Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

30 Kasım 2013 tarihinde kurulan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Federal Kadınlar Kolu, 4. Olağan Genel Kurulu’nda yeni yönetimini belirledi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle internet üzerinden video konferans yöntemiyle yapılan olağan genel kurul, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
 
İlk kez video konferans yöntemiyle yapılan genel kurul, 3. Dönem Federal Kadınlar Kolu Başkanı Hatice Zengin’in selamlama konuşmasının ardından DİTİB Federal Kadın Çalışmaları Koordinatörü Nurten Afat, kadın faaliyetleri hakkında genel bilgi verdi.
Genel Kurul, DİTİB Yönetik Kurulu Üyesi İrfan Saral başkanlığında Dr. Emine Seçmez ve Nurten Afat’tan oluşan divan kurulu tarafından yönetildi.
 
 
Raporlarının okunması ve yönetimin ibrasının ardından seçime geçildi. Yeni yönetim kurulunun belirlenmesinin ardından yönetimde görev dağılımını şu şekilde oluştu:
Safiye Kılıç (Başkan)
Gülsüm Çelik (Başkan Yardımcısı)
Şerife Sayım (Başkan Yardımcısı)
Rabia Şahinarslan (Sekreter)
Kıymet Yavuz (Muhasip)
Hilal Erensoy (Kamuoyu Çalışmaları)
Tuğba Kölün (Üye-Proje Sorumlusu)
Sümeyye Mutlu Öztürk ve Nurten Afat (Üye)
Almanya’da yaşayan kadınlar arasındaki bağları güçlendirmek, dini değerleriyle birlikte bir gelecek inşası için 8 yıl önce kurulan Federal Kadınlar Kolu’nun 4. Dönem yönetim kurulu başkanlığına seçilen Safiye Kılıç, bir teşekkür konuşması yaptı.
Kovid-19 pandemisiyle birlikte bir değişim yaşandığını belirten Kılıç, bu güne kadar görev yapmış olan  yönetim kurulu üyelerine teşekkür etti.
 
 
Hep birlikte güzel çalışmalar yapmaya devam edeceğiz
Kılıç şöyle devam etti: “14 eyalet ve bölge kadınlar kolu ile birlikte yol yürüdüğümüz yaklaşık 20 binin üzerinde kadının verdiği tüm emekler aslında geleceğimiz adınadır. Her birinin  ayrı ayrı özelliği olan güçlü  bir ekip ile çalışmalara kaldığımız yerden devam edeceğimiz. Gelecek yıllarda çok daha güzel faaliyetler yapacağımıza olan inancım tamdır. Hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum.”
 
Almanya’da 2000-2007 yılları arasında sekizi Türk, biri Yunan ve bir Alman polisin katledildiği Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) cinayetlerinin bilinen üçüncü kurbanı olan ve 27 Haziran 2001 tarihinde Hamburg’un Bahrenfeld semtindeki işyerinde 3 kurşunla öldürülen Süleyman Taşköprü’nün ölümünün üzerinden tam 20 yıl geçti. Bu cinayetlerin NSU tarafından işlendiğinin 10 yıl önce ortaya çıkmasına, NSU’nun, ırkçılığın ne kadar öldürücü bir yara olduğunun bir kez daha gözler önüne serilmesine rağmen günümüzde ırkçılığın farklı boyutlarını toplumumuzda maalesef hala yaşıyoruz.
 
Soyadı, katledildiği sokağın paralelinde bulunan bir sokağa verilen Taşköprü’nün ölüm yıldönümü vesilesiyle bir basın açıklaması yayınlayan Sosyal Demokrat Parti (SPD) Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili Barış Öneş şunları söyledi:
Alman güvenlik kurumlarının NSU cinayetlerinin durdurulması, aydınlatılması ve gerekli cezaya çarptırılması konusundaki başarısızlıkları yetmezmiş gibi cinayetlerin faillerinin kurbanların yakınlarında aranması, NSU davalarında yaşanan büyük başarısızlıklardır. Medyanın büyük bir kısmının bu cinayetleri başta ‘döner cinayetleri’ olarak lanse etmesi ise ayrı bir başarısızlıktır. Bu cinayetlerde ölen döner değil, insandır.
 
 
 
Irkçı cinayetler sonucu hayatlarını kaybedenlerin isimlere sokaklara, meydanlara verilerek, anılarına anıt taşlar, levhalar dikilerek ırkçılığın görünür hale getirilmesi, bu yaranın tedavisinde önemli bir unsurdur ve bütünlüğümüzün kangren olmasını engelleyecektir.  Bu nedenle Hamburg’un NSU kurbanlarının isimlerinin bir sokağa, bir meydana verildiği ilk şehir olması çok önemliydi. Bu şekilde Taşköprü hiçbir zaman unutulmayacak, ırkçılık, antisemitizm gibi insan düşmanlıklarına karşı toplumun birlikte mücadelesini hatırlatacaktır.
 
İnsanların biyolojik temelle veya farklılıklarıyla sınıflandırılarak etnik ve sosyal bölünmelere yol açan ırkçılık, artık sadece göçmenleri ya da farklılıkları değil, ılımlı göçmen politikası yürüten Almanları da hedef almakta. Ülkemiz Almanya’da İslam, Yahudi, yabancı düşmanlığı, sadece söylemlerle kalmıyor, her geçen gün fiziki saldırı ve şiddet eylemleriyle ırkçılığın çirkin yüzü daha da belirginleşiyor. Göçmen kökenli siyasetçilerin yanı sıra yabancılara karşı olmayan siyasetçilere gelen tehdit mektupları ve E-Postaları sık sık medyada yer alıyor ve bu da ırkçılığın sınırının olmadığını gösteriyor bizlere. Irkçılık hastalığı, iltihaplı bir yara gibidir. İçindeki iltihap temizlenmeden üzeri kapatıldığında daha büyük yaralara, acılara sebep olması kaçınılmazdır. Bu nedenle ırkçılığın tabu olarak görülmeyip açık yüreklilikle konuşulması, bu yaranın tedavi edilmesi şarttır. Devletin ırkçılık ve aşırılıkla etkin mücadele ederek insanlarımızın burada kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak büyük önem taşımaktadır.
 
 
 
27 Haziran 2001 tarihinde Bahrenfeld semtindeki işyerinde öldürülen Süleyman Taşköprü’yü, katledilişinin 20. yılında rahmetle anıyorum. Cinayetin soruşturulma sürecinde yaşadıkları haksızlıklarla acıları katmerlenen Taşköprü ailesine ise sabırlar diliyorum.”
 
Hamburg Eyalet Parlamentosu SPD Milletvekili Barış Öneş
 
 
LONDRA (AA) - İlk olarak Hindistan'da görülen yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) "Delta" varyantının, İngiltere varyantı olarak bilinen "Alfa" varyantından yüzde 60 daha bulaşıcı olduğu ve aşıya karşı daha dayanıklı olduğu bildirildi.
 
İngiltere Halk Sağlığı Kurumunun (PHE) son yayımladığı araştırma, Kovid-19'un Delta varyantının, Alfa varyantından yüzde 60 daha bulaşıcı olduğunu ve aşıların, Delta varyantına karşı daha az etkili olduğunu ortaya koydu.
 
PHE, iki doz aşının, Delta varyantına karşı bir dozdan çok daha etkili olduğuna işaret etti.
 
PHE tarafından 4 Mayıs'ta yapılan açıklamada, Delta varyantının, Alfa varyantını geride bırakarak ülkede en baskın tür haline geldiğini duyurmuştu.
 
- Ülkede, Kovid-19 vakalarının yüzde 90'ından fazlası Hindistan varyantı
 
İngiltere'de yeni Kovid-19 vakalarının yüzde 90'ından fazlasını Delta varyantı oluşturuyor.
 
Ülkede Delta varyantı vakaları geçen hafta yüzde 240'tan fazla arttı.
 
Günlük Kovid-19 vaka sayısı 7 bin 393'e, iki doz aşı yaptıranların toplam sayısı 40 milyon 886 bin 878'e ve ikinci doz aşıyı olanların toplam sayısı da 28 milyon 857 bin 102'ye ulaştı.
 
Ülkede yetişkin nüfusun yüzde 77,6'sı ilk, yüzde 54,8'i ikinci doz aşısını yaptırdı.

Klinikum Nürnberg startet Adipositas-Sprechstunde für Kinder 

Jedes zehnte Kind im Alter zwischen drei und 17 Jahren ist übergewichtig. Damit Betroffene so früh wie möglich passgenau behandelt werden können, bietet das Klinikum Nürnberg seit Juni eine neue Adipositas-Sprechstunde für Kinder und Jugendliche an. Dank einer Spende des Nürnberger Traditi- onsunternehmens Baumüller Nürnberg GmbH und der Gesellschafterin Karin Baumüller-Söder kann ein sogenanntes Bioimpedanz-Gerät (kurz: BIA) für die Klinik für Neugeborene, Kinder und Jugendliche angeschafft werden. 

Die frühzeitige Behandlung von übergewichtigen Kindern ist entscheidend für die weitere Entwicklung. Das Klinikum Nürnberg erweitert deshalb ab Juni 2021 sein Angebot im Bereich der Kindermedizin um eine Adipositas-Sprech- stunde für übergewichtige Kinder. Es ist die erste Klinik in der Metropolregion Nürnberg, die eine solche Sprechstunde anbietet. 

„Ich freue mich, dass wir den betroffenen Kindern und Familien nun passgenau helfen können“, sagt Prof. Dr. Christoph Fusch, Ärztlicher Leiter der Klinik. Kin- der und Jugendliche, die neu in die Sprechstunde kommen, werden zunächst umfassend untersucht. Eine zentrale Rolle spielt dabei ein neues Bioimpedanz- Gerät. Es misst die Körperzusammensetzung beziehungsweise die Körperfett- masse und gibt den Experten unter anderem Aufschluss über das Blutvolumen und andere Wasserwerte im Körper. Die Daten bilden die Grundlage für wei- tere Diagnosen und die Therapie. Weiterhin kann das Gerät in der Intensivme- dizin angewendet werden, um die Dosierung von Medikamenten zu bestim- men. Die Untersuchung ist für die Patienten schmerzfrei und kann auch bei Neu- und Frühgeborenen angewendet werden - unter anderem um zu sehen, ob die kleinen Patienten richtig wachsen. 

„Für unsere Arbeit in der Adipositas-Beratung ist dieses Gerät sehr wichtig, denn die anfänglichen Erfolge spiegeln sich nicht immer in einem sofortigen Gewichtsverlust wider. Häufig stagniert das Gewicht zunächst, aber in Wirk- lichkeit hat sich die Körperzusammensetzung verbessert, das heißt Fettmasse wurde durch Muskelmasse ersetzt. Und genau diesen Erfolg kann uns das Ge- rät hochpräzise anzeigen“, sagt Dr. Katja Knab, Oberärztin in der Klinik. Knab ist Ernährungsmedizinerin und Diabetologin und führt diese Sprechstunde ge- meinsam mit dem Ernährungswissenschaftler Dr. Gabriel Torbahn durch. Beide sind als Adipositas-Trainer nach KgAS (Konsensusgruppe Adipositasschulung im Kindesalter) und AGA (Arbeitsgemeinschaft Adipositas) zertifiziert und im Vorstand dieser Fachgruppen tätig. 

Gerätekauf dank Spende 

Der Gerätekauf wird durch eine Spende der Baumüller Nürnberg GmbH unter- stützt. Karin Baumüller-Söder, Gesellschafterin der Firma, hat die Summe auf 4.500 Euro aufgerundet. „Kranken Kindern und Jugendlichen alle Möglichkei- ten einer schnellen und umfassenden Genesung zu bieten, liegt uns am Her- zen. Über die Baumüller-Aktion ́Spenden statt Schenken` helfen wir sehr gerne schon seit Jahren in der Region Nürnberg. Die Unterstützung der Adipo- sitas-Sprechstunde am Kinderklinikum Nürnberg ist ein weiterer wichtiger Bau- stein auf diesem Weg. Wir freuen uns, hier mitwirken zu können“, teilt Karin Baumüller-Söder mit. 

Karin Baumüller-Söder ist eng mit Klinikum Nürnberg verbunden 

Bereits seit einigen Jahren bittet die Baumüller Nürnberg GmbH ihre Lieferanten und Geschäftspartner, sich an einer Spende für die Kinderklinik vom Klinikum Nürnberg zu beteiligen, statt dem Unternehmen anderweitige Aufmerksamkeiten zu Weihnachten zukommen zu lassen. In der Vergangen- heit konnten Geräte und eine komplette Intermediate Care (IMC)-Einheit an- geschafft werden. Diese überwacht Kinder nach der Intensivtherapie. 

Auch in Zukunft wird Karin Baumüller-Söder das Klinikum begleiten. Seit 2020 ist sie die Schirmherrin des Neubauprojekts Kinderklinikum Nürnberg und Ge- burtshilfe. In den nächsten sechs Jahren entsteht auf rund 14.000 Quadratme- tern Nutzfläche ein neues Kinderkrankenhaus. Es ist das größte Bauprojekt seit Bestehen des Klinikums Nürnberg. 

Kostenfreie Beratung ohne Überweisung 

Das Angebot ist für alle da, wenn es um Fragen zum Thema Übergewicht von Kindern, Jugendlichen und jungen Erwachsenen geht. „Auch Eltern, Großeltern oder schwangere Frauen können sich gerne an uns wenden, wenn sie vorbeu- gen möchten oder sich bereits Sorgen um die Gewichtsentwicklung ihres Kindes oder Enkels machen“, so Dr. Knab. Die Beratung ist ebenso wie alle Angebote kostenfrei. Eine Überweisung ist daher nicht erforderlich. 

Die Adipositas-Beratungsstelle ist per Telefon unter 0911 398-2290 zu errei- chen. Termine werden jeweils dienstags und donnerstags am Nachmittag ange- boten. 

Foto: Für die Arbeit in der Adipositas-Beratung ist das neue Bioimpedanz-Ge- rät sehr wichtig. Die Daten bilden die Grundlage für weitere Diagnosen und die Therapie.


Quelle: Giulia Iannicelli, Klinikum Nürnberg 

Das Klinikum Nürnberg ist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 7.000 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 am- bulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürn- berger Land. 

Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnberg wurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Me- dizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wis- senschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland. 

- Kovid-19'la mücadele kapsamında uygulanan birinci ve ikinci doz aşı miktarı saat 23.31 itibarıyla 29 milyon 828 bin 355'e ulaştı
- Son 24 saatte 222 bin 847 Kovid-19 testi yapıldı, 6 bin 602 kişinin testi pozitif çıktı, 114 kişi hayatını kaybetti, hasta sayısı 563 olarak kayıtlarda yer aldı
- Ağır hasta sayısı 1219 oldu, 8 bin 540 kişinin Kovid-19 tedavisinin veya karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 5 milyon 139 bin 993'e yükseldi
 
ANKARA (AA) - Kovid-19'la mücadele kapsamında uygulanan birinci ve ikinci doz aşı miktarı saat 23.31 itibarıyla 29 milyon 828 bin 355'e ulaştı.

Sağlık Bakanlığının "covid19asi.saglik.gov.tr" adresinde yer alan anlık verilere göre, 3 Haziran saat 23.31 itibarıyla uygulanan birinci doz aşı sayısı 17 milyon 39 bin 869, ikinci doz aşı 12 milyon 788 bin 486 oldu.

Böylece toplam doz miktarı, 29 milyon 828 bin 355 olarak gerçekleşti.

İstanbul'da birinci doz aşı sayısı 2 milyon 876 bin 781, ikinci doz aşı sayısı 2 milyon 33 bin 988, toplamda 4 milyon 910 bin 769, Ankara'da birinci doz aşı sayısı 1 milyon 397 bin 287, ikinci doz aşı sayısı 1 milyon 70 bin 887, toplamda 2 milyon 468 bin 174, İzmir'de ise birinci doz aşı sayısı 1 milyon 152 bin 10, ikinci doz aşı sayısı 889 bin 163, toplamda 2 milyon 41 bin 173 doz olarak kayıtlara geçti.

- 6 bin 602 kişinin testi pozitif çıktı

Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu, "covid19.saglik.gov.tr" adresinden paylaşıldı.

Buna göre, Türkiye'de son 24 saatte 222 bin 847 Kovid-19 testi yapıldı, 6 bin 602 kişinin testi pozitif çıktı, 114 kişi yaşamını yitirdi, hasta sayısı 563 olarak kayıtlarda yer aldı.

Ağır hasta sayısı 1219 oldu, 8 bin 540 kişinin Kovid-19 tedavisinin veya karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 5 milyon 139 bin 993'e yükseldi.

Test sayısı 54 milyon 809 bin 788'e ulaştı, vaka sayısı 5 milyon 270 bin 299, vefat sayısı 47 bin 882 oldu.

Haftalık verilere göre, bu hafta hastalarda zatürre oranı yüzde 2,8, yatak doluluk oranı yüzde 49,9, erişkin yoğun bakım doluluk oranı yüzde 62,8, ventilatör doluluk oranı yüzde 27,6, ortalama temaslı tespit süresi 7,5 saat ve filyasyon oranı yüzde 99,9 olarak kayda geçti.

- Yurt genelindeki Kovid-19 ile ilgili gelişmeler

Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü ekipleri, kısıtlamalara rağmen açık bulunan masaj salonundaki 6 kişiye, "sosyal mesafe, maske ve sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal" suçlarından ceza uyguladı.

Kastamonu Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, bir haftada Kovid-19 tedbirlerine uymayan 45 kişiye para cezası verildi.

Sağlık Bakanlığınca açıklanan haftalık 100 bin nüfusa karşılık gelen Kovid-19 vaka sayısında 39,27'ye gerileyerek Karadeniz bölgesinin en az vaka görülen kenti olan Sinop'ta, yaz sezonunda turizm hareketliliği beklentisi arttı.

Türkiye'de Kovid-19 vakalarının en az olduğu illerden Tunceli'nin İl Sağlık Müdürü Çağdaş Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentte salgına karşı yapılan aşı çalışmalarının hastanede yatan hasta sayılarını azalttığını bildirdi.

Ein Besucher pro Patient am Tag...
 
Die Infektionszahlen sinken, und auch die Inzidenz in der Stadt Nürnberg zeigt einen klaren Abwärtstrend – das macht Besuche im Klinikum Nürnberg endlich wieder möglich. Ab dem 7. Juni 2021 werden die Besuchsregeln gelockert.
 
Ab 7. Juni macht das Klinikum Nürnberg Patientenbesuche wieder möglich. Foto: Rudi Ott
 
Ein Besuch pro Patient am Tag für die Dauer einer Stunde: Darauf können sich die Patientinnen und Patienten im Klinikum Nürnberg an allen Standorten freuen. Ab dem 7. Juni 2021 sind Besuche an den Standorten Nord und Süd im Zeifenster zwischen 15 und 19 Uhr (Einlass von 14:30 bis 18 Uhr) wieder erlaubt, in den Krankenhäusern Lauf und Altdorf montags bis freitags von 14:30 bis 17 Uhr, samstags und sonntags von 13 bis 17 Uhr. Besuche außerhalb der Besuchszeiten sind nur in besonderen Fällen und unter besonderen Umständen möglich. Hier ist eine Rücksprache mit der jeweiligen Station erforderlich. Ausgenommen von Besuchen bleiben Patientinnen und Patienten auf den COVID-19-Stationen und in den Notaufnahmen.
 
Getestet, geimpft oder genesen
 
Für Besuche gilt im Klinikum Nürnberg die sogenannte „3G“-Regel: getestet, geimpft oder genesen. Voraussetzung für den Einlass ist ein negativer COVID-19-Testnachweis. Das kann ein PCR-Test sein, nicht älter als 24 Stunden, oder ein Antigentest, der maximal 24 Stunden zurückliegt. Ausgeschlossen sind Selbsttests. Für Kurzentschlossene finden sich in der Nähe von Klinikum Nord und Süd externe Testungsmöglichkeiten am Bielingplatz, beim Langwasser-Bad oder am Franken-Center. In den Krankenhäusern Lauf und Altdorf sind ebenso keine Schnelltests für Besucher möglich – hier können Besucher aber auch die örtlichen Angebote nutzen.
 
Alternativ ist das Betreten des Klinikum-Geländes auch mit dem gültigen Nachweis einer vollständigen Impfung möglich. Dabei muss das Datum der Zweitimpfung mindestens 14 Tage zurückliegen. Auch Genesene mit einem positiven PCR-Test, der mindestens 28 Tage und maximal 6 Monate alt ist, können ihren Lieben im Klinikum Nürnberg einen Besuch abstatten.
 
Nur in Ausnahmefällen, zum Beispiel wenn sich der Zustand eines Patienten akut verschlechtert und die Angehörigen mit dem Schlimmsten rechnen müssen, kann auf die Vorlage eines Testnachweises am Eingang verzichtet werden – getestet wird dann auf der Station.
 
Weiterhin sind Besucherinnen und Besucher im Klinikum Nürnberg dazu verpflichtet, die Abstands- und Hygiene-Regeln einzuhalten und eine eigene FFP2-Maske zu tragen. Die Maskenpflicht gilt auf dem gesamten Gelände. Zusätzlich müssen sie vor dem Besuch einen Besucherschein ausfüllen. Um mögliche Wartezeiten zu verkürzen, sollte dieser auf der Internetseite des Klinikums heruntergeladen und fertig ausgefüllt mitgebracht werden. Besuchsscheine liegen aber auch an den Haupteingängen bereit. Um Warteschlangen zu vermeiden werden die Besucher außerdem gebeten, den gesamten Zeitraum der Besuchzeiten zu nutzen.
 
Ausnahmen bei Geburten, in der Kinderheilkunde und für Begleitpersonen
 
Für Begleitpersonen gilt weiterhin: Sie dürfen nur in Ausnahmefällen auf das Klinikums-Gelände. Dazu zählen medizinisch notwendige Fälle – zum Beispiel, wenn Patienten schlecht zu Fuß und auf Hilfe angewiesen sind. Wer einen Angehörigen mit dem Auto zu einer Klinik, Ambulanz oder in eine Praxis bringt, braucht keinen Test. Wer jedoch mit auf die Station will, muss einen negativen COVID19-Testnachweis, Impfnachweis oder den Nachweis über eine überstandene Infektion mitbringen. Dieser Nachweis wird vor Ort kontrolliert.
 
Besondere Regelungen gelten auch in der Geburtshilfe und auf den Stationen der Kinderheilkunde, Kinderchirurgie und Kinder-und Jugendpsychiatrie. Hier kann nach wie vor ein Elternteil als Begleitperson mit aufgenommen werden. Ist die Mutter oder der Vater als Begleitperson dabei, darf zusätzlich eine Person für eine Stunde am Tag zu Besuch kommen. Auf der Neugeborenen-Station gibt es keine Einschränkungen. Hier können Eltern ohne zeitliche Beschränkung bei ihren Kindern sein.
 
Auch bei Geburten im Klinikum Nürnberg darf eine Begleitperson dabei sein. Diese wird vorher eingehend über eine mögliche COVID-19-Infektion befragt. Besteht ein begründeter Verdacht oder ist die Begleitperson gar positiv auf das Coronavirus getestet worden, darf sie zum Schutz aller werdenden Mütter, aller Neugeborenen und der Mitarbeiter den Kreißsaal nicht betreten. In diesem Fall kann eine andere Begleitperson die werdende Mutter in den Kreißsaal begleiten.
 
Alle Besuchsregelungen und Ausnahmen im Überblick sowie die Besuchsscheine zum Herunterladen finden Sie hier.
 
 
BERLİN (AA) - Almanya'da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınındaki risk seviyesi yeni vakaların gerilemesiyle "çok yüksekten" "yükseğe" düşürüldü.
Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, Robert Koch Enstitüsü (RKI) Başkanı Lothar Wieler ile Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, vaka sayılarının düşmesinden ve hastanelerin yoğun bakım servislerindeki durumun rahatlamasından dolayı risk seviyesinin düşürüldüğünü söyledi.
 
Kovid-19 salgınında ülkedeki durumun iyileştiğini ifade eden Spahn, "Ancak biz hala pandeminin ortasındayız." uyarısında bulundu.
Spahn, risk seviyesinin düşürülmesine ilişkin değerlendirmenin, salgında zor geçen ikinci ve üçüncü dalganın kırılmasına ilişkin bir işaret olduğunu belirterek, ancak insanlar dikkatli olmadığında durumun çok hızlı değişebileceğini ve kötüleşebileceğini kaydetti.
 
Kovid-19 tespitine yönelik hızlı testlerin ücretsiz yapıldığı bazı merkezlerde usulsüzlük yapıldığının ortaya çıkmasına da değinen Spahn, "Dolandırıcılık edepsizliktir." ifadesini kullandı.
Test merkezlerini işletenlerin çoğunun dürüst olduğunu ifade eden Spahn, bu merkezlerinin gelecekte daha iyi denetleneceğini kaydetti.
 
- Son 24 saatte 153 kişi Kovid-19'dan hayatını kaybetti
Almanya’da son 24 saatte 1785 kişiye daha Kovid-19 tanısı konuldu. Böylelikle toplam vaka sayısı 3 milyon 682 bin 911’e çıktı.
Son 24 saatte 153 kişinin virüs nedeniyle yaşamını yitirmesiyle toplam can kaybı sayısı 88 bin 595'e yükseldi.
 
Haftalık 100 bin kişide görülen yeni vaka sayısı 35,2 olarak tespit edildi. 25 Mayıs'ta 58,4 olan bu sayı, dün 35,1 olarak açıklanmıştı.
11 Mayıs'ta 6 bin 125 olan yeni vaka sayısı da, 18 Mayıs'ta 4 bin 209'a, 25 Mayıs'ta da 1911'e gerilemişti.​​​​​​​
 
- Aşı kampanyası
Almanya’da devam eden aşı kampanyasında 36 milyon 4 bin 55 kişiye Kovid-19 aşısının ilk dozu, 15 milyon 9 bin 970 kişiye ikinci dozu yapıldı. Böylelikle ülkede 27 Aralık 2020'den bu yana 51 milyon 14 bin 25 doz aşı uygulandı.​​​​​​​
Hayat Günlük Bakımevleri sahibi Mühibe Gürdoğan, “Kimseyi kırmayalım, bu dünyada bu gün varız yarın yok. Kırmaya değermi birbirimizi diyerek, son yıllarda en gerekli sosyo-kültürel öğüdü vermiş oldu” dedi.
 
Uzun yıllardan bu yana özellikle ileri yaştaki emekli ve kimsesiz Türklere verdiği bakım hizmetleri ile Türk toplumundan haklı bir takdir kazanan Hayat Günlük Bakım Evleri Genel Müdürü Mühibe Gürdoğan gazetemize yaptığı açıklamada, “Almanya’da bilmediğimiz için kullanmadığımız o kadar çok sosyal haklarımız varki, duyan ben bunu şimdiye kadar duymamıştım diyerek şaşkınlığını dile getiriyor. Oysa bazı konularda bilgiler sadece uzmanından alınırsa işe yarar” dedi.
 
Almanya’da çok sayıda birinci nesil insanımızın olduğunu  ve bunların bir şekilde Alman ya’daki çocuklarından ve torunlarından kopamayarak bu ülkede yaşamaya adeta mecbur kaldıklarını belirten Gürdoğan, “Almanya bir sosyal devlettir ve bireylerin maddi durumları el vermiyorsa, bunları sosyal kasalar üstlenir ve kişi aynı bakım hizmetini alır. Ancak bu konular teknik bilgiler olduğu için insanlarımızın bazen bu önemli bilgilere kolay kolay ulaşamadığını görüyoruz. Bunun kolay yolu da bir bilene danışarak doğru bilgileri elde etmektir. Dernek, aile, kişi ve kurumlara istekleri takdirde ücretsiz şekilde bilgilendireceğimi belirtmek isterim” şeklinde konuştu.
 
Klinikum Nürnberg: Bundesweit auf Platz 3 bei der Verteilung der neuen Corona-Prämie 
 
Das Klinikum Nürnberg gehört zu den drei Krankenhäusern in Deutschland, die bei der zweiten Corona-Prämie am stärksten bedacht werden. Das kom- munale Krankenhaus erhält 3,2 Millionen Euro aus dem 450 Millionen Euro umfassenden Prämien-Topf. Das Klinikum Nürnberg liegt damit an dritter Stelle nach Vivantes (rund 6,8 Millionen Euro) und der Charité (6,1 Millionen Euro). Dieser bundesweit dritte Platz zeigt in beeindruckender Weise, wie in- tensiv das Klinikum in die Versorgung von Patientinnen und Patienten mit COVID-19 eingebunden war und ist. 
 
„Wir freuen uns darüber, dass wir eine Prämie in dieser Höhe an unsere Be- schäftigten weitergeben können. Denn diese haben während der Pandemie Großartiges geleistet. Sie sind im Kampf gegen COVID-19 an ihre Grenzen und darüber hinausgegangen. Dafür gebührt ihnen großer Dank“, sagt Peter Schuh, Vorstand Personal und Patientenversorgung am Klinikum Nürnberg. 
Das Klinikum Nürnberg ist der Auffassung, dass es die Pandemie bislang nur deshalb so gut bewältigt hat, weil alle Beschäftigten an einem Strang gezogen haben. Deshalb werden auch alle Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter des Klini- kums von der Corona-Prämie profitieren: Reinigungskräfte genauso wie Auszu- bildende oder Intensivpflegekräfte und Intensivmediziner auf den COVID-Stati- onen. 
 
Gestaffelte Auszahlung, um Einsatz auf COVID-Stationen zu würdigen 
Um jedoch die Beschäftigten – und speziell die Pflegekräfte – besonders zu würdigen, die unmittelbar auf den Corona-Stationen für COVID-Patienten da waren und sind, wird die Prämie gestaffelt ausgezahlt: Pflegekräfte, Pflege- hilfskräfte und medizinische Fachangestellte, die von 1. Juni 2020 bis 31. De- zember auf COVID-(Verdachts-) Stationen „am Bett“ und in den Notaufnah- men mindestens einen Monat lang im Einsatz waren, gehören in erste Stufe und bekommen die doppelte Prämie. Alle anderen Beschäftigten gehören au- tomatisch in die zweite Stufe. 
 
Dieser Auszahlungsmodus basiert auf gesetzlichen Vorgaben, deren Umset- zung für Krankenhäuser durchaus kompliziert ist, und wurde gemeinsam mit dem Personalrat des Klinikums Nürnberg und dem Betriebsrat der Klinikum Nürnberg Service-GmbH beschlossen. 
 
Anspruch auf die zweite Corona-Prämie haben laut Krankenhausfinanzierungs- gesetz Kliniken, die 2020 durch die Behandlung von mit dem Coronavirus infi- zierten Patientinnen und Patienten besonders belastet waren. Das trifft auf das Klinikum Nürnberg zweifelsohne zu: Von Beginn der Pandemie bis heute wurden 2375 COVID-Patienten behandelt, davon knapp 500 auf den Intensiv- stationen (Stand: 26.5.) Das Klinikum Nürnberg spielt dabei über die Region hinaus eine zentrale Rolle bei der Versorgung von COVID-Patienten, weil hier hochspezialisierte Behandlungsmöglichkeiten gegeben sind; zum Beispiel die Behandlung mit der Lungenersatzmaschine ECMO auf den Intensivstationen. 
Die zweite Corona-Prämie wird bis zum 30. Juni an die Beschäftigten des Klini- kums ausgezahlt. 
 
Das Klinikum Nürnberg ist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 7.000 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 am- bulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürn- berger Land. 
Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnberg wurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Me- dizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wis- senschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland. 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Almanya'nın Solingen kentinde 29 Mayıs 1993 tarihinde Türk kökenli Genç ailesinin evinin aşırı sağcı kişiler tarafından kundaklanması sonucu yaşanan katliamın yıl dönümünde Ankara Ulus Meydanı'nda anma etkinlikleri düzenliyor. Etkinlikler çerçevesinde 28 Mayıs 2021 tarihinde de YTB Başkanı Abdullah Eren tarafından bu alanda basın açıklaması gerçekleştirilecek.
 
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti'nde bulunan Solingen kentinde 29 Mayıs 1993 tarihinde Genç ailesinin ''Untere Werner'' adlı sokaktaki evinin aşırı sağcı kişilerce kundaklanmasının ardından yaşanan facianın yıl dönümünde bir dizi anma etkinliği düzenliyor. YTB, aynı aileye mensup ve dördü çocuk beş Türk kökenli vatandaşın hayatını kaybettiği faciayı anmak ve Solingen Faciası özelinde Avrupa'da Türk vatandaşlarına yönelik saldırı ve hak ihlallerine karşı kamuoyu farkındalığı oluşturmak amacıyla Ankara Ulus Meydanı'nda bir alan oluşturdu. 29 Mayıs 2021 tarihlerine kadar ziyarete açık olacak alanda vatandaşlar saldırıya hedef olan Genç ailesinin evinin bir benzerini ziyaret edebilecek ve düşüncelerini ziyaretçi defterine aktarabilecek. 
 
 
28 Mayıs 2021 tarihinde de YTB Başkanı Abdullah Eren tarafından bu alanda basına yönelik bir açıklama gerçekleştirilecek.