Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
BERLİN (AA) - Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), Çin'den gelen daha sert bir rekabete karşı Almanya’da makine ve ekipman üreticilerinin rekabet gücünün kötüleştiğini bildirdi.
Ifo, Alman makine ve ekipman üreticilerinin rekabet gücüne yönelik Almanya İş Anketi sonuçlarını yayımladı.
Buna göre, nisanda eksi 7,3 puan olan rekabetçilik anketi puanı temmuzda eksi 14,3 puana geriledi.
Böylece, söz konusu anket puanı, Temmuz 1994'te kayıtların tutulmaya başlamasından bu yana en düşük seviyeye geriledi. Anketin puanı benzer şekilde düşük bir seviyeye eksi 10,6 puan ile Ocak 2009'deki küresel finansal krizinde inmişti.
Anket verilerine göre, Alman makine ve ekipman üreticilerinin AB pazarlarında rekabet gücü eksi 8,5 puana düşerken, Almanya pazarında eksi 4,1'e geriledi.
Bu arada, ankete katılan Almanya'daki makine ve ekipman üreticilerinin yüzde 40’ı nitelikli çalışan ve önemli ara ürün kıtlığının çoğu zaman üretimlerini kısıtladığını belirtti.
Ifo’nun makine ve ekipman üreticileri sektörü uzmanı Nicolas Bunde, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "AB dışındaki satış pazarlarında, Alman makine ve ekipman üreticileri, özellikle Çin'den gelen daha sert bir rekabetle karşı karşıya kalıyor.” ifadesini kullandı.
Bunde, ülkede KOBİ’lerin hakim olduğu makine ve ekipman üretiminde vasıflı işçi sıkıntısının özellikle büyük bir sorun olduğunu belirterek, "Bu durumu iyileştirmek politika yapıcıların ve toplumun görevidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Nicolas Bunde, artan enerji ve ham madde maliyetlerinin bir iş yapma yeri olarak Almanya için uzun süredir bir dezavantaj oluşturduğunu vurguladı.
Öte yandan, Ifo’nın raporunda Almanya'da makine ve ekipman üretiminde çalışanların daha yaşlı ve genç çalışanların ise nadiren vardiyalı çalışmayı tercih ettiği ifade edilerek, “Ayrıca makine ve ekipman imalatçıları da kırsal bölgelerde bulunmakta. Buradaki şirketlerin, büyük şehirlerden uygun personeli çekmek istiyorlarsa işveren olarak daha çekici teklifler sunmaları gerekir.” ifadeleri kullanıldı.
Ifo’nun raporunda, makine ve ekipman üreticilerinin artan enerji ve ham madde maliyetlerini satış fiyatına ekleme zorluklarıyla karşılaştığına da vurgu yapılarak, “Bazı firmalar üretimlerini yurt dışına taşıdı. Ancak Almanya’da sanayisizleşmeden bahsetmek için henüz çok erken. Alman makine ve ekipman üreticileri son derece uzmanlaşmış hizmet sağlayıcılara dönüşüyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.
BERLİN (AA) - Almanya’da Bakanlar Kurulu, çifte vatandaşlık imkanını herkese tanıyan ve Alman vatandaşlığına geçişleri kolaylaştıran yasa tasarısına onay verdi.
İçişleri Bakanlığınca hazırlanan "Vatandaşlık Yasasının Modernizasyonu" adını taşıyan tasarıyla, daha önce sınırlı sayıda ülke vatandaşına uygulanan çifte vatandaşlık hakkı, herkese yönelik genişletilecek.
Tasarının Federal Meclis’ten geçmesi durumunda ayrıca yabancıların Alman vatandaşlığına kabul edilmesi için gerekli şartlar da hafifletilecek.
Buna göre vatandaşlığa geçmek için istenen "yasal ikamet süresi" 8 yıldan 5 yıla indirilecek.
Çalıştığı alanda veya eğitiminde başarılı olmak, gönüllü çalışmalar yapmak gibi, Almanya’daki yaşam şartlarına uyum sağlamak için özel çaba gösterenlerde bu süre 3 yıla düşebilecek.
İş yerinde veya eğiminde başarılı olanlar, ülkede gönüllü çalışmalar yapanlar gibi konularda çaba sarf edenler için bu süre 3 yıla düşürülebilecek.
Alman vatandaşlığına geçiş koşulları arasında, Almanya’nın özgürlükçü toplum değerleri ve yasalarının benimsenmesi ve kişinin, kendisi ve ailesinin geçimini sosyal yardımlar almadan sağlayabilmesi de yer alıyor.
Yahudi düşmanı, ırkçı, yabancı düşmanı veya başka insanlık dışı eylemelerde bulunanlar Alman vatandaşlığına alınmayacak.
Ayrıca çok eşli olanlar veya anayasada yer alan kadın-erkek eşitliğine aykırı davrananlar da vatandaşlığa alınmayacak.
- Çifte vatandaşlık imkanı
Çifte vatandaşlığa imkan veren tasarıda, çoklu vatandaşlıklara da imkan tanınacak.
Aynı zamanda yabancı bir ülkenin vatandaşlığına geçenlerin Alman vatandaşlığını kaybedeceği yönündeki düzenleme de ortadan kalkacak.
- Almanya’da doğan çocuklar Alman vatandaşı olacak
Ebeveynlerden birinin 5 yıl Almanya’da yasal olarak ikamet etmesi durumunda ülkede doğan yabancı çocuklar Alman pasaportu alabilecek.
Ayrıca çocuklar ebeveynlerinin vatandaşlığını da koruyarak çifte vatandaş olabilecek.
- "Misafir işçi" jenerasyonuna jest
Tasarıda, İşgücü Anlaşması kapsamında 30 Haziran 1974’e kadar Federal Almanya Cumhuriyeti'ne (Batı Almanya) ve sözleşmeli işçi olarak 13 Haziran 1990’a kadar eski Almanya Demokratik Cumhuriyet’ine (Doğu Almanya) gelen işçiler için özel bir düzenleme yer alıyor.
Buna göre bu kişiler için Alman vatandaşlığına geçişteki yazılı sınav zorunluluğu kaldırılacak. Misafir işçi olarak adlandırılan kişilerin, başlangıçta sadece çalışmak amacıyla geçici olarak Almanya’da kalacakları öngörüldüğünden bu kişilerin geçmişte dil ve entegrasyon kursu alamadıkları, bu nedenle vatandaşlığa alınma sınavından muaf tutulacağı belirtildi.
- Vatandaşlık törenle verilecek
Tasarıda Alman vatandaşı olanlara belgeleri törenle verilecek. Burada mümkün olduğunca Almanya’nın sembollerinin kullanılması öngörülüyor.
Yasa tasarısını Berlin'de tanıtan Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, söz konusu düzenlemenin mevcut hükümetin en önemli reformlarından biri olduğunu ve bunu uygulamaya koymaktan memnuniyet duyduklarını belirterek, modern bir yasa çıkaracaklarını belirtti.
- Paradigma değişimi gerçekleştiriyoruz
Faeser, uzun süredir Alman toplumunun bir parçası olan insanların, ülkeyi şekillendirmesini istediklerini aktararak, "Göçmenler artık kimliklerinin bir kısmından vazgeçmeye zorlanmayacak. Dolayısıyla gecikmiş bir paradigma değişimini gerçekleştiriyoruz." dedi.
Geçmişte vatandaşlık yasasıyla ilgili çoğu zaman dışlama ve ön yargılar çerçevesinde tartışmalar yapıldığını anımsatan Faeser, “Bu tartışmalar uzun süre ülkede yaşayan ve bizim refahımıza katkı sağlayan insanların üzerinden yapıldı. Bu tartışmalar yüzünden bu insanların topluma ait olmasına izin verilmedi. Bunu şimdi değiştiriyoruz.” ifadelerini kullandı.
Faeser, Alman ekonomisin de bu yasaya ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, “En iyi beyinler için küresel bir rekabetin içindeyiz. Pek çok alanda vasıflı çalışanlara ihtiyacımız var. En iyi beyinleri gelecekte toplumumuzun bir parçası haline getirebilirsek kazanabiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Yasa tasarısının gelecek aylarda Federal Meclis'te (Bundestag) onaylandıktan sonra yasalaşması öngörülüyor.
İçişleri Bakanlığının verilerine göre Almanya’da 12 milyondan fazla kişi, yabancı vatandaşlığına sahip. Bunların yaklaşık 5,3 milyonu ülkede en az 10 yıldan beri ikamet ediyor.
2022 yılında 168 bin 545 kişi Alman vatandaşlığına geçmek için başvuruda bulundu.
VARŞOVA (AA) - Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, Rusya'dan Kırım'ın yasa dışı işgaline ve ilhakına son vermesini ve bölge halkının haklarına saygı göstermesini talep ettiklerini belirtti.
Kiev'deki Kırım Platformu Zirvesi'ne katılan Nauseda, Rusya'nın 2014'te Kırım'da bir saldırı gerçekleştirdiğini ve bunun tam ölçekli işgal aşamasına geldiğini hatırlattı.
Nauseda, Rusya'nın, uluslararası hukuku "alaycı" şekilde ihlal ettiğinin altını çizerek, "Bu suçlar biz konuşurken bile devam ediyor. Rusya, Ukrayna'ya ve sivil altyapıya saldırmakta, evleri ve apartmanları tahrip ederek insanları öldürmektedir." ifadelerini kullandı.
Kırım'ın Ukrayna'nın bir parçası olarak geri verilmesi gerektiğini vurgulayan Nauseda, Rusya'dan Kırım'ın yasa dışı işgaline ve ilhakına son vermesini ve bölge halkının haklarına saygı göstermesini talep ettiklerini söyledi.
Nauseda, tüm Ukrayna halkının Kırım'ın kurtarıldığını ve güvenliğinin sağlandığını görmeyi hak ettiğine değinerek, şöyle devam etti:
"2014'ten bu yana Kırım sakinleri acımasız sömürgeci politikaların tüm saldırılarına maruz kaldı. Yasa dışı ilhaka karşı çıkanlar giderek artan bir baskıyla karşı karşıya kalmakta, tüm halka Rus pasaportu dayatılmaktadır. Topraklar kamulaştırılıyor, bağımsız kuruluşlar kapatılmaya zorlanıyor, uluslararası hukuk açıkça ihlal edilerek sözde seçimler planlanıyor. Dahası Rusya, uluslararası hukuku ihlal ederek Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşta Kırım'ı aktif bir askeri üs olarak kullanıyor. Uluslararası toplumun birleşik bir tepki vermesinin zorunlu olduğuna inanıyorum. Tüm bu insan hakları ve uluslararası hukuk ihlallerinin cezasız kalmamasını sağlamak hepimizin görevidir."
- Tahıl ihracatında Baltık limanlarının kullanılması önerisi
Estonya Cumhurbaşkanı Alar Karis, zirveye gönderdiği videoda, Ukraynalıların Kırım dahil olmak üzere Avrupa'nın değerleri için büyük mücadele verdiğini belirterek, Rusya'ya küresel bir tepki verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Tüm ülkeleri Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'yle adil ve kalıcı barış için angaje olmaya çağırdıklarını vurgulayan Karis, bunun somut sonuçlar elde edilmesine yardımcı olacağını kaydetti.
Karis, Ukrayna tahılına ilişkin alternatif rotalara işaret ederek, Baltık limanlarının "kullanılmayan potansiyeli"ne dikkati çekti.
Savaşın, alandaki bir zaferle ya da toprak bütünlüğü ile kazanılmayacağını belirten Karis, "Rusya'nın lider kadrosu da dahil olmak üzere tüm sorumlular hesap verdiğinde ve adalet yerini bulduğunda savaş sona erecektir. Biz bu senaryoya odaklanacağız. Desteğimiz, Ukrayna'nın özgür bir şekilde Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyesi olacağı zafere kadar her düzeyde devam edecektir." diye konuştu.
Letonya Cumhurbaşkanı Edgars Rinkevics de zirveye gönderdiği video ile katıldı.
Rinkevics, Kırım'ın demografik yapısının zorla değiştirildiğine dair "rahatsız edici" bilgiler almaya devam ettiklerini dile getirerek, "Özellikle de 1944'te Sovyet rejimi tarafından gerçekleştirilen Kırım Tatar soykırımı göz önünde bulundurulduğunda, bu durum son derece endişe vericidir." ifadesini kullandı.
- "Kırım'ın işgali küresel bir sorun"
Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da zirveye gönderdiği videoda, zirvenin, uluslararası toplumun Kırım'ın ve diğer Ukrayna topraklarının yasa dışı işgalinin tüm dünya için önemini anladığının canlı bir kanıtı olduğunu kaydetti.
Duda, Kırım'ın yasa dışı ilhakının gerçekleştiği 2014'ten bu yana Ukrayna'nın yanında yer aldıklarına dikkati çekerek, "Mart ve Nisan 2014'te yaşanan gelişmeler. Rusya'nın Ukrayna'ya ilişkin gerçek niyeti, topraklarının ilhakı, devlet yapısının ortadan kaldırılması ve Ukrayna kültürü ve dilinin yok edilmesi konusunda bizim için bir işaretti. O zaman da Ukrayna ile uluslararası dayanışma çağrısında bulunmuştuk." değerlendirmesinde bulundu.
Kırım'ın işgalinin bölgesel bir sorun olmadığına işaret eden Duda, "Bu küresel bir sorun. Bu sorunu birlikte çözmediğimiz sürece, Rusların dayattığı güç hukukuna dayalı yeni bir uluslararası güvenlik mimarisini kabul etmeye başlayacağız. Dolayısıyla Kırım'ın işgalden kurtarılması ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi sadece Baltık Denizi bölgesinin güvenliği için değil, aynı zamanda küresel güvenlik mimarisinin istikrarı için de gerekli ön koşullardır." diye konuştu.
Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo ise zirve için Kiev'e gelmekten mutluluk duyduğunu belirtti ve organizasyon için yetkililere teşekkür etti.
Orpo, Rusya'nın Kırım'ı yasa dışı şekilde ilhak ettiğini belirterek, Finlandiya'nın Ukrayna'nın özgürlüğünü ve toprak bütünlüğünü desteklediğinin altını çizdi.
Rusya'nın yasa dışı bir savaş yürüttüğünü ifade eden Orpo, Finlandiya'nın Ukrayna'yı desteklemeyi sürdüreceğini vurguladı.
ATİNA (AA) - Yunanistan'da kontrol altına alınamayan yangınlar nedeniyle yerleşim birimlerinin tahliyeleri devam ediyor.
Başkent Atina'nın kuzeyindeki Amigdaleza Göçmen Kampının, yangının bölgeye yaklaşması dolayısıyla güvenlik gerekçesiyle tahliye edilmesine karar verildi.
Yunan Devlet Ajansı AMNA'nın haberine göre, Fili'deki yangının kamp yakınlarına ulaşması nedeniyle burada kalan 600 göçmen, otobüslerle Malakasa ve Petru Ralli'deki misafirhanelere nakledildi.
Amigdaleza'da Yunan Polis Teşkilatına ait birimlerin ise şimdilik boşaltılmasına gerek görülmemesine rağmen, yangının yaklaşması ihtimaline karşı tahliye için hazır olunması istendi.
- Parnita'daki Milli Park tehlike altında
Atina'nın kuzeyindeki Parnita Dağı'nda çıkan yangın Milli Park'a doğru ilerlemeye başladı.
Parnitha eteklerindeki yerleşim birimleri tahliye edildi.
Tüm önlemlere ve hem karadan hem havadan süren yangın söndürme çalışmalarına rağmen Parnita eteklerindeki 10'ün üzerinde ev yandı.
Yangın nedeniyle dün kapatılan Parnita Dağı'nın eteklerindeki kumarhaneye bugün de kimsenin girişine izin verilmedi.
Parnita yakınlarındaki Menidi ve Agia Paraskevi'de çok sayıda ev yangından zarar gördü.
- Yangının söndürülemediği Dedeağaç'taki tahliyeler sürüyor
Merkezi Dedeağaç olan Meriç ilindeki yangın Gümülcine merkezli Rodop iline doğru 15-20 kilometrelik büyük bir cephe oluşturdu.
Sivil Korumadan bölgede bulunan cep telefonlarına gönderilen acil mesajda, Meriç'teki Kışlakköy (Koila) ve Melia'da bulunanların köyleri terk ederek Feres tarafına yönelmesi istendi.
Meriç'te 1200 arı kovanı, 50'nin üzerinde ağıl yandı, 900'ün üzerinde küçükbaş ve büyükbaş hayvan telef oldu.
Rodop'taki Güreci (Perama), Hotallar (Atarni), Petrota ve Maronya (Maronia) köylerinin tahliye edilmesi için de çağrı yapıldı.
Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi yangından zarar gören üreticilerin zararlarını kooperatife bildirmelerini istedi.
- Eğriboz'da yeni yangın
Eğriboz Adası'nda bugün çıkan orman yangını nedeniyle bölge alarma geçti. Yangına karadan ve havadan müdahale başladı.
- Semadirek Adası'na elektrik verilemiyor
Dedeağaç’ın karşısındaki Semadirek (Samothraki) Adası'nda dün çıkan yangın kontrol altına alındı ancak Dedeağaç'ta çıkan yangının devam etmesi nedeniyle 2 gündür adaya elektrik verilemiyor.
Dedeğaç'tan gelen elektrik hattının yangından gördüğü zarar henüz telafi edilemedi.
- Son 48 saatte 209 yangın
İklim Krizi ve Sivil Koruma Bakanı Vasilis Kikilias, yaptığı açıklamada, son 48 saatte 209 yangın çıktığını ve İtfaiyenin son 5 günde 350 farklı cephede yangına müdahale ettiğini aktardı.
Kikilias, itfaiyenin, Meriç'teki büyük yangının yanı sıra Attiki Bölgesi'nde 9, Viotia'da 6 ve Eğriboz Adası'nda 1 yangına müdahale ettiğini belirterek, şiddetli rüzgarın yangın söndürme çalışmalarına engel olduğunu vurguladı.
BERLİN (AA) - Almanya, günlük yaşamda ve iş yerlerinde giderek daha fazla kullanılan yapay zeka için kamu desteklerini gelecek 2 yılda yaklaşık 2 kat artırarak 1 milyar avroya çıkarmayı planlıyor.
Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı Bettina Stark-Watzinger, başkent Berlin’de ülkenin yapay zeka konusunda yeni eylem planını açıkladı.
Watzinger, yapay zekanın önemli bir teknoloji olduğunu vurgulayarak, bu teknolojinin Almanya’ya bilim, ekonomik olarak büyüme, refah, rekabet gücü ve sosyal katma değer açısından muazzam fırsatlar sunduğunu anlattı.
Almanya ve Avrupa’nın "Yapay Zekayla Güçlendirilen" bir dünyada lider konuma gelmesi gerektiğini belirten Watzinger, “Almanya'daki yapay zeka ekosistemi için mükemmel bir temel oluşturduk.” değerlendirmesinde bulundu.
Bettina Watzinger, güvenilir ve şeffaf bir yapay zeka eylem planına sahip olduklarını savunarak, “Bu bir rekabet avantajıdır." dedi.
Watzinger’ın açıkladığı eylem planına göre, Almanya, yapay zeka araştırmaları için üniversitelerde 150 yeni araştırma laboratuvarı kurmayı ve veri merkezlerini genişletmeyi planlanıyor.
Bu amaçla, Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı, Alman federal hükümetin yapay zeka stratejisini diğer departmanlar ve paydaşlarla birlikte daha da geliştirmek amacıyla ödemeler yapacak.
Böylece, bakanlık ülkede yapay zekanın araştırma, geliştirme ve uygulaması için kamu desteklerini gelecek 2 yılda yaklaşık 2 kat artırarak 1 milyar avroya çıkarmayı planlıyor.
Öte yandan, Stanford Üniversitesi'nin raporuna göre ABD’de 2022’de özel sektör yapay zeka araştırmaları için 47,4 milyar dolar harcarken, ABD hükümeti de 3,3 milyar dolarlık fon sağladı.
BERLİN (AA) – Almanya'da demografik değişiklikler nedeniyle giderek artan sayıda Alman şirketinin stajyer bulma sıkıntısıyla karşı karşıya olduğu bildirildi.
Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği'nin (DIHK) 14 binden fazla Alman sanayi şirketiyle yaptığı “stajyer eğitimlerine” ilişkin anketin sonuçlarını yayınladı.
Buna göre, Alman şirketlerinin yüzde 47’si stajyer bulmakta zorluk çektiklerini belirtti. Bu oran, anketin yapıldığı 2005’ten beri görülen en yüksek oran oldu.
DIHK anket verilerine göre, boş stajyer kontenjanlarını dolduramayan şirketlerin yüzde 37'si tek bir başvuru bile almadı.
Söz konusu stajyer bulamama sıkıntısının özellikle oteller ve restoranlar ile sanayi ve ticaret sektörlerinde yoğunlaştığı belirtildi. Stajyer sıkıntısının otel ve restoranların yüzde 62'sini etkilediği ifade edildi.
DIHK’ın bulgularına göre, ülkede okulu bitiren öğrenci sayısı 10 yıl öncesine göre yaklaşık 100 bin daha az. Bunun da yakında iş gücü piyasasından ayrılanların sayısının, girenlerden 400 bin daha fazla olacağı anlamına geldiği belirtildi.
- "Mesleki yönlendirme eksikliği, eğitim piyasası için ikinci büyük sorun"
DIHK Genel Müdür Yardımcısı Achim Dercks, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Her şeyden önce demografik değişimin etkisi var. Bir başka sorun da okulu bitirdikten sonra birçok gencin henüz ne yapacağını bilmediği bir ara aşama da var. Seyahat ediyorlar, eğitime devam ediyorlar ya da işsiz olarak evde kalıyorlar. Bu nedenle mesleki yönlendirme eksikliği, eğitim piyasası için ikinci büyük sorundur.” ifadesini kullandı.
Bu yılın ilk altı ayında yaklaşık 207 bin stajyerlik sözleşmesi imzalandığı bilgisini veren Dercks, bunun geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,7 artış anlamına geldiğini bildirdi. Dercks, söz konusu anketin “endişe” verici sonuçlarına rağmen Temmuz 2023 sonu itibarıyla imzalanan stajyer sözleşmelerine ilişkin mevcut rakamların biraz olumlu olduğunu da belirtti.
Alman şirketler mesleki eğitim sayesinde kalifiye eleman bulurken, Alman ekonomisindeki büyüme ve nüfusun yaşlanmasının etkisiyle ülkede birçok sektörde iş gücü açığı mevcut.
BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) Nijer’deki krize kararlı ve birlik içinde tepki vermesinden memnuniyet duyduklarını söyledi.
Baerbock, Senegal Dışişleri Bakanı Aissata Tall Sall ile yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Nijer’deki darbeyi sert bir şekilde kınadığını belirten Baerbock, ”Ecowas'ın Nijer'deki bu krize kararlı ve birlik içinde tepki vermesinden memnuniyet duyuyoruz. Almanya ve Avrupa Birliği (AB), ECOWAS’ın diplomasi ve baskıdan oluşan iki yönlü yaklaşımının arkasındadır. ECOWAS’ın çabalarındaki ağırlığını artırmak için Almanya, Nijer devletine yapılan tüm ödemeleri askıya aldı ve şimdi darbecilere karşı AB’de bireysel yaptırımlar getirmek istiyoruz.” ifadesini kullandı.
Baerbock, işbirliği yaptığı için ECOWAS’a müteşekkir olduğunu vurgulayarak, “(Nijer’deki krizin çözümü için) Tüm diplomatik yolların tüketilmesi gerektiği konusunda hemfikiriz ve ayrıca ECOWAS ve uluslararası toplumun baskısının sürmesine ihtiyaç var.” dedi.
Dışişleri Bakanı Baerbock, komşu bölgelerde krizin sıçrama tehlikesi bulunduğunda buna kayıtsız kalınamayacağının altını çizdi.
Almanya olarak bölgedeki ülkeleri desteklemeye devam edeceklerini dile getiren Baerbock, "Sahel bölgesindeki istikrarsızlığın kıyı ülkelere sıçramasını önlemek stratejik çıkarımızdır. Bu nedenle (bölge ülkeleriyle) güvenlik politikamız ile kalkınma politikamızı bu anlamda daha fazla ilişkilendirmeliyiz.” diye konuştu.
Dost ülkeleri güvenlik alanında destekleyeceklerini vurgulayan Baerbock, “Örneğin partner ülkelerin askerlerine eğitim ve danışmanlık verdiğimizde bunun demokratik kurumların güçlendirilmesi ve ordu üzerindeki sivil kontrolün sağlanmasıyla birlikte yapılması lazım.” ifadelerini kullandı.
Baerbock, Nijer’de ve Mali’deki durum ile iklim konusunda Almanya ile Senegal’ın birlikte hareket ettiğini, bu nedenle ekonomik konularda, iklim değişikliğiyle mücadelede, güvenlik alanında ve diğer pek çok konuda düzenli siyasi istişarelerde bulunma konusunda bir anlaşma imzalandığı bilgisini paylaştı.
Rusya-Ukrayna savaşına da değinen Baerbock, Danimarka ve Hollanda’nın Ukrayna’ya F-16 savaş uçaklarını tedarik etme konusunda taahhütte bulunmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “Ukrayna için iyi bir gündür.” dedi.
Danimarka, Hollanda ve muhtemelen başka ülkelerin de Ukrayna’ya daha fazla destek verecekleri için bunun Avrupa için de iyi bir gün olduğunu aktaran Baerbock, Almanya’nın Ukrayna’nın hava savunması için katkılarda bulunduğunu ve buna devam edeceğini, bu açıdan Ukrayna’daki insanları korumak için Kiev’in başka taleplerini de incelediklerini kaydetti.
Senagal Dışişleri Bakanı Aissata Tall Sall da Nijer’deki durumun dünyadaki tüm demokratik ülkeleri ilgilendirdiğini belirtti.
Sall, Batı Afrika’da daha önce 3 darbe yaşandığını belirterek, “Eğer dikkatli̇ olmazsak, tüm anayasal demokratik siyasi̇ düzenlerimiz etkilenip gidecek. Biz buna karşı durmalıyız.” diye konuştu.
ECOWAS’ın diplomatik çabalarının sürdüğünü söyleyen Sall, “Nijer'deki cunta ile bir görüşme başlatmak ve ordunun kışlaya nasıl dönebileceğini ve demokratik yollarla seçilmiş olan Başkan Bazum'un nasıl yeniden iktidara gelebileceğini görüşmek için elimizi uzattık.” ifadelerini kullandı.
Sall, bunun mümkün olmadığında ECOWAS'ın şiddet kullanabileceğine dikkati çektiğini işaret ederek, “Cuntanın aklının başına gelmesini ve bu meseleyi çözmek için şiddet kullanma seçeneğinin artık düşünülmesine gerek kalmamasını umuyoruz.” şeklinde konuştu.
MADRİD (AA) - İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, FIFA Kadınlar Dünya Şampiyonu olan İspanya Milli Takımı'na Kraliyet Spor Üstün Liyakat Nişanı verileceğini açıkladı.
Sanchez, Madrid'deki başbakanlık konutunda (Moncloa) İspanya Kadın Milli Futbol Takımı'nı kabul etti. Elde edilen başarının ülkede kadın futbolu ve sporu adına yaşanacak pek çok güzel şeyin başlangıcı olacağını vurgulayan Sanchez, "İspanya'da kadın futbolunun ve kadın sporunun geleceği parlak. Size söyleyebileceğimiz tek şey İspanya'nın sizinle gurur duyduğudur." dedi.
Sporda sosyal haklar ve ekonomik durum başta olmak üzere kadın-erkek eşitliğine dair çok önemli şeyler yaptıklarını, bunun meyvesini de dünya şampiyonu olarak aldıklarını aktaran İspanya Başbakanı, "Eşitlik, sporda olması gereken bir şey. Daha yapacak çok işimiz var ama iyi yoldayız." şeklinde konuştu.
Sanchez, İspanya hükümetinin, milli bir sporcunun alabileceği en yüksek unvan olan Kraliyet Spor Üstün Liyakat Nişanı'nı İspanya Kadın Futbol Takımı'na vereceğini duyurdu.
- Futbol Federasyonu Başkanı Rubiales'in istifası isteniyor
Diğer yandan İspanya Futbol Federasyonu Başkanı Luis Rubiales'in Dünya Kupası'nda madalya töreni sırasında İspanya kadın milli futbolculardan Jenni Hermoso'yu dudağından öpmesiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Rubiales, Hermoso'yu dudağından öperek hata yaptığını kabul ederek özür dilese de İspanya'da bazı bakanlar, siyasetçiler ve sivil toplum örgütleri tarafından sert bir şekilde eleştirilerek, istifası isteniyor.
İspanya Başbakanı Sanchez'in bugünkü kabul sırasında Rubiales ile selamlaşmasını kısa ve mesafeli bir şekilde yapması dikkati çekti.
BRÜKSEL (AA) - SELEN TEMİZER - Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler son iki aydır canlanırken Türkiye, uzun süredir çıkmazda olan en önemli gündem başlıklarından vize serbestisi diyaloğunda ilerleme kaydedilmesini istiyor.
AA muhabiri, Türkiye-AB ilişkilerinin önemli başlıklardan biri olan "vize serbestisi" diyaloğunun içeriği, şartları, tıkanmasındaki sebepler, AB'nin ve Türkiye'nin bakışındaki son durumu derledi.
Uzun süredir karşılıklı güvenin düşük, stratejik hedefler doğrultusunda değil, ihtiyaç halinde birlikte çalışıldığı bir dinamikle seyreden ilişkiler, yaza girerken çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle canlanmaya başladı.
Türkiye'deki 28 Mayıs Cumhurbaşkanı Seçimi'nin sonuçlanmasının ardından Brüksel'den "Türkiye'yle işbirliğinin önemi"ne ilişkin gelen açıklamalar, ilişkilerin bu kez "stratejik ve ileriye dönük" şekilde devamına yönelik değerlendirilmesi çalışmalarına dönüştü.
AB liderlerinin oluşturduğu Konsey, haziran sonunda, yaz dönemi arasından önceki son toplantısında seçimin sonuçları ışığında sonbaharda görüşülmek üzere AB Komisyonu'ndan rapor hazırlanmasını istedi.
Temmuzda Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi'nde İsveç'in, üyeliğine onay verilmesiyle Türkiye'yi vize serbestisi dahil AB süreciyle ilgili destekleme taahhüdü ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye'nin AB'de önünü açın" mesajı, Brüksel-Ankara hattını hareketlendirdi.
20 Temmuz'da AB Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Türkiye'nin de görüşülmesi, AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Ankara'nın vize serbestisi, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gibi taleplerinin "masadaki konulardan" olduğu yönündeki ifadeleriyle gözler, sonbahar dönemine çevrildi.
- Türkiye'nin beklentileri dile getirildi
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 24 Temmuz'daki kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada Türkiye'nin beklentilerini ve bunların AB tarafına iletildiğini dile getirdi.
Erdoğan, "Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz." ifadesini kullanarak, Türkiye'nin beklentilerine dikkati çekti.
Erdoğan, "Hem ülkemizin hem de Avrupa Birliği'nin çıkarına olacak bu hamlelerin müspet neticelerini inşallah yakında göreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Bunun ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da 28 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İsveç ile Türkiye arasındaki görüşmelerin seyrini sadece bu iki ülke arasında olmaktan çıkarıp yeni bir stratejik seviyeye taşıdığını belirterek, AB'nin Türkiye'nin haklı endişelerini ve taleplerini gündeme alması gerektiği vurgusunun yapıldığını dile getirdi.
Vize serbestisinin kayıt altına alınan konulardan biri olduğunu ifade eden Fidan, NATO zirvesi sırasında AB tarafıyla yapılan görüşme neticesinde ortaya yol haritasının çıktığını söyledi.
- 72 kriterden 66'sı karşılandı
Yeni dönemde ele alınacak konulardan vize serbestisi diyaloğu, Türk vatandaşlarının İrlanda hariç tüm AB üyesi ülkeler ile İzlanda, Lihtenştayn, İsviçre ve Norveç'ten oluşan Şengen ülkelerine iş, ailevi ya da turistik amaçlı kısa süreli ziyaretleri (180 gün içinde 90 güne kadar) için vize alma zorunluluğunun ortadan kaldırılmasını amaçlıyor.
Söz konusu diyalog, 16 Aralık 2013'te Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı başlatıldı. Müzakereler, 5 ana grupta toplanan 72 kriteri içeren yol haritası üzerinden yürütüldü.
Bu kriterler, "belge güvenliği" (Pasaportların AB standartlarına uygun hazırlanması (biyometrik pasaport), pasaport, kimlik kartı ve diğer benzeri belgelerin güvenliğinin temin edilmesi), "göç yönetimi" (Sınırlarda yeterli kontrol ve gözetimin sağlanması, uluslararası koruma ve yabancılarla ilgili işlemlerde AB müktesebatına uyum ve etkili uygulamanın gerçekleştirilmesi), "kamu düzeni ve güvenliği" (Örgütlü suçlar, terör ve yolsuzlukla mücadele edilmesi ve bu suçların önlenmesi, bu kapsamda terörizmin finansmanı, insan ticareti ve siber suçlara ilişkin AB müktesebatına uyum sağlanması, cezai konularda adli işbirliği yapılması, kişisel verilerin korunması), "temel haklar" (Temel hak ve özgürlüklerin korunması, ayrımcılık yasağı, seyahat ve kimlik belgelerine erişim ile mülteciler ve vatansızların kimlik belgelerine erişimi) ve "düzensiz göçmenlerin geri kabulü"yle ilgili düzenlemeleri içeriyordu.
O dönem Türkiye, bu şartlardan 66’sını hayata geçirdi.
Terörle Mücadele Yasası'nın ve Ceza Yasası'nın gözden geçirilmesi, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun ve kurumunun AB standartlarına uygun olması, tüm üye ülkelerle adli işbirliği anlaşmasının yapılması, geri kabul anlaşmasından doğan yükümlülüklerin tümüyle yerine getirilmesi, EUROPOL ile operasyonel işbirliği anlaşmasının imzalanması, Avrupa Konseyi’nin GRECO tavsiyelerini yerine getiren yasaların onaylanmasını içeren 6 kriter ise halen yerine getirilmedi.
Bu koşullardan bazılarının kısa süre içinde karşılanmaya hazır olduğu biliniyor.
- Uzmanların beklentileri
Yeni dönemde muhtemel gelişmelerle ilgili beklentileri sorulan uzmanlar, mevcut durumda Türkiye'ye bu hakkın tanınması gerektiğini ancak öngörülen süreçte ilerleme kaydedilmesini beklemediklerini belirtti.
Brüksel Yönetişim Okulu (Brussels School of Governance) Öğretim Görevlisi ve Türkiye ile ilgili çalışmalarıyla bilinen Dr. Koert Debeuf, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO zirvesinde İsveç'in üyeliğini tartışırken Türkiye'nin AB sürecini gündeme getirdiğini anımsatarak, "Bunu sadece bir kez söyledi ama görünüşe göre çağrısı ses getirdi." dedi.
Debeuf, "Aslında Ukrayna'daki savaş, AB'nin daha fazla dosta ihtiyacı olduğunun farkına varmasıyla dünyaya bakış açısını değiştirdi. Bu durum, Türkiye'ye vize serbestisinin reddini açıklamayı zorlaştırıyor." tespitini yaptı.
Brüksel merkezli Avrupa Politikaları Merkezinin (EPC) Türkiye uzmanı Amanda Paul da üye ülkeler nezdinde bu konuda siyasi istekliliğin düşük olduğuna dikkati çekerek son dönemde Türkiye'den Şengen vizesi için yapılan başvurularda ret oranındaki artışa değindi.
Paul, şöyle devam etti:
"Tanınmış sanatçılar, iş insanları ve üniversite öğrencileri de dahil olmak üzere AB üniversitelerine kabul edilmiş veya AB kurumlarında staj başvuruları onaylanmış kişiler de dahil olmak üzere Türklerin Şengen vizesi alması maalesef giderek zorlaşıyor. Başvurular, sıklıkla AB tarafından haksız yere reddediliyor."
Bu durumun AB'nin imajını ciddi şekilde zedelediğini vurgulayan Paul, "En azından AB, öğrenciler de dahil olmak üzere belirli gruplara vize verilmesine öncelik sağlamalıdır. Umarım yapılacak görüşmelerden bu sonuç elde edilir." diye konuştu.
- AB Komisyonu: Adım atmamız için Türkiye'nin kalan kriterleri karşılaması gerek
AB Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu sözcüsü Anitta Hipper da AA muhabirine, Komisyon'un Mayıs 2016'da Türkiye'nin 72 koşulu yerine getireceği anlayışıyla Türk vatandaşları için vize şartının kaldırılmasını teklif ettiğini hatırlattı.
Hipper, "72 vize serbestisi kriterinden 6 tanesi hala Türkiye tarafından yerine getirilmeyi bekliyor. Buna ek olarak, halihazırda karşılandığı kabul edilen ölçütler, sürekli olarak yerine getirilmelidir. AB tarafında başka adımlar atılmadan önce Türkiye'nin tüm kriterleri net bir şekilde karşılaması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Sözcü, Komisyon'un bu konuda Türkiye'ye destek sağlamaya hazır olduğunu vurguladı.
Hipper, AA muhabirine daha önce yaptığı açıklamada vize retlerinin Türkiye'ye özel bir durum değil, Kovid-19 sürecinde azaltılan servisler ve biriken başvurulardan kaynaklandığını söylemişti.
- Doğu Akdeniz ve Kıbrıs vurgusu
Komisyon'un dış ilişkilerden sorumlu sözcüsü Peter Stano da ay başında AA muhabirinin ilişkilerdeki yeni döneme dair beklentilerini sorması üzerine yaptığı açıklamada Türkiye ile ilgili değerlendirme raporuna ilişkin çalışmaların sürdüğünü, belgenin bu sene içinde üye ülkelere sunulacağını söyledi.
Stano, ayrıca AB'nin Doğu Akdeniz'deki gerilimlerin sürdürülebilir şekilde önlenmesine, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına verdiği önemi yineledi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de 20 Temmuz'da yaptığı açıklamada, AB'nin Türkiye'den beklentilerinin sorulması üzerine, "Mesele, sadece AB'nin Türkiye'den ne beklediği değil, mesele aynı zamanda Türkiye'nin AB'den beklentileri. Bu, çift taraflı bir mesele. Masada birçok konu var. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesini istediğini söyledi. Bir de vize serbestliği var. Bunlar, Türkiye'nin yakın gelecekte gündeme getirmek istediği iki önemli konu. Biz, Doğu Akdeniz'de gerginliğin kalıcı şekilde düşmesini umut ediyoruz. Ayrıca daha önce BM tarafından kabul edilen anlaşmalar uyarınca Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için ciddi çabalar bulunuyor." ifadelerini kullanmıştı.
BERLİN (AA) - Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), ülke ekonomisindeki büyümenin üçüncü çeyrekte, yurt dışından gelen zayıf talep ve artan finansman maliyetleri nedeniyle muhtemelen yatay kalmasının beklendiğini bildirdi.
Bundesbank'ın ekonomiye yönelik ağustos ayı raporu yayımlandı.
Raporda, öncü tahminlerin Alman ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde sıfır büyüme kaydettiğine işaret ettiği ifade edilerek, yılın temmuz-eylül dönemi için görünümün çok daha iyi olmadığı belirtildi.
Bundesbank, yurt dışından gelen zayıf talep ve faiz artışlarıyla yükselen finansman maliyetlerinin ekonomiyi baskıladığını belirterek, "Almanya'nın ekonomik çıktısı muhtemelen üçüncü çeyrekte de büyük ölçüde değişmeden kalacak.” denildi.
Alman mallarına dış talebin son zamanlarda düşüş eğiliminde olduğuna yer verilen raporda bu nedenle sanayi üretiminin temmuz-eylül döneminde zayıf kalmaya devam edeceğine işaret edildi.
Bundesbank raporunda, Almanya’nın en büyük ticaret ortağı Çin'in Kovid-19 salgını sonrası toparlanmasının "ivme kaybettiğine” yer verilerek, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) enflasyonu düşürmeye yönelik faiz artırımlarıyla artan borçlanma maliyetlerinin de Almanya’da yatırım ve inşaat sektörü üzerinde baskı oluşturmaya devam edeceğini öngörüldü.
Bankanın raporunda, fiyat baskılarının çok yavaş hafiflemesi nedeniyle enflasyonun uzun bir süre için ECB’nin yüzde 2 hedefinin üstünde kalabileceğine yer verildi.
- Ekonomi resesyonda
Alman ekonomisi, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılamasının etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,3 daralarak, teknik olarak resesyona girmişti. Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 daralmıştı.
Ülke ekonomisi, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan dar boğazlar hafiflese de faizlerin yükselmesi, ekonomiye güvenin azalması ve alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ortamında tüketicilerin satın alma gücünün düşmesi sonucu talepte yaşanan durgunluktan olumsuz etkileniyor.
Alman hükümeti, ekonomide bu yıl yüzde 0,4'lük büyüme beklerken, Almanya'nın önde gelen ekonomik düşünce kuruluşları ekonominin 2023'de yüzde 0,2 ila 0,4 seviyesinde küçülmesini bekliyor.
Bu arada, Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), 25 Ağustos'ta yılın ikinci çeyreğine ilişkin öncü GSYH verilerini açıklayacak.