Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail'in Gazze'deki katliamına rağmen hükümetinin İsrail'e silah ihracatını sürdürme kararını savundu.

Scholz, Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB)-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

Orta Doğu'daki son gelişmeleri ve İsrail'e verdikleri desteği ele alacaklarını ifade eden Scholz, "Benim için İsrail'i desteklemenin aynı zamanda örneğin askeri malzeme ya da silah tedarik ederek İsrail'in savunma kapasitesini tekrar tekrar güvence altına almamız gerektiği anlamına geldiği de açıktır." dedi.

Scholz, İsrail'in Hamas'la mücadele ederken uluslararası hukuka saygı göstermesi, Gazze'ye insani yardım ulaştırılmasına izin vermesi ve bölgede daha büyük bir gerilime yol açabilecek adımlardan kaçınması gerektiğini belirtti.

 

- Almanya düzensiz göçün azaltılmasını hedefliyor

Ülke olarak düzensiz göçün azaltılmasını da istediklerini belirten Scholz, geçen yıl Almanya'ya 300 binden fazla düzensiz göçmenin geldiğine işaret etti.

Scholz, "Vasıflı işçiler ve işçiler için göçü mümkün kılarak ekonomimizin sürdürebilirliğini sağlayacak bir sisteme ihtiyacımız olduğu konusunda çok açığız. Biz kanunlarımızla bunu mümkün kıldık. Korunmaya ihtiyacı olanlara koruma sağlamalıyız. Bunu sağlayacağız ve tartışmaya açmayacağız. Ama kimin geleceğini kurallarımıza göre seçebilmemiz gerekiyor." diye konuştu.

Suç işleyen mültecilerin ülkelerine gönderilmesi gerektiği belirten Scholz, "Bu bizim için çok açık. Afganistan'a bir uçuş düzenledik ve daha fazlası da olacak. Ülkedeki suçlular Almanya'da kalamaz ve suçluların ülkelerine geri gönderilmelerini sağlamak için çaba göstermeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

 

- Zirveye Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de katılıyor

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, zirve kapsamında Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile de bir araya geleceklerini hatırlatarak Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

Scholz, Ukrayna'ya verdikleri destek ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e de Ukrayna'nın dostlarının desteğinin azalacağı yönünde spekülasyon yapmaması gerektiğine dair açık bir sinyal gönderdiklerini vurguladı.

 

- Almanya İsrail'e silah ve askeri malzeme satışına devam ediyor

Almanya, İsrail'e silah ve askeri malzeme satışını son haftalarda artırdı.

Alman Haber Ajansına (DPA) göre, Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı, hükümetin İsrail’e bu yıl 13 Ekim itibarıyla toplamda 45,74 milyon avroluk silah ve askeri malzeme satışına onay verdiğini bildirdi.

Bakanlık, hükümetin, İsrail'e bu yıl 21 Ağustos itibarıyla 14 milyon 460 bin avroluk silah ve askeri malzeme satışına onay verdiğini açıklamıştı.

Böylece Almanya, son 8 haftada İsrail’e 31 milyon avro değerinde silah ve askeri malzeme satışına onay verdi.

 

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Almanya'dan temin edilen silahların kullanımında uluslararası insancıl hukuka uyacağına dair İsrail'den mektup aldıklarını itiraf etti.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer de 14 Ekim'de Berlin'de yaptığı açıklamada, "İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." ifadesini kullanmıştı.

Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner de Almanya'nın İsrail'e hiçbir zaman silah yasağı uygulamadığını belirterek, "Bunu bir kez daha vurgulamak isterim, İsrail'e silah ihracatına yönelik bir yasak söz konusu olmamıştır." demişti.

IKG-Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, “Türk Kahvesinin 300 Yıllık Almanya Yolculuğu” adlı eserini, UCC e.V. – United I Culture I Connection Başkanı Aynur Cronauer ile Esma Yenice’ye hediye etti.


Almanya’nın en önemli orkestralarından olan ve birbirinden güzel eserleri dinleyicilere sunan ekip, Türk müziği harmonileriyle çalışmalarını genişletirken Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr.Latif Çelik ile görüşen, UCC e.V. – United I Culture I Connection Grup Başkanı Aynur Cronauer, “Biz Türkler genelde bireysel çalışmayı yeğliyoruz. Kim bilir, belki de millet olarak genlerimizde var. Ama şunu bilmeliyiz ki başarı bireysel değil, toplumsaldır. Onun için alanında önemli işler yapan arkadaşları bulunca hemen ‘bizim alanımızla nasıl birleştirebiliriz?’ diye düşünüyorum. Bu bağlamda, Dr. Latif Çelik’in on yıllar boyunca ürettiği eserleri incelemek üzere bizzat kendi elinden hediye olarak almak bizim için büyük bir mutluluktur” diye konuştu.


Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik ise, “Türklerin kültür tarihini konu alan eserlerin Türk müziğiyle birlikte seyirciye sunulması elbette bizi de heyecanlandırıyor. Her iki sanatçımızı da tebrik ediyorum” dedi.

Haber: İlhan BABA

 

 

Kısa bir süre önce Rahmet-i Rahman’a kavuşan Milli Görüş hareketinin önder isimlerinden ve Saadet Partisi'nin eski genel başkanlarından Recai Kutan, Avrupa Saadet kadrolarında da derin üzüntüye yol açtı. Birlik gazetesine açıklamalarda bulunan Avrupa Saadet Partisi Genel Başkanı Samet Sami Temel, “Recai Abi, Milli Görüş hareketinin bilge isimlerindendir. Necmettin Erbakan hocamız ile birlikte en uzun yolu yürüyenlerdendir. Partide üst düzey görevlerde bulunduğu yıllarda çok defa kendisini dinledik ve özellikle Milli Görüş hareketinin geniş halk kitlelerinde karşılık bulması için önemli emekler verdiğine şahit olduk. O, küskünleri barıştıran, sevgide yarıştıran ve bu milletin menfaatlerinin zerresinin zayi olmamasını isteyen bir fikir insanıydı. Çeşitli bakanlıklarda yaptığı görevler sırasında bu millete ileride en iyi şekilde hizmet edecek gençlerin yetişmesinin de önünü açtı. Konuşma, seminer ve konferanslarda bize ilk öğrettiği şey kul hakkına riayet etmekti. Onun yolundan yürüyecek ve Saadet kadrolarının dağılmadan sürekli ileriye giden ve büyüyen bir kitle olmasına gayret edeceğiz. Saadet hareketi sadece bizim değil, 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti dışında 7 milyonluk Avrupalı Türklerin de en önemli aksiyonudur.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

Avrupa Saadet Başkani Samet Sami Temel devamla, “Merhum Erbakan hocamızın yol arkadaşı, Milli Görüş davamızın koca çınarlarından olan Recai Kutan beyefendiyi kaybetmenin gerçek bir üzüntüsünü yaşıyoruz.
Recai bey sadece siyasi çalışmalarıyla ve mühendis kimliğiyle ülkemizin altyapısına sunduğu proje ve hizmetlerle mümtaz bir şahsiyetti. 
Kendisi 1952 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi‘nin İnşaat Bölümünden mezun olunca  önce doğduğu İl Malatya’da, DSİ 92. şubede mühendis olarak göreve başladı. Ardından Diyarbakır’a, Devlet Su İşleri 10. Bölge Müdürü olarak atandı. O günden beri; adı Anadolu’da: ‘’Suyu Arayan ve Suya Gem Vuran Adam!‘’ olarak kayıtlara geçti.
Bu idealist, inançlı genç mühendis özellikle Istanbul Teknik Üniversitesi‘nde Erbakan hocayla, arkadaşlarıyla ve idealleriyle tanıştıktan sonra, hedefi Güneydoğu Anadolu’nun geride kalmışlığını yenmekti. Bu insanlar ‘’Su Medeniyeti‘ni” yeniden ihya etmek ve Fırat ile Dicle nehirleri üzerinde barajlar inşa etmek ant içip, hayatlarını bu uğurda feda edecek kadar gözü pek kişilerdi. 
Bölgeyi stratejik tarım ambarı yapmak, bölgenin elektrik ihtiyacını karşılamak onların başlıca  hedefleri arasındaydı. ‘’Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden büyük Türkiye’’ için yeni bir hareketin öncülleri olacaklardı ileride. Bu uğurda arılar gibi çalışıyor, bölgenin gemlenecek baraj yerlerini, haritalar üzerinde işaretliyor ve de katır sırtlarında  bizzat sahaya  inerek o yerlere kazıklar çakıyorlardı.
O günlerden sonra suyun gitmediği, ekinlerin kuruduğu, kurak topraklarımıza rahmet yağsın diye kolları sıvamış, GAP gibi memleketimiz açısından stratejik öneme sahip olan bir projenin mimarı olmuşlardı.
Yine Milli Görüş hareketinin önemli kurumlarından olan Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin temellerini atan isimlerden birisi de Recai bey olmuştur.
Burada merhum Erbakan hocamız başta olmakla kurduğu arkadaşlıklar sonucu Milli Görüş hareketinin meydana gelmesinde önemli çaba ortaya koymuştur.
Recai bey Milli Nizam Partisi döneminden bu yana yılmadan bu davanın içinde omuştur. Gün olmuş bakan olmuş gün olmuş cezaevinde yatmıştır.
Lakin inandığı davasından, benimsediği prensiplerinden asla ve asla sapmayarak örnek bir mücadele biçimi ortaya koymuştur.
Kendisi en zor zamanlarda sınavlardan yüzü ak çıkmıştır. Ve Saadet Partimizin kurucu Genel Başkanı olma gibi şerefli bir görevi üstlenmekte kendisine nasip olmuştur.
Gerek genel başkanlığı döneminde gerekse de yaşının kemale erdiği dönemde yılmadan çalışmalarına devam etmiştir. Rabb'im kendisine gani gani rahmet eylesinç

 

Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel, mesajının sonunda, “Recai Kutan bizim için fikir dünyamızı aydınlatan samimi bir öncü ve ışık insan olacaktır. Milli Görüş hareketindeki emeklerini hiç unutmayacağız. Kendisine Cenab-ı Hak’tan rahmet, kederli ailesine de derin üzüntülerimiz ile birlikte en samimi başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz,” dedi.

Bilindiği gibi, merhum Recai Kutan, Milli Nizam Partisi döneminden beri sıkça kapatılan Milli Görüş çizgisindeki partilerin ana eksenindeki temsilcilerinden biri olmuş ve siyasi çalışmalarında Erbakan’dan hiç ayrılmamıştır.

 

 

 

„Mit Christoph Alkofer (Saal), Markus Erwin Bachmaier, Leonhard Wimmer (beide Elsendorf) und Johannes Ertlmaier (Mainburg) haben sich vier Landwirte aus dem Landkreis Kelheim an der Landwirtschaftsschule Pfaffenhofen erfolgreich zum Meister der Landwirtschaft fortgebildet.
 
Insgesamt 103 Absolventinnen und Absolventen im Regierungsbezirk Oberbayern durften ihre Meisterbriefe bei einem Festakt in Holzkirchen aus den Händen von Regierungspräsident Dr. Konrad Schober entgegennehmen. Mit dem Erwerb des Meistertitels sind die neuen Führungskräfte nicht nur bestens ausgebildet, um die Herausforderungen in der Landwirtschaft anzunehmen und zukunftsfähig weiter zu entwickeln. Sie haben sich darüber hinaus auch ein umfassendes Fachwissen angeeignet, das sie zukünftig an junge Auszubildende weitergeben können.  
 
Der Elsendorfer Markus Erwin Bachmaier zählt außerdem zu den 22 Jahrgangsbesten. Für seine praktische Meisterarbeit zum Thema „Varianten beim Anleiten von Hopfen“ wurde er von Ministerialrätin Dr. Claudia Hafner, Bildungsreferentin im Bayerischen Staatsministerium für Ernährung, Landwirtschaft, Forsten und Tourismus mit einem Meisterpreis der Bayerischen Staatsregierung ausgezeichnet.“ 

Schweinfurt ve çevresinde on yıllar boyunca eğitim dünyasındaki başarısını kanıtlayan ve şimdiye kadar çok sayıda genci meslek ve eğitim dünyasında başarı ile hayata kazandıran Schweinfurt Wirtschaftsschule O. Pelzl yeni dönemde yeni öğrenciler için tanıtım yapmaya devam ediyor.

Okulun Müdürü Dominik Steinruck, “Şehrimizdeki ve yakın bölgelerdeki Türk Gençlerini uzun yıllardan bu yana hayata hazırlayan proğramlar ile mükemmel bir eğitim almasına katkı sağladık. Bu bağlamda yeni yüzler, yeni öğrenciler bize gelmek istediklerinde aileleri ile birlikte onlara en güncel bilgileri vermeye hazırız. Bize gelen her genci mutlaka kafasındaki sorular aydınlanmış olarak geri dönecektir. Özellikle aileler çocuklarının geleceği ile ilgili karar vermeden önce mutlaka devam edeceği okullar ile igili bilgi almalarının önemli olduğunu zaten biliyorlar. Schweinfurt Türk Toplumu ile yakın diyalog içinde olmaktan, okulumuzu ve buradan mezun olanların geleceği konusunda misafirlerimizi bilgilendirmekten büyük mutluluk duyarız” şeklinde konuştu.

Bilindiği gibi uzun yıllardır Schweinfurt’ta başarılı bir eğitim veren Wirtschaftsschule O. Pelzl bu güne kadar çok sayıda göçmen kökenli öğrenciyi mezun ederek hayata atılmasını sağladı.

 

 


Bild: Freepik

 


Bild: Freepik

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Batı Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine verdiği güçlü desteği bir kez daha teyit etti.

Avrupa ve Batı Balkan ülkeleri liderlerinin başkent Berlin'de bir araya geldiği "Berlin Süreci Zirvesi'nde" konuşan Scholz, "Avrupa Birliği ancak Batı Balkanlar'ın da Birliğin bir parçası olmasıyla tamamlanır." dedi.

 

Scholz, liderleri, ülkelerini AB üyeliğine daha da yaklaştırmak amacıyla reformlarını sürdürmeye ve bölgesel işbirliğini artırmaya yönelik adımlar atmaya çağırarak, "Bugün siz, Batı Balkan ülkelerinin liderleri ortak hedefimiz doğrultusunda önemli adımlar atıyorsunuz. Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması'nın (CEFTA) önündeki engelleri kaldırdığınız için sizleri kutlamak istiyorum." diye konuştu.

Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan'ın imzaladığı "Ortak Bölgesel Pazar ve Hareketlilik Anlaşması"ndan övgüyle bahseden Scholz, "Bu anlaşma, CEFTA'nın önündeki engelin kaldırılması, sınır ötesi çalışma izinleri ve bölge çapında e-ticaret kuralları gibi diğer bazı anlaşmaların da etkinleştirilmesine olanak sağlamaktadır." ifadesini kullandı.

Scholz, özellikle Kosova'ya, Sırbistan'dan ithalat üzerindeki yasağı kaldırarak çözüme katkıda bulunmasından dolayı teşekkür etti.

 

Sırbistan ve Kosova arasındaki normalleşme adımlarının öneminin altını çizen Şansölye, ikili sorunların işbirliği ruhu içinde çözülmesi gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:

"Bölgenizin hala geçmişteki çatışmalarla ne kadar şekillendiğini hepimiz biliyoruz. Artık bu geçmişin üstesinden gelmenin ve gözlerimizi geleceğe çevirmenin zamanı geldi. Bu nedenle bugün Belgradlı ve Priştineli dostlarımıza şunları söylemek istiyorum: Lütfen barışçıl ve müreffeh bir geleceğe giden yolda geçmişin sizi engellemesine izin vermeyin. Bu geleceğin AB'de olduğuna inanıyorum."

Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan, Berlin'deki zirvede, "Ortak Bölgesel Pazar ve Hareketlilik Anlaşması" imzaladı.

 

BERLİN (AA) - Almanya, İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Geçici Barış Gücü'nü (UNIFIL) hedef alan saldırılarını kınadı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında, Lübnan'ın güneyindeki durumu artan büyük bir endişeyle izlediklerini söyledi.

Şu ana kadar 5 barış gücü askerinin yaralandığı ve UNIFIL karakolunda önemli ölçüde hasar meydana geldiğini bildiklerini aktaran Fischer, BM Barış Gücü askerlerine saldırılmasının hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu vurguladı.

 

Fischer, "Lübnan'ın güneyinde ve dünyanın başka yerlerinde BM misyonlarına yönelik tüm saldırıları kınıyoruz." ifadesini kullandı.

İsrail'den saldırı nedeniyle acilen kapsamlı bir açıklama beklediklerini vurgulayan Fischer, İsrail tarafıyla bunun için görüşmelerde bulunduklarını kaydetti.

Fischer, İsrail ordusu da dahil olmak üzere çatışmanın tüm taraflarının, savaş faaliyetlerini yalnızca çatışmanın diğer tarafın askeri hedeflerine yöneltmeleri yükümlülüğünü taşıdıklarını söyledi.

 

UNIFIL’in geri çekilme talebinin tek taraflı yapılamayacağını ifade eden Fischer, UNIFIL’in BM Güvenlik Konseyince görevlendirildiğine işaret ederek mevcut eylemlere karşı UNIFIL’in nasıl yanıt vereceğine ilişkin karar alma görevinin Güvenlik Konseyinde olduğunu kaydetti.

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen "Türk-Alman Dostluk Konseri"ne Türklerin yanı sıra Almanlar da ilgi gösterdi.

Ehrenfeld Halk Merkezi'ndeki konser, Köln Yunus Emre Enstitüsü (YEE) ve Köln-İstanbul Kardeş Şehir Derneği işbirliğiyle ve Köln Anakent Belediyesinin himayesinde gerçekleşti.

 

Konserde korolar, Türk ve dünya müziğine ait geleneksel ve modern şarkılardan oluşan bir repertuar sunarak, kültürler arasında köprü kurdu.

Köln Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Ralf Heinen, açılış konuşmasında, kardeş şehirlerin, şehir bağlantıları üzerinden toplumların birbirine yakınlaşmasına aracılık ettiğini dile getirdi ve Yunus Emre Enstitüsünü, kardeş şehir etkinliklerine verdiği desteklerden dolayı kutladı.

 

Köln-İstanbul Derneği Başkanı Walter Kluth ise senelerdir YEE ile birlikte sanattan müziğe yaptıkları çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

YEE Köln Müdürü Yılmaz Bulut da kardeş şehir derneği ve kardeş şehir ilişkileri kapsamındaki etkinliklerle Türk Alman dostluğuna katkı sağladıklarını söyledi.

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, "İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." dedi.

Sözcü Fischer, Berlin'de yaptığı açıklamada, Almanya'nın, soykırım yaptığı gerekçesiyle İsrail'e silah vermediği iddialarını yanıtladı.

 

"Bu konu hakkında burada daha önce birkaç kez konuşmuştuk." diyen Fischer, "Pozisyonumuz değişmedi. İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." dedi.

Fischer, Alman Bild gazetesinde yer alan bir habere atıfta bulunarak, "Soykırım, etnik grupların etnik veya sosyal özellikleri, milliyetleri veya dini inançları temelinde kasıtlı olarak öldürülmesi, imha edilmesi veya diğer şekillerde yok edilmesi anlamına gelir." diye konuştu.

Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner ise Almanya'nın İsrail'e hiçbir zaman silah yasağı uygulamadığını belirterek, "Bunu bir kez daha vurgulamak isterim, İsrail'e silah ihracatına yönelik bir yasak söz konusu olmamıştır." dedi.

 

Bild gazetesi, Almanya'nın, İsrail'den silahların "soykırım" için kullanılmayacağına dair yazılı güvence istediğini ileri sürmüştü.

İsrail'in söz konusu belgeyi ilettiği ve bunun ardından da Başbakan Olaf Scholz'un mecliste "İsrail'e silah sağladık ve sağlayacağız." ifadelerini kullandığı kaydedilmişti.

 

7 Ekim 2023 günü sabah 06.30’da başlayan saldırılar İsrail’in Orta Doğu’da varlığını sürdürme ve hayallerini hayata geçirme yönünde bir dönüm noktası oluşturdu. Ama o işin bahanesi. İsrail’in tüm hesaplarını Arz-ı Mev’ud’a göre yaptığını bilirsek, fırsat kolladığını da biliyoruz demektir.

1948 yılında İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Mısır’ın öncülüğünde oluşturulan Arap Birleşik Ordusunun İsrail’e saldırması ile başlayan ilk savaşın devamı olarak 1952’de, 1967’de ve 1973’de yaşanan savaşlarda, Mısır, Irak, Suriye, Libya ve Ürdün birliklerinden oluşan Birleşik Arap Orduları İsrail topraklarına hiç ayak basamamışlar, tam tersine toprak kaybı yaşamışlardı.

İlk kez 7 Ekim 2023 saldırısında, İsrail’in terör örgütü sınıfına koyduğu, düşman saydığı ve tehdit olarak gördüğü Hamas üyeleri İsrail topraklarına girmiş oldu.

 

BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri olan ABD ve bir asır önce 1916 yılında Fransa ile imzaladığı Syces Picot anlaşması ile Osmanlı Devletini parçalayarak Orta Doğu’nun bu günkü sınırlarını çizen, petrol yataklarını da yarattıkları yapay devletlerle kendi kontrolleri altına alan İngiltere, İsrail’in Orta Doğudaki varlığını pekiştirmek için Hamas’ın bu saldırısını Uluslararası Hukuka uygun bir fırsata dönüştürmek yoluna gittiler.

 

İsrail, BM Güvenlik Konseyi üyeleri olan ABD, İngiltere ve Fransa’nın da desteği ile Birleşmiş Milletler Kuruluş Antlaşmasının 51. Maddesi içeriğince “silahlı saldırı gerçekleştikten sonra meşru müdafaa hakkını oluşturan yasal yetkiyi” kullanacağını açıklayarak, karşı saldırılarını bu içeriğine sokarak, yasallaştırdı. Bu kapsam içinde hareket ederek de Gazze de orantısız güç kullanma yoluna giderek 27 Ekim 2023’de kara harekatını başlattı. Tüm yerleşim yerlerine, yok etmek hedefli planlı ve düzenli saldırılar düzenledi.  

Saldırılarda iki milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, Gazze’deki binaların yaklaşık yüzde 60’ı harabeye döndü, su, elektrik, kanalizasyon, iletişim, yol ve diğer insan yaşamını kolaylaştıran altyapı tümü ile yok oldu, resmi olarak 42 bin, yıkıntıların içinde kalan ve halen ulaşılamayanlarla birlikte yüz binden fazla insan hayatını kaybetti.

Yerel halkın Gazze’deki varoluşu sonlanırken, Hamas’ın Gazze’deki varlığı ve gücü yok oldu.

 

İsrail, Gazze toprakları içinde yaşayan yerel halk ile Hamas’ın varlığını sıfırladıktan sonra gözünü komşu ülkelerden başlamak üzere Orta Doğu’ya dikti. Belli ki Orta Doğu, aynen 1916’da yapıldığı gibi yeniden yapılandırılacak, yeni sınırlar çizilecek ve Atlantik ittifakının kolayca uzaktan yöneteceği yeni yapay devletler oluşturulacak.

 

Şimdi önemli olan bundan sonra bölgedeki varlığını ve güvenliğini sağlam temellere oturtmak için neler yapacağı. Ki İsrail’in ilk hedefinin, insanın yaşamı için olmazsa olmaz olan ‘su’yun bölgedeki kaynaklarını ele geçirmek ve kendi kontrolü altına almak olacağını tahmin etmek zor değil. Suriye sınırları içinde yer alan Golan tepelerini 1967’deki Yom Kippur savaşında ele geçirmesi ile su sıkıntısını biraz olsun azaltan İsrail, şimdi gözünü 1948’de çizilen ama gerçekleştirilemeyen İsrail Haritasında yer alan Litani nehrine ve bu nehri besleyen su havzalarına dikti.

 

Yani İsrail’in Lübnan’a saldırısındaki önceliği Hizbullah ile savaşmak değil, Litani Nehrini ve bu nehri besleyen su havzalarını ele geçirmek. Litani nehrini ve su havzasını ele geçirdikten sonra aynen Gazze’de yaptığı gibi, Lübnan’ın güneyini yaşanmaz hale getirerek, bölge halkını baskı altına alacak, Hizbullah’ın Lübnan kanadını da etkisiz hale getirecek.

Anlayacağınız “su savaşları başlayacak” efsanesi hayata geçiyor. Uzun vadeli hesapların insanı olan Yahudiler bunun hesabını da yapmış belli ki…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili