Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de 1 Haziran Dünya Çocuk Günü vesilesiyle İsrail’in saldırılarında öldürülen Gazzeli çocukların isimleri okundu.

Kentin merkezi anıt binası olan Neue Wache’nin önünde 3 Berlinli kadının düzenlediği etkinlik kapsamında, Unter den Linden Caddesi’nin kaldırımına Gazze’deki toplu katliama dikkati çekmek için yüzlerce çift çocuk ayakkabısı konuldu.

 

Etkinlikte İsrail saldırılarında öldürülen Gazzeli 15 binin üzerinde çocuğun isimleri yerel saatle 09.00’da okunmaya başlandı. Değişik kişiler tarafından çocukların isimlerinin okunması gece yarısına kadar sürecek.

Burada bir süre, öldürülen çocukların isimlerini okuyan Berlin'deki Müzik Yüksek Okulu Barenboim-Said Akademisi'nde görevli Yahudi asıllı profesör Michael Barenboim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu etkinliği desteklediğini belirterek, "Gazze'de ölen çocukların isimlerini okuyarak, onlardan bu şekilde alınan insanlığı geri vermenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle farklı insanların buraya gelip sadece isimleri okuması da önemlidir. Böylece 15 binden fazla kurbanın her biri bu şekilde onurlandırılmış olur." ifadelerini kullandı.

 

Programı organize edenler arasında yer alan Nadja Vancouwenberghe de etkinliği Fransa'dan gelen ve uzun süredir Berlin'de yaşayan 3 kadın olarak hazırladıklarını söyledi.

Şefkati ve hayal kırıklığını ifade etmek için bir şeyler yapmak istediklerini vurgulayan Vancouwenberghe, "Aslında Almanya'da birçok insanın dayanışma içinde olduğunu gösterme dürtüsüyle bir şeyler yapmak istedik. Sadece öfkeyi ve siyasi kelimeleri değil, insani merhameti birlikte paylaşmak istiyoruz." diye konuştu.

Vancouwenberghe, İsrail'in saldırılarına ilişkin Almanya'daki sessizliğe işaret ederek, "En büyük motivasyonlarımızdan biri Almanya'daki sessizliği bozmaktı." dedi.

 

- "Neler olup bittiğini haber yapmıyorlar"

Vancouwenberghe, Fransa'da her şeyin o kadar mükemmel olmadığını ancak en azından medyada biraz çeşitlilik olduğunu dile getirerek, "Burada ise İsrail'le ilgili herhangi bir şeyi eleştirme kapasitesi tekdüze ve bu akıl almaz bir şey. Görünür ve duyulur olmak çok önemli çünkü burada yaşayan insanlar bilmedikleri şeyleri öğrenmek istemiyorlar. Ama biliyorsunuz, medya da insanların bilmemesini kolaylaştırıyor çünkü neler olup bittiğini haber yapmıyorlar. Bu çok korkunç bir durum ve bizi şok ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Alman arkadaşlarına haber verdiklerinde pek çoğunun Filistin yanlısı siyasi bir gösteriye asla katılmak istemediğini gördüklerinde çok şaşırdıklarını anlatan Vancouwenberghe, "'Evet, çocuklar için, belki, gelebiliriz.' diyorlar. Bizim mesajımız, protesto etmek için politik olmanıza gerek yok. Elbette bunu her yerden çok Almanya'da görmek istiyoruz. İnsanlar, bu kadar çok insan öldürülürken merhamet hissetmeleri gerektiğini anlamalı. Yaşanan toplu katliamlar akılalmaz derecede." şeklinde konuştu.

 

Vancouwenberghe, bunun bir soykırım olarak adlandırılıp adlandırılmayacağını sonsuza kadar tartışmaya bile gerek olmadığını belirterek, "Günün sonunda 15 bin çocuk öldü." ifadesini kullandı.

Bu isimleri okumanın ne kadar uzun süreceğini göstermek istediklerini ve sabah 09.00’da başlayıp gece yarısında bitireceklerini aktaran Vancouwenberghe, "Burada yüzlerce ayakkabı var. 15 bin çocuk için kaç çift ayakkabıya ihtiyacımız olduğunu hayal edebiliyor musunuz?" dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Köln kentinde aşırı sağ ve ırkçılık karşıtı gösteri düzenlendi.

Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi Deutz semtinde "Demokratik bir Avrupa" temasıyla düzenlenen gösteriye, yaklaşık 10 bin kişi katıldı.

 

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının desteklediği gösteriyle özellikle gençlerin Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılımının artırılması ve son dönemlerde yükselen aşırı sağcı akımlara gözdağı verilmesinin amaçlandığı belirtildi.

Burada yapılan konuşmalarda, aşırı sağcı ve popülist sağ partilerin yükselişinin, Avrupa'daki temel siyasi ve sosyal haklar ile insan haklarına ciddi tehdit oluşturduğu anlatılarak, demokratik partilere oy verenlerin yüksek katılımının, güçlü ve demokratik bir Avrupa'nın anahtarı olduğu vurgulandı.

 

Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı gösteri öncesi ve sonrasında, yerel müzik grupları da konser verdi.

 

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de Filistin’e destek gösterisi düzenlendi.

Wedding semtindeki Leopold Platz metro istasyonunun önünde İsrail’in saldırılarını protesto etmek için toplanan binlerce kişi daha sonra Prenzlauer Berg ilçesine doğru yürüyüşe geçti.

 

Kur'an-ı Kerim'in okunmasıyla başlayan yürüyüşte Filistin ve Türk bayrakları ile “Bu savaş değil soykırım”, “Hırsız asla ev sahibi olmaz”, “Sessizliğiniz torunlarınız tarafından incelenecek”, “Savaşın son günü barışın ilk günü olacak”, Çocukları bombalamak kendini savunmak değildir", “15 bin çocuk öldürüldü” ve Gazze’de soykırımı durdurun” yazılı dövizler taşındı.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’u İsrail’e verdiği destekten dolayı eleştiren göstericiler, “Netanyahu terörist”, “İsrail terör devleti”, "Filistin’e özgürlük” ve “Boykot İsrail” sloganları da attı.

 

Bu arada, yürüyüş güzergahında bir grup, İsrail bayrakları açarak gösteriyi provoke etmeye çalıştı. Polis, Filistin gösterisine katılanlar ile provokasyon yapanlar arasına polis araçlarını yerleştirerek gerilimin artmasını engelledi.

Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı gösteri Eberswalde Caddesi'nde sona erdi.

"Aşırı sağcılık öylece ortadan kalkacak bir şey değildir. Tam tersine takipçileri artık birçok dernek, grup ve sözde bilimsel enstitü kurdu. Zengin bağışçılar tarafından destekleniyorlar"
 
 

BERLİN (AA) - Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier, ülkesindeki aşırı sağcı ideolojinin mevcut yapılar ve ağlarıyla hafife alındığını ve oluşturdukları tehlikenin yanlış değerlendirildiğini söyledi.

Almanya'da 2 Haziran 2019'da aşırı sağcı suikast sonucu öldürülen Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke'yi anma etkinliğinde konuşan Steinmeier, "Aşırı sağcı ideoloji mevcut yapılar ve ağlarıyla hafife alındı ve oluşturdukları tehlike yanlış değerlendirildi. Bugün bunu kabul etmek zorundayız. Aşırı sağcılık öylece ortadan kalkacak bir şey değildir." dedi.

Aşırı sağın görünüşünün değiştiğini ancak bunun bile onu daha az tehlikeli yapmayacağının altını çizen Steinmeier, "Tam tersine takipçileri artık birçok dernek, grup ve sözde bilimsel enstitü kurdu. Zengin bağışçılar tarafından destekleniyorlar. Partilerin siyasi yapılarını ve ayrıcalıklarını kullanıyorlar ve etkileri parlamentolara kadar uzanıyor. Aşırı sağcılık, faillerin de ait olduğu ağlara sahiptir, henüz tam olarak araştırılmamış ağlar." değerlendirmesinde bulundu.

 

- "Değerlerimiz için ayağa kalkmalıyız"

Steinmeier, "Walter Lübcke cinayeti, ülkemizde aşırı sağcı terör tarafından işlenen bir cinayettir. Böylesine acımasız bir eylem için kullanılabilecek tek bir kelime var, o da terördür." ifadelerini kullandı.

Konuşmasından Walter Lübcke'nin hayattayken bir panelde kullandığı "Değerler için ayağa kalkmalısınız." sözüne atıfta bulunan Steinmeier, "Beş yıl önce bugün, bir demokrat olarak dik duruşunun ve toplumumuza bağlılığının bedelini hayatıyla ödedi. Evet, onun da ifade ettiği gibi değerlerimiz için ayağa kalkmalıyız." diye konuştu.

Walter Lübcke'nin, liberal ve demokratik toplumdan nefret edenler tarafından öldürüldüğünü kaydeden Alman Cumhurbaşkanı, "O, toplumumuzu oluşturan değerleri savunduğu için öldürüldü. Bu cinayet hepimizi ilgilendirmektedir ve bizi asla rahat bırakmamalıdır." dedi.

Aşırı sağ terör kurbanlarının kendileri için bir uyarı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Steinmeier, "Bunlar, toplum olarak bize gelecek için dersler vermektedir. Onun ölümü, bize kelimelerin nefreti nasıl körükleyebileceğini ve bu nefretin nasıl şiddete dönüşebileceğini hatırlatıyor." diye konuştu.

 

- "Bu geçmiş, Solingen saldırısından Mölln ve Lübeck'e, NSU terör ağının cinayetlerine kadar uzanıyor"

Şiddetin korku tohumları ektiğini ve demokrasinin ihtiyaç duyduğu insanları susturduğunu kaydeden Steinmeier, Almanya'da sorumluluk alan insanlardan yoksun olması durumunda demokrasinin köklerinden kuruyacağını, bu şiddete yer bırakılmaması gerektiğini belirtti.

Steinmeier, Almanya'da halen aşırı sağcı teröre karşı mücadelede birliğe ihtiyaç olduğunu vurguladı.

 

Almanya'da aşırı sağcı şiddetin sürekliliğinin uzun bir geçmişe dayandığına ve halen sürdüğüne dikkati çeken Steinmeier, şöyle devam etti:

"Bu geçmiş, Solingen saldırısından Mölln ve Lübeck'e, uzun süre tanınmayan NSU terör ağının cinayetlerine ve saldırılarına kadar uzanıyor. Ayrıca burada, 6 Nisan 2006'da 21 yaşındaki Halit Yozgat'ın vurularak öldürüldüğü Kassel'de ve 2 Haziran 2019'dan bu yana Almanya'nın içinden geçmeye devam ediyor, Halle'ye, Hanau'ya."

 

- Lübcke, 2019'da öldürülmüştü

Kassel Valisi Walter Lübcke, 2015'te mültecilerin Almanya'ya gelmelerini eleştirenlere karşı, "Bu değerleri paylaşmayan istediği zaman bu ülkeyi terk edebilir. Her Alman bunu yapmakta serbesttir." ifadelerini kullanmış ve bu açıklaması aşırı sağcı çevrelerce büyük tepki çekmişti.

Vali Lübcke, 2 Haziran 2019'da evinin bahçesinde Neonazi Stephan Ernst tarafından başına tek kurşun sıkılarak öldürülmüştü.

Irkçı katil Stephen Ernst'in daha önce de "Frankfurt'ta Türk din görevlisini bıçaklamak", "mülteci yurduna bombalı saldırıda bulunmak", "1 Mayıs’ta sendikacılara sopalarla saldırmak" ve "Iraklı mülteciyi bıçakla ağır yaralamak" gibi suçlardan sabıkası bulunuyordu.

 

BERLİN (AA) - Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu'nda (WDR) yayınlanan Sport Inside programı tarafından Almanya Milli Futbol Takımı ile ilgili yapılan anket tepki çekti.

 

Ankete katılan her beş kişiden birinin Alman Milli Takımı'nda daha fazla "beyaz oyuncu" görmek istediğini belirtmesi ve katılımcıların yüzde 17'sinin de milli takım kaptanı İlkay Gündoğan'ın Türkiye kökenli olmasının "üzücü olduğunu" ifade etmesi, başta teknik direktör Julian Nagelsmann olmak üzere diğer futbolcuların tepkisini çekti.

Nürnberg'te yarın Ukrayna ile oynayacakları hazırlık maçı öncesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Nagelsmann, "Kamu televizyonunda böyle bir soru sorulmasının bile başlı başına delilik olduğunu düşünüyorum. Şok oldum. Ülkedeki herkes için bir Avrupa Şampiyonası oynuyoruz. Umarım bir daha asla böyle saçma anketler okumak zorunda kalmam." değerlendirmesinde bulundu.

 

Julian Nagelsmann, bunu ırkçı bir tutum olarak bulduğunu sözlerine ekledi.

Alman Milli Takımı oyuncusu Joshua Kimmich de ankete tepki göstererek bu tür şeylerin tamamen ırkçılık olduğunu belirtti.

Kimmich, futbolun farklı milliyet ve dinleri bir araya getdiğini vurgulayarak, "Bu, takım içinde konu bile olmadı. Futbolun içinde büyüyen herkes bunun tamamen saçmalık olduğunu bilir." dedi.

Anketteki soruları eleştiren Joshua Kimmich, futbolcuların kökenine ilişkin soruyu yanlış bulduğunu, böyle soruların gereksiz ve saçma olduğunu dile getirdi.

 

Bu arada Avrupa Futbol Şampiyonası'yla ilgili 5 Haziran'da yayınlanacak bir belgesel için yapılan ankette ise katılımcıların yüzde 21'i Alman Milli Takımı'nda "Geçmişte olduğu gibi daha fazla beyaz oyuncu oynasaydı daha iyi olurdu." şeklinde görüş beyan etti.

Ankete katılanları yüzde 65'i ise bu ifadeye katılmadığını bildirdi.

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit'in yaptığı yazılı açıklamaya göre, Scholz görüşmede Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımların ve sağlık hizmetlerinin sürdürülebilir şekilde iyileştirilmesi için çalışmalara devam edilmesini istedi.

 

Scholz görüşmede ABD Başkanı Joe Biden'ın 3 aşamalı önerisini memnuniyetle karşıladığını belirtti.

İkili, bölgedeki durum hakkında da görüş alışverişinde bulundu.

Scholz, ayrıca bölgesel bir çatışmadan duyduğu endişeyi vurguladı.

 

- Biden'ın ateşkes önerisi

ABD Başkanı Biden, 31 Mayıs'ta Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, İsrail'in Gazze'deki ateşkes ve esirlerle ilgili yeni bir öneride bulunduğunu duyurmuştu.

Biden, İsrail'in 3 aşamadan oluşan yeni ateşkes önerisi sunduğunu ve ilk aşamada 6 haftalık ateşkes sürecinde İsrail'in Gazze'deki yerleşim yerlerinden çekilmeyi ve tarafların elindeki esirlerin bir bölümünün serbest bırakılmasını öngördüğünü bildirmişti.

 

İlk aşamada "İsrail güçlerinin Gazze'deki yerleşim yerlerinden tam olarak geri çekileceğini" açıklayan Biden, aynı süreçte öncelikle yaşlıların ve kadınların bulunduğu esirlerin serbest bırakılmasının ve Gazze'ye insani yardımların artmasının öngörüldüğünü ifade etmişti.

 

BERLİN (AA) - Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), hava yolu şirketlerinin bu yıl 30,5 milyar dolar kar elde etmesini beklediğini duyurdu.

Merkezi Kanada'nın Montreal kentinde olan IATA, küresel hava taşımacılığı sektörünün finansal görünümüne ilişkin raporunu yayımladı.

 

Raporda hava yolu şirketlerinin kar beklentileri, özellikle Avrupa'da son grevlere rağmen hava yolu şirketlerinin temel işçilik maliyetlerini kontrol altında tutması nedeniyle Aralık 2023'teki öngörü olan 25,7 milyar dolardan yukarı yönlü revize edilerek 30,5 milyar dolara yükseltildi.

Hava taşımacılığındaki şirketlerin gelirlerinin, bu yıl geçen yıla göre yüzde 9,7 artarak 996 milyar dolarla rekor kıracağı öngörülürken, toplam harcamaların yüzde 9,4 artarak 936 milyar dolarla en yüksek seviyeye ulaşacağı tahmin edildi.

Raporda, toplam yolcu sayısının 2024'te 4,96 milyara ulaşarak rekor kıracağı ve toplam hava kargo hacminin ise bu yıl 62 milyon tona çıkacağı öngörüldü.

 

IATA Genel Direktörü Willie Walsh, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Belirsizliklerin arttığı bir dünyada hava yolu şirketleri karlılıklarını artırmaya devam ediyor. Son dönemde yaşanan derin Kovid-19 dönemindeki kayıplar göz önüne alındığında, 2024'te beklenen toplam 30,5 milyar dolarlık net kar büyük bir başarı." ifadelerini kullandı.

Bu yıl rekor düzeyde yaklaşık 5 milyar hava yolcusu beklendiğini dile getiren Walsh, "Dahası, küresel ekonomi, müşterilere hava yoluyla ulaşan 8,3 trilyon dolarlık ticareti sağlamak için hava kargosuna güveniyor. Kuşkusuz havacılık, bireylerin ve ekonomilerin hedefleri ve refahı için hayati önem taşıyor. Hava yolu karlılığının güçlendirilmesi ve mali dayanıklılığın artırılması önemli." değerlendirmesinde bulundu.

Walsh, hava yolu sektörünün sürdürülebilir kar yolunda ilerlediğini belirterek, buna rağmen kapatılması gereken büyük bir boşluk olduğunu sözlerine ekledi.

 

Küresel havacılık şirketleri Kovid-19 salgınının ilk yılı olan 2020'de 140 milyar dolar zarar etmişti.

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın güneyinde Münih kenti yakınındaki Schrobenhausen beldesinde meydana gelen sel nedeniyle 43 yaşındaki Türk vatandaşı Asuman Özen'in hayatını kaybettiği bildirildi.

 

Yetkililerden alınan bilgiye göre, Özen'in evinin bodrum katını su basması sonucu itfaiye su tahliye ve kurtarma çalışması yürüttü. Çalışmanın ardından Özen'in bodrum katında hayatını kaybettiği belirlendi.

Özen ailesini ziyaret eden Türkiye'nin Münih Başkonsolosu Süalp Erdoğan, Asuman Özen'in eşi Aşır Özen'e başsağlığı diledi.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Güney Bavyera Bölge Başkanı Mehmet Azal tarafından yapılan açıklamada da "DİTİB Schrobenhausen Derneğimizin Başkan Yardımcısının eși, yoğun yağmur sonucu oluşan sele evinin bodrum katında yakalanmış, boğularak vefat etmiştir. Bu haber camiamızı derinden üzmüştür." ifadesi kullanıldı.

 

- Üç baraj yıkıldı

Güney Almanya'nın büyük bir bölümünü etkisi altına alan aşırı yağışların oluşturduğu sel nedeniyle üç barajın yıkıldığı bildirildi. Birçok bölgeyi su bastı, yüzlerce kişi evlerinden tahliye edildi.

Bölgeyi ziyaret eden Başbakan Olaf Scholz, selden etkilenen bölgelere federal hükümet olarak yardım sözü verdi.

Bavyera Eyaleti Başbakanı Markus Söder, durumun ciddi ve kritik olduğunu belirterek, yardım çalışmalarının devam ettiğini söyledi.

 

Hafta sonu boyunca devam eden aşırı yağışların ardından bazı bölgelerde suların çekilmeye başladığı ve su baskınları sonucu oluşan hasarın onarılması için çalışma başlatıldığı bildirildi.

Ülkenin güneyindeki yerel yetkililer, Pfaffenhofen an der Ilm'de dün meydana gelen sel nedeniyle başlatılan kurtarma operasyonu sırasında lastik botu alabora olan 3 itfaiyeciden birinin yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya Münih merkezli Avrupa'nın üçüncü büyük tur operatörü FTI, iflas başvurusunda bulundu.

FTI Group'tan yapılan açıklamada, FTI Group'un ana şirketi FTI Touristik GmbH'in, Münih Bölge Mahkemesine iflas başvurusunda bulunduğu belirtildi.

 

İflas başvurusunun sadece tur operatörü markası FTI Touristik için olduğu fakat daha sonra diğer grup şirketleri için de iflas başvurularının yapılacağı ifade edildi.

Nisan 2024'te ABD'li Certares liderliğinde bir konsorsiyum, FTI Group'u sembolik bir fiyat olan bir avro ve 125 milyon avro nakit kaynak karşılığında satın almak amacıyla teklifte bulunmuştu. Teklif, Alman rekabet kurumunun onayını bekliyordu.

FTI Group açıklamasında, ABD'li şirketin teklifinin ardından rezervasyonların düşmeye devam ettiği ve bazı tedarikçilerin avans ödemelerinde ısrar ettiği aktarıldı.

 

Açıklamada, seyahatlerine devam eden müşterilerinin süreçten etkilenmemeleri için bir yardım hattı ve bir internet sitesi açıldığı da ifade edildi.

Yaklaşık 11 bin çalışanı bulunan Alman şirket, Kovid-19 krizi döneminde Alman hükümetinin oluşturduğu Ekonomik İstikrar Fonu'ndan (WSF) yaklaşık 600 milyon avro yardım ile iflastan kurtarılmıştı.

FTI Group, 2022-2023 mali yılında 4,1 milyar avroluk satış gerçekleştirerek, TUI ve DER Touristik'in ardından Avrupa'nın en büyük üçüncü seyahat grubu olarak kayıtlara geçmişti.

 

Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt'a göre, FTI, çift haneli milyon tutarında kısa vadeli bir likidite açığı yaşadı. Hafta sonunda yapılan görüşmelerin ardından Alman Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı, şirkete daha fazla yardım yapılmasını reddetti.

 

İngiltere’de ülke genelinde 4 Temmuz’da gerçekleştirilecek genel seçimleri mevcut Muhafazakâr Parti'nin açık ara fark ile kaybedeceği şimdiden belli oldu gibi.

 

ABD’de de Kasım ayının ilk haftalarında Cumhurbaşkanı seçimleri yapılacak.

 

Avrupa Birliğinde ise seçimler bu hafta içinde, Perşembe sabahı başlayacak ve Pazar akşamı bitecek. Gidişat, Avrupa Birliği’nin oluşum prensiplerine aykırı doğrultuda.

 

Şöyle biraz gerilere gidelim, sonra sadede geleceğim.

 

1945 yılında Almanya’nın yenilgisi, ABD’nin zaferi ile sonlanan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa kıtasının önde gelen İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya gibi ülkeleri kalkınabilmek ve eski günlere dönebilmek için ABD’nin siyasi/ ekonomik sömürgesi olmayı kurtuluş olarak görmüşlerdi.

 

ABD’nin baskısı ile sanayinin iki temel hammadde olan kömür ve çelik sektörünü güçlendirmek için 1951 yılında Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda birleşerek Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu (AKÇT) kurdu. ABD, AKÇT’yi hem siyasi hem de ekonomik olarak sıkı sıkıya kontrolü altına aldı. Gerekli olan tüm sermaye ABD’li şirketler tarafından sağlandı.

 

İkinci adım olarak ABD, kendi ihracat pazarını genişletmek, küresel ekonomiye ve finans dünyasına hükmetmek için AKTÇ üyeleri ile İngiltere’ye adeta aba altından sopa göstererek ellerindeki sömürgelerine bağımsızlık vermeye zorladı. Avrupa ülkelerinin sömürgelerine bağımsızlık vermeleri 1967 yılına kadar sürdü. Fransa, sanki de sömürgelerine bağımsızlık vermiş gibi kritik madenlere sahip sömürgelerini perde arkasından yönetmeye günümüze kadar devam etti.

 

Başa dönersek, İngiltere’de bu hafta içinde başlayacak ve hafta sonuna kadar sürecek olan seçimlerde Muhafazakarların iktidarı kaybedeceği, ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi'nin de seçimi kazanacağı kesin. Her ne kadar seçimlerin birinci ve ikinci günü resmi iş günü olsa da, bize yabancı olan “Posta ile oy verme” ve “Arkadaş ile oy verme (Proxyvoting)” gibi yöntemlerle çalıştığı iş yerinden izin alamayan seçmenler oylarını kullanabilecek.

 

Avrupa Birliği seçimlerinde ise milliyetçi ve muhafazakar partiler yükseliş, Liberal ve Yeşiller partileri ise düşüş yolunda. Milliyetçi ve muhafazakar partiler yükselişe rağmen kendi içlerinde ikişer gruba ayrılmış durumda. Bir grup ABD taraftarı, diğeri de ABD karşıtı.

Avrupa Parlamentosunda bazı gruplar sandalye kaybederken bazıları da teslimiyetlerini arttıracak. Tabi şimdiden hangi grupların güçleneceği belli olmaya başladı. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un listesinin içinde yer aldığı Avrupa’yı Yenileme Grubu (Renew Europe) yüzde 17’lik bir kayıp yaşayacak. Buna karşın milliyetçilerin oluşturduğu Kimlik ve Demokrasi Grubu (Identity and Democracy) iki sıra birden yükselip 4’üncü sıraya oturacak.

 

AB’nin ana direklerinden olan Almanya ve Fransa arasında birkaç yıldır ciddi görüş ayrılıkları sürmesine rağmen Fransa, Almanya ve İtalya Parlamentodaki koltuk sayısını arttıracak. Bu da ABD’nin AB üzerindeki mutlak etkisinin devam edeceğine işaret ediyor.

 

Asıl önemli olan gelişme ise Avrupa Parlamentosu seçiminden sonra yaşanacak.

Avrupa Parlamentosu'nun gündemine “Avrupa Birliği'ndeki veto haklarının sona erdirilmesi veya oybirliği ile oylama ve karar alma süreçlerine son vermek” konusunun girecek olması.

 

Geçtiğimiz 12 ay boyunca Avrupa Birliği vatandaşı on binlerce kişi fikirlerini, Avrupa Birliği'nin geleceği ve endişelerinin tartışıldığı “Avrupa'nın Geleceği Konferansı”na iletti. Konferanstan çıkan en önemli sonuç “Avrupa Birliği'nin yarının dünyasında ayakta kalabilmesi için reform yapması ve Avrupa Birliği'ndeki veto haklarının sona erdirilmesi ve kararların oyçokluğu ile alınması” oldu.

 

Bunun sonucunda ne mi olacak? Sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” gibi ülkeler artık “Veto Hakkı” ile Avrupa Birliğini, kendi siyasi ve mali çıkarları doğrultusunda tepe tepe kullanamayacak ve Avrupa Birliği’nin arkasına saklanamayacaklar.

 

Özetle, önümüzdeki yıllarda, özellikle Doğu Akdeniz ve Orta Doğu coğrafyasında farklı gelişmeler yaşanacak gibi…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili