Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Federal Meclis SPD Milletvekili Macit Karaahmetoğlu, reformdan geçirilen Modern Vatandaşlık Yasası'nın 27 Haziran’dan itibaren yürürlüğe gireceğini hatırlatarak, şartları yerine getiren tüm göçmenlere Alman vatandaşlığına başvurmaları ve Almanya'da demokrasi için aktif olarak çalışmaları çağrısında bulundu.
Yasanın modernleştirilmesinin gerçek ve başarılı bir göç toplumu için gecikmiş bir adım olduğunu da belirten Karaahmetoğlu, CDU'yu da göçmenlerin zararına olacak şekilde AfD'nin söylemlerini tekrarlamaması konusunda uyardı.
Karaahmetoğlu, yeni Vatandaşlık Yasası’nın özellikle Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşların uzun yıllardır hayalini kurduğu ve haklı olarak talep ettiği çifte vatandaşlığa da imkan tanıdığını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: "Avrupa seçimleri şunu gösterdi: Sağ popülistlerin ve aşırılık yanlılarının taktikleri, memnuniyetsiz ve korkmuş insanlar arasında giderek daha fazla karşılık buluyor. Sosyal grupları birbirine düşürmek, korkuları ve kıskançlık tartışmalarını körüklemek oy kazandırabilir, ancak bu ajitasyon tek bir siyasi çözüm sunmamaktadır. Bu nedenle toplumsal birliktelikten ve dünyaya açık olmaktan yana tavrımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu aynı zamanda Almanya'nın bir göç ülkesi olarak, göçe ve burada yaşayan milyonlarca göç geçmişine sahip insana bağımlı olan imajını da kapsamaktadır.“ dedi.
27 Haziran’dan itibaren yürürlüğe girecek olan reformdan herkesin faydalanacağını belirten Ludwigsburg Milletvekili Karaahmetoğlu, bundan kimlerin kazançlı çıkacağını şu sözlerle açıkladı: „Gelişmiş katılım yoluyla halk ve demokrasimiz; yeni vatandaşların ekonomik alanın çok ötesinde sağladığı geniş hizmet yelpazesi yoluyla toplum; ve son olarak, en iyi beyinler için uluslararası alanda rekabet eden ve ciddi bir vasıflı işgücü eksikliğinden şikayet eden ekonomi kazanacak“
Karaahmetoğlu, Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) ve bir dereceye kadar da FDP'nin aylardır, reform projesine sadece korkutucu ve basmakalıp sözlerle eşlik etmesine de anlam veremediğini söyledi. Reform tartışmaları sırasında Alman vatandaşlığının "satılmasından“ bile söz edildiğini hatırlatırken, Meclis’teki oylama öncesinde CDU’lu milletvekili Stefan Heck’in, bazı ifadelerinin milliyetçi düşüncenin izlerinden daha fazlasını içerdiğini vurguladı. Karaahmetoğlu, bunun AfD'ye bir şablon olarak hizmet ettiğini vurguladı ve CDU/CSU’yu AfD'nin dilini kabul edilebilir hale getirmekle suçladı.
„SPD olarak ülkemiz ve ayrılmaz parçası demokrasi için farklı bir vizyona sahibiz ve bu reformla bunu daha da güçlendiriyoruz.“ diyen Macit Karaahmetoğlu, vatandaşlık yasasında yapılan gecikmiş değişiklikle SPD’nin, göçmenlerin çoğunluk nüfustan daha kötü durumda olmaması gereken, dayanışmaya dayalı adil bir toplumdan yana bir reform partisi olduğunu bir kez daha gösterdiğini vurguladı.
Karaahmetoğlu, „1974'te sosyal-liberal koalisyonla birlikte, çocuklar sadece babaları aracılığıyla doğumda Alman vatandaşlığına geçebildiği 1913'ten kalma ayrımcı düzenlemeleri kaldırdık. Bundan 25 yıl sonra kırmızı-yeşil koalisyon vatandaşlığa geçiş için bekleme süresini 15 yıldan sekiz yıla indirdi ve ülkedeki bazı nüfus grupları için çifte vatandaşlığı mümkün kıldı.
Federal Meclis tarafından 25 yıl aradan sonra kabul edilen düzenlemeler, anayasal örgülerin daha fazlasını kesmektedir. Birden fazla vatandaşlığın istisnasız kabul edilmesi adaletin bir ifadesi, vatandaşlığa geçişin hızlandırılması ise takdirin bir göstergesidir. Misafir işçi kuşağı için Alman olmanın önündeki bazı engellerin kaldırılmış olması, bu insanlara hak ettikleri saygının göstergesidir. Onlar Almanya'nın on yıllardır süren yükselişinde önemli bir rol oynadılar ve şimdi de isterlerse yeni vatandaş olarak Federal Cumhuriyetimizin bir parçası olacaklardır."
TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ DERSİNE BAŞVURALIM
Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart T.C. Başkonsolosluğu eğitim ateşeliği yayınladığı basın acıklamasıyla Türk vatandaşlarına çağrı bulundu. “Çocuklarınızı Türkçe ve Türk Kültürü derslerine mutlaka gönderiniz. Bunun için aşağıdaki www.turkem.de lingini tıklayarak çocuklarınızı kayıt ettiriniz.” Bildiride eğitim ateşeliği, şöyle devam ediyor,
Almanya’da yerleşik çocuklarımızın Türkçe öğrenimlerinin desteklenmesi amacıyla Baden-Württemberg makamlarının izni ve işbirliğiyle görev bölgemizde Türkçe ve Türk Kültürü dersleri verilmektedir. Bu dersler çocuklarımızın kendi okullarında ve ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Çocuklarımızı Türkçe ve Türk Kültürü dersine kaydettirmek çok kolay! www.turkcem.de sitesinden formu doldurup kaydetmeniz yeterli.
Tüm çocuklarımızı derslerimize bekliyoruz.
Avrupalı T[rklerin mağdurizetlerinin minimize edilmesi adina ilginç bir örnek Saadet Partisi Avrupa başkanlığindan geldi.
Ayhaber'e açıklamalarda bulunan Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel, Avrupalı Türklerin mağduriyertinin önlenmesi konusunda siyasi iktidara son derece ilginç bir öneri sundu.
Saadet Partisi Avrupa Başkanı Samet Sami Temel önerisinin detaylarını şöyle sıraladı;
“Gurbetçi işçiler, yurt dışında çalışarak ailelerine ve ülkelerine önemli katkılarda bulunuyorlar. Ancak, izin dönemlerinde yaşanan fiyat artışları, onların tatil keyfini ve ekonomik planlarını olumsuz etkiliyor. Bu durumun önüne geçmek ve gurbetçi işçilerimizin mağduriyetini engellemek için bazı adımlar atılmalıdır.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın anavatan ile bağlarını güçlü tutmak için, onların ülkeye giriş-çıkışlarında tam anlamıyla seferberlik ilan edilmelidir. Özellikle izin sezonu ve bayram tatili gibi dönemlerde uçak biletlerinde fahiş fiyatlarla karşılaşılmakta, bu da vatandaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Vatandaşlarımız, ya bir yıllık birikimlerinin önemli bir kısmını harcamak zorunda kalmakta ya da vatana kavuşmayı ertelemektedir.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ülke bütçesine katkısı göz önünde bulundurularak, iktidarın bu durumu dikkate alması gerekmektedir. Çözüm basittir: İşçi tarifesi gibi ara formüllerin uygulanması, yoğun dönemlerde sefer sayısının artırılması ve sabit fiyat politikasıyla bu sorun ortadan kaldırılabilir.
Türkiye’miz yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız ile birlikte güçlenecek ve büyüyecektir.
Sonuç olarak, gurbetçi işçilere adil fiyat politikaları uygulanması, hem gurbetçilerin haklarını koruyacak hem de yerel ekonomiye olan katkılarını artıracaktır. Bu konuda herkesin duyarlı olması ve gereken önlemleri alması büyük önem taşımaktadır.” şeklinde siyasi iktidara öneri getirdi.
Patienten vertrauen schon viele Jahre auf die Bauchwandbruch-Spezialisten.
Nürnberg – Die deutsche Gesellschaft für Allgemein-und Viszeralchirurgie (DGAV) hat die Abteilung Allgemein- und Viszeralchirurgie der Diakoneo Klinik Hallerwiese als Kompetenzzentrum für Hernienchirurgie zertifiziert. Patientinnen und Patienten profitieren schon lange von der hohen Qualität und Erfahrung der Ärztinnen und Ärzte. Die Anzahl der Hernien- Operationen ist in den vergangenen Jahren kontinuierlich angestiegen. Durch die Zertifizierung, bei der die Klinik und die Operateure geprüft werden, ist es nun auch amtlich bestätigt.
„Wir freuen uns besonders darüber, dass die Zertifizierung zum Hernienzentrum zeigt, was wir als Abteilung schon lange im Gefühl hatten: unsere Patientinnen und Patienten vertrauen uns und wissen, dass wir in Nürnberg eine sehr hohe Expertise für Operationen bei Bauchwandbrüchen haben“, fasst es der Leitende Oberarzt Dr. med. Gerald Prechtl zusammen.
„Dafür sprechen auch unsere Zahlen“, ergänzt Chefarzt Prof. Dr. med. Michael Kranzfelder. „Die Anzahl der Hernien- Operationen sind allein in den vergangen drei Jahren um das Doppelte gestiegen: 2021 haben wir insgesamt 180 Operationen bei Bauchwandbrüchen durchgeführt, 2022 waren es 355 und letztes Jahr 401.“
Der Bedarf an Hernien-Operationen ist hoch. In Deutschland werden jedes Jahr über 300.000 Bauchwandbruchoperationen durchgeführt. Die Erkrankung, bei der der Inhalt der Bauchhöhle durch eine Schwachstelle der Bauchwand nach außen tritt, kann sowohl Kinder als auch Erwachsene jeden Alters treffen. Mit der Verleihung des Zertifikats möchte die Deutsche Gesellschaft für Allgemein- und Viszeralchirurgie (DGAV) deshalb die Qualität in den Kliniken verbessern und gleichzeitig transparent machen.
Um eine Zertifizierung zu erhalten wird der gesamte Behandlungsprozess mitsamt der Nachsorge von externen Gutachtern untersucht. Dazu gehört unter anderem, dass jeder Chirurg dafür mehr als 500 persönlich operierte Hernien nachweisen muss. In der Abteilung müssen zudem mindestens 200 Fälle pro Jahr vorliegen. Für eine Zertifizierung muss außerdem einem Experten der DGAV voroperiert werden.
Die Klinik Hallerwiese nimmt seit Jahren an der Herniamed Qualitätssicherungsstudie teil, in der nach entsprechender Einwilligung alle an Bauchwandbrüchen operierten Patienten und deren Langzeitverlauf erfasst werden.
Für Patientinnen und Patienten mit Bauchwandbrüchen bieten Prof. Dr. Kranzfelder und Dr. Prechtl eine spezielle Herniensprechstunde an.
Neben der Versorgung von Bauchwandbrüchen liegt mittlerweile auch eine hohe Expertise bei der Diagnostik und der interventionellen sowie operativen Therapie von Zwerchfellbrüchen (Refluxerkrankung) vor. Somit kann den Patienten aus einer Hand eine umfassende und fundierte Therapieempfehlung angeboten werden.
„Für unsere Patientinnen und Patienten ist uns besonders wichtig, dass sie eine individuelle und passgenaue Behandlung bekommen. Wir entscheiden immer im Einzelfall, ob eine konservative Behandlung, ein minimal invasives Verfahren oder eine offene Bruchoperation zum Einsatz kommen“, sagt Prof. Dr. Kranzfelder.
Diakoneo ist mit über 11.000 Mitarbeitenden und einer Gesamt- leistung von ca. 800 Millionen Euro ein zukunftsorientiertes diakonisch- es Sozial- und Gesundheitsunter- nehmen. Wir sind offen für kulturelle und religiöse Vielfalt und setzen uns für eine friedliche und inklusive Zukunft ein, in der Menschlichkeit und Respekt unsere Gesellschaft prägen. Als international vernetzter, gemeinnütziger Verbund von über 200 Einrichtungen in Bayern, Baden- Württemberg und Polen begleiten wir Menschen, die in ihren Lebenssituationen verlässliche Unterstützung suchen. Als eines der größten diakonischen Unternehmen in Deutschland bieten wir rund 190.000 Menschen umfassende Leistungen in den Bereichen Bildung, Gesundheit, Pflege, Wohnen, Assistenz, Arbeit und Spiritualität – weil wir das Leben lieben. Mehr Informationen unter: www.diakoneo.de
Berlin’in üç havaalanından biri olan Tegel’e yolu düşenler, sanki Antep, Kayseri ya da İzmir’deymiş gibi, kendilerini Türkçe konuşan, tanıdık yüzler arasında bulurlar. Berlin’de Türkiye’nin değişik şehirlerinden gelmiş, üç yüz bine yakın Anadolu insanından oluşan, “Küçük Bir Türkiye” vardır. Berlin’deki Anadolu, Kreuzberg ve Wedding’te yoğunlaşmıştır. Onlar Berlin’de Hacı Bayram rüzgarları estirmektedirler.
Berlin son dünya savaşının acılarını yaşamış, büyük yıkımlar görmüş bir şehirdir. Batı ve Doğu Berlin birleşmeden önce, Kreuzberg Batı Berlin’in kıyıda kalmış yerleşim yeridir. Berlin’i ikiye bölen “Demir Perde” duvarı, doksanlı yılların başında ortadan kalkınca, Türklerin yaşadığı bölgeler, şehir merkezi haline gelmiş. Berlin dört milyonu aşan nüfusuyla, Almanya’nın en büyük şehiridir. Şehirin ortasından Havel ve Spree nehirleri geçer.
Şehir alanının dörtte biri ormanlarla ve göllerle kaplıdır. Ormanlık bölgenin açık bir hayvanat bahçesi olduğunu, Berlinliler gözlerinin içi gülerek anlatırlar. Bu yüzden Berlin’in simgesi, minik bir ayıdır. Demir perdenin açılmasıyla, ortaya çıkan sorunları, dünyada hiçbir şehir, Berlin kadar derinden yaşamamıştır. Bunun için birleşmenin getirdiği ekonomik, siyasal ve kültürel etkiler, Berlin’in her köşesinde kendilerini göstermektedir. Berlin iki Almanya’nın ekonomik ve kültürel güç kaynağı olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Almanya’nın dörde bölünen başşehiri, Soğuk Savaş döneminde Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından, göz altında tutulmuştur. Eski şehirin ünlü kapısı Brandenburg, parçalanan Berlin’in olduğu kadar, ikiye bölünen Almanya’nın umudu ve simgesi olmuştur. İki Almanya’nın birleşmesinin tetiklediği, ekonomik ve kültürel gelişmeler, dalga dalga genişleyerek, bütün Avrupa şehirlerine yayılmaktadır.
Berlin dünyanın üçüncü büyük ekonomik gücü olan Batı Almanya’nın, Doğu Almanya ile birleşmesinin doğurduğu, güç patlamasının merkezidir. Almanya Meclisini ve Federal Hükümetini yeniden Berlin’e taşımıştır. Berlin Avrupa’nın ekonomi, bilim, kültür ve ekonomi merkezi olma yolunda, büyük bir hızla ilerlemektedir. Uzun bir süre ayrı kalan, Batı ve Doğu Berlin’in birleşmesi, bütün şehiri büyük bir inşaat şantiyesine dönüştürmüştür. Berlin Almanya’nın yeni çekim alanıdır.
En büyük inşaat alanı, şehirin tarihi merkezindedir. Merkeze Federal Hükümetteki Bakanlıkların, yeni binaları yapılmaktadır. Eski Meclis binası kubbesi ve dış formu korunarak, içi yeniden düzenlenmiştir. Almanların kubbeli bir meclis binaları vardır. Almanya bütün dünyanın, önde gelen büyük şirketlerini Berlin’e çekmiştir. Mercedes başta olmak üzere, büyük Alman firmaları genel merkezlerini Berlin’e taşımışlardır. Berlin yeniden Avrupa’nın, sürükleyici gücü olma görevini yüklenmeye hazırlanmaktadır.
Almanlar ordularıyla giderek, kalamadıkları ülkelere, güçlü şirketleriyle kalıcı olarak gidiyorlar.
Almanya Volkswagen’in ve Mercedes’in olduğu her yerde, Almanya’nın olduğunu biliyor.
Her Mercedes’de, her Volkswagen’de, Anadolu insanının alın teri ve el emeği vardır.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ailesi, geleneksel bayramlaşma merasimiyle bir araya geldi.
Yönetim kurulu üyeleri, Sergi Salonu'nda düzenlenen programda DİTİB ve Sosyal Dayanışma Merkezi (ZSU) personeli ile tek tek bayramlaştı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda, DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altıntaş, DİTİB ailesinin Kurban Bayramı'nı tebrik etti ve büyük bir aile olduklarını vurguladı. DİTİB'in yardımlaşma ve dayanışma ruhunu yayarak, dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için gösterdiği çabanın altını çizen Altıntaş, “Türkiye Diyanet Vakfı güvencesi ile DİTİB aracılığıyla ‘Vekalet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu’ kapsamında dünyanın her yerinde bizlerden şefkat bekleyen insanlara, topluluklara, kardeşlerimize gönüllü görevlilerimizle kesim ve dağıtım işlemlerini gerçekleştirdik. Gönüllülerimizden aldığımız bilgileri insanlarımızla paylaşıyoruz, aldığımız duaları paylaşıyoruz. Bu vesileyle Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, bu mübarek günlerin, yaşadığımız topluma, ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa barış, huzur, mutluluk getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” dedi.
Sosyal Dayanışma Merkezi (ZSU) Başkanı Abdurrahman Atasoy da konuşmasında, Kurban Bayramı'nın anlam ve önemine değinerek, Cenab-ı Allah'ın bizlere tekrar bir bayrama kavuşmayı nasip ettiğini belirtti. Kurbanın Allah'a yakınlaşma ve samimiyetin bir sembolü olduğunu vurgulayan Atasoy, hem bireyler hem de kurumlar olarak daha iyi bir noktaya gelmek için çabalamak gerektiğini söyledi. Atasoy, geçmişte Almanya'da çalışan Müslüman işçilerin dini vecibelerini yerine getirmekte zorlandıklarını, ancak bugün DİTİB gibi kurumlar sayesinde dini vecibelerini rahatça yerine getirebildiklerini belirtti ve bu kurumların kurulmasında emeği geçenlere teşekkür etti.
Köln DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Ahmet Sinan Kara ise, kurbanların Allah katında makbul olmasını ve kurban vesilesiyle elde edilen sevabın önemini vurguladı. Bayramların sevinç ve birlik günleri olduğunu ifade eden Kara, Kurban kampanyasında 165 bin hisseye ulaşmanın büyük bir başarı olduğunu belirterek, bu başarıda emeği geçen herkese teşekkür etti. Kurbanların fakir ve muhtaçlara ulaşmasının önemine değinen Kara, bu hayırlı hizmetin sürdürülmesi için Allah'a şükretti. DİTİB gibi kurumların Müslüman toplumuna sağladığı imkanların büyük bir nimet olduğunu belirten Kara, Allah'ın, Müslümanları bu hayırlı hizmetlerden ayırmaması için dua etti ve herkesin bu hizmetlerde daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ifade etti.
Program, yapılan konuşmaların ardından bayramlaşma ile sona erdi.
(Würzburg) Am Di., 11.06.2024 fand die jährliche Mitgliederversammlung des Stadtmarketings „Würzburg macht Spaß“ e.V. im Burkardushaus Würzburg statt. Bei dieser standen u.a. die turnusmäßigen Neuwahlen von Vorstand und Beirat auf der Tagesordnung. Ebenso wurden die Aktivitäten der vergangenen Monate dargestellt.
Der bisherige Vorsitzende Joachim Beck (expert Beck) informierte, dass er satzungsgemäß nicht mehr für ein Amt im Vorstand antreten könne. Als Nachfolger haben die anwesenden Mitglieder einstimmig den bisherigen Stellvertreter Florian Volk (Allianz Generalvertretung Volk) zum neuen 1. Vorsitzenden des Stadtmarketingvereins gewählt, Stellvertreter sind Joachim Schulz (Posthalle) und neu Johannes Heller (Immo Heller). Weiterhin im Vorstand vertreten sind weiterhin Sabine Wolfinger (Spielzeugwiese) und Fabian Steigerwald (Funkhaus Würzburg) – neu im Vorstand ist Maximilian Schlier (Schlier). Ebenfalls weiterhin im Vorstand bleibt der Stadtbeauftragte André Hahn (Stadt Würzburg, Fachbereich Wirtschaft, Wissenschaft, Standortmarketing), der von Oberbürgermeister Christian Schuchardt erneut als städtischer Vertreter entsandt wurde.
In den Beirat wählten die Mitglieder Claudia Amberger-Berkmann (Hotel Amberger), Ellen Braun (work&feelgood Institut für Workstyle), Silke Gräfin Falco di Torre Pellice (Silkhair day spa), Kai-Uwe Hampel (Hugendubel), Ansgar Latzel (Latzel Schneidwaren/Schuchbauer), Armin Lediger (lediger consulting) und Karolin Zientarski (Green Express Logistic).
Oberbürgermeister Christian Schuchardt entsandte für die Stadt Würzburg seinen persönlichen MItarbeiter Jacek Braminski und Thomas Herrmann, den neuen Leiter des Fachbereichs Wirtschaft, Wissenscharft und Standortmarketing. Vervollständigt wird der Beirat durch die Ehrenmitglieder Karl-Heinz Metzger (Schaufenster Semmelstraße), Peter Hülsemann (Confiserie Hülsemann, Segafredo Café-Bar), Günter Severin (Männermode Severin, Gründungsmitglied), Bernd Mars (Stahlwaren Mars, Gründungsmitglied) und Paul Zöller (Main-Post, i.R.). Als Kassenprüfer wurden Teresita Seib (Fotogalerie Seib) und Thomas Wenzel in ihrem Amt bestätigt.
Nach einer emotionalen Verabschiedung des scheidenden Vorstandsvorsitzenden Joachim Beck und der bisherigen Sprecherin der Beirats Andrea Werner, konnte Geschäftsführer Wolfgang Weier für das Geschäftsjahr 2023 für das Stadtmarketing eine erfreuliche Bilanz ziehen. Mit seinem Rückblick über die letzten 12 Monate bedankte er sich bei Vorstand und Beirat für die allzeit hervorragende Zusammenarbeit und das ehrenamtliche Engagement.
Lobende Worte gingen vom Vorsitzenden Joachim Beck an die kollegiale Zusammenarbeit mit der Stadt Würzburg und ihrem Oberbürgermeister Christian Schuchardt, der sich gerade seit der Corona-Pandemie und ganz besonders in den letzten Wochen sehr für die Belange der Würzburger Innenstadt und ihrer Unternehmer eingesetzt hat. Schatzmeister Florian Volk stellte in seinem Bericht hocherfreut fest, dass sich die Mitgliederzahl des Stadtmarketingvereins in den vergangenen 10 Jahren deutlich mehr als verdoppelt hat, während sich der Umsatz sogar vervierfacht hat.
Auch der CityGutschein erfreut sich weiterhin großer Beliebtheit. Diese verkaufsfördernde und kaufkraftbindende Maßnahme konnte auch 2023 wieder über 2 Millionen Euro an den Wirtschaftsstandort Würzburg binden. Damit ist der Würzburger Citygutschein der sechststärkste in Deutschland und nach wie vor bei Unternehmen eine beliebte Geschenkmöglichkeit an ihre Mitarbeitenden.
Profil des Stadtmarketing „Würzburg macht Spaß“ e.V.:
Das Stadtmarketing „Würzburg macht Spaß“ e.V. ist ein Zusammenschluss von gegenwärtig rund 300 Händlern, Gastronomen, Dienstleistern und Kulturschaffenden in Würzburg. Das Stadtmarketing soll den Wirtschaftsstandort Würzburg nachhaltig stärken und erreicht dieses Ziel durch Eventmanagement (z.B. Organisation von Stadtfest, verkaufsoffenem Sonntag, Shoppingnacht u.a.) und durch die Entwicklung von Kundenbindungsinstrumenten (z.B. Citygutschein Würzburg, Einkaufsführer u.a.). Daneben vertritt „Würzburg macht Spaß“ die Interessen seiner Mitglieder gegenüber Kommunalpolitik, Stadtverwaltung und anderen Vereinen und Verbänden.
Mevcut uluslararası siyaset Ukrayna ve Filistin'deki küresel çatışmalara çözüm üretmekten uzak laştıkca uluslararası güvensizlik küresel ticarette dengesiz dalgalanmalara yol açıyor. Uluslararası siyaset ise giderek daha fazla korku ikliminin kontrolüne giriyor. Kızıldeniz ve Karadeniz’deki tıkanma sonrası dünya ticareti güvenli güzergah konumundaki Hazar Geçişli - Kafkasya - Anadolu Koridoru'nun belirgin bir şekilde öne çıkmasını sağladı.
Orta Koridor olarak adlandırılan ve Türkiye’yi güvenlik köprüsü konumuna getiren güzergah Kafkaslar üzerinden Hazar Denizi’ni aşıp, Turan ülkeleri üzerinden Çin’e ulaşarak tarihi İpek Yolu güzergahı ile büyük ölçüde örtüşüyor. Çin - Avrupa ticareti için önem arzeden güvenli yeni rota, güzergah ülkelerine önemli potansiyeller sunmaktadır. Çin’den Avrupa’ya yılda yaklaşık 10 milyon konteynerin yüzde 96’sı deniz yolu ile, yüzde 4’ü ise Kuzey Koridoru olarak adlandıTrans-Sibirya hattı üzerinden sevk edildiği düşünüldüğünde, Türkiye üzerinden geçen Orta Koridor daha da önem kazanmaktadır.
Orta ve Kuzey Koridor arasında rekabet yaşanabileceği düşünülse de, orta hattın kuzeyden 2 bin kilometre kısa olması böyle bir çekişmeye bile meydan vermeyecektir. Orta Koridorun kara nakliyatında 5 gün ve deniz taşımacılığında 15 gün daha avantajlı olması önemini daha da artırmaktadır.
Yeni stratejik hesaplarda Türkiye her yönü ile kilit bir ülkedir. Asya ülkele-riyle ekonomik işbirliğini derinleştirmeyi, çeşitlendirmeyi ve siyasi diyaloğu ilerletmeyi hedef-leyen Türkiye’de yeniden kurgulanan ticari güzergahlar Türkiye’ye yeni imkanlar sunmaktadır. Sıkça dillendirilen Türkiye Yüzyılı Vizyonu da Asya’ya dönüşü içermektedir. Türkiye Orta koridorda merkezi ve kilit ülke konumundadır.
Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’nun faaliyette olması orta koridorun tamamlanan bölümü olarak ortaya çıkmıştır. Hattın Afganis- tan bağlantısı olan Lapis Lazuli bölümünün konuşulması, Orta koridorun ehemniyetli bir proje olduğunu gösterir. Koridor aktif hale geldiğinde ticaretini üçe katlayacak olan Türkiye’nin ulaşım sürelerini de kısaltacağı kesindir. Bu koridorda taşınan yüklerin hacmi ilk etapta 3 milyona, ileride ise 10 milyon tona çıkması beklenmektedir. Ticari hareketliliğin bölge ülkelerine fayda sağlaması amaçlanmaktadır.
Zengezur Koridoru'nun açılması ile Orta Koridor daha iyi farkedilecektir. Ermenistan siyase tinin ağız değiştirmesi de koridorun önemine verilen önemli bir destektir. Kesintisiz demir yolu hattı ve düzenli karayolu bağlantı sından güzergah ülkelerinin tamamının faydalanacak olması hattı, Asya - Avrupa arasındaki önemli bir ticari atardamar konumuna getirecektir.
Ülkelerarası değişik gümrük mevzuatları, bürokrasi kültürleri, ro-ro çalışmalarının olmaması ve koordinasyon eksiklikleri farkedilse de, mevcut konjonktür hattı imkansız kılmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı üyelerine Türkiye üzerinden sağlanacak banka, ticaret, yönetim billimleri Dünya Bankası ve OECD gibi kuruluşlar tarafından da desteklendiğinde, çikabilecek sorunlar kolayca aşılacaktır. Avrupa Birliği de Küre sel Geçit Projesi kapsamında Orta Koridor ile ilgilenmektedir.
Küresel ticaretin paradigmaları hızla değişmektedir. Güvenlik politikaları ticaret rotalarını koruyacağım diyerek kontrol etmektedir. Türkiye coğrafik, askeri ve stratejik hamleleri ile Çin, Avrupa ve ticari paydaşlara önemli bir imkan sunmaktadır. Orta Koridor stratejisi aynı zamanda bir mede niyet ve kültür köprüsüdür. Rusya-Ukrayna savaşı Kuzey Koridoru'nun %50'ye varan kapasite kaybetmesinin en önemli sebebidir. Kızıldeniz'deki saldırılar, İsrail'deki çatışmalar ve Süveyş Kanalı'nda tehlikeler güney hattının güvenliğini belirsiz kılmaktadır. Basra’dan Anadolu’ya uzanan Kalkınma Yolu Projesinin de orta koridora bağlana cak olması ise, Asya - Avrupa arası ticaretin de sigortası olacaktır.
Türkiye coğrafyası, tarihi, kültürü, vizyonu ve askeri gücü ile insanlığa herkesin kazana cağı paha biçilmez bir “Orta Koridor” hediyesi sunmaktadır.
Almanya'da yaşayan Türkler, 1960'larda başlayan işçi göçüyle birlikte bu ülkeye yerleşmiş, zamanla kültürel, sosyal ve ekonomik alanlarda önemli bir varlık göstermişlerdir. Günümüzde Almanya Türkleri, üçüncü ve dördüncü nesil bireylerle toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ancak, gelecekte karşılaşacakları fırsatlar ve zorluklar, Almanya'daki entegrasyon politikaları, eğitim fırsatları ve toplumsal kabul gibi faktörlere bağlı olarak şekillenecektir.
Eğitim ve İşgücü Piyasası
Almanya Türklerinin gelecekte ki en büyük fırsatlarından biri eğitim alanında kendini göstermektedir. Eğitim sistemine erişim, genç nesillerin iş gücü piyasasında daha rekabetçi olmalarını sağlamaktadır. Ancak, eğitimde karşılaşılan eşitsizlikler ve ayrımcılık, bazı Türk gençlerinin potansiyellerini tam olarak gerçekleştirememelerine yol açabilmektedir. Bu noktada, Türk sivil toplum örgütleri ve ailelerin eğitime verdiği önem, gençlerin akademik başarılarını artırmada kilit rol oynamaktadır.
Gelecekte dijitalleşme ve teknoloji alanındaki girişimlerin artması beklenmektedir. Genç nesillerin bu alanlarda kendilerini geliştirmeleri, Türk toplumunun ekonomik gücünü artıracak tır.
Sosyal Entegrasyon ve Kimlik
Sosyal entegrasyon, Almanya Türklerinin gelecekteki yaşam kalitesini belirleyen önemli bir faktördür. Almanya'da yaşayan Türkler, iki kültür arasında köprü kurarak kendilerine özgü bir kimlik geliştirmişlerdir. Ancak, bu kimlik ikilemi, genç nesillerin aidiyet duygusunda karmaşaya neden olabilmektedir. Alman toplumu tarafından kabul görme ve kültürel kimliği koruma çabası, bu dengenin sağlanmasında önemlidir.
Almanya'nın çokkültürlülük politikaları, Türklerin topluma tam anlamıyla katılımını desteklemelidir. Aynı zamanda, Türk toplumunun da kendi içinde ayrımcılıkla mücadele etmesi ve farklı etnik ve dini gruplarla dayanışma göster mesi gerekmektedir.
Siyasi Katılım ve Temsil
Almanya'daki Türklerin siyasi katılımı, gelecekte toplumsal etkilerini artırmada önemli bir rol oynayacaktır. Şu anda, Almanya'da Türk kökenli pek çok politikacı, yerel ve federal düzeyde görev yapmaktadır. Bu temsiliyet, Türk toplumunun sesini duyurması ve ihtiyaçlarının karşılanması açısından büyük bir fırsattır. Gelecekte daha fazla Türk kökenli bireyin siyasete katılması, toplumun karar alma süreçlerinde daha etkin rol oynamasını sağlayacaktır.
Kültürel Miras ve Dil
Almanya Türkleri, zengin kültürel miraslarını koruma ve gelecek nesillere aktarma konusun da önemli bir sorumluluğa sahiptir. Dil, bu mirasın önemli bir parçasıdır. Türkçe'nin korunması ve yeni nesillere öğretilmesi, kültürel kimliğin devamlılığı açısından hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda, Almanca dil becerilerinin geliştirilmesi, toplumsal entegrasyon ve kariyer fırsatları açısından gereklidir.
Kültürel etkinlikler, Türk toplumunun Almanya'daki varlığını görünür kılmakta ve kültürel çeşitliliğe katkıda bulunmaktadır.
Almanya Türklerinin gele-ceği, eğitim, iş gücü piyasası, sosyal entegrasyon, siyasi katılım ve kültürel miras gibi birçok alanda karşılaşacakları fırsatlar ve zorluklarla şekillenecektir. Almanya'nın entegrasyon politikalarının başarısı, Türklerin topluma tam anlamıyla katılımını destekleyecek ve onların gelecekteki refahını belirleyecektir. Almanya Türkleri, kültürel zenginliklerini koruyarak ve yeni nesillere aktararak, hem kendi kimliklerini muhafaza edecek hem de Alman toplumuna değerli katkılarda bulunmaya devam edeceklerdir.