliğinin sağlanması, vatandaşların sandığa duyduğu güven noktasında Türkiye gelişkin bir siyasal kültüre sahiptir.

Türkiye’deki seçim ve sandıklara olan güveninin tecellisini seçimlere katılım oranlarında görmek mümkündür. Seçimlere katılım oranı itibariyle Türkiye, 14 Mayıs 2023’te yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleriyle Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında seçime katılımın en yüksek gerçekleştiği 3. ülke olmuştur. YSK verilerine göre, 14 Mayıs’taki seçimlerde yurt içinde katılım oranı yüzde 88,92, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ikinci turun yapıldığı 28 Mayıs’taki seçimlerde de bu oran 85,72 olarak gerçekleşmiştir. OECD ile Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsünün (IDEA) verilerine göre, Türkiye, 14 Mayıs'ta yurt içi seçimlere katılım oranıyla ABD, Fransa, Almanya, İngiltere gibi birçok Batılı OECD üyesini geride bırakmıştır. Bu verilerin bir diğer çarpıcı tarafı ise Türkiye’deki seçime katılım oranının seçimlere katılımın yüzde 80’lerde seyrettiği İsveç, Danimarka, Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda ve Norveç gibi ülkelerden bile yüksek olmasıdır.

Türkiye 31 Mart Pazar günü mahalli idareler genel seçimleri için tekrar sandık başına gidecektir. Türkiye'nin demokratik değerlere bağlılığı ve yerel yönetimlere dair yenilikçi vizyonunu öne çıkaran, 31 Mart mahalli idareler genel seçimleri, ulusal ve uluslararası alanda büyük bir önem teşkil etmektedir. Aynı zamanda bu seçim sürecinde güvenli ve adil şartlarda yapılan kampanyalar, yerel yönetimlere gösterilen ehemmiyet açısından Türkiye'nin bölgede önde gelen demokratik olgunluğa sahip ülkelerden biri olduğunun nişanesidir.

Halkın ihtiyaç ve taleplerinin karşılanmasında birincil muhataplar olan yerel yönetimlerin çağın şartlarına uygun bir vizyon ve perspektife sahip olmasını çok önemsediğimizi belirtmek isterim. Bu sürecin halkın demokratik katılımı ile birlikte yerel yönetimlerle olan iletişiminin güçlenmesinde etkili bir rol oynadığı kaçınılmaz bir gerçektir.

Yıllardır sahip olduğumuz yenilikçi belediyecilik anlayışını farklı kılan, teknoloji ve sürdürülebilir kalkınma projeleriyle birlikte, halkın yaşam kalitesini yükseltmeyi, şeffaflığı, her koşulda hesap verebilirliği ve en önemlisi de vatandaş odaklı yönetimlerin inşasını hedefliyor olmasıdır. Bu vizyonun ilk adımı ve somut bir örneği olan 1994 yerel seçimleriyle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetme görevini üstlenen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde, Türkiye belediyecilik alanında halkın yaşam kalitesinin artmasına yönelik önemli adımlar atmıştır. 30 yıl önce Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hizmet siyasetini ve vizyonunu sürdürmek belediyelerimizin temel politik tasavvurunu teşkil etmektedir. Bu nedenle, önümüzdeki yerel seçim ile benzer bir vizyonu ve hizmet anlayışını sürdürmenin ulusal ve uluslararası alanda demokratik değerlerimizi ve toplumsal bütünlüğümüzü daha da güçlendireceği inancındayız.

31 Mart 2024 yerel seçimlerini Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olarak görüyoruz. Bu seçimin aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel liderlik vizyonunun güçlenmesinin bir diğer adımı olduğunu düşünüyor ve evrensel açıdan ülkemizin demokratik olgunluğunu ve toplumsal katılımını artıran önemli bir faaliyet olarak kabul ediyoruz.  Ayrıca bundan önceki tüm seçimler gibi bu seçimler de Türk halkının demokratik süreçlere katılımını daha etkin bir şekilde sağlayacak; böylece demokrasimizin güçlenmesine katkı sunacaktır.

31 Mart seçimlerinin bir diğer önemli tarafı da, bu seçimlerden sonra 4 yıl içinde yeni bir seçimin yapılmayacak olmasıdır. Bu 4 yıl içerisinde Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde başlatmış olduğu kalkınma atılımlarına hız kesmeden devam edecektir. Son yıllarda iletişimden diplomasiye, ekonomik kalkınmadan altyapı yatırımlarına kadar her alanda yapılan hizmetler devam ettirilecektir. Ayrıca Türkiye Yüzyılı’na yeni ve sivil bir anayasayla girme amacı da gelecek 4 yılın en önemli ülküsü ve gündemi olacaktır.

Bu vizyon çerçevesinde Türkiye, demokratik standartlarını yükseltmiş, gelir ve refah düzeyini artırmış, bölgesel ve küresel bir aktör olarak olma iddiasıyla Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin çabası içerisinde olacaktır. Batılı müttefiklerimizle ortak çıkarlarımızı geliştirmek, yeni ve stratejik işbirliklerini artırmak bu dönemdeki önceliklerimiz olmaya devam edecektir. PKK, FETÖ, DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadele başta olmak üzere Türkiye’nin politik hassasiyetlerinin gözetilmesi müttefiklik hukukunun bir gereği olarak en temel beklentimizdir.

31 Mart seçimleriyle Türkiye hem demokratik kültürüne başarıyla gerçekleştirdiği yeni bir seçim ekleyecek hem de İstanbul ve Ankara gibi şehirler başta olmak üzere tüm vilayetlerini Türkiye Yüzyılı’na hazırlayacaktır. Ulusal kalkınma, 6 Şubat depremindeki şehirlerin ihyası ve inşası, İstanbul gibi deprem riski yüksek şehirlerin dirençli kentlere dönüştürülmesi seçim sonrasındaki en önemli vizyonumuz olacaktır.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türkiye demokratik usuller çerçevesinde seçimlerini yapacak, iktidarı ve muhalefetiyle sandıktan çıkan sonuçlara itibar edecek ve en önemlisi uluslararası arenada istikrarlaştırıcı bir güç olarak Türkiye Yüzyılı inşasına devam edecektir. Bu yüzden 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin iç ve dış dinamikleri itibariyle Türkiye’nin gelecekteki on yıllarını etkilemeye matuf bir seçim olduğunu söylemek mümkündür.

 

 

Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik yaptığı açıklamada Türkiye’nin uluslararası ağırlığını ve yeni dengelerin kurulmasını Ay Haber için değerlendirdi.

 

İkinci Dünya Savaşı sonrası iki kutup üzerinde devam eden dünya düzeni 90’lı yılların başında Rusya lehine bozulunca Anglo-Sakson emperyalizminin Avrupa’nın her tarafını etkisi altına almaya başladığını belirten IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Çelik“Kapitalizm hiç doymuyor maalesef. Ne kadar verirsen daha fazlasını istiyor ve dünyayı sömürmesinde sınır tanımıyor. 2000’li yılların başına kadar özellikle Ortadoğu, İslam Dünyası, Batı Asya’da tutunmaya  çalışan yeni model Amerikan Emperyalizmi Türkiye’nin güçlendikçe kendilerinin sözünü dinlemeyeceğini tahmin edebiliyor, ama bu kadar çabuk yeni denklemlerin aleyhine gelişeceğini kestiremiyordu. Türkiye’yi Rusya korkusu ile terbiye etmeye çalışan, bunun için istediği silahları istediği fiyata satan çok uluslu Amerikan emperyalizmi, kendi silahlarını yapmaya çalışan Türkiye’yi son 10 yılda ciddi anlamda dışlamaya çalıştı. Milletleri borçlandırarak yola getirmeye çalışan ve kendi hegemonyasını devam ettirmenin politikasını adım adım uygulayan Okyanus ötesi emperyalizm, Avrupalı dostlarını da yanına alarak Türkiye‘ aleyhtarı politikalar sahneye koymaktadır. Devşirdiği yerli işbirlikçiler ile birlikte sömürü düzenini devam ettirmenin yollarını aramaktadırlar“ şeklinde konuştu.

 

Yaklaşan seçimlerde Türkiye‘nin iç huzurunu mümkün olduğunca bozmaya çalışanlar hiç bir zaman emellerine ulaşamayacak ve Türk insanının birliği hiç bozulmayacaktır diyen IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik,  “Türk insanı yedisinden yetmişine geleceğinin garantisinin iç huzur ve birbirimize güvenmekten geçtiğini bilmektedir. Aklın yolu birdir. Türkiye’ye uçak gerek ise kendisi yapmalı, gemi teknolojisi için kendisi çalışmalıdır. Hızlı tren yollarını, raylarını kendi mühendisleri döşemeli ve uçaklarını kendi pilotları uçurmalı. Ciddi anlamda yetişmiş insan kaynağı olan Türkiye kayıp yıllarını çok hızlı bir şekilde telafi ederek bölgenin en önemli barış ve istikrar gücü olacaktır. Kısa bir süre öncesine kadar en basit gözetleme araçlarını başka ülkelerden alan Türkiye’nin şimdi aynı teknolojileri 28 ayrı ülkeye satıyorsa, prensibli çalışınca neler yapabileceğimizi çok kolay farkediyoruz. Bu alanda Türk-Alman teknolojik işbirliği de çok önemlidir”  dedi.

 

IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, “21. Asır ortasına kadar dünya siyasetinin terazisini Türklerin tuttuğunu ve Türkiye’nin ciddi bir denge unsuru olduğunu çok açık göreceğiz” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

Yerel seçimler öncesi Türkiye seçmenine yönelik açıklamalarda bulunan Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik Köln de yaptığı konuşmada, “Türkiye şu an dünyanın en çok konuşulan ülkelerinden biri. Krizli bir bölgenin demokrasi ve hürriyet adası konumundayız. Mazlumların umut bağladığı bir ülkenin güçlü demokratik anlayışını dünyaya gösterebilmesi çok önemlidir. Yerel seçimleri takip adına bir çok medya kurluşunun ülkemizde olduğu bir anda seçim yarışı ve tahammül kültüründen taviz vermeden  sonuçlara saygı gösterilmesi önemlidir” şeklinde konuştu.

 

Türkiye nin siyaset sosyolojisinin güven endeksinin yukarı çekilmesinde bireylerin birbirine güvenmesinin önemini vurgulayan Dr. Latif Çelik, “Türkiye genç ve çalışkan bir nesile sahiptir. Ancak bir milletin güçlü olabilmesinde demokrasiye inanmak çok önemlidir. Seçimlerden çıkacak sonuçlar ve bunlara gösterilecek saygı Türkiye'nin geleceği için de çok önemlidir” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

Kültür, Tarih ve Entegrasyon alanındaki çalışmaları ile bilinen Dr. Latif Çelik, “Mazlumların umudu olan bir ülke içeride kendileri ile barışık olan bir millet olduğunu dünyaya gösterip bu yerel seçimi sukunet ile gerçekleştirebilmelidir” dedi.

 

BERLİN (AA) - Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Ukrayna'daki savaşta çözüm bulmak için hükümet düzeyinde yeni bir arabuluculuk girişiminin başlamasından yana olduğunu belirterek, bu konuda Almanya ve Fransa'yı inisiyatif almaya çağırdı.

Eski Başbakan Schröder, Alman Haber Ajansı DPA'ya yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nükleer savaşı başlatabileceği ya da doğu kanadındaki bir NATO ülkesine saldırabileceği yönündeki spekülasyonları "saçmalık" olarak nitelendirdi.

 

Gelişmelilerin bu tür senaryolara doğru gitmesinin önünü başından itibaren kesmek ve halkın endişelerinin artmasını engellemek için ihtilafın çözümü üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gerektiğini belirten Schröder, Ukrayna savaşına ilişkin hükümet düzeyinde yeni bir arabuluculuk girişiminin başlatılmasından yana olduğunu ifade etti.

Schröder, "Fransa ve Almanya bunun için inisiyatif almalı. Savaşın, taraflardan birinin ya da diğerinin tamamen yenilmesiyle sona ermeyeceği bellidir." dedi.

Rusya Devlet Başkanı Putin ile yıllarca makul bir şekilde birlikte çalıştığına işaret eden Schörder, çok zor bir siyasi sorununun çözümü söz konusunda kişisel ilişkilerin faydalı olacağına inandığını belirtti.

"Bu yüzden geçmişte siyasette aramızda yaşanan tüm olumlu şeyleri unutmanın yanlış olacağını düşünüyorum. Bu benim tarzım değil, bunu yapamam" diye konuşan Schröder, Putin ile yakın olmasının Ukrayna'da "müzakere edilmiş" bir çözüm bulmak için yardımcı olabileceğini söyledi.

 

Schröder Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın ardından Putin ile yakınlığı ve bazı Rus şirketlerinde görev yapması nedeniyle Almanya'da yoğun bir şekilde eleştirilmişti. Federal Meclis de Schröder'in eski başbakan olmasından dolayı kendisine verilen bazı özel hakları geri almıştı.

 

BERLİN (AA) - Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (DIW), sanayinin daha iyi iş beklentilerine rağmen ülke ekonomisinin “sorunlu çocuğu” olmaya devam ettiği değerlendirmesinde bulundu.

DIW, Almanya'ya ilişkin mart ayı ekonomik barometresini açıkladı.

Buna göre, ekonomik barometre, martta 5 puan artarak 88 puana yükseldi.

 

Barometrenin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'da (GSYH) büyümeye işaret eden 100 puandan hala çok uzakta olduğu belirtilen açıklamada, yüksek faiz oranlarının, küresel ticaretin duraklamasının ve hane halklarının satın alma gücünde toparlanmanın yavaş olmasının Alman ekonomisini halen zayıf kalmasına neden olduğu ifade edildi.

Açıklamada, “Şu anda ekonomideki toparlanma durumunda hafif bir iyileşme olduğuna dair işaretler var. Ancak bu önümüzdeki çeyreklerde fark edilebilir hale gelecek. Sanayi, Alman ekonomisinin sorunlu çocuğu olmaya devam ediyor. Martta ticari beklentiler bir miktar iyileşmiş olsa da sipariş durumu gerginliğini koruyor ve bakiye siparişler son birkaç aydır neredeyse sürekli olarak azaldı." ifadesi kullanıldı.

 

Bu arada, Alman ekonomisi, geçen yıl alışılmışın dışında yüksek enflasyonun satın alma gücünü etkilemesi, yüksek enerji fiyatları, zayıf dış talep ve yüksek faiz oranları nedeniyle bir önceki yıla göre yüzde 0,3 daralmıştı.

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), geçen hafta Alman sanayi ürünlerine yurt içi ve yurt dışından gelen talebin azalmaya devam etmesi nedeniyle ülke ekonomisinde ilk çeyrekte resesyon beklediğini duyurmuştu.

Avrupalı Türkler arasında yaptıkları sosyo-kültürel araştırmaları ve öngörüleri ile toplumsal geleceğe yönelik tahminleri ile tanınan KONAD başkanı Sait Özcan, “Yarınki yerel seçimleri sadece biz değil, bütün dünya izliyor. Seçimlerin sakin, olgun ve demokratik bir ortamda geçmesi için herkes üzerine düşeni yapmalı” şeklinde konuştu.

 

Türk basınında çeşitli yayın organlarında Türkiye siyaseti konusunda tahminlerde bulunan KONAD Başkanı Sait Özcan, “100. Yılını kutlayan cumhuriyetimiz güçlü dış politikası ile zaman zaman bütün dünyaya ahlak dersleri veriyor. Ancak içeride birbirimize saygıyı içselleştip  toplumsal bellekte kardeşliğimizi de bütün dünya tanımalı. Yarınki seçimlerin olgunluk içinde geçmesi sandıktan çıkacak sonuçlara herkesi saygı göstermesi önem taşımaktadır” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

Bilindiği gibi Sait Özcan uzun yıllardan bu yana siyasi sosyolojisi ve demokratik geleneklere saygı konusunda Türk basınında makaleler yazıyor.

Makedonya’nın tarihi Türk şehri Üsküp ve Prizren şehrinde Erdoğan Saraç’ın genel başkanı olduğu Türk milli Birlik Hareketi Partisi (TMBH) Bu Ramazan ayında da  iftar yemeği verdi. İftara katılım yoğun oldu. İftar sofrasına Makedonyalı Türklerle birlikte ülkede yaşayan  çok sayıda davetli siyasetçi ilim insanları iştirak ettiler. TMBH parti lideri Balkanların başbuğu Erdoğan Saraç’ın himayelerinde düzenlenen geleneksel iftar sofrası Avrupa Türklerinin önderi gönül insanı Musa Serdar Çelebi ‘de davetliler olarak katıldılar. Görüştüğüm gönüldaşım Mansur Yakubi; “Her yıl  geleneksel olarak düzenlediğimiz iftar  proğramımıza Balkanlar’da Makedonya da bizleri yalnız bırakmayan Musa Serdar  Çelebi başkanımıza teşekkürü bir borç biliriz Allah kendilerinden razı olsun, hasret giderdik sağolsunlar” dedi.
 
 
Makedonya Türklerinin lideri Erdoğan Saraç’da  yaptığı konuşmada, “İftar soframıza teşrifleriyle bizileri onurlandıranlardan Allah razı olsun. İçişleri Bakanımız Sayın Av.Pançe Toşkovski, bu günün anısına hediyemizi sunmakla memnuniyetimizi dile getirdik” dedi.
İftar proğramına katılan İçişleri Bakanı Sayın Toşkovski katılımcılara hitaben bir de konuşma yaptı. Bakan Toşkovski konuşmasında, 10.000 Türkçe pasaport ve gerekli form siparış ettiklerini ve en yakında kendilerine ulaşaçağının müjdesini verdi.
 
 
Bu habere katılımcılar alkışlarla karşılık cevap verdi. Bakan dakikalarca alkışlandı. Gerçekten çok anlamlıydı bir tezahürat oldu. Erdoğan Saraç; “İlk görüşmemizde konuyla ilgili bize verdiği sözü yerine getirdiği için ayrıca kendilerine şükranlarımı arz ediyorum bizi mutlu etti.  Önemli olan bir eksikliğin, haksızlığın giderildiği  için de son derece rahatladık. Soydaşlarımız hak ettiği Türkçe pasaportuna yakında kavuşacaktır. Bizi bu duruma düşüren , bizi kaale almayan eski bakan ve ortakları utansın” dedi. Ve şöyle devam etti,
 
“İftar sofrasından sonra gönul dostum Musa Serdar Çelebi ile eski Roman Bakanlarımızdan Nejdet Mustafa ile birer kahve içmek için Roman Belediyesi olarak bilinen Şuto Orizari'yi ziyaret ettik. Eskimeyen dostlar arasında kahve ve aşure tatlısı bahaneydi. Nejdet Mustafa geçenlerde Romanlarla alakalı yayımladığı kitabı hediye ederek bizi çok mutlu etti. Dereden, tepeden ve en çok da Mayıs seçimlerinden söz ettik. Hileli bir seçim bizi hiç şaşırtmaz. Milletimize, devletimize hayırlı olsun.” Başkan Erdoğan Saraç konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Dün akşam davet üzere geldiğimiz Prizrn'e ilk işimiz kadim dostumuz, geçen yıl anı bir kriz üzere Hakk'ın rahmetine kavuşan merhum Cemil Luma kardeşimizin kabrini ziyaret etmek, dua etmekti. Gönül dostları olarak Musa Serdar Çelebi ile beraber bir nebze olsa bile vefamızı yerine getirmenin memnuniyeti içerisinde olduk. 
 
 
Bir tekrar gönül dostumuza Allah'tan gani gani rahmet , mekanı cennet olsun.”
 
Haber ve Resomler: Doğan Tufan 
 
 
 

SOLİNGEN (AA) - Almanya'nın Solingen kentinde 4 katlı binada kundaklama sonucu çıkan yangında hayatını kaybeden Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı olan aynı aileden 4 kişi için anma töreni düzenlendi.

Solingen'in Höhscheid semtinde 4 kişinin hayatını kaybettiği, 9 kişinin yaralandığı binanın önünde düzenlenen anma törenine katılanlar, olayın tüm gerçekliğiyle aydınlatılmasını istedi.

 

Törene, 29 Mayıs 1993'te Solingen'de evlerinin kundaklanması sonucu 5 aile ferdini kaybeden Kamil Genç de katıldı.

Genç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, pazartesi günü yanan bu binayı gördüğünde 1993'de evlerinin yandığı zaman yaşadığı acıyı tekrar hissettiğini belirtti.

Beş gündür üzüntüden uyuyamadığını söyleyen Genç, yangını duyar duymaz olay yerine geldiğini dile getirdi.

 

Genç, "Bu bina da bizim yanan ev gibi kundaklama sonucu ahşap olduğundan dolayı yanmış. O gece yaşananlar, çığlıklar, itfaiyelerin çalışması gözümün önüne tekrar geldi. O yangında 2 kızım Saime ve Hülya, 2 kız kardeşim Hatice ve Gürsün, Türkiye'den gelen misafirimiz Gülüstan Öztürk yaşamını yitirdi." dedi.

Genç, yetkililerden bu olayın aydınlatılmasını istedi.

 

- Olay

Almanya'nın Solingen kentinin Höhscheid semtindeki 4 katlı binada çıkan yangında aynı aileden 2'si çocuk olmak üzere Türk asıllı Bulgaristan vatandaşı 4 kişi hayatını kaybetmiş, 2'si ağır 9 kişi de yaralanmıştı.

Wuppertal Savcılığınca yapılan açıklamada, incelemenin ardından hazırlanan ön raporda, yangının kundaklama sonucu çıktığı belirtilmişti.

Bilirkişi raporuna göre, 24 Mart'ı 25 Mart'a bağlayan gece medyana gelen yangının, eski binanın merdiven boşluğunda başladığı ve "baca etkisi"yle 5 dakika içinde çatıya sıçradığı ifade edilmişti.

Ahşap merdiven boşluğunda bazı kalıntıların bulunduğu, bu kanıtlara göre yangının kasten kundaklama sonucu çıkarıldığı sonucuna varıldığı kaydedilmişti.

Wuppertal Savcısı Heribert Kaune-Gebhardt, yaptığı açıklamada, ellerinde olayla ilgili "yabancı düşmanlığı saiki olduğunu gösteren" bir kanıt bulunmadığını belirtmişti.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'de Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra tahliye edildi. Kimlikleri gizli tutulan saldırganlar, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Solingen kentinde 4 katlı binada kundaklama sonucu çıkan ve 2'si çocuk 4 Türk asıllı Bulgaristan vatandaşının hayatını kaybettiği, 2'si ağır 9 kişinin yaralandığı yangınla ilgili bir kişinin gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra serbest bırakıldığı bildirildi.

 

Savcılıktan yapılan açıklamada, dün olayla ilgili gözaltına alınan bir kişinin uzun bir sorgulamanın ardından salıverildiği belirtilerek, ancak bu kişinin halen "olası bir şüpheli" olarak görüldüğü kaydedildi.

"Her yönüyle açık uçlu olarak devam ettiği" belirtilen soruşturma çerçevesinde sorgulanan şüpheli ya da olayın nedeni hakkında açıklama yapılmazken, yapılan araştırmada bazı ipuçları elde edildiği ifade edildi.

Öte yandan, polis kundaklamanın aydınlatılması için görgü tanığı ya da olayla ilgili bilgisi olanların kendilerine başvurmasını istedi.

 

- Olay

Almanya'nın Solingen kentinin Höhscheid semtindeki 4 katlı binada çıkan yangında aynı aileden 2'si çocuk olmak üzere Türk asıllı Bulgaristan vatandaşı 4 kişi hayatını kaybetmiş, 2'si ağır 9 kişi de yaralanmıştı.

Wuppertal Savcılığınca yapılan açıklamada, incelemenin ardından hazırlanan ön raporda, yangının kundaklama sonucu çıktığı belirtilmişti.

Bilirkişi raporuna göre, 24 Mart'ı 25 Mart'a bağlayan gece meydana gelen yangının eski binanın merdiven boşluğunda başladığı ve "baca etkisi"yle 5 dakika içinde çatıya sıçradığı ifade edilmişti.

Ahşap merdiven boşluğunda bazı kalıntıların bulunduğu, bu kanıtlara göre yangının kasten kundaklama sonucu çıkarıldığı sonucuna varıldığı kaydedilmişti.

 

Wuppertal Savcılığı, yaptığı açıklamada, ellerinde olayla ilgili "yabancı düşmanlığı saiki olduğunu gösteren" bir kanıt bulunmadığını belirtmişti.