Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Türklerin Almanya’daki başarı grafiği giderek yükselmeye devam ediyor. Uzun yıllardan bu yana yükselen başarı grafiği ile ticari başarısını katlayarak devam ettiren Afyonlu genç iş adamı Muhammed Baştürk, Almanya’nın eski oto kiralama şirketlerinden Wucherpfennig Autovermietung’un Würzburg şubesi ile hizmet vermeye başladı.
Ayhaber’e açıklamalarda bulunan Muhammed Baştürk, “Wucherpfennig Autovermietung 1898 yılında kurulan bir şirkettir. On yıllar boyunca piyasada verdiği hızlı, kaliteli ve uygun fiyatlı hizmetleri artık Würzburg merkezli olarak bölgemizdeki müşterilerimize de sunmaya başladık. Güney Almanya’da birçok şubenin de art arda hizmet vermeye başlayacağını şimdiden sizlere söyleyebilirim. Ancak bizim hizmetimizi, kalitemizi, fiyatlarımızı ve müşteri memnuniyetimizi mutlaka denemenizi istiyoruz,” şeklinde konuştu.
Bilindiği gibi Muhammed Baştürk, uzun yıllardan bu yana otomobil kiralama piyasasındaki başarısı ile tanınmaktadır.
Private Wirtschaftsschule
Wir freuen uns, dass Sie sich für unsere Schule interessieren. Wir bieten unseren Schülern eine fundierte Ausbildung in einer freundlichen Atmosphäre.
Warum Wirtschaftsschule?
Seit über 100 Jahren bilden die bayerischen Wirtschaftsschulen kaufmännische Nachwuchskräfte aus.
Die Wirtschaftsschule ist für Schüler*innen bestimmt, die einen gehobenen Beruf in der Wirtschaft und Verwaltung anstreben. Sie zählt zu den beruflichen Schulen und vermittelt sowohl eine allgemeine Bildung als auch eine berufliche Grundbildung.
Doch auch Schüler*innen, die in technischen, handwerklichen oder sozialen Berufen arbeiten wollen, erhalten eine fundierte Bildung, die sie gut auf das weitere Leben vorbereitet, sei es bei der eigenen Steuererklärung oder bei der Selbstständigkeit.
Außerdem stehen Wirtschaftsschüler*innen zahlreiche weitere schulischen Wege offen, denn die Mittlere Reife der Wirtschaftsschule ist gleichwertig mit dem Abschluss der Realschule. Somit können Absolvent*innen an die meisten Berufsfachschulen, an die FOS oder direkt ans Gymnasium wechseln.
Die bayerische Wirtschaftsschule ist die Schulart, die durch ihren Praxisbezug und ihrem Profilfach „Übungsunternehmen“ im kaufmännischen Bereich am stärksten auf den zukünftigen Beruf vorbereitet. Dies kann eine Verkürzung der Ausbildungszeit in wirtschaftlichen Berufen ermöglichen.
Schullaufbahn
Die Eintrittsklassen der Wirtschaftsschule schließen in der Regel an die vorhergehende Jahrgangsstufe der Mittelschule an. Somit bestehen folgende Übertrittsmöglichkeiten:
5. Klasse Mittelschule → 6. Klasse Wirtschaftsschule (5-jährig)
6. Klasse Mittelschule → 7. Klasse Wirtschaftsschule (4-jährig)
7. Klasse Mittelschule → 8. Klasse Wirtschaftsschule (3-jährig)
Ein Übertritt aus den entsprechenden Jahrgangsstufen der Realschule oder des Gymnasiums ist ebenfalls möglich.
9. Klasse Mittelschule mit Mittelschul- oder qualifizierendem Mittelschulabschluss → 10. Klasse Wirtschaftsschule (2-jährig)
Sollte eine dieser Einstiegsmöglichkeiten nicht auf Sie zutreffen oder handelt es sich um einen besonderen Fall, hilft Ihnen gerne unsere Schulleitung oder unsere Beratungslehrkräfte weiter.
Abschluss
Die Mittlere Reife der Wirtschaftsschule wird durch eine bayernweit zentral gestellte Prüfung in folgenden Fächern erworben:
Der Abschluss ist die Grundlage für den Ausbildungsbeginn und berechtigt zum Wechsel an die FOS oder an das Gymnasium.
Elternbeitrag
Es besteht Lehrmittelfreiheit und Kostenfreiheit des Schulweges gemäß den gesetzlichen Regelungen.
Anmeldung
Die Anmeldung ist jederzeit möglich – auch in den Ferien
Bitte bringen Sie zur Anmeldung mit:
Aktuelle Termine für Informationsabende, den Tag der offenen Schule und für den Probeunterrichtfinden sie unter Termine.
Ein persönliches Gespräch mit der Schulleitung oder den Beratungslehrkräften ist jederzeit möglich.
Uzun yılllardan beri sosyo-kültürel araştırmalara önem veren ve bu alandaki gelişmelere yeni fikirler ile katkı sağlayan İnoğlu Holding CEO’su Hakan İnoğlu Aytürk yetkilileri ile görüşerek Almanya, göçmenler ve Türkler konusunda ilginç açıklamalarda bulundu.
Türkiye ve Almanya siyaseti ile ilgili değerlendirmeleri ile son dönemdeki bir çok tartışmanın da gereksiz olduğunu berlirten İş Dünyası’nın önemli ismi İnoğlu, “Türkiye’de bizim Almanya’da. Bizler iki vatanı kalbinde taşırken iki sandalyenin ortasında oturan önemli bir topluluğuz. Hem Almanya, hem de Türkiye bizi yeniden tartmalı ve Almanya Türkleri ile ilgili projelerde öncelikle bizim fikirlerimizi almalı” şeklinde konuştu.
Renkli bir kişiliği ve Atatürk sevgisi ile bilinen Hakan İnoğlu açıklamalarında Almanya’da yıllardır konuşulan, fakat elle tutulur bir sonuca gidilemeyen “Entegrasyon” konusunu da masaya yatırarak ilginç fikirleri kamuoyu ile paylaştı. Biz sorduk, Hakan İnoğlu cevapladı.
Aytürk:
Sayın İnoğlu ilginç bir aile topluluğusunuz, kardeşleriniz ile yıllardır berabersiniz. Nasıl gidiyor bu uyum?
Hakan İnoğlu:
Sadece kardeşlerim ile değil, babam ve annem ile de beraberiz. Bizdeki Anadolu kültürü asırlardır çeşitli jenerasyonların birarada yaşamasını sağlar.
Keşke hayatta olsaydı dedemizi de yanımızda misafir ederdik.
Aytürk:
Aile arasında işbölümü yapmışsınız anlaşılan, anlatırmısınız biraz?
Hakan İnoğlu:
Holding ve şirket topluluğumuz ile ilgili konular teknik olduğu için onlar sadece tüm tarafların izni ile açıklanır, ama aramızde çok keskin ve güçlü bir aile-sevgi bağları vardır. Babamız manevi anlamda bize yol gösterendir. Annem ise babamın bize aktardıklarını kültürel örnekler ile hayata geçirendir. Kardeşlerim ile istişare ederek aynı hedefe odaklanmanın ortak akıl ve üretken fikirleri ortaya çıkardığını farkediyoruz. Özellikle iş toplantılarındaki tartışmaların bir holding yapılanması için ne kadar önemli olduğunun çok iyi farkındayız.
Aytürk:
Ailenin tüm performansı pozitif anlamda hayata geçiyor ve sizin daha iyi olmanızı da teşvik ediyor?
Hakan İnoğlu:
Elbette, doğru bir tesbitiniz var. Karamanlıyız, çünkü bizim iller ruhlara hitap eden, motivasyonu öne alan paylaşarak başarıya koşmayı öğütleyen bir filozofinin vatanıdır. Mevlana Hazretleri ile Selçuklu’ya başkentlik yapan bir coğrafyanın insanıyız.
Aytürk:
Tarihi çok güzel özetleyerek kendinize referans gösterdiniz?
Hakan İnoğlu:
Tarih bir milletin kökü, kültürü ve herşeyidir. Tarihim yok diyen biri zaten millet olduğunu iddia edemez. Çünkü bir millletin kökü varsa kültürü, dili, sanatı, eserleri ve fikirleri vardır. Arkasını Toroslara yaslayan Karaman, yönünü batıya dönerek ciddi bir dinamizm ortaya koymuştur. Bizim Karamanlıların ilginç özellikleri var, dünyanın neresine giderlerse gitsinler, pergelin bir ayağı hep Karaman’dadır. Yöresini unutmaz, ülkesinin aşığıdır. Çok sevecen, çabuk dost olan ve hiç yalnız kalmayan insanlardır. (gülüyor) Birilerinin para verip giremediği yere, biz bir selam verir gireriz. Bu kadar cana yakın insanlardır.
Aytürk:
Almanya’yı konuşalımmı?
Hakan İnoğlu:
Tabiki, biz buralı, hatta bu ülkenin yeni yerlileriyiz. “Neuländer – Yeni Yerliler” sözcüğünü yıllar önce ilk kullananlardanım. Şimdi siyaset sıkça bu sözcük etrafında projeler geliştirmeye çalışıyor.
Aytürk:
Anlaşılan siyaset ve siyasetçilere çok yakınsınız. Düşünürmüsünüz Almanya’da siyaset yapmayı?
Hakan İnoğlu:
Uçlarda siyaset yapmak benim işim değildir. Özellikle esnaf, sanatkar ve sanayiciler ile daha çok birlikte olurum ve mesleki örgütlenmelerin tam ortasındayım. Ana ekol partilerden her seçim döneminde teklif alırım ama, bir işadamı öncelikle kendi işinde başarılı olmalıdır diye düşünüyorum. Dünyanın her yerinde siyasetçiler kendi hayallerine inanacak insanları arayıp bulur ve desteklerini almaya çalışırlar.
Aytürk:
Sizin düşünceniz bu anlamda çok ilginç?
Hakan İnoğlu:
Benim siyasetçiler ile ilişkim çok iyidir, ama mümkün olduğunca onlara kendi tezlerimi anlatmaya çalışır ve kendi siyasetimi yaparım. Bu anlamda büyük partilerde hep arkadaşım var ve benimle beraber olmak için sürekli benden randevu isteyip bana gelmek isterler. Siyasetin içinde olmaktan, siyasete yakın olmak daha iyidir.
Aytürk:
Size göre Almanya’nın toplumsal geleceği nasıldır?
Hakan İnoğlu:
Almanya denen ülkeye geri çekilip dikkatlice bakmak gerek. Bu ülke öncelikle mühendisliğin anavatanı ve birçok teknolojinin doğuş yeridir. Bu şekilde devam edebilirmi dersen tabiki bir müddet daha evet, ama bu sistemin mutlaka değişmesi gerek derim.
Aytürk:
Size göre sistemin hatası nerede?
Hakan İnoğlu:
Bakın bu ülkenin 20 milyonu aşan insanı göçmen kökenli. Pekiyi bürokraside, sanayide veya yönetimde göçmen kökenden gelenler yüzde kaç, ancak 2 veya 3 civarında. Bu ülke göçmenlerin dinamizmini tanımıyor hala. ABD bunu kavrayıp göçmenlere yönelik projeleri hayata geçirebildiği için Amerika oldu.
Aytürk:
Size göre Almanya bunu neden yapmıyor veya yapamıyor?
Hakan İnoğlu:
Almanya’nın göçmenler ile ilişkisi savaş sonrasında göçmen işçi olarak bu ülkeye gelenler ile başlamıştır. Daha önce Almanların Alman olmayanlar ile ilişkisi gerçekten yoktur. Zaten komşuları ile ilişkileri sürekli bir savaş veya sert ticari ilişkiler bağlamında devam etmiştir. Böyle bir ülke hep savunma refleksleri üzerinden komşularına karşı bir bakış açısı geliştirmiştir.
Aytürk:
Anlaşıldı, pekiyi Hakan İnoğlu bu ülkenin entegrasyon bakanı olsa nasıl bir proje ortaya koyar?
Hakan İnoğlu:
Öncelikle göçmen kökenli hiçbir genci mesleksiz ve işsiz bırakmam. Göçmenler çalışmaya mecburdur, onların geri gidecek yurdu yoktur. İki vatanlı oldukları bir gerçek olsa da, onlar Almanya’nın gerçeği ve bu ülkenin yeni yerlileri moda deyim ile “Neuländer” diye adlandırılan kesimdir. Hindistan’dan yeşil kartlı göçmen getiren hükümet Almanya’da mesleği yarıda bırakanları göremiyorsa hem daha çok masraf ediyor, hem de entegre olmayan bir büyük göçmen grubun sorunları ile uğraşmaya devam ediyor demektir.
Aytürk:
Size göre Almanya nereye gidiyor?
Hakan İnoğlu:
Öncelikle Almanya kaliteyi kaybetmemeli, Made in Germany sürekli olarak en üstte olmalı. Kalite meslek, buluş, icat ve yenilik ile ortaya çıkar. Almanya bu değerlerden taviz vermemeli. Aksi halde Almanya topal kalır ve Almanların ülke dışına göçü başlar.
Aytürk:
Türkiye siyaseti ilginizi çekiyor mu?
Hakan İnoğlu:
Türkiye vatanım, babamın, dedemin ve ailemin geldiği yer. Ülkemin hayranı, şehrimin aşığıyım. Siyasete gelince direk değil indirek ilgi duyarım. Sadece ülke bekası açısından bakar, geleceğinin emin ellerde olmasını isterim. Vatanın selameti der, noktayı koyarız.
Aytürk:
Siyasetteki tercihiniz hangi yönde olur?
Hakan İnoğlu:
Bana sizin istediğinizi veya merak ettiğinizi (gülüyor) söyletemezsiniz. Ben Türkiye’yi kalkındıran, yenilik ve yatırımcı siyasetten yanayım. İsim önemli değil ama bizim ülkemizin altın bir değeri var ve dünyanın, tarihin, coğrafyanın ve kültürün köprüsüdür. Bu jeopolitik ortamda belirleyici biz olmalı, buradan dışarıya en pahalı teknolojileri biz satmalıyız. Yani kendi siyaseti olmalı benim ülkemin. Bu herkesle kavga etmek değil, dik durabilmek, ama diklenmemektir. Ülkem emin ellerde olmalı, kimse bölmeyi aklından bile geçirmeye cüret edememelidir.
Aytürk:
Anlıyoruz siyasetin nereseinde olduğunuzu, gerçekten çok güzel anlattınız.
Hakan İnoğlu:
Evet, bağımsız ve güçlü Türkiye’dir benim siyasetim.
Aytürk:
Adettendir, genç nesile ne tavsiye edersiniz?
Hakan İnoğlu:
Çalışsınlar, çalışsınlar ve yine çalışsınlar. Ama hiçbir zaman kimliklerini ve kişiliklerini kaybetmesinler. Bizim gençlerimiz çok şanslı, çünkü iki ülkeleri var. Kafalarını çalıştıranlar Alman arkadaşlarından bile şanslı. Ne yapıp edip mutlaka bir, belki de iki mesleği en iyi şekilde öğrensinler. Geleceğin Almanya ve Avrupası’nın, buna Türkiye de dahil Türk gençlerine ihtiyacı olacak. Benim babam Almanya’ya hiçbir Almanca kelime öğrenemeden geldi. Dedelerimiz ay da iş var deseler oraya yöneleceklerdi ellerindeki tahta bavul ile. Çünkü buna mecburdular. Şimdi her Türk çocuğunun ailesi Almanca konuşuyor. Onlar bunun kıymetini bilmeli ve bu imkanı değerlendirmelidirler.
Aytürk:
Harika bir röportaj oldu. İkinci nesil Türklerin kalite ve düşünce dünyasını en iyi şekilde özetlediniz.
Hakan İnoğlu:
Düşüncemizin yayılmasına katkı verdiğiniz için size teşekkür ediyoruz. Çok sağolun.
Abschlussfeier der Akademie für Unternehmensführung
Insgesamt 147 Absolventinnen und Absolventen verschiedener Aufstiegsfortbildungen überreichte die Akademie für Unternehmensführung der Handwerkskammer für Unterfranken am Donnerstag, 31. Oktober 2024, ihre Diplome. Sie hatten sich in den letzten Monaten im betriebswirtschaftlichen und im IT- Bereich weitergebildet und damit einen wichtigen Schritt in ihrer beruflichen Karriere gemacht. Bei der Abschlussfeier in Würzburg erhielten 37 der Absolventen zudem aufgrund sehr guter Prüfungsergebnisse den Meisterpreis der Bayerischen Staatsregierung.
Den Grundstein für weitere Karriereschritte haben die insgesamt 147 Absolventinnen und Absolventen gelegt, die die Akademie für Unternehmensführung der Handwerkskammer für Unterfranken am Donnerstag, 31. Oktober 2024, in Würzburg auszeichnete. Sie hatten sich in den vergangenen Monaten in den Lehrgängen „Geprüfte/r Betriebswirt/in (HwO)“, „Geprüfte/r Kaufmännische/r Fachwirt/in nach der Handwerksordnung – Bachelor Professional für kaufmännisches Management“, „Bachelor Professional in Betriebsinformatik (HWK für Unterfranken)“ und „Wirtschaftsinformatiker/in (HWK)“ weitergebildet und durften nun ihre Diplome entgegennehmen. Michael Bissert, Präsident der Handwerkskammer für Unterfranken, gratulierte den erfolgreichen Absolventen und betonte: „Heute möchten wir nicht nur Ihre Leistung feiern, sondern auch den Weg, der vor Ihnen liegt. Das Handwerk braucht Menschen wie Sie – die Macherinnen und Macher von morgen!“ Auch zahlreiche Ehrengäste aus Politik sowie Vertreter der Agentur für Arbeit, der Bundeswehr und des handwerklichen Ehrenamtes würdigten die Leistungen der Teilnehmer.
Meisterpreise verliehen
Für besonders gute Prüfungsleistungen wurden insgesamt 37 Absolventinnen und Absolventen mit dem Meisterpreis der Bayerischen Staatsregierung ausgezeichnet. Diese Ehrung erhalten die jeweils besten 20 Prozent eines Jahrgangs.
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Avrupa Türkleri göç literatürüne yeni bir eser daha kazandırdı.
Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşmasının 60. Yılına armağan olarak yayınlanan eser, 60 Türk gencinin hayatını anlatıyor.
2024 yılı Hollanda ile Türkiye’nin 19 Ağustos 1964’te imzaladığı işgücü anlaşmasının 60. yıl dönümüdür. Türk toplumunun yurt dışındaki varlığını, kalıcılığını ve geleceğini simgeleyen yetişen genç kuşaklardır. Buradan hareketle bu çalışma, “Hollanda’daki üçüncü kuşak Türk toplumu üyelerinin gündelik hayatını nasıl anlamlandırmakta?”sorusuna cevap arayan, nitel yönteme başvuran bir anlatı araştırmasıdır. Böylelikle Türkiye-Hollanda arasında 1964 yılında imzalanan işgücü anlaşmasının 60. yıl dönümüne özel olarak ilk göç eden işçi kuşağın torunları olan, Hollanda’da doğup büyümüş ve orada yaşayan 18-35 yaş arasında bulunan altmış, üçüncü kuşak gencin hayatından anlatılar ortaya koymayı hedeflemektedir.
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi 1964 yılında resmen başlayan Hollanda’ya Türk işgücü göçünün son 40 yılına, yaptığı etkinliklerle damga vurdu. Bu çerçevede; göçün 30. yılına armağan olarak “Batı Avrupa Türkleri: göçmenlikten yerleşik hayata geçiş” kitabı yayınlandı. Göçün 40. yılında da, yıl boyu devam eden etkinlikler yanı sıra, göçün 40. Yılına armağan olarak, gazeteci yazar Yavuz Nufel’in hazırladığı, “40 Yıl 40 İnsan” çalışması kitap olarak yayınlandı. Göçün 50. yıl dönümünde ise, Amsterdam Vrije Üniversitesi’nde, “Uluslararası Türkiye Hollanda İlişkileri Sempozyumu” yapılan sempozyumda sunulan 52 bildiri, kitap olarak yayınlandı.
Göçün 60. yılında da; Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşmasının 60. yılına armağan olarak 60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi:“Üçüncü Kuşakla Konuşmalar (Anlatı Tarih Çalışması)” kitabı başta olmak üzere, 2023 yılında ülkemizde meydana gelen depremle ilgili yapılan, “2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması” ve “Hollanda Türk Göç Tarihinin 60”ıncı yılına, Türkevi Derneği’nden 60 proje ve program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)” başlıklı çalışmaları kitap olarak yayınladı.
Avrupa Türkleri ve göç literatürüne katkıda bulunacağı düşünülen, “Üçüncü Kuşakla Konuşmalar (Anlatı Tarih Çalışması)” kitabı Türkevi ve SPICAWORKS Yayınları arasında okuyucuya sunulmuştur. Kitap, spicaworks.com.tr ve diğer kitapçılardan temin edilebilir.
spicaworks.com.tr /
Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
SPD Federal Meclis Milletvekili Macit Karaahmetoğlu, Frankfurter Rundschau gazetesinde kaleme aldığı bir makalesinde CDU Genel Başkanı Friedrich Merz'in toplumsal sorunlara ve sosyal devlete yönelik açıklamalarını ve yaklaşımını eleştirdi. Karaahmetoğlu, Merz’in sosyal devleti küçümseyen tutumunun ve topluma yabancı tavırlarının, Almanya’nın geniş kitleleri üzerinde olumsuz bir etki yarattığını savundu. Karaahmetoğlu, makalesinde, Merz’in, partisinin gençlik teşkilatı olan Junge Union’da yaptığı konuşmayı değerlendirdi. Bu toplantıdaki gözlemlerini aktaran Karaahmetoglu, Merz’in gençlerle bağ kurmakta zorlanması ve onların yaşam tarzlarına uzak kalmasının Almanya’nın geleceğini şekillendirme iddiasında olan bir siyasetçi için büyük bir eksiklik olduğunu vurguladı.
Karaahmetoğlu, Merz'in sosyal devlet anlayışına yönelik sözlerini de eleşYrdi. CDU liderinin Vatandaşlık Geliri alanlara yönelik küçümseyici söylemlerinin ve toplumu ayrıştırıcı tutumlarının tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Karaahmetoğlu, Merz'in Vatandaşlık Geliri alanların bu desteği “koşulsuz bir temel gelir” gibi gördükleri şeklindeki önyargılı yaklaşımının, Almanya toplumunun sosyal gerçekliklerinden uzak olduğunu belirtti. Ayrıca, Merz’in sığınmacılarla ilgili “Almanların dişçi randevularını ellerinden alıyorlar” gibi açıklamalarını hatırlatarak, bu tür ifadelerin toplumdaki dayanışma ruhuna zarar verdiğini vurguladı ve „Bu başbakan adayı, sosyal devlete hiç acımadan saldırıyor ve toplumumuzun en tepesindeki yüzde birlik kesimi, yani mutlak en çok kazananları, ülkemizin gerçek başarılıları olarak gösteriyor.“ dedi.
Karaahmetoğlu, partisi SPD’nin ise uzun vadeli vizyonunda toplumun yüzde 95'inin vergi yükünü azaltmak ve üst gelir grubuna daha fazla sorumluluk yüklemek olduğunu belirtti. Ludwigsburg milletvekili Karaahmetoğlu, Merz’in zengin yaşam tarzının ve siyasi pozisyonunun Almanya halkının çoğunluğunun hayatından oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Bir röportajında yıllık yaklaşık bir milyon euro kazandığını itiraf eden Merz’in, lüks bir hayat sürdüğünü belirten Karaahmetoğlu, özel bir jete sahip olan Merz’in siyasetten kopuk olduğu dönemde özel sektörde yüklü miktarda servet biriktirdiğini söyledi.
Scholz ve Merz Karşılaştırması
Karaahmetoğlu makalesinde Başbakan Olaf Scholz ile Friedrich Merz arasındaki farklara da değindi. Scholz'un hayatını toplum hizmetine adayan bir lider olduğunu vurguladı. Scholz’un işçi haklarını savunan bir avukat, Hamburg Belediye Başkanı, Çalışma ve Maliye Bakanı olarak görev yaparken toplumla iç içe olduğunu belirtti. Scholz’un, pandemi ve ekonomik kriz gibi zor zamanlarda ülkeyi istikrarlı bir şekilde yönecğini belirten Karaahmetoğlu, Merz’in Scholz’a yönelik eleştirilerinin, parayı her şeyin önüne koyan bir bakış açısının yansıması olduğunu dile getirdi. Merz'in gençlerin geleceği ve sosyal adalet konularında ciddi bir vizyon ortaya koymadığını belirten Karaahmetoğlu, CDU liderinin Ukrayna savaşını Alman Ordusu’nun yenilenmesi için “bir fırsat” olarak tanımlamasını ise “siyasi gerçekleri çarpıtma” olarak nitelendirdi.
Almanya'nın bir sonraki seçimlerde ülkeyi kimin yöneteceğini seçerken, toplumdan kopuk ve elitist bir figürü mü yoksa toplumla iç içe olan bir devlet adamını mı tercih etmesi gerektiğini belirten Karaahmetoğlu, „Alman halkı, yaklaşan genel seçimlerden önce, Federal Şansölye makamında hangi yaşam deneyiminin temsil edilmesini istediklerini kendilerine sormalıdır. Banka hesabında milyonları olan bir adamın mı yoksa ülkemize siyasi bağlılığını hayattaki tek amacı haline getirmiş ve hükümet icraatında neredeyse her zorlukla karşılaşmış bir adamın mı? Her halükarda, bu ikisinden yalnızca birinin nüfusun çoğunluğuyla bir bağı ve onların yaşamlarının gerçeklerine dair bir anlayışı var“ değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Milletvekili Adayı Dursun Boran, diplomatik ziyaret yaptı.
Schengen vizelerine dair aksaklıkları Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Basın Ateşesi Yorgos Mamalos'a anlattı.
GEÇEN HAFTA KARAYOLU İLE SELANİĞE GİTTİ
Star TV E. Haber Müdürü Dursun BORAN'ın, İstanbul Beyoğlu ilçesi, İstiklal Caddesinde Yunanistan Başkonsolosluğu tarihi binasında yaptığı görüşme 1 saat devam etti.
BORAN, 26 Ekim 2024 de Otobüs ile İstanbul dan Selanik'e gitti.
İpsala Gümrüğünde Yunanistan'a seyahate giden Türk Turistleri ile görüşen BORAN, gümrüklerde ki işleyiş ve beklentileri not aldı.
Tespit ettiği aksaklıkları, yapılmasında fayda gördüğü yenilikleri, Mamalos'a anlatan BORAN, Selanikte çektiği resimler üzerinden çevre ve görüntü kirliliklerini anlatıp, düzeltilmesini, Yunanistan Turizmi için talep etti.
Kamu Diplomasisi Bürosu ve Basın Ateşe MAMALOS, duyarlılığı ve yapıcı tenkitleri için BORAN 'a Teşekkür etti.
Yunanistan Türkiye arasında gelişen Turizm, Ekonomik, Sosyal çalışmaların memnuniyet verdiğini anlatan Mamalos, 2 yıldır İstanbul da görev yapıyor.
YUNANCA KURSLAR İLGİ GÖRÜYOR
Görüşmede Konsolosluk Kamu Diplomasisi görevlisi Eleni Karamiti de hazır bulunup, Tercüme yaptı.
Açılan Yunanca kurslara çok sayıda bay bayan Türk de katılmak için müracaat etmiş.
Parasız kurslara ilgi artıyor.
HERGÜN 1000 VİZE VERİLİYOR
Konsolosluk her gün bin civarında vize veriyor. 2 bine yakında yeni vize talebi kabul ediyor.
BORAN, Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya vd devletlerden kara yoluyla gelen tatile gelen Türklerin beklentilerini anlatıp, tedbir talep etti.
Türkiye den her hafta sonu binlerce aile Yunanistan ın çeşitli yerlerine tatile gidip dönüyorlar
Oberregierungsrat Fabian Hollmann hat zum 31. Oktober 2024 das Landratsamt Würzburg verlassen. Für zweieinhalb Jahre übernahm er die juristische Leitung verschiedener Geschäftsbereiche. Eine vergleichsweise kurze, aber intensive Zeit, wie Landrat Thomas Eberth bei dessen Verabschiedung betonte.
Hollmann übernimmt künftig die Leitung des Sachgebiets 15 (Aufnahme und Verteilung von Flüchtlingen – ANKER-Einrichtung Unterfranken). Landrat Thomas Eberth bedankte sich für die ausgezeichnete geleistete Arbeit und wünscht ihm für den weiteren beruflichen und privaten Weg nur das Beste.
Zum 1. März 2022 wechselte Fabian Hollmann von der Regierung von Unterfranken an das Landratsamt Würzburg – gerade einmal eine Woche, nach dem Überfall Russlands auf die Ukraine. In dieser dynamischen und angespannten Lage übernahm Hollmann direkt Verantwortung als einer von drei Leitern der Lenkungsgruppe Ukraine-Flüchtlinge und als Mitglied der Führungsgruppe Katastrophenschutz. Die Einrichtung von Erstanlaufstellen und Notunterkünften für die Schutzsuchenden unter ständigem Zeitdruck war eine der größten Herausforderungen seiner Zeit im Landratsamt.
Seine Berufung führte Fabian Hollmann schließlich im Geschäftsbereich 4 – Arbeit und Soziale Angelegenheiten fort. Dort verantwortete er mit großem Engagement die Unterbringung von Geflüchteten in den Landkreisgemeinden. Dabei bewies er sich nicht nur als nahbarer Ansprechpartner für die Vertreterinnen und Vertreter der Landkreisgemeinden und die Bürgerinnen und Bürger. Auch als verantwortungsvoller Vorgesetzter und Kollege wurde er geschätzt. Im Zuge der im Kreistag öffentlich geführten Diskussion um die Zukunft des Jobcenters als eigenständig geführte Einrichtung des Landkreises setzte sich Hollmann in hohem Maße für seine Kolleginnen und Kollegen und die Beibehaltung der aktuellen Strukturen und Arbeitsplätze ein.
ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.
AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.
Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.
Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.
Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.
Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.
Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.
Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Türk-Alman diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı vesilesiyle Türk-Alman Dostluk Derneği öncülüğünde Würzburg Belediye Sarayı’nda görkemli bir etkinlik düzenlendi. Würzburg Belediye Başkanı Christian Schuchardt himayesinde, “1924’ten 2024’e, 100’üncü yılda Türk-Alman ilişkilerinin sıfır noktasını belirleme” sloganıyla düzenlenen etkinliğe, kültür sanat, siyaset, moda ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı.
Dernek yöneticisi Dr. Enis Tiz’in moderatörlüğünü yaptığı program, şehirdeki siyasi partilerin de ilgi odağı oldu.
Etkinlikte, Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden müttefikleri olan Türkler ve Almanların “İmparatorluktan Modern Cumhuriyetlere” evrilen ilişkilerine mercek tutulurken, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği’nin hikâyesi de ilginç bir şekilde gündeme geldi. 30 Ekim 1924’te Würzburg Üniversitesi’ni bitiren Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın doktoru Hatice Safiye Ali’nin heyecan verici hikâyesi de slayt gösterisiyle izleyicilere sunuldu.
Türk toplumunun sosyo-kültürel sorunlarına gösterdiği yakın ilgi ve şehirdeki göçmenlerle kurduğu ilişkilerle tanınan Würzburg Belediye Başkanı Schuchardt, burada yaptığı konuşmada, “Türklerin Almanya’nın kalkınmasındaki olumlu etkilerini çok iyi fark edebiliyorum. Türk-Alman ilişkilerinden verilen tarihi örnekler ile Türkiye kökenli göçmenlerin şehrimizdeki entegrasyon sürecine yapılan katkıyı da önemsiyorum. Türk-Alman ilişkilerinin 100’üncü yılı ve Safiye Ali adlı Türk kızının bir asır önce ortaya koyduğu heyecan verici hikâye beni hem duygulandırdı, hem de heyecanlandırdı. Dernek yöneticilerini kutluyorum” dedi.
Dernek başkanı Dr. Latif Çelik de ana başlıklar altında özetlediği 100. Yıl programında şunları söyledi: “Türk-Alman ilişkilerinin 100 yıllık son döneminin başlangıcı, erken Cumhuriyet döneminin ilk yıllarıdır. Cumhuriyet’in şekillenmesinde Almanya’nın desteğinin iyi bilinmesi gereklidir. İngiltere ve Fransa, Ankara’yı küçümseyerek kesinlikle bir mahrumiyet bölgesi olan Anadolu kasabasına gelmeyeceklerini belirttiklerinde, Almanya’nın büyükelçiliklerini taşıyan ilk devletlerden olması çok önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün jest olarak Almanlara büyükelçilik inşası için arsa bağışı, dostun dosta jest ile karşılık vermesidir.”
Etkinlikte Würzburg Vali Yardımcısı Waldemar Brohm da bir konuşma yaptı. Brohm, “Burada 100 yıl önceki ilişkilerimizi konuşmak benim için müstesna bir olay. Pozantı şehri ile son 10 yıldan bu yana devam eden görüşmelerimiz devam ediyor. Oradaki Alman tarihine sahip çıkan Türk dostlarımızı yürekten kutluyorum. Yakında yine Pozantı’ya giderek buradaki Toros Demiryolları ile ilgili mükemmel bir gezi yapmak istiyoruz. Türkiye ve Almanya’nın asırlardan bu yana devam eden dostluğu ile ilgili bugünkü 100’üncü yıl programında bir Türk dostu olarak konuşmak ise bana büyük mutluluk veriyor” dedi.
Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci de “Bu etkinlik, iki ülkenin ortak kültürel çizgide buluşması adına ciddi bir çalışma. İki ülkenin iş adamlarından sanatçılara, siyasetten sporculara ve hayatın birçok alanında ciddi işbirlikleri içerisinde olması çok önemli işbirlikleridir. Türkler ve Almanlar dosttur ve bu dostluk hiçbir zaman unutulmayacaktır. Ayrıca, Sayın Schuchardt’ın da programın himayesini üstlenmesi son derece önemlidir” diye konuştu.
Hatice Safiye Ali’nin 100 yıl önceki hikâyesini anlatan Dr. Nurcan Demirci Aydın da, “Onca imkânsızlık içinde ülkesinden büyük zorluklarla, özellikle de savaş döneminde buraya gelip üstün başarı ile tarihe iz bırakacak şekilde okulundan mezun olan Hatice Safiye Ali’nin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum” dedi. Program, Franken Halk Oyunları ekibi ile Kitzingen Anadolu Çocuk Halk Oyunları ekibi tarafından sergilenen folklor gösterileri ve Keleş Ailesi tarafından misafirler için hazirlanan lezzet köşesinde simit, kahve ve baklava ikramları ile sona erdi.
Törene katılan misafirler, kültür tarihi adına yapılan programlardan ciddi anlamda hem faydalandıklarını hem de bilgilendiklerini belirttiler.