Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını konusunda büyük bir belirsizlik olduğunu belirterek, GSYH'de bu yıl için yaklaşık yüzde 3,5 artış beklediklerini bildirdi.
Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, Alman ekonomisi ve sanayisinin 2021'deki durumuna ilişkin düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Kovid-19 sonrası ekonomik toparlanmanın tehdit altında olduğunu söyledi.
Russwurm, "Koronavirüs salgınının daha da genişlemesi konusundaki belirsizlik büyük, ekonomik durum hala zor." dedi.
Belirsizliğin yüksek olmasından dolayı Alman ekonomisinde kriz öncesi seviyeye dönüşün bu yıl olmayacağını belirten Russwurm, "Ancak 2022'nin ilk yarısında kriz öncesi seviyeye dönme ihtimali yüksek." ifadesini kullandı.
Sanayinin Alman ekonomisi için önemine dikkati çeken Russwurm, 2021'de de Alman sanayisinin ülkenin ekonomisine ve refahına yön vererek lokomotif olacağını vurguladı. Alman federal hükümetine ve eyalet hükümetlerine Kovid-19 salgını politikasında "daha fazla öngörülebilirlik" ve "daha güvenilir bir planlama" çağrısı yapan Russwurm, "Umuda dayalı sembolik politika değil, kanıt ilkesine dayalı orta vadeli bir strateji..." ifadesini kullandı.
Siyasilerden geniş kısıtlamalar yerine farklılaştırılmış ve daha inovatif çözümler beklendiğini aktaran Russwurm, "Mümkün olan her yerde kısıtlamaların hafifletmesi için açık öneriler önemli. Daha az bürokrasi, daha iyi altyapı, inovasyon ve yatırım için daha fazla teşvik..." şeklinde konuştu. Russwurm, GSYH'de bu yıl için yaklaşık yüzde 3,5 artış beklediklerini de bildirdi.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Soest Mimar Sinan Camii toplum sağlığı ve toplumsal sorumluluk bilinci ile korona virüsle mücadele kapsamında şehrin belediyesine 5 yüz adet maske bağışladı.
Soest DİTİB Mimar Sinan Camii dernek başkanı Seyit Ali Yıldırım ve din görevlisi Şevki Çalışkan korona virüsle mücadele kapsamında kadınlar kolunun desteğiyle hazırlanan 5 yüz adet maskeyi şehrin Belediye Başkanı Dr. Eckhard Ruthemeyer’e iletti.
Soest DİTİB Mimar Sinan Camii dernek başkanı Seyit Ali Yıldırım ve din görevlisi Sevki Çalışkan ve kadınlar koluna teşekkür eden Başkan Ruthemeyer, yaşanılan zor süreçte bu desteğin önemli olduğuna ifade etti. Başkan Ruthemeyer, maskelerin Soest şehrinde tüm gün açık ilköğretim okullarınına, öğretmenlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılacağını söyledi.
Soest DİTİB Mimar Sinan Camii kadınlar kolu başkanı Miyase Görkem’de şehirlerindeki Türk terzilerin desteği ve gönüllü kadın üyelerle birlikte hazırladıkları maskeleri şehir belediyesine böyle bir bağışta bulunmayı uygun gördüklerini ifade etti.
Emniyetin, yaşlılar yurdunun, okulların, diğer kurumların ve ihtiyaç sahiplerinin taleplerine göre dikim yapıldığını belirten Yıldırım, “Cami derneği olarak yaşadığımız şehirde en büyük ihiyacın maske ve bizim de desteğimiz olsun düşüncesiyle şehir belediyemize destek sunmak istedik” dedi.
FEDERAL İçişleri Bakanı Horst Seehofer sığınmacı başvuru sayısının düşmesini kendilerinin yürüttüğü göç politikasının başarısı olarak değerlendirdi. İçişleri Bakanı Seehofer “Göçe yönelik aldığımız önlemler etkili oldu” dedi. Almanya’dan sığınma talebinde bulunanlar arasında ilk üç sırada Suriyeliler, Afganlar ve Iraklılar bulunuyor.
TÜRKİYE DÖRDÜNCÜ SIRADA
2020 yılında 25 bin 373 Suriyeli sığınma talebinde bulunurken, 8 bin 51 Afgan da Almanya’dan koruma istedi. Almanya’dan sığınma talebinde bulunan Iraklıların sayısı ise 7 bin 355 olarak açıklandı. Başvuru sıralamasında Türkiye’den gelenler dördüncü sırada yer alıyor. 5 bin 196 Türkiye kökenli Almanya’ya geçen yıl iltica başvurusunda bulundu.
‘DOĞRU YOLDAYIZ’
Seehofer, sığınma isteyenlerin sayısının düşük olmasının sadece koronasalgınıyla ilgili olmadığını belirtirken “Son dört yıldır rakamlar düşüyor. Biz bir yandan önlem alırken diğer yandan da zor durumda bulunan insanlara yardım ettik ve onları Almanya’ya getirdik. Biz doğru yoldayız” dedi. Almanya’da doğan ve bir yaşın altına olan 19 bin 589 bebek için de sığınma talebinde bulunuldu. Federal Göç ve Sığınmacı Dairesi geçen yıl 145 bin 71 sığınma başvurusunu sonuçlandırdı. Bir önceki yıl ise 183 bin başvuru karara bağlanmıştı. 2020 yılında 46 bin 586 sığınma başvurusu reddedildi.
Tüm dünya ile birlikte ‘bu günleri de mi görecektik’sorusunu sıkça sordurtan bir yılı geride bırakıyoruz. Hepimizin kendisine göre bir tahmini veya beklentisi varsa da gireceğimiz yılın neleri getireceği ve başımızdaki salgının nasıl biteceği konusunda kafamız bir hayli karışık. Uzayda istikbal arayan günümüz insanlığı, hala nasıl meydana geldiği tartışmalı bir virüsle baş edememesi ile tarihe geçecektir.
İnsanlığın uğradığı felaketler, ister mahalli ister global düzeyde olsun her şeyden önce kafamızı ellerimizin arasına alıp düşünmeye, neleri yanlış yaptığımızı bulmaya ve yapmamız gereken doğrulara yönlendirmiyorsa bir sonraki yıkımın sıkıntılarını çekmeyi göze alıyoruz demektir. Ne yazık ki dünyamız birçok yönü ile böyle bir görüntü sergilemektedir. Bu görüntü gelebilecek muhtemel felaketlerin, yaşananları aratacağı ihtarını vermektedir.
RANT ELDE EDİLECEĞİ DÜŞÜNCESİ
Bütün insanlığı tehdit eden salgına karşı topyekun karşı durulması ve ortak mücadele verilmesi gerekirken dünya nimetlerinden en çok yararlanan ve dünyanın gidişatında en çok pay sahibi olanlar, salgını gezegenimiz üzerinde hakimiyet tesis etme ve tahakkümlerini pekiştirme fırsatına dönüştürme çabasına giriştiler. Çaresizlik içerisinde çırpınan insanların ve kitlelerin feryatları, kazanç hırsı ile yanıp tutuşan kesimlerin vaveylaları arasında duyulmaz oldu, istatistik değere dönüştü. ‘Belki bir çare buluruz’ diye uğraşan ilim insanlarının gayretleri bile hangi derde deva olacağından ziyade buluşlarla ne kadar para kazanılacağı, kimlerin köşeyi döneceği, hangi ülkenin ne kadar rant elde edeceği ölçülerine indirgendi.
İnsanlık tarihinde görülmemiş şekildeki insan sağlığını rant kaynağına dönüştürme hırsı, içinde cebelleştiğimiz şok durumunu atlattığımızda yeni bir medeniyet arayışını hızlandıracaktır. Geleceğin dünyasının ancak temelinde, merkezinde ve hedefinde insan olan bir anlayış üzerinde inşa edilmesi keyfiyeti, kendisini bütün ağırlığı ile şimdiden göstermektedir. Yönelimlerimizin, kazanç sağlamak için ihtiyaç haline getirilen alanlar yerine temel ihtiyaçlarımızın sağlıklı ve sürekli karşılanması gayesine matuf hale getirilmesi mecburiyeti artık tüm çıplaklığıyla kendisini hissettirmektedir. Sağlıklı insan ve sağlıklı toplumların yaşayamadığı bir dünyada ilerilik, kalkınmışlık göstergesi gibi sunulan hiçbir şeyin anlamının olmayacağı açıktır.
VİCDANLI BİR ZİHNİYETE TERK ETMELİ
Hastalığı fırsat, hastaları müşteri gibi gören günümüzdeki hakim zihniyet, yerini daha insani ve vicdanlı bir zihniyete terk etmek zorundadır. Bu yola, sıkıntıları katlanarak artan insanlığın patlama noktasına gelmesini beklemeden girilmesi gerekmektedir. Bunalımların şiddetinin arttığı dönemlerde insanların ve toplumların kafalarına üşüşen fikirlerin daha ziyade ekstrem, daha çok problem üretme potansiyeline sahip, tepkisel arayışların ürünü olduğu bilinmektedir. O sebeple böyle bir uç noktaya varılmadan dünyamızın sakinleşmesi, insanlığın rahatlaması ve doğru bir istikamete yönelmesi herkesin yararınadır. Elbette bunu öncelikle düşünmesi gerekenler ipleri ellerinde tutanlardır. Ancak yaşanan felaketlerin katlanarak artmasından adeta bayram eden çıkarcı egoist çevrelerin de bunlarla birlikte olduğu bilinmektedir. Felaketlerin çıkması ve yayılmasında, önlenmemesi veya önlenememesinde asıl sorumlular ve bir suç söz konusuysa suçlular bu çevrelerin içindedirler. İnsanlığın karşılaştığı çözümü en zor kısır döngü kendisini bu noktada göstermektedir.
Tüm bu karanlık tabloya rağmen insanlığın çıkış yolu veya yollarını bulacağına inanmak gerekmektedir. Halk arasında çokça söylendiği gibi hiçbir derdin dermansız kalmayacağına inanmak gerekmektedir. Tüm aykırı tutumlara rağmen insanlığın kendisine yakışan ve gerekli yörüngeye gireceğine inanmak gerekmektedir. Tabii tüm yapılacakları sadece başkalarından talep etme ve bekleme yerine ‘ben de yapabilirim’ şuuru ile her birimizin üzerine sorumluluk alması kaçınılmazdır. Bu duygu ve düşüncelerle 2021 yılınızın hem özelde hem de insanlık ölçeğinde sıkıntıların aşıldığı, yeni dertlerin üretilmediği, güzel, aydınlık, sağlıklı, huzurlu, barış içerisinde bir yıl olmasını temenni ederim.