Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Im Juni findet wieder ein Flohmarkt in der Stadtbücherei statt. Der frühe Vogel fängt die besten Schnäppchen.

Zu kleinen Preisen findet man hier Bücher aus den unterschiedlichsten Gebieten. Romane, Sachbücher, Reiseliteratur, alles was das Leserherz begehrt. Aber auch DVDs, Spiele, Hörbücher und Musiknoten.

Der Flohmarkt findet am 01. Juni 2021 von 10:00 bis 15:00 Uhr im 2. Obergeschoss der Stadtbücherei statt, im Dauthendey-Saal. Barrierefrei mit dem Aufzug erreichbar. Bei schönem Wetter gibt es zusätzlich eine zweite Flohmarktfläche im Erdgeschoss, im Innenhof der Bibliothek.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Türkiye ile Avusturya arasında imzalanan işgücü anlaşmasının 60. yılında gala programı ve resepsiyon tertip etti.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Türkiye ile Avusturya arasında 15 Mayıs 1964 tarihinde imzalanan işgücü anlaşmasının 60. yılında Viyana’da gala programı ve resepsiyon düzenledi. Programa, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Avusturya Federal Kadın, Aile, Uyum ve Medya Bakanı Susanne Raab, YTB Başkanı Abdullah Eren, Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun, Türk sivil toplum kuruluşları ve toplumun önde gelen isimleri ile Avusturya’dan üst düzey yetkililer katıldı.
 
BURADA YAŞAYAN TÜRKLER, AVUSTURYA'NIN AYRILMAZ BİR PARÇASI OLDU
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş programda bir konuşma yaptı. Göktaş konuşmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamını ileterek başladı. Türk toplumunun iki ülke arasındaki ilişkileri güçlü kıldığına dikkat çeken Göktaş, “Türkler buraya geldiklerinde en fazla birkaç sene kalacak ‘gastarbeiter’lardı. Ancak geri dönülemedi, yıllar geçti ve Anadolu'nun insanları ikinci, üçüncü nesil olarak bu topraklarda gözlerini açtı. Vatan uzaktı ancak gönüller yakındı. Buradaki Türk toplumu iki ülke arasındaki ilişkileri güçlü kıldı, siz güçlü kıldınız. Burada yaşayan Türkler, Avusturya'nın ayrılmaz bir parçası oldu” dedi.
Türkiye ve Avusturya’nın kadim ilişkilere sahip iki ülke olduğunu anlatan Göktaş, içinde bulunduğumuz yılın iş gücü anlaşmasının 60’ıncı yılı olmasının yanı sıra, Türkiye-Avusturya dostluk anlaşmasının da yüzüncü yıl dönümü olduğunu hatırlattı. Yüz yılı geride bıraktığımız bu süreçte, eğitimden güvenliğe; ekonomiden sanata pek çok alanda iş birliği kurulduğunu aktaran Göktaş, “İki köklü devlet arasındaki ilişkiler iş gücü anlaşmasıyla başka bir boyut kazandı ve buradaki Türk toplumunun temeli atılmış oldu” dedi.
Avusturya ekonomisine önemli katkıları olan Türk toplumunun aynı zamanda iki ülkenin kültürel ve insani anlamda da yakınlaşmasını sağladığını belirten Göktaş, “Bu anlamda, bu ülkede yaşayan her bir vatandaşımızı Türkiye ve Avusturya arasında kurulan güçlü bağın önemli birer aktörü olarak görüyoruz. Bugün vatandaşlarımız ticaret, bilim, tıp, siyaset, sanat ve spor gibi alanlarda; Avusturya’nın sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel hayatının ayrılmaz bir parçası oldular” diye konuştu.
 
TÜM BU SORUNLARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ
Son yıllarda artarak devam eden ırkçılık olaylarına da değinen Göktaş, “Vatandaşlarımızın maruz kaldığı ırkçılık ve ayrımcılık karşısında onların haklarını muhafaza etmek, en asli vazifemizdir. Bu anlamda yaşanılan tüm bu sorunları yakından takip ediyoruz ve çözüm arayışları içindeyiz” dedi.
 
TÜRKLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU KENDİLERİNİ BU ÜLKENİN BİR PARÇASI GÖRÜYOR
Avusturya Federal Kadın, Aile, Uyum ve Medya Bakanı Raab da işgücü anlaşmasının 50’nci yılını Türkiye’de farklı bir görevdeyken kutladığını bugün de bakan olarak 60’ıncı yıl kutlamasına katılmaktan duyduğu memnuniyeti belirtti.
Avusturya’da yaşayan Türklerin büyük çoğunluğunun kendilerini bu ülkenin bir parçası olarak gördüğünü belirten Raab, “Son dönemlerde Türk kökenli birçok insanın Avusturya'da ikinci bir vatan bularak toplumsal yaşamın bir parçası haline geldiğini görüyoruz. Marx Frisch’in ‘Biz işçi istedik ama insanlar geldi.’ değerlendirmesi olmuştu. Bu insanlar yeni bir yerde yeni bir yaşam kurarak bulundukları yeri ikinci bir vatan edindiler. Ve bize gösterdiler ki kendi köklerinden vazgeçmeden Avusturya’da yaşayabilmek, Avusturya için yaşamaktır” diye konuştu.
 
HER ZAMAN YUR TDIŞINDAKİ VATANDAŞLARIN YANINDAYIZ
Avrupa’daki Türklerin hikayesinin bir başarı hikayesi olarak özetlenebileceğini ifade eden YTB Başkanı Abdullah Eren, YTB olarak her zaman yurt dışındaki vatandaşların yanında olduklarını aktardı. Türk toplumunun Avusturya için birlikte üretip ortak bir gelecek hayaliyle fedakârca çalıştığını anlatan Eren, “Türkler, misafir işçilikten kalıcı yurttaşlığa uzanan bu 60 yıllık yolu ülkedeki Avusturyalı diğer yurttaşlarla birlikte yürümüş, Avusturya için birlikte üretmiş ve ortak bir gelecek hayaliyle fedakârca çalışmıştır” şeklinde konuştu.
Göçmenlikle başlayan bu serüvenin, Türklerin Avusturya’nın asli ve vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmesiyle devam ettiğini dile getiren Eren, “Bu süreçte Avusturya Türk Toplumu camiler, kültür merkezleri, medya organları ve oluşturdukları neşriyat ile etkisi yadsınamaz bir etkileşimi de başlatmışlardır. Türk toplumu, Avusturya’da ekonomiden siyasete, sivil toplumdan akademiye, kültür-sanattan spora kadar pek çok farklı alanda sağladıkları muazzam katkılarla bizleri gururlandırmaktadır. Kurdukları 6.400’e yakın işletme ve Türk müteşebbislerin sağladıkları 10 bini aşkın istihdam imkânı ile Türkler, Avusturya ekonomisine hayatî bir güç katmaktadır” dedi.
Programda konuşmalarını gerçekleştiren Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun da şunları kaydetti: "Avrupa’ya göç eden Türkler günlük yaşamda pek çok sorunla karşılaştılar. Sadece burada değil Almanya’da, Fransa’da da bunları yaşadılar. Heim denilen yurtlarda yaşıyorlardı. Bugün gelinen noktada, Avusturya kökenli Türklerin olduğu, burada güvende hissettikleri, var olan sorunları beraber çözmeye gayret gösterdikleri bir toplum ortaya çıktı. Çocukları doktor, mühendis, siyasetçi veya topluma katkı sağlayan pek çok önemli kişi haline geldi."
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Plakataktion mit dem Motto „Fair feiern“ sensibilisiert für Interessenskonflikte...

Anfang Juni ist es wieder soweit: Das Wetter wird milder, die Grünanlagen werden grüner und die Abende werden länger. Sommergefühle kommen auf. Die Menschen im Stadtgebiet zieht es wieder nach draußen. Die schönste Zeit des Jahres beginnt und man trifft sich mit Freunden am Mainufer oder in der Innenstadt, um gemeinsam Zeit zu verbringen. Doch nicht jeder sieht der aufkommenden Feierstimmung wohlwollend entgegen.

 

Was für die einen die schönste Zeit des Jahres bedeutet, ist für andere oft mit nächtlichen Ruhestörungen und Verunreinigungen rund um den eigenen Wohnraum verbunden.

Um gleichermaßen die Bedürfnisse der Anwohner zu schützen, aber trotzdem auch das Feiern in einem sozialverträglichen Rahmen zu ermöglichen, wurde vor mittlerweile zwei Jahren das Konzept „Nachtleben in Würzburg – sicherer und konfliktfreier machen!“ vom Stadtrat ins Leben gerufen. Es wurden verschiedene Regelungen wie etwa ein Alkoholverbot auf der Sanderstraße und der Juliuspromenade ab 01.00 Uhr nachts sowie ein Musikanlagenverbot ab 22.00 Uhr bzw. 23.00 Uhr an Teilabschnitten des Mainufers getroffen und in einen Projektrahmen gegossen.

Zudem wurde als Partner das Team von „Miteinander leben & feiern - Allparteiliche Konfliktmanagement in Würzburg“ gewonnen. Die sogenannten Nachtmediatoren des „Miteinander-Teams“ sind freitags und samstags bis zu später Abendstunde in den Hotspot-Gebieten im Einsatz und sensibilisieren vor allem Feiernde vor Ort.

 

Durch die hohe Fluktuation im Partyvolk, wie etwa durch neue Studierende im Erstsemester oder im Erasmus-Programm, erfährt das „Miteinander“-Team wiederholt, dass die Regelungen zwar als zielführend erachtet werden und auch eine hohe Akzeptanz für diese besteht, aber die Feiernden oftmals schlichtweg die Regelungen nicht kennen.

Daher hat das Team von „Miteinander leben & feiern“ gemeinsam mit der Stadt Würzburg und in Kooperation mit vier Studierenden des Studiengangs Medienmanagement der Technischen Hochschule Würzburg-Schweinfurt zum Start der Sommersaison eine Plakat- und Social-Media-Kampagne initiiert.

Startschuss für die Kampagne war das vergangene Wochenende. Seit Freitag hängen nun in der Altstadt und am Mainufer vielerorts Plakate mit Motiven, die mit den einleitenden Worten „Hey Wü“ die Feiernden unter anderem auf die Nachtruhe der Anwohner, das teilweise geltende Musikanlagenverbot am Mainufer und das „Wildpinkel“-Verbot hinweisen.

 

Auf allen Aushängen findet sich auch ein QR-Code, der auf die Homepage von „Miteinander leben & feiern“ führt (www.miteinander-wuerzburg.de/regelungen). Hier sind die geltenden Regelungen und drohende Verwarngelder bei Verstößen noch einmal umfassend aufbereitet. Im Falle von Missständen im Kontext des nächtlichen Feierns findet man hier auch die Kontaktdaten, um diese zu melden.

Mit der Sommerkampagne möchte die Stadt Würzburg eine erhöhte Aufklärung über die geltenden Regelungen unter den Feiernden erzielen und gleichzeitig Bewusstsein für die Bedürfnisse der Anwohner schaffen. So soll das Nachtleben in Würzburg wieder einen kleinen Schritt sicherer und konfliktfreier werden.

 

 

  

 

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) adına, Azerbaycan’ın milli günü 28 Mayıs Bağımsızlık Günü münasebetiyle Azerbaycan Hükümetini ve kardeş Azerbaycan halkını en içten dileklerimle kutluyorum.
Türk Devletleri arasında kardeşlik ve dostluk ilkeleri üzerine kurulmuş olan TDT, bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve uluslararası kabul görmüş sınırların dokunulmazlığı gibi temel değerlere bağlılığını kararlılıkla sürdürmektedir. Azerbaycan'ın Teşkilatımız bünyesindeki ortaklık ve bütünleşmenin geliştirilmesine yönelik önemli katkıları, sadece Üye Devletlerimiz için değil, aynı zamanda bölgemizde de barış, istikrar, güvenlik ve refahın arttırılmasında etkili olmuştur.


Bu vesileyle, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin TDT'ye verdiği sürekli destek için en derin şükranlarımı yinelemek isterim. Bu önemli vesileyle tüm Azerbaycan halkına esenlik ve refah dileklerimi sunuyorum.

Büyükelçi Kubanıçbek Ömüraliyev
Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri

 

 

SOLİNGEN (AA) - Almanya'nın Solingen kentinde 31 yıl önce ırkçılar tarafından kundaklanan evin önüne bisikletleriyle gelen Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaleti belediye meclisleri üyeleri, olay yerine gül bırakarak saldırıda yaşamını yitiren aynı aileden 5 Türk'ü andı.

KRV Uyum Meclisleri Birliği (LAGA) Başkanı Tayfun Keltek, Monheim Belediye Başkanı Daniel Zimmermann, KRV Eyalet Meclisi Üyesi Tülay Durdu ve anmaya katılan yaklaşık 50 bisikletçi, ırkçılığı kınayan ifadelerin yazılı olduğu tişörtler giydi.

 

Etkinlikte Solingen'de 1993'te 5 üyesi yaşamını yitiren Genç ailesinin bazı fertleri de hazır bulundu.

LAGA Başkanı Keltek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl başlattıkları pedal çevirme etkinliğini gelecek yıllarda da sürdüreceklerini söyledi.

 

Keltek, "Burada 5 insanımız öldürülerek 'Burada kalmayın, yaşamayın!' sinyali verilmişti. Burada yaşamını yitirenlerin anısına, aynı zamanda gelişen ırkçı tavırlara karşı çıkmak için buradayız." dedi.

Solingen'de 25 Mart'ta kundaklama sonucu çıkan yangında da üç kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Keltek, yetkililerden bu olayın da ırkçı saldırı olup olmadığına dair şüphelerin ve arka planının aydınlatılmasını istedi.

31 yıl önce ırkçı saldırının yaşandığı evin önüne gül bırakan Uyum Meclisleri Birliği üyeleri, daha sonra bisikletleriyle saldırıda yaşamını yitiren Genç ailesi üyelerini sembolize eden anıta ziyarette bulundu.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Gülüstan Öztürk (12), Hatice (19), Hülya (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, mahkemece verilen hapis cezalarını çekmelerinin ardından tahliye edilmişti. Kimlikleri değiştirilerek gizli tutulan saldırganlar, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.

 

 

 

 "Rusya bugün de güvenliğimizi tehdit ediyor. Rusya Ukrayna'ya saldırdı ve muhtemelen yarın ya da öbür gün burada olabilir. Milliyetçi olma ya da sadece Amerika'yı izleme tuzağına düşmemeliyiz"
 

BERLİN (AA) - Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'yı her yerde savunacak güç ve kararlılıkta olmaları gerektiğini belirterek, bağımsız bir "Avrupa güvenlik ve savunma politikasına" ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Almanya'ya devlet ziyaretinde bulunan Macron, Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier ile Dresden'de yaklaşık 10 bin Avrupalı gence hitap etti.

Dresden'deki Neumarkt Meydanı'nda konuşan Macron, "Avrupa'yı her yerde savunacak gücü ve kararlılığı bulmalıyız." dedi.

 

Güçlü ve egemen bir Avrupa'nın elzem olduğu vurgulayan Macron, Avrupa'nın bir dönüm noktasında olduğunu belirterek, "Avrupa barışın, refahın ve demokrasinin hikayesidir. Ancak Avrupa harekete geçmezse tüm bunlar artık tehdit altında." diye konuştu.

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş sonrası Avrupa kıtasına savaşın yeniden geldiğine dikkati çeken Macron, bu nedenle bağımsız bir Avrupa güvenlik ve savunma politikasının gerekliliğine işaret etti.

Macron, "Rusya bugün de güvenliğimizi tehdit ediyor. Rusya Ukrayna'ya saldırdı ve muhtemelen yarın ya da öbür gün burada olabilir. Milliyetçi olma ya da sadece Amerika'yı izleme tuzağına düşmemeliyiz." ifadelerini kullandı.

 

Macron, Ukrayna'da tehlikede olan şeyin Avrupa'nın güvenliği olduğu uyarısında bulunarak, "Eğer Ukrayna'da güçlü olanın kuralı geçerli olursa Almanya ya da Fransa bile artık güvende olmayacaktır. Ukrayna'da gerçekten tehlikede olan şey bizim barışımız ve güvenliğimizdir.” şeklinde konuştu.

Avrupa ekonomilerinin büyüme sorununa da değinen Macron, "Karşı karşıya olduğumuz risk artık kendi büyümemizi yaratamıyor olmamızdır. Büyüme olmadan sosyal bir devlet modeli de olmaz. Avrupa'nın gelecek nesiller için bir büyüme modeline ihtiyacı var." değerlendirmesinde bulundu.

 

- Steinmeier'den Avrupa'ya cesaret ve güven çağrısı

Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier de Avrupa'da özgürlük ve demokrasinin önemini vurgulayarak, "Avrupa şüphe ve korkudan doğmamıştır. Avrupa cesaret ve güvenin sonucudur. Bunu şimdi tekrar göstermeliyiz." dedi.

Steinmeier, nesiller boyunca kıta Avrupasının bir özgürlük ve demokrasi kıtası olmasını sağlamak için çaba gösterdiğini sözlerine ekledi.

 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un Berlin'de düzenlenen bir etkinlikte Alman hükümetinin Filistin politikası nedeniyle yuhalandığı ortaya çıktı.

Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde, Baerbock'un dün Berlin'de anayasanın kabulünün 75. yılı nedeniyle düzenlenen Demokrasi Festivali'nde yaptığı konuşma sırasında yuhalandığı görüldü.

Etkinliğe katılan dinleyicilerden bazıları, Alman hükümetinin Filistin politikasını protesto etti, Baerbock'un konuşmasını yuhalayarak ve pankartlar açarak engellemek istedi.

Alman hükümetini tek taraflılıkla suçlayan katılımcılar, Baerbock'tan İsrail'e silah sevkiyatının derhal durdurulmasını talep etti.

Alman medyasında yer alan haberlerde de Baerbock'u protesto eden dinleyicilerden Yahudi olduğunu söyleyen bir kadının, "İsrail'in Gazze saldırıları sonrası Almanya'da düşünce özgürlüğü kalmadığı" şeklinde bağırdığı ifade edildi.

Baerbock'u protesto edenlerin daha sonra güvenlik eşliğinden salondan çıkartıldıkları belirtildi.

 

BERLİN (AA) - Almanya'nın başkenti Berlin'de "Türk Mutfağı Haftası" çerçevesinde Ege Bölgesi'nden lezzetlerin tanıtımı yapıldı.

Cumhurbaşkanı Recep ‎‎Tayyip Erdoğan'ın ‎Eşi Emine Erdoğan'ın öncüllüğünde ‎‎düzenlenen Türk Mutfağı Haftası kapsamında Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliği'nde düzenlenen akşam yemeğinde, ‎Alman konuklar ve Türk sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ağırlandı. Konuklara, Ege Bölgesi'ne ait geleneksel tatlar ikram edildi.

 

Büyükelçilik Birinci Müsteşarı Çiğdem Pattaban, burada yaptığı konuşmada, Ege mutfağının sağlıklı ve dengeli beslenmeye önem verenler için ideal tercih olduğunu ifade ederek, "Ege mutfağı, doğa ile iç içe olan ve mevsimine uygun beslenmeyi önemseyen bir yaşam tarzını yansıtmaktadır. Ege mutfağı, deniz ürünleri, zeytinyağlılar, taze sebze ve otlar, yöresel peynirler ve mezelerden oluşmakta, ülkemizin tarihi ve kültürel mirasını yansıtarak benzersiz bir lezzet mozaiği sunmaktadır." dedi.

 

Pattaban, Ege Bölgesi'nin dünyanın birçok yerinden gelen yüz binlerce turist tarafından ziyaret edildiğini, eşsiz doğal güzellikleriyle dikkat çektiğini kaydetti.

Almanya'da yaşayan vatandaşlardan Türk mutfak kültürünü korumalarını ve mümkün olduğunca komşularına ve dostlarına tanıtmalarını isteyen Pattaban, "Yurt dışında yaşamanın her birimize doğal olarak kültür elçiliği görevini getirdiğini unutmayalım. Türk mutfağının bin yıllık bir geçmişe sahip, farklı kültürlerin izlerini taşıyan, sağlıklı ve zengin, geleneksel ve sürdürülebilir bir mutfak olduğunu vurgulayalım. Bugünkü Ege mutfağı konseptinin bunun için güzel bir fırsat sunduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

 

Aşçı Hamza Kalkan da ikram için hazırlanan yemekler ve kullanılan malzemeler hakkında konukları bilgilendirdi.

 

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya’da İsrail'in Refah kentinde yerlerinden edilen Filistinlilerin bulunduğu kampa düzenlediği saldırı protesto edildi.

Başkent Berlin’de binlerce kişi İsrail’in saldırısını protesto etmek için kentin sembol yerlerinden Alexanderplatz Meydanı'nda toplandı.

 

Filistin bayrakları ve üzerinde “Özgür Filistin”, “Ellerinizi Refah’tan çekin”, "Canavarı silahlandırmayı durdurun", “Tüm gözler Refah’ta", “İsrail’i silahlandırmayı durdurun” yazan dövizler taşıyan göstericiler, “Boykot İsrail”, “Netanyahu terörist”, “İsrail çocukları ve kadınları öldürüyor ”, “Soykırımı durdurun” şeklinde ve Alman hükümeti aleyhinde sloganlar attı.

Kur’an-ı Kerim’in okunduğu ve tekbir getirilen gösteride İsrail’in saldırılarının durdurulması istendi.

Gösterinin yapıldığı alanda Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Joe Biden ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun maketleri yer aldı. Kanı temsilen elleri kırmızıya boyanan maketlerin çevresine temsili füzeler yerleştirildi.

 

Gösteriye katılan ve soy ismini vermek istemeyen Katja, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Refah kentinde yerlerinden edilen Filistinlilerin bulunduğu kampa düzenlediği saldırının “dehşet verici” olduğunu belirterek, “Oraya bakmak istemiyorsunuz ancak bakmak zorundasınız. Bu o kadar gereksiz, anlamsız bir şiddet ki bitmemesi inanılmaz.” dedi.

Katja, Gazze'deki şiddet konusunda Alman hükümetinin "sağır ve kör" olduğunu dile getirdi.

Cassandra adlı gösterici de son 7 ayda en az 25 gösteriye katıldığını ifade ederek, “Dün gece Refah'ta bebeklerin kafaları kesildi ve tüm bunlar her şeyden önce Alman sessizliğiyle, Almanya'daki vergilerle finanse ediliyor.” diye konuştu.

 

Almanya’da İsrail'in saldırılarına karşı sessiz kalınmasını eleştiren Cassandra, “Almanya şu andan itibaren silah sağlamayı durdursa bile ki böyle bir şey olmayacak, Alman sessizliği 7 aydır bunu destekliyor. Bundan inanılmaz derecede utanıyorum. Hala sessiz olan arkadaşlar ve ailem için bile utanıyorum.” şeklinde konuştu.

Almanya’dan İsrail ile tüm askeri, ekonomik ve diplomatik ilişkileri hemen kesmesini isteyen Cassandra, Almanya’nın İsrail’e silah ambargosu uygulamasını, Filistin’i devlet olarak tanımasını, işgalin son bulmasını, tazminat ödenmesini ve Filistin’in yeniden inşasını talep etti.

 

BERLİN (AA) - Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, ABD Başkanı Joe Biden'ın "İsrail'in Refah'a geniş çaplı saldırıyla girmesi durumunda bu ülkeye silah göndermeyi durduracağını" açıklamasının ​​​​​​​ardından, Alman hükümetinin de bu konuyu istişare ettiğini söyledi.

Bir ziyaret kapsamında ABD'de bulunan Pistorius, Alman kamu yayıncısı ZDF'de katıldığı bir programda, "ABD Başkanı Joe Biden, Refah'ın işgal edilmesini yanlış bulduğu için İsrail'e mühimmat sağlamak istemiyor. Almanya'dan da benzer adımlar olacak mı?" şeklindeki soruyu yanıtladı. 

 

"Bu, şu anda istişare ediliyor. Buna henüz cevap veremem." ifadesini kullanan Pistorius, bu konudaki sorumluluğun öncelikle Almanya'nın başbakanlığı ve dışişleri bakanlığında olduğunu belirtti.

Pistorius, "Kapalı kapılar ardında elbette görüş alışverişinde bulunduk. Ancak kararları duyurmak benim rolüm değil." şeklinde konuştu.

"Amerikalıların adımını anlıyor musunuz?" sorusuna da Pistorius, "Evet, anlayabiliyorum." cevabını verdi.

 

ABD Başkanı Biden, CNN'e verdiği röportajda, İsrail'in Refah'a geniş çaplı saldırıyla girmesi durumunda bu ülkeye silah göndermeyi durduracağını söylemişti.

Biden, "Eğer Refah'a girerlerse, henüz (kapsamlı bir saldırıyla) girmediler, eğer girerlerse o zaman Refah'ta ve diğer şehirlerde kullanılan silahları göndermeyeceğimi açıkça belirttim." diye konuşmuştu.

 

İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Gilad Erdan, İsrail haber kanalı Channel 12'ye yaptığı açıklamada, Biden'ın açıklamasının "sinir bozucu olduğunu ve hayal kırıklığı yarattığını" ifade etmişti.