Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Der zum 8. November dieses Jahres neu ernannte Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung Karl Straub, MdL, hat sich in den ersten 30 Tagen einen guten ersten Eindruck verschafft und dringenden Handlungsbedarf in mehreren Bereichen festgestellt: „Der Bereich Asyl, Integration und Migration ist momentan extrem aufgeheizt. In aktuellen Debatten werden Geflüchtete oft idealisiert oder verunglimpft – Graubereiche gibt es kaum. Bei all den Herausforderungen für die Gesellschaft darf die Menschlichkeit nicht auf der Strecke bleiben. Wir müssen illegale Migration begrenzen – aber immer human und mit Augenmaß handeln. Dafür braucht es vor allem Herz, aber auch Verstand“, fordert Straub. 

 

Der Beauftragte hat in den ersten Wochen seiner Amtszeit bereits viele wichtige Stakeholder kennengelernt, beispielsweise mit den Mitgliedern des Bayerischen Integrationsrats über Voraussetzungen für gelingende Integration diskutiert, sich mit dem Bayerischen Beauftragten gegen Antisemitismus über wachsende Judenfeindlichkeit ausgetauscht, sich ein Bild von den Bedingungen der Menschen in Ankereinrichtungen gemacht und den oberfränkischen Integrationspreis an verdiente ehrenamtlich organisierte Projekte verliehen. „Das war nur der Anfang“, so der Beauftragte weiter, „ich begreife dieses Themenfeld ganzheitlich, möchte auch zu unangenehmen Terminen, wo der Schuh drückt und die Menschen nicht mehr weiterwissen. Ich will dieses Amt mit Leib und Seele ausfüllen.“

 

Straub ist dieser Themenbereich nicht unbekannt. Er bearbeitete über zehn Jahre im Petitionsausschuss des Bayerischen Landtags Petitionen und Eingaben im Bereich Asyl, kennt daher Probleme, die jeweiligen staatlichen Strukturen und rechtliche Möglichkeiten. „Ich schöpfe in meinem Wirken aus jahrelanger Erfahrung. Meines Erachtens sollten wir die Möglichkeiten der Freiwilligen Rückkehr deutlich ausbauen, anstatt gebetsmühlenartig mehr Abschiebungen zu fordern, die zum aktuellen Zeitpunkt ohne rechtliche Änderungen und Rückübernahmeabkommen mit dem jeweiligen Herkunftsland nur leere Versprechen sind“, konstatiert der Beauftragte.

 

In seiner Arbeit unterstützt wird der Beauftragte durch seine Geschäftsstelle, die bspw. Öffentlichkeitsarbeit betreibt, Termine vorbereitet und Bürgeranfragen bearbeitet: „Ich möchte mich ganz herzlich bei meinem Team für die leidenschaftliche und kompetente Unterstützung in den ersten Tagen bedanken“, so der Beauftragte abschließend.

 

 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, ABD’nin işgal altındaki Batı Şeria’da yaşanan şiddet olaylarıyla bağlantısı olan kişilere vize yasağı getireceği açıklamasından memnuniyet duyduklarını söyledi.

 

Fischer, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında ABD’nin Batı Şeria’da şiddet uygulayan Yahudi yerleşimcilere vize yasağı uygulayacağını duyurmasının ardından Almanya’nın Avrupa Birliği'nde (AB) benzer adımların atılması için çaba sarf edip etmeyeceğine ilişkin soruyu yanıtladı.

Alman hükûmetinin her zaman yerleşimci şiddete ilişkin net bir tutum sergilediğini aktaran Fischer, "İşgal altındaki Filistin topraklarında yerleşim yerlerinin genişletilmesini açık bir şekilde reddediyoruz. Bu (yerleşim yerlerinin genişletilmesi), müzakere edilmiş ve adil iki devletli çözümle açıkça çelişiyor ve zaten gergin olan güvenlik durumunu daha da kötüleştiriyor." dedi.

 

Fischer aynı zamanda yerleşimcilerin Filistinlilere karşı uyguladıkları şiddeti de kınadıklarını yineleyerek şöyle konuştu:

"Bu, son dönemde o kadar korkutucu boyutlara ulaştı ki birçok aile korkudan evlerini terk etti ve çok sayıda ölüm olayı yaşandı. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez. Biz Filistinlileri radikal yerleşimcilerin faaliyetlerinden korunması ve sorumlulardan hesap sorulması için İsrail’e sürekli çağrıda bulunuyoruz. Filistinli aileler atalarının oturduğu yerlerde ve topraklarında korkusuzca yaşayabilmeli. Bundan dolayı ABD'nin de bizim kadar net bir tutum sergilemesini ve ülkeye giriş kısıtlaması gibi somut önlemleri memnuniyetle karşılıyoruz."

Sözcü Fischer, bu konunun Avrupa düzeyinde ilerletilmesinin kendileri için önem taşıdığını dile getirerek "Bunu yapıyoruz ve pazartesi günü AB Dışişleri Bakanları Konseyinde bu tartışmaya aktif olarak katılacağız." açıklamasında bulundu.

 

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Batı Şeria'da barış, güvenlik ve istikrarı baltalayan kişileri hedef alan yeni bir vize kısıtlama politikası uygulanacağını bildirerek yaptırım uygulanan kişilerin birinci dereceden akrabalarının da kısıtlamalara tabi olabileceğini ifade etmişti.

 

BERLİN (AA) - Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, ülkesinde 2011'de zorunlu askerliğin kaldırılmasını "hata" olarak nitelendirdi.

Pistorius, Die Zeit gazetesine verdiği röportajda, ülkeyi ve (NATO) ittifakı savunma görevinin mümkün olan en iyi şekilde yerine getirebilmesi için Alman ordusunun yapısının nasıl değiştirilebileceğine dair planların 2024'ün mart sonuna kadar kendisine sunulması talimatını verdiğini söyledi.

 

"Zorunlu askerlik uygulaması geri gelebilir mi?" sorusu üzerine Pistorius, "Bunu (zorunlu askerliği) kaldırmak hataydı. Şimdi bunun yeniden uygulamaya konulması anayasal ve yapısal sorunlara yol açıyor ancak bu konudaki tartışmanın yeniden ivme kazanacağını düşünüyorum." dedi.

Pistorius, ekim sonunda yaptığı açıklamada, Almanya'nın savunma harcamalarını artırması ve silahlı kuvvetlerin modernize edilerek yeni güvenlik sorunlarıyla başa çıkabilecek hale getirilmesi gerektiğini belirterek "Avrupa'da bir savaş tehdidi olabileceği fikrine alışmalıyız ve bu da savaşa hazır olmamız gerektiği anlamına geliyor." ifadelerini kullanmıştı.

 

Almanya'nın yaklaşık 181 bin askeri bulunuyor. Bu sayının 2031'e kadar 203 bine çıkarılması hedefleniyor ancak bu sayının da ülke savunması için yeterli olmayacağı savunuluyor.

Zorunlu askerlik uygulaması, 2011'de dönemin Başbakanı Angela Merkel liderliğindeki Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ve Hür Demokrat Parti (FDP) koalisyon hükümeti tarafından kaldırılmıştı ancak Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasının ardından ülkede zorunlu askerliğin yeniden uygulamaya konulmasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmıştı.

 

BERLİN (AA) - Fransız otomobil üreticisi Renault, gelecek yıllarda üretim maliyetlerini önemli ölçüde azaltmayı ve Bursa’daki fabrikasında dört yeni model üretmeyi planlandığını duyurdu.

Şirketten yapılan açıklamada, araç başına üretim maliyetlerini düşürmenin planladığı belirtildi.

 

Açıklamada, “Renault Grubu 2027'ye kadar araç başına üretim maliyetlerini içten yanmalı araçlarda yüzde 30, elektrikli araçlarda ise yarı yarıya azaltmayı hedefliyor” ifadesi kullanıldı.

Yeni planın Renault'u daha esnek, daha verimli ve daha rekabetçi hale getireceğine dikkat çekilen açıklamada, yeni modellerin geliştirme süresinin de üç yıldan iki yıla indirileceği aktarıldı.

 

Renault Grubu tesislerinde 8 yeni Renault aracın üretileceğinin hatırlatıldığı açıklamada, "Renault’un Türkiye'deki Bursa tesisinde 2027'ye kadar dört yeni modelin üretiminin planlandığı” belirtildi.

BERLİN (AA) - Almanya'nın Bavyera eyaletinde geçen hafta etkili olan kar yağışı nedeniyle havalimanında kalan yaklaşık 13 bin valizin sahiplerine teslim edilmeyi beklediği bildirildi.

Havalimanından yapılan açıklamada, olumsuz hava koşulları nedeniyle yüzlerce uçuşun iptal olduğu ve yaklaşık 13 bin valizin havalimanında kaldığı ifade edildi.

Valizlerin sahiplerine teslimi için tasnif edildiği aktarıldı.

 

Hava trafiğinin hafta sonuna kadar normale dönmesinin beklenmediği ve bu nedenle de valiz sayısının artabileceği belirtildi.

Münih'te geçen hafta yoğun kar yağışı ve buzlanma sebebiyle Münih Havalimanı iki gün kapalı kalmıştı.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da yapılan bir ankette hükümetten memnun olmayanların oranının yüzde 82 olduğu bildirildi.

ARD televizyonunun 4-6 Aralık'ta yaptırdığı, 1300 kişinin katıldığı ankete göre, iktidarın çalışmalarından memnun olanların oranı yüzde 17, memnun olmayanların oranı ise yüzde 82 olarak belirlendi.

Anket sonucuna göre, koalisyon ortaklarından Sosyal Demokrat Partinin (SPD) oy oranı geçen aya göre yüzde 16'dan yüzde 14'e düştü. Yeşiller Partisi oylarını bir puan artırarak yüzde 14'ten yüzde 15'e çıkarırken, Hür Demokrat Parti'nin (FDP) oyları değişiklik göstermedi ve yüzde 4'te kaldı.

 

Muhalefette bulunan Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) yüzde 32 oy oranıyla, en çok oyu alabilecek parti olarak ön plana çıktı.

Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ise bir puanlık düşüşle yüzde 21'e gerilerken, en güçlü ikinci siyasi parti konumunu sürdürdü.

 

- Şansölye Scholz'e destekte gerileme

Öte yandan Şansölye Olaf Scholz'un çalışmalarından memnun olanların oranı sadece yüzde 20 olarak tespit edildi.

Bu oran, ARD'nin 1997'den bu yana yaptırdığı anketlerde, bir başbakan için elde edilen en düşük oran oldu.

 

Hükümete iklim kriziyle yeterince mücadele etmediği, göç politikası ve yaşanan bütçe krizini yönetemediği eleştirisi yapılıyor.

Ankete katılanların Başbakan Scholz'un özellikle krizlerle mücadelede yetersiz kaldığı ve iletişim sıkıntısı olduğunu vurguladıkları belirtildi.

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesindeki Yahudilerle dayanışma gösterilmesini istedi.

Scholz, Hanuka Bayramı nedeniyle Berlin'de düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, "Yahudi komşularımıza, dostlarımıza ve meslektaşlarımıza şefkat ve dayanışma göstermek bugünlerde özellikle önemlidir" dedi.

 

İsrail-Hamas çatışmasının ardından Almanya'daki Yahudi cemaatini ve onlara ait meskenleri koruduklarına işaret eden Scholz, "Burada verilen tepkilerden sonra bunun gerekli olması hem üzücü hem de korkutucudur. Yahudi yurttaşlarımızın dinlerini, kültürlerini, günlük yaşamlarını açıkça yaşamaktan, toplumumuzdaki tüm insanların ayrım gözetmeksizin sahip olduğu temel bir hak olan görünür olma hakkını kullanmaktan korkmalarını kabul etmiyoruz." diye konuştu.

 

Scholz, Almanya'da polis ve yargının her türlü antisemitizm ve Yahudi düşmanlığına karşı işlem yaptığını sözlerine ekledi.

CENEVRE (AA) - Uluslararası kuruluşlar, Gazze'nin 2,3 milyonluk nüfusunun yeterli gıda ile temiz suya ulaşamadığını ve yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya olduğunu bildirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) kurumları, Türk Kızılayın da aralarında bulunduğu uluslararası kuruluşlar, Gazze'deki insani duruma ilişkin ortak yazılı açıklama yaptı.

 

Açıklamada, "Gazze'deki insani durum felaket boyutunda ve bu tanık olduğumuz en kötü olaylardan biri. Çatışmalar devam ederse durum daha kötüye gidecek. Sivil nüfus çaresiz ve büyük çoğunluğu insani yardım ile korunmaya ihtiyaç duyuyor." ifadeleri yer aldı.

Gazze'de 1,8 milyondan fazla kişinin (nüfusun yaklaşık yüzde 80'i) yerinden edildiği belirtilen açıklamada, bunların çoğunun BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) kamplarının çok kalabalık ve buralardaki hijyen şartlarının son derece düşük olduğu kaydedildi.

 

Açıklamada, "Gazze'nin 2,3 milyonluk nüfusunun tamamı yeterli gıda ile temiz suya ulaşamıyor ve yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya. Sağlık tesisleri, su ve sanitasyon dahil Gazze'deki sivil altyapıya verilen hasarın boyutu göz önüne alındığında salgın riski çok yüksek." denildi.

Çatışmaların "sona ermesi" çağrısına yer verilen açıklamada, insani yardımın ölçeği ve kapsamının büyük oranda genişletilmesi ile sürdürülebilir olması gerektiği vurgulandı.

 

- "Gazze'ye tıbbi malzeme ve ekipmanların dağıtımının hızlandırılması gerekiyor"

Açıklamada, "Kerem Şalom geçiş noktasının açılması dahil Gazze'ye ek erişim noktaları aracılığıyla yardım ölçeğinin artırılması, onay ve denetim süreçlerinin kolaylaştırılması gerekiyor. Refah Kapısı böyle bir kapasiteyi barındıracak şekilde inşa edilmediğinden buna ihtiyaç var." ifadeleri kullanıldı.

Gazze Şeridi'nde güvenli, engelsiz ve koşulsuz temiz su, gıda ve barınmanın sağlanmasına öncelik verilmeye devam edilmesinin önemine vurgu yapılan açıklamada, başta çocuklar olmak üzere kritik durumdaki yaralıların sağlık taramasının yapılması ve Gazze dışındaki tıbbi tesislere nakledilmesinin hızlandırılmasına ihtiyaç duyulduğu kaydedildi.

Açıklamada, Gazze'ye tıbbi malzeme ve ekipmanların dağıtımının hızlandırılması gerektiği belirtilerek, yakıt tedarikinin de sağlanmasının büyük öneme sahip olduğuna işaret edildi.

Nach zehn Jahren war Würzburg wieder einmal Gastgeber für ein
besonderes Gremium: Das Präsidium der Europapreisträgerstädte tagte nun
im Wappensaal und „im Herzen Europas“, wie der Vortrag von
Marketingleiter Jürgen Ludwig überschrieben war. Die TeilnehmerInnen aus
Lublin, Częstochowa, Mülheim an der Ruhr, Altötting, Kharkiv,
Khmelnytskyi und Nancy lernten aber nicht nur Würzburg besser kennen,
sondern hatten beispielsweise den Fokus auf eine Vertiefung der
Zusammenarbeit mit den Städten und Partnern in der Ukraine.

Das Netzwerk der Europapreisträger-Städte reicht schon seit Jahrzehnten
über die EU-Grenzen hinaus. Neben der Ukraine haben sich beispielsweise
auch Städte aus der Türkei dem europäischen Gedanken verschrieben. Es
sind in der Regel nicht die Hauptstädte und Metropolen, sondern
Kleinstädte und mittlere Großstädte mit starkem Fokus auf
Städtepartnerschaften, die sich auf diese Weise organisieren.
Würzburg feiert in diesem Jahr bekanntlich das 50. Jubiläum der
Europapreis-Verleihung und ist somit eine der ältesten Städte mit dieser
Auszeichnung, seit 2018 gehört man dem Präsidium an.

Oberbürgermeister Christian Schuchardt stellte in der Runde mit einigen
per Videokonferenz zugeschalteten Teilnehmern den Austausch mit der
Partnerstadt Lviv und der Freundschaftsstadt Lutsk
detaillierter vor und hatte hierbei auch Unterstützung von Anastasia
Schmid, der Vorsitzenden von Mrija, Verein zur Unterstützung der
Ukraine. Man erinnerte an Besuche, gespendete Feuerwehrautos,
Inklusionsprojekte und gab einen Ausblick auf die nächsten Aktivitäten.

Ein Schwerpunkt der Tagung war zudem die Aktivierung und Einbeziehung
der Europapreisträgerstädte, die Mitglieder des Netzwerkes sind, aber
nicht aktiv partizipieren. Des Weiteren ging es um die Wahl des
Leitthemas für nächstes Jahr. Das Präsidium entschied sich 2024 an
folgendem Thema: „Zukunft der Integration Europas und der Integration
innerhalb Europas“ schwerpunktmäßig zu arbeiten. Dies wird auch der
Leitgedanke im Rahmen des „Youth Forums“ im Mai 2024 sein. Krzysztof
Stanowski, der stellvertretende Präsident des Gremiums betonte: „Die
Intensivierung der Zusammenarbeit in schwierigen Zeiten und das
Einbeziehen von jungen Menschen müssen unsere dringlichsten Ziele
sein“.

Die Sitzung diente auch der Vorbereitung der Generalversammlung und des
„Youth Forums“ im nächsten Jahr. 2024 wird zudem von der Europawahl
bestimmt sein. In diesem Zusammenhang machte Schuchardt deutlich, dass
er auch eine große Verantwortung bei den Kommunen sieht extremen und
populistischen Positionen sachliche und ausgewogene Informationen
entgegenzusetzen. Seit Dekaden sei die EU Garant für Frieden, Stabilität
und Wohlstand, solche Erfolgsgeschichten könnten einzelne oder gar
isolierte Nationen in einer globalisierten Welt nicht schreiben.

 

BERLİN (AA) - Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Ukrayna'ya silah tedariki konusunda sıkıntı yaşandığını ifade etti.

Pistorius, ZDF televizyonuna yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın mühimmat ihtiyacına işaret ederek, "Biz elimizden geleni yapıyoruz. Bu neredeyse tüm diğer müttefik ve ortaklar için de geçerli. Şu anda iyi bilinen bir sorunumuz var, silah endüstrileri belirli ihtiyaçları çok hızlı tedarik edemiyor." dedi.

 

Ülkesinin Ukrayna'ya büyük miktarda mühimmat tedarik ettiğini hatırlatan Pistorius, Ukrayna'ya en çok destek veren ikinci ülke olduklarını vurguladı.

Spikerin "Batı ittifakının (NATO) savaşa karşı bir taraf olmaması güven verici bir tutum mu?" yönündeki sorusuna Pistorius, "Öncelikle biz (NATO'da) Ukrayna'nın müttefiki değiliz, yani bir ittifak durumunun dışındayız. Aynı zamanda en gelişmiş malzeme olmasa da yaptırımlara rağmen silah üretmeye devam eden bir Rusya'dan bahsediyoruz. Bu nedenle her şeyden önce oluşabilecek tüm darboğazlara rağmen tedarikin sürdürülebilirliğine odaklanmak önemli ve gereklidir." yanıtını verdi.

 

Asıl Rusya'nın Ukrayna savaşını kazanmasından korkulması gerektiğini vurgulayan Pistorius, "Çünkü o zaman Almanya'da tamamen yeni bir güvenlik durumuyla karşı karşıya kalacağız." şeklinde konuştu.

Rusya ve Ukrayna'nın olası barış konusunu müzakere edip etmemeye karar verebilecek iki ülke olduğuna dikkati çeken Pistorius, "Bizim görevimiz, bizim sorumluluğumuz Putin'in bu savaşı kazanamayacağını anlaması ve bu nedenle müzakere masasına gelmesi için bir durum yaratmaktır." değerlendirmesinde bulundu.

 

Pistorius, Almanya'da ve Batılı müttefikler arasında kimsenin Ukrayna'yı gönülsüzce desteklediği gibi bir durum görmediğini sözlerine ekledi.