Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Mevlid Kandili Mesajı
Miladi VI. Yüzyılın en önemli olayı, Allah’ın son ve evrensel mesajını insanlığa bildirecek olan Hz. Muhammed’in dünyaya gelişiydi. Bu kutlu doğum, bulanık akan insanlık nehrini arındıracak, yıkılan insanlık onur ve haysiyetini tekrar ayağa kaldıracak; zulmün yerini adaletin, ırkçılığın yerini eşitliğin, savaşın yerini barış ve toplumsal hoşgörünün alacağı son dönemin ilk tohumu olacaktı.
Kur’an’ın cehalet/kendini bilmezlik dönemi dediği bir çağda Abdullah oğlu Muhammed, kırk yaşına geldiğinde ikinci bir doğum daha yaşadı. Kur’an’ın doğumuyla birlikte artık o; ‘Allah’ın Elçisi Muhammed’ olmuştu. Allah’tan gelen ilahi emir, yasak ve tavsiyeler, sadece kendisi için değil; vicdanlarının üzerini örtmeyen herkesin hayatında yeni başlangıçlara vesile oldu. İnsanlığın son baharında yeşeren bu tohum önce filize, sonra fidana dönüştü. Gün geldi ağaç oldu, çiçeğe durdu. Hayatı boyunca sert rüzgârlara maruz kalan nübüvvetin son ağacı, meyve vermeye başlayınca taşlanır oldu. Oysaki bu ağacın gölgesi de herkese yeterdi meyvesi de… Çünkü o, sadece bir aileye veya bir topluma değil, tüm âlemlere rahmet olarak gönderilmişti.
Yaratıcının verdiği aklı, fikir süzgecinde damıtmayanlar, hayat ile vahiy arasında maalesef bağlantı kuramadı. Vicdanlarını toprağa gömenler, onun yansıttığı bu ışığı göremedi. Parmaklarıyla kulaklarını tıkayanlar, onun haykırışlarını duyamadı. İşte bu haykırışlardan biri de cennetin gülleri olan çocuklarla ilgiliydi. Doğan her çocuk, Allah’ın insandan ümit kesmediğinin habercisi; yarınlarımızın da mimarlarıydı. Bunu bilen Allah Rasulü, toplumdaki mevcut yanlış algıları yıkmak için çok mücadele verdi. Kendilerine yaşam hakkı tanınmayan, dışlanan, ‘istenmeyen çocuk’ ilan edilen kız çocuklarına ayrı bir önem verdi. Anne-babalara, kız çocuklarıyla ilgilenmenin, onlara iyi davranmanın cennetin anahtarı olduğunu müjdeledi.
Çocuklar, rahmet peygamberinin etrafında her zaman gülümseyerek dolaşırdı. Çünkü yanlarında onlara değer veren, tebessüm eden; onlarla konuşup şakalaşan, başlarını okşayan, güler yüzlü barış elçisi vardı. Kimi çocuk, baba sıcaklığını bulurdu onda; kimisi dede şefkatini… Çocuklar da onu çok severdi. Hasta olan çocukları ziyaret eden, kuşu ölen bir çocuğu teselli etmek için evine başsağlığına giden engin merhametli bir kişi, nasıl olur da sevilmezdi? Secdede sırtına çıkan çocukların oyunları bozulmasın diye secdelerini uzatan, cuma günü cemaate hitap ederken gördüğü torununu aşağı inerek kucağına aldıktan sonra, hutbesine kucağında çocukla kaldığı yerden devam eden örnek bir gönül insanıydı o. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen ve bunu bir iftihar vesilesi gören toplumun arasında, “onlar bizim başımızın tacıdır” dercesine omzunda kız çocuğuyla dolaşan biri varsa, o da ‘Muhammed’ül Emin’di.
Böylesi bir toplumsal farkındalığa, insanlığın o gün olduğu kadar bugün de muhtaç olduğunu düşünüyoruz. Dünya, çocuklarla güzel; mutlu çocuklarla daha da güzeldir. Bu hassasiyete yeniden odaklanmak adına bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası’nın teması ‘’Hz. Peygamber ve Çocuk’’ olarak belirlenmiştir. Gerek hafta boyunca düzenlenecek olan etkinliklerle, gerekse sosyal medya aracılığıyla paylaşılan yayınlarla, o rahmet elçisinin çocuklara olan ilgi, alaka ve şefkatini bir kez daha hatırlama fırsatı bulacağız.
Biz Müslümanlara düşen en önemli vazife, onun çocuklara karşı göstermiş olduğu hoşgörü ve şefkati, hayatımızda bizzat uygulayarak ona ümmet olma iddiamızı ispat etmek olacaktır. Bu vesileyle 28 Ekim Çarşamba akşamı idrak edeceğimiz Mevlid Kandili’nin ve Mevlid-i Nebi Haftamızın dünya çocukları başta olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Kazım TÜRKMEN
DİTİB Genel Başkanı
ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, Rusya-Ukrayna savaşı dolayısıyla aşağıdaki basın açıklamasını yapmıştır:
YA BARIŞ YA DA BARIŞ…
Kendinden daha güçsüz ülkeleri silah zoruyla hâkimiyeti altına almak için yapılan savaşlar tarihin hiçbir döneminde insanlığa kalıcı huzur ve barış getirmemiştir.
Son yüz yılda meydana gelen iki dünya savaşında milyonlarca masum ve savunmasız insanın hayatını kaybetmesinden hâlâ ibret almayanlar, insan hayatı üzerinden savaş siyaseti yapmaktan geri durmuyorlar.
Özellikle Ortadoğu’da bitmeyen çıkarlar savaşı devam ederken, bu sefer de Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın, dünya barışı adına son derece tehlikeli ve öngörülemez bir boyut kazanmasından endişeliyiz.
Bu sebepten dolayı tarafların bir an önce müzakere masasına oturarak, anlaşmazlıklarını diyalog yoluyla çözmelerini temenni ediyoruz.
Dünyanın yarısı açlık, yoksulluk ve eğitimsizlikle baş etmeye çalışırken, daha öldürücü silahların üretimine son verilmelidir!
Ülkelerin bağımsızlığı kadar insan hak ve hürriyeti silah zoruyla gasp edilemez!
Barışmak için konuşarak anlaşmak gerekir. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş gibi dünyanın değişik yerlerinde devam eden silahlı çatışma ve savaşların da bir an önce son bulmasını dünya barışı ve insanlık adına talep ediyoruz.
Savaşın alternatifi barıştır. Onun için “Ya barış ya da barış!” diyoruz.
Durmuş Yıldırım
ATİB Genel Başkanı