Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde, Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum ve Yunanistan gazetelerinde geniş yer aldı.
Rum basınına göre, çok samimi havada geçtiği söylenen görüşmeye Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da eşlik etmiş.
Yine Kıbrıs Rum basınında yer alan haberlerin içeriğinde “Kıbrıs Dönem Başkanlığı fotoğraflarında da görülebileceği gibi, Hristodulidis’in oturduğu yerde karşısında Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Mitsotakis, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve görüşmenin tercümanı yer alıyor” cümlesi kullanılıyor.
Duyan da, okuyan da, yayımlanan fotoğrafa bakan da zannedecek ki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’i muhatap almış, karşılıklı kahve içiyor ve görüşüyor.
Esasen işin aslı öyle değil.
Nikos Hristodulidis de dahil olmak üzere Güney Kıbrıs liderlerinin tümü, Kıbrıs sorunun sorumlusu Rum lider Makarios’un 1 Ocak 1964 sabahı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını iptal ettiğini açıklamasından sonra neredeyse 60 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları ile mütekabiliyet esasına göre -diplomasi dilinde eşit konumda- görüşmek için canlarını yediler, araya aracılar soktular, ABD, AB ve İngiltere liderleri bile araya girdi ama resmi olarak Türk diplomasisi tarafından Cumhurbaşkanı olarak eşit düzeyde kabul edilmedikleri için hiç görüşemediler.
Güney Kıbrıs liderlerinin resmi olarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile mütekabiliyet esasına göre son görüşmesi 1962 tarihinde oldu. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, 22 Kasım 1962 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmuş, Türkiye’de Parlamenter sistem olduğu için mütekabiliyet esasına göre Başbakan İsmet İnönü tarafından kabul edilmişti.
Bu tarihten sonra hiçbir Güney Kıbrıs lideri, Parlamenter sistemin yürürlükte olduğu dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları, Başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu dönemlerde de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları tarafından resmi veya gayrı resmi olarak kabul edilmediler.
Budapeşte’deki toplantıya katılan diplomat dostlarımdan gelen haberler biraz farklı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve çevirmen ile birlikte Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile birlikte sohbet ederlerken, üçüncü bir kişi Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’e sohbete katılmasının bir sorun olmayacağını ve hatta iyi olacağını söyleyince Miçotakis yanına Rum lider Hristodulidis’i çağırır ve birlikte gruba yaklaşarak boş kalan yerlere otururlar. Zaten fotoğraf dili de aynı mesajı doğruluyor. Rum lider, saat yönündeki oturuşlara göre, en uçtadır ve en son oturan kişidir. Resmi davet de söz konusu değildir.
Bu grubun davet misafiri olmasına rağmen Rum liderin sanki planlı bir görüşme varmış gibi bunu kendi hanesine yazdırma girişimi beyhude çaba ve Rumların klasik algı operasyonlarından biridir.
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile telefonda görüştüğü bildirildi.
Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit'in yaptığı yazılı açıklamaya göre, Scholz, Zelenskiy ile telefonda Ukrayna'daki askeri ve insani durumu görüştü.
Zelenskiy, özellikle Ukrayna'nın hava savunmasını güçlendirmek için verdiği askeri destek dolayısıyla Alman hükümetine teşekkür etti.
Şansölye Scholz da Rusya'ya karşı yaklaşık 1000 gündür devam eden savaşta Ukrayna ile sarsılmaz dayanışma içinde olduğunu bir kez daha teyit etti ve Almanya'nın, Avrupalı ve uluslararası ortaklarla yakın koordinasyon içinde Ukrayna'yı askeri alanda desteklemeye devam edeceği konusunda güvence verdi.
İki lider, Ukrayna'da "adil barışa gidebilecek olası yolları da göz önünde bulundurarak yapıcı diyaloğu sürdürme ve yakın temas halinde kalma" konusunda mutabık kaldı.
Halihazırda Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı olan Robert Habeck, ARD televizyonunda bir programa katıldı.
Başbakan olması halinde, Başbakan Olaf Scholz'un vermeyi reddettiği Alman üretimi Taurus füzelerinin Ukrayna'ya gönderilmesine onay verip vermeyeceğine ilişkin soru üzerine "Evet vereceğim." dedi.
Habeck, ekonomi bakanı olarak daha önce de defalarca silah sevkiyatı konusunda karar vermek zorunda kaldığına dikkati çekti.
Ukrayna'nın Taurus füzelerine sahip olması halinde bu füzeleri Rusya'nın başkenti Moskova'ya atabileceği ifade ediliyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Taurus füzelerinin Ukrayna'ya gönderilmesini uzun zamandır reddediyor.
Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde, Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum ve Yunanistan gazetelerinde geniş yer aldı.
Rum basınına göre, çok samimi havada geçtiği söylenen görüşmeye Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da eşlik etmiş.
Yine Kıbrıs Rum basınında yer alan haberlerin içeriğinde “Kıbrıs Dönem Başkanlığı fotoğraflarında da görülebileceği gibi, Hristodulidis’in oturduğu yerde karşısında Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Mitsotakis, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve görüşmenin tercümanı yer alıyor” cümlesi kullanılıyor.
Duyan da, okuyan da, yayımlanan fotoğrafa bakan da zannedecek ki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’i muhatap almış, karşılıklı kahve içiyor ve görüşüyor.
Esasen işin aslı öyle değil.
Nikos Hristodulidis de dahil olmak üzere Güney Kıbrıs liderlerinin tümü, Kıbrıs sorunun sorumlusu Rum lider Makarios’un 1 Ocak 1964 sabahı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını iptal ettiğini açıklamasından sonra neredeyse 60 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları ile mütekabiliyet esasına göre -diplomasi dilinde eşit konumda- görüşmek için canlarını yediler, araya aracılar soktular, ABD, AB ve İngiltere liderleri bile araya girdi ama resmi olarak Türk diplomasisi tarafından Cumhurbaşkanı olarak eşit düzeyde kabul edilmedikleri için hiç görüşemediler.
Güney Kıbrıs liderlerinin resmi olarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile mütekabiliyet esasına göre son görüşmesi 1962 tarihinde oldu. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, 22 Kasım 1962 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmuş, Türkiye’de Parlamenter sistem olduğu için mütekabiliyet esasına göre Başbakan İsmet İnönü tarafından kabul edilmişti.
Bu tarihten sonra hiçbir Güney Kıbrıs lideri, Parlamenter sistemin yürürlükte olduğu dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları, Başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu dönemlerde de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları tarafından resmi veya gayrı resmi olarak kabul edilmediler.
Budapeşte’deki toplantıya katılan diplomat dostlarımdan gelen haberler biraz farklı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve çevirmen ile birlikte Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile birlikte sohbet ederlerken, üçüncü bir kişi Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’e sohbete katılmasının bir sorun olmayacağını ve hatta iyi olacağını söyleyince Miçotakis yanına Rum lider Hristodulidis’i çağırır ve birlikte gruba yaklaşarak boş kalan yerlere otururlar. Zaten fotoğraf dili de aynı mesajı doğruluyor. Rum lider, saat yönündeki oturuşlara göre, en uçtadır ve en son oturan kişidir. Resmi davet de söz konusu değildir.
Bu grubun davet misafiri olmasına rağmen Rum liderin sanki planlı bir görüşme varmış gibi bunu kendi hanesine yazdırma girişimi beyhude çaba ve Rumların klasik algı operasyonlarından biridir.
1980 yılından beri Almanya’da yaşayan ve Türk-Alman ilişkilerine ilginç bir akademik bakış açısı gerçekleştiren Dr. Latif Çelik, Türkiye dışındaki çalışmalarının yanında Türkiye’nin yakın tarihini araştıran ve bu alanda Türkiye’ye uluslararası ölçekte önemli katkılar sunan "Tarihçilerin Tarihi Şahsiyetleri" ile ilgili sözel tarih çalışmalarına da devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) bir ziyarette bulunan Dr. Çelik, ODTÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Turan ile bir araya geldi. 44 yıldır yaşadığı Almanya’daki çalışmaları hakkında bilgi veren Dr. Çelik, Prof. Dr. Turan ile Çorum tarihi, Ermeni iddiaları karşısındaki tarih hafızamız ve ünlü tarihçi Yılmaz Öztuna ile yaşanmış fikir arkadaşlığı yılları hakkında uzun bir sohbet gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Ömer Turan, Dr. Çelik’in bu alandaki çalışmaları ve uluslararası platformlarda gösterdiği bilimsel refleksleri değerlendirirken şu sözleri kaydetti:
“Her Türk aydını bu coğrafyayı iyi tanımalıdır. Burası bizim vatanımız ve burada olup bitenleri sebep ve sonuçlarıyla iyi kavramamız gereklidir. Özellikle akademisyen camia, asılsız iddialar ve uçuk tezlerle uluslararası platformlarda sıkça karşılaşabilir. Herkesin mutlaka bir temel bilgisi olması iyidir; ancak tarih alanındaki akademisyenlerimiz konunun farkında olmalı, fikirler ortaya koymalı ve coğrafyanın bize yüklediği gerçekleri tartışabilmelidir.”
Türk tarihçilerinin kutup yıldızlarından biri olan Yılmaz Öztuna’ya dair anılarını paylaşan Prof. Dr. Ömer Turan, şunları ekledi:
“Uzun yıllardan beri tanıdığım önemli bir şahsiyettir Sayın Öztuna. Onun sohbetlerine katılarak temiz bir Türkçe ile çizdiği fikrî ufuklardan yararlanmayan bir Türk aydını, eksiklik içindedir. Çevresindeki samimi halkasının sürekli olarak ‘beyefendi’ diye hitap ettiği merhum Öztuna, bu toprakların yetiştirdiği gerçek bir beyefendi, samimi bir vatansever ve bilgi dağarcığı zengin bir tarihçimizdi. Vefatının ardından yazdığım uzun yazıyla onu anlatmaya çalıştım. Bu, kendisinden aldığım ilhamı bir nebze olsun geri ödemek niyetiydi. Sizin de Öztuna ekolüne sahip olmanız beni çok duygulandırdı. Mekânı cennet olsun.”
ODTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Turan ile Almanya IKG-Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, önümüzdeki dönemde Çorum merkezli bir kültür tarihi projesinde ortak bir çalışma yapmaya karar verdiklerini açıkladılar. Yerel tarih konusuna öncelik vererek Çorum merkezli bir çalışma yapacaklarını belirttiler.
Konferansın açılışını yapan Başkan Abdullah Uysal, Almanya IKG - Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik’in hayat hikayesinin 80’li yıllardaki 12 Eylül dönemine kadar uzandığını belirterek, “Konuşmacımızın uzun, meşakkatli ancak dolu dolu bir hayat hikayesi var. Uzun uzun saymak istemiyoruz, çünkü yazmış, yazmış ve yine yazmış. 240 bin kilometre yol katedip kayıp tarihimizi aramış. Hâlâ da yazmaya ve araştırmaya devam ediyor. Onun kaleminin ait olduğu milletin kayıp tarihini arayarak yazması ise bu millete olan sevgisindendir. Bundan sonra söz ve kürsü konuşmacımız Dr. Latif Çelik’indir” diyerek konuşmacıyı kürsüye davet etti.
Türk-Alman ilişkileri konusunda yaptığı özgün akademik çalışmalar ile bu ülke ile olan ilişkilerin yeni bir perspektiften ele alınmasına önemli katkılar sağlayan Dr. Latif Çelik, Antalya Türk Ocağı salonundaki konuşmasında, “Almanya ile Türkiye söylemlerini daha yapıcı bir minvale taşıyarak gelişmelerde ortak menfaatleri öne çıkarmalıdırlar. Çünkü tarih iki millete yaşadıkları coğrafyalarda önemli misyonlar yüklemektedir” şeklinde konuştu.
İki ülkenin yüzyıllar boyunca uluslararası siyasette hissettirdikleri geçmiş dönemleri unutmamaları gerektiğini belirterek başladığı konuşmasında, “Almanya için doğudaki en önemli dost Türkiye’dir. Türkiye için ise Almanya Avrupa’daki en güçlü dost ülke konumundadır. Bu gerçek her iki taraf açısından da bilinmediği sürece yine iki taraf da kaybeder. İki ülke arasındaki gerginlik politikası da kaybettirir. Türkler ve Almanlar bölgelerinin güçlü devletleri ve uluslararası siyasetin belirleyicileridir. İki tarafın dışişleri ve siyaset bilimcileri ortak tarihi mutlaka iyi okumalı ve değerlendirmelerini buna göre yapmalıdırlar. Tarihin kendilerine yüklediği misyonu her iki taraf da tekrar tekrar karşılıklı kaynaklardan okumalıdırlar. Türkiye ile Almanya kültürlerin köprüsüdür. Ancak ihtiyar tarih ayakları sağlam olan köprülerin ayakta kalabildiğini ortaya koymaktadır. Bu örneğin siyasetteki karşılığı ise ‘Türk-Alman İlişkileridir’” dedi.
Dr. Çelik’in konuşması Almanya coğrafyasındaki kültür izleri üzerinden verdiği örneklerle devam etti. Konuşmacı Dr. Çelik daha sonra Türk-Alman ilişkileri konusunda çok sayıda soruyu cevaplandırdı.
Die Gemeinden sind nicht weniger als die Grundpfeiler eines jeden Staates. Den Mitgliedern von Gemeinderäten und Kreistagen sowie den Bürgermeisterinnen und Bürgermeistern kommt daher eine tragende Rolle zu: Sie übernehmen auf lokaler Ebene Verantwortung und planen, gestalten und organisieren die grundlegenden Strukturen in unserer Gesellschaft.
Im Namen des Bayerischen Innenministers Joachim Herrmann verlieh Landrat Thomas Eberth zwei Bürgern aus dem Landkreis Würzburg die Kommunale Dankurkunde für langjähriges verdienstvolles Wirken in der kommunalen Selbstverwaltung. Seit mehr als 18 Jahren stehen Eberhard Blenk aus Eisingen und Harald Kreipp aus Kirchheim, in ihren jeweiligen Gemeinden ehrenamtlich in kommunalpolitischer Verantwortung. Mit einem offenen Ohr für die Anliegen der Bürgerinnen und Bürger, die Bedürfnisse der Unternehmen und die Wünsche der Vereine und Ehrenamtlichen seien diese stets ganz nah am Ortsgeschehen.
„Gerade heute stehen Politikerinnen und Politiker auch auf Gemeindeebene in einem ganz besonderen Fokus. Darüber hinaus nehmen die Aufgaben der Kommunen zu, die Arbeit in den Gremien wird komplexer“, führte Landrat Thomas Eberth im Rahmen der Verleihung aus. „Eberhard Blenk und Harald Kreipp haben sich fast zwei Jahrzehnte lang politisch für die Gestaltung ihrer Heimatgemeinde eingesetzt. Diese Beständigkeit, diese Verlässlichkeit, dieses Engagement verdienen großen Dank und höchste Anerkennung. Sie sind leuchtende Vorbilder für unsere Demokratie.“
Die Kommunale Dankurkunde für langjähriges verdienstvolles Wirken in der kommunalen Selbstverwaltung erhielten:
Roswitha Dorscheid bringt sich seit Jahrzehnten auf außergewöhnliche Art und Weise ehrenamtlich für die Gemeinschaft in ihrer Heimatgemeinde Eisingen ein. Im Sportverein TSV Eisingen 1891, bei der Brauchtumspflege, bei Spendensammlungen oder als Mitglied im Gemeinderat: Mit unermüdlichem Einsatz, mit organisatorischem Geschick, mit Freude und Menschlichkeit gestaltet sie das Leben in Eisingen in einer Vielzahl von Funktionen.
Für ihr großartiges und selbstloses Engagement wurde ihr nun das Ehrenzeichen des Bayerischen Ministerpräsidenten für Verdienste im Ehrenamt verliehen. Landrat Thomas Eberth überreichte Roswitha Dorscheid die Auszeichnung in einer kleinen Feierstunde.
Ein Leben für den Verein, für die Gemeinde, für das Miteinander
Bereits im Alter von sechs Jahren wurde Roswitha Dorscheid Mitglied im Sportverein ihrer Heimatgemeinde, dem TSV Eisingen 1891. Dort war sie zunächst sportlich sehr aktiv in den Disziplinen Leichtathletik, Turnen und Rhönradfahren. Von 1989 an übernahm sie unter anderem die wichtige Funktion der Jugendleitung und engagierte sich in der Jugendfördergemeinschaft Kreis Würzburg Süd-West auch über die Gemeinde hinaus.
Mit ihrer herzlichen und gewinnenden Art gelang es ihr in besonderem Maße,
nicht nur individuelle Talente zu fördern und zu stärken, sondern den Jugendlichen auch die sozialen Aspekte des Sports – wie gegenseitigen Respekt und Solidarität –
zu vermitteln. Wie selbstverständlich packte sie bei den Heimspielen der Fußballmannschaften aber auch beim Kaffee- und Kuchen-Ausschank und der Reinigung der Vereinsgaststätte immer mit an.
Seit 1993 gestaltete Roswitha Dorscheid zu einem beachtlichen Teil auch das gesellschaftliche Leben in Eisingen. Als Gründerin der „Eisinger Hexen“ stürmte sie allen voran zum Altweiberfasching das Rathaus. Als Leiterin des Festausschusses war sie die treibende Kraft bei der Organisation des traditionellen „Backhäuslesfests“, das seit 2023 vom Dorffest und dem Eisinger Weihnachtsmarkt abgelöst wurde. Jugendfreizeiten, Spendensammlungen und Geselligkeit trugen oft die Handschrift von Roswitha Dorscheid. Für ihr vielfältiges Engagement wurde sie bereits 2019 von der Mediengruppe Main-Post mit dem Preis „Gute Seele im Verein“ ausgezeichnet. Aber auch politisch setzte Roswitha Dorscheid Zeichen: Seit 2014 ist sie Mitglied im Gemeinderat und leistete als Vermittlerin wichtige Beiträge bei der Integration der Bewohner der ebenfalls 2014 eingerichteten Asylbewerberunterkunft.
Landrat Eberth: „Vorbildfunktion verdient größte Hochachtung“
„Die über das übliche Maß weit hinausgehende ehrenamtliche Tätigkeit von Roswitha Dorscheid hat Vorbildfunktion“, betonte Landrat Thomas Eberth bei der Übergabe des Ehrenpreises. „Roswitha Dorscheid steht stellvertretend für alle ehrenamtlich tätigen Menschen, die Tag für Tag einen nicht nur unerheblichen Teil ihrer Freizeit zur Verfügung stellen, sondern sich auch in vorbildlicher und uneigennütziger Art und Weise in den Dienst unserer Gemeinschaft stellen. Menschen wie sie verdienen unsere größte Hochachtung und Anerkennung“, so Landrat Eberth.