Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

- 75 yaşındaki Draghi’nin Çin’in yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine alternatif olarak oluşturulan AB’nin Küresel Geçit’inin başına geçmesi Brüksel'de tartışma konusu
 

BERLİN (AA) – Eski İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin Avrupa Birliği’nin (AB) gelişmekte olan ülkelerde Çin'in İpek Yolu girişimine alternatif olarak hazırladığı “Küresel Geçit" adlı programının başına geçeceği belirtiliyor.

Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt’ın haberine göre, 75 yaşındaki Draghi’nin Çin’in yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine alternatif olarak oluşturulan AB’nin Küresel Geçit’in başına geçmesi Brüksel'de tartışılıyor.

 

Habere göre, destekçileri tarafından "Süper Mario" olarak anılan Draghi, AB'nin 300 milyar avroluk Küresel Geçit (Global Gateway) altyapı girişiminin başına geçmesi için gerekli nüfuza sahip. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Draghi'nin AB’nin özel elçisi olarak atanması fikrine de sempati duyduğu haberde belirtildi.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı olarak Mario Draghi, Avro bölgesini borç krizinde bir arada tutmuştu.

 

Tecrübeli bir merkez bankası yöneticisi ve iktisat bilimleri profesörü olan Draghi, 2008 finansal krizinin hissedilmeye devam ettiği 2011'de ECB'nin başına gelerek "Avro Bölgesi'ni kurtaran yönetici" olarak takdir toplamıştı.

Draghi, ECB’den sonra İtalya Başbakanı olarak ülkesine salgında yön vermişti.

 

- 300 milyar avroluk projeler

AB Komisyonu Başkanı Leyen, Aralık 2021’de AB'nin "Küresel Geçit" adlı yeni stratejisini tanıtmıştı. Ancak duyurular dışında, o zamandan beri çok az şey yapılırken, Brüksel'de Çin’e karşı bir şey yapılamamasına ilişkin endişeler de arttı.

Şimdiye kadar, AB'de Küresel Geçit’in nasıl yönetileceğine dair nihai bir karar verilmemesi dikkati çekiyordu.

Küresel Geçit, AB'nin en önemli jeo-ekonomik projesi olarak dikkati çekerken, bu proje ile AB ekonomik ağırlığını politik olarak daha hedefli bir şekilde kullanmak ve Çin'in büyüyen küresel etkisini geri itmeyi hedefliyor.

 

Bu amaçla, AB kurumları, üye devletler ve özel sektör, ortak ülkelerde yakın koordinasyon içinde büyük altyapı projelerini hayata geçirme planlanıyor.

Kamerun'da bir baraj, Arjantin veya Şili ile bir lityum madenciliği ortaklığı ve AB ile Kuzey Afrika arasında bir deniz altı kablosu gibi projeler şu anda Brüksel'de tartışılan 70 olası Küresel Geçit projeleri içinde yer alıyor.

Plana göre, AB gelişmekte olan ülkelerin altyapı yatırımlarına 2027 yılına kadar 300 milyar avroluk kaynak sağlayacak. Bu kaynak, dijital dönüşüm, telekomünikasyon, ulaşım, enerji ve sağlık gibi alanlara yöneltilecek. AB, söz konusu alanlardaki yatırımlara uygun koşullu finansman verecek.

 

Yatırımları almak için, hukukun üstünlüğü, çevre, demokrasi, insan hakları gibi çeşitli alanlardaki standartlara uyum gösterilmesi gerekecek.

Söz konusu stratejinin finansmanının yaklaşık 135 milyar avrosu AB sürdürülebilir kalkınma fonlarından, 18 milyar avrosu AB bütçesinden ve 145 milyar avrosu Avrupa’daki çeşitli finans ve kalkınma kurumlarından sağlanacak.

Çin'in Kuşak ve Yol projesi, katılımcı ülkeler arasında ulaşım altyapısını geliştirmek ve ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirmeyi hedefliyor. Proje kapsamında demir, kara ve dijital bağlantılar, köprüler, petrol ve doğal gaz boru hatları, lojistik üsler, enerji santralleri, hava alanları ve limanlar gibi büyük tesislere yatırımlar yapılıyor.

 

AB planının, Çin'in programına alternatif olması dikkati çekmişti.

“Bir Kuşak, Bir Yol” projesiyle dünya çapında otoyollar, limanlar ve demiryolu yolları inşa ediyor. Çin, projeleri siyasi ağlar oluşturmak ve Avrupa'ya uzanan ekonomik bağımlılıklar oluşturmak için kullandığı iddia ediliyor.

 

Çin programının ülkeleri sürdürülemez seviyelerde borçluluğa sürüklediği de iddialar arasında.

 

BERLİN (AA) - Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), veri işlemede teknik sorunlar nedeniyle ocak ayına ilişkin öncü enflasyon verilerinin bir hafta geç açıklanacağını bildirdi.
 

Destatis tarafından yapılan açıklamada, eyaletlerden gelen verilerin işlenmesinde teknik sorunlar nedeniyle ocak ayına ilişkin öncü enflasyon verilerinin, 31 Ocak yerine 6-10 Şubat haftasında açıklanacağı belirtildi.

Açıklamada, kesin tarihin 3 Şubat’ta belli olacağı ifade edildi.

 

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yapılan açıklamada da Avro Bölgesi ocak ayı enflasyon verilerinin yine de planlandığı gibi 1 Şubat’ta yayımlanacağı kaydedildi.

Eurostat, Almanya verilerini ise zaman serisi verileriyle tahmini kullanacak.

 

Enflasyon verileri, yatırımcılar tarafından çok yakından izlenirken; Almanya’nın Avro Bölgesi'ndeki en büyük ekonomisine sahip olması nedeniyle çarşamba günü açıklanacak Eurostat verilerinin piyasalarca ihtiyatla izlenmesi bekleniyor.

Bugün ekonominin genel ekonomik koşullarının hızla değiştiği bir dönemde zaman serisi verileri eleştiri konusu olurken, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) Avro Bölgesi'ndeki enflasyonu uzun süre hafife almasının nedenlerinden biri de bu verilerden kaynaklandığı belirtiliyor.

 

Piyasalar, Almanya’da aralık ayında yüzde 8,6 olan yıllık enflasyonun ocakta yüzde 9,2'ye çıkmasını bekliyor.

 

- Dünya Altın Konseyi raporuna göre, küresel altın talebi, geçen yıl 2021’ye göre yüzde 18 artarak bin 4 bin 741 oldu
- Geçen yıl merkez bankalarının altın alımı, 450 ton artarak 1967’den beri en yüksek seviye olan 1.136 tona çıktı
 

BERLİN (AA) - Küresel altın talebi, küresel ekonomiye ilişkin endişelerin yatırımcıları değerli metale yönlendirmesi ve merkez bankalarının alımlarını artırmasının etkisiyle geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 18 artarak 4 bin 741 ton oldu.

Dünya Altın Konseyi'nin, 2022 yılına ilişkin "Küresel Altın Trendleri" raporu yayımlandı.

 

Rapora göre, merkez bankalarının ve özel yatırımcıların güçlü alımları geçen yıl altında yıllık talebi 2011’den beri en yüksek seviyesine çıkardı.

Küresel altın talebi, 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 18 artarak 4 bin 741 bin tona, toplam altın arzı da yüzde 2 yükselişle 4 bin 754,5 tona ulaştı.

 

Güçlü yıllık toplam, geçen yılın dördüncü çeyreğinde bin 337 tonluk rekor taleple desteklendi.

2022’de mücevher talebi yüzde 3 düşüşle yaklaşık 2 bin 86 tona indi.

 

Geçen yıl yatırım amaçlı altın (sikke ve külçe altın) alımında artış oldu. Yatırım amaçlı altın alımı (tezgâh üstü piyasalar hariç), geçen yıl 2021’e göre yüzde 10 artarak 1.107 tona ulaştı.

Dünya Altın Konseyi raporuna göre, merkez bankalarının altın alımı geçen yıl bir önceki yıla göre 450 ton artarak 1967’den beri en yüksek seviye olan 1.136 tona çıktı. Merkez bankalarının alımlarının çoğu rapor edilmedi.

 

Öte yandan, Türkiye'nin yatırım amaçlı altın talebi (sikke ve külçe altın) de geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 38 artarak yaklaşık 85 ton oldu. Ülkenin mücevher olarak altın talebi ise geçen yıl 2022’ye göre yüzde 8 artarak 36,7 tona ulaştı.

 

Bu arada, Londra Külçe Piyasası Birliği (LBMA) göre, altının ons fiyatı dördüncü çeyrekte hızlı artışın etkisiyle ortalama 1.800 dolar seviyesine yükseldi.

 
Ifo Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershauser: “(Fiyatlarını artırmak isteyen Alman şirketlerin sayısının azalması) Bu, enflasyon dalgasının zirvesini geride bıraktığımızı bir kez daha teyit ediyor”
 

BERLİN (AA) - Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), enerji, işgücü veya ham madde gibi maliyetlerdeki artış nedeniyle gelecek 3 ay içinde fiyatlarını artırmak isteyen Alman şirketlerin sayısının son zamanlarda azaldığını duyurdu.

Ifo, şirketlerin fiyat beklentilerine yönelik Almanya İş Anketi sonuçlarını yayımladı.

 

Buna göre, ocakta Almanya'daki şirketlerin yüzde 35,4’ü gelecek 3 ayda fiyatlarını büyük ölçüde artırmak istediğini belirtti. Aralık 2022’de bu oran yüzde 40,1 olarak kayıtlara geçmişti.

İmalatta fiyat beklentilerinin hemen hemen tüm sektörlerde gerilemesi dikkati çekti.

 

Ifo, özellikle enerji yoğun sanayinin başta doğal gaz olmak üzere düşen enerji fiyatlarından yararlandığını kaydetti.

En büyük fiyat artışlarını gıda perakendecilerinin planlaması da gözlerden kaçmadı.

 

Ifo Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershauser, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “(Fiyatlarını artırmak isteyen Alman şirketlerin sayısının azalması) Bu, enflasyon dalgasının zirvesini geride bıraktığımızı bir kez daha teyit ediyor.” ifadelerini kullandı.

 

Wollmershauser, enflasyonun gelecek aylarda yüksek kalmaya devam edeceğini ve tüketiciler için fiyat artışları yalnızca kademeli olarak dengeleneceğini de belirtti.

Fonun piyasa değeri 31 Aralık 2022 itibarıyla 12 trilyon 429 milyar Norveç kronu (1 trilyon 240 milyar dolar) oldu
 

BERLİN (AA) - Dünyanın önde gelen devlet varlık fonlarından Norveç Varlık Fonu, Rusya-Ukrayna savaşı ve yüksek enflasyonun piyasalarda oynaklığa neden olmasının etkisiyle geçen yıl 1 trilyon 637 milyar Norveç kronu (164,4 milyar dolar) yatırım zararı açıkladı.

Norveç Varlık Fonu'ndan yapılan açıklamada, 2022’de fonun yatırım zararının yüzde 14,1 olduğu, bunun da 1 trilyon 637 milyar Norveç kronuna (164,4 milyar dolar) denk geldiği belirtildi.

Söz konusu yatırım zararının, fonun 2008 finansal krizinden bu yana en büyük zararı olması dikkati çekti. Fonun 2008'deki kaybı 633 milyar Norveç kronu olarak kayıtlara geçmişti.

Fonun Yatırım Yönetimi Başkanı Nicolai Tangen, konuya ilişkin değerlendirmesinde, piyasaların Rusya-Ukrayna savaşından, yüksek enflasyondan ve yükselen faiz oranlarından etkilendiğini belirtti.

Tangen, “Bu, hem hisse senedi piyasasını hem de tahvil piyasasını aynı anda olumsuz etkiledi. Bu çok olağan dışı bir durumdu. Enerji hariç, pay piyasasındaki tüm sektörler, negatif getiri elde etti.” ifadesini kullandı.

Norveç Varlık Fonu, 1990'dan itibaren ülkenin petrol ve doğal gaz üretiminin getirisiyle yabancı ülkelerin hisse senetleri, tahvil ve emlak piyasalarına yatırım yapıyor. Norveç hükümeti, fon gelirlerinin çok az bölümünü kullanabiliyor, geriye kalan yüksek kısım ise gelecek nesiller için biriktiriliyor.

Fonun, Norveç dışında 70 ülke ve 9 bin 338’den fazla firmada yatırımı bulunurken, dünya borsalarındaki hisselerin yüzde 1,3’ünü elinde tutuyor. Fon, son yıllarda yoğun olarak yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapıyor.

Fonun piyasa değeri 31 Aralık 2022 itibarıyla 12 trilyon 429 milyar Norveç kronu (1 trilyon 240 milyar dolar) oldu

Schweinfurt derneğimizden 29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş Günü’nü anma etkinliği düzenlendi.

 

Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) üyesi Schweinfurt Batı Trakya Türk Aile Birliği, 29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş Günü’nün 35. yıl dönümünü 29 Ocak 2023 Pazar günü dernek lokalinde düzenlediği özel etkinlik ile andı. Anma etkinliğine ABTTF Başkan Yardımcısı Ali Osman’ın iştirak ettiği anma etkinliğine Schweinfurt derneğinin yönetici ve üyeleri eş ve çocuklarıyla katıldı.

 

Anma etkinliği bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Ardından ABTTF Başkan Yardımcısı Ali Osman açılış konuşması yaparak konukları selamladı. Sonrasında Schweinfurt Derneği Başkanı Mustafa Deli yaptığı konuşmada, Batı Trakya Türk toplumunun hak arama mücadelesinde dönüm noktası olan bu özel günün yıl dönümü vesilesiyle düzenlendikleri anma etkinliğine katılımları için konuklara teşekkür etti. Deli, 29 Ocaklardaki mücadele ruhunun her zaman hatırlanacağını ve devam edeceğini belirterek, Batı Trakya Türkleri arasındaki birlik ve beraberliğin daim olmasını diledi.

 

Konuşmaların akabinde 29 Ocak 1988’deki kitlesel protesto eyleminin yapılmasına yol açan olaylar, protesto yürüyüşü ve 29 Ocak 1990’da Batı Trakya Türklerine yapılan saldırıları anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı.   

 Anma etkinliği konuklara yemek ikramı ile sona erdi.

Türk Eğitim Derneği Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik bölümünün bir kısmında Türkiye karşıtı söylem ve eylemleri eleştirdi ve bölümün akademik geleceği ile ilgili endişelerini mektupla rektörlük ve dekanlığa bildirdi.

 

Bünyesinde Türkçe öğretmenlik eğitimini de barındıran Türkistik bölümünde öğrenciler mobbing tarzı uygulamalardan, akademik kadro yetersizliğinden, Türkiye’den kaçarak‚ sürgündeki akademisyen’ sıfatıyla Türkiye ve Türk kimliği karşıtlıklarını ve ideolojik girişimlerden rahatsızlıklarını Türk Eğitim Derneği aracılığı ile dillendirdiler. Türkistik bölümü dolaylı olarak sıkça Türkiye karşıtı söylemlerle,  “Soykırımı” ve “etnik bölünmeyi” konu eden sempozyumlarla gündeme gelmekte.

 

Türk Eğitim Derneği adına yazılan bildiri ve mektupta Türkistik’in Almanya’da Türkçe öğretmeni yetiştiren tek akademik kurum olması vurgusu yapılarak Türkistik bölümünün Türkçenin Almanya’da eğitim sistemi içinde yer alması açısından önemli bir kurum olduğunun altı çizildi.   

 

Bildiri ve mektupta bu tespit sonrası eleştirilere yer verildi. Mektup şöyle devam etti:

 

‚Buna rağmen Türkistik bölümünde kaygı veren gelişmeleri gözlemliyor ve yetkilileri önlem alma hususunda uyarıyoruz. Öğrencilerle söyleşi yöntemiyle ortaya çıkardığımız ve sorunlar arasında sayılması gereken başlıca maddeler şunlardır:

 

  1. Prof. Kader Konuk ile ilgili olarak Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları dillendirilmiştir.

 

https://www.faz.net/aktuell/karriere-hochschule/hoersaal/flucht-als-akademisches-geschaeftsmodell-eine-polemik-wirbelt-die-tuerkeistudien-auf-18036223.html

 

Bu iddialar henüz yeterince yanıtlanmamıştır ve kamuoyunu ciddi anlamda rahatsız etmektedir.

 

  1. Türkistik bölümünde profesör atama sürecinde usulsüzlükleri barındıran iddialar dikkat çekmiştir. Profesörlük seçim süreci bunun üzerine durdurulmuştur. İddialar arasında Kader Konuk’un tanıdığı kişiler lehine davrandığı David Sayers tarafından dile getirilmiştir. Henüz Sayers’in iddiaları da yanıtlanmamıştır.

 

https://docplayer.org/220997041-Paris-sehr-geehrte-kollegen.html

 

https://www.trhaber.com/gundem/pkk-destekcisi-surgundeki-akademi-avrupa-da-vurgun-h21096.html

 

  1. Kader Konuk’un bilimsel çalışmadan ziyade siyasal eylemleri andıran sempozyumların dolaylı olarak Türkistik bölümüyle ilişkilendirilmesi kaygı vericidir. 

 

https://www.academy-in-exile.eu/2021/11/04/der-nicht-anerkannte-genozid-dersim-1937-1938/

 

  1. Türkistik öğretim görevlileri arasında dikkat çeken bir oranda LGBTİ aktivistleri ve ayrılıkçı siyasal yapılanmalar içinde yer alan insanlar da yer almaktadır. Bu durum akademik yeterliliğin yerine ideolojik tercihlerin atamalarda etkin olduğu iddialarını güçlendirmektedir.   

 

  1. Aynı öğretim görevlilerinin bir kısmının yeterince Almanca bilmemesi ve Alman eğitim sistemini tanımaması Alman eğitim sistemi içinde Türkçe öğretmeni yetiştirme iddiası olan bir bölüm için büyük bir eksiklik ve talihsizliktir. 

 

  1. Türkistik öğretim görevlilerinin bazılarında açığa çıkan Türkiye karşıtı tutum öğrenciler arasında endişeyle izlenmektedir. Türkiye karşıtı olmayan öğretim görevlilerine ve öğrencilere karşı mobbing  benzeri dışlama stratejilerinin uygulandığı dillendirilmektedir. İddialar dekanlık ve rektörlüğe defalarca taşınmıştır.

 

  1. Türkisitik bölümü öğrencilerinin çok büyük bir kısmı Türkiye ve Türk toplumu ile barışık bir öğretim programını tercih etmekte ve bu yönde eleştirilerini dillendirmekteler. Bu istek doğaldır. Zira diğer filoloji bölümlerinin de kültür taşıyıcısı konumunda olan ülkelerle kavga içinde olmadıkları, aksine uyumlu bir öğrenim aldıkları gözlenmektedir.

 

  1. ‚Sürgünde Akademi‘ girişiminin Türkistik web sayfasında yer alması kaygı vericidir. Akademik anlamda Türkiye karşıtı bir aktivist yapının Türkistik bölümünün tanıtımında ve Türkistik bölümü akademik yapılanmasında hangi gerekçelerle yer aldığı sorgulanmaktadır.

 

  1. Türkisitik bölümünde iki profesörün görevi gelecek öğretim yılı itibariyle bırakacak olma olasılığı endişe vericidir. Yeterli derece öğretim görevlisi kadrosunun olmaması ve öğretim kalitesinin zayıf olması öğrencileri ve Türkçe derslerinin sürekliliği için çalışan sivil toplum kuruluşlarını endişelendirmektedir.

 

  1. Duisburg-Essen Üniversitesi ilkokul öğretmenlik bölümünde Türkçe öğretmenliğinin de yer alması sevindiricidir. Bu süreçte uğraş veren insanlar kamuoyunca bilinmekte ve takdirle anılmaktadır.  

 

Ancak Türkçe ilkokul öğretmenliği için atanan öğretmenin görevini henüz bir yıl içinde bırakmak zorunda kalması yolundaki söylentiler Türkçe bölümü adına kaygı vericidir.‘

 

  1.  Türkçe öğretmenleri yetiştiren bir bölümün böylesi iddialar ve tartışmalarla anılması kaygı vericidir. Türkistik bölümünün orta vadede akademik işleyişinin sonlandırılmasına dair iddialar bölüm ve Türkçe öğretmenlik eğitimi adına üzücüdür.

  

 

Türk Eğitim Derneği yetkilisi Taner Güngören ‚Umarız Duisburg-Essen Üniversitesi ve bölüm bizlerin ve öğrencilerin kaygılarını ve eleştirilerini dikkate alıp gerekli önlemleri alırlar. Daha evvel de FÖTEV - KRV Türk Veli Dernekleri Federasyonu bezner eleştirileri dillendirmiştir. Bu konuda Türk toplumunun ve Alman dostlarımızın hassasiyetleri ve eleştirileri ortaktır‘ dediler.

 

 

 

 

Türk Eğitim Derneği'nin Duisburg Essen Üniversitesi Rektörlüğü ve Dekanlığına eleştirel mektup (altta ve üstte)

 

 

 

 

Taner Güngören 

 

 

 

Die 30-jährige Marie Büchner ist am Donnerstagabend von
Oberbürgermeister Christian Schuchardt vereidigt worden.
 
Sie rückt
damit für Lukas Weidinger nach, der aus gesundheitlichen Gründen seine
Ämter niederlegte. Schuchardt dankte dem scheidenden Stadtrat und
würdigte das Engagement Weidingers in den vergangenen Jahren.
Weidinger selbst, der auch stellvertretender Vorsitzender der
Grünen-Stadtratsfraktion war, bedankte sich bei Schuchardt und allen
StadtratskollegInnen für die Zusammenarbeit in den vergangenen Jahren.

Weidingers Nachfolgerin Marie Büchner aus dem Stadtteil Frauenland ist
bereits seit 2021 im Kreisvorstand der Würzburger Grünen aktiv.
 
 

Bentour Reisen bu program içeriği ile "Bentour Quality Trip" altında 2023 Yaz sezonunun ilk info grup gezisini düzenliyor.

 

Bu sene de her zaman olduğu gibi, Bentour Reisen'in odak noktası Seyahat acenteleri olacak. " Bentour Quality Trip" gezisinde katılımcı seyahat acenteleri ürün ve destinasyon hakkında bilgilendiriliyor. Bu geziye eşlik eden Bentour otel rehberleri, otel partnerleri ve seyahat acentesi meslektaşları ile bilgi alışverişi yapma imkânı bulacaklar.

 

15 Mart’ta başlayan birinci Info gezisi, tamamen stajyerlere yönelik olup Akdeniz hakkında temel bilgiler içerecektir.

Ardından dört ayrı "Bentour Quality Trip" info gezilerin de tarihleri belirlendi. Bunlardan birisi lüks otelleri konu alırken, diğerleri İzmir, Kemer ve Side tatil bölgelerine düzenlenecek. Ayrıca, Hollanda pazarı için özel seminer seyahatleri ve 5 farklı "Bentour Quality Trip" planlama aşamasında bulunmaktadır.

 

Program detayları:
15.03.- 18.03.2023 / Stajyer
22.03. - 25.03.2023 / Lüks Oteller 26.04.-30.04.2023 / İzmir – Tatil bölgsi 26.04.-29.04.2023 / Kemer – Tatil bölgesi 10.05.-13.05.2023 / Side - Aile Otelleri

Bentour Reisen en büyük Türkiye tatili uzmanı olarak, Alman pazarında Türkiye tatillerine yönelik en kapsamlı şekilde hizmet vermekteyiz. Misafirlerinin, iş ortaklarının, çalışanlarının ve destinasyonların refahını ve güvenliğini her zaman göz önünde bulunduran sorumlu ve sürdürülebilir turizmi temsil etmektedir.

 

Türkiye tatili uzmanı Bentour Reisen, kendi profesyonel satış ekibi, bölgedeki rehberleri, kaliteli otel ve havayolu ortaklarının seçimi ile sürdürülebilir yüksek kaliteli turizmi garanti etmekte.

Bentour Reisen seyahat acenteleri ile güvenli ve bağlı bir ortaklığı önemseyerek, piyasadaki en cazip komisyon modellerinden birini sunuyor.


Bentour hakkında kısa kısa;

  •   Avrupadaki en eski Türk turoperatörü+

  •   Yüksek müşteri memnuniyeti sunuyor. 99,04

  •   Bentour sloganı “Bentour macht glücklich“(Bentour mutlu eder)

  •   Almanca konuşulan pazardaki en kapsamlı Türkiye ürünü

  •   50 yılı aşkın Türkiye turizm uzmanlığı tecrübesi

  •   İspanya, Yunanistan, Mısır vb. diğer destinasyonlar ürün portföyünü tamamlar

  •   Kadrosunda sirf Bentur müsterilerine hizmet veren otel rehberleri 365 gün 24 saat görevdedir

  •   MyBentour hizmet portalı

  •   Seyahat acenteları için cazip komisyon modeli

  •   “Deutscher Reisesicherungsfondsve Isvicre Reiseversicherung (Alman Seyahat Sigortası Fonu)

    aracılığıyla müşterilerin para acisindan koruması ve "Seyahat Garantisi"

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann zur Problematik "Fehlende Umweltplaketten bei Fahrzeugen mit E Kennzeichen in Umweltzonen": Bayerische Polizei und Kommunen gebeten, Verstöße künftig nicht mehr zu ahnden - Bund muss endlich Bundesrecht ändern

 

Für Bayerns Innenminister Joachim Herrmann ist die derzeitige Regelung im Bundesimmissionsschutzrecht, wonach Fahrzeuge mit einem E-Kennzeichen in Umweltzonen auch eine Umweltplakette brauchen, schwer nachvollziehbar. "Die Staatsregierung hatte deshalb bereits letztes Jahr die Bundesregierung um eine Anpassung der Rechtslage gebeten, leider vergebens", erklärte Herrmann. "Daher haben wir jetzt die Bayerische Polizei und die betreffenden Kommunen gebeten, Verstöße wegen fehlender Umweltplakette bei Fahrzeugen mit E-Kennzeichen künftig nicht mehr zu ahnden." Laut Herrmann ist dies bei Ordnungswidrigkeiten im Rahmen des Opportunitätsprinzips möglich. "Es ist doch völlig widersinnig und ein bürokratischer Starrsinn der Bundesregierung, Fahrer von Autos mit E-Kennzeichen weiter mit der Umweltplakettenpflicht zu gängeln", argumentierte der Innenminister. "Faktisch alle Fahrzeuge, die ein deutsches E-Kennzeichen haben, erfüllen die Voraussetzungen für die grüne Umweltplakette." 

Bayerns Umweltminister Thorsten Glauber: "Wir alle wollen saubere Luft und weniger Lärm in den Städten. Fahrzeuge mit E-Kennzeichen leisten einen wichtigen Beitrag zur Verkehrswende. Trotzdem brauchen sie bislang eine grüne Plakette für die städtischen Umweltzonen. Diese überflüssige Bürokratie sollte abgeschafft werden. Die einzig sinnvolle Lösung ist eine deutschlandweite Befreiung für Autos mit E-Kennzeichen von der Plakettenpflicht. Das schafft Klarheit und spart Gebühren. Wir haben das Bundesumweltministerium daher gebeten, die Rechtslage entsprechend zu ändern."

Bei den Vorschriften zur Umweltplakette handelt es sich um bundesgesetzliche Regelungen in der 35. Bundes Immissionsschutzverordnung, in der Straßenverkehrs-Ordnung und in der Bußgeldkatalog-Verordnung. Entsprechend benötigen alle Kraftfahrzeuge und damit auch alle Elektrofahrzeuge eine der jeweiligen Beschilderung am Beginn einer Umweltzone entsprechende Plakette, Kostenpunkt rund zehn Euro. Ein Verstoß gegen die Plakettenpflicht stellt eine mit 100 Euro sanktionierte Ordnungswidrigkeit dar. Ausnahmen gibt es bislang nur für Kraftfahrzeuge mit einem H-Kennzeichen. "Die Bundesregierung ist aufgefordert, endlich in dem Punkt das Bundesrecht zu ändern", forderte Herrmann. "Schließlich haben wir in Deutschland das Ziel, nachhaltig die Elektromobilität zu fördern und nicht die betroffenen Autofahrer mit sinnlosen Vorschriften zu nerven."