Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

WESSELİNG (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) konusunda yaptıkları çalışmanın aralık ayında TBMM'ye intikal edeceğini söyledi.

Bilgin, Almanya temaslarının ikinci gününde, Köln kenti yakınlarındaki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Wesseling Camisi'nde vatandaşlarla bir araya geldi.

 

Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Köln Başkonsolosu Turhan Kaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Oğuz Tuncay, cami derneği yetkilileri ve bölgede faaliyet gösteren dernek temsilcileri de camideki toplantıya katıldı.

Bakan Bilgin, toplantının ardından AA muhabirine yaptığı açıklamada, Almanya ziyaretinde çeşitli topluluklar ve sivil kuruluşlarıyla bir araya gelerek, onların sorunlarını dinlediklerini, taleplerini aldıklarını belirtti.

 

Bu sorunların bazılarının hemen çözülebilecek şeyler olduğunu ve o konuda talimat verdiklerini ifade eden Bilgin, şunları kaydetti:

"Bazıları bir takım düzenlemelerle çözülecek ya da Alman hükümetiyle Türkiye arasındaki ilişkilerle çözülecek sorunlar. Bunları takip edeceğiz ve çözeceğiz. Yurttaşlarımız nerede yaşarlarsa yaşasınlar sorunları bizim sorunumuzdur. Dünyanın neresinde bir Türk varsa onun sorunu Türk devletinin sorunudur. Türk devleti, çözüm konusunda her zaman bir irade koyduğu gibi bugün de koymaya devam edecektir."

 

Emeklilikte yaşa takılanlar konusundaki soruyu yanıtlayan Bilgin, "Yeni bir gelişme yok. EYT ile ilgili çalışmalarımız tamamlandığı zaman aralık ayında TBMM'ye intikal ettireceğiz." diye konuştu.

Bilgin, toplantıda yaptığı konuşmada ise şunları paylaştı:

"Biz Türkler Anadolu'ya bin yıl önce geldik. Bin yılda Anadolu'nun adını değiştirdik, oranın adı Anatolia'ydı, Türkiye yaptık. 1960'larda abilerimiz, ablalarımız, amcalarımız, vatandaşlarımız Almanya'ya, Fransa'ya, Avrupa'nın muhtelif şehirlerine gittiler ama oralarda kaybolmadılar. Oralarda hem minarelerini, camilerini açtılar, hem güzel Türkçelerini unutmadılar ve yaşatmaya devam ediyorlar. Yaşadığımız, gittiğimiz yerlerde varlığımızın işaretleri olan bayrağımızı, ezanımızı, kültürümüzü ve dilimizi yaşatmak fevkalade önemli. Bunları kaybettiğimiz zaman aslında kaybolur gideriz, geriye hiçbir şey kalmaz."

 

 

 

KÖLN (AA) - Genel merkezi Almanya'nın Köln kentinde bulunan Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), Almanya Federal Parlamento Başkan Yardımcısı ve Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret içeren sözlerini kınadı.

UID Genel Başkanı Köksal Kuş, genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında, Kubicki'nin Hildesheim şehrinde tertiplenen bir seçim programında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında kullandığı hakaret dolu kelimeleri şiddetle lanetlediklerini söyledi.

Kuş, "Kubicki’nin ifadeleri asla kabul edilemez. Kubicki bu hakaretvari açıklamaları ile öncelikle kendi onur ve kişiliğine, sonrasında da gerek partisinin gerekse de temsil ettiği parlamentonun ciddiyetine zarar vermiş bulunmaktadır. Adı geçen kişi bu yakışıksız ifadelerinin Alman siyasetine büyük zararlar verdiğinin bilincinde olmalıdır ve aynı zamanda da kendisinin siyasi ve ahlaki derecesini gözler önüne sermektedir." ifadelerini kullandı.

"Siyasetçi olduğunu veya toplumun temsilciliğini yaptığını iddia edenler tepki ve eleştirilerini diplomatik bir dille ifade edebilmeyi öğrenmelidir." diyen Kuş, şunları kaydetti:

"Sorumlu bir siyasetçi toplum barışına zarar verecek yaklaşımların yanı sıra kutuplaştırıcı sözler ve hakaretlerden kaçınmalıdır. Sorumluluk taşıyan bir siyasetçi yaptığı hataları gördüğünde bunlardan dönebilen ve aynı zamanda özür dilemeden de çekinmeyendir. Bu vesileyle gerek FDP gibi köklü bir partiyi gerekse Federal Almanya Parlamentosunu temsil eden Kubicki’yi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden ve milletinden af dilemeye davet ediyoruz."

Basın toplantısında UID yönetim kurulu üyeleri de hazır bulundu.

 

 

 

 

Her yıl 3 Ekim'de düzenlenen etkinliklerde bu yıl geleceğin "yeşil" camileri, çevre bilinci, sürdürülebilirlik ve iklimin korunması konuları ele alınacak...

 

KÖLN (AA) - Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyinin (KRM) bu yıl camilerde düzenleyeceği Açık Cami Günü'nün bu yılki teması, "Sınırlı Kaynaklar – Büyük Sorumluluklar" olarak belirlendi. 

İki Almanya'nın birleşme günü olan 3 Ekim'de, 2007'den beri her yıl Almanya genelindeki binden fazla camide düzenlenen etkinliklerde, bu yıl yine camiler kapılarını herkese açacak ve ziyaretçiler İslamiyet hakkında bilgilendirilecek.

KRM sözcüsü Mohamed El Kaada yaptığı yazılı açıklamada, iklim değişikliği, Kovid-19 salgını, Ukrayna’daki savaş ve beraberinde getirdiği enerji krizinin bütün dünyayı meşgul ettiğini belirtti.

Güvensizlik, endişe ve geçim kaygısının her geçen gün daha da yaygınlaştığına işaret eden Kaada, "Modern insanın yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıklarının çevreye etkisi çok büyük. Dünyanın gelecek nesiller için de yaşanabilir olması için çevre konusunda sorumluluk bilinciyle hareket etmek hayati önem taşıyor. Bu sebeple bu yılki Açık Cami Günü’nün ana konusu 'Sınırlı Kaynaklar – Büyük Sorumluluklar' olacak." dedi.

Kaada, şunları kaydetti:

"Allah’ın yarattığı nimetlerin korunması ve bunlara sorumluluk bilinci çerçevesinde yaklaşılması, Müslümanlar için hem toplumsal hem ferdi hem de dini anlamda en önemli görevlerdendir. Sorumluluk bilinci, farkındalık, sürdürülebilirlik ve çevre dostu ibadet mekanlarının inşası cami cemiyetlerinin uzun süredir gündeminde olan hususlardır. Geleceğin 'yeşil' camileri, çevre bilinci, sürdürülebilirlik ve iklimin korunması etrafında şekillenmektedir."

Kaynakları korumanın ve israftan kaçınmanın aynı zamanda İslam’ın da önemli kurallarından olduğunu vurgulayan Kaada, "Açık Cami Günü’nde camiler kapılarını bütün vatandaşlara karşılıklı fikir alışverişi için açacak. Çeşitli etkinlikler ve karşılıklı sohbetler çerçevesinde konuya dair problemler ele alınacak. Açık Cami Günü aynı zamanda bütün vatandaşlara çevrelerindeki camileri ziyaret etme imkanı da sunuyor." ifadelerini kullandı.

Mit dem Ziel, die Digitalisierung für alle begreifbar zu machen, hat sich das Team der Stadtbücherei im Rahmen des Leuchtturmprojektes „Level 3“, das vom Deutschen Bibliotheksverband gefördert wird, im Frühjahr auf den Weg gemacht. Dank der umfangreichen Fördermittel des Digitalprogrammes „WissensWandel“ konnte ein attraktives technisches Equipment und eine breite Auswahl an Mediengeräten gekauft werden. Gleichzeitig hat Lambert Zumbrägel gemeinsam mit dem medienpädagogischen Team vielfältige Netzwerke aufgebaut und im Rahmen von Kursen, Aktionen, Vorträgen und persönlichen Gesprächen den Besucherinnen und Besuchern einen ersten Einblick in die Ideen von Level 3 vermittelt.
Auf diesen Erfahrungen baut das nunmehr vorliegende zweite Programm auf, das aufgrund der geplanten Umbau- und Renovierungsmaßnahmen im Dachgeschoss und der damit verbundenen Schließung der Räumlichkeiten von Dezember bis Frühjahr nächsten Jahres zeitlich begrenzt ist. Inhaltlich bietet es aber eine ebenso breite Auswahl – von Einführungskursen in die Bedienung der Geräte, Workshops zu Smartphones und Augmented Reality oder medialem Basteln mit Kindern in den Herbstferien.
Ein interessantes Informations- und Diskussionsforum stellen die ausgewählten Vorträge dar. In der Vortragsreihe „Gamingkultur“ wird das Thema Gaming aus ganz unterschiedlichen Perspektiven beleuchtet; Peter Podrez geht der Frage nach, welche Bedeutung Computerspielen bei der Identitätssuche zukommt, Danijel Katic zeigt das Wechselspiel von Computerspielen und Filmen auf und schließlich lädt die Stadtbücherei gemeinsam mit dem Würzburger E-Sport-Verein „WueSports e.V.“ ein, die Frage, ob Computerspielen als Sport verstanden werden kann, zu diskutieren.
Lambert Zumbrägel gibt Ende November Eltern Tipps zu Mediengeräten unterm Weihnachtsbaum und nicht zuletzt beteiligt sich das Level 3 Team mit einer Reihe an Veranstaltungen an der Wuerzburg Web Week, mit denen insbesondere Seniorinnen und Senioren, die den digitalen Einstieg wagen, angesprochen werden sollen. Das offene Studio zur Produktion von Web, Video, Foto und Audios kann nach einer individuellen Einführung in die Bedienung der Geräte weiterhin von allen Interessierten genutzt werden. Dasselbe gilt für das Ausprobieren und die Nutzung der Medientechnik vom 3D-Druck über den Lasercutter und viele andere Geräte
Level 3 lebt vom Mitmachen, Teilen und dem gemeinsamen Ausprobieren und Gestalten. Deshalb freut sich das medienpädagogische Team auf die Rückmeldungen der Besucherinnen und Besucher, auf ihre Wünsche, ihre Unterstützungsbedarfe oder ihre Vorschläge für die Fortsetzung, die ganz bestimmt folgen wird.

Das ausführliche Programm ist in der Stadtbücherei erhältlich oder auf der Homepage unter 
www.stadtbuecherei-wuerzburg.de zu finden. Für weitere Informationen steht das Team der Stadtbücherei unter Tel. 37-3438 zur Verfügung.
30 Jahre lang lebte Dr. Horst Schäfer-Schuchardt mit seiner Familie im italienischen Apulien, bis er zurückkehrte und ein gutes Stück Italien mit nach Würzburg brachte. Seit 1991 führt er das Geschäft „Ölbaum“ in der Eichhornstraße, das zugleich inoffizieller Treffpunkt von Mitgliedern der Società Dante Alighieri ist. Mitglied der Würzburger Dante-Alighieri-Gesellschaft ist Schäfer-Schuchardt seit 64 Jahren und seit 1980 ihr Präsident. Nun wurde ihm von der Stadt Würzburg für sein kulturelles Engagement der „Tanzende Schäfer“ verliehen.
Bürgermeisterin Judith Jörg überreichte die Auszeichnung an „einen der aktivsten Förderer der italienischen Kultur in Deutschland, den langjährigen Vorsitzenden der Dante-Gesellschaft, den bekannten Wissenschaftler, der weltweit insbesondere für seine kulturgeschichtliche Expertise zum Olivenbaum geschätzt wird und der hierzulande nicht zuletzt aufgrund seiner hochkarätigen Dokumentarfilme, vielfach vom BR produziert, bekannt wurde: Dr. Horst Schäfer-Schuchardt, Jurist, Kunsthistoriker, Archäologe, Historiker und vor allem Weltbürger.“
Schäfer-Schuchardt erforschte in Apulien im Auftrag des Max-Planck-Institutes, der Bibliotheca Hertziana, dem Deutschen Kunsthistorischen Institut in Rom und der Deutschen Forschungsgemeinschaft die „Apulische Figürliche Steinplastik des 11. bis 13. Jahrhunderts“. Gleichzeitig widmete er sich der Erforschung der Apulischen Höhlenkirchen und Felsensiedlungen, dem Nikolauskult und dem Olivenöl. Die wissenschaftliche Zusammenarbeit mit dem „Internationalen Olivenöl-Konzil“ in Madrid, dem Bayerischen und dem Hessischen Fernsehen waren die Folge, ebenso die Teilnahme an Olivenöl-Panels bei „Der Feinschmecker“, „Bio-Press“, „Bioil“ und „Ercole Olivario“. „Ihr Expertenwissen wurde am Ende so geschätzt, dass man Sie sogar nach Saudi-Arabien oder nach Griechenland einlud, um dort angeschlagene Olivenbäume zu retten“, erinnerte Jörg in ihrer Laudatio. 2018 erhielt Schäfer-Schuchardt den Verdienstorden der Italienischen Republik, verbunden mit der Ritterwürde Cavalliere della Repubblica di Italia. Er ist Ehrenbürger der Stadt Mattinata und erhielt weitere Ehrungen der Städte Bitonto, Bitritto und Ostuni.
Mit der Dante-Alighieri-Gesellschaft bietet Schäfer-Schuchardt Vorträge und Veranstaltungen, die fundiert und hochkarätig, zugleich aber auch populär und vermittelbar sind, so dass sich das Kulturprogramm der Würzburger Società immer stärker einem breiten Publikum öffnete. Mit Leidenschaft setzte er sich auch für die im Jahr 2018 unterzeichnete Städtefreundschaft Würzburgs mit Siracusa ein, die heute als das kulturelle Zentrum Siziliens gilt.
Die Dante Alighieri Gesellschaft Würzburg ist ein Außensitz der Società Dante Alighieri mit Hauptsitz in Rom. Sie hat sich der Vermittlung von Kunst und Kultur Italiens verschrieben und der Pflege der italienischen Sprache. In Würzburg wurde sie Anfang der 1950er-Jahre von Professoren der Julius-Maximilians-Universität gegründet, ihr Sitz ist am Institut für Kunstgeschichte.
Der „Tanzende Schäfer“, eine Porzellanfigur nach einer der lebensgroßen Steinfiguren im Schloss von Veitshöchheim, wird an Bürgerinnen, Bürger und Gäste der Stadt verliehen, die sich um Würzburg in besonderer Weise verdient gemacht haben.
 
 
 
HAMBURG (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, WindEnergy Hamburg Konferans ve Fuarı'nda Türk şirketlerinin yer aldığı "Invest in Türkiye" pavilyonunun açılışını gerçekleştirdi.

Almanya'nın Hamburg kentinde düzenlenen fuarda Türk şirketlerinin yer aldığı "Invest in Türkiye" pavilyonunun açılışı Bakanlar Dönmez ve Varank tarafından gerçekleştirildi.

Bakan Dönmez, buradaki konuşmasında, Türkiye'deki rüzgar enerjisi sektörünün büyümeye devam ettiğini belirterek, "Sadece Türkiye'de değil dünyanın her yanına malzeme, hizmet ve teknoloji götüren ve ihracat yapan bir rüzgar enerjisi sektörü var. Emeği geçen herkese teşekkür ederim." diye konuştu.

Bakan Varank da Türkiye'nin enerjide son 20 yılda yaptığı yatırımlarla dünyada ciddi bir oyuncu haline geldiğine dikkati çekerek, "Türkiye, dünyanın 45 ülkesine ekipman satışı ve ihracatı yapıyor. Bugün aynı zamanda hidrojenle ilgili oturumlar olacak. Hidrojen de geleceğin dünyasında enerjide en çok tartışılan konulardan bir tanesi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız da Türkiye'nin fikirlerini ve çalışmalarını ortaya koyacak. Trendlerle ilgili oturumlar olacak. Böyle büyük bir organizasyonda Türkiye'nin kabiliyetlerini tanıtmaktan dolayı memnunuz." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin rüzgar enerjisi potansiyeli ve üretim gücünün sergilendiği WindEnergy Hamburg Konferans ve Fuarı'na Türkiye'den 30'dan fazla firma katıldı. 30 Eylül'e kadar devam edecek fuarda, firmalar rüzgar teknolojisi alanındaki ürünlerini sergileyecek ve yeni iş bağlantıları kuracak.

Aynı tarihlerde düzenlenen ikinci etkinlik olan "H2 Expo Hidrojen Fuarı ve Kongresi"nde ise gelecekte rüzgar enerjisiyle entegre olacak hidrojen üretim, depolama ve taşıma teknolojileri ele alınacak. Öte yandan, yenilenebilir enerji açısından zengin olan Türkiye'nin hidrojen alanındaki imalat ve üretim potansiyeli anlatılacak.

- "Dünya, tedarik zincirinde bir değişim olacaksa Türkiye, sahip olduğu avantajlarla bu alandaki en güvenilir tedarikçilerden biri olacaktır"
- "Türkiye, bugün Avrupa'nın sadece doğal gaz arz güvenliğinde değil, aynı zamanda rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji alanlarında da güvenilir ortağı, ekipman tedarikçisi haline geldi"
 

HAMBURG (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'nin, rüzgar enerjisi sektöründe Avrupa'nın ve bölgenin yeni üretim ve inovasyon merkezi haline gelmeyi amaçladığını ifade etti.

Dönmez, WindEnergy Hamburg Konferansı ve Fuar'ında gerçekleşen bir oturumdaki konuşmasında, enerji meselesinin ülkeler arasındaki iş birliğini artıracak unsurların başında geldiğini söyledi.

Türkiye'nin, özellikle Kovid-19 salgınıyla birlikte kırılan global üretim ve tedarik zincirinin yeniden yapılandırılmasında jeopolitik konumu, güçlü ekonomisi ve uluslararası enerji projelerindeki tecrübesiyle öne çıktığını vurgulayan Dönmez, "Türkiye, bugün Avrupa'nın sadece doğal gaz arz güvenliğinde değil, aynı zamanda rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji alanlarında da güvenilir ortağı, ekipman tedarikçisi haline geldi." diye konuştu.

Bakan Dönmez, Türkiye'nin Avrupa'nın 5'inci büyük rüzgar ekipmanı üreticisi olduğunu belirterek, "2021 yılında 50'ye yakın ülkeye yaklaşık 1,5 milyar avroluk rüzgar türbin ve ekipmanı ihracatı yaptık. Firmalarımızın cirolarının yüzde 70-80'lik kısmı ihracat gelirlerinden oluşuyor. Türkiye'deki rüzgar türbini ve ekipman üreticileri türbin komponentlerinin yaklaşık yüzde 70'ini üretebiliyor. Türkiye, kanat ve kule üretiminde Avrupa lideri." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin birçok alanda güçlü yönleriyle rakiplerinin önüne geçtiğini aktaran Dönmez, "Bu güçlü yanlarımızla rüzgarda Avrupa'nın ve bölgenin yeni üretim ve inovasyon merkezi olmayı amaçlıyoruz." dedi.

- "Türkiye olarak tedarik zincirlerinde artan oranda yer almaya hazırız"    

Dönmez, hidrojen üretimine ilişkin, "Bakanlık olarak yaklaşımımız hidrojeni 4 ana fayda üzerinden elde etmektir. İlki daha fazla yenilenebilir enerjiyi sisteme dahil etmek, ikincisi ısı sektörünü karbon emisyonsuz bir hale getirmek, belki de ilerleyen dönemlerde TANAP üzerinden Avrupa'ya ihraç etmek, üçüncüsü yerli kömürden hidrojen üretimi gerçekleştirmek ve sonuncusu hidrojen depolama ve tutucusu olarak bor madenini kullanımını artırmak." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin stratejik minerallerde de dünyanın en güvenilir tedarikçilerden olduğunun altını çizen Dönmez, "Sadece temiz enerji teknolojilerinde değil, aynı zamanda temiz enerji madenlerinin çoğunda da Türkiye olarak tedarik zincirlerinde artan oranda yer almaya hazırız. Dünya, tedarik zincirinde bir değişim olacaksa, Türkiye sahip olduğu avantajlarla bu alandaki en güvenilir tedarikçilerden biri olacaktır." diye konuştu.

- "Türkiye potansiyel yatırımcılar için büyük avantajlar sunuyor"

Dönmez, Türkiye'nin rüzgar enerjisinde kurulu gücünün ağustos itibarıyla 11 bin 137 megavat olduğunu belirterek, "Bugün, yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa'da 5'inci, dünyada 12'nci sıradayız. Rüzgar enerjisi kurulu gücünde ise Avrupa'da 7'inci, dünyada 12'nci sıradayız. Yenilenebilir kaynakların dünya elektrik üretimindeki payının yüzde 28 olduğu düşünüldüğünde, Türkiye, yüzde 46'lık oranla yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminde dünya ortalamasının hayli üzerinde." değerlendirmesinde bulundu.

Dönmez, Dünya Bankasının yaptığı çalışmaya atıfta bulunarak, "Türkiye, 12 gigavat tabana sabitlenmiş açık deniz elektrik santrali ve 57 gigavat kıyıdan uzak offshore potansiyeline sahip. Bu rakamın türbin teknolojisindeki gelişmelerle birlikte gelecekte daha da artacağını öngörüyoruz." dedi.

Gelişen teknolojilerle, Türkiye'nin karasal alanda 100 bin megavatı aşan potansiyelinin olduğu hesaplandığını aktaran Dönmez, Türkiye'nin sürekli büyüyen ekonomisi, artan nüfusu, bölgesel üretim ve tedarik merkezi olma hedefinin potansiyel yatırımcılar için büyük avantajlar sunduğunu anlattı.

- "Güney Gaz Koridoru için gereken iş birliği imkanlarına da hazırız"

Türkiye'nin net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için 85 gigavat rüzgar enerjisi santrali kurması gerektiğini dile getiren Dönmez, bunun rüzgar enerjisi kurulu gücünün 30 yılda 8 kat artacağı anlamına geldiğini bildirdi.

Bunlarla birlikte kesintili kaynakların yönetimi için bataryalı depolama kapasitesini de ciddi oranda hayata geçirmek gerektiğine değinen Dönmez, şöyle konuştu:

"Yatırımcılarımız için bu anlamda önemli teşvik ve destek imkanları sunuyoruz. Rüzgar enerjisi üretimi için YEKDEM adını verdiğimiz destekleme mekanizmasıyla 10 yıllık alım garantisi veriyoruz. Ayrıca RES kurulumlarında yatırımcılarımız için teşviklerimiz bulunuyor. Yenilenebilir enerji santrallerinin yanı sıra hibrit santraller, enerji depolama ve yeşil hidrojen üretim tesisleriyle de kaynaktan teknolojiye kadar her aşamada bölgemizin en büyük yenilenebilir enerji üretim üssü olmayı amaçlıyoruz."

- "Türkiye her zaman güvenilir bir liman olmaya devam edecek"

Türkiye'nin Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşleticileri Birliği (ENTSO-E) ile Avrupa iletim hattına bağlı olduğunu anımsatan Dönmez, "Güney Gaz Koridoru için gereken iş birliği imkanlarına da hazırız. Kısacası Avrupa'nın enerji arz güvenliği için güvenilir ve stratejik bir partner olarak gereken her türlü yapıcı ve kazan-kazana dayalı iş birliğine her zaman açığız." ifadelerini kullandı.

Rüzgar enerjisinde teknoloji geliştirmeye, ilerlemeye, yatırımları artırmaya hazır olduklarını belirten Dönmez, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hatta offshore rüzgar konusunda da bazı teknik konuları netleştirince hızla ilerlemeyi düşünüyoruz. Fakat enerji dönüşümünde kimse tek başına kazanamaz. Ekibiniz ve takımınız kadar güçlüsünüz. Bizler de Türkiye olarak, Avrupa Birliği ülkeleri ile iş birliği geliştirmeyi hedefliyoruz. Biz her zaman şunu savunduk: Türkiye'ye yatırım yapan hiçbir zaman kaybetmedi. Türkiye sağlam ekonomisi, sunduğu cazip fırsatları, iç pazarının büyüklüğü, jeopolitik konumu ve siyasi istikrarı ile yatırımcılar için her zaman güvenilir bir liman olmaya devam edecek."

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck: "Fransa'dan gelen verilerin, rezervi (nükleer santralleri) devreye alarak kullanacağımızı gösterdiğini söylemeliyim"
 

BERLİN (AA) - Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, Almanya'nın kalan üç nükleer santralinden ikisinin en az Nisan 2023’e kadar elektrik şebekesine bağlı kalacağını duyurdu.

Habeck, başkent Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, ülkede kalan 3 nükleer santralden 2'sinin (Bavyera'daki Isar 2 ve Baden-Württemberg'deki Neckarwestheim 2) Nisan 2023’ün ortasına kadar çalıştırılacağını bildirdi.

 

Söz konusu santralleri işleten şirketlerin kışın elektrik üretmesi için gereken tüm hazırlıkları güvenlik yönetmeliklerine uygun olarak yapacaklarını belirten Habeck, Fransa'nın nükleer enerji arzı durumunun bu santrallerin ömrünü Nisan 2022 sonrasına uzatma kararında büyük bir faktör olacağını ve bu kararın bu yıl verilmesi gerektiğini söyledi.

Habeck, "Fransa'dan gelen verilerin, rezervi devreye alarak kullanacağımızı gösterdiğini söylemeliyim." dedi.

 

Alman enerji piyasasının iyi bir konumda olduğunu vurgulayan Habeck, söz konusu 2 nükleer santralin şebekeye bağlı kalmasının Fransa’dan elektrik açığını bir dereceye kadar kapatabileceğini ifade etti.

Almanya, 2021’de 30 yıldır aktif olan 3 nükleer santrali daha kapatmıştı, geri kalan 3 santrali ise 2022 sonunda kapatmayı planlıyordu.

Ancak Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Moskova’dan gelen enerji arzındaki kesinti ve enerji fiyatlarında dramatik artış, Berlin’i ülkede kalan 3 nükleer santralden 2'sinin Nisan 2023’ün ortasına kadar acil durum rezervi olarak beklemede tutmaya zorlamıştı.

Fransa'da bakım için kapatılan nükleer santraller, ülkenin nükleer elektrik üretimini 30 yılın en düşük seviyesine indirerek Avrupa'nın enerji krizini şiddetlendirmişti.

 

Öte yandan, Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya, Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya bulunuyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin endişeler enerji kaynakları üzerinde baskı oluşturmaya devam ederken Alman hükûmeti de bu kış sanayi çarklarının dönmesini, ışıkların açık kalmasını ve evlerin sıcak kalmasını sağlamak için çabalıyor.

Rusya-Ukrayna savaşına kadar büyük ölçüde Rus doğal gazına bağımlı olan Almanya, alternatif enerji kaynaklarını değerlendiriyor.

 

Almanya, 2011'de Japonya'da yaşanan Fukuşima nükleer faciası sonrası nükleer enerjiyi terk etme kararı almıştı.

Söz konusu facia sonrası Alman hükûmetinin çıkardığı nükleer enerjiden çıkış yasası uyarınca son üç nükleer enerji santralinin de 2022 sonuna kadar kapatılması planlanıyordu.

 
Bu sayede Ukrayna’ya desteğin sürdürülmesi hedefleniyor...
 

BRÜKSEL (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, müttefik ülkelere silah stoklarını en kısa sürede doldurmaları çağrısında bulundu.

NATO’dan yapılan açıklamaya göre, Stoltenberg, üye ülkelerin oluşturduğu Ulusal Silahlanma Direktörleri Konferansını, Ukrayna’daki savaşın etkileri, müttefiklerin imkan ve silah stokları konusunda olağanüstü toplantıya çağırdı.

Toplantıda konuşan Stoltenberg, "NATO stoklarını geliştirmek Ukrayna’ya desteği sürdürmemizi sağlayacak." dedi.

 

Stoltenberg, bu amaç için birlikte çalışmanın ve savunma sanayisinin önemine işaret etti.

Toplantıda müttefiklerin stoklarındaki boşluklar ve bunların nasıl doldurulacağı ele alındı.

 

Stoltenberg ayrıca Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile de görüştü.

Görüşme hakkında sosyal medyada açıklama yapan Stoltenberg, NATO’nun desteğinin sarsılmaz olduğunu belirtti.

 

BRÜKSEL (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'den bu tür nükleer retoriği tekrar tekrar görürsek, bunu ciddiye almamız gerekecek. Bu nedenle, bunun Rusya için ciddi sonuçları olacağı ve nükleer savaşın asla yapılmaması gerektiği mesajını net bir şekilde iletiyoruz." dedi.

Stoltenberg, Avrupa Parlamentosunda Sosyalist ve Demokratlar Grubunun toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.

NATO'nun Ukrayna'daki savaşa ilişkin olarak iki görevi olduğunu belirten Stoltenberg, birinin Ukrayna'yı desteklemek, diğerinin çatışmanın tırmanmasını engellemek olduğunu ifade etti.

Stoltenberg, üye ülkelerin Ulusal Silahlanma Direktörleriyle bu sabah bir toplantı yaparak, Avrupa Birliği ile de iş birliği içerisinde savunma sanayide üretimi artırma, müttefiklerin stoklarını doldurma konularını ele aldığını anımsattı.

Daha fazla üreterek Ukrayna'ya daha fazla yardım sağlanması gerektiğine işaret eden Stoltenberg, "İlk mesaj şu ki; Ukrayna'yı desteklemeye devam etmeliyiz. Diğer mesaj ise savaşın tırmanmasını engellemeliyiz." dedi.

Stoltenberg, Rusya'nın "sahte referandumlar, nükleer hile, silahlı güçlerin hareketlendirilmesi" hamleleriyle son günlerde çatışmayı tırmandırdığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Mesajımız, herhangi bir nükleer silah kullanımının kesinlikle kabul edilemez olduğudur. Bu, çatışmanın doğasını tamamen değiştirir. Rusya, nükleer savaşın kazanılamayacağını ve asla savaşılmaması gerektiğini bilmelidir."

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, şunları kaydetti:

"Putin'den bu tür nükleer retoriği tekrar tekrar görürsek, bunu ciddiye almamız gerekecek. Bu nedenle, bunun Rusya için ciddi sonuçları olacağı ve nükleer savaşın asla yapılmaması gerektiği mesajını net bir şekilde iletiyoruz. Sonra elbette başka bir tırmanma türü ortaya çıkacak. Bu Ukrayna'nın ötesinde bir tırmanış olacak. Şu anda Ukrayna'da devam eden savaş kötü ve Ukrayna halkı için bir trajedi elbette, ancak NATO ile Rusya arasında tam teşekküllü bir savaş daha da kötü olacak."