Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BERLİN (AA) - Almanya'nın başkenti Berlin'de Filistin'e destek gösterisi yapmak isteyenlere polis izin vermedi.

Neukölln ilçesindeki Hermann Meydanı'nda toplanan yüzlerce kişi, Filistin'e destek vermek amacıyla izinsiz gösteri yapmak istedi.

Göstericiler "Filistin’e özgürlük" sloganı atarken, yoldan geçenler ile göstericiler arasında tartışmalar yaşandı.

Meydanın çevresinde yoğun güvenlik önlemi alan polis, araçlardan anons yaparak grubun dağılmasını talep etti. Polisin çağrısına uymayan çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Berlin polisinden yapılan açıklamada, Filistin'e dayanışma amacıyla iki gösterinin ve tüm alternatif gösterilerin yasaklandığına işaret edilerek bu yasağın uygulanması için Hermann Meydanı'nda ve Sonnenalle Caddesi çevresinde polisin konuşlandığı, yasağa rağmen çok sayıda kişinin burada toplandığı kaydedildi.

Berlin'de bugün yapılması planlanan iki gösteriye de kamu güvenliği gerekçesiyle izin verilmemişti.

Berlin polisinden yapılan açıklamada, "Filistin'le dayanışma amacıyla Berlin'in farklı ilçelerinde düzenlenecek gösteri ve aynı konudaki yürüyüş ile bunların yerine geçecek tüm etkinlikler, kamu güvenliği ve düzeni açısından tehdit oluşturdukları gerekçesiyle yasaklanmıştır." ifadesi kullanılmıştı.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), bine yakın cemiyetiyle bu yıl 27’ncisi düzenlenen 3 Ekim Açık Cami Günü kapsamında ziyaretçilerine kapılarını açtı.

“İbadet- düşündürür, canlandırır, birleştirir” temasıyla gerçekleştirilen “Açık Cami Günü” etkinliğinde  camiler farklı din mensuplarına ev sahipliği yaptı.

 

Köln DİTİB Merkez Camii’nde bu yıl ki Açık Cami Günü açılış programı; insana, huzur ve huşu veren caminin görkemli kubbesinin altında Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Etkinliğe; Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker, DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Köln Büyükşehir Belediyesi Uyum ve Çeşitlilik Daire Başkanı Bettina Baum ve DİTİB yönetim kurulu üyeleri katıldı.

Programın açılış konuşmasını yapan DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Açık Cami Günü Almanya'da 1997 yılından bu yana düzenlendiğini ve Almanya'daki Müslüman toplumunun en eski kamusal girişimlerinden biri olduğunu söyledi.

 

Bu günün, normal günlük yaşamda genellikle gerçekleşmeyen karşılaşmaları yaratma fırsatı sunduğu gibi, kültürler ve dinler arasında anlayışı teşvik ettiğini ifade eden Kuzey, “Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyinin (KRM) bu yılki temasını "İbadet- düşündürür, canlandırır, birleştirir" olarak belirlemiştir. Bu üç özellik, İslam'da duanın merkezi önemini yansıtmaktadır. Hz. Peygamberimiz, İslam'ı beş sütun üzerine oturtulmuş bir binaya benzetmiştir. İtikattan sonra en önemli ikinci sütun olarak günlük farz namazdan bahsedilmekte ve Kur'an'da, duanın bu üç bileşenini vurgulayan çok sayıda ayet bulunmaktadır. Dua sadece ritüel ve dışsal bir eylem değil, bizi her zaman yaşamın özüne geri döndüren, içkin gücüyle bizi canlandıran ve kökenimiz ne olursa olsun bizi birleştiren derin bir manevi eylemdir. Bu amaca ulaşmak için Hz. Peygamberimiz biz Müslümanları, duanın yaratacağı sinerjiden faydalanmak üzere camide birlikte namaz kılmaya teşvik etmiştir” dedi.

Dua farklı kökenlerden, kültürlerden ve dillerden insanları birbirine bağladığına dikkat çeken Kuzey, “Namaz olarak da bilinen dua, İslam'ın en temel uygulamalarından biridir ve bize ilahi merhameti, şefkati ve biz insanlara karşı hayırseverliği hatırlatır. Dua dünyanın dört bir yanındaki Müslümanları birleştiren ve bize küresel bir inanç topluluğunun parçası olduğumuzu hatırlatan evrensel bir dildir. Dua da, farklı kökenlerden, kültürlerden ve dillerden insanları birbirine bağlar” ifadelerini kullandı.

 

İnsanların birbirlerini tanımada özel günler fırsattır

İnsanların birbirlerini tanımada özel günlerin fırsat olduğunun altını çizen Kuzey, “Açık Cami Günü, İslami ibadetin bu önemli işlevlerini anlatmak ve takdir etmek için bir fırsat sunmaktadır. Kültürler ve dinler arasında anlayış ve saygının çok önemli olduğu bir zamanda, dua bir anlayış köprüsü olabilir. Biz Müslümanlar dualarımızı her gün bunun için yapıyoruz” dedi.

Bu yıl kriz bölgelerinden gelen pek çok korkunç ve üzücü olaylar yaşandığını söyleyen Kuzey, şöyle devam etti: “İnsanoğlu kavrayışımızı aşan durumlarda, bu izlenimlerle duaya sığınır ve Allah'tan yardım, destek, güç ve umut talep eder.  Dua ederken, bu felaketlerin sayısız kurbanıyla bir oluruz ve duada onlarla buluşuruz. Bu ibadet yerlerinde felaketten etkilenen herkes için birlikte dua ediyoruz.”

 

Camilerimizin kapıları herkese açıktır

Merkez Camii’nin bu yıl 11 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırladığını ifade eden Kuzey, “Bugün camilerimizin kapılarını herkese, özellikle de Köln Ehrenfeld semtimize açtık. Ziyaretçiler gelip İslam ibadeti hakkında daha fazla bilgi edinebilsinler. Dünyanın dört bir yanından Köln Merkez Camii'nde gelen ziyaretçileri misafir ediyoruz. MoscheeForm birimimiz yıl boyunca çeşitli seminerler, etkinlikler ve çalışmalar aracılığıyla İslam ve Merkez Camii hakkında ziyaretçilerimize bilgi veriyoruz” diye konuştu.

Katılımcılara teşekkür eden Kuzey, Açık Cami Günü’nün hayırlı olmasını diledi.

Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker de ziyaretçilere hitap ederek, insanlar farklı görüşlere sahip olsalar bile birbirleriyle daha fazla konuşmaya davet etti. 

Reker, “Toplumdaki çatlaklar giderek daha görünür hale geliyor ve bunların kültürlerarası işbirliği ve fikir alışverişi yoluyla onarılması gerekiyor” dedi.

Duanın öneminin altını çizen Reker, “Duanın tüm inançlarda bir düşünme ve kendine gelme aracı, inancın da toplumsal bölünmeye karşı emniyettir” diye konuştu.

 

Belediye Başkanı Reker: Merkez cami Köln'e aittir. Ve: Müslümanlar da Köln'e aittir!

Merkez Camii'ne davet edilmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Reker, caminin mimari etkisine de dikkat çekti. Belediye Başkan Reker, caminin gerek şehir silüeti, gerekse mimari açıdan şaheser olduğunu söyledi. "Merkez Camii Köln'e aittir. Ve: Müslümanlar da Köln'e aittir!" diye konuşan Reker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Merkez Camii'nde bir yılı aşkın bir süredir okunan ezana bazı çevrelerden gelen olumsuz tepkiler karşısında şoke oldum. Müslüman cemaate sağduyulu tutumlarından dolayı büyük saygı duydum. Ayrıca cami cemaatinin ve DİTİB'in Suriye ve Türkiye'deki deprem felaketinin yanı sıra Erft ve Ahr nehirlerindeki sel felaketinden zarar görenlere bağış yapma konusundaki cömertliğini takdir ettim.”

Reker; kabul, hoşgörü ve insan haklarına saygıya evet, şiddet, ayrımcılık ve Müslüman karşıtı ırkçılığa hayır diyerek konuşmasını tamamladı.

Açık Camiler Günü çerçevesinde gün boyu cami rehberleri ziyaretçilere camiyi tanıttı ve Merkez Camii müştemilatıyla ilgili bilgi verdi. Gün dolayısıyla ziyaretçilere Almanca olarak hazırlanan DİTİB, Merkez Camii, İslam ve Açık Cami Günü broşürleri dağıtıldı.

Fotoğraf sanatçısı Karl-J. Gramann‘ın, Köln ve çevresindeki mabetlerin, otopark, eski belediye binası, tiyatro gibi ilgili alanlarda mimari ve estetik açıdan en ihtişamlı fotoğrafların yer aldığı sergi ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.

Gün boyu süren Açık Cami Günü’nde 5 bine yakın misafire ev sahipliği yapıldı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) federal düzeyde cami ve derneklerinde 2023 Dünya Ruhsal Sağlığı Haftası kapsamında “9-15 Ekim Def-i Gam Haftası” (Gam’ı Giderme Haftası) etkinliği düzenlendi.

Alman Psikiyatri ve Psikoterapi Derneği’nin bünyesinde Ruh Sağlığı Eylem İttifakı biriminin 2023 yılı için seçtiği “Korkuları Birlikte Hafifletelim/Giderelim” temasıyla, DİTİB’de bu yıl ilki gerçekleştirilen hafta kapsamında; özelde ölüm korkusunu, genelde ise “korku” kavramını ve korkuları gidermenin, hafifletmenin yolları ve metotları ele alınacak. Konular hem dini hem de bilimsel açıdan ilahiyat, psikoloji, sosyal ve diğer danışmanlık alanlarında uzman kişiler tarafından işlenecek.

 

Köln DİTİB Genel Merkez’de “Def-i Gam Haftası” kapsamında düzenlenen açılış etkinliğine; DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, yönetim kurulu üyeleri, birim müdürleri ile davetliler katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından MoscheeForm Direktörü Murat Şahinarslan, Def-i Gam Haftası kapsamında hafta boyunca düzenlenecek etkinliklerle ilgili bilgi verdi.

İnsanın yaratılışının iki temel boyutundan bahseden Dr. Muharrem Kuzey, “İnsanın yaratılışına baktığımız zaman bir taraftan Allah'ın ilahi nefhasından ruhuna üflendiğini görüyoruz. Yani özümüzde bir manevi yüce Rabbi’mizin o lütfunu taşıyoruz. Bir taraftan da topraktan yaratıldığımızı görüyoruz. İşte tam imtihanın sırrı da burada ortaya çıkıyor diye düşünüyorum. Çünkü bizi insan yapan bu iki kutuplu olmamız ve bizleri Allah katında belki makbul kul konumuna getirecek olan da bu iki kutbumuzu dengeleyebilmek, o manevi tarafımızla nefsani olan topraktan gelen tarafımızı dengeleyebilmekle mümkün diye düşünüyorum. Biz bu dünyada imtihan için varız. İmtihanın birisi de bu korkuyla alakalı yüce Rabbi’miz çok açık bir şekilde korkuyla imtihan edileceğimizi bize haber veriyor” ifadelerini kullandı.

 

Def-i Gam Haftası’nı Almanya genelinde yaygınlaştırmak istediklerini dile getiren Kuzey, “Günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesi insanların bedensel sıkıntılarından daha ziyade psikolojik sıkıntıları. Belki yaptığımız bu programlar bir nebze olsun yol gösterici mahiyetindedir. Bir bilinç oluşturmaya, bir hassasiyet oluşturmaya gayret gösteriyoruz. Rabb'im inşallah hayırlara vesile kılsın diye dua ediyorum” diye konuştu.

Hafta boyunca sürecek etkinliklerin ilkine konuşmacı olarak katılan DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Uzman Psikolog Dr. Emine Seçmez’de “Neden korkarız? Korku nasıl algılanır?” konu başlığı ile sunum yaptı.

 

Korku duygusunun hayatta kalma mekanizması olduğunu söyleyen Seçmez, “Korku dediğimiz kelime sadece noktasal manada bir tek şeyi belirten değil, çok karmaşık, çok derin ve geniş alanları olan bir durumdan bahsediyoruz. Heyecan da korkunun bir parçasıdır. Eğer boyut fazla olursa, heyecan dediğimiz duygu hem olumlu hem olumsuz olabildiğini görüyoruz. Korku bizi yerine göre hayati tehlikelerden korur, yerine göre motive eder. Yani korkunun içerdiği geniş yelpaze aslında hiç de öyle olumsuz içeriklerden mevcut, kaçmamız gereken, engellemeye çalışmamız gereken, korkmayalım diye uğraşmamız gereken herhangi bir olgu değildir. Hayatın aslında ta kendisidir.” İfadelerini kullandı.

 

Örnekler vererek konuşmasını sürdüren Seçmez, “Korku aslında Allah’u Teala’nın bize bu dünyaya gelirken monte ettiği alarm sistemidir” dedi. Seçmez şöyle devam etti: “O kadar harika bir alarm sistemi ki bu, hayattaki süremiz boyunca biz bir yolcuyuz ve bu dünyada misafiriz diyoruz. Ve madem misafiriz, madem yolcuyuz, bir yerden geldik, bir yere gidiyoruz, burada geçireceğimiz yani ömür dediğimiz süre içerisinde de donanımımız bu dünyaya uygun olması gerekiyor ki ayakta kalabilelim. İşte tam da bu manada korku aslında bizim hayatta kalma mekanizmamızdır. Biz insanlar hayatımızın belli zamanlarında, belli dönemlerinde bu alarm sisteminin kullanım kılavuzunu uygun kullanmıyoruz. Yani alarm sisteminin gerekli gereksiz çok fazla yıpratmış oluyoruz. Dolayısıyla da bazı patolojik durumlar ortaya çıkıyor” diye konuştu.

 

Seçmez, “Korkunun iyi taraflarından faydalanmak istiyorsak korkudan korkmayacağız, hayatımıza entegre edeceğiz.” diyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Yapmamız gereken görevlere odaklanacağız. Korkunun bizi motive etmesine izin vereceğiz. Bizi en çok bunaltan, bizi hasta eden, bizi yoran, şey gerçekten hayatınızda var olan, mücadele etmek zorunda olduğumuz şeyler değil aslında. Zihnimizde canlandırdıklarımız asıl bizi hasta ediyor. O yüzden zihnimizi kontrol altına altına alacağız.”

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Filistinlilere yapılan yardımların Alman hükümeti ve Avrupa Birliği Komisyonunca düzenli incelendiğini söyledi.

Baerbock, Federal Meclis'te yaptığı konuşmada, Hamas'ın eylemlerinin hiçbir haklı gerekçesi olmadığını belirterek, "İsrail'in, vatandaşlarına yönelik bu korkunç teröre karşı uluslararası hukuk çerçevesinde kendini savunma hakkı var." ifadesini kullandı.

 

7 Ekim 2023'ün İsrail için bir dönüm noktası olduğunu belirten Baerbock, "Alman hükümeti olarak kararlı bir şekilde İsrail'in yanındayız. İsrail'in güvenliği Almanya'nın devlet meselesidir. Bu anlayışla İsrail'e her alanda desteğimizi teklif ettim." şeklinde konuştu.

Baerbock, Filistinlilere yönelik yapılan yardımlara da değinerek, "Alman hükümeti ve Avrupa Komisyonu Filistin bölgelerine yapılan yardımları düzenli inceliyor. Bu istisnai durumda her şeyi tekrar inceliyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) ile yakın işbirliği içinde insani yardımları da." dedi.

 

BM ile Gazze'de kadınlar ve çocuklar için güvenli alanların oluşturulmasının önemli olduğunu belirten Baerbock, çeşitli BM kurumlarının şu anda buna katkıda bulunduğunu kaydetti.

Dışişleri Bakanı Baerbock, hayati önem taşıyan insani yardımları, ailelere su, yiyecek ve gıda sağlanmasını şimdi durdurmanın yanlış olacağını yineledi. "Ancak mutlak öncelik İsrail'in güvenliğidir. Görüşmelerimin odağında bu var." diyen Baerbock, bu çerçevede Avrupa ve dünyadaki partnerlerle görüştüğünü anlattı.

 

Baerbock, bir milletvekilinin gelişmelerin bölgeye yayılma tehlikesi olup olmadığına ilişkin sorusuna da "Evet böyle tehlikeler var. Bunu hepimiz görüyoruz." yanıtını verdi. Bu yüzden Alman hükümetinin bölgedeki ülkelerle ve ilgili aktörlerle temasa geçtiğini ifade eden Baerbock, bu çabaların "bölgede yangının yayılmamasını engellemek için" yapıldığını kaydetti.

Öte yandan Federal Meclis'te, İsrail'de Hamas'ın saldırılarında hayatını kaybedenler için saygı duruşu yapıldı. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve İsrail'in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, bu sırada seyircilerin bulunduğu bölümde yer aldı. Prosor, milletvekillerince uzun süre alkışlandı.

Federal Meclis Başkanı Baerbel Bas burada yaptığı konuşmada, Federal Meclis'in, İsrail halkı, Meclisi ve hükümeti ile dayanışma içinde olduğunu belirterek, "Almanya'da İsrail düşmanlığını ve Yahudi karşıtlığını kabul etmiyoruz.” şeklinde konuştu.

- Ülke ekonomisine ilişkin bu yıl için daha önce yüzde 0,4 olarak açıklanan büyüme beklentisi, eksi yüzde 0,4 olarak güncellendi
 

BERLİN (AA) - Almanya'da hükümet, bu yıl için daha önce yüzde 0,4 olarak açıklanan resmi büyüme beklentisini küresel ekonomide durgunluktan dolayı aşağı yönlü revize etti.

Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck, Alman hükümeti tarafından yayınlanan ekonomik büyüme raporuna ilişkin başkent Berlin’de basın toplantısı düzenledi.

Bu yıl için daha önce yüzde 0,4 olarak açıklanan resmi büyüme beklentisinin eksi yüzde 0,4’e düşürüldüğünü ifade eden Habeck, büyümenin 2024’te toparlanarak yüzde 1,3’e, 2025’te de yüzde 1,5’e yükselmesinin beklendiğini kaydetti.

Habeck, Alman ekonomisinin karşılaştığı zorluklara dikkati çekerek, enerji fiyatlarındaki kriz sonrasında yaşananları, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) enflasyonla mücadele etme ihtiyacını ve önemli ticari ortakların ekonomilerindeki zayıflamayı büyüme tahmininde aşağı yönlü revizyona sebep olarak gösterdi.

 

Robert Habeck, "Şu anda enerji fiyat krizinin ardından ECB'nin enflasyonla mücadele etme ihtiyacı ve önemli küresel ekonomik ortakların zayıflığının tetiklediği ekonomik zorluklar görüyoruz.” dedi.

Zorlu bir jeopolitik ortamda, Alman ekonomisinin beklenenden daha yavaş toparlandığını belirten Habeck, "Gelecek yıl için yeniden büyüme bekliyoruz. Sürdürülebilir bir ekonomik toparlanmanın rotası belirlendi. Enflasyondaki düşüş önemli ve bununla birlikte reel gelirler yeniden artıyor." ifadesini kullandı.

Habeck, Almanya’da aşırı bürokratik işlem ve vasıflı işçi sıkıntısı gibi sorunlara da değinerek, ülke ekonomisinde büyüme sorunun yapısal reformlarla çözülmesi gerektiğini vurguladı.

 

Alman ekonomi yönetimi, büyüme raporunda bu yıla ilişkin enflasyon tahminlerini de 0,8 puan aşağı çekti. Raporda 2022'de ortalama yüzde 6,9 olan enflasyonun 2023 için ortalama yüzde 6,1’e ineceği ve 2024'te yüzde 2,6'ya düşeceği öngörüldü.

Öte yandan, Uluslararası Para Fonu (IMF), dün Avrupa'nın en büyük ekonomisine sahip Almanya'nın, bu yıl için büyüme beklentisini yüzde eksi 0,3'ten eksi 0,5'e indirerek, bu sene küçülen tek gelişmiş ülke olacağını bildirmişti.

Alman ekonomisi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülmüş, yılın ikinci çeyreğinde ise büyüme gösterememişti.

2.470.500,00 Euro für den Gigabitausbau in Donnersdorf

Im Rahmen des Förderprogramms zur Unterstützung des Gigabitausbaus der Telekommunikationsnetze in der Bundesrepublik Deutschland erhält die Gemeinde Donnersdorf über 2,4 Millionen Euro vom Bundesministerium für Digitales und Verkehr. Bei dem Projekt geht es um den Breitbandausbau in bisher unterversorgten Adressen im Gemeindegebiet.

"Als zuständiger SPD-Bundestagsabgeordneter freue ich mich sehr, dass in unserem Wahlkreis Projekte dieser Art angegangen und vom Bund gefördert werden. Der Breitbandausbau weist vor allem in ländlichen Gebieten noch große Lücken auf, die nur durch einen hohen finanziellen Aufwand geschlossen werden können", so Markus Hümpfer. Das Förderprogramm des Bundesministeriums für Digitales und Verkehr übernimmt insgesamt 50 Prozent der Gesamtkosten.

Die Fördergelder für den Breitbandausbau sind ein wichtiger Bestandteil, um bundesweit die Gigabit-Netze auf ein zeitgemäßes Niveau zu bringen und sind demnach ein "bedeutender Baustein, der ermöglicht, dass Deutschland bundesweit endlich im digitalen Zeitalter ankommt", betont Hümpfer.

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann: Neue Beratungs- und Integrationsrichtlinie mit deutlich verbesserter Förderung, mehr Planungssicherheit und Verwaltungserleichterung: Bayern ist und bleibt ein verlässlicher Partner bei der Integration

 

Die neue Beratungs- und Integrationsrichtlinie (BIR), die seit heute veröffentlicht ist und zum 1. Januar 2024 in Kraft tritt, verbessert nochmals deutlich die Förderkonditionen, erleichtert das Verwaltungsverfahren und bietet ein hohes Maß an Planungssicherheit: "Mit der neuen Richtlinie heben wir den Festbetrag für die Flüchtlings-  und  Integrationsberater auf bis zu 69.000 Euro an, das ist eine Steigerung von mehr als einem Drittel", gab Bayerns Innen- und Integrationsminister Joachim Herrmann heute bekannt. Der Betrag werde ab 2025 auch den Tariferhöhungen angepasst. "Wir tun alles, damit die Träger Planungssicherheit erhalten. Die Bewilligung kann daher bis zu drei Jahre erfolgen und von jedem Ortsverband der Freien Wohlfahrt beantragt werden." Darüber hinaus könne der Eigenanteil der Träger zukünftig auch durch Drittmittel finanziert werden, was zu einer weiteren Finanzierungserleichterung beiträgt. Herrmann versicherte: "Mit der neuen Richtlinie haben wir bei der Integration nochmals kräftig nachgelegt. Im Gegensatz zum Bund, der trotz hoher Zugangszahlen bei der Migrationsberatung kürzt, ist und bleibt Bayern ein verlässlicher Partner von Trägern, Kommunen und Ehrenamtlichen." 

Bei der Erarbeitung der Richtlinie waren alle Akteure umfassend eingebunden. Auch bei der Förderung der Integrationslotsen werde nochmals aufgestockt: "Künftig können pro Landkreis und kreisfreier Stadt eine weitere halbe Stelle und damit bis zu zwei Vollzeitstellen gefördert werden." Auch hier kann eine Bewilligung bis zu drei Jahren erfolgen. Der Minister bezeichnete die Arbeit der Integrationslotsen als unverzichtbar und wichtig, um die Ehrenamtlichen vor Ort zu unterstützen. Ehrenamtlich Tätige können sich mit allen Fragen rund um die Themen Integration und Asyl an diese zentralen Ansprechpartner wenden. "Ich danke allen, die sich im Bereich der Integration engagieren. Sie leisten eine wertvolle und erfolgreiche Arbeit", so der Minister.

Auf Grundlage der Beratungs- und Integrationsrichtlinie gewährt der Freistaat Bayern in vier Förderbereichen Zuwendungen zur integrationsspezifischen Unterstützung und Beratung von dauerhaft bleibeberechtigten Menschen mit Migrationshintergrund sowie Asylbewerberinnen und Asylbewerbern mit guter Bleibeperspektive.

Weitere Informationen sowie die aktuelle Richtlinie sind auf der Internetseite des Innenministeriums unter https://www.stmi.bayern.de/mui/integrationspolitik/beratung/index.php  abrufbar.

 
- Milli takımlar teknik direktörü Göktuğ Ergin:
"Paris 2024'te olabildiğince en iyi kadroyla yer alıp, madalya ve madalyalar için yarışmaya gayret edeceğiz"
- "Şu anda güçlü bir kadromuz var. Özellikle erkeklerde son dünya ikincisi olarak ve yine bireysel erkeklerde Mete Gazoz'un kazandığı dünya şampiyonluğuyla olimpiyatlara madalyanın en büyük favorilerinden biri olarak gideceğiz"
 
 

ANTALYA (AA) - OKTAY ÖZDEN - Okçuluk Milli Takımlar Teknik Direktörü Göktuğ Ergin, 26 Temmuz-11 Ağustos 2024'te gerçekleştirilecek Paris Olimpiyat Oyunları'na madalyanın en büyük favorilerinden biri olarak gideceklerini söyledi.

Ergin, Paris Olimpiyat Oyunları'na ilişkin çalışma planları ve hedefleriyle ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2024'ün "olimpiyat yılı" olduğuna dikkati çekti.

 

Olimpiyatlara klasik yay erkeklerde takım halinde katılma hakkını elde ettiklerini hatırlatan Ergin, "Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammed Abdullah Yıldırmış, elde ettikleri dünya ikinciliğiyle hem ülkemize ilk erkek takım madalyasını hem de 23 yıl aradan sonra Paris Olimpiyatları'nda takım halinde temsil hakkını kazandırmış oldular." diye konuştu.

Ergin, Avrupa Okçuluk Federasyonunun kıtasal kota yarışmasının tarihini iki ay öne alması nedeniyle de klasik yay kadınlarda çalışma takviminin başlangıcını yarışmaya hazır olabilmek adına öne çektiklerini anlattı.

 

RAMALLAH (AA) - Birleşmiş Milletler (BM), İsrail'in tam abluka emri vermesinin ardından "Gazze Şeridi'nin, insani yardıma açılmazsa faciayla karşı karşıya kalacağı" uyarısında bulundu.

AA muhabirine konuşan BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) sözcüsü Adnan Abu Hasna, İsrail'in Gazze Şeridi'ne açılan tüm sınır kapılarını kapatmaya devam ettiğine işaret ederek insani yardım ulaştırılmasının imkansız hale getirildiğine dikkati çekti.

Abu Hasna, "Gazze Şeridi, su, sağlık malzemeleri ve gıda dahil insani yardımların ulaştırılması için güvenli koridorlar açılmazsa eşsiz bir insani faciaya şahit olacak." dedi.

 

"İlerleyen saatlerde Gazze'de benzinin biteceğini ve hastanelerin hizmet dışı kalacağını" vurgulayan Abu Hasna, durumun bu şekilde devam etmesi halinde Gazze Şeridi'nde iki hafta içinde yiyecek bulunmayacağını söyledi.

UNRWA, dün yaptığı açıklamada ise Gazze'deki 175 binden fazla kişinin 88 okula sığındığını ve devam eden İsrail hava saldırıları nedeniyle sayıların arttığını duyurmuştu.

Öte yandan BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) de İsrail hava saldırılarının Gazze Şeridi'nde 260 binden fazla Filistinliyi yerinden ettiğini bildirmişti.

 

- İsrail-Filistin çatışması

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı.

Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.

Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.

Gazze'den düzenlenen saldırılarda 1200 İsraillinin hayatını kaybettiği aktarılmıştı.

 

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında Gazze'de 260’ı çocuk, 200’ü kadın olmak üzere 950 kişinin hayatını kaybettiğini, 5 bin kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria'da ise İsrail askerlerinin saldırılarında 21 kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 130 kişinin de yaralandığı bildirilmişti.

 

SDEROT (AA) - Abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yoğun bombardıman sürerken Filistinli gruplar da İsrail tarafına roket atmaya devam ediyor.

İsrail'in Gazze sınırı yakınında bulunan Sderot şehrinde Filistinli gruplarca çok sayıda roket atıldı.

Sirenlerin çalmasından sonra atılan roketler, İsrail'e ait "Demir Kubbe" savunma sistemince havada imha edildi.

 

İsrail makamlarından şu ana kadar atılan roketler nedeniyle can kaybı veya maddi hasar oluştuğuna dair bir bilgi paylaşılmadı.

Öte yandan sessizliğin hakim olduğu Sderot sokaklarında çok sayıda İsrail askeri ve polisinin bulunması göze çarpıyor.

İsrail güçleri zaman zaman şehrin sokaklarında devriye atıyor.

 

- İsrail-Filistin çatışması

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı.

Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.

Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.

Gazze'den düzenlenen saldırılarda 1200 İsraillinin hayatını kaybettiği aktarılmıştı.

 

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında Gazze'de 260’ı çocuk, 200’ü kadın olmak üzere 950 kişinin hayatını kaybettiğini, 5 bin kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria'da ise İsrail askerlerinin saldırılarında 21 kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 130 kişinin de yaralandığı bildirilmişti.